22.11.2012 Tarihli Toplantı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.18
BAŞKAN : MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
-----o-----
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, 22 Kasım Perşembe tarihli toplantımızı açıyorum.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet, hayırlı olsun.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hayırlı olsun.
Katılan danışman ve teknik heyetten arkadaşların isimlerini okuyorum: Profesör Doktor Yusuf Şevki Hakyemez, Doçent Doktor Selin Esen, Profesör Doktor Ali Akyıldız, Meral Danış Beştaş, Özgür Sevgi Göral, Taylan Barın, Tarık Olcay, Dilek Kumcu, Mustafa Kemal Çiçek, Oğuz Turhan, Yusuf Buzgan, Yusuf Uygar, Ferhat Kabaiş.
Arkadaşlar, dün, CHP ile BDP’nin birlikte teklif ettiği yeni ek maddeler vardı, onlarla ilgili görüşeceğiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Ona geçmeden küçük bir şey söyleyebilir miyim?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Buyurun Meral Hanım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Şimdi, dün ben toplantıda yoktum da Ayla Hanım aktardı bize, bu yürütme bölümüne ilişkin herhâlde ne zaman sunulacak falan diye bir şey yaşanmış.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Pazartesi 12’ye.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – İşte, onu söyleyeceğim tam da.
Bizim dün Merkez Yürütme Kurulu vardı, bunu değerlendirdik ama yürütmenin sunulacağına dair sanırım Cumhuriyet Halk Partisinin hani bir ısrarla “Birlikte görüşelim.” gibi bir şeyi var.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Hepsini görelim.” diyor. Biz hepsini görmeden…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Faydalı olur.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Ama biz hazır değilizden ziyade sonuçta çok önemli bir bölüm yasama ve yürütmeyi birlikte değerlendirmek ve bizim siyasi kararlar da vermemiz gerekiyor, yani sadece teknik olarak bu maddeleri yazalım verelim değil, bir gecede oturur taslağımızı revize ederiz falan ama pazartesi gününe yetiştirmemiz neredeyse olanaksız, çünkü Eş Genel Başkanımız, Avustralya’ya gidiyor, dönecek vesaire ama yine de biz üzerinde şimdi çalışıyoruz. Adını koyarak söylüyorum, hani süreci falan Ayla Hanım anlatmış, bizim nasıl bir süreçten geldiğimizi. Biz yürütmeyi böyle hazır değilizden ziyade yani bunun böyle aceleye getirilmesini doğru bulmuyoruz. “Bu arada yasamaya devam edebiliriz” kanaatindeyiz. Örneğin haftaya yasamayı tartışmaya başlayıp diğer hafta yürütmeyi getirip birlikte değerlendirebiliriz, böyle bir önerimiz var. Yok, eğer, Komisyon “Hayır, mutlaka yürütme gelsin, biz sonra birlikte değerlendirelim.” diyorsa yani haftaya çarşambaya yetiştirmeye çalışırız. Olmazsa Meclis Başkanıyla bizim Eş Başkanımız Gültan Hanım da görüşecek. Böyle bir uzatma gayemizden ziyade durumun anlaşılmasını istiyoruz, yani böyle bir tablo var.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Anlıyorum ben. Tabii, iki numaralı yazım komisyonunda pek fazla çalışmak istemeyen arkadaşlar var. Bunlar da hemen fırsattan istifade edip pazartesiye ertelemişler toplantıları. Çarşambaya ertelerler.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Sayın Başkan, bizim o noktada tabii, bir teklifimiz olacak. Çok önemli konular bunlar. İki komisyon şeklinde çalışılmasını istemiyoruz, tek komisyon
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Üç komisyon mu?
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Tek komisyon. Siz üçü daha sonra düşünürsünüz ama tek komisyon olarak, bütün arkadaşlarımızın, komisyon üyelerinin birlikte olduğu, çalışma saati olarak yürütelim istiyoruz.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Güzel, zaten Oktay Bey, şimdi tahmin ediyorum biz bugün bunu biraz sıkı tutarsak bitiririz. Bizim işimiz bitince yasamayı da alırız devam etmeye başlarız, onlar da gelir buraya.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Yani bizim önerimiz de haftaya, hani hangi günse yasamadan devam edelim. O arada biz yürütmeyi çalışalım, çalışıyoruz zaten.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Atilla Bey, “cumartesi” dedi zaten, cumartesi de toplanırız.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Meral Hanım, bunu bir eksiklik olarak almıyoruz biz, çok önemli konular bunlar
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Çok önemli bir konu.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yani üzerinde elbette ki, netice itibarıyla bir sunum yapacaksınız, bize gelecek. Onun, dört dörtlük, mükemmel bir şekilde olmasını istemeniz kadar tabii bir şey yok, hiç de acele etmeye gerek yok zaten, arkadaşların acelesi de yok.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Doğru, zaten fiilen de o hâle dönüşmüş olacağız, bizim işimiz biterse hep beraberiz.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Dönmese bile, dönme şartları olmasa bile bizim teklifimiz, “O komisyonlar birleştirilsin.”
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - O zaman, bugün ek maddeleri bitirmeyi hedefliyoruz.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tabii, bugün bitirirsek…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Haftaya da beraber devam etmiş oluruz.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bir şey eklemek isterim: Dün iki nolu komisyonda olanlardan biriyim, Atilla Bey’le birlikteydik.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – İyi olur, neler olup bittiğini anlatırsanız.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani, -sanıyorum- her siyasal partide 2 no.lu komisyonda olanlardan bilgi alınmıştır diye düşünüyorum.
Buradaki mesele hatırladığım kadarıyla son olarak “yasama ve yürütmenin birlikte görüşülmesi gerektiğine” ilişkindi. Dolayısıyla, hani yürütme tamamlanmadan yasamaya başlamanın doğru olmayacağı konusunda dün Komisyonda bir görüş birliği oluştu. Bunun nedenlerini de daha önce konuşmuştuk. Çünkü hani bir tek yasamadan, birinci maddeden başlamak bir şey…
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Hatta “Yasama bitmeden yürütmeye başlamak olmasın.” diyoruz.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – …ifade etmiyor. Yani ikisini bir arada görmemiz gerekiyor ki hükûmet sistemi bir bütün olarak değerlendirilebilsin. Dolayısıyla, hani “Yürütmeyi bekleyene kadar biz yasamayı tartışmaya başlayalım.” çok doğru bir yaklaşım değil. Dünkü Komisyon kararında da böyle bir şey çıktı.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tabii ama o zaman şöyle bir sorunla karşı karşıya kalıyoruz: Demek ki çarşambaya kadar herhangi bir şey yapmayacağız, öyle gözüküyor.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet, yapılamaz.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bir şey daha ekleyebilirim izninizle. Hatta şöyle bir şey dendi: Genel olarak yürütme organına ilişkin ya da hükûmet sistemine ilişkin tartışmalar yapılırken siyasal partilerin yürütme bölümleri olmadığı için bir yasama bölümü var, Parlamentonun yetkileri var ama yürütme organının yetkileri yok. Dolayısıyla, fren-denge sisteminin nasıl kurulduğunu görmemiz mümkün olmuyor, mümkün olmadığı için de somut biçimde tartışmamız, değerlendirmemiz mümkün olmuyor. O nedenle her iki bölümün bir arada olması, hepimizin bir arada değerlendirmesi ve ona göre yasama bölümünden -tabii ki Komisyon bu konuda, bu doğrultuda karar alırsa- başlanılması gerekiyor.
OĞUZ TURHAN – Aslında, Sayın Başkanım, üst komisyonun da görüşeceği birçok madde birikti. Bu sırada da üst komisyon toplanıp bu maddeleri de eritebilir yani.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bu usulü biraz, yavaş yavaş terk ettik gibi geliyor.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, tabii, parantezlerin çıkarılması konusu var.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Arada onu yapabiliriz.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Bunu bitirdikten sonra dedik ki: “Bu Komisyon, parantezlerle ilgili müzakere yapsın.”
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Gelene kadar yaparız tabii.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, tek komisyon olarak çalışırsak tabii, o zaman yasama yürütmeyi mi konuşacağız yoksa parantezleri mi konuşacağız?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – 2 numaralı komisyon da çalışsın, bazı parantezleri de onlar kaldırsın, hepsini biz kaldırmayalım.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ama Oktay Bey’in teklifi “Her hâlükarda yasama ve yürütmeyi birlikte konuşalım.” diyor. Değil mi Oktay Bey netice öyle?
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Evet.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tabii, işte çarşamba gününden itibaren o zaman…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bir de tabii şöyle bir şey var, yani iki komisyon ayrı ayrı parantezleri tartışmaya veya görüşmeye başlarsa bütünlük ortadan kalkar. Dolayısıyla, bir tek komisyonun bu işi yapması sanıyorum daha doğru olur.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tabii, Süheyl Bey itiraz eder mesela kaldırdığımız parantezlere.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Bu konuda alınmış bir kararımız var bizim, değil mi? Dedik ki: “Bu Komisyon, bu ek maddeleri bitirdikten sonra parantezleri müzakere etsin.”
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bugün bitiririz parantezleri.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani, bizi iki komisyona bölmek doğru bir karar olmayabilir.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Doğru, kararlılık olur. Yani tek komisyon bu işle ilgilenirse daha isabetli olur.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yani parantezler de öyle.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Başkanım, orada bir yanlış anlama var. Şimdi, iki tane parantez var: Bir tanesi, ilk andan beri katalogda olan ve çoklukla bizim tek başımıza önerdiğimiz maddelerin oluşturduğu parantez. Mesela “vicdan, ret hakkı, kültürel kimlik” gibi, onlar, birtakım haklar.
Bir de, maddelerin içindeki parantezler var. Anlatabildim mi? Yani, yazılmış maddeler kırmızıyla, içindeki parantezler. Biz ek maddelerin olduğu parantezlerden söz ediyoruz şu anda.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Hayır hayır.
TAYLAN BARIN – Hayır, kastedilen maddelerin içindekiler.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Tamam işte, onun için iki ayrı parantez var onu söylemeye çalışıyorum.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Hayır ama bütün parantezleri konuşuyoruz galiba.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Galiba, evet.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani, başından başlayarak…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Emin olun. Niye “galiba” diyorsunuz? Kesinlikle onu konuşuyorsunuz.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Yani böyle bir esneklik var burada.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bence öncelikle parantez içindeki maddeleri konuşmalıyız çünkü…
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Birinci maddeden itibaren başlayarak parantez var mı yok mu bakacağız parantez varsa…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tamam, anladım. Özgür Hanım’ın dediği başka bir şey.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - İlave maddeler.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ha, ilave. Yani…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Kategorik olarak…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – O da var tabii, o da var.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şimdi, bunlar, yeni madde olarak ilave. Onların, bir de belli maddelerin içerisinde görüşülmesini istedikleri hususlar vardı, onları da paranteze almıştık. Şimdi, onları görüşelim istiyorum, ondan sonra diyelim…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ama şimdi şöyle Mustafa Bey, biz, şimdiye kadarki bu görüşmelerde yani özellikle -ne diyeyim- kataloga sonradan eklenmesini düşündüğümüz veya önerdiğimiz maddelerle ilgili de görüşerek, eleyerek bir şeyleri yine o dediğiniz tarzda, parantez şeklinde oluşturduk.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Hocam, onlar, onlar değil. Her seferinde onların hepsi birbirine karışıyorlar. Şimdi, birincisi: Bir katalogunuz var.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Tamam, katalogdaki maddelerin içerisinde var.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bizim katalogda parantez içinde olan önerilerimiz, sonradan önerilmiş maddeler değil, ilk baştan beri önerdiğimiz ama parantez içinde kalan ve hiç konuşulmamış maddeler.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Tamam, ikincisine geçelim.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – İkincisi: Ek maddeler var, biz işte bir kısmını CHP’yle birleştirdik mesela. CHP’nin tek başına olanlar var, bizim olanlar var, bunlar ayrı.
Üçüncüsü de: Yazılmış maddelerdeki parantezler var. Tamam mı? Bunların üçü, üç ayrı şey. Şimdi, ek maddeleri, ek maddeler derken ilk katalogda önerdiklerimizden sonra önerilenleri zaten konuşuyoruz şu anda. Biz diyoruz ki BDP olarak önerimiz: Bunlar bittikten sonra yazılmış maddelerin içindeki parantezlere girmeyelim. Önce parantezde bizim en baştan beri önerdiğimiz ek maddeleri konuşalım, anlatabiliyor muyum çünkü maddelerin içindeki parantezler daha zor.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ - Özgür Hanım, peki bunların neticede hepsi parantez mi? Parantez. Söz gelimi dün toprak mülkiyeti konusu görüşüldü ve CHP’nin önerisi olarak belirtildi ama parantez içi olarak biz bunu da kabul ediyoruz. Söz gelimi din ve vicdan hürriyeti içerisinde birisi özel kesimde bunu yapabilir dedi, diğeri kamu kesimi dedi, parantez var yani neticede hepsi parantez olduğu için bence bunların eğer parantezleri ayıklama gibi bir görevi, düşüncesi varsa komisyonun, hepsini sıradan ele alabilir, bunda da hiçbir beis yoktur yani neticede hepsi komisyon tarafından müzakere edilmesi gereken hususlardır, öyle düşünmek daha doğru olur. Daha rahat yol alırız çünkü biz bu şeylerle hep bocalayıp duruyoruz bu aralar, çok fazla, ikinci komisyon olarak da, mesafe alamadık. Bir dün biraz yoğun çalıştık.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Şimdi arkadaşlar, bu matematikte sadeleştirme işlemi diye bir şey var yani rakamları yine aynı oranlarda küçültmek, daha anlaşılır, daha böyle kolay hâle getirmek, biraz sadeleştirme yapmak istiyorum.
Şimdi, arkadaşlar, biz, birincisi, bu yasama ve yürütmeyi bir komisyon olarak götürelim çünkü gerçekten kamuoyunun da en fazla tartıştığı ve en fazla ilgi odağı olan mevzular, bir de bir çok şey ona göre şekillenecek yani oradaki uzlaşma veya uzlaşmamaya göre şekillenecek, bu bir, yani Oktay Bey’in o teklifini destekliyorum ben de.
İki: Bu parantez kaldırma, iki komisyon falan işlerini bence en sona bırakalım çünkü 3 kişi, 4 kişi oturdu, bir parantezi kaldırdı, bir arkadaş gelip itiraz etti mi -bunu yani biraz şaka yollu Süheyl Bey dedim ama bu ben de olabilirim- tekrar başa dönüyoruz, birçok mevzuda bunu yaşadık. Onun için biz şimdi gidebildiğimiz kadar bir yol alalım yani bugün bunları bitirmeye çalışalım, önümüzdeki hafta yasama ve yürütmeye başlayalım, ondan sonra yasama ve yürütmeyi de bitirdikten sonra istersek sonuna kadar devam edelim parantezi sona koyalım, isterseniz bir parantez arası verelim, benim fikrim bu.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Sayın Başkan, şimdi biz üst komisyonda bir karar aldık. Dedik ki: “İki komisyon hâlinde çalışacağız. Bir komisyon işte bu bizim komisyon, iki numaralı komisyon bu işi yapacak, ek maddeleri görüşecek ve onu bitirdikten sonra da parantezlerin kaldırılmasını müzakere edecek.” Bir numaralı komisyon da işte, yasama, yürütme… Bu kararda değişiklik yapacaksak o zaman gene bunu üst komisyon toplantısına bırakmak lazım.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Bizim üstümüzde komisyon yok.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Burada Cemil Çiçek Bey’in oturduğu başka bir komisyon var.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Komisyon üyesi değil o.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Yani üst komisyonda alınmış bir kararı değiştirmek için yine üst komisyon toplantısına ihtiyaç var diye düşünüyorum.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şöyle: Tabii, bir kere bu konuda gene de biz karar veririz ama görüşecekler zaten Cemil Bey’le de yani dolayısıyla fiilî olarak zaten pazartesi günü gelmeyecek. Biz de çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bizim bu çalışmamız bittikten sonra biz ne yapacağız? İki numaralı komisyonu izleyeceğiz veya çalışacağız. O zaman başka önümüzde konu da olmadığı için yasama, yürütmeyle ilgili konuyu hep beraber tek bir komisyon hâlinde gideriz.
MERAL DANİŞ BEŞTAŞ – Gerçekten, yani bu konuda bizim yasama sadece verilecek diye karar burada, tutanaklarda var yani ben kültür olarak da böyle çok suçlamaktan yana değilim ama CHP bir buçuk, iki ay vatandaşlığı vermedi ve biz burada çıt çıkarmadık yani hani bekledik. Bekledik üç ay. Yani biz burada bir maddeden söz etmiyoruz, bir bölümden ve Türkiye’nin temel sistemine…
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Meral Hanım, merak etmeyin, çıtımızı bile çıkarmıyoruz.
MERAL DANİŞ BEŞTAŞ - Ama yani ısrarla hani bugün getirin…. Biz tam aksine, BDP olarak şunu da söylüyoruz: Haftaya çarşamba diğerlerinden devam edelim. Yasama istiyorsanız yasama, ek maddeler istiyorsanız parantezler, onu da yani biz aksasın da istemiyoruz açıkçası. Hani bu en azından kayıtlara geçsin, moda oldu, kayıtlara da geçsin.
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, bunları hemen bitirelim.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Bizim BDP’yle ortak yazdığımız maddeler var, bir kere onları isterseniz…
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Burada onlar, zaten kimse itiraz etmez bunlara.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Şimdi “Gençlik hakları” başlıklı bir madde önerisi var.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Bu ortak madde.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Bununla ilgili ortak bir savunma yapın.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – BDP, CHP ortak maddesi. Burada yani ilke olarak bir kere şunu öngörüyoruz: Çocuk hakları varsa eğer, çocuk haklarıyla birlikte gençlik hakları da olması gerekir. Genç dediğiniz, tabii gençliğin tanımı önemli. Gençliğin tanımını burada yapmadık çünkü gençliğin tanımı uluslararası sözleşmelerde var yani…
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Bir de herkes kendisini genç hissedebilir.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - O tanıma ben girmiyorum, beni içine alan bir tanım aradım fakat bulamadım ama yani genelde otuz yaşına kadar olan yaş dilimi, ABD yirmi sekiz yaş galiba bu gençlik tanımı fakat uluslararası belgelerde…
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Otuz yaşında, yetmiş yaşındaki ruh hâline sahip birini genç olarak göreceksin, bizi genç olarak görmeyeceksin. Bırak Hocam ya, öyle şey mi olur?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sizi çocuk olarak görürüz.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Korkarım çocukça davranırsam üzülürsünüz, onun için beni ben olarak görün.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bu ve bunların birtakım temel şeyleri, toplum içindeki onları korumakla, onları teşvik etmekle ilgili maddeler var burada ve eğitim hakları tabii çok önemli. Tabii, buradaki enteresan bir madde özgürlüğünden mahrum bırakılmış gençler. Bunların eğitim haklarının engellenmemesi aslında hem eğitim hakkıyla, eğitim hakkı gibi bir temel hakla ilgili hem de cezaevi koşullarıyla ilgili yani cezaevlerindeki gençler aslında topluma kazandırılmak isteniyorsa yani hapis cezasının amacı buysa, tabii ki gençleri eğitim hakkından mahrum bırakmamak gerekir.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yusuf Şevki Bey, buyurun.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Şimdi buradaki hususların çoğu değişik maddelerde serpiştirilmiş. Siz bunları gençlere özgü olarak vurguluyorsunuz. Biraz daha ileride yaşlılara özgü olarak vurgulanıyor. Sonra engellilere özgü olarak ama yani diyelim ki bunlar Anayasa’da bu şekilde yer alması…
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Yani korumaya muhtaç gruptan bunlar…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Emeklilerle ilgili niye yok mesela burada? Yani bizce bunların Anayasa’da bulunmasına gerek yok.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Yani bunları korunmaya muhtaç gruplar olarak gördüğümüz için, yaşlılar, engelliler, çocuklar…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Rıza Bey, eşitlikle ilgili maddede zannedersem yeşil olarak da yazılmış, onu da ifade edebiliriz. Öz olarak, bu korunmaya muhtaç olan kesimlere yönelik vurgu yapılmış, yaşlılar, engelliler, gençler ve değişik maddelerde sosyal haklarla ilgili olarak, sosyal güvenlik bağlamında olsun başka boyutlarla birlikte olsun…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Başka bir şey…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Yok, yani o boyutlarıyla birlikte de vurgu yapılmış ama bu vurgular olmasa dahi yine bence Anayasa’ya aykırı olmaz bunlara özgü getireceğiniz korunma amaçlı olan tedbirler. Söz gelimi gençlik haklarında bu beşinci fıkra, özgürlüğünden mahrum bırakılmış gençlerin eğitim hakkının engellenmemesi. Şimdi, bu ibare Anayasa’da yer almazsa kanunla bunları yaptığımız zaman Anayasa’ya aykırı olur mu? Ben aykırı olmayacağı kanaatindeyim. Bunu tamamen yani Anayasa’yı uzatacağı için, Anayasa’da gereksiz bir tekrar biçiminde olacağı için çok tasvip etmiyoruz, yoksa ilke olarak içeriklerin hepsine de katılıyoruz diyebiliriz.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Yani toplumu bu kadar kategorize etmenin gereği var mı? Her defasında şunlar özel olarak korunsun, şunlar özel olarak korunsun diyoruz ama genel maddeler içerisinde de bunlara atıf yapıyoruz. Yani burada şöyle diyelim, onun için rahat konuşuyorum, hiçbir ekibin özel gündemi olmadığı için rahatlıkla üzerinde konuşuyoruz, hiçbir art niyet de aramıyoruz, akıllarının arkasını da aramıyoruz ama bizim de söylememiz şu: Anayasa’nın çeşitli maddelerinde bunlar zaten koruma altına alınmış. Biz, şimdi yaşlılar, gençler vesaire dedik. Hocamın dediği gibi yarın emekliler “Biz insan değil miyiz?” ya da bütün bu kategorilerin içerisine girmeyen bir başka grup “Bizim niye özel olarak ismimiz zikredilmiyor?” gibi bir savunma içerisine girebilir. Sanki biraz teferruata boğuluyoruz gibime geliyor. Bunların zikredildiği maddelerde eğer eksik bırakılan bir taraf varsa mesela buradan almak suretiyle oralara ekleyerek, oradaki görebildiğimiz bu maddelere göre eksikliği tamamlamak suretiyle geçemez miyiz diye düşünüyoruz. Yani bu kadar böyle pozitif şeyle bakacağımız yapıların çoğalması, doğrusu Anayasa tekniği açısından da bize pek uygun gelmiyor diye kanaatimizi belirtmiş olalım.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Şimdi, Yusuf Bey bu eşitlik maddesinde, çocukların yaşlıların, engellilerin korunmasının ya da korunmasına ilişkin tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılamayacağına ilişkin bir maddenin olduğunu söyledi zaten. Doğrudur ama bizim kendi Anayasa önerimizde böyle bir düzenleme eşitlik ilkesinde yer almıyordu. Biz bu kategorilerin hepsini ayrı ayrı özel koruma maddesi olarak düzenlemiştik ama bunun ayrıca bir de eşitlik ilkesinde yer almasında hiçbir sakına yok. O nedenle de biz buraya itirazımızı… Burada herhangi bir itirazda bulunmadık. Bu konuda bizim ısrar etmemizin nedeni şudur: Yani gençlik olsun, çocuk olsun, yaşlı ya da engelli olsun toplumda özel olarak korunması gereken kesimler. Burada aslında bunlar, devlete, bu kesimlere özel olarak koruma konusunda bir yükümlülük veriyor yani bu devletin ve Anayasa koyucunun topluma ve toplumda çeşitli nedenlerle zayıf konumda, zayıf durumda olan kesimlere gösterdiği hassasiyetin bir belirtisi ya da bir yansıması olacak. O nedenle hani biz de yeni bir Anayasa yapıyoruz. Toplumun her kesimine özellikle çeşitli nedenlerle zayıf olan kesimin devlet tarafından korunması gerektiğini düşünüyoruz. O nedenle bu özel toplum kesimlerinin ayrı ayrı düzenlenmesinin bu amaca daha çok hizmet edeceği kanısındayız.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Şimdi, niye, yani Selin Hocanın söylediklerine ilave olarak, insan hakları alanında şöyle bir gelişme var: İnsan hakları alanı giderek genişliyor yani o şekilde genişliyor ki bütün zayıf olanların korunmasını kapsayacak şekilde. Yani bunun içine engelliler de giriyor, bunun içine çocuklar da giriyor, bunun içine hayvanlar giriyor. Hayvanlar bugün, artık insan haklarının bir bölümü hâlini almış durumda. Yani bütün zayıf olan kesimleri özel bir koruma ve devletin bununla ilgili yükümlülüğü… Bunu bir de nerede görüyoruz? Bir de bunu uluslararası sözleşmelerde görüyoruz. Bakıyorsunuz çocuklar için ayrı bir uluslararası sözleşme yapılıyor, engelliler için ayrı bir uluslararası sözleşme yapılıyor ve Türkiye de bunlara taraf. Ve o uluslararası sözleşmelerde devletin yükümlülükleri çok ayrıntılı bir biçimde bu kişilerin yani bu korunmaya muhtaç grupların hakları da devletin yükümlülükleriyle çok ayrıntılı bir biçimde düzenleniyor. Eşitlik maddesi böyle bir düzenlemeye imkân vermiyor tabii. Yani devletin yükümlülüklerini ve bunların haklarını ayrıca belirtmek için eşitlik maddesi yeterli bir çerçeve değil. O nedenle yani uluslararası alandaki gelişmeye paralel olarak çağdaş bir Anayasa yapıyorsak eğer bu korunmaya muhtaç grupları da ayrıca düzenlemeye, onunla ilgili devletin yükümlülüklerini ayrıca belirtmeye, onların haklarını ayrıca vurgulamaya gerek olduğunu düşünüyoruz. O nedenle biz bunu böyle yaptık.
MERAL DANİŞ BEŞTAŞ - Yani aslında bu görüşmeyi üç madde üzerinde de aynı şekilde yapabiliriz. Sanırım hani partilerin yaklaşımı aynı, engelli hakları için de, yaşlı hakları için de, gençlik hakları için de ortak bir dil kurmak mümkün çünkü ayrı kategoriler ve biz de CHP de bunları formüle ettik. Kadın haklarını da birazdan söyleyeceğiz. Şimdi şöyle yani gerçekten yeni insan hakları kuramında bu tartışmayı Anayasa yazımında baştan beri yapıyoruz. Hani “Herkes ve hiç kimse mi diyelim, yoksa tek tek hak öznelerini hani kategorik olarak sayalım mı?” diye bir tartışmayı baştan beri yapıyoruz ve bu nedenle bu tartışma da onun bir devamı diye not etmek lazım. Şüphesiz, uluslararası insan hakları kuramında da artık “herkes ve hiç kimse” diye bir kavram yok yani gerçekten tek tek sayılma hâli var. İşte CEDAW, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, İşkenceyi Önleme Sözleşmesi gibi hani çok farklı hak kategorilerinde özel sözleşmeler ve koruma mekanizmaları kurulmuş ve bu koruma mekanizmalarına karşı Türkiye’nin de taraf olması sebebiyle başvuru mekanizması işletilen bir sistemden söz ediyoruz. Bu nedenle yani hem gençliğe hem yaşlılara hem engelliler için söylüyorum, buna böyle bakmak lazım yani gerçekten hele Türkiye gibi… Şimdi söyle bir tartışmayı da aslında tüketmemiz önemli. Ayrıntılı bir Anayasa mı, kısa bir Anayasa mı? Yani Türkiye’nin bu kadar sıkıntılı bir arka planı, tarihi olmasa hak ve özgürlükler anlamında, bu kadar büyük problemler yaşanmasa hani şey denilebilirdi: “Kısa bir Anayasa yapalım zaten kanun düzenleniyor.” Bir tartışma yaşanmazdı ama uzun Anayasa yapmanın da bir zararı yok çünkü gerçekten her alana ilişkin ayrı sorunlar var ve bu sorunlar birbirini üretiyor yani gençlikte de öyle. Yani YÖK’e karşı tartışma var, ne bileyim gençliğin tutuklanması, ne bileyim gençliğin işsizliği gibi hani bir çok alanda da bu sorunlar hâlen mevcudiyetini devam ettiriyor. Bu nedenle, hatta biz sadece BDP olarak koruma olarak da bakmıyoruz, hak… Yani gençlik, gençliğin hakları, engellilerin hakları, yaşlıların hakları. Emeklilik açısından da şunu söylemek isterim: Yaşlı aynı zamanda emeklidir yani bir kişinin birden fazla vasfı, olabilir toplumsal yaşamda karşılığı farklı olabilir ama önemli olan kapsamasıdır. Burada, yaşlıların hakları deyince emeklileri de kapsamış oluyor ama biz zaten bu yaklaşımda toplumdaki herkesi kapsamaktan ziyade hak özneleri olarak, daha çok bu konuda hem korunma hem de haklarının eksik verildiği kanaatinde olan toplumsal kesimlere dair düzenlemelerin bir zararı yok. Yani tek zararı şu olabilir: Anayasa uzayacak. Anayasa uzasın yani hani yeni bir Anayasa yapıyoruz, çağdaş bir Anayasa yapma iddiasındayız ve Türkiye’de farklı sorun alanlarına çözüm bulma gayesi ve gayreti içindeysek bence hani tek bu noktada dediğim gibi tartışma olabilir. Uzun olsun mu olmasın mı? Fakat vallahi bu kadar sıkıntıdan sonra uzun olsun, her alanı tartışalım, yazalım, hiç değilse bir sorun olduğunda diyelim ki: “Bakın anayasal dayanak var” gibi bir yerden bakmak lazım.
Son olarak, bir de mesela engellilerin haklarına ilişkin -ben üçünü birlikte değerlendirmek babında bunları söylüyorum yoksa orada da ayrıca söz alabiliriz- kurum görüşleri var, farklı ülke anayasaları var. Mesela engellilere ilişkin çıkardık. Örneğin engelli haklarına ilişkin dört kurum gelip Uzlaşma Komisyonuna sunum yapmış, yani bir sürü hazırlık yapmışlar, engelli haklarına ilişkin. Türkiye’de ciddi bir tartışma var ya yine gençlik dernekleri, kurumları, üniversite gençliğinin bu konudaki aktivitesi ve talepleri bilinmeyen bir realite değil. Buna dair bizce tek sıkıntı olarak öne sürülen uzama işi ve anayasal kurum olmama işini bu şekilde tolere edebiliriz diye düşünüyorum.
Dostları ilə paylaş: |