Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayların anlatıldığı kısa olay yazılarına



Yüklə 445 b.
tarix17.01.2019
ölçüsü445 b.
#97974
növüYazı













Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayların anlatıldığı kısa olay yazılarına öykü(hikaye) denilir.

  • Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayların anlatıldığı kısa olay yazılarına öykü(hikaye) denilir.

  • Hikayelerde olaylar gerçek hayatta karşılaşabileceğimiz türdendir. (Olağanüstülük bulunmaz!)

  • Hikalerde yer, zaman ve kişi kısa bir şekilde, derinlemesine incelenmeden anlatılır.

  • Hikayeler hayatın bir yönü üzerinde durulur.

  • Hikayeci anlatımda genellikle görülen geçmiş zaman (-di) ya da şimdi zamanın hikayesi (-yordu) şeklinde cümleler kullanılır.





Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayların geniş bir plan çerçevesinde; kişi, yer ve zamana bağlanarak anlatıldığı uzun yazılardır.

  • Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayların geniş bir plan çerçevesinde; kişi, yer ve zamana bağlanarak anlatıldığı uzun yazılardır.

  • Serim, düğüm ve çözüm bölümleri vardır.

  • Romanlar da hikayeler gibi gerçek hayatı yansıtırlar ancak romanlarda olay daha derinlemesine ve çeşitli yönlerden vurgulanır.



Tiyatro, seyirciler önünde, oyuncuların sahnede canlandırmaları amacıyla yazılmış eserlere denir.

  • Tiyatro, seyirciler önünde, oyuncuların sahnede canlandırmaları amacıyla yazılmış eserlere denir.

  • ÖZELLİKLERİ

  • 1. Tiyatro hem dinlenebilir, hem de seyredilebilir. Yani hem göze, hem de kulağa hitap eder. Bu yüzden etki gücü fazladır

  • 2. Tiyatroda söz ve eylem birleşmiş durumdadır. Oyuncu; kostümü, makyajı, jest ve mimikleriyle gerçekçi bir izlenim bırakır

  • 3. Tiyatro, bir topluluğa seslenir.

  • 4. Tiyatro, bileşik bir sanattır.

  • 5. Tiyatro, dilin sahnede en güzel şekliyle kullanıldığı bir sanat dalıdır.

  • 6. Tiyatro metinleri karşılıklı konuşmalar şeklinde düzenlenmiştir.



FATMA- Ne oldu kızım? Bir takım sesler duydum. (İçerdeki dağınıklığı görür şaşırır) Yere mi düştün sen?

  • FATMA- Ne oldu kızım? Bir takım sesler duydum. (İçerdeki dağınıklığı görür şaşırır) Yere mi düştün sen?

  • YILDIZ- (alaylı) Ne olacak ineğin biri yere muz kabuğu atmış, üzerine basınca yeri

  • öptük tabi.

  • FATMA- (Yıldızın alnındaki kanı görür) Aaa alnın kanıyor senin. Dur da sileyim. (Yanına gider alnına bakmak ister, Yıldız eliyle mani olur)

  • YILDIZ- Bırak kanayan alnım olsun. Kan dediğin nedir ki? Pıhtılaşır sonra silersin çıkar. (Eliyle küt küt yüreğine vurarak) Esas bunun kanını kim silecek Fatma Hanım? Yıllardır buram kanıyor, benim, buram!

  • FATMA- (Saçlarını okşar) Vah yavrum vah! Bu gece gene pek dertlisin. Ne oldu ki? Canını mı sıktılar yoksa?



Şiir: Duyguları ve düşünceleri, en yoğun en etkili biçimde anlatan edebi türe şiir (nazım) denir.

  • Şiir: Duyguları ve düşünceleri, en yoğun en etkili biçimde anlatan edebi türe şiir (nazım) denir.

  • Özellikleri

  • Şiirdeki her cümleye dize (mısra) denilir.

  • Şiirin her mısrası büyük harf kullanılarak yazılır.

  • Şiir türünde mecaz anlamlı sözcüklere, benzetme, kişileştirme, konuşturma, abartma vb. söz sanatlarına sıkça yer verilir.

  • Şiirde söz sanatlarına başvurulmasının temel amacı şiirin duygu yoğunluğunu derinleştirmek ve anlamı kuvvetlendirmektir.







Konusu aşk, özlem, ayrılık vb. duygular olan şiirlerdir.

  • Konusu aşk, özlem, ayrılık vb. duygular olan şiirlerdir.

  • Lirik şiir ismini Yunanca bir çalgı olan “Lir”den almaktadır.



Hani o, bırakıp giderken seni

  • Hani o, bırakıp giderken seni

  • Bu öksüz tavrını takmayacaktın?

  • Alnına koyarken veda busemi

  • Yüzüme bu türlü bakmayacaktın!

  • Hani ey gözlerim, bu son vedada

  • Yolunu kaybeden yolcunun dağda

  • Birini çağırmak için imdada

  • Yaktığı ateşi yakmayacaktın.

  • Orhan Seyfi Orhun



Sevda nedir bilmeyen gönüllerdeki kışı

  • Sevda nedir bilmeyen gönüllerdeki kışı

  • İlkbahara çevirir o sıcacık bakışı,

  • Bir kere görenlere binlerce ilham verir

  • Saçlarını çözüp de omzundan bırakışı.

  • Yukarıdaki dörtlük, konusuna göre hangi şiir

  • çeşidine girer?

  • A) Epik B) Pastoral

  • C) Lirik D) Didaktik



Konusu yurt sevgisi, savaş, kahramanlık, yiğitlik olan şiirlerdir.

  • Konusu yurt sevgisi, savaş, kahramanlık, yiğitlik olan şiirlerdir.

  • Epik şiirler tarihsel bir olayı coşkulu bir anlatımla işleyen şiirlerdir.

  • Epik şiire aynı zamanda destani şiir, hamasi şiir, veya kahramanlık şiirleri de denir.



ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

  • ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

  • Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünya’da eşi?

  • En kesif orduların yükleniyor dördü beşi

  • - Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-

  • Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

  • Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!

  • Nerde - gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"

  • Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi

  • Varsa gelmiş, açılıp mahpesi, yahud kafesi!

  • Mehmet Akif ERSOY



Atıldı, bir Mehmetçik büyüyü bozdu

  • Atıldı, bir Mehmetçik büyüyü bozdu

  • Bir düşman süngüsüne göğsünden

  • Bu şehadetle kayalar yarıldı sanki

  • Dipçik gürültüsünden

  • Yukarıdaki dörtlüğün şiir türü aşağıdakilerin hangisidir?

  • A) Lirik şiir B) Epik şiir

  • C) Didaktik şiir D) Pastoral şiir



Doğa güzelliklerini, dağ yoluyla orman, köy ve çoban hayatını yaşantısını anlatan, bunlara duyulan özlemleri yansıtan, tasvire dayalı şiir türüdür.

  • Doğa güzelliklerini, dağ yoluyla orman, köy ve çoban hayatını yaşantısını anlatan, bunlara duyulan özlemleri yansıtan, tasvire dayalı şiir türüdür.



Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burada

  • Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burada

  • Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam

  • Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda

  • Suna’mın başka köye gelin gittiği akşam

  • Kemalettin Kansu



Çoban kaval çaldı, sordu bülbüle:

  • Çoban kaval çaldı, sordu bülbüle:

  • "Sürülerim hani, ovam nerede?"

  • Bülbül sordu boynu bükük bir güle:

  • "Şarkılarım hani, yuvalarım nerede?"

  • Yukarıdaki şiirin türü hangisidir?

  • A) Lirik B) Epik

  • C) Satirik D) Didaktik



Bir düşünceyi aşılamak ya da belli bir konuda bilgi, öğüt vermek amacıyla yazılan öğretici şiirlerdir.

  • Bir düşünceyi aşılamak ya da belli bir konuda bilgi, öğüt vermek amacıyla yazılan öğretici şiirlerdir.

  • Bu tür şiirlerde amaç ders vermek, ahlaki değerler ön planda olduğu için duygu yönü zayıf kuru şiirlerdir.

  • Fabl’lar ve manzum hikayeler bu tür şiirlerdir.



Dünya, dünya, bu dünya,

    • Dünya, dünya, bu dünya,
    • Ölüm geldiği zaman.
    • Anlarsın ki bir rüya,
    • Ölüm geldiği zaman.
    • Faydasız malın, mülkün
    • Ölüm geldiği zaman.
    • O yığın yığın yükün,
    • Ölüm geldiği zaman.


Arkadaşını iyi tanı

  • Arkadaşını iyi tanı

  • Arkadaştır tanıtan insanı!

  • Kitabın gibi arkadaşın da,

  • Değişip gider hayat boyunca

  • İkisini de iyi seçmeli; Yer tutacaktır çünkü izleri

  • Şiirin konusuna göre türü nedir?

  • A) Lirik B) Pastoral

  • C) Didaktik D) Epik



Eleştiri, yergi ve alay öğelerinin ön plana çıktığı şiirlerdir. Eleştirici bir anlatımı olan şiirlerdir. Bir kişi, olay, durum, iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir.

  • Eleştiri, yergi ve alay öğelerinin ön plana çıktığı şiirlerdir. Eleştirici bir anlatımı olan şiirlerdir. Bir kişi, olay, durum, iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir.

  • Bu tür şiirlere Divan edebiyatında hiciv, Halk edebiyatında taşlama, yeni edebiyatımızda ise yergi verilir.



Bir arzuhal yazsan makama varsan

  • Bir arzuhal yazsan makama varsan

  • Ağlasan derdini davanı sorsan

  • Ağır hasta olsan hekime varsan

  • Yarana bir ilaç sürmez parasız.



Tahsildar çıkmışda köyleri gezer

  • Tahsildar çıkmışda köyleri gezer

  • Elinde kamçısı, fakiri ezer

  • Yorganı, döşeği mezatta gezer

  • Hasırdan serilir çulumuz bizim

  • Yukarıdaki dörtlük, konusuna göre hangi şiir

  • türüne girer?

  • A) Epik B) Didaktik

  • C) Lirik D) Satirik





Bir düşünceyi savunmak, bir gerçeği ispatlamak, yeni bir düşünce ileri sürmek, ya da bir düşünceyi desteklemek amacıyla yazılan yazılara makale denir.

  • Bir düşünceyi savunmak, bir gerçeği ispatlamak, yeni bir düşünce ileri sürmek, ya da bir düşünceyi desteklemek amacıyla yazılan yazılara makale denir.

  • ÖZELLİKLERİ

  • Makalede bilimsel bir yaklaşım vardır. (NESNEL)

  • Anlatım yalın, yoğun ve nesneldir.

  • Sanat oyunlarına yer verilmez.

  • Konu sınırlaması yoktur.

  • Makale uzmanlık alanı gerektirir. (Herkes yazamaz.)



Son günlerde bilim adamları(Bazıları) ileriki yıllarda,insan zekasının gerilediğini iddia ediyor. Gerekçeleri ise tek şuçlu olarak bilgisayar`ı gösteriyorlar. Hepimizin bildiği gibi beyin jimnastiki dediğimiz bir olay var. Beynimizi ne kadar zorlarsak, o kadar gelişmesine ve genç kalmasına katkıda bulunuyoruz... Bunlardan en basiti bulmaca çözmek gibi. Şimdi acaba şöyle bir kolaycılığa kaçıyor muyuz veya zamanla kaçacak mıyız? Bu kolaycılığın doğal sonucu olarak da gelecek kuşaklarda IQ`muzda bir düşme olacak mı? Bir arkadaşınız sizden bir konu hakkında bilgi almak istiyor veya çoğumuzun takıldığı bir dersten dolayı size bir şey sorma isteği duyduğun da onlara vereceğimiz cevap: Bana sormana ve düşünmene artık gerek yok . Gir bilgisayara ne sormak veya öğrenmek istiyorsan yaz ve tıkla, bu kadar basit hemen karşına çıkar. Bu örneklerin sonunda bilim adamlarının endişeleri acaba haklı çıkar mı?

  • Son günlerde bilim adamları(Bazıları) ileriki yıllarda,insan zekasının gerilediğini iddia ediyor. Gerekçeleri ise tek şuçlu olarak bilgisayar`ı gösteriyorlar. Hepimizin bildiği gibi beyin jimnastiki dediğimiz bir olay var. Beynimizi ne kadar zorlarsak, o kadar gelişmesine ve genç kalmasına katkıda bulunuyoruz... Bunlardan en basiti bulmaca çözmek gibi. Şimdi acaba şöyle bir kolaycılığa kaçıyor muyuz veya zamanla kaçacak mıyız? Bu kolaycılığın doğal sonucu olarak da gelecek kuşaklarda IQ`muzda bir düşme olacak mı? Bir arkadaşınız sizden bir konu hakkında bilgi almak istiyor veya çoğumuzun takıldığı bir dersten dolayı size bir şey sorma isteği duyduğun da onlara vereceğimiz cevap: Bana sormana ve düşünmene artık gerek yok . Gir bilgisayara ne sormak veya öğrenmek istiyorsan yaz ve tıkla, bu kadar basit hemen karşına çıkar. Bu örneklerin sonunda bilim adamlarının endişeleri acaba haklı çıkar mı?



Tanzimat”a kadar Türk toplumunda onun yerini destanlar, efsaneler, mesneviler ve halk hikayeleriyle masallar tutmuştur. Bir edebiyat türü olarak bize Tanzimat’tan sonra Batı’dan gelmiştir. İlk örnekler de Fransız edebiyatından yapılma çevirilerdir. Bunlardan ilk tanıdığımız yapıt, Yusuf Kâmil Paşa’nın bir çevirisidir.

  • Tanzimat”a kadar Türk toplumunda onun yerini destanlar, efsaneler, mesneviler ve halk hikayeleriyle masallar tutmuştur. Bir edebiyat türü olarak bize Tanzimat’tan sonra Batı’dan gelmiştir. İlk örnekler de Fransız edebiyatından yapılma çevirilerdir. Bunlardan ilk tanıdığımız yapıt, Yusuf Kâmil Paşa’nın bir çevirisidir.

  • Bu parçada sözü edilen edebiyat türü aşağıdakilerden hangisi olabilir?

  • A) Hikaye B) Tiyatro

  • C) Makale D) Roman



Daha çok günlük meselelerle ilgili olarak yazarın kişisel düşüncelerini anlattığı kısa gazete yazılarıdır.

  • Daha çok günlük meselelerle ilgili olarak yazarın kişisel düşüncelerini anlattığı kısa gazete yazılarıdır.

  • Belli bir başlık altında yazılır.

  • Yazar görüşlerini kanıtlamak zorunda değildir. Fıkra öznel bir yazı türüdür.

  • Ayrıca yazar ayrıntılara inmez.

  • DİKKAT: Fıkra türü bilgilendirme amaçlı bir türdür. Nasreddin Hoca’nın fıkraları ile karıştırmayın!





“Ben gazetedeki köşemde roman eleştirileri yapmam. Zaten bu köşelerin görevi de eleştiri değildir. Amacım, okuyucuya bazı günlük soruları tanıtmak, bu sorunlar hakkında düşüncelerini, derinliğe inmeden kanıtlamaya kalkmadan söylemelidir. Kısa, yoğun, günübirlik yazılardır bunlar.” diyen bir sanatçının özellikle hangi türde yazdığı söylenebilir?

  • “Ben gazetedeki köşemde roman eleştirileri yapmam. Zaten bu köşelerin görevi de eleştiri değildir. Amacım, okuyucuya bazı günlük soruları tanıtmak, bu sorunlar hakkında düşüncelerini, derinliğe inmeden kanıtlamaya kalkmadan söylemelidir. Kısa, yoğun, günübirlik yazılardır bunlar.” diyen bir sanatçının özellikle hangi türde yazdığı söylenebilir?

  • A) Mektup B) Fıkra

  • C) Deneme D) Makale



“Gazetemin bir köşesinde yıllardır gündelik yazılar yazıyorum. Kendimce güncel olayların yorumunu yapıyorum. Bu olaylar hakkında kişisel görüşlerimi anlatıyorum. Bu anlattıklarımı kanıtlamak zorunda değilim. Amacım sadece toplumu bilinçlendirmek.” diyen bir yazar, aşağıdaki yazın türlerinden hangisinde yazmaktadır?

  • “Gazetemin bir köşesinde yıllardır gündelik yazılar yazıyorum. Kendimce güncel olayların yorumunu yapıyorum. Bu olaylar hakkında kişisel görüşlerimi anlatıyorum. Bu anlattıklarımı kanıtlamak zorunda değilim. Amacım sadece toplumu bilinçlendirmek.” diyen bir yazar, aşağıdaki yazın türlerinden hangisinde yazmaktadır?

  • A) Deneme B) Fıkra

  • C) Anı D) Makale



Özgünce seçilen bir konuda, düşünsel boyutlar içeren kesin sonuçlara varılmadan yazılan yazılardır.

  • Özgünce seçilen bir konuda, düşünsel boyutlar içeren kesin sonuçlara varılmadan yazılan yazılardır.

  • Yazar kendi kendisiyle tartışır gibi yazar.

  • Deneme öznel bir türdür. “Benin ülkesi” olarak bilinir.

  • Deneme yazarlığı geniş bir kültür birikimi gerektirir; ama bir uzmanlık gerektirmez. Denemeci, okuyucuyla birlikte düşünür.

  • Başka bir deyişle deneme akla kapı açmaktır.



Her doğruyu söylemeye gelmezmiş, birtakım doğruları yaymamak, çokluktan, kamudan gizlemek gerekmiş... Peki ama, bir doğruyu söylemek, gizlemek, yayılmasını önlemeğe çalışmak o doğrunun yerinde duran yalanı sürdürmek demektir. Yalanın yalan olduğunu bilerek sürmesine bırakmaya hakkınız var mıdır?... Bu yalanlar kutsalmış, onlara dokunmaya gelmezmiş... Bir şeyin yalan olduğunu anladık mı kutsallığına inanmıyoruz demektir; bunun için "kutsal yalan" sözü bir şeyin hem köşeli hem de yuvarlak, hem katı hem de biçimsiz olduğunu söylemek gibi bir saçmadır. Ama duygularını birer düşünce saymaktan çekinmeyenler böyle saçmalarla kolayca bağdaşabiliyor

  • Her doğruyu söylemeye gelmezmiş, birtakım doğruları yaymamak, çokluktan, kamudan gizlemek gerekmiş... Peki ama, bir doğruyu söylemek, gizlemek, yayılmasını önlemeğe çalışmak o doğrunun yerinde duran yalanı sürdürmek demektir. Yalanın yalan olduğunu bilerek sürmesine bırakmaya hakkınız var mıdır?... Bu yalanlar kutsalmış, onlara dokunmaya gelmezmiş... Bir şeyin yalan olduğunu anladık mı kutsallığına inanmıyoruz demektir; bunun için "kutsal yalan" sözü bir şeyin hem köşeli hem de yuvarlak, hem katı hem de biçimsiz olduğunu söylemek gibi bir saçmadır. Ama duygularını birer düşünce saymaktan çekinmeyenler böyle saçmalarla kolayca bağdaşabiliyor



Yazarın özgürce seçtiği bir konuda iddia ve ispatlama kaygısı gütmeden düşüncelerini konuşma havası içinde “ben”li bir anlatımla oluşturduğu yazı türüne ne ad verilir?

  • Yazarın özgürce seçtiği bir konuda iddia ve ispatlama kaygısı gütmeden düşüncelerini konuşma havası içinde “ben”li bir anlatımla oluşturduğu yazı türüne ne ad verilir?

  • A) Deneme B) Anı

  • C) Eleştiri D) Makale



Bu türde yazanla çok değişik konular üzerine düşüncelerini, görüşlerini özgür bir biçimde ifade eder. Yazar belirli bir plana uymaz. Söylediklerini kanıtlamak gibi mecburiyeti yoktur. Yazar düşünmekten zevk alır, bize de bu zevki tattırmak ister.

  • Bu türde yazanla çok değişik konular üzerine düşüncelerini, görüşlerini özgür bir biçimde ifade eder. Yazar belirli bir plana uymaz. Söylediklerini kanıtlamak gibi mecburiyeti yoktur. Yazar düşünmekten zevk alır, bize de bu zevki tattırmak ister.

  • Yukarıda sözü edilen yazı türü aşağıdakilerden hangisidir?

  • A) Makale B) Söyleşi

  • C) Fıkra D) Deneme



Günlük olaylardan seçilen konuyla ilgili kişisel düşüncelerin dostça bir konuşma havası içerisinde, anlatıldığı yazılardır.

  • Günlük olaylardan seçilen konuyla ilgili kişisel düşüncelerin dostça bir konuşma havası içerisinde, anlatıldığı yazılardır.

  • Karşısında biri varmış gibi yazılır.

  • Türk edebiyatında Nurullah, Ataç, Burhan Felek, Şevket Rado ünlü sohbet yazarlarıdır.



Hoş görür olmak ne demektir? Hoş görür olmak, düşüncelere, " Boş ver" diye aldırış etmemek değildir. Böyle bir ilgisizlik insana yakışmaz. Hoş görür olmak, bize seslenen kimsenin söylediklerini bir takim ön yargılara dayanarak tartışmadan geri çevirmek değil, söylenenleri dikkatle dinleyip tarafsız bir görüşle inceledikten sonra yargıya varmaktır.

  • Hoş görür olmak ne demektir? Hoş görür olmak, düşüncelere, " Boş ver" diye aldırış etmemek değildir. Böyle bir ilgisizlik insana yakışmaz. Hoş görür olmak, bize seslenen kimsenin söylediklerini bir takim ön yargılara dayanarak tartışmadan geri çevirmek değil, söylenenleri dikkatle dinleyip tarafsız bir görüşle inceledikten sonra yargıya varmaktır.

  • Başkasının düşüncelerini incelemeden neden geri çevirelim? Neden bu düşünceleri küçümse­meyle karşılayalım? Onları savunmak olanak dişi midir? Biraz olsun gerçek payı yok mudur bu sözlerde? Bize bunları söyleyen hiç mi kafa yormadı acaba?



Ben görüş ve düşüncelerimi konuşma havası içinde ortaya koyuyorum. Yani içten davranıyorum. Yazdıklarımı günlük konuşma dilinde yazdığım için herkes rahatça anlıyor. Kısacası okuru karşıma alıp konuşuyor gibiyim. Bunu yaparken de Şevket Rado’yu örnek alıyor.

  • Ben görüş ve düşüncelerimi konuşma havası içinde ortaya koyuyorum. Yani içten davranıyorum. Yazdıklarımı günlük konuşma dilinde yazdığım için herkes rahatça anlıyor. Kısacası okuru karşıma alıp konuşuyor gibiyim. Bunu yaparken de Şevket Rado’yu örnek alıyor.

  • Böyle söyleyen bir yazar hangi türde yazıyor olabilir?

  • A) Deneme B) Sohbet

  • C) Röportaj D) Görüşme (Mülakat)



“Yazılarım haftalık bir sanat dergisinde çıkıyor. Günlük konularla ilgili görüş ve düşüncelerimi senli benli konuşma havası içinde yazıyorum. Konuyu fazla derinleştirmeden, konuşma dilinin sözcükleri ve deyimlerinden yararlanarak kaleme alıyorum yazılarımı. Bunun için de okuyucularım yazdıklarımı zevkle okuyorlar.” diyen bir sanatçının hangi türde yazdığı söylenebilir?

  • “Yazılarım haftalık bir sanat dergisinde çıkıyor. Günlük konularla ilgili görüş ve düşüncelerimi senli benli konuşma havası içinde yazıyorum. Konuyu fazla derinleştirmeden, konuşma dilinin sözcükleri ve deyimlerinden yararlanarak kaleme alıyorum yazılarımı. Bunun için de okuyucularım yazdıklarımı zevkle okuyorlar.” diyen bir sanatçının hangi türde yazdığı söylenebilir?

  • A) Fıkra B) Söyleşi

  • C) Deneme D) Makale



Bir sanat ya da düşünce eserinin özünü, yapısını, onun değerli ya da değersiz yönlerini anlatan yazılardır.

  • Bir sanat ya da düşünce eserinin özünü, yapısını, onun değerli ya da değersiz yönlerini anlatan yazılardır.

  • Eleştirmen; yazılarına kendi düşüncelerini katarsa öznel eleştiri, kendi düşüncelerini katmazsa, tarafsız olursa nesnel eleştiri olur.

  • Eleştirmen yazılarına genellikle kendi düşüncelerini kattığı için eleştiri yazıları didaktik ve düşünce yazısı özelliği gösterir.

  • Eleştiri yazılarına tenkit eleştiri yazana da münekkit de denir.



Halikarnas Balıkçısı takma adıyla tanınan Cevat Şakir Kabaağaçlı (1886-1973), öykücü ve romancı olarak, Ege ve Akdeniz kıyılarımızın, ekmeğini çekişe dövüşe denizden çıkaran yoksul, ama namuslu insanlarının yaşam serüvenini, bu bölgelerin taşı toprağı, ormanı dağı, mitolojisi efsanesiyle birlikte, şiirsel bir anlatımın bütün sıcaklığında coşa taşa edebiyatımıza mal eden ilk ve tek sanatçıdır.

  • Halikarnas Balıkçısı takma adıyla tanınan Cevat Şakir Kabaağaçlı (1886-1973), öykücü ve romancı olarak, Ege ve Akdeniz kıyılarımızın, ekmeğini çekişe dövüşe denizden çıkaran yoksul, ama namuslu insanlarının yaşam serüvenini, bu bölgelerin taşı toprağı, ormanı dağı, mitolojisi efsanesiyle birlikte, şiirsel bir anlatımın bütün sıcaklığında coşa taşa edebiyatımıza mal eden ilk ve tek sanatçıdır.

  • Daha babasının (Şakir Paşa) elçi olarak bulunduğu Atina’da geçen çocukluk günlerinde filizlenip, Oxford’daki tarih öğreniminde daha bir gelişerek bilinçlenen mitoloji merakı, meraktan da öte tutkusu, o taşkın deniz sevgisiyle sarmaş dolaş olarak, hikâye ve romanlarına yansır.



Yazar bir toplum gerçeğini belirtmek istiyor. Bir çevreyi, bu çevrenin kişilerini görmüş, biliyor. Bundan bir roman çıkarmak istemiş. Ne var ki romanı okuyup bitirdikten sonra, zihnimizde yalnız birtakım olayların izleri kalıyor. Bir de yazarın bunlara karşı yergici tutumu. Yazarın tutumunu beğeniyor, öfkesine katılıyoruz. Ama bu, kitabı deneme ile röportaj arası bir yapıt olmaktan kurtaramıyor. Daha doğrusu ona bir roman tadı kazandırmıyor.

  • Yazar bir toplum gerçeğini belirtmek istiyor. Bir çevreyi, bu çevrenin kişilerini görmüş, biliyor. Bundan bir roman çıkarmak istemiş. Ne var ki romanı okuyup bitirdikten sonra, zihnimizde yalnız birtakım olayların izleri kalıyor. Bir de yazarın bunlara karşı yergici tutumu. Yazarın tutumunu beğeniyor, öfkesine katılıyoruz. Ama bu, kitabı deneme ile röportaj arası bir yapıt olmaktan kurtaramıyor. Daha doğrusu ona bir roman tadı kazandırmıyor.

  • Bu parçada, aşağıdaki edebiyat türlerinden hangisine özgü nitelikler ağır basmaktadır?

  • A) Günlük B) Eleştiri

  • C) Fıkra D)Makale



Bir kişinin yaşadığı ya da tanık olduğu olayları, aradan belli bir süre geçtikten sonra kaleme almasıdır.

  • Bir kişinin yaşadığı ya da tanık olduğu olayları, aradan belli bir süre geçtikten sonra kaleme almasıdır.

  • Anı yazarı bellek yanılmalarını engellemek amacıyla mektuplardan, o devirle ilgili başka yazılardan veya görgü tanıklarından yararlanabilir.

  • Anılar sayesinde döneme ait bilgiler ve anıyı yaşayan kişi hakkında bilgi sahibi olabiliriz.



Her sabah Çarşı Camii`nin arkasındaki harap zaptiye ahırlarının önünden, bir serçe sürüsü gibi, cıvıl cıvıl neşeli geçerdik. Okul biraz daha ileride, alçak duvarlı,oldukça geniş bir avlunun ortasında idi. Bir kattı, etrafında yükselen büyük kestane ağaçlarının birbirine karışmış koyu gölgeleri bütün çatısını kaplardı. Biz daha avlunun kapısından Hoca girmeden Efendinin olup olmadığını, şöyle bir bakar, anlardık:

  • Her sabah Çarşı Camii`nin arkasındaki harap zaptiye ahırlarının önünden, bir serçe sürüsü gibi, cıvıl cıvıl neşeli geçerdik. Okul biraz daha ileride, alçak duvarlı,oldukça geniş bir avlunun ortasında idi. Bir kattı, etrafında yükselen büyük kestane ağaçlarının birbirine karışmış koyu gölgeleri bütün çatısını kaplardı. Biz daha avlunun kapısından Hoca girmeden Efendinin olup olmadığını, şöyle bir bakar, anlardık:

  • -Abdurrahman Çelebi gelmiş mi be?

  • -Gelmiş, gelmiş...

  • Abdurrahman Çelebi, Hoca Efendinin eşeğiydi. Siyah, huysuz, inatçı bir hayvan... Her sabah bizler gibi erkenden okula gelir, akşama kadar kalır. Evlerimizden, sırasıyla getirdiğimiz kucak kucak otları, yazsa ağaçların, kışsa sol taraftaki abdestlik sundurmasının altında yavaş yavaş yerdi. Ona su vermek, onu tımar etmek okulda bir ayrıcalıktı. Hoca Efendiye kim yaranırsa bunu mükafat olarak kazanırdı. Okulun kapısına dar, taş bir merdivenle çıkılırdı.



Bu türde bir kimse kendi hayatını ya da yaşadığı dönemin özelliklerini, şahit olduğu olayları anlatır. Bizde bu türün ilk örneğini, ünlü şair ve hükümdar Babür Şah vermiştir (Babürnâme). Yeni edebiyatta ise daha yaygın hale gelmiştir. H. Ziya’nın “Saray ve Ötesi” eseri bu türün önemli eserlerindendir.

  • Bu türde bir kimse kendi hayatını ya da yaşadığı dönemin özelliklerini, şahit olduğu olayları anlatır. Bizde bu türün ilk örneğini, ünlü şair ve hükümdar Babür Şah vermiştir (Babürnâme). Yeni edebiyatta ise daha yaygın hale gelmiştir. H. Ziya’nın “Saray ve Ötesi” eseri bu türün önemli eserlerindendir.

  • Bu parçada sözü edilen tür aşağıdakilerden hangisidir?

    • A) Eleştiri B) Makale
    • C) Anı D) Gezi yazısı


Bir kimsenin yaşadığı ve tanık olduğu olayları günü gününe, tarih belirterek anlatmasıdır.

  • Bir kimsenin yaşadığı ve tanık olduğu olayları günü gününe, tarih belirterek anlatmasıdır.

  • Eskiden günlüklere “Ruzname” denirdi. Günümüzde ise “Günce” terimi de kullanılmaktadır.

  • Günlük ile anı arasındaki en temel fark, günlüğün tarih belirtilerek günü güne yazılması, anının ise yaşanılan olayların arada uzun bir süre geçtikten sonra yazılmasıdır.

  • Tanınmış sanat, düşünce, bilim ve siyaset adamlarının günlükleri, onların hayatlarını, görüşlerini yansıtması bakımından çok önemli belgelerdir.





Devlet adamlarının, sanatçıların ve ünlü kişilerin çalışmalarını eserlerini, başarı veya başarısızlıklarını anlatan yazı türleridir.

  • Devlet adamlarının, sanatçıların ve ünlü kişilerin çalışmalarını eserlerini, başarı veya başarısızlıklarını anlatan yazı türleridir.



  • 4 Ekim 1910 tarihinde Diyarbakır’da Camiikebir mahallesinde doğdu, 12 Ekim 1956 tarihinde Viyana (Avusturya)’da öldü. Asıl adı “Hüseyin Cahit” tir. İlkokulu Diyarbakır’da okudu. İstanbul’a Saint Joseph Lisesi’nde başladığı ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi’nde tamamladı (1931). Sonra İstanbul’da Mülkiye Mektebi’nde (1931-1935) ve Yüksek Ticaret Okulu’nda okudu. Yüksek öğrenimini tamamlamak için Paris’te Sciences Politiques’te sürdürdü (1938-1940). Öğrenimi sırasında Paris Radyosu’nda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı. Savaş sırasında kentin işgal edilmesi üzerine yurda döndü. 1944 yılından başlayarak Ankara’da Anadolu Ajansı, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Çalışma Bakanlığı’nda çevirmen olarak çalıştı. 1954 yılında felç geçirdi, sürüldüğü Viyana’da yaşamı son buldu. Mezarı Ankara’dadır.



İstanbul'da doğan Selim İleri, ortaokulu Galatasaray'da okuyup Atatürk Lisesini bitirdikten

  • İstanbul'da doğan Selim İleri, ortaokulu Galatasaray'da okuyup Atatürk Lisesini bitirdikten

  • sonra, bir süre Hukuk Fakültesine devam etti.

  • Prof. Hasan Hüsnü İleri'nin oğlu olan romancı,

  • İstanbul'un eski töreli hayatını yaşayan çevrelerde yetişti. Eserleri, çocukluk ve ilk gençlik çağlarına özleyişle doludur.

  • Paragrafın yazı türü aşağıdakilerden hangisidir?

  • A) Otobiyografi B) Biyografi

  • C) Anı D) Sohbet



Kişinin kendi hayatını kendisinin anlattığı eserlerdir.

  • Kişinin kendi hayatını kendisinin anlattığı eserlerdir.

  • Kişi kendi yaşam öyküsünü kendi bakış açısından anlatır.



1902 yılında Dünya’ya geldim. Küçük yaşlardan itibaren kalemle oynamayı, defterlerime hayatı, insanları aktarmayı çok severim. Zamanında yani lise yıllarımda tam anlamıyla yazmaya başladığımı söyleyebilirim. Şiirlerimde halkı, kurtuluş savaşını ve kendi düşüncelerimi sık sık tekrarlamışımdır. Yeri gelmiş düşüncelerim sebebiyle sürgünlere gönderilmişim, yeri gelmiş kapkaranlık zindanların soğuk duvarlarında dertlenmişimdir. Ülkemden uzak kalsam da onu özlemeyi hiç bırakmadım. Dönememiş olsam da hepinizi her zaman yanımda hem de sol yanımda taşıdım.

  • 1902 yılında Dünya’ya geldim. Küçük yaşlardan itibaren kalemle oynamayı, defterlerime hayatı, insanları aktarmayı çok severim. Zamanında yani lise yıllarımda tam anlamıyla yazmaya başladığımı söyleyebilirim. Şiirlerimde halkı, kurtuluş savaşını ve kendi düşüncelerimi sık sık tekrarlamışımdır. Yeri gelmiş düşüncelerim sebebiyle sürgünlere gönderilmişim, yeri gelmiş kapkaranlık zindanların soğuk duvarlarında dertlenmişimdir. Ülkemden uzak kalsam da onu özlemeyi hiç bırakmadım. Dönememiş olsam da hepinizi her zaman yanımda hem de sol yanımda taşıdım.



Yüklə 445 b.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin