Kısa süren bu gözaltısında da bilinen tavrını sürdürmüş, hiçbir belge imzalamamıştı. Tutukluluğu da uzun sürmedi, kısa süren cezaevi deneyiminde bu kez siyasilerin arasındaydı ve arkadaşları ile sıcak, saygılı bir diyalog kurmuştu.
Yeniden özgürlüğüne kavuştuğunda, birkaç kez daha uzun sohbetlerimiz oldu. Yürütmeyi düşündüğü yayınevi faaliyeti için bazı projeler üzerinde konuşmuş ve planlamalar yapmıştık. Ne var ki uzunca bir süre bu planlamadan öte girişim yapacak diyalogumuz olamadı. Şartlar onun yeniden aranır duruma düşmesine yolaçmıştı.
Bir süre aradan sonra bu kez Ulucanlar hapishanesinde karşılaştık. Polisler oldukça uğraşmışlar, ellerinden kaçtığı halde bir cami bahçesinde yakalamışlardı. Bu kez de beraberindeki üç arkadaşıyla bilinen tavrını sürdürmüş, ifade ve imza vermemişti. Çok çabuk cezaevine girdiğini söylediğimde, “Rusya’da bir devrimcinin dışardaki mücadele süresi en çok iki yıl olmuştu" demişti. Hem sürenin normal olduğunu, hem de mücadelenin içerde devam edeceğini böylece anlatmıştı.
Bu defa daha ağır bir suçlama ile karşı karşıyaydı ve davanın fazla olumlu sonuçlanmayacağı belli idi. Davasının(208)başında siyasi savunma yapma kararı almıştı. Olası çerçeve üzerine konuşmuş ve belli bir sonuca ulaşmıştık.
“Bu hainin burada ne işi var!”
İlk duruşmasına teknik bazı sebeplerden dolayı katılamamıştım. Bir işbirlikçinin de dahil edildiği bu davanın duruşmasında, işbirlikçi kendi yanlarına getirildiğinde hemen üzerine atlamış, “Bu hainin burada ne işi var!” diyerek mümkün olduğu kadar darbeler indirmeye çalışmıştı. Onun bu ilk hareketi ile birlikte diğer arkadaşlarıyla beraber oldukça hırpalanan işbirlikçi şaşkına dönmüştü. Öyle ki, bu şaşkınlığını ve tedirginliğini daha sonraki duruşmalarda da atamamış, dilekçesinde de buna değinmişti.
Olay üzerine jandarma tarafından feci şekilde dövülmüşlerdi. İşbirlikçi ile ayrı ayrı salona alınıp ilk olarak neden işbirlikçiye saldırdığı sorulduğunda, onunla aynı mahkemede bile olmak istemediğini ve elbette saldırması gerektiğini içeren sözler söylemişti. Bu nedenle de bir ay ceza verildi. Aradan bir süre geçtiği halde görüş yerine yüzünün birçok yeri morarmış olarak geldi. Olayla ilgili olarak tek söylediği, biz onun bu şekilde yanımıza getirileceğini bilemedik, bir anda olay gelişti, orada cezasını vermeliydik diyor ve bu olanağı kaçırdığı için çok üzülüyordu. Yediği dayak ya da davanın gidişatı ile hiç ilgili değildi.
Davasının tam bilincinde bir komünist
Cezaevinde de sürekli yazı ve şiirler yazardı. Okuma ve yazma ile öylesine meşguldü ki, savunmayı ne zaman hazırlayacağını sorduğumda, hiç boş zamanının(209)olmadığından, her saniyesinin planlı ve dolu olduğundan söz ederdi.
Ümit’in belki de hafızalarda kalması gereken en önemli yanı, yazdıklarının ve söylediklerinin tam anlamıyla ve derinliğine bilincinde olması idi. Bu hali savunmasında da kendini çok net gösterdi. Yazılı bir savunma hazırlamıştı, üzerinde konuşmuş ve daha kısa ve dar olmasını istemiştim. İki sayfa dolayındaki savunmasını mahkeme karşısında alışılageldiği gibi okuyarak sunmadı. Yazısı elinde konuşmaya başladığı andan itibaren mahkeme heyeti huzursuz olmaya başlamıştı.
1960’lı yıllardan beri temel önemde bazı olaylar üzerinden düzen ve devlet eleştirisi yapıyordu. Oldukça net ve etkili sunduğu savunmasını ezbere değil bilinçle aktardığı çok belli idi. Mahkeme başkanı bir yerden müdahale etme eğilimi gösteriyordu ama, daha önceki olaylı duruşmanın doğurduğu ortamın yeniden oluşmasından da çekiniyor gibiydi. Nihayet başkan onun elindeki yazılı metni okumadığını, savunmayı ilgilendirmeyen şeyler söyleyemeyeceğini, daha doğrusu yazısını okumasını kaba bir üslupla istiyor ve sözünü kesmeye çalışıyordu. Ümit ise hiç sözünü kesmeden hem savunmasını sürdürüyor, hem de ona cevap veriyordu.
Gerilim dorukta iken, tam da düzenin çürümüşlüğünü aktarırken, başkan yazılı savunmanı oku, yoksa dışarı çıkarırım dediğinde, hemen ona, “Peki siz bu düzeninizi, bu baskılarınızı daha ne kadar sürdüreceksiniz? Nereye kadar sürdüreceğinizi zannediyorsunuz", diye ısrarla ve tekrar tekrar karşı cevap veriyordu. Savunma atmosferinden çıkmış, karşısına aldığı bir düzen temsilcisini sorguluyor pozisyonundaydı. Kıvrak bir zeka ürünü olabilecek şekilde savunması ile orada yaşanan fiili durumu birleştirmiş; savunmasını yapmakla(210)kalmamış, onun dışına da taşarak yargıçlara, siz bu düzenin temsilcisisiniz, ama zannetmeyin ki bunu daha fazla yürütebileceksiniz demiş; mahkemede gerçekten inanmış, yetkin bir devrimci profili çizmişti. Yazılı savunmasını okumaya başladığında, orada da aynı türden politik değerlendirmeler olduğunu gören heyet, yazını oku dediğine belki de pişman olmuştu.
Yargılayanları yargılamanın gücü
Buradaki övgüye değer tavır, kelimelerle anlatılması güç bir atmosferde yaşanmaktadır. Mahkeme salonları yılların devrimcileri için bile gerilimi yüksek ve rahat olunamayan yerlerdir. Hele de önceki çatışmanın doğurduğu gerginlik düşünülürse, o salonda okuyarak savunma yapmak bile belli güçlükler taşır. Ümit ise hiç heyecansız, yürekten ve tok bir şekilde savunmasını yapıyordu. Siyasi savunma yapan çok devrimci gördüm. Birçoğu iyi bir hazırlıkla duruşmaya geliyordu. Buna rağmen sunuşları belli bir ön hazırlığın yapıldığını hissettiriyordu. Ümit ise adeta günlük bir sohbette konuşur gibi politik tespitlerini sunuyordu. Her halinden gerçekten anlattıklarının köklü bilgisine sahip olduğu ve derin bir inanca ve güvene sahip olduğu anlaşılıyordu. İşte yaptığı savunmanın politik ağırlığı oradaydı. Yazdıklarının politik kapsamı ne olursa olsun, sunuşu ile yürekli ve etkili bir komünizm ve örgütsel çalışma savunusu yapmıştı.