1 nolu yazim komisyonu tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 8,47 Mb.
səhifə33/111
tarix18.05.2018
ölçüsü8,47 Mb.
#50715
növüYazi
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   111

17.10.2012 Tarihli Toplantı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.23

BAŞKAN: Ahmet İYİMAYA (Ankara)


BAŞKAN - Değerli milletvekillerini, değerli katılımcılar, bilim adamları; hepinizi saygıyla selamlayarak toplantıyı istisnaen açıyorum çünkü bizim yazım komisyonlarının çalışmasını düzenleyen iç kuralımıza göre, bütün partilerin üye düzeyinde temsil edilmesi lazım.

Bu istisnai toplantıya katılan arkadaşlarımızı -uzman, bilim adamı arkadaşlarımızı- sizlerle paylaşıyorum: Selin Esen Hoca, Hasan Tunç Hoca, Mehmet Ali Zengin Hoca, Taylan Barın -yine, uzman, hoca- Tarık Olcay aynı şekilde, Dilek Kumcu, Mehmet Parsak Hoca, Oğuz Turhan, Kürşat Türker Ercan Hoca, Yusuf Uygar, Yusuf Buzgan, Ferhat Kabaiş. Barış ve Demokrasi Partisinden üye düzeyinde herhangi bir temsilci arkadaşımız yok.

Ben bu istisnai ve kısa sürecek toplantı açışında, başında şunu ifade etmek istiyorum: Bugünlerde çalışmalarımız -amacımızla, yöntemlerimizle örtüşmez- yoğunlukta gerçekleşemedi, örtüşmüyor. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımızın ana komisyonun çalışmasını düzenleyen hükümlerdeki yönetim ve çağrı yetkisini kullanarak ana komisyonu toplantıya çağırması, esas komisyonun bu konuyu derince müzakere ederek sonuçlara, ilkelere ve planlamaya ulaşmasını temenni ediyorum ve şu anda...

Buyurun arkadaşlar.

Atillacığım, herhalde siz muhtasar olarak bir beyanda bulunacaksınız. Bütün partiler... Hocam, buyurun.

ATİLLA KART (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben birtakım değerlendirmelerimi kayıtlara, izninizle, geçirmek istiyorum çünkü iktidar grubuna mensup üye arkadaşlarımızdan bazılarının sıkça kamuoyunda şu konuyu gündeme getirdiklerini görüyoruz: Efendim, "Cumhuriyet Halk Partisi yüzünden çalışmalar tıkandı. İşte, falan maddede öneri gelmedi." şeklinde kamuoyuna yanlış bilgi verdiklerini, yönlendirdiklerini görüyoruz ama tabii, işin esasını, özünü hep gözden kaçırıyoruz. Bu Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaları, yazım komisyonu çalışmaları neden bir rölantiye döndü? Böyle bir görüntü var, maalesef böyle bir görüntü var. O noktada, neden o disiplini sürdüremiyoruz? Neden gerekli tempoyu yakalayamıyoruz?

BAŞKAN - Atillacığım, onu acaba üst komisyonda mı...

ATİLLA KART (Konya) - Bunları kayıtlara geçireyim.

BAŞKAN - Kısaca o zaman.

ATİLLA KART (Konya) - Şimdi, tabii, özellikle iktidar grubu sözcülerine bu eleştirilerimi tutanaklar vasıtasıyla ifade etmek gereğini duyuyorum çünkü Uzlaşma Komisyonu çalışmalarının inandırıcılığını, sürdürülebilirliğini başta Başbakan olmak üzere Hükümet üyeleri torpilliyor. Bunları üye arkadaşlarımız lütfen değerlendirsinler, bizi tatmin etsinler, ikna etsinler. En son, Sayın Başbakanının "Efendim, 31 Aralığa kadar bitiyorsa bitsin, bitmiyorsa ona göre." söylemi... E, bakıyoruz, Meclis Genel Kurulunda da AKP sözcüleri aynı grup başkan vekili düzeyinde tekrarlıyor.

Şimdi, bir kere, Başbakanın, iktidar grubu sözcülerinin bu şekilde, dayatmadan öte, âdeta çalışmaları torpillercesine konuşmaları kabul edilemez. İkincisi, söylemleri doğru da değil. Biz "31 Aralık 2012" dememişiz, "2012 yılı sonunda bitirmeyi hedefler." demişiz. Bunun anlamı açıktır. Komisyonu böylesine bir baskı altına almanın ve kamuoyuna yanlış bir izlenim vermenin, bunun, siyasi tutarlılıkla bir ilgisi yok.

Bir diğer husus, "ihtilal kanunları" dedik, bunları bir kez daha ifade ediyoruz, bunları göz önüne almamız gerekiyor. Bu konularda beyanda bulunmamız gerekiyor. Geliyoruz, Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaları sürerken, dünya kadar Anayasa değişikliği yapıyoruz: İnsan Hakları Kurumu, denetçilik. En son, 67 sonla ilgili düzenleme. Bunu daha evvel de ifade etmişimdir. 67 son düzenlemesi, 2001 düzenlemesi -emeği geçen herkese ben teşekkür ediyorum- siyasi tutarlılık adına, siyasi ahlak adına en mükemmel düzenlemedir. Ama buna sahip çıkalım. Yani nedir? Seçim sonuçlarına, seçim mevzuatına, siyaseten, siyasi hesaplarla müdahale etmeyi engelleyen, gerçekten mükemmel bir düzenleme. Ne kadar güzel bir düzenleme. Bir kuralı getiriyoruz yani bir sistematiği gerçekleştirmek, bir bütünlüğü gerçekleştirmek adına ama geliyoruz o kuralı tümden ortadan kaldırıyoruz ve efendim, öbür tarafta da Anayasa Uzlaşma Komisyonu diye bir Komisyonumuz var, çalışmalarını sürdürüyor. E, geliyoruz, bir ay evvel on sekiz yaşı şurada konuşmuşuz, hepimiz konuşmuşuz, er ve erbaşların durumunu konuşmuşuz, Türkiye'nin bu gündeminde bir de on sekiz yaş tartışmasını yapıyoruz.

Onun için, iktidarı -iktidar sözcülerini- o noktada tutarlı olmaya davet etmek gereğini duyuyorum ve açıkçası, gerek yazım komisyonunun gerek üst komisyonun bu çalışma temposundan rahatsız olduğumuzu ifade ediyorum. Bu konuda, Uzlaşma Komisyonunda bu konuların, bu gerekçelerin, bu söylediklerimizin daha geniş bir şekilde tartışılmasını, değerlendirilmesini ve bu noktada Sayın Meclis Başkanının da üst komisyonda bulunduğu bir ortamda bu konuların en kısa zamanda değerlendirilmesini ve buna göre yeni bir çalışma düzenini, takvimini gözden geçirmemiz gerektiğini ifade ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

FARUK BAL (Konya) - Son durumla ilgili, BDP'li vekillerle ilgili görüşünüzü ifade etmediniz. ATİLLA KART (Konya) - Onu da ifade edeyim.

Şimdi, tabii şu var: Milletvekili arkadaşlarımız, üye arkadaşlarımız bir mazeret bildirdiler mi, bildirmediler mi, onu bilemiyorum; o konuda açıkçası bize yansıyan bir bilgi yok ama bu hafta Ankara'da olmayacakları yönünde bana haricen bir bilgi geldi.

Bunun dışında, tabii, burada zannediyorum danışman düzeyinde bir temsil var mı şu anda? Yok. Dolayısıyla bütün bu hususların da üst komisyonda görüşülmesi gerekir.

BAŞKAN - Hocam, buyurun.

FARUK BAL (Konya) - Değerli arkadaşlar, Anayasa Uzlaşma Komisyonunun çalışmalarının istenilen hızda ve verimlilikte yürümediğini Milliyetçi Hareket Partisine mensup arkadaşlarla birlikte değerlendiriyoruz ve bu kanaatteyiz. Çalışmaya başlayalı epeyce bir zaman oldu ama bugüne kadar arpa boyu mesafe katedemedik. Tabii, "Kusur şu partidedir, bu partidedir." şeklinde bir iddia ve ithamda değilim ama toplantıların yapılamamış olduğu hâllerde hiçbirisinde biz bir mazeret ifade etmedik. Bütün toplantılara biz katılmaya gayret gösterdik ve katıldık. Dolayısıyla şimdi geçen hafta toplanamadık, bu hafta da toplanamayacağız, önümüzdeki hafta da tatil. Yani üç hafta dediğimiz zaman yirmi bir gün...

ATİLLA KART (Konya) - Sonraki hafta Milliyetçi Hareket Partisinin kongresi falan derken...

FARUK BAL (Konya) - Ondan sonra da bizim kongremiz ama biz kongre olmasına rağmen komisyon faaliyetlerine katılıyoruz. Parti faaliyetlerini ayırıyoruz, Meclis faaliyetlerini ayırıyoruz, komisyon faaliyetlerine öncelik tanıyoruz. Bu bizim halis niyetle işin ciddiyetine uygun bir şekilde sonuçlandırılması sorumluluğumuzdur diye kabul ediyoruz. Dolayısıyla üst komisyona durumun ben de bildirilmesinden yanayım. Sayın Meclis Başkanının Başkanlığında bu durumun değerlendirilmesi gerekir.

Diğer taraftan, ben de gündemdeki konularla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Şimdi, elimizdeki Anayasa yürürlükte; eksik olur, yanlış olur, anayasaların üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralı gereği bu Anayasa'ya uygun davranmak zorundadır herkes; iktidar dâhil, Başbakan dâhil, Bakanlar Kurulu dâhil ve Meclis dâhil olmak üzere. Şimdi, ortaya bir büyükşehir belediyeleri kurulmasına ilişkin kanun tasarısı gönderildi. Bu kanun tasarısını biz ince ince inceledik. Bu kanun tasarısı külliyen Anayasa'ya aykırı. Anayasa'nın 2'nci maddesine aykırı, Anayasa'nın 10'uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı, Anayasa'nın 123'üncü maddesine aykırı, Anayasa'nın 126'ncı maddesine aykırı, 127'nci maddesine aykırı. Bu aykırılıklara rağmen Anayasa'nın 112/3'üncü maddesi uyarınca Anayasa'ya uygun olarak ülkeyi yönetmek zorunda ve mecburiyetinde olan iktidar böyle bir kanunu vermiştir, kanun tasarısını göndermiştir. Anayasa'nın 3'üncü maddesi Türkiye devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür." diyor. Bu kanun teklifi veya tasarısı ile Türkiye ikiye bölünüyor. Bir tarafta 29 ilde kurulacak büyükşehir belediyeleri, bunlar ayrı bir statüye, ayrı bir hükme tabi, diğer tarafta da geriye kalan iller. Büyükşehir belediyesi statüsüne tabi olacak iller de Anayasa gereği il genel meclisi, il özel idaresi olması gerekirken bunlar kaldırılıyor, belediye başkanları belde halkına hizmet eden kişiler yerel hizmetlerde bulunan kişiler olması gerekirken yetkileri il sınırına kadar taşırılıyor ve il dahilindeki bütün seçmenler buna oy veriyor. Böyle bir Türkiye'de bölünmez bütünlüğü bozmuş ikili bir yapı ortaya çıkıyor. Vatandaşların bir kısmı sadece bununla kalmıyor, seçme seçilme hakları bakımından bir farklılaştırmanın yanı sıra yerel hizmetleri sunacak il özel idaresi, il genel meclisi gibi kurumların farklılaştırılması bir kenara vergi, resim, harç ve kuruluşlara ödenecek esnaf ve sanatkârlara tabi olan vatandaşların ticaret odalarına, sanayi odalarına ve diğerlerine tabi olanların yükümlülükleri de farklı. Dolayısıyla buradan çift hukuklu bir sistem ortaya çıkıyor ki bu Anayasa'nın her tarafına aykırı.

Diğer taraftan Anayasa'nın 123'üncü maddesi "bir bütündür" diyor idarenin. Bu ikiye ayrılmış bir bütün hâline getiriyor, buraya aykırı. Bu 126'ncı maddede yazıyor işte "Türkiye'nin idare yapısı illere, iller ilçelere, ilçeler köylere, beldelere vesairelere bölünür." diye. Burada bu ayrımın da dışına çıkarak büyükşehirler kapsamı içerisinde bir farklılık ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bu kadar Anayasa'ya aykırı bir kanun tasarısının en azından partiler arasında, uzlaşma komisyonunda bir değerlendirilmesi ve ortak bir konsensüs sağlanması gerekirken, tek taraflı bir dayatmayla Anayasa'nın kolunu, bacağını, budunu, kafasını koparacak ve önümüzdeki devleti de sahip olduğu üniter ve millî devlet niteliğinden çıkaracak bir tasarının Meclise sunulmuş olmasını iktidarın Anayasa'ya olan saygısı ve sadakati açısından biz olumsuz değerlendiriyoruz.

Bunu da paylaşmak ve zabıtlara geçirmek istedim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.



OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - İki laf etmek gerekiyor herhalde çünkü neresinden bakarsak düzeltilmeye muhtaç bir tarafı var. Sayın Milletvekilim biraz önce ifade buyurdular Anayasa'ya aykırılıktan. Şimdi, tasarı komisyona geliyor. Herkes konuşurken öncelikle Anayasa'ya aykırılıktan bahsediliyor. Sizler yetkin insanlarsınız. Bu takdirde ne olması lazım? Anayasa'ya aykırılığın gündeme gelmesi lazım, tartışılması lazım değil mi? Ama baş başa bakıyor ya, o da dönüyor en yukarıdakine bakıyor, yukarıdaki kanun tanımazlık "Ben yaptım oldu, benim dediğim doğrudur." hükmü oralarda geçerli. Yani elimizde oynadığımız kanunlar var. Sonuçta hiçbir işe yaramıyor çünkü muhataplarımız demokrasiyi tarif ederken birçok alt alta maddeler sıralanır, bir tanesi de sayılar rejimidir diyor. Neticede, hani değirmen taşı dönerken bir de bir tahta vardır, sürekli vurur, ona "çak çak" derler. Derler ki "Çak çak istediği kadar başını vursun değirmen bildiğini işler." Şimdi, bunlar, biz o çak çak yerine düşmüş oluyoruz, bunlar da değirmen, bildiklerini işliyorlar. Ne kanun tanıdıkları var, etik olarak da elle tutulur bir tarafları yok. Şimdi, milletlerin hayatına baktığınız vakit, nereye bakarsanız bakın bir kurucular kurulu vardır, bunların tespitleri vardır ya da kuruluşta ortaya koydukları umdeler vardır. Bu âdeta bir binayı ayakta tutan temel direklerdir. Binanın duvarları değişir, camları değişir, çatısı değişir vesaire ama o direkler değişmez. Bu sadece bizde değil, dünyanın bütün ülkelerinde bu böyle ama bizde bir farklılık var. Bizde şimdi direklere vurmaya başlanıldı. Kurucular kurulunun... Aslında, onların akılları gelecek yüzyıllara yetecek akıl. Mustafa Kemal'in aklı bugünküleri de idare edebileceği gibi gelecek yüzyılları da idare edebilecek bir akıl o gün tespit edilen kuralları bugün hiçe sayıyoruz. E giderek bütün bu yapıdan herkes nasibini alıyor. Geliyoruz buraya, hepimiz milletvekiliyiz. Bir milletvekilinin sorumluluğunu sizler ne kadar taşıyorsanız biz de o kadar taşıyoruz. Ama şurada da bir görevimiz var. Netice itibarıyla birçok defa... Mesela, bölge toplantımız oluyor ama burada toplantı var. Eğer arkadaşlarımızdan birisi kalamıyor ise "Arkadaş bizi mazur görün, gelemiyoruz, toplantımız var. "diyoruz. Bu hem bu masada oturanlara saygımızdan hem de bu görevi üstlendiğimizden dolayı ortaya koyduğumuz saygıdır. Dileriz ki bütün arkadaşlarımızın böyle bir mecburiyetleri olsun. Bu olmayınca o zaman ben milletvekiliyle burada temsil ediliyor isem, milletvekilini buraya gönderiyor isem bu diğer arkadaşlarıma duyduğum saygıdandır. O zaman herkesin de bunun karşılığını vermesini isterim. Burada meşru bir mazereti olmadığı müddetçe milletvekiliyle temsil edilmesi lazım. Bu hem bu heyete duyulması gereken saygının gereğidir hem de üstlendiğimiz görevin gereğidir. Eğer burada bizi hafife almak gibi bir ciddiyetsizlik var ise bu ancak muhataplarına yakıştırabileceğimiz bir tavır olur. Ben de Sayın Milletvekilimin ve sizin ifade buyurduğunuz noktaya katılıyorum. Süratle üst komisyonun toplanıp bu keşmekeşliğe, bu amaçsız zaman harcamaya bir çekidüzen vermesini istiyoruz. Ayak sürümeye gerek yok, insanlar akıllarının arkasında ne var ise onu da ortaya koysunlar, biz de ona göre hareket edelim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

FERHAT KABAİŞ - Sayın Başkanım, vekillerimizin bize ilettiği gerekçeyi de tutanaklara geçsin diye bildirebilir

miyiz?

BAŞKAN - Ben ikinci defa bu yazım komisyonuna başkanlık yapıyorum. Benim bir sözüm vardı, Faruk Bey yeniden geçti galiba. Buradaki açıkça Komisyonda temsil tamamen milletvekilleri düzeyinde. Onu üst komisyonda arkadaşlarımız ifade edebilirler. Ben şöyle dedim: "Hukuka karşı boynum ince, beynim diktir; uymak için boynumu, değiştirmek için beynimi kullanırım." Zaten arkadaşlarımız katılmadı, mazeretlerini sesli olarak ifade ettiler. İsterseniz buyurun.



FERHAT KABAİŞ - Şimdi, bize iletileni ben söylemek istiyorum. Bu hafta sonu biliyorsunuz parti kongremizi yaptık. Parti kongresi nedeniyle bu hafta bir yoğunluğu var. Bu, istisnai bir durum. Geçen hafta da buna benzer bir durum yaşandı. Farklı partilerin farklı gerekçelerinden dolayı toplantı bu hafta da iptal edildi. Biz parti olarak çarşamba, perşembe, cuma günleri sabah saat 10.00'da başlamak üzere ve akşama kadar çalışmaların yapılması hakkında aldığımız kararın arkasındayız. Fakat bu hafta parti kongremiz nedeniyle istisnai bir durum yaşandı.

BAŞKAN - Tamam, üst komisyonda onları değerlendiririz.

Teşekkür ediyorum.

Şimdi değerli arkadaşlar, tabii, biz Uzlaşma Komisyonu, ben farklı bakıyorum olaya. Uzlaşma Komisyonu hukuki ama tüzel kişiliği olmayan hukuki bir komisyon fakat anayasa yapma misyonuyla donatılmış bir komisyon, Parlamentonun herhangi bir komisyonundan daha fazla yetkisi var çünkü uzlaşma kuralını ben anayasa üstü bir kural olarak görüyorum aynı Medeni Kanun'un 2'nci maddesindeki iyi niyet kuralı ve ona -Rıza Bey bilir- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çok atıf yapar süpra-pozitif kural olarak görüyorum ve bu topluluğu da saygın bir topluluk olarak görüyorum. Efendim, parti eksenine indirgeyerek "Falancası zamanında getirmedi, falancası öneriyi şöyle getirmedi." gibi dedikoducu yaklaşımları benim arkadaşlarımdan da sadır olsa pozitif görmüyorum. Yani buradaki şeyimizin, bu topluluk hukukunun bize yüklediği yükümlülükler var. Burada olabilir. Norm üretmek öyle kolay değil. Zaten anayasalar kira akitleri kadar kolay yapılsaydı herhalde iki ayda, üç ayda, dört ayda çıkardık yani çok zor. Yani hem işin doğasından kaynaklanan zorlukları var hem farklı görüşlerin denkleştirilmesinden kaynaklanan zorunlar var, bir de millî değerlerimize, millî yararlarımıza optimal olarak karşılık gelen noktanın bulunmasındaki zorluklar var. Onun için, ben bu gibi yaklaşımlara pozitif bakmıyorum yani "Ahmet İyimaya şu gün teklif getirecekti, getirmedi, öbürü getirdi." Bunlar kısır tartışmalar. Herkes iyi niyetle çalışıyor.

Karar alma imkânımız da yok ama şundan rahatsız oluyorum: Tarihin ve sistemin bize yüklediği yükü zamana baktığımız zaman -bu bir sene olur, iki sene olur, üç sene olur- yerine getiremiyor olduğumuzu gerçekleşen tükettiğimiz zaman içerisinde ürettiğimiz verimi, sayıyı gözettiğimde, tartıya aldığımda bunu görüyorum. Ben de, diğer arkadaşlarımda olduğu gibi, Değerli Başkanımızın, ana Komisyon Başkanımızın ana komisyonu toplantıya çağırarak bütün bunları değerlendirelim diyorum. Karar olarak da alamıyorum sevgili başkanlarım, Atilla Bey, Faruk Bey, arkadaşlarım, Oktaycığım, buradaki beyanlarımız tamamen temennidir, karar öncesine takaddüm eden bir beyan...

FARUK BAL (Konya) - Tespit...

BAŞKAN - Tespit yapıldı, temenniye dönüştürüyorum, karar yoğunluğunda olmayan.

Demek ki yaşadığımız süreçteki sorunları değerlendirmek üzere, bir de çalışma düzenine yeni biçim vermek üzere Meclis Başkanımıza sekretarya, bizim arkadaşlarımız, Komisyonun temenni ve tespitlerini ileteceklerdir bizim adımıza. Ben de telefonla konuşurum. Görevimiz çok önemli, misyonumuz önemli. Ona uygun gerçekten emprevizyon, gözden geçirme sonuçlarını elde edebileceğimizi düşünüyorum. Ana Komisyondaki çalışmaya hazırlıklı gelerek gerçekten aynada kendimizi seyredelim. Aksi takdirde topluma karşı bir umut tacirleri görüntüsü vermeyelim diyorum.

Teşekkür ediyorum.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Sayın Başkan, izin verirseniz şunu söylemek istiyorum. BAŞKAN - Buyurun.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Yani ortada gözle görünür bir gerçek var. Komisyon canlılığını kaybetti, temposu düştü ve başlangıçtaki heyecan, başlangıçtaki istek bugün yavaş yavaş artık kaybolmaya başladı. Bunu iyi teşhis edebilmek lazım. Bunun nedenleri nereden kaynaklanıyor, bunu iyi görebilmek lazım. Bunun nedenleri bence iki şeyden kaynaklanıyor: Birincisi, Meclis -Meclis çalışmaları başladı çünkü- çalışmalarıyla oraya getirilen yasa ve anayasa değişiklikleriyle bu komisyon arasındaki bağlantı, o böyle bisikletin iki tekerleğini de çeviren zincir yok. Yani bisikletin iki tekerleği farklı dönüyor. Mecliste birtakım anayasa değişiklikleri getiriliyor, yasa değişiklikleri getiriliyor fakat onlarla ilgili burada müzakere yapılıyor. O zaman tabii buradaki müzakere anlamını kaybediyor. Yani bu iktidar partisiyle ilgili bir mesele. Yani iktidar partisi görüyorum ki bu komisyona olan inancını, bu komisyona olan bağlılığını kaybediyor. Çünkü baktığınız zaman, söylendi biraz önce, seçilme yaşıyla ilgili değişiklik, ombudsmanla ilgili kanun tasarısı... Ombudsmanı biz burada görüşeceğiz. Burada görüşmeden orada kanun çıktı. E o zaman o kanun buradaki görüşmeyi nasıl etkileyecek? Seçilme yaşı burada görüştük, üç partinin, dört partinin önerisi var ve iktidar partisinin önerisinden farklı olarak bir de baktık ki seçilme yaşı on sekiz yaşına indirilmiş kanunla. Burada hiçbir, ne iktidarın ne iki muhalefet partisinin önerisinde böyle bir şey yok.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - O maddeyi görüşürken farklı bir karar aldık, ne olacak?

RIZA TÜRMEN (İzmir) - E ne olacak? İşte, Atilla Bey değindi, 67 sonla ilgili değişiklik. Bütün bunlar yani Meclis çalışmalarıyla burası arasında hiçbir bağlantı olmaması, burasının tamamen Meclisten soyut bir kavanoz içinde çalışır hâle getirilmesi buranın tabii etkililiğini, buranın fonksiyonlarını ortadan kaldırıyor. Burada başlıca sorumluluk tabii iktidar partisine düşen bir şey çünkü bu kanun tekliflerini getiren iktidar partisi. Yani ikincisi tabii Başbakanın, dış müdahaleler olumsuz etkiler yapıyor. Başbakanın kalkıp da efendim işte "Ya bitirirsiniz yıl sonuna kadar ya da ben alırım kendim yaparım, bana kim yakınsa o..." Bu tabii bizim çalışmalarımız bakımından deniyor ki -burada oturanlar da düşünüyor, ister istemez düşünüyorsunuz ki demek ki biz ne yapsak başka bir plan var ortada, başka bir proje var ortada, biz işte bitiremeyeceğiz- "Hadi bakalım, verin, ben bunu götüreceğim, yapacağım." diye, böyle bir düşünce var orada. O zaman tabii burası olumsuz etkileniyor bundan. Yani bütün bunlar nedeniyledir ki bizim çalışmalarımız böyle bir şeye girdi yani yumurta içinde bisiklet çevirmeye gitti. Bisikletten konuşuyoruz yine. Buradan çıkmamız lazım, yeniden bir düzene sokmamız lazım bu çalışmayı ve bunu yaparken de bu aksaklıkları görüp, bu aksaklıkları ortadan kaldırabilmemiz lazım. Yani Meclis çalışmasıyla burası arasında doğru dürüst bir eş güdüm koyabilmemiz lazım, bir ilişki kurabilmemiz lazım ve bu Uzlaşma Komisyonunu dış müdahalelerden korumak lazım yani tekrar canlılığına kavuşturmak için.

BAŞKAN - Evet, değerli arkadaşlar, ben Komisyonumuzun tabii varlığının da, varlık sebebinin de tazeliğini koruduğunu düşünüyorum. Konjonktürel etkilere kapalı olmalıyız ama arkadaşların ifade ettiği gibi üst komisyonda bunu genişçe tartışıp irkilmeli sirkilmeli ve dirilmeliyiz.

Bu anlayış içinde toplantıyı kapatıyorum, saygılar sunuyorum.
Kapanma Saati: 11.52



Yüklə 8,47 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin