FARUK BAL (Konya) – Tabii, düzenlemezseniz herkes gider çadır kurar oraya. Özel mülkiyeti yasaklayacaksınız orada.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet yani kamu mülkiyeti, özel mülkiyet diye bir madde içerisinde…
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, Ahmet’çiğim, kıyı hukuku yani bizim hukukumuza yerleşmiş. Uyguluma diğer hukuk dallarına da yerleşmiş. Uygulamadaki aksaklıklar, yanlışlıklar dışında, bunun genel… Bir uzlaşma olsun diye kıyılardan başlayalım önerisini getirdim.
Şimdi, çok öz, basit bir önerimiz var bizim, diğerlerinin de hepsini okuyalım isterseniz. Buna karşı olanlar varsa öbüründen başlayalım.
MHP’nin önerisi “Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.” Herkes kabul eder herhâlde bunu değil mi?
RIZA TÜRMEN (İzmir) –Evet, zaten aynı.
FARUK BAL (Konya) – Doğru mu?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tamam, tamam.
FARUK BAL (Konya) – Boya yeşile.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – CHP ile aynı şey.
FARUK BAL (Konya) – Evet. Yani MHP önerisi demeyeceğiz, hepimizin önerisi olacak.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Başkanım, bu doğru ama…
FARUK BAL (Konya) – Kişisel mülkiyete konu olamaz, CHP özel mülkiyete demiş, özel mülkiyete yaz onu, kişisel mülkiyeti değiştir, özel mülkiyet yapalım, olabilir mi? Olamaz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Başkanım, şimdi, kamu mülkiyeti-özel mülkiyet ayrımı var. Devletin hüküm ve tasarrufu kategorisi bir kategori ve onları Anayasada bir yerde saymalıyız.
FARUK BAL (Konya) – Hocam, Ahmet’çiğim… Kamu mülkiyeti özel mülkiyet kavramı içerisinde devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunma hukukunu koyamayız.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Doğru…
FARUK BAL (Konya) – Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Hüküm ve tasarrufu”nu… Ama kıyılar değil başkaları da var; kayalar var, ırmaklar var, vesaire.
FARUK BAL (Konya) – Onların hepsini dün saydık, kayalar var, dağlar var, denizler var, göller var. Şimdi, bu kıyıyla ilgili olanlara geliyoruz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Başkanım, bence, gerçekten yani… “Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler özel mülkiyete konu olamaz.” Tamam bu değerdir ama neler devletin ve hükûmetin tasarrufu altındadır? Bir bildiklerimiz var: Bir dakika Hocam. Numerus clausus yapamazsınız burada, yani kapalı devre yazamazsınız burada. Kriter şu: Devletin hüküm ve tasarrufu altında mı kardeşim? Özel mülkiyete konu olamaz. Örnekler yapabiliriz ağabey. Yani kapalı devre sistemi değil “Şunlar şunlar bu cümlelerdir.” denebilir.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, öyle bir şey demiyoruz. Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Numerus bilmem ne us yapmıyoruz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ama örneksemeye gidiyorsun, o zaman…
FARUK BAL (Konya) – Kıyıyı yazıyoruz Hocam. Kıyıyı yazıyoruz Ahmet’çiğim. Kıyı, devletin hüküm ve tasarrufu altında mı değil mi?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kesin…
FARUK BAL (Konya) – Evet, özel mülkiyete konu olamaz. Tamam, var mı itiraz?
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bu fıkrada itirazımız yok Başkanım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ya, kardeşim itirazın yok da bakın…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Deniz, göl ve akarsu kıyılarının…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sayın İyimaya’nın söylediği şey; zaten mevcut, nerede mevcut? “Doğal servetlerin ve kaynakların aranması ve işletilmesi” başlıklı madde ki o aynı madde. Adalet ve Kalkınma Partisi de yazmış. Orada tam Sayın İyimaya’nın söylediğini söylüyoruz, diyoruz ki: “Doğal servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.” Bunlar nelerdir, teker teker saymıyoruz. Ama kıyılar bakımından…
FARUK BAL (Konya) – Tamam, hemfikir olduğumuz konuyu dağıtmayalım.
İkinci fıkra…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sayın Başkan, başlıkta bir revizyon ve ikinci fıkra önerisi yapabilir miyim?
FARUK BAL (Konya) – Yapın, efendim.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Başlık: “Kıyıların korunması ve kıyılardan yararlanmak.” olabilir mi?
FARUK BAL (Konya) – “Kıyıların korunması ve yararlanma hakkı.” Çok doğru Hocam, bravo.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – İkinci fıkra önerisi yapıyorum.
İkinci fıkra: “Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.” Bunu öneriyoruz.
FARUK BAL (Konya) – Hocam gayet güzel…
Şimdi, CHP’nin ikinci fıkrasını okuyalım.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Aynı.
FARUK BAL (Konya) – BDP’ninkini okuyalım.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Kabul…
Tamam, geç MHP’ye şimdi.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sadece, “Bu kamu yararından AK PARTİ’liler yararlanamaz” diye…
FARUK BAL (Konya) – MHP’ye geç şimdi.
Hocam dikkat eder misiniz, biz de şöyle yazmışız aynı fıkrayı -biz de sizin dediğinizi şöyle daha kısaltmışız, daha kapsamlı ve daha öz- demişiz ki: “Herkesin; deniz, göl ve akarsular ile…” Bunun hem mevcudundan yararlanıyorsunuz, yani denizin kendisinden yararlanıyorsunuz, akarsuyun kendisinden yararlanıyorsunuz, gölün kendisinden yararlanıyorsunuz, balık tutmak, yüzmek vesaire gibi- “…bunların kıyılarından yararlanma hakkı vardır.” Şimdi, orada bir teknik tabir var, bunu Ahmet İyimaya bilebilir diye düşünüyorum. Sahil şeridi ile kıyı şeridi birbirinden farklı kavramlardır. Sahil şeridi, daha ziyade stratejik ve askerî bir tabir olarak ortaya çıkar, kıyı şeridi ise hukuki bir tabirdir. Dolayısıyla kıyı şeridi tabirinin kullanılması daha faydalıdır. Bunların çok teferruatına girmeden, daha öz yazılması daha güzel olur diye düşünüyorum.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Burada o söylediğiniz şeye katılabilirim ancak şöyle bir şey var: Burada, bakın, siz “Herkesin yararlanma hakkı var.” diyorsunuz.
Bizim öneride “Yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.” Burada ince bir fark var Sayın Başkan. Şimdi, “Herkes yararlanır dediğiniz” anda, vatandaş gider veya bir şirket gider “Benim burada yararlanma hakkım var.” der, oraya bina yapar. Dolayısıyla, öncelikle bu “herkes” ibaresini çıkarıp “öncelikle kamu yararı gözetilir.” dediğimiz zaman, kanun koyucu bunu düzenler, onun dışında da kimseye kapatılamayacağı zaten anlaşılır.
FARUK BAL (Konya) – Çok doğru Hocam. Son fıkrayı bir okuyun.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam bir bütün olarak şey yapınca problem yok da, ben bunların anayasa sorunu olmadığını düşünüyorum.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – O şeyde, kıyı…
FARUK BAL (Konya) – Bu hak yani herkesin kullanacağı hak “Kamu yararı gözetilerek kanunla düzenlenir.”
PROF. DR. YAVUZ ATAR – İşte, o biraz sıkıntı yaratır mı? Yani “Herkesin yararlanma hakkı var.” dediğimiz zaman bir sıkıntı olur mu diye?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sıkıntı ne açısından Hocam?
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yani, bir şirket gider “Benimde yararlanma hakkım var.” deyip göl kenarına…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Neyse, problem değil Hocam ya.
FARUK BAL (Konya) – Bu, Ahmet İyimaya eleştirmesin diye özen gösterilmiş bir yazım tarzı…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ben bunları anayasa sorunu olarak görmüyorum efendim.
FARUK BAL (Konya) – Hocam, sizin dediğini üçüncü cümleyle birleştirerek yazmak mümkün ama yazdığınız zaman cümlenin akışı, belagati sarsılıyor.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Peki, kamu yararı önceliğimiz nerede?
FARUK BAL (Konya) – “Bu hak, kamu yararı gözetilerek kanunla düzenlenir.”
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ya, olabilir tamam, ya olabilir.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bizde bir şey daha var.
FARUK BAL (Konya) – O zaman şöyle yazabiliriz, sizin dediğiniz gibi, Hocam: “Yararlanma hakkı, kamu yararı gözetilerek kanunla düzenlenir.” Ama o zaman yani…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Güzel ya, güzel, yetiyor.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Tamam ya olabilir, bilmiyorum çok da… Sanırım maksat anlaşılıyor.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Problem, “Mızraklı İlmihal” gibi anayasa yazıyoruz ya, kompozisyon gibi.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Onu bitiştirin o zaman ayrı bir fıkraya gerek yok.
FARUK BAL (Konya) – İşte bitiştirirsek beliğ olmuyor.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kanunları ayrı fıkrada yazıyoruz Hocam. Temel hak ve özgürlük yukarıda, düzenleme aşağıda.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sayın Başkan, bakın, kişilerle ilgili mevzuda bizim üçüncü fıkra şöyle, isterseniz okuyayım, birlikte istişare edelim, birde üçüncü fıkramız var: “ “Kıyılarla sahil şeritlerinin kullanılış amaçlarına göre genişliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir.” demişiz.
FARUK BAL (Konya) – Hocam bir örnek anlatayım. Şimdi, kıyı şeritlerinin düzenlenmesi, bir, idari otoritenin yetkisinde; iki, mahkemelerin yetkisinde.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – İşte bu genişlik mevzusu var ya, genişlik…
FARUK BAL (Konya) - Kanun oraya lüzumsuz laflar sokmuş ki… Örneğin, Akşehir Gölü -ben uğraştığım için biliyorum- yirmi beş yılda bir çekiliyor, yirmi beş yılda bir de her tarafı su kaplıyor. Kardeşim, yirmi beş yılda, belli olmayan bir zamanda ölçülmüş, ondan sonra da geniş bir arazi var, çeyrek yüzyıl boş kalıyor, kimse buraya bir şey yapamıyor, ekilip biçilemiyor, ekilip biçilemiyor ama tapulu arazi oralar. Kıyı şeridi içerinde kalmıştır, kullanamazsın, üstelik “Bana para ver.” diyor devlet. Ben Bakan olarak uğraştım bu işle. Valiye dedim ki: Kardeşim, bu işi hallet. “Nasıl halledeyim, kanun meselesi?” diyor. Kanunda işte “kıyı şeridi”, “önceliği”, “derinliği”, “genişliği”, “iklimi” gibi tabirleri kullandığınız zaman yapamıyor bunu.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Peki, bu hüküm engelliyor mu dediğinizi?
FARUK BAL (Konya) - Hangisini?
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yani sizin yazdığınız hüküm engelliyor mu az önceki sakıncayı? Diyorsunuz ya: “Kanun koyucu genişliği belirlerse sonu ne olur?”
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, biz kanun koyucuya en geniş yetkiyi tanıyoruz. Hiçbir kriter koymuyoruz, sadece kamu yararı. Genişliğini, derinliğini, uzunluğunu, neyse hallet kardeşim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – İzin verir misiniz Başkanım.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, efendim, tamam, anlıyorum ben sizin söylediğinizi. Bu hükümler yani Yavuz Hoca’nın okuduğu ya da bizim yazdığımız şeyler büyük ölçüde 82 Anayasası’nın tekrarından ibaret. Fakat biz bu 82 Anayasası’na iki tane yenilik getirmek istedik. Bir tanesi, efendim: “Kanunla düzenlenir.” derken bu kanunun çevre korumasını, çevre şartlarını dikkate alarak çıkarılması esasını getirmek istedik. Yani kanun koyucu bu kanunu yaparken, bunları düzenleyici kanunu yaparken çevresel faktörleri dikkate alsın, dedik; bir o.
İkincisi de bu dolgu meselesi efendim. Yani Türkiye’de hiçbir şeye hiçbir mevzuata tabi olmayan böyle bir tamamen keyfî bir denizden toprak kazanmak meselesi var. Aklına esen denizi dolduruyor, ondan sonra da yol geçiriyor, ondan sonra bunun adı “belediyecilik” oluyor. Onu da bir esasa bağlayalım diye düşündük. O nedenle, ancak kamu yararının gerekli kıldığı hâllerde dolgu ve kurutma yoluyla toprak edinilmesine ilişkin usul ve esaslar kanunda gösteriliyor. Yani bir kere onunla ilgili, bu dolguyla bir kanun çıkarılsın, bu böyle keyfî olmasın, her aklına esen belediye istediği kadar denizi doldurup ondan sonra şey yapmasın.
Üçüncüsü de bu kanun kamu yararını dikkate alsın, bunu yaparken. Yani çünkü sadece yol geçirmek yok mesela, bir de orada yaşayan insanların oradan yararlanma hakkı var, orada nefes alma şeyi veriyor mesela filan.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Şimdi, ben ilke olarak Sayın Türmen’in şeyine katılıyorum yani bu Türkiye'nin çok ciddi bir problemi.
Ben Antalya Milletvekiliyim, turizmin çok yoğun olarak yapıldığı bir yer. Bugün bütün oteller âdeta birbirlerine halkalanmış zincirler gibi kıyıdadır. Dün de bir ara verdiğimizde konuştuk Sayın Bakanla. Arkadaki insanların denize ulaşma şansı fiilen ortadan kalkmıştır. Bu olmaz yani bu büyük bir kitlenin deniz kıyısından yararlanma şansını ellerinden alamayız, birinci bu var.
İkincisi, ekonomik olarak da doğru değildir. Çünkü sistemli bir şekilde bütün arkada yerleşmiş olan insanlar, o arazilerin sahipleri kıyıya ulaştıkları zaman turizm sektörünü deniz kıyısına hapsetmemiş oluruz. Geride pansiyonlar olur, butik oteller olur, güzel lokantalar olur vesaire ki esas turizm sektörünün temeli de budur yani. Şimdi, biz otellerin tamamını kıyıya koyuyoruz, kimse kıyıdan faydalanamıyor, arkadaki bütün insanlar mahrum oluyorlar; iki, bir de ekonomik olarak o sektörün yararlarından istifade edemiyorlar. Bunu da düşünmemiz lazım. Yani bu konuda çok hassas bir düzenleme yapılmasından ben şahsen yanayım.
Bir de, bir tek kişisel bir sorum var. Burada bütün hukuk üstatları varken kıyıda, tam kıyı şeridinin üstünde özel mülkiyete tabi olarak arazisi bulunanlar ne yapacaklar?
FARUK BAL (Konya) – Kıyı şeridinin üzerinde özel mülkiyete tabi arazi olmaz ağabey, varsa tapusu iptal edilir.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – 72’den beri var ve iptal etmiyor kimse de.
FARUK BAL (Konya) – Kalubeladan beri olsa bile iptal edilir.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bu, İnsan Hakları Mahkemesine çok dava edilen bir konudur.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii, tabii.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Ne oldu sonuç?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bizimkiler tazminat ödemiyorlar, diyorlar ki: “Zaten senin bu mülkiyet hakkın yoktur.” “Yahu, ben 70’ten önce tapuyu almışım, elimde tapu var, devlet vermiş bana bu tapuyu. Nasıl benim değil bu arazi?” diyor adam. Tabii ki bundan mülkiyet hakkının ihlali çıkıyor.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Başkanım, izin verir misiniz?
FARUK BAL (Konya) – Buyurun efendim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli arkadaşlar, Hocam; şimdi, bir, kıyılar anayasa sorunu, belli ölçüde anayasa sorunu, tamam, onu kabul edelim.
FARUK BAL (Konya) – Hocam, burada anlaşamadığımız yer varsa onu söyleyelim, yoksa halledelim, bitirelim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Oraya geliyorum. Yok, yok oraya geçiyorum.
Yani burada, bir, kıyıların kamunun hüküm ve tasarrufu altında olduğunu belirlemek, tamam, o önemli.
İki: Kamu yararıyla özel menfaatlerin çatışma alanı olduğunu belirlemek önemli, belirliyor. Kamu yararıyla özel yararın çatışması hâlinde denklik mi olacak, rüçhaniyet mi olacak, üstün kamu yararı, öyle görünüyor. “Anayasa’dan önceki kazanımlar ne olacak?” sorusu zaten hukukun zaman bakımından uygulanmasıdır, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1 no.lu protokolünün 1’inci maddesi onu çözmüş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla da çözmüş. Biz geçmişe etkili olarak kazanılmış hakları bertaraf edemeyiz. Ha, ama dolgu, ihya, kanun meselesi başka, anayasa sorunu değil. Şimdi, bu ne oluyor? “Bu alan usul ve esasları kanunla…” Ha, bunların şeyi ne? Hocamın dediği gibi. Bunlar belirsiz kavramlar, yasa koyucu dönemin koşullarına, değer yargılarına, hassasiyetlerine göre düzenleyecek. İşte Kıyı Kanunu da o zaten. Biz Kıyı Kanunu’nu yazmıyoruz. Kıyı Kanunu’na referans oluşturacak aşılamazları yazıyoruz. Bana göre burada üç tane aşılamaz var. Bir: Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu zaten tersiden söyleyip özel mülkiyete konu olmaz.
İki: Kullanım hakkının kamu yararıyla çatışıp çatışmaması.
Üç: Belirsiz kavramların yasayla düzenlenmesi. Bu ihtiyacı karşılıyor.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, izin verirseniz ben de…
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Ben bir şey söyleyebilir miyim?
FARUK BAL (Konya) – Şu ihya meselesini halledelim de…
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Efendim?
FARUK BAL (Konya) – İhya yani konuyu, tartıştığımız konu…
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Aynı konuda bir şey söyleyeceğim.
Şimdi, Sayın Türmen’in söylediğinde mesela dolgu vesaire var, onlar kanunda düzenlenebilir diye şey yapıyor ama ben ara bir yol bulmak bakımından “çevrenin korunması esas alınarak” gibi bir ibareyle ona da karşılık verilebilir mi? Sizin metninizde o da var.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, arkadaşlar, toprak ihyası ile başka ihya edilen alanlar da var. Makiliklerin ihya edilerek fıstıklıklara dönüştürülmesi, yine makiliklerin ihya edilerek zeytinliklere dönüştürülmesi, bunların hepsi kanun meselesi. Bunu anayasaya yazarsak bunları da yazmamız gerekebilir. O nedenden dolayı bunu bence yazmamıza gerek yok, çünkü çok farklı alanlarda toprağın da kaybı söz konusu. Ona ne yapacağız mesela? Buna hukuk çareyi buluyor. Heyelan oluyor, denize gidiyor. Denize giden toprağın bir kısmı tapulu alan. Ne olacak? Şimdi, bunların hepsini hukuk çözmüş. Dolayısıyla bizim bunu tekrar buraya yazarak yeni bir anayasa ihdasına gerek yok ama kanun çıkarılması gerektiği noktasındaki düşüncemiz sizinle beraber.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Biz de bunu koyalım yani bu denizden toprak kazanılması, dolgu kanun konusu olsun ve bu kanun yapılırken kamu yararı ve çevre faktörleri gözetilsin.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Çevre o zaman kamu yararının dışında mı ki?
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, BDP ne diyor buna?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hepsine var.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yani biz varız hepsine, ters bir şey yok bunlarda. Baştan dedik yani o ilk, birinci metne de varız, bu son dediğinize de varız. Yani ya kısa bir yazım olacak, 1’inci öneri gibi veya daha uzun bu 2’nci son şey olacak.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sayın Başkanım, o zaman sizin önerinizi fıkra hâline getirin, yeşil yapın, ona katılalım biz, şu bizimkini silin. Tamam, bu açıklamalardan sonra sizinkine katılalım.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – 2’de de sorun yok.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Tamam yani açıklamalardan sonra.
Onu, 3’ü yanına çekebilirsiniz de ya da başkaca hükme gerek herhâlde, var mı?
FARUK BAL (Konya) – Başkaca hükme gerek yok, diyoruz biz.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Yavuz Hocam, bu son cümleyi 2’nci fıkranın bir parçası hâline getirirken…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Şu 82’deki metni yani biz onu esas almıştık. Onu koysak ne olur?
FARUK BAL (Konya) – Hangisi?
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Şu az önce okudum ya.
FARUK BAL (Konya) – Ne diyor Hocam?
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Biraz daha detaylı ve kanun koyucunun şeyini sınırlıyor burası.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – 43’üncü madde bu.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Evet, evet, 43’teki son hükmü tekrarlasak…
FARUK BAL (Konya) – Ne diyor? Bir okur musunuz Hocam.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – “Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunlarla düzenlenir.” diyor.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bu olsa daha sağlıklı olmaz mı?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Buna biz şey ilave ettik işte efendim: “… çevre koruması esas alınarak kanunla düzenlenir.”
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Olur, o eklenerek.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – “Çevre koruma”yı oraya koymanın…
FARUK BAL (Konya) – Hocam, şimdi, çevre korumayı… Ben önce bunu anlatayım, ondan sora öbürünü anlatayım. Anayasa’nın her hükmü kendi alanı içerisinde her yerde uygulanacaktır, bir.
İki: Anayasa’nın hiçbir hükmü birbiriyle çelişir hâlde yorumlanamaz. Şimdi, çevre hakkını buraya koyarız veya öbür tarafa koyarız. Orada hükmünü tüm Anayasa’ya sari bir şekilde uygulayacaktır. Şimdi, buraya atıf yaparsak, Sayın Hocam, atıf yapmadığımız yerlerde bu uygulanmaz o zaman, anlamı çıkacak.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Doğru, doğru.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Ayrı bir çevre maddesi koyacağız.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ama burada şimdi biz çok özel bir şey istiyoruz. Yani “Bu kıyıdan yararlanma meselesi bir kere kanunla düzenlensin.” diyoruz. Burada işte kanun koyucuya bir yol gösteriyoruz, diyoruz ki kanun koyucuya: “Sen bu kanunu çıkarırken bu çevre meselesine lütfen dikkat et.”
FARUK BAL (Konya) – Hocam, o zaman, bakın, ben size bir şey söyleyeyim mi? Şimdi, yani ben tartışma olsun diye söylüyorum, fikriniz olmasın anlamında söylemiyorum. “Çevre ve kamu yararı, çevre hakkı ve kamu yararı gözetilerek…” dediğiniz zaman, mahkemeler hiçbir halt edemez, hiçbir karar veremez, ne karar verirse, çevreyi gözetecek karar verirse kamuya yararına aykırı olur, kamu yararını gözeterek karar verirse çevreye aykırı olur. Aynen bu yönetimde istikrar, temsilde adalet konusu gibi istediğin tarafa çek.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Burada kamu yararı zaten çevre.
FARUK BAL (Konya) – O zaman “kamu yararı” demeyeceğiz, “çevre hakkı” diyeceğiz.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sayın Başkanım, biz konuyu size bırakıyoruz, yazdırın kabul ediyoruz. Sizin yazdırdığınızı kabul ediyoruz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Yazdırdığınızı kabul ediyoruz.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yazdırın, yazdırın yani ne yazarsanız kabul edeceğiz. yani uzlaşalım.
FARUK BAL (Konya) – Peki, şimdi, Rıza Bey, BDP ve Adalet ve Kalkınma Partisi bunda hemfikir olduğunu ifade etti, biz de bunun fikrî mülkiyetini kaldıralım, başındaki “MHP”yi çizelim, kaldıralım, çizmeyelim de. Tabii, bunun dışında çok özel bir durum yoksa yani…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Deniz, göl, akarsulardan yararlanma hakkı vardır.
FARUK BAL (Konya) – Birleşsin mi Hocam, yoksa farklı mı olsun? Daha vurgulu olmaz mı 3’üncü fıkra olarak? Yani ayrı ayrı olmasında daha şey var. Var mı itiraz Hocam?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Peki, bunu böyle kabul edelim.
O zaman son bir fıkra ekleyebilir miyiz, dolguyla ilgili olarak?
FARUK BAL (Konya) – O zaman söyleyin, “CHP’nin önerisi” diyelim, daha fazla zaman kaybetmeyelim.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bizim son fıkrayı koyar mısın Salih?
FARUK BAL (Konya) – O “Topraklar bölünemez.” dediğin mi? “Topraklar bölünemez.” maddesini mi koyuyoruz?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, “Topraklar bölünemez.” maddesini, atladık, onu çıkardık uzlaşı olarak, onun yerine “Kamu yararının gerekli kıldığı hâllerde dolgu ve kurutma…”
FARUK BAL (Konya) – Tamam mı?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamam.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Evet, hayırlı olsun bir maddemiz oldu. Yeri muallak, onu belirtelim.
FARUK BAL (Konya) – Yeri muallak.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Paranteze koyun.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yok, yok. Madde altına not: “Maddenin hangi kısımda yer alacağı daha sonra belirlenecektir.”
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Madde muazzez, yeri muallak.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ama üslup olarak bir temel hak formatında düzenlendiğini de görülüyor.
FARUK BAL (Konya) – Hak olarak yazdık zaten.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – 1’inci fıkrada yazmadık onu, dikkat ederim. “Kıyılardan yararlanma”ydı başı, “hakkı” silmemişsiniz, o kadar, “hak” yoktu”
FARUK BAL (Konya) – Yoktu, sizin öneriniz üzerine koyduk.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Korunma”yı sen ekledin Hoca ya.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ekledim. Bakın, “Kıyıların korunması ve kıyılardan yararlanma” bu kadar, “hak” kelimesi yok.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, vardı da, sen “Çekelim.” diyorsan, tamam.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hayır, başta ben şöyle önerdim…
FARUK BAL (Konya) – Tamam, altında var, çık o hakkı.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Başkanım, bakın, bu şekilde, bizim önerimiz bu.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, bunlar ayrıntı, var 2’nci fıkrada “hak” var.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Başlığı düzelttik Başkanım, tamam, sorun yok, uzlaştık.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ya, niye uzlaşıyorsun, içeriği vermiyorsa?
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Başlığı içerikle uyumlu hâle getirmek lazım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, bir dakika, 2’nci fıkrada “hak” var diyor musun kardeşim? Var diyor musun? “Hak” varsa…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Olmaz tabii, haklısınız.
FARUK BAL (Konya) – Ya uzlaşma olsun diye kulağını, burnunu kopardınız bu maddenin.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, içeride “hak” var diyoruz, yukarıda yok. O zaman 2’nci fıkrayı da kaldıralım.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Zaten uzlaşma adına 2 ve 3’üncü fıkraya katıldık.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sevgili Hocam, “İçeride ‘hak’ var.” diyorsan, Anayasa, gülerler size yukarıda “hak” yoksa.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Uzlaşma değil, tutarlı olmak meselesi bu.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bu işin latifesi değil Hocam yani eğer hak varsa yukarıya koyalım, yoksa yok.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tabii, var.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – İyi de illa haklarda yer alana “hak” denmesi zaruri olsaydı, bakın 82’de haklar bölümünde düzenlendiği hâlde ne başında “hak” var, ne içinde “hak” var.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, 82’nin yanlışı beni bağlamaz ki. İçinde “hak” varsa matlapta “hak” olur Hocam.
Dostları ilə paylaş: |