1- İsar (Fedakarlık)


Bölüm Adem’e (a.s) Vahyolan Şey



Yüklə 1,89 Mb.
səhifə38/76
tarix17.01.2019
ölçüsü1,89 Mb.
#98598
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   76

3782. Bölüm

Adem’e (a.s) Vahyolan Şey





  1. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah Tebareke ve Teala Adem’e (a.s) şöyle vahyetmiştir: “Ey Adem! Ben bütün iyilikleri dört kelimede senin için bir araya getirdim: Onlardan biri bana özgüdür, biri seninle ilgilidir, diğeri benim ve seninle ilgilidir ve diğeri de senin insanlarla olan ilişkinle ilintilidir. Ama bana özgü olan şey, bana kulluk etmen, bana bir şeyi ortak koşmamandır. Seninle ilgili olan şey ise, sana amellerinin karşılığında her şeyden daha fazla ihtiyaç duyduğun şeyi mükafat olarak vermemdir. Benim ve senin hakkında olan şey ise, senin dua etmen, benim de duana icabet etmemdir. Senin ile insanlar arasında olan şey ise kendin için hoşnut olduğun şeye insanlar için de hoşnut olmandır.”1

  2. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah Adem’e şöyle vahyetmiştir: “Benin tüm sözleri senin için dört kelimede bir araya getirdim.” O şöyle arzetti: “Ey Rabbim! O dört kelime nedir?” Allah şöyle buyurdu: “Biri benim, diğeri senin, biri benimle senin aramızdaki irtibat ile, biri de seninle insanlar arasında olan irtibat ile ilgili olandır.” O şöyle arzetti: “Ey Rabbim! Onları benim için söyle ki ben de bileyim.” Allah şöyle buyurdu: “Bana özgü olan şey, bana kulluk etmen ve hiçbir şeyi bana ortak koşmamandır. Sana özgü olan şey ise, kendisine her şeyden daha çok ihtiyaç duyduğun şeyi, sana amellerine karşılık olarak vermemdir. Benimle senin aramda olanı ise senin dua etmen, benim de o duana icabet etmemdir. Seninle insanlar arasında olanı ise, kendin için beğendiğini insanlar için de beğenmendir.”2

  3. Seyyid b. Tavus şöyle diyor: “İdris Nebi’nin (a.s) suhufunda Adem’in Peygamberimize, Ehl-i Beyt’ine ve ona selam olsun hakkında söz edilirken şu ifadeyi buldum: “Ramazan ayından yirmi yedi gün geçtikten sonraki Cuma akşamının son üçüncü bölümünde, Allah Süryani diliyle, harf parçaları şeklinde yirmi bir sayfa ona indirdi ve o Allah’ın dünyaya indirdiği ilk kitap idi. Allah bütün dillere bu kitapta yer vermiştir. Onda bir milyon dil vardı ki her dilin bir tek harfini diğer dilin ehli öğrenmedikçe bilemiyordu. Bu kitapta Allah’ın delilleri, farzları, şeraitleri, hükümleri sünnetleri ve hududları vardı.”3

  4. Selman şöyle diyor: “Allah Adem’i yaratınca şöyle buyurmuştur: “Ey Adem! Bir konu bana özgüdür, biri de sana özgüdür, biri benimle senin arandadır. Bana özgü olan şey, bana ibadet etmen ve bana hiçbir şeyi ortak koşmamandır. Sana özgü olan şey ise, yaptığın her şeye karşılık, sana mükafat vermem ve seni bağışlamamdır. Zira ben bağışlayan ve merhamet sahibi olanım. Seninle benim aramda olan şey ise, senin dua edip dilemen, benim de duana icabet edip bağışta bulunmamdır.”1

  5. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah Adem’i yeryüzüne gönderince o, Allah dilediği müddetçe yeryüzünde kaldı. Daha sonra çocukları ona şöyle dediler: “Ey baba! Konuş” Adem de kırk bin çocuğu ve torunları arasında, konuşma yaptı ve şöyle buyurdu: “Allah bana emretti ve şöyle buyurdu: “Ey Adem! Az konuş ki benim katıma geri dönesin.”2



502. Konu
En-Nubuvvet(2)

Nübüvvet(2)

2-İdris (a.s)


  • Bihar, 11/270, 9. Bölüm; Kasas-u İdris

  • Kenz'ul-Ummal, 11/489, İdris (a.s)












3783. Bölüm

İdris



Kur’an:

Kitapta İdris’i de zikret, çünkü o dosdoğru bir peygamberdi. Biz onu yüce bir yere yükselttik.” 1



İsmail, İdris ve Zülkifl hakkında anlattığımızı da an; onların her biri sabredenlerdendi. Onları rahmetimizin içine aldık; doğrusu onlar iyilerdendi.” 1

  1. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah İdris’e otuz sayfa nazil buyurmuştur.23

  2. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sehle mescidi İdris Peygamber’in (a.s) terzilik yaptığı evdir.”4

  3. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kufe’ye girdiğin zaman, Sehle mescidine git, orada namaz kıl, din ve dünya ihtiyaçlarını Allah’tan dile. Zira Sehle mescidi İdris’in (a.s) orada terzilik yaptığı ve namaz kıldığı evdir.”5

  4. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kalemle yazan ilk kimse İdris’tir.”6

  5. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ey Ebazer! Peygamberlerden dört kişi Süryani idiler: Adem, Şit, Uhnuh –ki bu ilk defa kalem ile yazan İdris’tir (a.s)- ve Nuh (a.s).”7

  6. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İdris’i çok ders okuduğu için İdris olarak adlandırmışlardır.”8



İdris Peygamberin (a.s) Kıssası



İdris (a.s), Kur’an’da sadece iki yerde zikredilmiştir. Birincisi, Meryem suresindedir ki şöyle buyurulmuştur: Kitapta İdris’i de zikret, çünkü o dosdoğru bir peygamberdi. Biz onu yüce bir yere yükselttik.9 Diğeri ise Enbiya suresindedir ki orada şöyle buyurulmaktadır: İsmail, İdris ve Zülkifl hakkında anlattığımızı da an; onların her biri sabredenlerdendi. Onları rahmetimizin içine aldık; doğrusu onlar iyilerdendi.”10

Allah bu ayetlerde İdris’i güzellikle anmakta ve onu övmektedir. Zira onu bir Peygamber, doğru konuşan bir kimse, sabredenlerden ve salihlerden saymakta ve de onun yüce bir makama yükseltildiği bildirilmektedir…

İdris (a.s) Hermis diye de anılmaktadır. Kafti, İhbar’ul-Ulema bi Ehbar’il-Hukema, kitabında İdris’in Biyografisi adı altında şöyle yazmaktadır: “İdris’in doğduğu yer ve nübuvvetinden önce kimden ilim öğrendiği hakkında hikmet sahipleri arasında görüş farklılığı vardır. Bir grubu şöyle demiştir: “O Mısır’da dünyaya gelmiş, adı da Hermis’ul-Heramise olarak konulmuştur. Doğduğu yerin adı ise Menf idi.” Ve hakeza şöyle demişlerdir: “Hermis kelimesi, Yunanca İrmis kelimesinin Arapçalaştırılmışıdır ve İrmis ise Ütarit anlamındadır.” Başka bir grubu ise şöyle demiştir: “Onun Yunanca adı Termis’tir ve İbranice Hunuh olup Arapça Uhnuh şekline bürünmüştür. Aziz ve celil olan Allah da apaçık Arapça olan kitabında onu İdris olarak adlandırmıştır.”

Bu grup ayrıca şöyle demişlerdir: “Onun öğretmeninin adı, Gusazimun idi ve bir görüşe göre de Mısırlı Uhsazimun idi. Ama bunun kim olduğunu söylememişlerdir. Sadece şunu demişlerdir: “O da Yunanlı ve Mısırlı Peygamberlerden biri idi.” Hakeza bu öğretmenin adının da ikinci Urin olduğunu söylemişlerdir. İdris Peygamber onların yanında üçüncü Urin şeklinde anılmıştır. Gusazimun ise çalışkan kimse anlmındadır ve hakeza şöyle demişlerdir: “Hermis Mısır diyarını terk etmiş, bütün yeryüzünü gezmiş, yeniden Mısır’a geri dönmüştür. Allah onu seksen iki yaşındayken kendi katıne yüceltmiştir.

Başka bir grubu ise şöyle demişlerdir: “İdris Babil de dünyaya gelmiştir. Orada büyüyüp gelişmiştir. Ömrünün başlangıcında, dedesinin dedesi olan Şit b. Adem’den ilim öğrenmiştir. Çünkü İdris, Yard’ın oğludur ve Yard da Mehlail b. Kıynan b. Enuş b. Şis’in oğludur. Şehristani şöyle diyor: “Eğsazimun, Şis’in bizzat kendisidir. İdris, büyüdüğü zaman Allah ona Nübuvvet makamını bağışladı. Bu yüzden de İdris günahkar insanları Adem’in ve Şis’in şeraitine muhalefet etmekten sakındırdı. Onlardan çok azı, kendisine itaat etti, çoğu ise ona muhalefet gösterdiler. Bu yüzden de onların arasından göç etmeyi kararlaştırdı ve kendi takipçilerine de göç emrini verdi. Ama vatanlarını terk etmek onlara ağır geldi ve İdris’e şöyle dediler: “Eğer gidersek, artık Babil gibi bir yeri nereden bulacağız?” Babil, Sıryani dilinde, nehir anlamındadır. Güya bu nehirden maksatları ise Dicle ve Fırat idi. İdris (a.s) onlara şöyle buyurdu: “Eğer Allah için hicret edecek olursak, Allah bize başka bir nehir verecektir.” Böylece İdris takipçileriyle birlikte Babil’i terk edip gitti. Sonunda Babilyun olarak adlandırılan bir yere vardılar. Orada Nil’i ve hiç kimsenin yaşamadığı bir vadiyi gördüler. İdris Nil’in kenarında durdu ve Allah’ı tesbih etti ve yanındakilerine şöyle buyurdu: “Babilyun” kelimesinin anlamı hakkında ihtilaf vardır. Bir görüşe göre, büyük nehir anlamındadır. Başka bir görüşe göre, “Sizin nehrinizin aynısıdır” anlamındadır. Başka bir görüşe ise, bereketli bir nehir anlamındadır. Bazıları ise şöyle demişlerdir: “Yun” kelimesi Süryanice dilinde Arapça dilindeki mübalağa anlamını ifade eden Ef’al kelimesi gibidir. O halde Babilyun daha büyük nehir anlamındadır. Ondan sonra da bu bölge bütün millet ve kavimler arasında Babilyun olarak adlandırılmıştır. Sadece Araplar orayı tufandan sonra da orada konaklayan Mısr b. Ham’a isnat ederek, Iklım-i Mısr olarak adlandırmaktadırlar. Bütün bunlara rağmen, Allah her şeyi daha iyi bilir. İdris ve beraberindekiler Mısır’da ikamet ettiler, insanlara iyiliği emrettiler, onları çirkinlikten sakındırdılar. Aziz ve celil olan Allah’a itaate davet ettiler. Onun zamanında insanlar yetmiş iki dilde konuşuyorlardı. Allah tümünün dilini İdris’e öğretti ki her gruba onların diliyle eğitim versin. O insanlara şehir yapma, şehirleşme ve bayındırlık ilmini öğretti. Her şehirden ilim talipleri onun etrafına birikti. İdris onlara şehir idareciliğini öğretti ve temellerini kendilerine tesbit etti. Her grup ve millet kendi topraklarında bir takım şehirler bina ettiler. İdris zamanında yapılan şehirlerin sayısı, yüz seksen sekiz idi. Onların en küçüğünü ise Reha şehri teşkil ediyordu. Aynı şekilde öğrencilerine çeşitli ilimler de öğretmiştir.

İdris hikmet ve yıldızlar ilmini tahsil eden ilk kimsedir. Zira aziz ve celil olan Allah, gökyüzünün sırrını, terkibini, yıldızların toplanma noktasını ona bildirdi. Hakeza yılları hesaplamayı ve hesap ilmini de ona öğretti. Eğer böyle olmasaydı, asla insanın zihni araştırma ile bu ilimlere ulaşamazdı.

İdris (a.s) her iklim ve bölgede, o bölge halkına layık olan bir takım sünnetler ve kanunlar ortaya koydu, yeryüzünü dört kısma ayırdı. Her kısmı için bir padişah taktir etti. Onların orada siyaset ve işleri idare etmesini istedi. Her padişahı kendi bölgesindeki halka, sonradan bazısının adını anacağımız şeraite bağlı kalmakla görevlendirdi. Yöneticilik makamını üstlenen dört yöneticinin adları şunlardır: Merhametli kimse anlamına gelen İlaves, ikincisi ise Evs, üçüncüsü ise Seklebyus, dördüncüsü ise Evs Amun’dur. Bir görüşe göre de İlaves, Amun ve başka bir görüşe ise Amun şahın kendisi olan Yesiluhes’tir.”

Bu Kafti’nin ihtiyaç ölçüsünce aktardığımız sözleri idi.

Bunlar da tarihten önce bize ulaşan bir takım rivayetler ve haberlerdir. Elbette bunlara da fazla itimat etmek mümkün değildir. Ama gördüğümüz gibi, onun adı, nesilden nesile filozoflar ve alimler arasında diri kalmış, onu büyük saymışlar, makamına saygı göstermişlerdir. İlmin kökleri ona ulaşmaktadır. Bunlar da göstermektedir ki İdris (a.s) ilmin en eski öncülerinden olup insanlık dünyasını delile dayalı düşüncelere, tartışmalarda dikkate ve ilahi marifetleri araştırma meydanına çekmiştir ve belki de onların ilkidir.1

Bak. El-Mehebbet (2), 665. Bölüm, 3132. Hadis




502. Konu
En-Nübüvvet(2)

Nübüvvet

3-Nuh (a.s)


  • Bihar, 11/285, 1. Bölüm, s. 290, 2. Bölüm, s. 294, 3. Bölüm; Kasas-u Nuh

  • Kenz'ul-Ummal, 11/512, c. 12/476, Nuh (a.s)











Yüklə 1,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin