Yazı Kurulu:, Aydın Ayaydın, Ercan Kumcu



Yüklə 331,29 Kb.
səhifə1/6
tarix24.02.2018
ölçüsü331,29 Kb.
#43337
növüYazı
  1   2   3   4   5   6






REKABET

HABER BÜLTENİ

Sayı:14 Tarih:20 Ağustos 2005 / Sahibi :Rekabet Derneği adına Prof Dr. Erdal Türkkan / Ayda Bir Yayınlanır

Editörler: Erdal Türkkan, İbrahim Gül, Kemal Erol, Nurkut İnan,Tamer Müftüoğlu

Yazı Kurulu:, Aydın Ayaydın, Ercan Kumcu,

Ercüment Erdem, Gamze Öz, Hamdi Pınar, , Kamil Mutluer, , Kubilay Atasayar, Mümin Erkunt, Nahit Töre, Nejdet Karacehennem, Nurkut İnan, Onur Arı,Osman Sevaioğlu,Şevket Özügergin, ,Tuna Yurtseven,Uğur Özgöker, Yavuz Ege

İleti Adresi : PK 649 Yenişehir / Ankara

Yazışma Adresi: Necatibey caddesi, 94/8 Sıhhiye / Ankara

Telefon: 0 533 668 56 09 İrtibat tel: (312) 230 66 44

Faks: (312) 232 01 69

e-posta: rd@rekabetdernegi..org

WEB: www.rekabetdernegi.org : Banka:T.C.Ziraat Bankası 0795 Necatibey Şubesi Hesap No: 647 654 VERGİ No:Ankara Başkent Vergi Dairesi:7340430101i.org


İLK HABER-YORUM

GÜNDEM REKABETİ

Prof. Dr. Erdal Türkkan Sayfa 2

REKABET HUKUKU

REKABET YASASINDA DEĞİŞİKLİK İHTİYACI VE REKABET KURUMU TASLAĞI

İsmail Hakkı Karakelle Sayfa 3

REKABET SORUŞTURMALARI VE SAVUNMA HAKKI

Doç. Dr. Nurkut İnan Sayfa 6

REKABET POLİTİKASI POTANSİYEL REKABET, GİRİŞ ENGELLERİ VE REKABET POLİTİKALARI Doç.Dr. Burak Günalp-Doç.Dr. Hüseyin Özel Sayfa 8

DOĞAL TEKELLERDE REKABET

LİMANLARIN ÖZELLEŞTİRİLMESİ ÜZERİNE BİR AB KOMİSYONU KARARI

Av. İbrahim GÜL Sayfa 13

4628 VE ÇAM FISTIKLI İRMİK HELVA

Prof. Dr. Osman SEVAİOĞLU Sayfa 14

BASINDA DÜZENLEYİCİ KURUMLAR

Sayfa: 15



BASINDA REKABET HUKUKU VE AB YE UYUM Sayfa:15

BASINDA BİRLEŞME VE DEVRALMALAR Sayfa: 15

BASINDA REKABET KÜLTÜRÜ

Sayfa:


BASINDA FİKRİ VE SINAİ MÜLKİYET

Sayfa:17


BASINDA DEVLET YARDIMLARI

Sayfa: 16



BASINDA HAKSIZ REKABET

Sayfa:18


BASINDA YARIŞMALAR VE ÖDÜLLER

Sayfa: 15



BASINDA DOĞAL TEKELLER VE REGÜLASYON Sayfa:16

BASINDA KAMU HALELERİNDE REKABET Sayfa: 18

BASINDA FAKTÖR PİYASALARINDA REKABET Sayfa:17

BASINDA REKABETİN MAKRO EKONOMİK KOŞULLARI Sayfa:18


BASINDA ÖZELLEŞTİRME

Sayfa: 17



BASINDA REKABET GÜCÜ

Sayfa:16


BASINDA SEKTÖREL REKABET

Sayfa:16


DÜZENLEYİCİ ve İLGİLİ KURUMLAR

-Rekabet Kurulu Karar Özetleri Sayfa: 18

-Telekomünikasyon Kur.’dan Haber Başlıkları Sayfa:24

-EPDK’dan Haber Başlıkları Sayfa:25

-ÖYK ve ÖİB Kararları Sayfa:29


REKABET DERNEĞİNDEN HABERLER




NOT:Bültendeki haberler kaynak gösterilmek kaydı ile aynen kullanılabilir ve aktarılabilir


Bültendeki fotoğraflar ve eski sayılar için: www.rekabetdernegi.org adresine bakınız.

İLK HABER-YORUM

GÜNDEM REKABETİ
Prof. Dr. Erdal Türkkan

turkkanerdal@ttnet.net.tr





Türkiye’de farkında olunmadan yaşanan pek çok gelişme yayında giderek etkinleşen bir “gündem rekabeti” oluşmaya başlamıştır. Bu rekabetin varlığı ve gelişmesi Türkiye’nin her açıdan geleceğe iyimser ve kendinden emin bir biçimde bakması imkanını vermektedir.

Bir ülkede hangi konuların gündemde olduğu ve gündemin nasıl belirlendiği o ülkenin sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmişlik düzeyinin en önemli göstergelerinden birisini oluşturmaktadır. Çünkü gündem, bir ülkedeki insanların zamanını, enerjisini, sahip olduğu kaynakları hangi alanlara yönlendireceğini, neleri değiştirip neleri ihmal edeceğini, kimleri yüceltip kimleri çökerteceğini, halkın zevk ve tercihlerini, yöneticilerin ve karar vericilerin önceliklerini ve hassasiyetlerini etkileyen bir faktördür. Bir ülkede gündemin nasıl ve kimler tarafından belirlendiği, bir yandan demokrasi kültürünün, diğer yandan serbest piyasa kültürünün ve bu arada rekabet kültürünün gelişmesi açısından da belirleyici bir role sahiptir.

Anti demokratik rejimlerde gündemin en önemli belirleyicisi siyasi iktidarı elinde tutanlar ve gündemin en önemli konusu da onların başarıları ve rakiplerinin hainlikleri ve kötülükleri olmuştur. Anti demokratik sistemlerde gündemin bir başka özelliği az sayıda olayı içermesi ve tek sesli, tek kaynaklı olması, dolaysısıyla eksik ve saptırılmış bilgiye dayalı olmasıdır. Bu açıdan bir çeşit gündem istibdadından söz etmek mümkündür. Demokratik dünyada ise gündemde yer alacak konuların neler olacağı ve hangi konuların ön plana çıkacağı konusunda ciddi bir rekabet yaşanması kaçınılmazdır. Gündemi belirleyenlerin sayısı çok olduğu gibi, gündeme giren ve ön plana çıkarılmaya çalışılan konularda da büyük bir çeşitlilik ve farklılık söz konusudur.Gündemi oluşturan bilgiler her zaman doğru ve tam olmasa bile bunların düzeltilmesi ve tamamlanması daima mümkün hatta kaçınılmazdır.

Gündem rekabetinin etkili bir biçimde oluşabilmesi için iki temel koşulun bir araya gelmesi gerekmektedir. Bu koşullardan birincisi, gündemi kimsenin tek başına önemli ölçüde belirleyememesi buna karşılık herkesin gündemi bir parça etkileyebilme şansına sahip olmasıdır. Bunun sağlanabilmesi için iki hususun yerine getirilmesi gerekmektedir. Bunlardan birincisi, hukukun temel prensipleri çerçevesinde fikir ve ifade özgürlüğünün, haberleşme özgürlüğünün, basın ve yayın özgürlüğünün ve diğer temel özgürlüklerin tam olarak mevcut olması, ikincisi de medyada her türlü hakim durum oluşumunun engellenmesi ve giriş serbestliğinin her koşulda muhafaza edilmesidir.

Gündem rekabetini sağlayan ikinci ana koşul ise gündem kirliliğini engelleyecek sosyo- kültürel- sosyo- ekonomik istikrarın birikimin ve deneyimin kazanılmış olmasıdır.Bunun sağlanabilmesi için de öncelikle medyada belli bir çeşitliliği ve etkinliği sağlamaya imkan veren haber alma, haber üretme ve dağıtma kapasitesinin oluşmuş olması, halkın tamamının, olmazsa büyük çoğunluğunun, en azından temel eğitimi almış olması, kendi kendine yeterli, dışa kapalı üretim ve tüketim sisteminden topluma açık üretim ve tüketim sistemine geçilmiş olması gerekir.

Gündem rekabetinin kalitesi gündemin kalitesinin de bir belirleyicisidir. Etkin rekabet ortamında oluşan gündemler ülkenin ve toplumun önceliklerini, sorunlarını hassasiyetlerini ve çözüm yollarını en isabetli bir biçimde en doğru bilgilere dayanarak yansıtır. Gündemdeki boşluklar ve sapmalar en hızlı ve en etkin biçimde doldurulur ve düzeltilir.

Türkiye AB ile tam üyelik müzakereleri vizesinin gerektirdiği koşulları yerine getirirken aslında gündem rekabetinin birinci ana koşulunun gerekleri ile ilgili boşlukları da bir ölçüde doldurmuştur. Gündem kirliliğinin engellenmesi ile ilgili koşullarda da zaman içinde önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Şimdi sorun mevcut kazanımların sürdürülmesi ve eksikliklerin tamamlanmasıdır. Gündem rekabeti kavramı bu eksikliklerin tanımlanmasında daha bilinçli adımlar atılmasını sağlayacak ipuçlarını yakalama imkanını vermektedir.




REKABET HUKUKU


REKABET YASASINDA DEĞİŞİKLİK İHTİYACI VE REKABET KURUMU TASLAĞI
İsmail Hakkı Karakelle(Rekabet Kurumu Başkan Yardımcısı)

Konuşma özeti”






.
Değerli Katılımcılar,

Bugün Rekabet Derneği tarafından düzenlenen bu toplantıda sizlerle birlikte olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada hemen belirtmek isterim ki, Kanun değişikliği konusu geçtiğimiz yıllarda sınırlı sayıda akademisyenin tartışmasına açılmış olmakla birlikte, Kurumumuzda yapılan bir dizi toplantı ve tartışma sonucunda belli bir olgunluğa gelmiştir. Bu toplantı vesileyle aynı zamanda söz konusu taslağı ilk kez sizlerin önünde kamuoyuna açıklamamnın heyecanını da yaşıyorum.

Bildiğiniz üzere ülkemizde rekabet hukuku uygulamalarının geçmişi çok eskiye dayanmamaktadır. Bugün uygulamakta olduğumuz 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun 13 Aralık 1994’te yürürlüğe girmiş, ancak bunu uygulayacak olan Rekabet Kurumu 05 Mart 1997’de Rekabet Kurulu’nun oluşturulmasıyla hayata geçirilmiştir.

Rekabet Hukuku bakımından Türkiye; Hem Avrupa Birliği’ne üyeliğin bir gereği hem de Türkiye’nin AB’le ilişkisinin dünya ekonomisi ile entegrasyonun önemli bir aracı olduğu için esas itibariyle Avrupa Birliği modelini benimsemiştir.

Bu çerçevede, Rekabet Kanunu ile



  • Teşebbüslerin kartel anlaşmaları yapmaları, ya da teşebbüs birlikleri vasıtasıyla piyasadaki rekabeti kısıtlamaları,

  • Bir piyasada hakim durumda olan bir teşebbüsün bu gücünü kötüye kullanması,

  • Bir piyasadaki rekabeti kısıtlayacak nitelikteki yoğunlaşmalar, yani birleşme ve devralmalar

yasaklanmıştır.

Gerek 4054 Sayılı RKHK, gerek bu kanun çerçevesinde çıkarılan tebliğler, Rekabet Hukuku ve Politikasının Avrupa Birliği’nde eriştiği en son düzeyi izlemeyi hedeflemişlerdir.

Rekabet Kurulu, bir yandan diğer kamu kurum ve kuruluşlarının hazırladığı mevzuat taslaklarına ilişkin görüşler ortaya koyarken, bir yandan da kendi mevzuatını, yani Rekabet Kanun’un uygulanmasına yönelik olarak hazırladığı ikincil mevzuatı ülkemizin ihtiyaçları ve AB’ye uyum süreci çerçevesinde sürekli olarak geliştirip güncellemektedir.

Değerli Katılımcılar,

Rekabet hukukunun tüm dünyada evrimleşme sürecine girdiğini, özellikle Avrupa Birliği’nde bu konuda büyük çaplı değişiklikler yaşandığını dikkate aldığımızda, 4054 sayılı Kanun’un ülkemiz ihtiyaçları doğrultusunda gözden geçirilerek daha etkin hale getirilmesi gerektiği açıktır.

4054 sayılı Kanun’da, 2003 ve 2004 yıllarında küçük ama önemli olan iki değişiklik yapıldı ve bu sayede hem cezaların tahsilindeki hem de yerinde incelemelerdeki etkinliğimizin artması sağlandı:

2003 yılına kadarki uygulamada, yargıya intikal eden dosyaların yargının bilinen iş yükü çerçevesinde kısa sürede sonuçlandırılamaması nedeniyle, Kanun’un yaptırım gücünün önemli ölçüde zayıfladığı tespit edilmiştir. Bu nedenle, 2003 yılında 4971 sayılı Kanun ile 4054 sayılı Kanun’un 55 ve 15 inci maddelerinde değişiklikler yapılmış, bu değişikliklerden ilki ile, idare hukukunun para cezalarının tahsili hususunda itirazın yürütmeyi durdurmayacağı şeklindeki genel prensibe dönülmüştür.

Yine 1997-2003 arasındaki dönemde, yerinde inceleme yetkisinin kullanılması konusunda karşılaşılan sıkıntılar dolayısıyla delil toplanmasında zorluklar yaşandığı görülmüştür. Delil toplanmasının, sağlıklı bir değerlendirme yapılabilmesi için Kanun uygulamasında olmazsa olmaz bir husus oluşturması nedeniyle bu konuda da bir değşiklik yapılması ihtiyacı hasıl olmuş ve 2003 yılında yapılan değişiklikle gerektiği takdirde “mahkeme emri ile yerinde inceleme yapılması konusunda Kurumumuza yetki verilmiştir.

Rekabet Kurumu’nun etkinliğini artırmaya yönelik olarak 2004 yılında yaşanan bir başka gelişme ise, 21.09.2004 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 5234 Sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile 4054 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler olmuştur.

Söz konusu değişikliklerden ilki, Rekabet Kurumu’nun gelirlerine ilişkindir. Kanun’un 39 uncu maddesinde eklenen bent ile Kurumun özerkliğinin korunması amaçlanmıştır.

Ayrıca, Kurum maliyetlerinin azaltılması amacıyla, 4054 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle Kurul kararlarının Resmi Gazete’de yayınlanması zorunluluğu yerine Kurum internet sayfasında yayınlanması sağlanmıştır.

Son olarak, Kanun’un 55 inci maddesinde yapılan değişiklikle Rekabet Kurulu tarafından uygulanan para cezalarının teşebbüsler tarafından ödenmesi için bir aylık süre üç aya çıkarılarak teşebbüslerin finansal güçlüğe düşme riskiyle karşılaşmalarının önlenmesi amaçlanmıştır.

Değerli Katılımcılar;

Yukarıda yer verilen değişikliklerin acil sorunların kısmen çözümünü sağladığı, ancak ülkemiz ihtiyaçları ve AB’ye uyum süreci içinde kapsamlı değişikliklere ihtiyaç duyulduğu da bir gerçektir.

Bu çerçevede Kurumumuz çalışmalarına devam etmiştir. 2003 yılında sınırlı sayıda akademisyenin görüşlerine açılmış olan “4054 Sayılı Kanunda Yapılması Gerekli Değişiklikler Hakkında Tartışma Metni”ne 2005 yılında nihai halinin verilerek mümkünse TBMM’ye sunulmak üzere Başbakanlığa iletilmesi planlanmaktadır.

Taslak tartışma metninin hazırlanmasında, yedi yılı aşkın uygulama sonucunda elde edilen tecrübeler önemli ölçüde yol gösterici olmuştur.

Diğer yandan 4054 sayılı Kanun’a mehaz teşkil eden Avrupa Birliği rekabet hukukunda ortaya çıkan gelişmeler hazırlık aşamasında dikkatle incelenmiş ve 1 Mayıs 2004 tarihinde yürürlüğe giren reform paketinin en önemli ayağını oluşturan 1/2003 Sayılı Konsey Uygulama Tüzüğü kapsamında yer alan değişiklikler dikkate alınmıştır. Aynı şekilde Yoğunlaşmaların Kontrolüne yönelik Tüzükte yer alan usule ve esasa ilişkin yenilikler önemli ölçüde göz önünde tutulmuştur.

Ayrıca OECD tarafından hazırlanan “Türkiye Rekabet Hukuku ve Politikası Gözden Geçirme Raporu”nda yer verilen öneriler büyük ölçüde dikkate alınmıştır.

Taslak metinde yer alan öneriler temel olarak, maddi hükümlere, usul hükümlerine, yerinde inceleme, bilgi isteme ve cezalara, yargı organları Kurum ilişkilerine ve kamu tasarruflarına ilişkin öneriler olarak beş başlık altında toplanabilir.

Maddi hükümler bağlamında ilk öneri Kanun’un 4 üncü maddesinin rekabeti önemli ölçüde sınırlama kıstasına yer verecek şekilde değiştirilmesi ve bu sayede de minimis benzeri bir mevzuat oluşturulmasına olanak sağlanmasıdır. Bunun dışında Kanun’un 4 ve 6’ncı maddelerine ilişkin şu aşamada herhangi bir değişiklik önerisine yer verilmemektedir. Söz konusu iki maddede köklü değişikliklere gidilmesi için bir süre daha beklenmesinde ve ortaya çıkacak ihtiyaçlar ve olası politika değişiklikleri dikkate alınarak bir çerçeve belirlenmesinde yarar görülmüştür.

Ayrıca, muafiyeti düzenleyen 5’inci maddede değişiklik yapılması ve muafiyetler için bildirim yükümlülüğünün kaldırılarak Rekabet Kurumu’nun gereksiz iş yükünün hafifletilmesi, muafiyet koşullarını taşıyan ancak bildirilmediği için muafiyeten yararlanamayan anlaşmalar konusundaki sakıncaları giderilmesi amaçlanmaktadır.

Bilindiği üzere, Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 5 inci maddesinde belirtilen koşulları taşıyan anlaşma, uyumlu eylem ve kararlar Kanunun 4 üncü maddesinin uygulanmasından muaf tutulmaktadır. Muafiyet müessesesinin amacı, yararları olumsuz etkilerinden daha fazla olan anlaşma, eylem ve kararların yasaklanmasını engellemektir. Kanunun eski 10 uncu maddesinin ilk fıkrasında yer alan “Bildirilmemiş anlaşmalara muafiyet uygulanmaz.” hükmü , 5 inci maddedeki koşulları taşıyan, dolayısıyla toplumsal yararları olan anlaşmaların bildirilmemiş olmaları nedeniyle muafiyetten yararlanmalarını engellemekte, bu anlaşmaların Kanunun 4 üncü maddesi gereğince hukuken geçersiz sayılmasına ve anlaşmaya taraf olanların cezalandırılmalarına neden olmaktaydı. Bunların yanı sıra, muafiyet bildirimleri iş yükünü artırarak Rekabet Kurumu’nun kaynaklarını ciddi ihlaller üzerinde yoğunlaştırmasını engellemekteydi. Kurul’a re’sen muafiyet yetkisinin tanınması ve verilen muafiyet kararından önceki dönemlerde de sözleşmenin geçerli sayılması, bildirim yükümlülüğünün kaldırılması sonucunda oluşması muhtemel hukuki belirsizliklerin giderilmesi amacını taşımaktadır. Ancak koşullu muafiyet halinde, geçerlilik için doğal olarak koşulun yerine getirildiği tarih esas alınmıştır.

Yoğunlaşma işlemlerine yönelik bir çok madde altında yer verilen esasa ve usule ilişkin hükümlerin daha açık ve anlaşılır bir biçimde tek madde altına toplanması bir diğer değişiklik önerisidir. Böylece yoğunlaşma işlemlerine yönelik hükümlerin uygulanırlığı kolaylaştırılmıştır. Ayrıca, yoğunlaşmalar hakkında Kurul tarafından koşullu izin veya yasaklama kararları alınmadan önce taraflara görüş bildirme olanağı tanınarak taraf haklarının güçlendirilmesi amaçlanmıştır.

Bunların yanısıra, bilgi isteme ve yerinde incelemeye ilişkin değişiklik önerileri yaklaşık yedi yıllık uygulama tecrübesi dikkate alınarak hazırlanmış ve bu öneriler yoluyla inceleme, önaraştırma ve soruşturmalarının daha sağlıklı ve daha etkin bir şekilde yürütülebilmesi amaçlanmıştır.

Ayrıca, usul ve esasa ilişkin ihlallere uygulanacak cezalar yeniden düzenlenmiştir. Bunun amacı Kanun kapsamında yürütülen faaliyetler için ihtiyaç duyulan bilgi ve belgelere zamanında ve en doğru şekilde ulaşmaktır.

Taslak kapsamında yer verilen bir önemli başlık kamu tasarruflarıdır. 7 yıllık uygulama sonucunda rekabet koşullarının yalnız teşebbüs davranışları ile değil kamunun düzenleyici işlemleri ile de bozulduğu, kimi hallerde, bu işlemler sonucunda rekabet koşullarının bizatihi varlığının sorgulandığı durumlar ile karşılaşıldığı malumdur. Bu çerçevede rekabeti bozucu kamu tasarruflarının olumsuz etkilerinin azaltılması amacıyla Kanun’a bir madde eklenmesi önerisine yer verilmiştir. Bu madde ile bir yandan Rekabet Kurumu’nun rekabet savunuculuğu rolünün güçlendirilmesi ve diğer yandan Kurum’a rekabeti bozucu idari işlemleri yargı yoluna götürme yetkisinin açıkca tanınmasıyla rekabeti bozucu kamu tasarruflarının olumsuz etkilerinin en aza indirilmesine imkan tanınması amaçlanmıştır.

Taslak kapsamında yer alan son başlık Rekabet Kurumu ve Yargı Organları arasındaki ilişkidir. Ciddi ekonomik tahliller ile piyasa bilgisinin kullanılmasını gerektiren ve ancak bunların kullanılması sonucunda sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesini mümkün kılan rekabet kuralları uygulaması, bu özelliği nedeniyle ihtisaslaşmış bir kurumun varlığını zorunlu kılmakta, bu husus Kurumun varlık nedenini oluşturmaktadır. Rekabet hukukunun ülkemizde görece yeni olması ve hukuk ile iktisadın birleştiği bu alanın kapsamlı analizlerin yapılmasını zorunlu kılması nedenleriyle, Türk rekabet hukukunun uygulanmasında, kurumlar arası bir tercihin değil kendi içinde aşamaları belirlenmiş ve yetki tartışmalarının yerine bir bütün olarak işleyen bir sistemin gerekliliği tartışmasızdır. Bu çerçevede uygulamada çıkabilecek olası aksaklıkları engellemek amacıyla, Kanun’da değişiklik yapılarak medeni yargılama usulü hukukunda bulunan “bekletici sorun” kurumunun rekabet hukukuna da kazandırılması önerisine yer verilmiştir. Böylelikle, rekabet kurallarının uygulanması ile beklenen faydaların elde edilebilmesi için idare ile yargı organları arası işbirliğini işlevsel ve etkin hale getirecek bir sistemin oluşturulması amaçlanmıştır.

Söz konusu metin içerdiği değişiklik önerileriyle hukukumuzda çok önemli bir yer tutan 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un, daha açık ve anlaşılır olma, teşebbüsler açısından hukuki belirliliği artırma, yetki ve yükümlülüklerin netleştirilmesi, daha az bürokrasi içerme, hesap verebilme, ilkeleri çerçevesinde işlerliğinin ve etkinliğinin artırılmasını hedeflemektedir.

Değerli katılımcılar,

Bütün bu faaliyetlerimize bundan böyle de ara vermeksizin devam etmeyi görevimizin gereği sayıyoruz. Bu konuda yapılacak her türlü katkı ve işbirliğine de açık olduğumuzu ifade ediyor, sözlerime burada son verirken Rekabet Derneği tarafından düzenlenen bu toplantının başarı ile geçmesini diliyor, bu vesile ile emeği geçen herkese teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.









REKABET SORUŞTURMALARI VE SAVUNMA HAKKI


Doç. Dr. Nurkut İnan




4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’a göre yürütülen soruşturmalarda, Rekabet Kurulu belirli sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunların bir bölümü Kanun’un soruşturma usullerine ilişkin 40 vd. maddelerinden kaynaklanmaktadır. Nitekim Rekabet Kurumu internet sitesinde yayınlanan ve tartışmaya açılmış bulunan yasa taslağı, bu sorunları kısmen de olsa gidermek amacıyla kaleme alınmıştır. Bence de soruşturma usullerine ilişkin hükümlerin düzeltilmesi gerekir.


Bu yazıda bu sorunları tartışmayacağım. Yürürlükteki kurallar çerçevesinde Rekabet Kurulu’nun önemli ve sakıncalı gördüğüm bir tutumuna değinmek istiyorum. Bunu yapabilmek için mevcut kanuna göre, bir soruşturmanın nasıl başlatıldığını kısaca açıklayayım.
Bilindiği gibi Rekabet Kurulu şikayet ya da ihbar üzerine, re’sen yahut ilgili Bakanlığın (Sanayi ve Ticaret Bakanlığı) talebi ile soruşturma açabilir (RKHK M. 40 ve 9). Kurul 40 ve 41. maddeler uyarınca bir önaraştırma yaptırır ve önaraştırma raporunu değerlendirerek soruşturma açılmasına veya açılmamasına karar verir. (m. 42).
Soruşturma açılması kararı verildiği taktirde, bu kararın tarihinden itibaren 15 gün içinde ilgili teşebbüslere soruşturma açıldığı tebliğ edilerek, 30 gün içinde teşebbüsten ilk yazılı savunmasını yapması istenir. Kanun’un 43. maddesi uyarınca 30 günlük savunma süresinin başlayabilmesi için yapılacak bu bildirim ile birlikte, Kurul’un “iddiaların türü ve niteliği hakkında yeterli bilgiyi ilgili taraflara göndermesi gerekir.”
Önemli ve sakıncalı gördüğüm husus işte bu noktada ortaya çıkmaktadır. Son birkaç yıldır Rekabet Kurulu’nun teşebbüslere tebliğ etmekte olduğu soruşturma açıldığına ilişkin bildirim yazıları kısa bir form haline gelmiştir. Rekabet Kurul’unun tipik bir tebligatını kişiselleştirmeden aynen aşağıya almak isterim:
“…………… sektörüne yönelik olarak yapılan önaraştırmada, ……………… bölgesi ………….. pazarında faaliyet gösteren ………….. üreticisi teşebbüslerin dikey anlaşma/uygulamaları ile 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesini ihlal ettiklerine ilişkin ciddi bulgulara rastlanılmıştır.”
YAHUT;
“…………… sektörüne yönelik olarak yapılan önaraştırmada, ……………… bölgesi ………….. pazarında faaliyet gösteren ………….. üreticisi teşebbüslerin fiyat konusunda ortak hareket etmek suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesini ihlal ettiklerine ilişkin ciddî bulgulara rastlanılmıştır.”
Yukarda yer verilen iddia çerçevesinde, Rekabet Kurulu’nun ……….. tarih ve ……… sayılı toplantısında, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesinin ihlal edilip edilmediğinin tespiti amacıyla, teşebbüsünüz hakkında aynı Kanun’un 41’inci maddesi uyarınca soruşturma açılmasına karar verilmiştir.
4054 Sayılı Kanun’un 43/2’nci maddesi uyarınca, konuyla ilgili ilk yazılı savunmanızı 30 (otuz) gün içinde Rekabet Kurumu’na gönderebileceğinizi bilgilerinize rica ederim.”
Bu bildirim yazısı Rekabet Kurulu Başkanı tarafından imza edilerek tebliğ edilmektedir. Genellikle, yazının herhangi bir eki bulunmamaktadır.
Bildirim yazısının metninde, önaraştırmadan ve Rekabet Kurulu’nun belirli bir tarihte yapmış olduğu toplantıda alınan karardan söz edilmektedir. Önaraştırma raporu ve Kurulu’un soruşturma açılmasına ilişkin kararı taraflara gönderilmemektedir.
Rekabet Kurulu’nun soruşturma açılmasına ilişkin kararı tarihinden en az altı ay, en çok bir yıl sonra, ilgili teşebbüslere Ana Soruşturma Raporu gönderilmekte ve teşebbüsün 2. savunması (Ana savunma) istenmektedir. Ana Soruşturma Raporuna sadece Soruşturma Heyetinin uygun gördüğü delil ve belgeler eklenmektedir. Soruşturmaların büyük bir çoğunluğunda Ana Soruşturma raporu ile birlikte Kurulu’nun soruşturma açılması kararı ile önaraştırma raporunun tam metinleri yine gönderilmemektedir. Bu rapora karşı ilgili teşebbüs savunmasını Kurul’a gönderir, Soruşturma Heyeti de bu savunmaya cevap niteliğinde bir Ek Görüş hazırlar. Ek Görüş’e karşı da savunma verildikten sonra, taraflar sözlü savunma toplantısına çağrılırlar.
Kısacası, RKHK’nun hakkında soruşturma yapılan teşebbüslere üçü yazılı biri sözlü dört savunma hakkı tanımaktadır (RKHK m. 43, 45, 46).
Kanun, Rekabet Kurumu’na önaraştırma raporunun hazırlanması için 30 gün (m. 40), soruşturma kararı için ise raporun tesliminden itibaren 10 gün (m. 41) süre vermektedir. Bu sürelerin yetersiz olduğu açıktır. Nitekim, Rekabet Kurulu’nca hazırlanmış olan taslak bu açıdan sorunları giderme amacını gütmektedir. Taslağa göre önaraştırma raporu için öngörülen süre 60 güne uzatılmış, teşebbüsün yazılı savunma hakkı ise ikiye indirilmiştir. İlk savunma 4 ay içinde tamamlanması öngörülen Ana Soruşturma Raporuna karşı yapılacaktır. Ayrıntılı bir soruşturma raporun hazırlamak için 4 ay sürenin yeterli olduğunu düşünmüyorum. Tarafların bilgi ve belge isteme hakları ise Ana Soruşturma Raporunun tebliğinden itibaren doğmaktadır. Kısacası kendine soruşturma açıldığı bildirilen teşebbüsün 4 ay sonunda Ana Soruşturma Raporunun tebliğine kadar herhangi bir hakkı yoktur.
Bu hali ile Taslağın yeterli olmadığı, belki de öngörülen yeni sistemin mevcut durumdan daha da sakıncalı olduğu görüşündeyim.
Şimdi mevcut duruma ve Rekabet Kurulu uygulamasına dönelim.
Yukarda verdiğimiz örnekten anlaşılacağı üzere, soruşturma açılırken, ilgili teşebbüslere gönderilen yegane bilgi tek bir cümlenin bir parçasından ibarettir:
..teşebbüslerin dikey anlaşma/uygulamaları ile 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesini ihlal ettiklerine ilişkin ciddi bulgulara rastlanılmıştır.”
VEYA;
“…teşebbüslerin fiyat konusunda ortak hareket etmek suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesini ihlal ettiklerine ilişkin ciddî bulgulara rastlanılmıştır.”

Kurul, bu ibarelere karşı ilgili teşebbüsün savunma yapmasını istemektedir. Verilen bilgi bu kadar olduğu için ilgili teşebbüsün yeterli savunmayı bir yana bırakın, herhangi bir savunma yapması olanak dışıdır. Üstelik Rekabet Kurulu bilgi isteme taleplerine karşı ısrarlı olarak yukarıdaki ibarelerin yeterli olduğu cevabını vermektedir.


Bu durumun sakıncalı olduğunu ve hakkında soruşturma yapılan teşebbüsün savunma hakkını sınırladığını düşünmekteyim.
Bu açıklamalarımın ışığında görüşlerimi madde madde belirlemek isterim:
1. Rekabet Kurulu’nun yukarda açıklanan uygulaması bütün soruşturmalarda geçerli olan, devamlı ve sistematik bir hale gelmiştir.
2. İlk savunmanın hazırlanması için ilgili teşebbüse yeterli bilgi gönderilmemekte, delil ve belge ise hiç verilmemektedir. Rekabet Kurulu’nun verilen bilginin yeterli olduğu yolundaki cevapları ise kanımca inandırıcı ve anlamlı değildir.
3. İdarî para cezası vermek yetkisine sahip olan bir kamu kuruluşu soruşturma başlatmak için mutlaka bir karar almalıdır. Bu kararın tam metninin, hakkında soruşturma açılan teşebbüse tebliğ edilmemesi halinde yasal olarak soruşturma açılmış sayılmaz.
4. RKHK ilgili teşebbüslere üç adet yazılı savunma vermek hakkı tanımıştır. Tüm soruşturmalarda bu hakkın fiilî olarak ikiye indirilmesi, savunma hakkının açıkça ve yasal olmayan biçimde sınırlanması anlamına gelir.
5. Ana Soruşturma Raporundan sonra dahi önaraştırma raporu ile Rekabet Kurulu Kararının (varsa karşı oy yazıları ile birlikte) teşebbüse tebliğ edilmemesi savunma hakkının ve dolayısıyla yasanın daha da ciddi bir ihlalini oluşturur.
Okuyucularımızın ve özellikle Rekabet Kurumu yetkililerinin bu açıklamalarım karşısındaki görüşlerini Dergimize göndermeleri kanımca son derecede yararlı olacaktır.


Yüklə 331,29 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin