1-BÖLÜM: İtabin mukaddimesi



Yüklə 2,9 Mb.
səhifə75/77
tarix29.10.2017
ölçüsü2,9 Mb.
#21171
1   ...   69   70   71   72   73   74   75   76   77

Altıncı Madde


 

Ufukların ve nefslerin birbirine tatbik olunduğunu, insan âlemi şeklinin

büyük âlemin yapısının aksi kılındığını ve iki âlemin gönül âleminde

tamamen bulunduğunu bildirir.

 

Ey aziz, malûm olsun ki, ârifler demişlerdir ki: Her yönden afâka her



vecihle nefsler uygun ve mutabık bulunmuştur. Zira ki, bütün âlemin bazı

cüzleri açık, bazı cüzleri gizli kılınmıştır. Açıktakiler, dokuz felekler,

dört unsur ve üç bileşiktir. Gizli olanlar, on akıl, dokuz nefstir. İnsanın

dahi dışı ve için vardır ki, dışı beden uzuvlarının hepsidir. İçi, on

histir ki, bütün eşyayı idrak edendir. Şu halde insan vücudu cihan

kitabıdır. Bir mecmua kılınmıştır ki, âlemde her ne bulunmuşsa, bir insanda

da bulunmuştur. Bu insan sureti, bir küçük âlemdir ki, büyük âlemde bulunan

feleklerin ve unsurların benzerleri, onda da bulunmuştur. Nitekim defalarca

açıklanmıştır. Lakin bu küçük âlem, büyük âlemin yapısı aksince

bilinmiştir. Zira ki, büyük âlemin dış kabuğu çevresi hududu bulunan atlas

feleğidir ki, şeriatçıların dili ile en büyük yerdir. Onun içinde burçlar

feleğidir ki, o kürsüden ibarettir. Onun içinde zühal feleğidir, onun

içinde müşteri feleğidir. Onun içinde merih feleğidir. Onun altında güneş

feleğidir. Onun altında zühre feleğidir. Onun altında utarit feleğidir.

Ondan içeri ay feleğidir. Onun içinde su küresidir. Onun içinde âlemin iç

dudağı olan toprak küresidir ki, büyük âlemin yapı ve şekli böyledir.

İnsan âleminin yapı ve şekli onun aksidir. Zira ki, bunun kuşatıcı kabuğu

topraktır ki, bu bedenin derisidir. Onun içinde sudur ki, kandır Onun

içinde havadır ki canın buharıdır. Onun içinde ateştir ki, yürekte hayvanî

ruhtur. Onun içinde yedi yedi göktür ki, kalbin yedi tavrıdır. Gönül içinde

insanî ruhtur ki, onun dışı kürsi ve içi Rahman'ın Arş'ıdır. Zira ki,,

âriflerin kalbe Hazret-i Rahman'ın evidir. Nitekim Hak Taâlâ: 'Yere göğe

sığmam, lakin vera' sahibi mü'min kulumun kalbine sığarım,' buyurmuştur. Bu

insan ruhu, en büyük âlem olduğunu duyurmuştur. Şu halde bu Hazreti insan,

mânâda en büyük âlemdir. Gerçi surette en küçük âlemdir. Ruh ile âlemin

babasıdır. Gerçi bedenle insanın çocuğudur. Huzur ile hepsinden öncedir.

Gerçi meydana gelişle hepsinden sonradır. Meselâ: Büyük âlem cüz'leri ile

bir ağaçtır ki, insan âlemi ondan vücuda gelmiş meyvedir. Şu halde âlemin

son gayesi bu insan türüdür. Nitekim ağacın aslı meyvenin çekirdeğidir.

Bunun gibi cihanın aslı, bu insan ruhudur. Nitekim ağacın neticesi

ortadadır. Onun gibi âlemin sonucu insan bedenidir. Nitekim her meyvenin

çekirdeklerinde kendi ağacı topluca mevcuttur. Onun gibi bu insan ruhunda

bütün kâinat toplu olarak mevcuttur. Nitekim meyvenin vücudu, dalların

olgunluğu sonucudur. Onun gibi insanın vücudu esasların mizası sonucudur.

Nitekim meyvenin cüz'leri ağacın bütün cüz'lerinden yükselip, tepesinden

ortaya çıkmıştır. Onun gibi insan vücudunun cüz'leri bütün cihan

cüz'lerinin yükseklerinden geçme ve alçaklarından yükselme ile her

cüz'ünden bir menfaat, bir zarar ve bir özellik alıp, hepsini toplayarak

ortaya çıkmıştır. Feyz kabulüne istidatlı olup, bu derece ile sair

yaratıklar arasında tek olup, bunca kerem, fazilet ve en güzel şekil ile bu

yüksekliğe yetmiştir.

BEYT


Çâr unsurdan mürekkep nefs-i vâhittir cihân

Sen gerek âdem-i hayal eyle, gerek âlem hayal eyle

(Dört unsurdan bileşmiş tek nefstir cihân, sen ister insan hayal et, ister

âlem hayal et.)

BEYT

İki görmek şaşılıktır, gayr-ı bilmek ayn-ı ceh!



ålemi hem âdemi bir kendi nefsin buldu eh!

(İki görmek şaşılıktır. Başka bilmek göz yanılmasıdır. årifler, âlemi de

insanı da sadece kendi nefsi buldu.)

Çünkü cihanın başlangıcı ve aslı bu insan ruhu bulunmuştur. Cihanın dönüş

yeri yine bu ruh kılınmıştır. Zira ki, bu insanî ruh, ilâhi aşkın feyzi

bilinmiştir. Halbuki ilâhi aşk küllî akıl ve izâfî ruhtur. Küllî akıl ise

bütün cihan cüz'lerini kuşatıcıdır. Her anda bütün işleri tedbir edicidir.

Şimdi nefsi böyle müşahade eden ârif, Mevlâ'sını bilmiştir; cihana can olup

ebedi hayat bulmuştur. Büyük âlemi gönlünde görüp, en büyük âlem olmuştur.

Nitekim bir ârif, bu mânâyı eda kılmıştır:

NAZM

Devan sendedir, şuurunda değilsin İlacın senden, görmüyorsun



Cisminin küçük olduğunu sanırsın En Büyük âlem sende toplanmıştır.

 

Yedinci Madde

 

İnsanın iç ve dışının, cihanın iç ve dışına uygun olduğu hâkimâne bildirir.

 

Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: İnsana önce kendi



nefsini bilmek lâzımdır. İç ve dışı ne hakikat ve yaratılışta, ne

özellikler taşımakta. Ta ki bu sanattan sanatkârını bilip, onun isim ve

fiillerini, tecelli ve tasarruflarını âlemin içinde ve dışında bula.

Nefsinden, Rabbine gönül yolundan dönüşle revan ola. Ona eşyanın

hakikatleri ve mânanın incelikleri açık ola. Huzur ve ünsiyet ile ebedî

kala. Zira ki insan suretinde bir küçük âlemdir ki, ondan dışta bulunan

büyük âlemdir. Çünkü büyük âlemde her ne var ise, onun benzeri bu küçük

âlemde de bulunmuştur. Nitekim büyük âlemin, dört denizi bilinmiştir. Onun

gibi insan âleminin dahi dört denizi bulunup, ona uydurulmuştur. Büyük

âlemin dört denizi: Gizli hazine sevgisi, ilk cevher, melekût âlemi ve mülk

âlemidir. İnsan âleminin dört denizi: Baba sülbünde meni, ana rahminde

nutfe, iç ruh ve dış bedendir. Çünkü Hak Teâlâ ezeli sevgisiyle: 'Ben gizli

bir hazine idim, bilinmeyi sevdim,' buyurmuştur. Yani sevgi, âlemin

yaratılma esası olduğunu duyurmuştur. O ilâhî sevgi, büyük âlemin cevher

vücuda gelmiştir. O, büyük âlemin ikinci denizi olmuştur. O cevherin içi ve

dışı vardır ki, içinden felekler ve unsurların hayatı hâsıl olmuştur. O,

melekût âlemidir ki, büyük âlemin üçüncü denizidir. O cevherin dışından

felekler ve unsurlar olan basit cisimler vücuda gelmiştir. O, mülk âlemidir

ki, büyük âlemin dördüncü denizi olmuştur. Onun dört denizi bununla son

bulmuştur.

Yedi gezegen feleğine yüksek babalar; unsurlara ve dört tabiata aşağı

analar denilmiştir. Bu babalar ve analar sürekli hareket kılmaktadır.

Bunlardan üç bileşik vücuda gelmektedir. Nitekim Hak Taâlâ: 'Nun ve kalem,

bir de yazdıklarına andolsun,' /63/1), buyurmuştur. Yani (nun) gizli hazine

sevgisi, (kalem) ilk cevher, (yazdıkları) mülk âleminin müfredatı ve

melekût âleminin mücerretleri olduğunu duyurmuştur. Fertler ile mücerretler

an an yazılmadadır. O yazılmadan, bu bileşik cisimler vücuda gelmededir ki,

bunlar kitabın kelimeleri benzeri hikmetle düzen bulmuştur. İlâhî kelimeler

sonsuz olduğunu, Hak Taâlâ bize lütûyle duyurmuştur. Nitekim Kur'an'da:

'Allah'ın kelimeleri tükenmez,' (31/27), buyurmuştur.

NAZM

Aya nice bir devr ide bu çâr anâsır Kim ona ne evvel ola malûm ve ne âhir



Kâh eyleyeler âlem-i tefridde seyran Kâhi olalar âlem-i terkibde sâir

Tefridde çâr ola ve nâçâr ola devri Terkibe gelince se mevalid ola zâhir

Bu cümle mezahirde ola muteber İnsanın ola cümle tufeylisi mezahir insan

İnsan âleminin yaratılış mâyesi, baba sülbünde olan menidir ki, o, onun

evvelki denizi bulunmuştur. Birinci cevher, ana rahminde bulunan nutfedir

ki, o, onun ikinci denizi bilinmiştir. Nutfenin iç ve dışı vardır ki,

melekût ve mülk âlemlerine tatbik olunmuştur. Nutfenin içinden ceninin his

ve kuvvetleri hâsıl olmşutur ki, onun üçüncü denizi kılınmıştır. Dışından

cüz ve uzuvları vücuda gelmiştir ki, onun dördüncü denizi itibar

olunmuştur. İnsan âleminin dahi dört denizi bununla son bulmuştur. Zira ki

meni, baba sülbünde gizli iken, salt sevgi idi. Ondan bir hareketle ortaya

çıkıp, ana rahminde birinci cevher olmuştur ki, iç ve dışı, doğanın can ve

cismi olup, insan âlemi vücuda gelmiştir. Büyük âlem, bu insan âlemine

hizmetçi ve dalkavuk olmuştur.

NAZM

Nedir hikayet-i leylî ki doldu arsa-i hak



Ne idi halet-i mecnun-u mest damen-i çak

Şarab-ı aşk idi nuş etti hüsn-ü leylîden

Zehi şarab-ı mustafa zehi piyale-i pâk

Cemal ü aşk-ı hüdadan bulur bu mevcudât

İlâhî ente ilahî ve la ilahe sivak

Cihan mezahir-i sun'-u sıfat-ı Mevladır

Bu seyr zevkin eder can-ı ârif çâlâk

Velik mazhar-ı insan ki hâs mazhar odur

Kıyas olunmaz ona gayri mazhar et hâşâk

Felek-i mülkte yoğ insan misali bir cevher

Hezâr bâr aradım onu bulmuşum derrâk

Kemal-i illet-i gaiye nev-i insandır

Delil Hakkı edersen taleb oku levlâk

(Leyla hikayesi nedir ki, yeryüzü doldu? Ni idi mest olmuş ve eteği

parçalanmış Mecnun'un hali? Leyla'nın güzelliğinden içtiği aşk şarabıydı.

Mustafa'nın şarabı ne hoş, pâk piyale ne hoş! Güzelliği ve aşkı Hüda'dan

bulur bu varlıklar. ilahî, sensin İlah, senden gayri ilah yok. Cihan,

Mevla'nın sanat ve sıfatlarının tezahürüdür. Arifin hareketli canı, bu seyr

zevkini eder. lakin insanın ortaya çıkışı ki, has mazhar odur. Görünen

hiçbir şey ona kıyas olunmaz. Mülk feleğinde insan benzeri bir cevher yok.

Binlerce kez aradım onu, bulmuşum onu süratli idrak edici. Bu sebebin

kemalinin gayesi, insan türüdür. Hakkı, delil istersen, oku 'levlak'

hadisini.)

 


Yüklə 2,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   69   70   71   72   73   74   75   76   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin