Kumpasın Sonuçları -
Fetullah Gülen Cemaati, adli ve idari ilk derece mahkemelerinde, sınav sorularının çalınmasına ve AKP’li bakan, milletvekili ve teşkilat temsilcilerinin referansına dayalı edepsiz mülakat/sözlü yönetmelerine dayalı olarak kitlesellik kazanan bir kadrolaşmayı gerçekleştirmişti.
Yüksek yargıda ise kadrolaşma sorunu yaşıyordu. 12 Eylül 2010’da halkoylamasına sunulan Anayasa değişikliğinin tek bir amacı vardı; o amaç da Cemaatin kadrolaşmasını yüksek yargıya taşımaktı. Fetullah Gülen, “Mezardakileri bile kaldırıp oy kullandıracaksınız” sözünü boşuna söylenmediği sonraki süreçte tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı.
Yukarıda açıklandığı üzere “Darbeci askerlerin camileri bombalayacağı üzerinden yürütülen propaganda sürecine dayalı olarak Anayasa değişikliklerine halk desteği sağlandı ve referandumdan AKP-Cemaat Koalisyonunun istediği sonuç çıktı.
Referandum sonrası yapılan HSYK seçimlerini beklendikleri üzere Cemaatin listesi kazandı. HSYK üzerinden Yargıtay ve Danıştay’a yapılan toplu üye atamalarıyla Yargıtay ve Danıştay, Yargıtay ve Danıştay ile Cumhurbaşkanı üzerinden de Anayasa Mahkemesinde kadrolaşma tamamlandı.
Cemaatin kadrolaşmasının yüksek yargıda da tamamlanması sonrasında Türkiye’de hak hukuk ve adalet ortadan kalkarak bir düşman ceza hukuku süreci başladı ve ileride AKP yargısının da kullanacağı bir düşman ceza hukuku geleneği yaratıldı.
Kumpas Tasfiyeleri İle Ordu’da Cemaate Kadro Açıldı
Türkiye Ağustos 2010 Askeri Şurasına Org. Hasan Iğsız ve 11 General tartışmasıyla girdi. Şura’ya bir hafta kala Balyoz Davasının görüleceği İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 23 Temmuz 2010’da 102 şüpheli hakkında yakalama kararı çıkardı.
23 Temmuz 2010 tarihinde 10. Ağır Ceza Mahkemesi aralarında Emekli Oramiral Özden Örnek, Emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına ve Emekli Orgeneral Ergin Saygun'un da bulunduğu 102 sanık hakkında yakalama kararı çıkardı ki bunların 26’sı muvazzaf general ve amirallerden oluşmuştu. Tek amacı vardı: İstenmeyen kişilerin YAŞ’a girip terfi almalarını engellemek. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi sanıklar hakkındaki yakalama kararına yapılan itirazları 6 Ağustos’ta oy çokluğu ile kabul etti.
Yakalama emri kaldırılmış olsa da haklarında yakalama emri çıkarıldığı gerekçesiyle 26 muvazzaf general ve amiralden terfi sırası gelen Korgeneral Nejat Bek, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, Tümgeneral Salim Erkal Bektaş, Tümgeneral Ahmet Yavuz, Tümgeneral Gürbüz Kaya, Tümgeneral İhsan Balabanlı, Tümgeneral Abdullah Dalay, Tümgeneral Halil Helvacıoğlu, Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu ve Tuğamiral Ahmet Türkmen ve Tuğgeneral Ali Aydın Başbakan ve Cumhurbaşkanının ısrarlı talepleri sonucunda terfi ettirilmeyerek emekliye sevk edildi.
Aynı şurada, 1. Ordu Komutanı org. Hasan Iğsız’ın askeri geleneklere göre Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanması ve Genelkurmay Başkanı olmasının önünün açılması gerekiyordu. Ancak, Ergenekon savcıları Org. Hasan Iğsız’ı YAŞ’tan hemen önce “İnternet Andıcı Davası” kapsamında ifadeye çağırdılar. Başbakan Erdoğan, ifadeye çağrılmasını gerekçe göstererek Org. Iğsız’ın Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanmasına karşı çıkarak toplantıyı terk etti. Kendisine gönderilen YAŞ Kararını imzalamaması üzerine de kriz çıktı. Araya Cumhurbaşkanı Abdullah Gül girdi ve toplu istifanın düşünüldüğü bir ortamda Genelkurmay Başkanını ikna etti. Böylece Orgeneral Işık Koşaner sonrasının Genelkurmay Başkanı emekliye sevk edilirken, 15 Temmuz Kontrollü Darbe Girişimi sonrasında generalliğe terfi ettirdiği Cemaatçiler için “Onlara hakkımı helal etmiyorum.” Diyen Org. Necdet Özel’in Genelkurmay Başkanı olmasının önü açılmış oldu.
2011 YAŞ toplantıları daha başlamadan krize dönüştü ve Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner ile 2011 YAŞ’ıyla Jandarma Genel Komutanlığına atanan Org. Necdet Özel dışında üç kuvvet komutanının istifasıyla sonuçlandı.
Koşaner ve kuvvet komutanları kumpas mağdurları Org. Saldıray Berk ve Org. Aslan Güner ile İnternet Andıcı Davasında hemen YAŞ öncesi haklarında yakalama kararı çıkarılan 7 general ve 22 komutan ile diğer davalarda tutuklu bulunanların terfilerinin yapılmasına imkan sağlamak üzere yasa değişikliği yapılmasını İktidardan ısrarla istemelerine rağmen, iktidar buna yanaşmadı.
Koşaner’in istifa sonrası veda mesajında şu kritik değerlendirmeler yer aldı:
“Tutuklamaların evrensel hukuk kaidelerine, hakka, adalete ve vicdani değerlere uygun olarak yapıldığını kabul etmek, birçok hukukçunun da ifade ettiği gibi, mümkün değildir. Bu durum, birçok defa yetkili makamlara iletilmesine, anlatılmasına ve takip edilmesine rağmen soruna yasal çerçevede bir çözüm bulunması mümkün olmamıştır. Haklarında henüz hiçbir kesin yargı kararı olmamasına rağmen tutuklu bulunan 14 general-amiral ile 58 albay, hürriyetlerinin tehdit edilmesinin yanı sıra mevcut yasalarımız gereğince bu yıl yapılacak Yüksek Askeri Şura‘da değerlendirmeye girme hakkını kaybetmiş ve peşinen cezalandırılmıştır…
Yetkili makamlar nezdinde yapılan girişimlerin dikkate alınmaması, Genelkurmay Başkanı olarak personelimin hak ve hukukunu koruma sorumluluğumu yerine getirmeme engel olduğundan, işgal ettiğim bu yüce makamda göreve devam etme imkanını ortadan kaldırmıştır.”
Emekli Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner Komisyonda kendisini istifaya götüren süreci serbest konuşma bölümünde şöyle anlatmıştır:
“Balyoz davasıyla ilgili iddianame Temmuz ayının 19’unda, bizim 10. Ağır Ceza Mahkemesinde oy birliğiyle kabul edildi 19 Temmuzda. Temmuz ayını takip eden ayda, ağustos ayında bizim Yüksek Askerî Şûra toplantımız, terfilere yönelik Şûra Toplantımız vardır. Bu toplantının hemen öncesinde, 19 Temmuzda kabul edilen iddianamenin hemen akabinde, 102 personelimiz için tutuklama kararı çıkarıldı süratle, Şûraya yetişmesinler diye. Bunların içerisinde 30’u muvazzaf olmak üzere, 19’u da emekli olmak üzere general ve amiraller vardı. Sayısı o kadar önemli değil çünkü yoğun itirazlar karşısında 6 Ağustosta 11. Ağır Ceza Mahkemesi tutuklamaları kaldırdı. O, 2010 yılındaki Yüksek Askerî Şûra bu sıkıntılı dönem içerisinde yapıldı. Dava devam etti, 16 Aralık tarihinde duruşmalar başladı, 196 sanıklı duruşma başladı. Efendim mahkeme başlamadan iki gün evvel mahkemenin hâkimi değiştirildi -bunlar bilinen şeyler, hatırlatmak için arz ediyorum, isimleri filan da var ama herhâlde söylemem gerekmez- bir başka hâkim verildi. Bu hâkim sayesinde dava devam etti ve 11 Şubat 2011 tarihine geldiğimiz zaman mahkeme salonunda bulunan 196 sanıktan 186’sı hakkında savcı tarafından tutuklama talebi istendi. Mahkeme 163’ü için tutuklama kararı verdi, salonda bulunan 133 kişi o anda bulundukları yerde tutuklandılar, 11 Şubat 2011 tarihinde. Ayrıca 29 kişiye de yakalama kararı çıkarıldı. Tutuklama kararı verilen 163 sanığın 27’si general, amiral olmak üzere 42’si emekliydi, 28’i general amiral olmak üzere 121’i ise muvazzaf askerlerdi. Bu karar hakikaten silahlı kuvvetler camiasında bizim üzerimizde bir şok etkisi yarattı “Bu nasıl mahkeme?” diye. Zaten mahkemeler hakkında bazı şeyleri biliyorduk söyleniyordu ve bu olaydan sonra da yine tutuklamalar münferit olarak devam etti. Bununla sanki paralel gibi 29 Temmuzda da bir yan dava olan İnternet Andıcı davasında tekrar 7 general, 22 diğer rütbeli asker hakkında yakalanma kararı çıkarıldı. Bakın temmuz ayının sonuna geldik. Yine, önümüzde 2011 yılının Yüksek Askerî Şûra toplantısı var.
Bu toplu tutuklamalar tabii ki silahlı kuvvetlerinde derin bir üzüntü ve infial yarattı, tutuklu aileleri perişan oldular. Delil olarak sunulan belgelerdeki çok bariz çelişkiler, yanlışlar hiç dikkate alınmadı. Tutukluların istediği tanıklar mahkeme salonuna getirilmedi, dinlenmedi. Gerekli yerlere bilirkişi incelemeleri yaptırılmadı, yaptırılanlar da mahkeme tarafından dikkate alınmadı. Davanın seyrini değiştirebilecek deliller dikkate alınmadı, dosyaya konuldu, sonra arşivlerden çıktı. Uzak ülkelerden kendi ayağıyla koşarak gelen askerî personel olduğu hâlde, kaçma şüphesi tutuklamaya bir neden olarak gösterildi. Silahlı kuvvetlerden mahkeme tarafından istenen her türlü bilgi belge tarafımızdan süratle mahkemelerimize ulaştırıldı, kimse aksini benim dönemimde söyleyemez. Bu durum, tutukluluğun cezaya dönüştürülerek farklı bir amaca hizmet edildiği düşüncemizi güçlendirdi. Bizce tutukluluk şu anlama geliyordu: Suçsuz olduğuna emin olduğumuz insanlar hürriyetlerinden mahkûm bırakılıyordu, aileleri de cezalandırılıyordu, tutuklu personelin -tabii asker oldukları için sivil olsalar belki böyle olmaz ama- istikballeri karartılıyordu, personel tutuklandığı için -en önemli konu- yerleri yani işgal ettikleri kadrolar boşaltılıyordu, buraya birileri tarafından başkaları getirilmek üzere; bu da, ayan beyan belliydi. Bu durumda ne yapmamız lazım diye tabii ki gayret sarf ettik. İnsanlara hürriyetlerini iade etmek için, geleceklerini karartmamak için, tutukluluk nedeniyle görev yerlerinin boşalmasını ve başkaları tarafından doldurulmasını önlemek için personelimizin görevlerinin başında kalması gerekiyordu bizim düşüncemize göre. Bu nasıl olacak, mahkeme devam ediyor? Öyleyse bir yasal düzenleme yaparak davaların tutuksuz yargılama şeklinde yürütülmesini sağlamak amacımız oldu. Tabii, bir yasal düzenleme gerekiyor, yargıya müdahale etmek katiyen değil, bir düzenleme yapılarak bunun yapılması gerektiğini düşünüyorduk. Tabii, bu şekilde tutuksuz yargılama yapılabilirse davalar aynen devam edecek tutuksuz olarak, sanıklar görevlerinin başında olacaklar, normal usullere göre terfi eden edecek, etmeyen emekli olacak, gayet normal usullere göre devam edecekti. Boş kadrolar olmayacağı için buralara birilerinin doldurulmasının da önüne geçilecekti. Aileler üzerindeki moral çöküntüsü de kaldırılmış olacaktı.
Efendim, bu düşüncelerle, yetkili makamlar nezdinde tutuksuz yargılamanın sağlanması için elimden gelen bütün gayreti gösterdim, askerî terbiye çerçevesinde, sorumlu olduğum makamlara defalarca ısrarla bunun mahzurunu, “Nereye gidiyoruz? Bakın, amacı bu işin budur.” şeklinde anlatma gayreti içerisinde oldum. Sanıyorum anlattım, sanıyorum anlattım ama çok iyi bilindiği gibi belirgin bir destek sağlayamadık ancak bir defasında -bunu da söylemek vazifemdir- adını hatırlayamadığım bir kanunda bir değişiklik yaparak tutuksuz yargılama imkânı yaratabileceğimiz Sayın Başbakanın da o zaman bulunduğu bir toplantıda kabul edildi, hemen o düzeltmeyi yaptık, kanunlar kararlar dairesine gönderdik. Bir saat sonra basına yansıttılar, ‘Askerlere özel muamele yapıyorlar.’ diye, Hükûmet geri çekmek zorunda kaldı. Bunu da hatırlatmak isterim. Böyle şartlar altında idik.
Ben, bu tutuklu, 11 Şubat ve sonrasında tutuklu olan personelin 2011 Yüksek Askerî Şûra Toplantısında emekli edilmelerinin isteneceğini biliyordum. Nereden biliyordum? Basın bile bunu açık açık yazıyordu, bilhassa malum basın yazınca onlar çıkıyordu zaten, açık açık yazıyordu. Yani ‘Bunları YAŞ’ta emekli et.’ Diyeceklerdi bana. “Emekli et.” denildiği anda istikballer kararacaktı ve kadrolar zaten boşalmıştı ve hakikaten ileride başımıza gelecek büyük bu felaketin temellerinin atıldığı o günlerde buna ortak olmuş olacaktım, ortak olmadım ama izah etmekte de başarılı olduğumu pek söyleyemeyeceğim.” 8
Soru-cevap bölümünde ise İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ile Emekli Org. Işık Koşaner arasında şu diyaloglar geçmiştir:
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – “Şimdi, bütün bu tartışmaların tabii öncesini yapacağımız zamanlar gelecek, özellikle bu Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik eleştiriler ama ben sorularla gideyim. Sayın Paşam, neden istifa ettiniz?”
ESKİ GENELKURMAY BAŞKANI SEBAHATTİN IŞIK KOŞANER – “Efendim, büyük bir general, subay, astsubay kütlesi hiç yok yere hapisteydi. Mahkeme görevini yapmıyordu. Savcı ve hâkimlerin tutumları aleni olarak hukuka aykırı idi. Ne istiyorlarsa, ne soruyorlarsa çabuk yetiştiriyorduk, hani çabucak karar versinler; yazıydı, bilgiydi, dokümandı vesaireydi falan ama hiçbir şey yapılmadığı gibi böyle rastgele tutuklamalar, toplu tutuklamalar, tamamen bir mesaj veriliyordu yani Silahlı Kuvvetlere bir mesaj veriliyordu bizim kanaatimizce. Kamuoyu nezdinde aşağılamak ve işte müteakiben de kadrolarımızı temizleyip boşaltmak, seçilmiş arkadaşlarımıza bu perişan durum yaşatılıyordu. Biz asker olarak emir verdiğimiz zaman personelimiz koşarak ölüme gidiyor, ölüyor, ben de onun hakkını korumak zorundayım, ölümüne korumak zorundayım, yapabileceğim başka bir şey yok. Sözüm budur efendim.”
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – “Anladım. Tam da YAŞ kararlarından iki gün önce, 29 Temmuzda...”
ESKİ GENELKURMAY BAŞKANI SEBAHATTİN IŞIK KOŞANER – “Evet. Çünkü –belki söylemeyi unuttum şeyde- YAŞ kararlarında bunların hepsini bana attıracaklardı yani gazete yazıyor hani, resmen söylenmedi ama ilişkilerini kesmemi isteyeceklerdi; mümkün değil, onu yapacak bir şeyimiz yok, yaptığım zaman bu suça ortak olurdum.”
Sadece Balyoz davası esas alındığında kadro boşaltmaların boyutu, Kumpasın ulaştığı boyutları ortaya koyuyor. Balyoz Davası, özellikle Deniz ve Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığını çökertmiş ve terfi sistemini altüst etmiş bulunuyor.
2005 YAŞ Kararlarıyla Ahmet Feyyaz Öğütcü 1. sıradan, Emin Murat Bilgel ise 2. sıradan Koramiralliğe terfi etmişti. Taraf gazetesinin 10 Mayıs 2009 tarihli nüshasında, Koç Müzesine bağışlanan Uluç Ali Reis Denizaltısına “Kafes Eylem Planı”nda kullanılmak üzere yerleştirildiği ileri sürülen 2 adet TNT kalıbı ve fünyenin 14 Kasım 2008’de bulunduğu ve kolluk güçlerine haber verilmeden Kuzey Deniz Saha Komutanı Kora. Öğütcü’nün emriyle imha edildiği iddia edilip üstüne bir de soruşturma açılınca, 2009 YAŞ Kararlarıyla Öğütcü emekliye sevk edilirken, Emin Murat Bilgel Oramiralliğe terfi ettirilerek Deniz Kuvvetleri Komutanı olma yolu açıldı. Hani şu, Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak girdiği Ağustos 2012 YAŞ Kararları öncesi GATA’da bir komutana, “Kangrenli kolu kesmekten başka yapacak kalmadı.” dediği ileri sürülen Ora. Emin Murat Bilgel.
Mehmet Otuzbiroğlu 2006’da, Kadir Sağdıç 2008’de, Abdullah Can Erenoğlu 2009’da, Deniz Cora ise 2010’da Koramiralliğe terfi etmişlerdi. Balyoz Davasında tutuklanmasalardı Otuzbiroğlu 2010, Sağdıç 2012, Erenoğlu 2013 ve Cora 2014 yılında Oramiral kadrosuna terfi edecekler ve devamında Deniz Kuvvetleri Komutanı olma yolları açık olacaktı.
2007 YAŞ Kararları ile Tümamiral rütbesine Haydar Mücahit Şişlioğlu 1. sıradan, Atilla Kezek 2. sıradan, Veysel Kösele ise 3. sıradan terfi etmişti. Şişlioğlu, Balyoz Davasında tutuklanırken, Kösele 2011’de, Kezek ise 2012’de Koramiral rütbesine terfi ettiler. İzmir Emniyetine 2010 yılında gelen bir ihbar e-maili üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının özel görevli savcıları tarafından başlatılan “Askeri Casusluk ve Fuhuş” soruşturması kapsamında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevini yürüten Koramiral Veysel Kösele, 14 Eylül 2012 tarihinde tutuklandı; Genelkurmay Başkanının Başbakan ile görüşmesinden sonra ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Atilla Kezek ise kumpaslardaki hukuksuzluğun iğrençliğine karşı çığlığını duyurmak için onur istifası yaptı. Yine 2007 YAŞ Kararları ile Tuğamiral olan üç isimden, İsmail Taylan ile Nadir Hakan Eraydın Balyoz Davası’ndan, Alaettin Sevim ise Ergenekon Davası ile birleştirilen “İnternet Siteleri” Davasından tutuklandılar.
2008 YAŞ Kararları ile Tümamiral kadrosuna 3 Tuğamiral terfi etmişti. Fikret Güneş 1. sıradan, Ramazan Cem Gürdeniz 2. sıradan, Serdar Dülger ise 3. sıradan. 2012 yılında üçünün de Koramiralliğe terfi sırası geliyordu. Güneş ve Gürdeniz Balyoz Davasında tutuklandı; Sahil Güvenlik Komutanlığı görevini yürüten Dülger hakkında ise, 2012 YAŞ Kararlarına günler kala İçişleri Bakanı soruşturma açtırdı. Yine 2008 YAŞ Kararları ile 7 Dz. Kur. Alb. Tuğamiral kadrosuna terfi etmişti. Serdar Okan Kırçiçek 1. sıradan, Cem Aziz Çakmak 2. sıradan, Levent Erkek 3. sıradan, Mehmet Fatih İlğar 4. sıradan, Turgay Erdağ ise 7. sıradan. Hepsi Balyoz Davasında tutuklanınca, Tuğamiralliğe 5. sıradan terfi eden Adnan Özbal 2012 YAŞ Kararları ile Tümamiralliğe terfi edilerek Deniz Harp Okulu Komutanlığına atandı.
2009 YAŞ Kararları ile 3 Tuğgeneral Tümamiral kadrosuna terfi etmişti. Soner Polat 1. sıradan, Ali Semih Çetin ise 2. sıradan. İkisi de Balyoz Davasında hüküm giydi. 2009 YAŞ Kararları ile Tuğgeneral olan Levent Görgeç ile Osman Kayalar da hüküm giyenler arasında yer aldı.
2010 Yaş Kararları ile Tümamiralliğe 2 Tuğamiral terfi etmişti. Erdem Caner Bener ile Ahmet Sinan Ertuğrul. Her ikisi de Balyoz Davasında hüküm giydi.
Ağustos 2012 YAŞ Kararıyla Balyoz Davasında tutuklu yargılanan koramiraller Mehmet Otuzbiroğlu ve Kadir Sağdıç; tümamiraller H. Mücahit Şişlioğlu, R. Cem Gürdeniz ve Fikret Güneş; tuğamiraller Ahmet Türkmen, Abdullah Gavremoğlu, N. Hakan Eraydın, İsmail Taylan, Turgay Erdağ, Cem Aziz Çakmak, S. Okan Kırçiçek, Levent Erkek ve Fatih İlğar emekliye sevk edildiler.
İzmir’de açılan “Askeri Casusluk ve Fuhuş Davası”nda ise, Koramiral Veysel Kösele yanında Tümamiral Ercüment Tatlıoğlu ile tuğamiraller Ahmet İskender Yıldırım ve Gündüz Alp Demirus sanık yapıldılar.
Yapılan dijital operasyonları onuruna yediremeyenler istifa etti. Deniz Kuvvetlerinde birliklere vekaleten görevlendirilecek amiral kalmadı.
Benzeri, Hava Kuvvetleri Komutanlığında yaşandı. Bilgin Balanlı 2009 YAŞ Kararları ile Orgeneralliğe terfi etmişti; tutuklandı. Korcan Polatsü ile Ziya Güler ise 2006 YAŞ Kararları ile Korgeneralliğe terfi etmişlerdi; tutuklandılar. Hava Kuvvetleri Komutanlığına atanabilecek üç ismin de tutuklanması üzerine 2007’de Korgeneralliğe terfi eden Mehmet Erten 2011 YAŞ Kararları ile Orgeneralliğe terfi ettirilerek Hava Kuvvetleri Komutanlığına atanmak durumunda kalındı.
2007 YAŞ Kararları ile tümgeneralliğe terfi eden Beyazıt Karataş ve Atilla Özler ile tuğgeneralliğe terfi eden Mustafa İlhan Balyoz Davasında tutuklandıklarından 2011 yılında terfi alamayarak birer yıl uzatma aldılar. 2008 yılında 2. sıradan tümgeneralliğe terfi eden Nedim Güngör Kurubaş de Balyoz Davasının içinde atıldı ve bunların tamamı Balyoz Davasında hüküm giydi.
Deniz Kuvvetlerinin 2007 terfilerinde yaşananların benzeri Hava Kuvvetlerinin 2009 terfilerinde yaşandı. 2009 YAŞ Kararları ile orgeneralliğe terfi eden Bilgin Balanlı yanında korgeneralliğe terfi eden Rıdvan Ulugüler, tümgeneralliğe terfi eden 5 tuğgeneralden tümgeneralliğe 1. sıradan terfi eden İsmail Taş, 3. sıradan terfi eden Yalçın Ergül, 4. sıradan terfi eden Ahmet Bertan Nogaylaroğlu, 5. sıradan terfi eden Mehmet Yılmaz Erdoğan ve ayrıca tuğgenerallerden Mustafa Erhan Pamuk ile Selim Cüneyt Kavuncu Balyoz Davasının içine atıldılar.
2010 Yaş Kararlarıyla terfi edenlerden, korgeneralliğe birinci sıradan terfi eden Turgut Atman, tümgeneralliğe 3. sıradan terfi eden Bülent Kocababuç, tuğgeneraller Hakan Taşkesen, Mehmet Eldem ve Kubilay Baloğlu Balyoz Davasından nasiplerine düşen payı aldılar.
2012 Yaş Kararlarıyla, Balyoz Davasında tutuklu yargılanan korgeneraller Korcan Polatsü ve Ziya Güler; tümgeneraller Beyazıt Karataş ve Güngör Kurubaş; tuğgeneral Mustafa İlhan emekliye sevk edildiler ve Mahkeme Balyoz Davasında yargıladığı generallerin tamamına ceza verdi. 15 Temmuz Kontrollü Darbe Girişimi’nin lider kadrosu içinde yer aldığı iddiasıyla yargılanan Org. Akın Öztürk, Korgeneral rütbesinden emekliye sevk edilecek iken, önü bu kumpaslar sayesinde açıldı.
Kurmay Albaylarda ise tam anlamıyla bir kıyım yaşandı. Balyoz Davasında yargılanan 365 sanıktan 108’i Kurmay Albay rütbesinde. Generalliğe terfi sırası gelen ve muhtemel general adayları olan Deniz Kuvvetlerinde 57, Kara Kuvvetlerinde 26, Jandarma Genel Komutanlığında 14, Hava Kuvvetlerinde 11 Kurmay Albay, Balyoz Davasının içine atılarak 2012 YAŞ Kararlarında değerlendirilme dışı bırakıldı. 2012 YAŞ Kararları ile Balyoz Davası kapsamında bertaraf edilen 57 Kurmay Albayın yokluğunda Deniz Kuvvetlerinde 8 Kurmay Albay; bertaraf edilen 26 Kurmay Albayın yokluğunda Kara Kuvvetlerinde 21’i Kurmay olmak üzere 25 Albay; bertaraf edilen 11 Kurmay Albayın yokluğunda Hava Kuvvetlerinde 8’i Kurmay olmak üzere 9 Albay; bertaraf edilen 14 Kurmay Albayın yokluğunda Jandarma’da ise 3’ü Kurmay olmak üzere 5 Albay Tuğgeneralliğe terfi ettirildiler.
Balyoz ve Ergenekon davalarında tutuklu yargılanan toplam 68 general ve amiralden, 2012’de terfi sırası gelen 37 general ve amiralin tamamı ile generalliğe aday kurmay albayları “kadrosuzluk” gerekçesiyle emekli ettiler.
Yıkıcı ve yok edici “Balyoz” darbesi ise, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 21 Eylül 2012 tarihli kararıyla geldi. “Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini, cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs” suçundan yargılanan 250’si tutuklu 365 sanıktan, 36’sı hakkında beraat kararı verilirken; 325’ine ceza yağdırıldı.
Balyoz Davasında kimler yargılandı sorusunun hukuki cevabı İddianamelerde, yargılama tutanaklarında, Esas Hakkındaki Mütalaada ve Gerekçeli Kararda yok ve dolayısıyla belirsiz. Ancak, tarihsiz, sayısız ve imzasız dijital kumpas belgeleri dışında hiçbir delilin olmadığı ve delil olarak ileri sürülen dijital belgelerin sahteliğinin bağımsız bilirkişi raporlarıyla defalarca ispatlandığı Balyoz Davasında fiilen TSK’nın ve TSK’nın bağımsızlıkçı general ve subaylarının neden, kimlerin yararına ve hangi ittifakların sonucunda hedef tahtasına konularak yargılandıkları, amacın Türkiye Cumhuriyetini laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti niteliklerinden koparmak, üniter yapısına son vermek ve ulusal savunma gücünü çökertmek suretiyle emperyalist güç odaklarının Ortadoğu’daki gönüllü lejyoneri haline getirmek olduğu, özel görevli savcı ve mahkemeler eliyle yürütülen operasyonların sonuçlarına bakınca çok açık. Hedefteki, Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin temel nitelikleriydi.
Sonuç öğretici: Türkiye Cumhuriyeti ve TSK, dijital kumpaslara yenildi.
Boşaltılan Kadrolara Cemaatçiler Yerleştirilerek Darbe Yapabilecek Güce Kavuşmaları Sağlandı
Kumpas mağduru Hava Kuvvetleri Komutanlığı emekli savcısı Albay Ahmet Zeki Üçok’un hazırladığı listeye göre;9
2011 YAŞ Kararlarıyla:
Kara Kuvvetlerinde;
Korgeneral rütbesine terfi ettirilen 5 tümgeneralden 1’i (%20),
Tümgeneral rütbesine terfi ettirilen 11 tuğgeneralden 3’ü (%27),
Tuğgeneral rütbesine terfi ettirilen 22 Albaydan 3’ü (%14),
Deniz Kuvvetlerinde;
Tuğamiralliğe terfi ettirilen 7 Albaydan 5’i (%72),
Hava Kuvvetlerinde;
Tuğgeneralliğe terfi ettirilen 10 Albaydan 6’sı (%60),
2012 YAŞ Kararlarıyla:
Kara Kuvvetlerinde;
Korgeneralliğe terfi ettirilen 5 tümgeneralden 2’si (%40),
Tümgeneralliğe terfi ettirilen 12 Tuğgeneralden 4’ü (%33.3),
Tuğgeneralliğe terfi ettirilen 23 Albaydan 9’u (%39),
Deniz Kuvvetlerinde;
Tuğamiralliğe terfi ettirilen 8 Albaydan 5’i (62.5),
Hava Kuvvetlerinde;
Tümgeneralliğe terfi ettirilen 3 Tuğgeneralden 1’i (%33.3)
Tuğgeneralliğe terfi ettirilen 9 Albaydan 5î (%56),
Jandarma Genel Komutanlığında;
Tümgeneralliğe terfi ettirilen 2 Tuğgeneralden 1’i (%50),
Tuğgeneralliğe terfi ettirilen 4 Albaydan 2’si (%50),
2013 YAŞ Kararlarıyla:
Kara Kuvvetlerinde;
Korgeneralliğe terfi ettirilen 5 Tümgeneralden 2’si (%40),
Tümgeneralliğe terfi ettirilen 11 Tuğgeneralden 3’ü (%27,3),
Tuğgeneralliğe terfi ettirilen 25 Albaydan 17’si (%68),
Deniz Kuvvetlerinde;
Tümamiralliğe terfi ettirilen 4 Tuğamiralden 1’i (%25),
Tuğamiralliğe terfi ettirilen 8 Albaydan 7’si (%87.5),
Hava Kuvvetlerinde;
Orgeneralliğe terfi ettirilen 1 Korgeneralin 1’i (%100),
Tümgeneralliğe terfi ettirilen 4 Tuğgeneralden 2’si (%50),
Tuğgeneralliğe terfi ettirilen 9 Albaydan 4’ü (%45),
Jandarma Genel Komutanlığında:
Tuğgeneralliğe terfi ettirilen 4 Albaydan 2’si (%50),
2014 YAŞ Kararlarıyla:
Kara Kuvvetlerinde;
Orgeneralliğe terfi ettirilen 3 Korgeneralden 1’i (%33.3)
Korgeneralliğe terfi ettirilen 5 Tümgeneralden 2’si (%40),
Tümgeneralliğe terfi ettirilen 11 Tuğgeneralden 5’i (%46),
Tuğgeneralliğe terfi ettirilen 21 Albaydan 13’ü (%62),
Deniz Kuvvetlerinde;
Tümamiralliğe terfi ettirilen 3 Tuğamiralden 2’si (%66,7),
Tuğamiralliğe terfi ettirilen 8 Albaydan 5’i (%62.5),
Hava Kuvvetlerinde;
Korgeneralliğe terfi ettirilen 2 Tümgeneralden 1’i (%50),
Tümgeneralliğe terfi ettirilen 5 Tuğgeneralin tamamı (%100),
Tuğgeneralliğe terfi ettirilen 10 Albayın 6’sı (%60),
Jandarma Genel Komutanlığında;
Tuğgeneralliğe terfi ettirilen 5 Albayın 4’ü (%80),
2015 YAŞ Kararlarıyla:
Kara Kuvvetlerinde;
Korgeneralliğe terfi ettirilen 6 Tümgeneralin 2’si,
Tümgeneralliğe terfi ettirilen 9 Tuğgeneralin 2’si (%23),
Tuğgeneralliğe terfi ettirilen 26 Albayın 22’si (%85),
Deniz Kuvvetlerinde;
Tümamiralliğe terfi ettirilen 4 Tuğamiralin 2’si (%50),
Tuğamiralliğe terfi ettirilen 7 Albayın 5’i (%72),
Hava Kuvvetlerinde;
Tümgeneralliğe terfi ettirilen 4 Tuğgeneralin tamamı (%100),
Tuğgeneralliğe terfi ettirilen 9 Albayın 1’i (%11),
Jandarma Genel Komutanlığında;
Tuğgeneralliğe terfi ettirilen 4 Albaydan 1’i (%25),
15 Temmuz Kontrollü Darbe Girişimine Katıldıkları (FETÖ üyesi oldukları) gerekçesiyle tutuklanmıştır.
Bu hazin tablo;
AKP ile Cemaatin dış destek alarak kurguladıkları Kumpas Davaları olmasaydı, FETÖ mensubu general ve amirallerin değil darbe yapmaya ve Gazi Meclis ile Kaçaksarayı bombalamaya kalkışmak; bunun hayalini dahi kuramayacaklarını;
Ordunun geleneksel terfi sistemi altüst edilerek Necdet Özel ve Hulusi Akar’ın Genelkurmay Başkanı olmasını sağlamanın, bu kadrolaşmada büyük rol oynadığını;
Siyasi İktidarın esas aldığı 17/25 Yolsuzluk Operasyonlarından sonra kadrolaşmanın artarak devam ettiğini;
Albaylıktan generalliğe ve amiralliğe terfilerde kadrolaşmanın yıl ilerledikçe daha da arttığını ve dolayısıyla kadrolaşmanın asıl olarak albay ve altı kadrolarda yoğunlaştığını;
Tüm bunların sorumlusunun siyasi iktidar, Necdet Özel ve Hulusi Akar olduğunu;
Açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Siyasi İktidar, bunun hesabını halka ve hukuka vermek zorundadır.
Dostları ilə paylaş: |