90. BELED SÛRESİ
Mekke döneminin başlarında gönderilen bu sûre, adını birinci ayetinde geçen ve kutsal Mekke şehrine işâret eden “el-Beled: şehir, belde” kelimesinden almıştır. 20 ayettir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla!
Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne göderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:
1. Ey Peygamber! Andolsun Mekke’ye, İbrahim (a)’ın Peygamberin başlattığı tevhid mücâdelesinin, Son Peygamberle yeniden filizlenip yeşerdiği bu bereketli topraklara, halkının huzur ve güven içerisinde yaşadığı bu emîn beldeye!
2. Andolsun, Harem Bölgeye sığınan kâtillere, hırsızlara bile dokunulmazken, senin kanını helâl gören ve müminleri en ağır baskı ve işkencelere maruz bırakan bu şehre!
3. Ve insanlığın ilk atası olan Âdem ile Havvâ’ya ve onlardan meydana gelerek kabîleler, boylar, milletler oluşturan nesillere andolsun ki,
4. Biz insanı, birçok acılar, sıkıntılar ve zorluklar arasında mücâdele ederek çetin bir sınavdan geçmesi için yarattık.
5. Yoksa insan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?
6. Zevk, eğlence ve gösteriş uğruna malını mülkünü israf etmekle övünerek, “Ben bu yolda yığınla mal, servet harcadım!” diyor.
7. Zulüm ve haksızlık yaparken, hiç kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor? Bu ne büyük nankörlüktür!
8. Oysa Biz ona bahşetmedik mi; iki göz,
9. Bir dil ve bir çift dudak?
10. Ve ona doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etme yeteneği bahşederek ve hakîkati apaçık ortaya koyan ayetler göndererek, cennete ve cehenneme giden iki yolu ona göstermedik mi?
11. Fakat o, kendisini yüce makâmlara iletecek Sarp Yokuşu tırmanmak için çaba harcamadı.
12. Nedir bu Sarp Yokuş, bilir misin?
13. Köleleri özgürlüklerine kavuşturarak; insanın boynuna geçirilmiş sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik... her türlü tutsaklık ve sömürü zincirlerini kırıp atarak; servet, güç, makâm, şöhret ve benzeri yüzlerce varlığın kulu kölesi olan insanları bir tek Allah’a kulluğa çağırarak, insanları boyunduruklardan kurtarmaktır.
14. Ya da, dar günde doyurmaktır;
15. Yakındaki bir yetimi,
16. Yâhut toza toprağa bulanmış çaresiz bir yoksulu.
17. Ve ayrıca, Allah’ın gönderdiği Kur’an’a ve peygambere iman ederek birbirlerine sabrı ve merhameti öğütleyenler arasında yer almaktır.
18. İşte ancak bu sayılan özelliklere sahip olanlardır, Hesap Günü kitapları sağından verilecek dürüst ve erdemli kimseler.
19. Gerek sözleri, gerek davranışlarıyla ayetlerimizi inkâr eden ve böylece, o Sarp Yokuşu aşamayan kimselere gelince, onlar “yığınla mal harcamış” olsalar bile, o Gün kitapları solundan verilecek ve ebediyen cehennem azâbına mahkûm edilecek kimselerdir.
20. Kapıları üzerlerine kilitlenmiş nefes aldırmayan korkunç bir ateş içinde!
91. ŞEMS SÛRESİ
Mekke döneminin başlarında, Kadir sûresinden sonra gönderilen bu sûre, adını birinci ayetinde geçen “eş-Şems: Güneş” kelimesinden almıştır. 15 ayettir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla!
Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne göderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:
Ey insan! Rabb’inin sınırsız kudret ve merhametini gözler önüne seren şu muhteşem yaratılış hârikaları üzerinde düşün:
1. Andolsun, evrendeki mükemmel sistemin en parlak işâreti olan Güneş’e ve onun hayat veren aydınlığına,
2. Ve gerek ışığını Güneş’ten alarak, gerekse onun batışından sonra ortaya çıkarak onu izlemekte olan Ay’a!
3. Andolsun, ışıklarıyla yeryüzünü aydınlatan gündüze,
4. Ve siyah bir tül gibi onu perde perde örtüp bürüyen geceye!
5. Andolsun, sayısız yıldızlarla dolu uçsuz bucaksız gökyüzüne ve onu mükemmel bir sistem çerçevesinde düzenleyen yüce Kudret sahibi Allahû Teâlâ’ya!
6. Andolsun yeryüzüne ve oradaki canlıların huzur ve güven içinde yaşayabilmesi için, onu her türlü nîmet ve imkânlarla donatarak bir halı gibi yayıp döşeyen Allah’a!
7. Ve Andolsun insan benliğine ve onu üstün ve yetenekli bir varlık olarak düzenleyen,
8. Sonra da ona doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etme yeteneği bahşeden; bununla birlikte hakîkati apaçık ortaya koyan ayetler göndererek, ona kendisi için neyin iyi, neyin kötü olduğunu öğreten yüce Rabb’e!
9. Evet; bütün bunlara yemin olsun ki, benliğini günah kirlerinden arındıran, kesinlikle kurtulmuştur!
10. Onu kötülüklerle kirletip karartan ise, en büyük felâkete uğramıştır!
11. Örneğin; Semud kavmi azgınlık ederek ayetlerimi yalanlamıştı.
12. Hani içlerinden en azgınları, ileri atılarak Sâlih (a)’ın karşısına dikilmişti.
13. Allah’ın Peygamberi Sâlih (a) onlara, “Allah size, bir mûcize ve imtihân olarak şu deveyi gönderdi. Bu sahipsiz deveye karşı tavrınız, kaba kuvvete baş vurarak zayıf ve çaresiz insanları ezme huyundan vazgeçip geçmediğinizi ortaya koyan bir ölçü olacaktır. Şöyle ki, şu pınardan bir gün onun, bir gün de sizin ve hayvanlarınızın su içme hakkınız olacak ve bu sıra hiç bozulmayacaktır. Öyleyse, Allah’ın sizi imtihân etmek üzere gönderdiği bu deveye ve onun su hakkına dokunmayın! Aksi hâlde, bunun cezasını en ağır biçimde ödersiniz!” demişti.
14. Ama bu zâlimler, Sâlih’in uyarılarını hiçe sayarak onu yalanladılar ve Allah’a itaatin simgesi olan deveyi ayaklarını kesip, hunharca öldürdüler. Bunun üzerine Rab’leri, günahlarından dolayı azâbı başlarına geçirerek orayı yerle bir etti!
15. Hem de, bu işin sonucundan zerrece korkmadan! Çünkü O’nun üstünde O’nu sorumlu tutacak, O’na zarar verebilecek hiçbir kuvvet ve kudret yoktur.
Dostları ilə paylaş: |