Yazı gençLİĞİn devriMCİ eylemi duyarliliğIN eylemiDİR • Manşet ÜNİversiteniN VE YOKSULLARIn devriMCİ eyleminde ön saflara!


KAPİTALİZMİN DEV KALELERİNDEKİLER KORKUYLA BAKIYOR



Yüklə 311,32 Kb.
səhifə6/7
tarix18.01.2018
ölçüsü311,32 Kb.
#38794
növüYazı
1   2   3   4   5   6   7

KAPİTALİZMİN DEV KALELERİNDEKİLER KORKUYLA BAKIYOR
TAŞI AVUCUNDA SIKMA

Yaraların kabuğu kolayca kaldırılıyor

Halkın doğurgan dünyasına dalmakla

Onların güneşe çarpan sesini anlamayan

Dört duvarın, tel örgünün, meşhur yasakların sahipleri

Seyir bile edemezken içimizdeki şenliği

Yılgı yanımıza yanaşmazken

Bizi kıvıl kıvıl bekliyorken hayat

Yıkılmak elde mi?

Boşuna mı sokuldu bankalara

Petrol borularına kundak

Kurşun işçinin böğrünü boşuna mı örseledi

Varsın zindanların uğultusu vursun kulağımıza

Yaşamak

Bizim için dokunaklı bir şarkı değil ki.

İsmet Özel (Yıkılma Sakın)

“bütün renkler hızla kirleniyordu/ önceliği beyaza verdiler”

Hızla kirlenen bir dünyanın karbonmonoksit solunumlarında, patronlar kirliliğin nedenini filitresiz fabrika bacalarında değil, fabrika bacasını tüttüren üretken ellerde buldular. Nasır tutmuş üretken ellerin üstüne üretken bir dünya kurdular. Dünyanın bütün elleri birleşti; tarlalarda, atölyelerde, laboratuvarlarda, amfilerde, bütün eller bilgisiyle, maharetiyle, kalem tutuşuyla, nakış işleyişiyle...bütün ellerin becerileri tankları, tüfekleri, bankaları, bombaları yarattı.

...

-Sizi gidi aşağıdakiler sizi, her zaman “çirkin” ve “terörist” olan, “sokaktaki adam”lar sizi, hepinizi kapattık bir hücreye, ellerinizle inşa ettiğiniz, piyasanın “sonsuz merdiven”ine kapatıldınız. Sermaye, iş, üretim, tüketim, reklam, para ve para. Para, kaygı, gelecek...Bitti insanlığın özgürlük düşü, geldi paranın sonsuz saadeti.



Buz mavisi camları olan bir gökdelenin sekseninci katından aşağıya bakan pipolu bey böyle düşünerek izliyor aşağıdaki cüceleri. Ancak keyfini kaçıran şeyler görüyor geniş açılı penceresinden.

...Aynı günün akşamı çocuklar taş atmaya, barikat kurmak için arabaları devirmeye, kaldırımları sökmeye başladılar...Çarşamba günü sokaklarda kalabalık gruplar peydahlandı...Akşam dokuza doğru kalabalık dışişleri bakanlığına doğru yöneldi...askerler ateş açtılar. Yüze yakın insan öldü ve yaralandı. Bir iki saatlik sessizlikten sonra haberin yayıldığı varoşlardan akın akın insanlar gelmeye ve cesetleri şehrin içinde dolaştırmaya başladılar...Kral Perşembe sabahı kaçtı. Halk zaten saraya yürüyüşe geçmişti. Askerler silahlarını halka vererek kışlalarına döndüler...Devrimi ne yaptıklarını ve ne istediklerini bilmeyen altı yüzden az kişi yapmıştı.” (Şubat 1848, Fransa)

Tarihi bir tekerrürden ibaret görmek nasıl yanlışsa tarihi geçmiş, bugün, gelecek üçleminde yorumlamayıp kaale almamak da o kadar yanlıştır. Kilisenin ilahi ve ekonomik gücü karşısında ayaklanan reformcular ya da sanayi devriminin dev makinelerinin kendi yerini aldığını görünce onu kırmaya başlayanlar. İnsanlığın isyan geleneği bugüne yeni isyanlar bırakıyor. Piyasanın hücresinde ki insan hücresinin içinde yaşamını devrimcileştiriyor ve duvarlardaki ufak çatlaklardan dışarıya sızıyor. Dünyayı yöneten emperyalist kuruluşların halkların geleceğine dair kararlar almasına karşı Cenova’nın sokaklarına sızdı küreselleşme karşıtları, ardından tüm dünyayı eylem alanına çevirdi. Diğerleri asillerin midesini bulandırdı. Arjantin’de açlığını yanına alıp daldı bir marketin kapısından içeri ve koca bir parça etle çıktı. Bununla da bitmedi. Açlık asiller için çirkindir ama artık asiller halkın midesini bulandırıyor. “ARJANTİN’DE HALK KONGRE BİNASINI BASTI!” yola devam. Kore’de, sopasından başka hiçbir şeyi kalmayan çiftçiye barikatlar dayanmıyor. Filistin’de küçük ellerine taşı çoktan almıştı, şimdi bomba ve çatışmayla büyüyen çocukların memleketi orası. İspanya’da “paralı eğitime hayır” dedi yüzbin’ler. Ufak çatlaklardan sızan su inşaatın yıkılmasına neden olabilirmiş. Su sele dönüşünce yıkıcı gücü daha da artar. Buna doğal afet derler bilim literatüründe, kapitalizmin literatüründe sosyal patlama, bizimkinde DEVRİM.

Özgürlük düşüyle başlayan serüvende yüzyıllarını geçirdi insanoğlu. Şimdi tarihin sonu naralarıyla avunan liberaller bir “sonsuzluk suçu”nun canlı tanıkları olmaya hazır olsun. Füze kalkanlarıyla korunan dev holdinglerin saltanatı insanoğlunun düşüne yeni bir öykü daha ekliyor. Çünkü paranın sınırsız akışı, sınırsız sömürü, sınırsız açlık, yoksulluk, savaş, sınırsız hayal gücünü de beraberinde getiriyor. Küresel sömürgeciliğin doyumsuz mekanizması, doymamış bir halkı da biriktiriyor kapısında. Gökdeleninin sekseninci katından aşağıyı izleyen adam bu kalabalıktan korkuyor. Dünyanın egemenleri korkuyorlar. New York’ da infilak eden bir uçaktan korktukları kadar korkuyorlar paralı eğitime karşı çıkan öğrencilerden. Kurdukları düzenin yaratıcı güçlerinden korkuyorlar. Çünkü kim inkar edebilir ki ABD’nin çok akıllı füzelerinin bir parçasını Hintli bir gencin yapmadığını ya da nükleer, biyolojik, gittikçe kitle imha gücü artan silahların gücünü arttırıcı buluşlardan birini laboratuvarlarda bilimci olmaya uğraşan bir öğrencinin bulmadığını.

Dünyada dolanan bir hayaletten ve “varlığın şenliği”nden korkuyorlar.

Onların bu kadar korktukları hayaletin fikir hamalları, demire şekil veren eller, yeraltında çürüyen ciğerler! Sizin korktuğunuz kendi elleriniz mi? İnsan kendi yaşamını küçültüp büyüttüğü devler karşısında, korkuyu ve kaygıyı içine aldığından beri çağdaş ve özgür bir köle. Korku, patronun milyarlarla ölçülen gücünden ya da dev gibi devletlerin silahından değil, kırbaç ya da cop korkusu ve daha bir çok teknik yenilgi korkusu değil. Teknik olarak yenik değil insan. Hiç bir tekniği yok tanklara karşı kullanılan bir taşın ya da sapanın. Korku, baştan kendini yenik farz edip taşı yerinden hiç kaldıramamakta ya da avucunda sımsıkı tutup atamamakta. Yani insanlığın, kendi bilgi ve becerisinin üzerine kurulan sömürü düzeninin karşısında yenikler ordusu olduğunu düşünmesinde. Gerçek bu değil. Varlığın şenliği sarmışken dünyayı, asıl şimdi zamanı devrimi görebilmenin, ufak görünen çabaların, asılan afişin, dağıtılan bildirinin, sabahlanılan gecelerin anlamını bilmenin. Şimdilerde yaşamın gerçeklerinin aynı zamanda yaşamın devrimci güçleri de olduğunu bilenler gündelik yaşamın basitliğindeki devrimleri yaşıyorlar . Gündelik olanın güzelliğini görüp şenlikli bir yaşam sürüyorlar.

Şimdi gökdeleninin buz mavisi camlarının verdiği güvenle aşağıyı izleyen beylere ufak bir uyarımız var; aşağıdakiler ellerinde sıktıkları taşları atacakları şenliklere hazırlanıyor.

HABERLER...
İSTANBUL’DA GENÇLİK POLİS TERÖRÜNÜ YENDİ

Üniversitelerin piyasa koşullarına açılması ve sermayenin çıkarları doğrultusunda yeniden örgütlenmesi üniversitelerde ciddi kayıplara neden oluyorken bir zamanlar 12 Eylül faşizminin şimdi de sermayenin üniversitelerdeki tahakkümünün kurumu olan YÖK'ün kuruluş gününde öğrenciler YÖK'e, Sömürge Üniversitesine, Savaşa karşı meydanları doldurdu.

Bu yıl İstanbul'daki eyleme 2500 kişi katıldı. Polisin yoğun güvenlik önlemine rağman Beyazıt Merkez Kampus içinde ve Beyazıt Meydanında toplanıldı. Eylemin Beyazıt Meydanında yapılması kararlılığını gösteren öğrencilere saldıran polis 14 öğrenciyi gözaltına aldı. Kitlenin üzerine tüple biber gazı sıkan ve yere düşen öğrenciyi dahi coplayan polis anayasa değişikliğiyle demokrasi olmayacağını kanıtlarken, geniş kesimlerden tepki gördü.

Polis terörüne rağmen eyleme katılan öğrenci sayısının iki katına çıkması üniversitelerdeki paralı eğitim uygulamalarına karşı oluşan hoşnusuzluğun önemli göstergelerinden biriydi.



İZMİT’TE GENÇLİK MÜCADELESİ YÜKSELİYOR

80 darbesiyle faşizmi üniversitelerde kurumsallaştırmak amacıyla kurulan YÖK, darbeden bugüne emperyalizmin genel çıkarları doğrultusunda üniversitelerin sermayenin pazar alanı haline gelmesinde işlevlendirilmiştir. Bu yıl 6 Kasım 2001’de tüm Türkiye’de olduğu gibi Kocaeli’nde de YÖK 21.kuruluş yıldönümünde protesto edildi. Ancak 1997 yılından itibaren 6 Kasım eylemleri yapılamayan Kocaeli Üniversitesi’nde düzenlenen eylemin Kocaeli’deki ilerici bütün unsurlar için farklı bir önemi vardı. Öğle saatlerinde K.Ü Fen Edebiyat Fakültesi binasının önünde toplanan yaklaşık 100 civarında öğrenci “YÖK’E HAYIR!” yazılı pankart açtı. “YÖK Kalkacak Polis Gidecek, Üniversiteler Bizimle Özgürleşecek, Eşit, Parsız Eğitim!” sloganlarını atan öğrenciler YÖK’ü protesto eden bir basın açıklaması yaptılar. Eylem halaylarla sona erdi. Taşrada yürütülen Demokratik Üniversite mücadelesi yükselmeye devam edecek.

İZMİR’DE ÜNİVERSİTELİLER EYLEMDEYDİ

Üniversiteliler halka yoksulluk açlık getiren yıkım programlarına, IMF politikalarına, hücrelere ,YÖK ‘e paralı eğitime karşı 6 Kasımda yine alanlardaydı. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde 6 Kasım sabahı yaklaşık 750 kişinin katıldığı bir eylem yapıldı. Aynı saatte Ege Üniversitesi Kampüsü’nde 1000’ e yakın öğrencinin katılımıyla “YÖK, Medya,Polis : Bu Abluka Dağıtılacak” , YÖK Kalkacak Polis Gidecek Üniversiteler Bizimle Özgürleşecek “ YÖK’ e Hayır” sloganlarıyla başlayan eylem kampus içindeki yürüyüş ve halaylarla son buldu.

ANKARA’DA 6 KASIM’DA GENÇLİK KAZANDI

YÖK’ün üniversitelerdeki paralılaştırma ve üniversiteler üzerinde hegomanya kurma çabasına karşı her yıl olduğu gibi bu yıl da gençlik cevabını sokakta verdi. Paralı eğitime, savaşa, IMF'ye, tecrite karşı birleşik mücadele zemininde 6 Kasım 2001’de AÜÖK’nın çağrısıyla Ankara’da eylem yapıldı. 12:30’da Ziya Gökalp caddesinde toplanan yaklaşık 1000 kişilik grup Kızılay meydanına doğru yürüyüşe geçti. Kızılay ve civarında polisin sabah saat 10:00’dan başlayarak yarattığı yoğun terör uygulaması doğrultusunda eylemin Sakarya caddesine alınmasına karar verildi. Sakarya caddesinde 1500 kişinin katıldığı yaklaşık 2 saat süren eylem Cebeci Kampusu’ne yürünmek üzere bitirildi. Polis tarafından eylemden önce göz altına alınan arkadaşlarımızın belediye otobüsünde olduklarını fark ettikten sonra otobüsteki arkadaşlarımızı göz altından çıkarttık. Eylem cebeci kampüsüne yürünmesiyle son buldu. Üniversitelerin sermayeye açıldığı, ülkenin kirli savaşlara alet edildiği, ülkenin emperyalizmin kurumlarına (IMF, DB gibi) kurumların insafına bırakıldığı bir süreçte gençlik bu gün için çok degerli olan ortak mücadele zemini zorlayarak sessiz kalmayacagını sokakta haykırdı. Demokratik öğrenci muhalefetinin bundan sonraki gelişim süreci açısından önemli sonuçlar çıkartılabilecek olan 6 Kasım 2001 tarih sayfalarında yerini aldı.

6 KASIM ALANLARI TERÖRE KARŞI EYLEMLE BULUŞTU

12 Eylül faşizminin üniversite versiyonu olan YÖK'ün kuruluş gününde üniversite gençliği bu sene de alanları doldurdu. Bu sene ki 6 Kasım eylemi paralı eğitim karşıtı bir direnişin para sistemi karşıtlığına dönüşme potansiyeli olduğunu gösterdi. 6 Kasım öncesinde İTÜ’de kayıtlardaki polis şiddetinden, Beytepe şenliğinde jandarmanın tavrına, açılan soruşturmalara, eylem öncesi dönemde toplumsal muhalefetin bulunduğu gerilemiş duruma ve Armutlu’da yapılan operasyona, sıkı yönetim haline, Ankara’da sokakta dolaşan öğrencilerin göz altına alınmasına, sabahın erken saatlerinde başlayan kafe baskınlarına rağmen gençlik sermayenin üniversitelerde kurduğu düzenin tüm terör yöntemlerini geride bırakarak YÖK’e, Sömürge Üniversitesine ve Savaşa Hayır dedi. 6 Kasım günü polis terörü karşısında inatçı bir tutum sergileyen gençler kaskıyla, copuyla, biber gazıyla alana gelen polisi ve YÖK düzenini o zırhlı görüntü karşısındaki kararlılığıyla yendi. Polisin öğrencilere karşı gaz bombası kullanması ve copla dövmesi anayasa değişikliğiyle yutturmaya çalıştıkları demokratikleşme yalanlarının iç yüzünü ortaya çıkardı. 6 Kasım günü polisin alanda kullandığı şiddet devlete geri tepti diyebiliriz.

6 Kasım günü polis terörünü etkisizleştiren belki de bu sene ilk defa sokağa çıkan yeni üniversitelilerdi. Geçen seneye oranla eylemci sayısının kendini ikiye katlamış olması üniversitelerde paralı eğitim ve YÖK karşıtı hoşnutsuz kitlenin ufak sızlanmalardan öteye geçip daha politik bir kimlikle alanlara çıkmasının göstergesiydi. Üniversitelerde paralılaştırmanın yaptığı tahribat teröre rağmen karşılık buluyor, meydanlarda ki polis terörü de üniversite yönetimlerinin korkusunun büyüklüğünü gösteriyor. Ancak paralı eğitim karşıtı bir mücadelede kendini var edebilen gençliğin diğer toplumsal sorunlara karşı aynı duyarlılığı göstermeyişi gençlik muhalefetinin eksik kalan yönlerinden birini oluşturuyor. 6 Kasım eyleminin gösterdiği diğer bir önemli nokta ise eylem alanında polise karşı duran yeni üniversitelilerin kendilerini temsil edecek bir pankartlarının veya örgütlerinin olmayışıydı. Yine de 6 Kasım günü sokağa çıkan yeni üniversiteliler üniversitelerde kendini çabuk yenileyen ve hareket potansiyeli çok fazla olan bir kitlenin varlığını gösterdi ve yükselecek olan bir öğrenci hareketinin eylemi, fikri, hareket tarzı hakkında önemli ipuçları verdi.



TRAKYA ÜNİVERSİTESİ’NİN UMUDU İSYAN

Geçtiğimiz sene muhalefetin ağırlıklı gündemini oluşturan hücre karşıtlığı üzerinden örülen mücadele gelinen son noktada genel anlamda solun ideolojik yenilgi havası ile hareket alanının önemli bir bölümünü yitirdi. Edirne’de gerçekleştirilen hücre karşıtı eylemlerin sonucunda açılan soruşturmalar gerilemenin son noktası oldu.

Bu sene gerek emperyalistlerin terör konseptlerini hayata geçirmesi konusunda hızlandırıcı bir unsur olan 11 Eylül saldırısı sonrası tüm dünyada estirilen sıcak savaş rüzgarı gerekse de üniversitelerdeki paralılaştırma uygulamalarında ciddi bir eşik olan YÖK yasa tasarısı tartışmaları daralmış olan muhalefetin zengin dinamiklerini harekete geçirebilmek için bize yeni açılımlar sunuyor.

6 Kasım’ın yaklaşmasıyla birlikte muhalefet içinde yaşanan tartışmaların yarattığı öznel olumsuzluklar nedeniyle 14 Kasım tarihinde gerçekleştirilecek YÖK ve emperyalist savaşı protesto eksenli bir eylem kararı alındı. 6 Kasım günü Ayşekadın Kampusu ‘nde gerçekleştirilen YÖK konulu forum YÖK’ün yeni yönelimlerini tartışırken uyandırdığı ilgi ile oluşturmak istediğimiz yeni dönem ihtiyaçlarını karşılayan bir YÖK karşıtlığının üniversitemizdeki ilk sinyalleriydi.

14 Kasım’da gerçekleştirilen eyleme 120 kişi katıldı. Eylemi ise katılımcıların sayısının çok üzerine bir kitle izledi. Yeni dönemin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik önemli bir örnek teşkil eden eylem, muhalefetin potansiyelini kapsayıcı bir tarz ile hareket edildiğinde başarıya ulaşılacağını bize gösteriyordu.

Faşist saldırı, gözaltı ve kaçırma ile başlayan baskılar soruşturmalar ve her türlü sindirme aracı 14 Kasımla beraber muhalefetin yarattığı olumlu havayı kırmaya yönelik uygulamalar dozaj arttırılarak devam etti. 14 Kasım katıldıkları için 46, faşist saldırıda “olaylara karışmaktan” ötürü 6 arkadaş hakkında soruşturma başlatıldı. Açılan bu soruşturmaların ardından tüm baskıların protesto edilmesi amacıyla soruşturma eksenli bir eylem programı oluşturuldu.

28 Kasım günü eylem programı doğrultusunda oturma eylemi , ‘’YÖK’ü ve zihniyetini üniversiteden süpüreceğiz’’ mesajı veren süpürgeli eylem gerçekleştirildikten sonra bir önceki gün Selimiye Yurdu’nda faşistlerin 32 arkadaşa saldırısı ve ardından yurt yönetiminin gösterdiği taraflı tutum hakkında Edirne Savcılığı’na suç duyurusunda bulunuldu. Gece ise Ayşekadın Kampusu’nde mumlu yürüyüş gerçekleştirildi. 29 Kasım’dan sonra oturma eyleminin ardından Güllapoğlu Kampusu’nde meşaleli müzik dinletisi 30 Kasım’da oturma eyleminin ardından YÖK yazılı balonları patlatma etkinliği , 3 Aralıkta tiyatro ve halk oyunları gösterisi 4 Aralıkta oturma eylemi ve YÖK’ün kışlacı mantığını teşhir eden ‘’askeri talim ‘gösterisi 5 Aralıkta ise 14 Kasım eyleminin pandomim olarak tekrarı yapıldı. 7 Aralık’ta ifadelerin alınmasının ardından soruşturması olan bir arkadaşın ailesi ve öğrenci arkadaşlarımız Ayşe Kadın Kampusu’ne girişte özel güvenliklerin saldırısına uğradı yaşanan bu olayın ardından saldırıyı protesto amaçlı kampus girişinde oturma eylemi yapıldı. Bunun ardından eylem programı doğrultusunda rektörlüğe gidildi ve rektörle görüşüldü. Aileler demokratik kitle örgütlerinden temsilcilerle beraber 120 kişinin katıldığı bir basın açıklaması yaptık.

Baskılar karşısında gerçekleştirilen sürekli program muhalefetin dinamiklerini hareketli tutarken tüm öğrenciler arasında ilgi uyandırdı. Üniversiter muhalefetin kararlı tutumu ilerleyen süreçte önünün açık oluğunun göstergesiydi. “Demokrat’’ rektörümüz Osman İnci de 8 kişilik ek soruşturma ile baskıcı tutumunu ara vermeden devam ettireceğini gösteriyor.

Edirne Devrimci Gençlik



 İZMİT ÜNİVERSİTENİN DEVRİMCİ EYLEMİNE ADIMINI ATTI

Üniversiteyi tanımlarken öğrencilerden öğretim elemanlarına, kamu emekçilerinden, sağlık personeline, temizlik ve yemekhane işçilerine varan ve bu bileşenlerin tamamından oluşan bir bütündür bunlarsız bir üniversiteden ve muhalefetten söz edilemez diyoruz. Dönem başında teorisini tartışıp üniversitede birleşik mücadelenin pratik süreçlerinin nasıl olabileceğini tasarlarken İzmit' te daha önce deneyimimiz olmayan bir mücadeleye giriştik. Yemekhanelerimizde çalışan 47 işçi sendikaya üye oldukları gerekçesiyle işten çıkarıldı. Ülkedeki sendikasızlaştırma politikalarının üniversiteye yansımasının sonucunda okulumuzda taşeronlaştırmanın önünü açmak isteyen idare taşeron firmalarla anlaştı ve işe yeni işçiler alındı. İşten çıkarılan işçiler mücadelelerine açlık grevi ile başlarken bizler de Kocaeli Üniversitesi'nden bir çok öğrenciyle beraber üniversiteyi var edenin tüm üniversite bileşenlerinin emeği olduğu bilinciyle işten çıkarılan işçilerin mücadelerinin yanında olduk. Her gece onlarla sabahlayıp sohbetlerle, türkülerle eylemi beraber sürdürdük. Bu süreçte yaptığımız basın açıklaması, kurduğumuz imza stantları, açtığımız dayanışma sandıkları, rüzenlediğimiz sınıf toplantıları, kantin konuşmaları ile üniversitenin tüm unsurlarını işçilerin mücadelesini desteklemeye çağırdık.Yapılan eylemlerin sürekliliği ve kararlılığı sonucu kendini demokrat diye tanımlayan Büyükşehir Belediyesi geri adım atarak işten çıkartılan 47 emekçiyi işlerine geri almak zorunda kalırken işçilerle birlikte yürütmeye çalıştığımız mücadele emekçilerin ve kentin gözünde üniversite mücadelesinin meşruluğunu arttırdı. Yaşadığımız deneyim üniversitede verilecek birleşik mücadelenin ipuçlarını taşıması bakımından anlamlı bir yerde duruyor.

Kocaeli Devrimci Gençlik



FAŞİZM ÜNİVERSİTEYE SALDIRMAYA DEVAM EDİYOR

Üniversitelerde daha önceleri bir çok kez kanlı yüzünü gösteren faşizm saldırılarına ilerici demokrat öğrencilerin üzerine sivil faşistleri salarak devam ediyor. 19 Kasım'da Gazi Üniversitesi Eğitim fakültesinde faşistler tarafından bir öğrenciye saldırıldı. 7 Aralık'ta ise Gazi Üniversitesi'nden de gelen 150 kar maskeli faşist Ankara Üniversitesi Fen Fakültesinde öğretim görevlisi ya da öğrenci ayrıma yapmaksızın önlerine çıkan herkese satırlarla saldırdılar. Saldırı sonucunda beşi ağır on öğrenci yaralandı. Aynı gün saat 18:00'da Yüksel Caddesi'nde saldırıları protesto eden kitlesel bir basın açıklaması düzenlenerek rektörlüğün ve polisin faşistlerden yana tutumu protesto edildi. Üniversite muhalefetini sindirmek ve üniversite öğrencilerini terörize etmek için sivil faşist saldırı silahını kullanan sistemin kriz zamanlarında üniversiteye yönelik saldırılarının artması önümüzdeki dönemde üniversitelerde anti-faşist bir cephenin yaratılması gerekliliğini bize gösteriyor. Polisin koruması altında ve okul yönetimlerinin desteğinde süren faşist saldırılar polis- idare işbirliğinin teşhir edilmesi bakımından önemli bir yerde dururken faşizme karşı kitlesel bir aktif savunma hattının çizilmesi gerekiyor.

İ.Ü’DE REKTÖRLÜK SEÇİMİ

İstanbul Üniversitesi’nde bu sene ki rektörlütk seçimleri de yine üniversitenin asli unsurlarının fikri sorulmadan göstermelik bir seçimle gerçekleşti. Rektörlük seçimlerini eski rektör Alemdaroğlu 1268 oyla kazandı. Ancak seçimler hakkında karar alan bir üst kademe olan YÖKten Alemdaroğlu ikinci aday olarak Cumhurbaşkanına gönderildi. Son karar tamamen üniversite dışından birinin yani Cumhurbaşkanının. Cumhurbaşkanı YÖK tarafından ikinci sırada gönderilen eski rektör Alemdaroğlu’nu seçti.

10 Aralık günü üniversite üzerindeki baskıcı iktidarı istemedikleri ve üniversite yönetiminde öğrenci, öğretim görevlisi, üniversite çalışanı herkesin söz sahibi olması gerektiğini dile getirmek için İ.Ü. Rektörlüğü önünde bir eylem yaptı.

Seçimlerin bir hafta öncesinden adayın ipleri YÖK’ün elinde pinokyo olduğunu açıklayan İstanbul Üniversite Öğrencileri Koordinasyonu üniversitelilerin sandığından üniversitede söz ve karar hakkı kazanılıncaya kadar özerk demokratik üniversite mücadelesine devam edeceklerini duyuran bir kampanya örgütledi. Seçim günü yapılan eyleme yaklaşık 150 kişi katıldı. Eylem Hukuk Fakültesi kantininden Siyasal Bilgiler Fakültesine oradanda Rektörlük önüne yürüyüş şeklinde gerçekleşti. “Diktatör Rektör İstemiyoruz”, “YÖK Kalkacak Polis Gidecek Üniversiteler Bizimle Özgürleşecek”, sloganlarının atıldığı eylemde öğrenciler soruşturmalarla, polisle üniversitede şiddeti ve terörü hakim kılan YÖK’ün göstermelik seçimlerle üniversite bileşenlerini üniversite dışında bıraktığını açıkladı. Hukuk Fakültesinde halaylarla devam eden eylemde Fakülte içinde çekim yapan polis kamerasına karşı “Katil Polis Üniversiteden Defol” sloganını atan öğrenciler polisin üniversiteye girmesini protesto etti.

 

ESKİŞEHİR’DE İSYAN DEVRİM ÖZGÜRLÜK



Eskişehir’de 6 Kasım çalışmaları çerçevesinde düzenlenen kampanyaya göre 24 Ekim’de yemekhane önünde bir dinleti yapıldı. 50-60 kişinin katıldığı dinletide 6 Kasım, savaş ve F tipi cezaevleriyle ilgili kokartlar takıldı, şiirler okundu, türküler söylenip halaylar çekildi ve ertesi günü düzenlenecek basın açıklamasına çağrı yapıldı.

25 Ekim günü, 6 Kasım çağrısı niteliği taşıyan rektörlük önündeki basın açıklamasında üniversitelilerin yaşamın yanında taraf oldukları bu yüzden F tipi yaşamlar ve savaş istemedikleri, parasız , bilimsel, anadilde eğitim istedikleri belirtildi. İlk kez önceden 6 Kasım çağrısı yapılmasının ve taleplerin kampusta haykırılmasının eyleme olumlu etkileri oldu. Ancak 6 Kasım’dan iki gün önce kararların alınabildiği Eskişehir’de gene bir ilk yaşandı ve iki pankart açılmasına karar verildi.

6 Kasım günü saat 12.30 gibi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ nden başlayan yürüyüşe İletişim Fakültesi’nin de katılmasıyla diğer fakültelerin de katılımının sağlanabilmesi için yürüyüş kampusun içlerine doğru devam etti. Eğitim, Hukuk, Edebiyat ve Meslek Yüksek Okulu’nun da katılımıyla öğrenciler Eczacılık kapısından Osmangazi üniversitesinden gelen arkadaşlarını da alarak rektörlüğe yürüdüler. “ÜNİVERSİTE YÖK’e, HÜCRELERE, İMF’ ye SAVAŞA TESLİM OLMAYACAK!” yazılı pankartta devrimci, demokrat, yurtsever öğrenciler imzası yer alırken “Ana Dilde, Parasız, Bilimsel Eğitim, Demokratik Üniversite, Savaşsız, Silahsız, Özgür Bir Dünya İstiyoruz” yazılı pankartta A.Ü Osmangazi Üniversitesi Öğrencileri imzası yer aldı. “Çeteler Mecliste Öğrenciler Hücrede, F Tipi Üniversite İstemiyoruz, Savaşa Değil Eğitime Bütçe, Sermaye Defol Üniversiteler Bizimdir, Diplomalı işsiz olmayacağız” sloganlarının atıldığı 600-700 kişinin katıldığı eylem başarıyla sonlandırıldı.

ESKİŞEHİR’DE SAVAŞ KARŞITI EYLEM

6 Kasım öncesinde özellikle geçen yıllarda pek kitlesel eylemliklere rastlanmazken kampusumuz de bu yıl 18 Ekim’de 300kişinin katıldığı savaş karşıtı eylem savaşa hayır demenin üniversiteli duyarlılığını taşıyordu.11 Eylül sonranda Amerikan terörünün Afgan halkını hedeflemesi ve Türkiye devletinin ABD yanında taraf olması , bu ülkenin gençlerinin NATO askeri yapılmaya çalışılması karşısında üniversiteliler “Savaşa Hayır! Kahrolsun ABD Emperyalizmi” diyerek alanlara çıktılar.


Yüklə 311,32 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin