İnsan âleminin âhiret âlemine çeşitli yönlerle benzerlik ve ortaklıklarını
bildirir.
Ey aziz, malûm olsun, ki, ârifler demişlerdir ki: Peygamberlerin (selam
onlara olsun) rumuzlarının bir münasebeti, yani insan âleminin bekâ âlemine
bir benzerliği budur ki, beka âleminin giriş yeri olan ölüme misal, insan
âlemidir. Birinci, gıdanın hazmıdır. Bedenin yok olmasına misal, ikinci
hazmdır. İkincisi neşveye misal, üçüncü hazımdır ki, halis kan vücut bulur.
Cesetlerin haşrine misal, dördüncü hazımdır ki, menî hâsıl olur. Maşheşe
misal, babanın sülbüdür ki, meni onda toplanır. Hesap, kitab ve mizana
misal, nutfe cevherinde hâsıl olan felek konumlarının tesirleridir. Sırata
misal, babanın mesane yoludur. Cehenneme misal, fercin içidir. Kevsere
misal, ananın nutfesidir. Cennete misal, rahimdir ki, onda nimet türleri
olan his ve kuvvetler ile hayat ve can bulur. Mevla'ya kavuşmaya misal,
ondan doğmaktır ki, insanın güzellik ve cemalini görüp, yerin diyarına
hayran olur.
Bir benzerliği budur ki, ölüme misal, uykudur. Şeytana misal, vehmetmedir.
Berzaha misal, rüyadır. Melekûta misal, sadık rüyadır. Mezara misal, göğsün
içidir. Münker ve nekire misal, tedbir ve ihtiyardır. Kabir karanlığına
misal, Hak'dan gaflettir. Kabir azabına misal, kendini bilmemektir. Kabir
nuruna misal, gönül huzurudur. Kabir nimetine misal, kendini bilmektir.
İsrafil'e misal, İlâhî aşktır. Sura misal, insan boğazıdır. Mahşere misal,
müşterek histir. amel defterine misal, hafıza kuvvetidir. Mizana misal,
nazarî akıldır. Sırata misal, fikretmedir. Cehenneme misal, tabiat
zindanıdır. Zebanilere misal, kötü ahlaktır. Acıklı azaba misal, şirk ve
hevadır. Masivayla şuğullanmaktır. İtiraz ve şikayettir. Zira ki hep edip
eyleyen bir Mevla'dır. Kevser havuzuna misal, muhabbet şarabıdır. Cennet-i
âlâya misal ârifin kalbidir. Huri ve gılmana misal, güzel ahlaktır. Dört
nehre misal, ilim suyu, ilim sütü, rıza balı ve aşk şarabıdır. Ebedî nimete
misal, çoklukta teklik bulmaktır ki, toplulukta halvettir.
BEYT
Ebediyet nimeti helâldir
Elini ve dudağını dünya nimetlerine sürmeyene
Mevla'ya kavuşmaya misal, hakiki fakrı bulup, fâni olmaktır. Sidreye misal,
insanın başı ve yüzüdür. Tuba ağacına misal, kadınların saçıdır. Süslü
tubaya misal, düzenli beden uzuvlarıdır. Zira ki eller, ayaklar ve
parmaklar, turbanın alları gibi aşağıya doğrudur. Levh-i mahfuza misal,
hâfıza kuvvetidir. Kaleme misal, hayal kuvvetidir. Geniş kürsiye misal,
dimağın tamıdır. Onda olan yerde ve gökte bulunan meleklere misal, bedenin
his ve kuvvetleridir. Büyük arşa misal, kâmil insanın sırrıdır. O Hak'ka
ulaşıcıdır.
BEYT
Gönül tahtı mamur ve hevadan pak oldu
Rahman olan Allah, arş üzerine hükümrandır.
Hak Taâlâ'nın misali olmaz ki, insan ruhuna misal ola. Nitekim Kur'an'da:
'Hiç bir şey onun misli olmadı,'(42/9) buyurmuştur. Allah'ın misilden
münezzeh olduğunu duyurmuştur.
NAZM
Ey gönül sendedir ol kaf-ı kanaat sende
Sendedir akl ü edeb nutk ü belagat sende
Sendedir baht-ı âla necm-i saadet sende
Sendedir ilm-i ledün remz-i beşaret sende
Sendedir sırr-ı Hüda bâr-ı emanet sende
Sendedir genc-i nihan ayn-ı keramet sende
Sendedir dürr-ü kan-ı kerem zât-ı hidayet sende
Sendedir hamr-ı ezel sekr ü feragat sende
Var iken tanı özün bunca feraset sende
Sendedir nur-u Hüda lütf ü inayet sende
Hâsılı sendedir ol gayet-i gayet sende
Sendedir dürlü hüner dürlü maharet sende
Sendedir zabt ile rabt emre itaat sende
Sendedir hulk-ı cihan cümle imaret sende
Sendedir bahr ile ber cümle vilayet sende
Bu cihan varlığı hoş buldu nihayet sende
Varlığın aşka değiş eyle ferağat sen de
Sendedir dûzih-i sûzan dahi cennet sende
Sendedir iki cihan mülkü tamamet sende
Gafil olma gözün aç âlem-i kübra sensin
Sidre ü levh üalem arş-ı mualla sensin
(Ey gönül, o kanaat dağı sendedir. Akıl ve edeb, konuşma belagati sende.
Sendedir aşk ile can, güzellik ve melahat. Saadet yıldızı ve yüce baht
sendedir. Müjde remzi ve ledün ilmi sendedir. Hüda'nın sırrı ve binler
emanet sendedir. Keramet pınarı, gizli hazine sendedir. Hidayet verici zat,
kerem ve kâm incisi sendedir. Ezel şarabı, sekr ve feragat sendedir. Sende
bunca feraset varken özünü tanı. Hüda'nın nuru, lütfu ve inayeti sendedir.
Hâsılı, o gayelerin gayesi sendedir. Türlü hüner, türlü maharet sendedir.
Zabt ile rabt ve emre itaat sendedir. Cihanın halkı ve bütün imaret
sendedir. Kararlar, denizler ve bütün beldeler hep sendedir. Bu cihan
varlığı, sende nihayet buldu. Varlığını aşka değiş, sen de feragat eyle.
Cehennem ateşi ve cennet sendedir. İki cihan mülkünün tamamı sendedir.
Gafil olma, gözünü aç, büyük âlem sensin. Sidre, levh, kalem ve arş
sensin.)
45-BÖLÜM:045:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Muhafazası lazım olan cânın bileşik uzuvlarının mahiyet, yer ve
menfaatlerini; insan bedeninin sıhhatinin esaslarını; bazı münferit gıda ve
ilaçların tabiat ve hükümlerini; bazı yiyecek ve meyvelerin fayda ve
faziletlerini; insan vücudunu ısıtan ve güzelleştiren bazı elbisenin şekil
ve renklerini onbir madde ile bildirir.
Birinci Madde
Ruhun, muhafazası lazım gelen bileşik uzuvlarının mahiyet, yer ve
menfaatlerini bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, tabibler demişlerdir ki: insan bedeninde bulunan
canın bileşik uzuvları, bu sayılandır ki: Dimağ, gözler, kulaklar, dil,
akçiğer, kalb, diyafram, göğüs, mide, bağırsaklar, karaciğer, safra, dalak,
böbrekler, mesane, husyeler, kamış ve kadınlarda rahim ve memelerdir.
Bunların hepsi, muhafazası vâcib olandır.
Dimağ (beyin): Yumuşak ve bağımlı bir cevherdir ki, rengi beyaz
bulunmuştur. O, atar ve toplar damarların özünden, dimağın anası olan zardan
ve kafatasına bitişik olan zardan bileşmiştir. Dimağın yapısı bir üçgene
benzer ki, onun tabanı başın ön tarafında, iki kenarı ile kuşatılmış olan
açıları başın arka nahiyesinde kılınmıştır. Bedenin his ve hareketi, dimağ
ile tamamlanmıştır ki, beden hisleri yumuşak sinirler ve uzuvların
hareketleri, sert sinirler vasıtasıyle bulunmuştur. Hikmetleri yukarıda
bilinmiştir.
Gözler: İkisinden her birisi yedişer tabakadan ve üçer rutubetten
bileşmiştir. Toplamı, on tabaka demekle bilinmiştir. Birinci tabaka,
mültehimedir ki, havaya temas eden tabakadır. İkinci tabaka, kariniyyedir
ki mültehimeden sonradır. O, renksiz yaratılmıştır ki, altında olan
tabakanın rengiyle renkli kılınmıştır. Üçüncü tabaka, ayniyyedir ki, ya
siyah veya şehlâdır. Ya sarı veya mavidir. Mültehimenin altında, rengiyle
benzeşmiş zehradır. Ayniyye tabakasından sonra beyaz rutubettir ki, şeffaf
ve berraktır. bundan sonra camsı rutubettir ki, erimiş cama benzer. Beşinci
tabaka, şebekiyedir ki, camsı rutubetten sonradır. altıncı tabaka,
meşimiyedir ki, ona benzemiştir. Yedinci tabaka, salbeyidir ki, hepsinden
sert ve göz kemiğine bitişik bulunmuştur. Bu tabakaların faydaları uzun
bir zeyl olduğundan, kısa geçilmiştir.
Kulaklar: İkisinden her birisi sadece et, kıkırdak ve hassas sinirden
bileşmiştir. Menfaatleri, sesi kabul etmek bilinmiştir.
Dil: Et, atar ve toplar damarlar ile hassas sinirden ve yemek borusuna
bitişik olan zardan bileşmiştir. Menfaati, yemeğin tadını almak, lokmayı
çevirmek, kelamı eda etmek ve yutmayı tamamlamak bulunmuştur.
Akciğer: Kırmızı gül renginde olan etten ve kendi borusunun
kıkırdaklarından ve yürekten biten atar damarlardan bileşmiştir. Akciğer,
kendi zatında hissizdir. Lakin zarının az bir hissi vardır. Bunun menfaati,
yürekte doğan tabii hareketten bedeni revaçlandırmak bilinmiştir.
Yürek: Kozalak şeklinde koni bir cisimdir ki, tabanı göğsün ortasında,
tepesi sol tarafta konulmuştur. Rengi kırmızı nar bulunmuştur. O, latif et
ile sert zardan bileşmiştir. O, tabii hareketin menbaı bilinmiştir. Onun
iki karıncığı vardır ki, sağ karıncığı, az ruh ve çok kan ile dolu olmuştur.
Onun kanalları vardır ki, onlarla yürekten akciğer tarafına gıda gidip,
akciğerden yüreğe ferah hava gelmiştir. Onun sol karıncığı, az kan ve çok
ruh ile dolmuştur. O, atardamarların bitiş yeri olmuştur.
Diyafram yani göğüs perdesi: Sağlam et, hassas ve hareketli sinirden
bileşmiştir. Bunun menfaati, göğsün yayılması ve büzülmesi bulunmuştur.
Mide: Yumru bir organdır ki, et, sinir, atar ve toplar damarlardan
bileşmiştir. O, üç cüze bölünmüştür. Bir cüzüne yemek borusu, birine mide
ağzı ve birine mide dibi denilmiştir. Yemek borusu, ağızdan gelip, bağır
kemiği bitiminde son bulmuştur. Mide ağzı, yemek borusu bitimindedir ki,
etsiz kılınmıştır. Mide dibi, etli yaratılmıştır. Yeri, göbeğin üstüdür.
Midenin menfaati, gıdayı hazmetme bilinmiştir.
Bağırsaklar: Katlanmış hassas sinirsi cisimler bulunmuştur. Sinri, yağ, atar
ve toplar damarlardan bileşmişlerdir. Bunlar sayıca yedidir ki; birine
kapakçık, birine oniki parmak, birine tutucu, birine ince, birine eğri,
birine kolon ve birine düz denilmiştir. Düz barsak, makat halkasına
bitişiktir. Bunların menfaatleri artık gıdayı atmak bilinmiştir.
Karaciğer: Et, atar ve toplar damarlar ile kendini örten zardan
bileşmiştir. Bunun kendi zatında hissi olmayıp, zarının hissi çok
bulunmuştur. Bunun rengi, donmuş kana benzetilmiştir. Karaciğer ki,
kandamarlarının bitişik yeri bulunmuştur. Bunun yeri, sağ tarafta uygundur.
Dışı, arka kaburgalara bitişik, içi mideye mutabık, üstü göğüs diyaframına
yetişik, altı, leğen kemiğine ulaşık bulunmuştur. Bunun menfaati, uzuvlara
gıda vermek için, kan üretmek bilinmiştir.
Safra: Karaciğere yapışık yaratılmıştır. O, safra (öd) kesesi kılınmıştır.
Bunun menfaati, safrayı, karaciğerden çekmek bilinmiştir.
Dalak: Boğumlu bir cisimdir ki, et ve atardamarlardan bileşmiştir. Rengi,
karaciğere benzer bulunmuştur. Kendi zatında hissi olmayıp, zarı hassas
kılınmıştır. Bunun yeri, sol tarafta, arka kaburgalar ile midenin arasında
tayin olunmuştur. Siyah köpüğe kese bulunmuştur. Bunun menfaati, o ödü
karaciğerden kendine çekmek bilinmiştir.
Böbrekler: İkisinden her birisi, az kırmızı olan sert et ile çok yağdan ve
atar damarlardan bileşmiştir. Böbrek ki, onun kendi nefsinde hissi olmayıp,
zarının hissi çok bulunmuştur. Bunun yeri, sırtın altında kılınmıştır.
Menfaati, ciğerden idrarı çekip, mesaneye akıtmak bilinmiştir.
Mesâne: Damarlar ile katlanmış sinirsel bir cisimden ve atar damarlardan
bileşmiştir. Bunun yeri, makat ile kasık arası bulunmuştur. Menfaati,
idrarı toplama ve dışarı atma bilinmiştir.
Husyeler: İkisinden her birisi, yağlı beyaz etten ve çok sayıda
atardamardan bileşmiştir. Menfaatleri, meniyi pişirip, oluşturmak
bulunmuştur.
Kamış: Az etten, çok sayıda atar ve toplar damardan bileşmiştir. Menfaati,
yukarıda uzuvların hikmeti bahsinde bilinmiştir.
Rahim: Sinirsel bir cisimdir ki, kadınlarda yaratılmıştır. Yeri, düz
barsak, göbek ve mesâne arasında kılınmıştır. Onun boynu uzun olup, ferce
ulaşıp, dibinde iki husye konulmuştur. Menfaati, nutfeyi çekme ve cenini
koruma bulunmuştur.
Kadın memeleri: İkisinden her birisi yumuşak et, beyaz yağ, çok sayıda atar
ve toplar damarlardan bileşmiştir. Yeri, sinenin dışında, müşahede
kılınmıştır. Menfaati, kanı pişirmek ve süt oluşturmak bilinmiştir.
İşte böyle sanat şaheseri bir binayı, sınıf sınıf imaretlerle tamir edip
güzelleştirmek, dışını ve içini türlü kemallerle süsleyip, güzelleştirmek,
hepsinden daha önemli ve lüzumlu bulunmuştur. Bu sanatları hayretten nice
yüz ibret alınmıştır. (İnsanı en güzel biçimde yaratan, hakîm, musavvir,
bâri ve hâlik olan Allah münezzehtir. Yaratıcıların en güzeli Allah ne
yücedir!)
Dostları ilə paylaş: |