YARADAN’IN ADI İLE; PİR SULTAN ABDAL
Tarih boyunca idare edenlerle idare edilenler arasındaki çekişme bitmek tükenmez şekilde sürüp gitmekte olup daha da devam edecektir kanaatimce. İşte buna misal olarak yaşanmış olaylardan bir tanesini anlatmağa çalışacağım.
Olayın kahramanları alevi bektaşisi Pir Sultan ABDAL ile devrin yetkili kişisi Hızır paşadır.
Devir 1542- 1578 tahmini Prof. Dr. Fuat Köprülü’ye göre ve Prof. Dr. A. Baki Gölpınarlı’da bunu doğrulamaktadır.
Hızır paşa Sivas ile Hafik arasında bulunan Sofular köyündedir. Bu köyde eskiden alevi köyüdür fakat zamanla köy Sünnileşmiş. Hızır Paşa da kalkıp Pir Sultan Abdalın köyü olan Banaz’a gelmiş ve bir müddet sultanın çırağı ve sonradan müridi olarak Banaz’da kalmış, BANAZ günümüzde Çamşıhı adı ile Divriğe bağlıdır. Buraya Çam Koru’da denir.
Bu arada Hızır Paşa Pir Sultan Abdala demiş ki pirim bana nefes et de makama geçeyim. Büyük adam olayım. Pir Sultan’da ulan Hızır ben dua ederim sen büyük adam olursun ama gelir beni ararsın demiş. Hızır Pir Sulta’nın himmeti ile vezir paşa olmuş ve Sivas’a vali olarak gelmiş.
İlk iş Pir Sultan’ı huzuruna çağırmak olmuş, Hızır Paşa eski şeyhine hürmette kusur etmemiş. Nefis yemekler ikram etmiş fakat Pir Sultan bunları yememiş. Paşa bunun sebebini sorunca sen zina ettin, haram yedin, yetimlerin ahını aldın. Haram para ile alınan yemekleri ben değil köpeklerim dahi yemez. Paşa hiddet etmiş Pir Sultan Sivas’tan paşanın konağından Banaz’daki iki köpeğine seslenmiş, köpekler gelmişler önlerine Pir Sultan yemek dolu tepsileri sürmüş köpekler dokunmamışlar bile. Bu hakarete paşa çok kızmış.
Pir Sultan’ı Sivas’ın toprak kalesine hapsetmiş. Lakin yine ne olsa eski şeyhine kıymak istememiş ona haber göndermiş. Huzura çağırtmış eğer içinde şahın adı geçmeyen üç deme söylersen seni affedeceğim demiş Pir Sultan’da peki demiş ve aşağıdaki üç şiiri söylemiş.
Hızır paşa bizi berdar etmeden
Açılın kapılar şaha gidelim
Siyaset günleri gelip yetmeden
Açılın kapılar şaha gidelim
Kul olayım kalem tutan eline
Katip ahvalimi şaha böyle yaz
Şekerler ezeyim şirin diline
Katip ahvalimi şaha böyle yaz
Karşıda görünen ne güzel yayla
Bir dem süremedim giderim böyle
Ala gözlü pirim sen hımmet eyle
Ben de bu yayladan şaha giderim
Pir Sultan’ın böyle meydan okuması Hızır Paşa’yı büsbütün
Gazaba getirmiş ve Pir Sultan’ın asılmasını emretmiş. Bir gece Pir Sultan’ı asmağa götürmüşler o dar ağacına giderken şu şiiri söylemiş.
Bize Banaz’da Pir Sultan derler
Biz kem kişide bellemesinler
Paşa hademine tembih eylesin
Kolum çekip ellim bağlamasınlar
Pir Sultan asılırken herkes onu taşlasın diye Hızır Paşa’dan emir çıkmış. Pir Sultan’ın bir ahbabı da emre itaate mecbur kalmış. Fakat taş atmağa kıyamadığından bir gül atmış. Bunu gören Pir Sultan şunları söylemiş.
Şu kanlı zalimin ettiği işler
Garip bülbül gibi zareler beni
Yağmur gibi yağar başıma taşlar
Dostun attığı gül paralar beni
Öldürüleceğini bile, bile insanlara iyilik etmeyi sürdüren gönlü
Sevgi dolu kişiler her zaman var olmuştur ve daima da olacaktır.
Dostlara selam olsun
Abdal; Eskiden bazı gezgin dervişlere verilen ad.
“Dağ yürümezse Abdal yürür” ata sözü
MUKADDİME
Hayatta yüksek tahsil yapamamış olmam hale içimde bir uktedir. Bununla beraber bu özlemimi çocuklarımın yüksek tahsilli olması gidermektedir.
İki hanımdan 3 kız, 3 erkek olmak üzere 6 çocuğum vardır.
Bunların hepsinin diploması eşi, aşı, çevresi, itibarı ve saygınlıkları vardır. Benim de bir sosyal kuruluşta üyeliğim bulunmaktadır. Fakat herkesin bildiği gibi bu kurumun olanakları yaşantıma yetmemektedir.
Yaşantımın aşude olmasını iki çocuğum temin etmektedir. S. Ahmet ve M. Kurtuluş; Bunlar bana ay be ay belli bir kaynak sağlarlar ve bunu da bana
danışarak yaparlar ama her halükarda bu kaynak yetmemesi halinde ve istemim halinde derhal karşılanır. Herkesin çocukları ile Tanrı benim çocuklarımı da korusun.
Başta anlattığım gibi yüksek tahsil yapamamamın çok sıkıntısını çektim. Bunu çocuklarımın yaptığı işlem ve müeyyidelerden anlıyorum.
Hayatta ataerkil usullerle aldım verdim olmuyor. Çünkü karşınızdaki kişiler hileci olabiliyorlar ve bunu çok kere acı bir şekilde yaşadım. İşte nedenle diyorum ki yüksek tahsil yapacağın eylemin statüsünü hazırlamanıza yol göstermektedir.
Yaşamda varlığı gördüm, yokluğu da gördüm, zevki sefayı gördüm, elemi de gördüm, merdi gördüm namerdi de gördüm ve derdi de gördüm.
Haritanın %75 ini gördüm, dış ülke görmedim. Serhat şehirler Çanakkale, Edirne ve Kars’ı görmedim.
Birçok kültür ve tabiat varlıklarını gördüm fakat kültür bahçesi HASANKEYFİ görmedim.
Kağnıya, traktöre, kamyona, trene, otobüse ve uçağa bindim. Bisiklete binmedim.
Oruç tuttum, namaz kıldım, zekat verdim, camiye gittim, kabristana ve türbeye gittim. Havrayı, kiliseyi ve haccı göremedim.
Daima kendi imkanlarımla yaşadım. Başkasının malına, ırzına ve hakkına ihanet etmedim.
Kumar, hırsızlık, dolandırıcılık, kadın ticareti, kaçakçılık ve beyaz zehirle hiç muhatap olmadım. İkballer gördüm ama zillete düşmedim.
İyilikler bizimle olsun.
İSLAM DİNİ VE AHLAKINA DAİR
Aşağıda anlatacağım olay ve menkıbeler fiziksel olarak ispat edilmez ama bunlar safsatadır deyip geçmemek gerektir.
Zira İslam da istihare ve kehanet müessesesi vardır.
Kehanet ve istihare de gerçeği bulmak için o ulu kişi olmak icap eder ( EHLİ KERAMET)
Topkapı müzesinde bulunan Piri Reis haritası bu tezimize somut örnektir. Çünkü Piri Reis’in devrinde Amerika keşfedilmemiş, pusula yok, buharlı gemiler yok ve uçak yok ama harita mevcut. Teknolojik imkânlarla hazırlanan haritalara nazaran bin yedi gibi bir hata vardır.
Ama bu gün İslam ancak çıkar çevrelerinin isteğine göre uygulanmaktadır.
Şeriat şeriat dedin şukuşturdun araya
Zavallı dini çevirdin maskaraya
M.AKİF
Diyari küfri gezdim beldeler kaşaneler gördüm.
Dolaştım mülkü İslami bütün viraneler gördüm.
Bulundum ben dahi daniş şifasi bab-ı alide.
Filatunu beğenmez ander çok divaneler gördüm.
ZİYA PAŞA
İşte İslam’ın, işte Hıristiyan’ın görünüşü. Tasavvufa dayalı tarikat görüşüne göre ise özel çıkardan, gizli yarardan üstün bir inanç olmadığı sergilenmektedir ki, o bakımdan yerden biter gibi tekke, zaviye ve pir türemektedir. Bununla beraber günümüzde hiçbir tarikat Piri’nin sanatı ve
icazeti (diploma) sı yoktur. Ama din uleması, din bilgini ve din önderi olarak sözüm ona liderliklerini devam ettirirler. Bulundukları makamdan ayrılmaları halinde açtırlar. Çünkü geçimini sağlayacak sanatları da yoktur.
Buna karşılık Hıristiyan her din adamının müspet ilim sahibi olduğunu belirtir elinde diploması, kolunda sanatı vardır. Bu nedenle Hıristiyan âleminde dini araştırmalar hem ilim adamları ve hem de din adamlarınca yapıla bilmektedir. İslam âleminde ise bu araştırma kütlesel olarak değil de kişisel olarak yapıldığı için hiçbir araştırma diğerini ne eleştirir nede tamamlar. Bundan dolayıdır ki İslam âlemi bir fikir etrafında birleşemediği gibi dağılmış şekilde perişan ve şaşkındır.
Bu sözümüzün açık izahı İslam’da (riba) yani faiz haramdır ama dini temsil eden diyanet işleri başkanlığı hacı adaylarının parasını üç ay önce toplar bankaya yatırır ve buradan gelecek faizi derneklere yardım olarak dağıtır. Hani faiz haramdı ya…
İslam’dır vakti saadet devri, halifeler devri, imamlar ve mezhepler devri olarak devirler vardır ki bu devirlerde yaşamış olan din ulularının aydınlatma iştihat ve fetvaları sayesinde İslam kıyamet kadar var olacaktır ki bu kriterler Ulema tarafından (KİTAP, SÜNNET, İCMA ÜMMET VE KIYASI FUKUA) olarak belirtilmiştir ki bunun açılım şudur İslam her meselesini çözmek için evvela kitaba yani Kuran’a
sonra sünnete yani peygamber efendimizin eylem ve işlemlerine sonra ümmetin toplanarak karar vermesine ve en son olarak bu üç kaynak meseleyi çözemedi ise fıkıh ehilleri ….. kıyası fukua kıyaslamak sureti ile içtihat ve fetva verecektir.
İslam’da dört mezhep sahibi imam hanifi, şafi, hammeli ve maliki imamlar toplam 170 sene içinde yaşamışlar. Fakat bir yerde toplanarak sohbet etmemişler ama biri diğerinin fetvasını ya eleştirmiş ya onaylamıştır ama sonuçta fetva kabul olunmuştur. En son imam Ahmet malikidir ki ölüm tarihi Milad 785 tir. İşte bundan sonra hiçbir fetva neşredilmediğinden İslam âlemi bugünkü duruma düşmüştür. Bu gün itibari ile 2006- 785 e 1221 senedir İslam âlemi aydınlanmamıştır fetvasızlıktan.
Bu nedenle her ağzı olan din bilgini fetva müellifi olmuş Türki hiç birinin sözü diğerini tutmamaktadır çünkü bağlayıcı olacak fetva yoktur…
Bu bahsi imam Cami’nin sözleri ile kapatalım.
Gerçek varlığı tanıyan kimse
Söyler Tanrı’nın benzersiz olduğunu
Kimdir bilir misin Tanrı’ya eren
Tanrı’dan başka varlık yoktur diyen
Geçen geçmiş gitsin ömrümüzle giden
Yeni azık, yeni gündür doğan ona bakalım
İRAN’LI İmam Cami
İSLAM ULULARI
Geçmişe baktığımızda cemiyeti ayakta tutan, moral gücünü yükselten ve maneviyatını geliştiren İslam ulularını görmemek olanaksızdır. Bu uluların her birinin ayrı ayrı menkıbeleri var ama ben bunlara girmeyip sadece isimlerini saymakla yetineceğim.
Konya’da Mevlana Celalettin-i Rumi mesnevi yazarı ve hoş görü sahibidir. Eskişehir’de Yunus Emre Türk dilinin ve halk şiirinin duayeni olup sabırlılığı ile yükselmiştir.
Kırşehir’de Hacı Bektaşi Veli halkı uyarması ve hoş görü adeti ile temayüz etmiş birlik ve beraberliğin sembolüdür. İstanbul’da Uyubıl El Ensari Ensar’ın oğlu Eyüp (Sultan) Fatih’in hocası Molla Akşemseddin Molla Gürani.
Ankara’da Hacı Bayram Veli. Bursa’da Emir Sultan’lar Ekmekçi Baba. Kayseri’de Seydi Burhanettin (Mevlana’nın hocası). Sivas’ta Pir Sultan Abdal. Bitlis’te Veysel Karani. Siirt’te Şeyh Fakulullah. Erzurum’da İbrahim Hakkı ve daha niceleri.
Bu ulular yurdun bekçisi ve manevi tapusudurlar. Burada bir girişle bir tarihi olayı anlatmak isterim.
Kurtuluş savaşı başlamadan önce Erzurum Kongresi arefesin de bir Amerikalı araştırma heyeti Erzurum’a gelir. Görevi o yörede ne kadar Ermeni ve Rum yaşadığını saptamaktır.
Heyet üyelerini Erzurum’da bulunan ATATÜRK huzuruna çağırır ve kabristanı gösterir şunlar sizin aradığınız insanların azınlıkta olan kabridir diğerleri ise Türkoğlu Türklerin
mezarıdır buna göre raporunuzu yazınız der. Heyetin verdiği rapor burada Rum ve Ermeni cemaati yaşamamıştır mezarlarının sayısına göre burada metfun olanlar tesadüf burada ölenlerdir. İşte bu itibarla İslam ulularının varlığı yadsınamaz.
Erzurumlu İbrahim Hakkı Siirt’te metfun şeyhi Fakülullah’tan icazetini alınca memleketine gelir. Hasan Kale’ye kumandan olur. İki oğlu vardır Şakir büyük olan Zakir’de küçük olandır. Şakir devamlı ibadet eder ve kardeşini çekiştirir. Zakir ise atar yatar cinstendir. Her ….. olduğu gibi bir zaman zakirinde parası biter başlar veresiye içmeye, borç biraz birikince baba meyhanecinin alacağını yollar, oğluna da harçlık verir.
Parayı alan Zakir hemen meyhaneye koşar borcunu
ödemek istediğini söyler ama meyhaneci derki senin borcunu baban yolladı o bakımdan senden alacağım yoktur. Demek benim babam içki içtiğimi biliyor özür dilemek için kaleye gider baba ile oğul Şakir oturmaktadırlar. Zakir Baba özür dilerim der fakat baba Zakir’e kendisini kaleden atmasını söyler Zakir’de kendini boşluğa bırakır. O esnada gökte uçan 39 güvercin kırk olur. Zakir yere düşmeden havada kalır. Bu kez Şakir babadan özür diler kardeşini çekiştirdiği için ama baba ey Şakir “HARABAT EHLİNE HOR BAKMA DEFİNELERE MALİK VİRANELER VARDIR” der. Bu söz bugünde kıymetlidir.
YAŞAM DA İNSAN TİPLERİ
Bir felsefeye göre insanlar dört tiptirler
Birinci tip: Benim olan benimdir. Senin olan senindir.
İkinci tip: Benim olan senindir. Senin olan benimdir.
Üçüncü tip: Benim olan senindir. Senin olan senindir.
Dördüncü tip: Benim olan benimdir. Seninki de benimdir.
Birinciler; Hakiki halk temsilcileridir.
İkinciler; Bildiğimiz halktır hakir görülenler hiçbir şeye layık olmadığı var sayılanlar.
Üçüncü tip; Şairler filozoflar pek sofu olup dünya malına önem vermeyenler.
Dördüncü tip; Büyük toprak sahipleri cimri zenginler ve tefeciler ki bunların görüşüne neresinden bakarsan bak ele alınacak halleri yoktur kınanmalıdır.
Birinci görüş kardeşi Habil’i öldüren ve ilk şehri kuran Kabil’in görüşüdür. Bu bakımdan onu ve görüşünü kınamak gerekir.
Üçüncülerin de kınanması gerekiyor çünkü zenginliklerin dağılımından pay almamış olmak bahanesi ile yoksulluğu bir erdem gibi göstermeğe çalışarak kendisini bir kat daha küçültmeye çalışan insandır bu yani yüzlülüğün bir çeşidini gösterir yoksulların gururunu meydana koyar.
Bu durumda kala kala ikinci tip insan kalıyor benimki senin, seninki benim diyen tip.
Bu bahsi okuyacak kişiler etrafınızda yaşayan insanları bu şartlar altında incelerseniz karşınızdakinin mazisini aramanıza gerek kalmaz sanırım.
EDEBİYAT ALANIN DA GEZİNTİLER
19 yy yaşamış halk şairi Ruhsati’den
Bir vakte erdi ki bizim günümüz
Yiğit belli değil, mert belli değil.
Herkes yarasına derman arıyor
Deva belli değil, dert belli değil.
Fark eyledik ahir vaktin yettiğin
Merhamet çekilip göğe gittiğin
Gücü yeten soyar gücü yettiğin
Koyun belli değil, kurt belli değil.
Ruhsati
Ne ararsın Tanrı ile aramda
Sen kimsin ki orucum sorarsın
Hakikaten gözün yoksa haramda
Başı açığa niye türban sorarsın.
Esir iken mümkün müdür ibadet
Yatıp kalkıp ATATÜRK’e dua et
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dinden de soğuyacak bu MİLLET.
NEYZEN TEVFİK
Er atası ile anılır
Falan oğlu falan deyu
Anan yoktur baban yoktur
Benzersin bir pice TANRI
Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsin kullar geçsin deyu
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a TANRI.
KAYGUSUZ ABDAL
Sofular haram demişler aşkının şarabına
Ben doldurur ben içerim günah benim kimene
Sofular secde ederler mescidin mihrabına
Benim ol (dost değildir) secdegahım kimene.
NESİMİ
Vermezdi kimseye ekmek minnet olmasa
Hiçbir iş görülmezdi rüşvet olmasa
Yok karşılıksız muamele ehli zamanede
Kimse ibadet etmez idi cennet olmasa
URFA’lı NABİ
Kahramanlık…. esas kan vahşet
Kes kopar, kır sürekli ez, yak yık;
Ne aman bil, ne ah işit, ne yazık.
Geçtiğin yer ölüm elem olsun
Ne ekinden eser, ne ot, ne yosun;
Sönsün evler, sürünsün aileler
Kalmasın hırpalanmadık bir yer.
Her ocak benzesin mezar taşına
Damlar insin yetimlerin başına
Bu ne vicdansız kötülük, ne ar
Yere geç gücün kudretinle ey SERDAR.
TEVFİK FİKRET
Yedi asırdan beri cihanın dört bir köşesine sevk ederek kanlarını akıttığımız ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp israf eylediğimiz ve buna mukabil daima tahkir ve tezlil ile mukabele eteğimiz ve bunca fedakarlık ve ihsanlarını karşı nankörlük, küstahlık, cebbarlıkla uşak seviyesine indirmek istediğimiz bu gerçek sahibin köylülerin huzurunda bu gün utanç ve saygı ile hakiki durumumuzu alalım KEMAL ATATÜRK (1 Mart 1922 TBMM üçüncü toplantı yılını açış konuşmasında).
Bu memleket efendiler satılmak üzere tam hazır.
Huzurunuzda titreyen şu milletin sapır sapı.
Şu ıstıraplı milletinki olmede ağır.
Bütün hayatıdır, satın çekinmeden şakır, şakır.
Satın efendiler satın bütün bu memleket sizin.
Haraç mezat satın hemen gerekmiyor izin mizin.
Evet bütün sizin ortalıkta ne varsa vay kı vay.
Hesap, nesep, şeref, …., oyun, düğün, konak, saray.
Bütün sizin efendiler bu göz deniz, bu yıldız ay.
Bütün sizin, bütün sizin hazır, hazır, kolay, kolay.
Bu milletin malı deniz yemezseniz domuzsunuz.
Kalın bir ense, şiş göbek ne muhteşem olursunuz.
Büyüklüğün biraz ağırda olsa hazmı yok zarar.
Tıkınmanın övüncü var iç etmenin ….. var.
Bu memleket, bu sofra hep sizinle etti iftihar.
Sizin bütün tekel mekel sizin bütün dolar molar.
Satın afendiler satın vatan ilelebet sizin.
Apar topar satın, hemen germiyor izin mizin.
Verir Zavallı memleket verir bütün hayalini.
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini.
Zeminini semasın, cenubunu simalini.
Hemen satın, düşünmeyin haramını, helalini.
Bu milletin malı deniz yemezsiniz domuzsunuz.
Kalın bir ense, şiş göbek ne muhteşem olursunuz.
Bu hortumun gelir sonu kapıştırın giderayak.
Yarın bakarsınız söner bu gün çatırdayan ocak.
Bu gün söğüşlemek kolay hazır bütün köşe, bucak.
Satın efendiler satın hemen gerekmez izin mizin.
Satın efendiler satın bu memleket sizin.
TEVFİK FİKRET’in HANI
Yağma sofrası orijinal şiirinin bu günkü dile adapdasyonu.
SAİT MADEN
Hararet nardadır saç ta değildir
Keramet baştadır taç ta değildir
Her ne ararsan kendinde ara
Kudüs’te, Mekke’de, hac da değildir.
Hacı BEKTAŞİ VELİ
Bakkalmısın teraziyi neylersin
İşin gücün yoktur gönül eğlersin
Kulun günahını tartıp neylersin
Geçiver suçumdan bundan sana ne!
KAYGUSUZ ABDAL
Kadermiş öylemi haşa bu söz değil doğru
Belamı istedin Allah da verdi doğrusu bu.
MEHMET AKİF
Beserin böyle delaletleri var
Put’unu kendi yapar kendi tapar.
TEVFİK FİKRET
Türkü yine o türkü sazlarda tel değişti
Yumruk yine o yumruk bir varsa el değişti.
NEYZEN TEVFİK
Edepsizlikte tekleriz
Kimi görsek etekleriz
Haktan’da ümit bekleriz
Ne utanmaz köpekleriz.
NAMIK KEMAL
Mescidi riya pişeler etsin ko riyayı
Meyhaneye gel kim ne riya ve ne mürayı.
Şeyhül İslam YAHYA EFENDİ
O kadar har koştular ki asıyabı devlete
Çiğnemeden birbirinin dolabı devlet dönmüyor.
NEYZEN TEVFİK
Söz; NAZIM HİKMET
Ne haram yedin ne cana kıydın
Ekmek gibi temiz, su gibi aydın
Hiç kimse duymadan hükümler giydin.
Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
UĞUR MUMCU ağıdı
Lev üzere kimdir yazan
Azdıran kimdir kimdir azan
Bu işleri kimdir düzen
Bu suale cevap nedir.
ANONİM
Kimi insan derbeder
Ömrünü heba eder gider
Kimisi maişet derdine düşmüş
Rahattan bihaber.
Olmayacak işler peşinde
Kimisi taban teper
Kimisi dul, Kimisi öksüzdür;
Alın yazısı kahreder.
Aklından zoru var kiminin
Merhamet ister
Ben sevda çekerim
Hepsinden beter.
CAHİT SITKI TARANCI
Paydos bundan böyle çılgınlıklara
Sert konuşmaya başladı aynalar
Yetişir koştum aşkın peşi sıra
Bitirdi beni bu içki bu kumar.
Ne saklayayım gaflet ettiğimi
Elimle batırmışım gençliğimi
Binip bineceğim en güzel gemi
Aldığını geri vermez dalgalar.
Meyhaneler sabahçı kahveleri
Cümle eş dost ressam serseri
Artık cümbüşte yoksam geceleri
Sanmayın tarafımdan ihanet var.
Yaş ilerliyor artık geçti bizden
Kışı ev bark edinmeli vakitken
Gün gelince bizde değimliyiz ölen
Cenazemiz yerde kalmasın dostlar.
CAHİT SITKI TARANCI
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus dediler.
Künyeni almak için partiye etimde telefon
Bizdeki kayda göre o şimdi mebus dediler.
NEYZEN TEVFİK
Çalışsa ceza vermeli hapsetmeli derhal
Diyecektim ki o çoktan beri mahpus dediler
Bakacak hiç kimsesi, yardımcısı yok mu dedim
Kızı kerhaneci, damadı casus dediler
Hani namusu mücessemdi ve doğruydu dedim
İyi ama paradır ondaki namus dediler.
Dr. CİHAT AKAN
Suya dokunmazmış, sabuna dokunmazmış pise bak.
CELAL VARDAR
ATATÜRK’E SALDIRANLARA
İşgalde ki hali sakın unutma
ATATÜRK’e dil uzatma şerefsiz
Sen anandan yine çıkardın ama
Baban kimdi bilemezdin şüphesiz
İncirlikler bağlıklar, ovalıklar dağlıklar
Altını üstünü birlikte çalıyorlar
Üstünüze başınıza iyilikler sağlıklar
Gözden sürme kemikten ilik çalıyorlar.
ÖZDEMİR ASAF
Asrın yeni bir umdesi var hak kapanındır
Söz haykıranın mantık ise şarlatanındır
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Liyakat görmesi pezevenk, puşt olanındır.
NEYZEN TEVFİK
BUYRUN YAĞMA SOFRASINA
Bir sofracık efendiler ki iltikama muntazır
Huzurunuz da titriyor şu milletin hayatıdır
Şu milletin ki muzdarip, şu milletin ki muhtazır
Fakat sakın çekinmeyin yiyin, yutun hapır hapır
Yiyin efendiler yiyin bu han-ı iştaha sizin
Doyunca tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin
Efendiler pek açsınız bu çehrenizde bellidir
Yiyin yemezseniz bu gün, yarın kalır mı kim bilir
Şu milletin ki muzdarip, şu milletin ki muhtazır
Bu …. ….. evet o hakta elde bir
Yiyin yemezseniz bu gün, yarın kalır mı kim
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin
Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta …
Hasep, nesep, şeref, sataf oyun düğün gelin alay konak saray
Bütün sizin hazır hazır, kolay kolay yiyin efendiler yiyin bu hanı istiha sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin
Büyüklüğün biraz ağırda olsa hazmı yok zarar
Gururi ihtişamı var sururi intikamı var
Bu sofra iltifatınızdan işte …. tab umar
Sizin bu baş beyin, ciğer bütün şu kanlı lokmalar
Verir zavallı memleket verir ne varsa malini
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün Ferag’ı halini olanca şevki balini
Hemen yutun düşünmeyin haramını helalini
Yiyin efendiler bu han-ı istaha sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin
Bu haramın gelir sonu kapıştırın gidereayak
Yarın bakarsınız söner bu gün çatırdayan ocak
Bu günkü mideler kavi, bu günkü çorbalar sıcak
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak
Yiyin efendiler yiyin bu han-ı pur neva sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin
Vaktiyle baban kimseye minnet mi ederdi
Yok kalmadı haşa sana zillet pederinden
Dünyada şereftir yaşatan millet ferdi
Silkin şu mezellet tozu uçsun.
TEVFİK FİKRET
Not: Yukarıda ki şiirde yağma sofrasının orjinalidir.
HESAP DERSİ
Milyonlar hanesinde istifçiler, vurguncular
Yüz binler hanesinde sahnesinde sahtekârlar, yalancılar
On binler hanesinde yağcılar, sabuncular
Binler hanesinde semerciler, palancılar
Onlar hanesinde köylümüz, efendimiz
Birler hanesinde biz, biz, biz.
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Her mitingin fıtratı var, kahrolu yaşası var
Sobayla ısınmanın küreği, maşası var
Mülayim olmak güzel hanı nerde
Her gurubun bir tane çevik bir paşası var.
Manadan ruhtan yoksun şekilciler arıyor
Toplumu taşlayacak telkinciler arıyor
Soyu şüpheli olan meclisi tahkir ile
Özgür ruhlu ve soylu temsilciler arıyor
Zırha bürünmüş ödlekler ortalığı Gülşen görür
Evladına ağıt yakan anaları hep şen görür
Müslümanı PKK’dan tehlikeli addederde
Acı görmemiş ahmaklar PKK’ yı ehven görür.
YASİN HATİPOĞLU
AH O KAPILAR
Kapattık kapılarımızı dostlarımıza mesafeler koyduk araya
Bir merhaba demek için girmeleri gerekli sıraya
Bize çok ihtiyaçları olduğu an meşguldük
Not bıraksınlardı sonra arardık başka zaman
Sınavdan en iyi notu aldıklarında gözlerindeki parıltıyı göremezdik
Bir küçücük armağan veremedik
Canları yandığında bize koşamadılar nefes nefese
Ne kadar hasrettiler bir dost sese
Görüşürüz ya Salı, ya Çarşamba günü kaçırdık nişanı, düğünü
Paylaşamadık o en coşkulu anlarını, seveceğimiz yanlarını
Hayat denen suyun akışında birlikte çağlayamadık
Ölümlerini bile geç duyduk da vaktinde ağlayamadık
Bu hikâye hem acı hem uzun
Selam vermeden geçiyoruz artık yanından komşumuzun
Bahanelerle etrafımızı sardık
Oysa biz birbirimiz için vardık
Adına huzur dedik, iş dedik
Can cana olmaktan vaz
Yalnızlığı seçtik
Herkes bir yalana kandı
Ne olursa olsun sebep aslında KAPILAR hep kendi üstümüze kapandı.
Dr. ÜMİT KİLİSLİOĞLU
Asrın yeni bir umdesi var hak kapanındır
Söz haykırının mantık işe şarlatanındır
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Liyakat görmesi pezevenk puşt olanındır.
NEYZEN TEVFİK
Saçımızda görünen beyazlıklar kar değil
İki gönül arası bir uzak diyar değil
Malı alıp satarken kar etsekte nafile
Ömürden gün geçmişse kazancımız kar değil.
H. YURDABAK
Hakkın tapınağına mülküm var deme
Dem ile harmanda hakkım var deme
Güçlü kuvvetliyim arkam var deme
Sırt üstü insanı yere vuran var.
NOKSANİ
Meşhurdur ki fisk ile olmaz cihan harap
Eyler onu mudahane’i eleman HARAP
Yani ahlaksızlıkla cihan harap olmaz cihanı âlimlerin dalkavukluğu harap eder.
İZZET MOLLA
Türkiye doğuya giden bir teknedir içindeki bazı enayiler batıya doğru koşarlar. Bu memlekette ilgililer bilgisiz, bilgililer ilgisiz.
Her neyse bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete
Hasan dağı arpalıktır eğer saban yürürse
Her derede bir değirme eğer yürürse suyu gelirse
Her kümesten birer tavuk eğer köylü verirse
Güzel gidiş bu gidiş eğer sonu gelirse
SAKALLI CELAL
Bir soğan soyulurken yaşarırda gözler
Hazine soyulurken aldırmıyor öküzler
Hayadan eser yoktur nafile bütün sözler
Beyhude inat etme salla hemen başını
Gerdan kır belini bük al gitsin maaşını
Bir yolsuzluk görürsen köpürme isyan etme
Bir hak için kendine dik başlıdır dedirtme
Doğru yolu dostuna göster ama sen gitme
Ne derlerse huuu diye salla hemen başını
Dilini tut uslu dur al gitsin maaşını
Unutma bu ocağın adı asiyaptır
Sende bir dolap çevir apartmanlar yaptır
Hakikat ne gerek o memnu bir kitaptır
Sana lazım olan şey sallayarak başını
El öpüp etek öpüp almaktır maaşını.
Bu güvercin eder mi atmacalarla yarış
Öğrenmeden dünyayı gezdin de karış karış
Vazgeç hak sevdasından sende kervana karış
Ne derlerse huuu diye salla hemen başını
Gerdan kır belini bük al gitsin maaşını
ABDULLAH ÇAĞLAYAN
Eski Antalya defterdarı
Kavgayı ağacın yaprağına yaz
Son bahar gelsin yapraklar kurusun diye
Öfkeyi bir bulutun üstüne yaz
Yağmur yağsın bulut yok olsun diye
Nefreti karların üstüne yaz
Güneş açsın karlar erisin diye
Ve dostluk ve sevgiyi
Yeni doğmuş bebeklerin yüreğine yaz
Onlar büyüsün dünyayı sarsın diye
ANONİM
Asalet bir altın idi pul oldu
Türlü türlü bedenlere çul oldu
İnsanın yolu keseden geçeli
Kimi pula, kimi kul’a kul oldu.
Kim biliyor ilim ile irfanı
Hamiyeti, vıcdanı vatanı
Endamın güzel kesen doluysa
Sensin herkesin beyi sultanı
ANKARALI yağcıoğlu FEHMİ EFE
Demek ki her şeyin Allah… yanaşman ırgadın O
Çoluk çocuk ona ait; Lalan, bacın, dadın O
Vekil harcın o kahyan mudir’ı veznen O
Alış seninsede, mesul olan verişten O
Denizde cenk olackmış gemin o kaptanın O
Ya ordu lazım imiş…Askerin kumandanın O
Köyün yasakçısı; Şehrinde baş muhassılı O
Tabibi aile eczacı hepsi hasılı O
Ya sen nesin? Mütevekkil yutulmaz artık bu
Birazda saygı gereklidir… ne saygısızlık bu
Hudayı kendine kul yaptı kendi oldu huda
Utanmadan da tevekkül diyor bu cüret ha.
MEHMET AKİF
Hak şerleri hayreyler zannetme ki gayr eyler
Arif anı seyreyler Allah görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Her dilde anın adı her canda onun yadı
Her kuladır muradı Mevlam görelim ne eyler
Neylerse güzel eyler
Erzurumlu İBRAHİM HAKKI
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar şey varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
MEVLANA CELALETTİN
Ne dünyadan vefa bulduk nehlinden ricamız var
Ne Dergahı Hudadan mada bir ilticamız var
NEYZEN TEVFİK
Kadeh alırım bir ele bir elde kuran
Bir yanda haramdayım helal bir yandan
Gök kubbenin altında geçer ömrümüz
Kafir değiliz biz nede tam müslümün
ÖMER HAYYAM
Allah’ı unutanlar şeref ve haysiyetlerini kaybederler
Şeref ve haysiyetini kaybedenler
Er geç hürriyetlerini de kaybederler
DEYİM
İçmesini bilene zevku sefadir raki
(bu dem)
İçmeyi bilmeyene cevrı cefadır rakı
(bu dem)
Bir mühasip miktarı muhabbet anahtarı
Kaçırırsan kantarı cana ezadır rakı
(bu dem)
Eşek içince zırlar köpek içerse hırlar
Kedi içse tırmalar insanlaradır rakı
(bu dem)
Yarattığı ahengi ne saz verir ne çengi
Terbiyenin mihengi dense sezadır rakı (bu dem)
Nükte cinas anlayan ahengi bezme uyan
İçip zırvalamayan işte onadır rakı
(bu dem)
Adabı erkanı var zamanı mekanı var
Kimin ki izanı var ona şıfadır rakı (bu dem)
Mirkelam oğlu derki …. Bilmezsen eğer ki
Öyle rüsva eder ki başa beladır rakı
(bu dem)
NECİP MİRKELAMOĞLU
İkimiz yan yana ilerliyorduk
O gece ilk defa konuştum sizinle
Birbirimize çok sualler sorduk
Asıl tanışırken gözlerimizle
Sizde sır dolu bir güzellik vardı
İri gözleriniz ta ruhu sarardı
Kalbimde yer tutan her şey karardı
Bende bıraktığınız çok derin izle.
NAZIM HİKMET
1950- 60 Menderes dönemi fiatlar % 124 artar. Fert başına milli gelir % 48 tır.
1960- 70 Demirel dönemi fiatlar % 55 artar gelir artışı % 34 tür.
1970- 80 Demirel, Ecevit birazda MC damgalı dönemde fiat artışları % 900 olur. Aynı dönemde gelir artışı % 39 dur.
1980- 90 Özal’ın tek başına ekonomiye hakim olduğu dönem de fiat artışları % 7100 dür fert başına gelir artışı ise sadece % 27
Bu doküman Özal muhalifi sanmayın. Özal hükümetinde ekonomiden sorumlu Prof. EKREM PAKDEMİRLİ’nin dir.
Sözü yerinde söyle demiri tavında döv
Öveceğin adamı iyi tart da öyle öv
Söveceğin adamın yüzüne tükür de öyle söv
Yüzüne tükürmezsen onu iltifat sanır
Eşeğe gem vurmayın kendini at sanır.
NAMDAR
RAHMİ KARATAY
(Heccev)
Not: Geçti borun pazarı
Taşlaması da
Rahmi KARATAY’ındır.
Bağlamaz firdevse gönlünü Galata’yı gören
Galata’yı gören gönlünü cennetin en gizemli bahçesine bile bağlamaz
Servi anmaz anda ol selvi …. gören
Gönül gizemli bir sevgiliyi Galata’nın kendisinde gören anmaz bir daha selvi boylu bir başa sevgiliyi
Bir Frengi şivelu İsa’yı gördüm anda kim
Galata’nın kimliğinde bir Hıristiyan dilli İsa gördüm ki.
Lebleri dirisudur dirildi İsa’yı gören.
Dudakları kutsal bir tapınak olur. İnsanın insanlık dünyasını gören
Kafir olur hey Müslümanlar o terşayı gören
Yoksa ey Müslümanlar o kiliseyi gören olabilir kafir hemen
Keyseri anmazı istiğü meyı Nabı …
Galata’nın iştiği katıksız şarabı katıksız şarabı cennetteki Kevser şarabını bile anmaz olur.
Mescide varmaz o varduği kiliseyi gören orada karşılaştığı kiliseyi görende bir daha gitmez mescide falan.
Bir frengi kafir olduğunu bilirdi Avni ya (Avni Fatih’in mahlası).
Bilirdi senin bir kadir Hıristiyan olduğunu.
Belde zinnarini çelipayı gören
Belinde keşiş kuşağını boynunda haçı gören
FATİH SULTAN MEHMET
AVNİ
Padişah ile veziri tebdil gezerken bir gün deniz kenarında bir ihtıyara selam vermışlar.
İhtiyar bakmış iki kişiye sonra saygı ile selam vererek
Ve Aleyküm selam cihan server demiş sadrazam birden şaşırıp kalmış padisahın değışık giysiler içindekini tanıdığına
Padışah sormuş
Neyle uğraşırsın bu soğuktan
Deri depbağlarım efendimiz hazretleri
Altılarda ne yaptın?
Altıya altı katmayınca otuz ikiye yetiştiremiyoruz efendimiz.
Geceler kalkmadın mı?
Kalktım ama ellere yaradı efendimiz
İki ile nasılsın?
Üçle iyiyim efendimiz
Ben sana bir kaz göndersem yolar mısın?
İzniniz olursa ayaklatmadan efendimiz.
Vezir padişaha sormuş ne konuştunuz diye. Padişahta git ihtiyara sor demiş.
Vezir ihtiyara sormuş ki değişik giysiler içinde kişinin padişah olduğunu nasıl bildin ihtiyar cevap …….
Vezir her cevaba bin altın demiş ihtiyarda madem sen öyle istedin peki,
Bana verilen selamı ancak ülkenin padişahı verir sizin yanında olmanızda bir işarettir.
Padişah sordu ne yaparsın bu sogukta dedim geçim için deri tabaklarım.
Altılarda ne yaptın
Gündüzleri çalışman yetmiyor mu Altıya altı katmazsam yani geceleri de çalışmazsam otuz iki dişin yemesine yetmiyor dedim.
Geceleri kalmadın mı dedi kalktım ama el aldı çocukları benden gelinim ve damatlarım aldı.
İki ile nasılsın dediler.
Üç ile iyiyim dedim ve iki dizime ilave olarak baston kullanıyorum dedim.
Peki kaz yollasam yolar mısın nedir seni yolladı altınlarla
Çözülen bir yün yumağı
Akıp giden günlerimiz
Mezar taşlarından suskun
Sessiz sitemsiz
Savrulan yapraklar gibi
Akıp giden günlerimiz
Cenaze törenlerinde
Sessiz sitemsiz
Bir suçluyu aklar gibi
Akıp giden günlerimiz
Sanki bir sır saklar gibi
Akıp giden günlerimiz
Bir kitap’a başlar gibi
Koşarken yavaşlar gibi
Arkadaşlar gibi sessiz sitemsiz
YAĞMUR ADSIZ
Dostları ilə paylaş: |