BiRİNCİ BÖLÜm karar hüseyin biyik başvurusu



Yüklə 47,52 Kb.
tarix03.05.2018
ölçüsü47,52 Kb.
#49949



TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR


HÜSEYİN BIYIK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/8773)

Karar Tarihi: 20/1/2016

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan : Burhan ÜSTÜN

Üyeler : Serruh KALELİ

Hicabi DURSUN

Erdal TERCAN

Hasan Tahsin GÖKCAN



Raportör : Mehmet Sadık YAMLI

Başvurucu : Hüseyin BIYIK





  1. BAŞVURUNUN KONUSU

  1. Başvuru, nakdi tazminat ödenmesi istemiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

  1. BAŞVURU SÜRECİ

  1. Başvuru 5/12/2013 tarihinde doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

  2. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

  3. Bölüm Başkanı tarafından 9/1/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

  4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 30/1/2015 tarihli görüş yazısında adil yargılama hakkı ile ilgili başvurucunun şikâyetine benzer iddiaları içeren başvurulara yönelik olarak daha önceden dikkate alınacak kriterlerin belirlendiği, somut başvuru açısından bu kriterlerden ayrılmayı gerektirecek bir neden bulunmadığı, bu nedenle görüş sunulmasına gerek görülmediği ifade edilmiştir.

  1. OLAY VE OLGULAR

    1. Olaylar

  1. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

  2. Başvurucu, Batman ili Gercüş İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde jandarma er olarak askerlik görevini yapmakta iken 22/3/1994 tarihinde operasyon dönüşü birliğiyle birlikte içinde bulunduğu aracın bölücü terör örgütü mensuplarınca döşenen mayına çarpması üzerine yaralanmıştır.

  3. Başvurucu, Gülhane Askeri Tıp Akademisinde (GATA) devam eden tedavi sürecinde toplam dokuz ay hava değişimi ve istirahat aldıktan sonra 14/3/1995 tarihli raporla hakkında “A/59 F1, Askerliğe devam eder, mevcut yaralanma nedeni ile 90 gün iş ve gücünden kalır, uzuv kaybı ve zaafı yoktur, kıt'asına taburcu” kararı verilmiş, askerlik hizmetini bir süre yaptıktan sonra 31/8/1995 tarihinde terhis edilmiştir.

  4. Jandarma Genel Komutanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunun 15/8/1994 tarihli ve 3/3/1996 tarihli kararlarıyla başvurucuya doksan gün iş ve güç kaybı karşılığı toplam 193.224.000 TL nakdi tazminat ödemesi yapılmıştır.

  5. Başvurucu, daha sonra yeniden GATA'da yatarak tedavi görmüş ve 5/3/1998 tarihli raporla hakkında “Sağ femur inter frokanterik kırık oplusu” tanısıyla “A/59 F1 askerliğe elverişlidir. 90 gün iş ve gücünden kalır, % 10 çalışma gücü kayıp oranı mevcuttur.” kararı verilmiştir.

  6. Başvurucu bir süre sonra yeniden GATA'ya sevkedilmiş, 12/4/1999 tarihli raporla hakkında “Eski mandibula fraktürü” tanısı ile “Hayati önemi haizdir. 90 gün iş ve gücünden kalmıştır. Uzuv tatili yoktur. Minimal uzuv zafiyeti mevcuttur... Durumu A/59 F1 , A58/ F1, A/27 F1'e uyar. Yedek askerlik görevini yapar.” kararı verilmiştir.

  7. Başvurucunun 12/4/1999 tarihli rapora dayanarak kendisine vazife malulü aylığı bağlanmasına karar verilmesi istemiyle açtığı dava, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) Birinci Dairesinin 11/7/2000 tarihli ve E.2000/160, K.2000/775 sayılı kararıyla reddedilmiştir.

  8. 4/10/2012 tarihinde Samsun Gazi Devlet Hastanesinin sağlık kurulu özürlü raporuyla oper sol el scopoid + sağ femur opere kırığı teşhisi konularak tüm vücut fonksiyon kayıp oranının %15 olarak belirlenmesi üzerine başvurucu, artan rahatsızlığından dolayı 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat Ödenmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında kendisine ek nakdi tazminat ödenmesini istemiş fakat başvurusu reddedilmiştir.

  9. Başvurucu tarafından ret işleminin iptali istemiyle açılan dava AYİM Üçüncü Dairesinin 20/6/2013 tarihli ve E.2013/86, K.2013/899 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

Davalı idare, 1996 yılında nakdi tazminat ödemesi yapılması nedeniyle dava konusunun ortadan kalktığını ve uyuşmazlığın inceleme kabiliyetinin oluşmadığından bahisle davanın reddedilmesi gerektiğini ve 10 yıllık genel zaman aşımı süresinin geçmesinden dolayı süre aşımı bulunduğunu belirtmekte ise de; öncelikle dava konusunun önceki ödemeden farklı olarak ek nakdi tazminat istemine ilişkin olması, davacı vekilinin müvekkilinin rahatsızlığının ilerlediğine ilişkin yeni bir belge ile müracaatta bulunması, cevabi yazının müracaat tarihi itibarıyla davacının menfaatini etkileyecek nitelikte olması, keza 2330 sayılı Kanun ve alt mevzuatında Kanun kapsamındaki görevlerden dolayı meydana gelen yaralanma ve sakatlıklara istinaden nakdi tazminat istemlerinin süre ile tahditlenmemesi, bilakis bilahare oluşacak sakatlık (ve ölüm) halinin ifa edilen hizmet ile bağının tespiti halinde tazminat ödeneceğinin belirtilmesi karşısında bu yöndeki itirazlar kabul görmemiştir.



Yapılan incelemede 22/3/1994 tarihinde meydana gele patlama neticesinde yaralanarak, mevcut duruma yönelik kati rapora istinaden nakdi tazminat ödemesinden istifade eden davacıya Yönetmeliğin “Yaralanma Hali” başlıklı 7’nci maddesinin üst limitinden ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu aşamadan sonra davacının rahatsızlığının ilerleyerek özür oranın arttığından bahisle ek nakdi tazminattan istifade edebilmesi için, görev kaynaklı bu rahatsızlığından dolayı askere elverişsiz hale gelmesi, diğer bir değişle 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu kapsamında vazife malulü olması ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sakatlık derecesinin tespit edilmesi gerekmektedir. Oysa davacı mevcut yaralanmasının ardından gördüğü tedaviler neticesinde sıhhat bulmuş ve sağlıkla terhis olmuştur. Öte yandan olay tarihinden 5 yıl sonra sevk olduğu GATA Sağlık Kurulu raporuyla askerliğe elverişli olduğunun (yedek askerlik görevini yapar kararı) tespit edilmiştir. Davacı vekilinin, müvekkilinin rahatsızlığının ilerlediğini belirterek ibraz ettiği özürlü sağlık kurulu raporu ise askerliğe elverişlilik yönünden bir karar içermediğinden ek nakdi tazminat istemine esas alınarak ek nakdi tazminata müstahak olması mümkün değildir.

  1. Bu karara karşı yapılan karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 24/10/2013 tarihli ve E.2013/1324, K.2013/1251 sayılı kararıyla reddedilmiştir.

  2. Karar, başvurucuya 12/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

  3. Başvurucu 5/12/2013 tarihinde bireysel başvuru yapmıştır.

    1. İlgili Hukuk

  1. 2330 sayılı Kanun'un 5. maddesi şöyledir:

          " Bu Kanunun 2 nci maddesinde sayılanlardan görevleri veya yardımları sona erenlerin bilahare kendilerinin veya eş, füru, ana, baba ve kardeşlerin yaralanmaları, engelli hâle gelmeleri veya ölmeleri halinde bu durumlarının evvelce ifa ettikleri görev veya yardımdan meydana geldiği tevsik edilenlere 3 ve 4 üncü madde hükümleri uygulanır."

  1. 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun 44. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

Her ne sebep ve suretle olursa olsun vücutlarında hasıl olan arızalar veya düçar oldukları tedavisi imkansız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamıyacak duruma giren iştirakçilere (Malül) denir ve haklarında bu kanunun malüllüğe ait hükümleri uygulanır.”

  1. 5434 sayılı Kanun'un 45. maddesi şöyledir:

44 üncü maddede yazılı malüllük;

a) İştirakçilerin vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olursa;

b) Vazifeleri dışında kurumların verdiği her hangi bir kuruma ait başka işleri yaparken, bu işlerden doğmuş olursa;

c) Kurumların menfaatini korumak maksadiyle bir iş yaparken o işten doğmuş olursa (Maksadın ilgili kurumlarca kabul edilmesi şartiyle);

ç) Fabrika, atelye ve benzeri işyerlerinde, işe başlamadan evvel iş sırasında veya işi bitirdikten sonra, o işyerinde husule gelen ve yine o işyerinin mahiyetinden veya çalışma konusundan ileri gelen kazadan doğmuş olursa;

Buna (Vazife malüllüğü) ve bunlara uğrıyanlara da (Vazife malülü) denir.”

  1. İNCELEME VE GEREKÇE

  1. Mahkemenin 20/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 5/12/2013 tarihli ve 2013/8773 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

    1. Başvurucunun İddiaları

  1. Başvurucu; terör saldırısı sonucu oluşan mağduriyetinin gün geçtikçe arttığını, ayağında oluşan kısalık nedeniyle yürüme zorluğu çektiğini, vücut fonksiyon kayıp oranının %15'e çıktığını, sağlık problemlerinin kalıcı hâle gelerek daha da kötüye gittiğini, Anayasa’nın 125. maddesi gereği idarenin artan zararını karşılaması gerektiğini, AYİM'in kendisini GATA'ya sevkederek aldıracağı rapora göre hüküm kurması gerekirken bu konuda herhangi bir girişimde bulunmadan davayı reddettiğini, böylece Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür

    1. Değerlendirme

  1. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden başvurucunun AYİM tarafından askerî hastaneye sevkinin yapılmayarak davasının reddedilmesinden şikâyet ettiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun tüm iddialarının adil yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyeti çerçevesinde aşağıdaki başlıklar altında değerlendirilmesi uygun görülmüştür:

  1. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia

  1. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.

  1. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

  1. İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

  2. Başvurucu; 1994 yılında mayın patlaması sonucu yaralanmasıyla ortaya çıkan mağduriyetinin gün geçtikçe arttığını, ayağında meydana gelen kısalık nedeniyle yürüme zorluğu çektiğini, vücut fonksiyon kayıp oranının %15'e çıktığını, AYİM'in kendisini GATA'ya sevkederek aldıracağı rapora göre hüküm kurması gerekirken bu konuda herhangi bir girişimde bulunmayarak davayı reddettiğini belirtmiş; AYİM Üçüncü Dairesi ise mevcut yaralanmasının ardından gördüğü tedaviler neticesinde sağlığına kavuşarak terhis edilen başvurucunun, rahatsızlığının ilerleyerek özür oranın arttığından bahisle ek nakdi tazminat alabilmesi için görev kaynaklı rahatsızlığından dolayı askere elverişsiz hâle gelmesi gerektiği, Samsun Gazi Devlet Hastanesinin 4/10/2012 tarihli raporunda ise askere elverişlilik hususunda bir tespit bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

  3. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde başvurucunun görev kaynaklı rahatsızlığının zaman içinde artmış olduğu iddiasıyla kendisine ek nakdi tazminat ödenmesi istemiyle açtığı davanın, davaya dayanak yapılan ve askerî hastaneden alınmayan raporun askerliğe elverişlilik yönünden bir tespit içermediği gerekçesiyle reddedildiği, bu kapsamda iddiaların özünün Derece Mahkemesi tarafından delillerin ve mevzuatın değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucunun hukuka aykırılık teşkil ettiğine ilişkin bulunduğu görülmektedir.

  4. Adil yargılanma hakkı, bireylere dava sonucunda verilen kararın değil; yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine; bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Nadi Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).

  5. Başvurucu, yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmamış olup Mahkemece delillerin değerlendirilmesinin ve verilen kararın içeriğinin adil olmadığına dair şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.

  6.  Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

  1. Silahların Eşitliği İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

  1.  Başvuru konusu olayda gerek AYİM kararından gerekse başvurucunun iddialarından askerî hastaneden alınabilecek olan askerliğe elverişliliğe ilişkin raporun; başvurucunun asker olarak vazifesini yapamayacak duruma gelip gelmediğinin tespitinde, dolayısıyla ilave nakdi tazminat ödenip ödenmeyeceğine ilişkin uyuşmazlığın çözümünde önemli rol oynadığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, AYİM tarafından askerî hastaneye sevkinin yapılması ve askerî hastaneden alınacak askerliğe elverişliliğe ilişkin rapora göre karar verilmesi gerektiği hâlde davanın doğrudan reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmektedir. Başvurucunun iddiaları silahların eşitliği ilkesinin ihlali iddiasına ilişkindir.

  2. Hem cezai olan hem de cezai olmayan davalarda uygulanan silahların eşitliği ilkesi taraflara, talep ve açıklamalarını diğer tarafa nazaran dezavantajlı olmayacak şekilde ileri sürebilmeleri için makul bir fırsat verilmeyi gerektirir. Bu gerekliliğin bir sonucu olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (Sözleşme) bilirkişilerin mahkeme önünde dinlenmesi ile ilgili özel bir hüküm bulunmamasına karşın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); bilirkişilik kurumunu, tanık dinletme hakkından yola çıkarak “silahların eşitliği ilkesi” ile bağlantı kurarak değerlendirmiştir (Bönisch/Avusturya, B. No: 8658/79, 6/5/1985, § 32; Brandstetter/Avusturya, B. No: 11170/84, 12876/87, 13468/87, 28/8/1991, § 42, Yankı Bağcıoğlu ve diğerleri, B. No: 2014/253, 9/1/2015, § 61).

  3. Anayasa Mahkemesinin silahların eşitliği ilkesi bağlamında yapacağı inceleme, başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesi olup (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 19), herhangi bir davada bilirkişi raporunun gerekli olup olmadığına karar vermek değildir. Savunma makamının tanık dinletme talebinin gerekliliği ya da bilirkişi raporu benzeri delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi hususları derece mahkemelerinin yetkisi dâhilindedir (Yankı Bağcıoğlu ve diğerleri, § 68).

  4. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).

  5. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için “silahların eşitliği” ve “çelişmeli yargılama” ilkeleri ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmelidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).

  6. Somut olayda AYİM, askerî hastaneden alınması gereken askerliğe elverişliliğe ilişkin rapor olmadığını belirterek davayı reddetmiş; başvurucu ise söz konusu raporun AYİM tarafından aldırılması gerektiğini ileri sürmüştür. Ancak başvurucu, uyuşmazlığın çözümünde etkili olduğu anlaşılan bu rapora AYİM dışında ulaşamayacağını iddia etmediği gibi dosyadan bu yönde bir belirleme de yapılamamıştır. Başvurucunun askerî hastaneden askerliğe elverişliliğiyle ilgili raporu alarak talebini idari ve yargısal makamlara yeniden sunmasında bir engel bulunmayıp bu noktada da bir hak kaybına uğraması da söz konusu değildir. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 20/11/2014 tarihli Yavuz Selim Akkoç (B. No: 2012/1277) kararına konu olan benzer bir olayda, askerî olmayan hastaneden alınan rapora dayanılarak yapılan vazife malulü aylığı ödenmesi yönündeki idari başvurunun ve sonrasında açılan davanın reddedilmesinin ardından askerî hastaneden rapor alınarak yeniden başvurulması üzerine açılan davanın AYİM tarafından kabul edilerek başvurucusuna vazife malulü aylığı bağlanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

  7. Bu çerçevede başvurucunun AYİM tarafından askerî hastaneye sevk edilmeyip askerliğe elverişliliğe ilişkin rapor alınmaması nedeniyle yargılamanın sonucunu etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakılmasının söz konusu olmadığı ve başvuruya konu yargılama sürecine bir bütün olarak bakıldığında başvurucunun delillerini ve iddialarını sunma fırsatı bulamadığına dair bir bulgu saptanamadığı sonucuna varılmaktadır.

  8. Açıklanan nedenlerle başvurucunun silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği yönündeki iddiasının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.



  1. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

20/1/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.


Başkan

Burhan ÜSTÜN



Üye

Serruh KALELİ



Üye

Hicabi DURSUN




Üye

Erdal TERCAN



Üye

Hasan Tahsin GÖKCAN








Yüklə 47,52 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin