13. AĞIr ceza mahkemesi ( cmk 250 maddesi İle yetkiLİ ) duruşma tutanağI



Yüklə 448,89 Kb.
səhifə6/6
tarix26.07.2018
ölçüsü448,89 Kb.
#59393
1   2   3   4   5   6

Duruşmaya kısa bir ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Mahkeme Başkanı: “Konuşacak avukata arkadaş var mı? Buyurun.”



Sanık Muzaffer Şenocak müdafii Av. Kenan Aşık söz istedi verildi: “Müvekkil Muzaffer Şenocak 21.06.2007 tarihinden beri yaklaşık 55 aydır tutuklu. Yani 5 ay daha tutuklu geçirirse 5 yılını tamamlamış olacak. İddianamede hakkında isnat edilen 3 tane suç var. Bu suçlardan bir tanesi devletin güvenliğine ilişkin bilgileri elde bulundurma ve bu suçtan tutuklu o tarihten bu güne kadar. Şimdi iddianamede bunun delili olarak da 16 nolu CD gösteriliyor. 16 nolu CD’nin nasıl oluşturulduğunu, uzun uzun anlatmamıza gerek yok, bunu her söz aldığımızda ifade ettik, yazılı olarak da yargılamanın başından beri dilekçelerimizde dosyaya ibraz ettik. Şimdi iddianamedeki bir iddia, o iddianın doğru olup olmadığını yargılamayı yapan Sayın heyetiniz araştıracak ve buna göre bir karar kuracak. Bununla ilgili yapılan bir inceleme tespit değerlendirme raporu var, bu da dosyada var. Bununla ilgili de biz her söz aldığımızda, bu raporu hatırlattık. 14.12.2007 tarihli Genelkurmay Başkanlığı, işte Kara Kuvvetleri Komutanlığı Adli Müşavirliği tarafından alınan bir rapor. Bu raporda diyor ki, 16 nolu CD içerisindeki bilgiler devletin güvenliğine işte iç ve dış ekonomik siyasal güvenliği niteliği itibari ile gizli bilgiler, belgeler değildir. Yani, iddianamede sevk maddesi olarak gösterilen TCK 326, 327. maddeler kapsamında değerlendirilebilecek bilgileri içermediğini çok açık bir şekilde rapor ediyor. Bunun dışında da, Mahkemeniz bu CD ile ilgili başka bir araştırma, inceleme istemedi, yeterli gördü zannediyorum. Şimdi, tek tutuklu olduğu suç istinadı iddiası bu ve bunun iddiayı iddiaya karşı yapılan araştırma ve yargılama faaliyeti sonucunda elde edilen bilgi bu. Yani 326 ve 327 kapsamında bu kati suretle değil, bu dosyanın mutlak hukuki bir gerçeği. Dosyanın içerisinde mevcut. Şimdi hal böyle olunca, 5 yıla yakın süredir Muzaffer Şenocak’ın tutuk halinin sürdürülmesinin hukuken izahı mümkün değil. Yani, adil bir yargılama, yansız, tarafsız, hukuk kurallarına uygun, yasaları uygulayan evrensel hukuk kaidelerine uygun yargılama yapan bir mahkemeden tutuk halinin sürdürülmesi yönünde bir hüküm kurulması CMK 100 kapsamında bu madde öne sürülerek katalog suçtur diyerek tutuk halinin sürdürülmesi bence takdire imkan vermeyecek derecede hukuken mümkün değil. Bu mümkün olmamasına karşılık tutuk halinin sürdürülmesi bizim açımızdan anlaşılır gibi değil. Bunun tek bir sebebi olabilir. İddianamede sevk maddesi olarak 326 ve 327 gösterilmiştir. 5237 sayılı yasanın 326 ve 327. maddesindeki suça öngörülen cezanın üst sınırı fazla 8, 12 yıl 3, 8 yıl, 326 8, 12 yıl, 327/1’de 3, 8 yıl. Şimdi bu öngörüye uygun tutuklama sürdürülüyorsa bu hukuki değil, doğruda değil. Biz dosya içerisindeki bu delilin mutlak hukuki gerçeğin gözetilerek 5 yıla yakın, 5 yılı doldurmak üzere olan tutukta geçirilen süreyi doldurmak üzere olan müvekkil Muzaffer Şenocak’ın tahliyesine karar verilmesi talep ediyoruz.”

Sanık Sedat Peker müdafii Av. Yusuf Utku Tekayak söz istedi verildi: “Efendim ben de bir iki hususa kısaca değinmek istiyorum. Gizli Tanık Poyraz’ın vermiş olduğu huzurda vermiş olduğu ifadeler hususunda Avukat Zeynep Küçük hanımın talep ve beyanlarına aynen katılmakla bir iki hususuna da açıklık getirmek istiyorum. Zeynep Hanım dedi ki gizli tanık tarihler konusunda hiçbir şekilde beyanda bulunmadı ve hiçbir tarihi vermedi, evet doğru. Yalnız 2 hususta tarih verdi. O da birincisi, Osman Yıldırım’ın teşhisi hususu, ikincisi Zeki Yalçın isimli kişinin öldürülmesi hususudur. Vermiş olduğu bu her 2 tarihte de neden tarih vermemesi gerektiği hususu açıklığa kavuştu, çünkü vermiş olduğu her 2 tarihte yanlış. Vermiş olduğu bilgilerde yanlış. Zaten gizli tanığın baştan sona vermiş olduğu ifadenin tümü duyuma dayalı 3. kişilerinde bulunduğu ortamlarda konuşan dedikodu mahiyetinde ki olaylardır, gizli tanık bunları bizzat kendi görgüsü ve bilgisi olduğunu beyan ederek yazılı ifadede bulunmuş ve huzurda da bunu tekrar etmiştir, ama sorgu esnasında bunları duyduğunu da ayrıca beyan etmiştir. Bir de bir de mektuptan bahsetmiş ve mektup içeriğinde müvekkilim tarafından yazılmış bir mektupta ve mektup içeriğinde Serdal Akça isimli eski organize suçlar şube müdürünü suçlamasını istediğini belirtmiştir. Efendim Müvekkilimin Serdal Akça’yı bu şekilde suçlamasını gerektirecek bir hususa ihtiyacı yoktur. Şöyle ki müvekkilim Kelebek operasyonu adı altında başlatılan ve İstanbul 9 Ağır Ceza Mahkemesinin 2001/289 ve 2007/9 karar sayılı dosyasında kendisi hakkında Müşteki Yusuf Altay’ın nasıl beyanda bulunduğu, nasıl tanık yaratıldığı ve kendisi ile yapmış olduğu 1 gün içerisinde 25 defa görüşmelerinin bulunduğu ve bu esnada Yusuf Altay’ın diğer bazı suçlardan arandığı, gıyabi tutuklamasının olduğu ifade için gıyabi tutuklamasının olduğunu beyan ederek Fatih Asliye Ceza Mahkemesinde suç duyurusunda bulunmuştur ve bu mahkeme neticesinde de Serdal Akça 1 yıl mahkumiyet almıştır, ertelenmemek üzere ve paraya çevrilmemek üzere. Bundan sonraki aşamada Silivri 4 nolu cezaevinde müvekkilimle aramda şöyle bir diyalog geçmiştir. Bunun bizzat şahidi benimdir. Serdal Akça’yla ikili görüşmeyi yapan da benimdir. Müvekkilim Serdal Akça’nın hakkında yapmış olduğu şikayetten vazgeçmemizi talep etmiştir bizden. Nedeni vicdanen rahatsız olduğu, kendisinin bir devlet görevlisi olduğu ve devlet görevlileri hakkında bu şekilde bir suç duyurusu bulunmanın kendi anlayışına ve terbiyesine uygun olmadığı, bu nedenle vazgeçmek istediğini beyan etmiştir. Ben kendisine diğer meslektaşlarımızda görüşte yanımdayken karşı çıkmışım karşı çıkmışımdır. Demişim, kendisine dedim ki biz bunu yapar isek bu kişi tarafından yanlış anlaşılırız ve bu kişi kendisine iftira attığımızı düşünebilir. Kendisi hayır kesin kararımdır git görüşme talep et ve bundan kendi avukatlarının yönlendireceği şekilde vazgeçelim demiştir. Bende bunun üzerine Serdal Akça’yı aradım, Serdal Akça’yla görüşme talep ettim. Serdal Akça kendisi beni makamına davet etti ve ben makamına gittim. Kapıdan girdiğim esnada Serdal Akça hayırdır kardeşim yine Sedat’ın bir planları var diyerek beni karşıladı. Ben kendisine dedim ki, ben vekilim, vekil sıfatı ile geliyorum, makamınıza geliyorum önce bana bir yer gösterin oturayım, arkasından bir çay söyleyin ve konuyu size izah edeyim dedim, konuyu aynen kendisine izah ettim. Kendisi sen kardeşim ne diyorsun Sedat’ın bunun arkasında ne tür planlar yaptığını ben bilmiyor muyum? Sen onu tanımazsın dedi. Bende dedim ki; ben kendisini tanırım, kendisi benim çok uzun yıllardır eskiye dayanan bir dostluğum, aile dostluğum ve arkadaşlığım vardır, aynı zamanda avukatıyımdır. Yalnız dedim senin tanıdığın şahısla benim tanıdığım şahıs farklı kişiler diye beyan ettim. Daha sonra efendim, uzatmayayım avukatları vasıtasıyla biz Yargıtay aşamasında biz bu şikayetimizden vazgeçtik ve ceza almadılar. Akabinde Serdal Akça ve diğer dosyadaki sanıklar iftira davası açtılar. İftira davası da halen Fatih Asliye Ceza Mahkemesinde devam etmektedir. Yani, bizim söylemiş olduğumuz hususlar birebir ortaya çıktı şimdi. Şimdi şunu sormak istiyorum bu şekilde elinde bir koz varken, o yetkili hakkında suç duyurusunda bulunmuşken ve kendisi hakkında ceza kararı çıkmış iken bundan vazgeçen bir insan neden şu aşamada böyle bir mektup yazarak tekrar o kişiyi suçlar, o kişi tekrar ceza alsın der. .Benim müvekkilim böyle bir şey söylemez, ben buna şahsen kefilim. Böyle bir çelişki benim müvekkilim hayatı boyunca benim tanıdığım süre boyunca yaşamamıştır, yaşamazda vazgeçmişse geçmiştir. Ayrıca Serdal Akça’nın hakkında yapılan suç duyuruları, sadece müvekkilim ile sınırlıda değil. Kendisi de beyan etti, bundan 2 hafta önce ayrı bir şikayetten yine işkenceden dolayı bir şikayetten ceza almıştır, daha devam eden araştırıldığında Uyap kayıtları da mevcuttur görülecektir efendim. Tekrar gizli tanığa döner isem, belirttiğim üzere gizli tanığın anlatımları bilgisine, görgüsüne dayanmamaktadır. Tanıklığın efendim burda ne şekilde olacağı ve kanunda yazılı şeklini sizlere anlatacak değilim, zaten sizler bunu biliyorsunuz. Tamamıyla duyumlara dayalıdır ve bir takım 3. kişi isimleri geçmektedir. Biz buna dışarıda cübbemizi ve kimliğimizi bıraktığımızda kahvehane edebiyatı diyoruz. Yani tanık kahvehane edebiyatında duyduklarını, burada huzurunuzda bizzat yaşamış gibi anlatmıştır. Bir insan, bir insan hayatında önem arz eden hiçbir tarihi unutmaz. Biraz amiyane tabir olacak ama hiç kimse evlilik yıldönümünü unutamaz, belirli nedenlerden dolayı. Çocuğunun doğum tarihini unutamaz, bir insanın cezaevine girmesi ve ceza yatması gibi önemli bir hususu ve orada kaldığı süreyi ve tarihini bilmemesi akıllarda soru işareti bırakmaktadır, bizim açımızdan. Ancak gizli tanık açısından ifadesi şaibe altında bırakmaktadır. Bu nedenlerle, tamamıyla duyuma dayalı olan gizli tanık ifadelerine itibar edilemeyeceği, herhangi bir hükme esas alınamayacağı sizin takdirinizdedir efendim. Diğer hususlarda Avukat Zeynep Hanımın taleplerine ayrıca yazılı olarak da bulunacağım birtakım belge ve bilgilerin istenmesi konusundaki taleplerime karar verilmesi istiyorum. Saygılar sunuyorum.”

Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Murat Bekiroğlu söz istedi verildi: “Sayın Başkanım, Saygıdeğer üyeler, Sayın Savcım. Ben burda bugün taleplerimde bulunurken öncelikle bugün 2 ayrı hususa değineceğim. Bunlardan bir tanesi, tabi ki gizli tanıkla ilgili olan husus. Dikkat ederseniz, ben gizli tanığa öncelikle insanları tanımakla bilmek arasındaki farkı sordum dün. Sizin tanımak anlayışınız nedir dediğimde, kendisi gerçekten bir insanın nasıl tanınması gerektiğini izah etti, ama bu izahın yanında müvekkilim Boğaç Kaan Murathan’ı hayatında bir kere gördüğünü ve bu bir görmeyle sevdiğini söylüyor ve uzaktan bir görme bu ve uzaktan görmüş olduğu bu kişi hakkında kendisine bırakalım bir terör örgütüne üyelik bir olayı cinayet gibi ağır bir suçu atfetmeye kalkıyor ve kendisi bunu atfederken de diyor ki, ben diyor gayrimeşru alemden aldığım duyumlara göre, net bir bilgiye sahip olmamakla beraber Boğaç’ın bu konuda olduğunu söylüyorum diyor ve benim kendisine sorum ise, her net bilgiye sahip olmadığınız, kulaktan duyulma lafla şerefiniz ve namusunuz üzerine yemin eder misiniz diye sordum. Karşımızda böyle bir insan var. Öncelikle net bilgiye sahip olmadan bir insana ithamda bulunarak namusunu ve şerefini konunun içine sokarak yemin eden bir insan var. Böyle bir yapıda ki insanın hiçbir cümlesinin, hiçbir beyanın doğru olamayacağını, kısmen doğru olanlar varsa da bunlara itibar edilemeyeceğini zaten Sayın makamınız bu hafta içerisinde görmüştür. Bu konu ile ilgili önce şuna değinmek istiyorum. Kendisi Kelebek operasyonu sürecinde Kelebek operasyonunu görüldüğü davanın ilk yılında siz Boğaç Kaan Murathan’ı gördünüz mü dediğimde Boğaç Kaan Murathan’ın Zeki Yalçın cinayetiyle ilgili firarda iken kendisini gördüm demiştir, bahsettiği yıl, 2004 tür. Ancak Boğaç Kaan Murathan’ın 2004 yılında mahkemelere katılmamasının dışında Zeki Yalçın cinayeti 1 buçuk yıl sonra 2005 yılının ortalarında olmuştur. Bir kere bu beyan dahi, şahsın bu cümlesine duyuma dayalı olan bu cümlesine itibar edilememezliğinin nedenini ve gerekçesini açıklamaktadır. Aynı şekilde kendisi Zeki Yalçın cinayetinden sonra Erdal Aksakal isimli kişinin kendi otoparkına gelerek konuyu anlattığını söylemiştir. Sayın mahkemenize dün bir karar verdim gerekçeli karar. Şahsın bahsetmiş olduğu Erdal Aksakal’ın bahsi geçen cinayetten sonra bu kişinin otoparka gitmesinin mümkün olmadığı çünkü 2004 tarihinden 2011 tarihinin ortalarına kadar tutuklu olduğunun belgesidir. Tutuklu olan bir kişinin Maltepe Cezaevinde yatan bir kişinin olaydan kendine geldiğini bu konuyu anlattığını söylemektedir. Burda da bu kişinin söylemi ve beyanının doğru olmadığı ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde kendisi beyanlarını verirken bir yandan kendisi için ben yakın korumayım demekle, diğer yandan bu konuyu kurmaylar beraber konuşurken duyduk demiştir. Böyle bir kurmaylık sıfatı varsa demek ki bir üst düzeylik vardır. E şimdi sen koruma mısın, kurmay mısın bir karar verelim. Bunu da kendisi açıklayamamıştır. Gene devam eden süreçte kendisi Zeki Yalçın’ın müteveffa Zeki Yalçın’ın kaleminin kırıldığını duyduğunu söylemiş, ama benim sorularımda Zeki Yalçın olayı ile alakalı yer, mekan, zaman hiçbir şeyi cevaplayamamakla birlikte kendisinin nerde olduğu, nerde öldürüldüğü hakkındaki en basit soruma bile binasının dışında demiştir. Halbuki şahıs binasının içindeki asansörde öldürülmüştür. Hiçbir bilgiye sahip olmadan bu beyanları veren bu kişinin beyanlarına itibar etmek mümkün değildir. Aynı şekilde efendim, kendisi burada benim sorularım esnasında anlayamadığım nedenlerden dolayı saldırı pozisyonuna geçmiş, birden bire kendisinin karakterini alkol de içerim, pavyona da giderim, adam da vururum, adamlarım da var şeklinde cevaplar verip şahsıma yönelik birtakım hakaretler duruşma esnasında etmiş ve Sayın makamınız önünde sakiniyetini bozmayan şahsımı ölümle tehdit etmiştir. Bakın, ben huzurunuzda 2 günlük bir sorgu ile nelerle karşı karşıya kaldım? Ben molotof dosyasındaki sanık Bedirhan Şinal’la aynı şekilde 2 yıl mücadele ettim ve benim bu 2 yıl mücadelem sonucunda kendisinin İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde beni hedef göstererek vermiş olduğu bir beyanı gereğinin takdir ve ifası için 250. madde ile yetkili savcılığa yazı yazıldı ama Bedirhan Şinal’ın buradaki beyanları ile ilgili duruşma esnasında işlenmeyen bir suç şeklinde düşünülerek gerekli işlemler yapılmadı. Benimle ilgili beyanları da ya da iddiaları da duruşma esnasında işlenen bir suç değildi ki. Onun için efendim, ben şu anda burada savunmamı yaparken baskı altında yapıyorum. Neden baskı altında yapıyorum? Çünkü benimle ilgili bir soruşturma açıldı ve bu soruşturmada Beşiktaş’taki 250. madde ile görevli savcılık bu olay örgütsel değildir dedi, Silivri Cumhuriyet Savcılığına gönderdi, görevsizlik kararı vererek ama Silivri Cumhuriyet Savcılığı görevsizlik değil yer itibari ile yetkisizlik kararı verip yanlış bir karar, tekrardan Beşiktaş’a yolladı. Eğer bir uyuşmazlık varsa Ağır Ceza Mahkemesine dosyanın yollanması lazımdı, Beşiktaş’taki Savcılık tekrar görevsizlik verdi, dosyayı tekrar buraya yolladı ve bu sefer Silivri Cumhuriyet Savcılığı suçun tasnifini değiştirerek aynı şekilde yer itibari ile yetkisizlik adı altında tekrardan görevsizlikte değil, tekrar dosyayı Beşiktaş’a yolladı ve burda usuller ayakaltına alındı efendim. Bu benim size şahsınızdan değil, tamamen hukukun uygulanması ile ilgili bir şikayetim, bir sitemimdir ve ben bu soruşturma baskısı altında burada 8 aydır savunma yapmaya çalışıyorum. Diğer yandan gizli tanık tarihler vermemektedir. Şimdi bakın, bir dosyada bir olay meydana gelen bir olayla ilgili tarih, zaman, yer belirtilmediği takdirde biz savunma makamı olarak bunun aksini ispat edemeyiz. Dolayısıyla, bizim aksini ispat etme şansımız olmayan bir hususta o iddiaya dayanarak hiçbir şekilde ne bir soruşturma yürür ne insanlar tutuklanabilir. Şahıs eğer bilgiye sahipse net bilgilerini verecek. Bu insan plakaları burada hatırlayıp kendi arabamın plakasını hatırlamayacak mıyım deyip kendi Bayrampaşa Cezaevinde yatmış olduğu tarihi hatırlamayan bir insandır. Diğer yandan efendim, molotof dosyasına geçeceğim, ama ondan önce tüm bu bağlamda şunu söylemek istiyorum. Şimdi Sanık Bedirhan Şinal’ın Sayın mahkemeniz huzurunda vermiş olduğu beyanlardan sonra tabi her ne kadar soruşturmalar açılmasa da Türkiye Büyük Millet Meclisinde soru önergesi verilmiştir. Soru önergesinde, Bedirhan Şinal Cumhuriyet gazetesine karşı yaptığı saldırının polis tarafından organize edildiğini, bomba ve silahları da polislerden aldığını açıklamıştır. Bu açıklamalar dikkate alındığında, bu olayı araştırmayı düşünüyor musunuz? Bu olaydaki sorumlular hakkında gerekli tahkikat başlatılıp başlatılmadığını sorumlu kamuoyuna açıklamayı düşünüyor musunuz sorusunu, milletvekilleri tarafında İçişleri Bakanımız İdris Naim Şahin’e sorulmuştur. Şimdi bunu size takdim edeceğim, gelen cevap şu şekildedir. Cumhuriyet Savcısının talimatı ile Edirne F tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Savcısının izni ile 19.12.2008 tarihinde organize suçlarla mücadele şube müdürlüğü görevlilerince avukat huzurunda cezaevi yerleşkesi içerisinde Bedirhan Şinal’ın ek ifadesi alınarak soruşturma dosyasına eklenmiş, bunun dışında herhangi bir görüşme yapılmamıştır. Bakın efendim, ceza muhakemesi kanunu açıktır. Savcı talimatıyla dahi olsa kolluk gücü 2. kere ifade alamaz. Kaldı ki, o ifadenin altında bir imza var, şahıs bu imzayı kabul etmiyor. Ben bu imzanın gerekli tetkiklerin yapılması için Adli Tıp Kurumu Grafoloji Laboratuarına gönderilmesini istiyorum. Ben gönderilecek diye düşünürken verilen kararda yargılamaya bir yenilik katmayacağından gerek duyulmuyor. Şurda bir karar vermemiz lazım. Yargılamaya yenilik katmaması, bu ifadeyi yok mu sayıyoruz kabul edilmediğinden, imza benzemediğinden, yoksa bu imza gerçekten sahte çıkarsa bir soruşturma açılma durumu ortaya çıkar bundan mı yani ne yaptığımızı veya ben anlayamadım bu hususta niye böyle bir karar çıktığını. Gene devam ediyorum. İdris Naim Şahin’in cevabında, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın 191. duruşmasında Bedirhan Şinal’in önergede adı geçen emniyet görevlileri hakkında yaptığı iftira ve hakaretler nedeni ile şimdi Bedirhan Şinal bize yapınca iftira olmuyor, sanıklara yapınca iftira olmuyor, ama görevlilere yapınca iftira oluyor. İlgili makamlara suç duyurusunda bulunulduğu ve adil tahkikatın devam ettiği, ayrıca ilgili personel hakkında başlatılmış herhangi bir soruşturmanın bulunmadığı İstanbul valiliğin cevabi yazısından anlaşılmıştır, bunu size takdim ediyorum. Meclise sunulan soru önergesi ve cevabı. Diğer bir yandan birleşen molotof dosyamıza geçelim. Şimdi efendim bu dosyada asli fail olarak adı geçen Sarı Serdar lakaplı Serdar Çabuk ya da Serdar Çubuk ya da Serdar Çakar, her ismi ne ise 2, 3 isimle gelmiş dosyanıza. Hakkında gerekli araştırma yapıldığı yazılmış birtakım arama kararları konulmuş, ancak şahsın ifadesi dosyada yok. Yani bu şahsın ifadesinin niye dosyada hala olmadığını ben anlayamadım. Gelen cevaplar içinde de yok. Bu kadar önemli bir insan, asli fail olarak adı geçiyor, ifadesi alınmamış. Gene aynı şekilde efendim gelen evraklarda müvekkilim Boğaç Kaan Murathan’ın herhangi bir lakabı olup olmadığı sorulmuş. Milli İstihbarat Teşkilatından kendisinin bir lakabı olmadığı, emniyet istihbarat teşkilatından ise kendisinin dayı lakabı ile anıldığı ve bu dayıyı nasıl kendisine uydurmuşlarsa açıklamasını yapmamışlar, beyan edilmiştir. Şimdi benim Müvekkilim Boğaç Kaan Murathan adı Emre olan soy ismi bilinmeyen Boğaç olarak tanınan Boğaç lakaplı kişi diye burda. Şimdi benim müvekkilimin lakabı Boğaç’sa, Boğaç Kaan Murathan’ın lakabı dayıymış, öyle diyorlar o zaman niye burada? Gene efendim, Sayın makamınızca Bedirhan Şinal’a Şişli Adliyesine molotofkokteyli atmaya gitmeden önce Şişli Adliyesindeki çay ocağından Cumhuriyet gazetesine molotof kokteyli atmaya gitmeden önce Şişli Adliyesinden çay ocağından telefon geldiği ve bu telefon üzerine İlhan Selçuk’un gazetede olduğunu öğrendiği ve molotofkokteyli attığı beyanı vardır. Sayın Mahkemeniz Şişli Adliyesinde çalışan Çaycı Cuma daha doğrusu sahibi hakkında ailesinde herhangi bir emniyet mensubu var mı yok mu diye yazı yazmıştır. Belki bu yazının yazılmasındaki neden şudur. Özel harekâtçı Sanık İbrahim Şahin’le bir bağlantıları var mı acaba dosyanın diye ama gelen cevap ters gelmiştir. Gelen cevapta, Cemal Şahin isimli bu kişinin çay ocağının sahibinin yani telefonun gittiği noktanın öz abisinin Edirne Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olduğu gelmiştir. Eylemden önce açılan telefonunun açan bölgenin yer sahibi Edirne Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürünün kardeşidir ve aynı şube tarafından her defasında gayri resmi şekilde Edirne Cezaevine gelinip kendisine baskı yapıldığını beyan etmiştir Bedirhan Şinal. Bu yazının cevabı geçen duruşma gelmiştir. Bedirhan Şinal’ın beyanları çok öncesindedir. Gene efendim, iddianamede Şinal’ın beyanlarına göre, her şey düzenlendiğinden dolayı yorumlar yapılarak konunun koğuş içerisinde görüşüldüğü iddiası vardır. Ancak müvekkilim aynı koğuşta kalmamakla birlikte Bedirhan Şinal’ın bahsetmiş olduğu, tarif etmiş olduğu tarihte Bayrampaşa Cezaevinde bile değil, Kandıra cezaevindedir. Ama şimdi olay koğuş olayında çıktı, bu sefer koğuşlar arası geçiş var mı ya geldi. İddianame aşıldı yani. Bu da olmadı, daha da aşıldı ortak noktalarda görüşme ihtimali var mı ya geldi. Şimdi efendim benim bildiğim hukukta delilden sanığa gidilir. Ama burda 3 buçuk senedir sanıktan delile gitmeye çalışıyoruz ve bu da birtakım mağduriyetlere neden oluyor ve bu mağduriyetler inanın içinden çıkılmaz hal almaya başladı. Yani, biz savunma makamında iken soruşturmalara konu olmamızın dışında insanlar maddi manevi çöktü, insanların saçları ağardı. Gene aynı şekilde efendim, müvekkilimin sanıklar arasında hiçbir fiili ya da hiçbir hukuki irtibatı olmamasına rağmen ve bu belgelenememesine rağmen müvekkilim hala sanık sandalyesinde oturmaktadır. Bedirhan Şinal’ın eylemle ilgili anlattıkları hususlar müvekkilim bakımından yer, mekan, zaman, tarif, tarih bakımından asla uymamaktadır, ama biz şuanda maalesef uymayan tüm bu olguları aşıp neyi uydurabiliyoruz ya da neyi uydurabiliriz şeklinde düşünmeye başladık, bununla ilgili yazılar yazdırmaya başladık veya Sayın makamınız genişleterek yazmaya başladı, acaba bir şey var mı diye. Bakın efendim, bu dosyadaki delillerin yüzde 90’ı, yüzde 95’i toplandı, geri kalan yüzde 5’ide yazıları yazdınız, cevapları gelmek üzere. Arkama dönüp bakıyorum bir Tekin İrşi olayı var. Değil molotofkokteyli az kaldı efendim, Tekin İrşi’nin el bombası atma, attırma, atarken bulunma gibi suçlamalarla karşı karşıya kalıp bugün kendisinin yaklaşık 7, 8 aydır dışarıda olduğunu görüyoruz. Bir benzin yarım şişe, bir ateş 1 buçuk metre kare. Ateş nerde? El bombası nerde efendim? Şimdi tabi siz belki hatırlamazsınız, şöyle size anlatayım.”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Bey toparlar mısınız?”

Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Murat Bekiroğlu: “Sayın Köksal Beyin, Sayın Köksal Beyin başkan olduğu sizin üye olduğunuz ve diğer üyenin İshak Eken olduğu ve Emin Aydinç Beyin Savcı olduğu mahkemede, ben aynı şekilde başka bir davaya giriyordum. Devrimci halk kurtuluş partisi cephesi davasına girerken aynı şekilde bu davada sizin kararınızdır. Molotof atma, pankart açma, şahıs darp ve slogan suçlamaları ile suçlanan insanlar terör örgütü ile suçlanan insanlar 6 ayda en geç 1 senede tahliye etmişken ve sizin imzanızın olduğu kararda beraat etmişlerken bu insanlar, o davayla ve eylemle bu dava ve eylemin arasında ne gibi bir fark var ki orda 1 sene veya 6 ay yatıldı, burda 3, 3 buçuk senedir yatılıyor. Bunu da Sayın mahkemenize takdim ediyorum efendim, sizin kendi kararınızdır, emsal olarak değerlendirmenizi de talep ediyorum. Onun dışında efendim bakın 3. yasa paketi ile ilgili bir deşiklikler var Sayın Başbakanın bu önüne sunuldu. Bu yasa değişikliğinde müvekkilime adfedilen terör örgütüne yardım iddiası ile ilgili suçlarda yarı yarıya ceza indirimi söz konusu. Bu Sayın Başbakanın önünde Adalet Bakanlığı hazırladı en geç 1 ay içerisinde çıkacak. Efendim bizim 1 ay beklememize gerek yok. 3 buçuk seneye kadardır yatmaktadır müvekkilim. Delillerin bugüne kadar yüzde 95 inin toplandığını varsayarak bir kaçma şüphesinin olamayacağını bir kefalet mukabilinde serbest kalması durumunda ne kefaleti yatma durumunun olabileceğini zaten maddi sıkıntı içerisine girdi, şirketleri kapandı ve bir yurtdışı çıkışı yasağı konularak çıkamayacağı açıktır. Onun dışında efendim, müvekkilimin size her seferinde söylüyorum, bende bir babayım benimde bir 11 aylık çocuğum var. Allah devamını göstersin istiyorum, ama müvekkilim 3 senedir çocuğunu göremiyor. Artık buradaki mağduriyete Boğaç Kaan Murathan’ın mağduriyeti olarak değil çocuğunun, ailesinin, annesinin mağduriyeti olarak algılamanızı istiyorum. Yani burada bir ceza verilirken bu ceza adeta infaza dönüşüp sadece psikolojik ceza değil insanların işlerinin bitmesiyle maddi cezalara dönüşmüştür. Lütfen efendim Sayın mahkemenizin takdiri ile olmak üzere, müvekkilim Boğaç Kaan Murathan’ın bihakkın, olmadığı takdirde bir kefalet mukabilinde acilen tahliye edilmesini talep ediyorum ve yeni yasanın çıkacak olmasını göz önünde bulundurarak 1 ay beklemeye gerek kalmadığını söylüyorum. Saygılarımı sunuyorum.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz almadan konuştu, anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı: “Daha o aşamaya gelinmedi. Buyurun.”

Talep ve beyanlarla ilgili görüşü sorulan iddia makamı.



Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın Başkan, bir kısım sanık ve sanık müdafilerinin bir kısım taleplerine ilişkin iddia makamı mütalaası ile taleplerimizi arz ediyorum. A)Bir kısım sanık ve müdafilerinin talepleri hakkında. 1-Sanık Kemal Kerinçsiz’in, sözlü beyanı sırasındaki taleplerinin kabul edilerek, a)Şişli 7. Asliye Ceza Mahkemesinde 2004 yılı öncesi ve sonrasında Gizli Tanık Poyraz hakkında açılmış bir dava bulunup bulunmadığının bildirilmesi, varsa dosyanın onaylı bir suretinin gönderilmesi. b)Berlin Büyükelçiliğine müzekkere yazılarak; Tanık Talip Doğan Karlıbel’in beyanlarında yer alan Alman vakıf veya derneklerince 2001, 2007 yılları arasında Yabancı Ekstrem Sağcı Gruplar İçinde Yer Alan 380 000 Avro Türk Ortodoks Kilisesine, 90 000 Avro Noel Baba Derneğine, 15 000 Avro Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Başkanı Taner Ünal’a, 4 000 Avronun kitap alımı için Doçent Doktor Ümit Sayın’a, 25 000 Avro Avukat Kemal Kerinçsiz’e, 3 500 Avro Sevgi Erenerol’a, 12 000 Avro da Veli Küçük’e ödeme yapılıp yapılmadığı konusunda Baden Würthenberg eyaletinin Anayasa Koruma Teşkilatı raporlarında bir kayıt bulunup bulunmadığının dayanak belgeleri ile birlikte mahkemenize gönderilmesinin istenilmesine. c)İstanbul Gümüşsuyu İnönü Caddesi Hacı Harun Sokak No:10/12’de bulunan Heinrich Böll Stiftund Derneğine Ek klasör 391, dizi 265, PDF 67. Sayfada yer alan Almanca metin fotokopisi de eklenip yazı yazılarak, dernekçe Taner Ünal’ın şahsına, Türkeli gazetesine ya da yöneticisi olduğu derneğe maddi yardımda bulunulup bulunulmadığının bildirilmesi ile ekteki yazının varsa onaylı bir suretinin mahkemenize gönderilmesinin istenilmesine. 2-Sanık Semih Tufan Gülaltay’ın, sözlü beyanındaki, Tanık Talip Doğan Karlıbel hakkında suç duyurusunda bulunulması talebinin henüz yargılama devam ettiğinden bu aşamada reddine. 3-Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Sayın Av. Burak Bekiroğlu’nun, 26 Ocak 2012 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin kabul edilerek, a)Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılarak, 2005/25502 Esas sayılı dosyası ile müştekisi Boğaç Kaan Murathan ile Zeki Yalçın, şüphelisi Cemal Hacıömeroğlu olan silahla yaralama 1998-2002 yılları arasındaki olayı ile ilgili dosyaların tetkik ve iade edilmek üzere istenilmesine. b)Kartal Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılıp, kayıtlarının tetkik edilerek, Erdal Aksakal’ın Maltepe cezaevinde hükümlü veya tutuklu olarak yatmış ise, hangi tarihler arasında kaldığının bildirilmesine. C)İstanbul CMK 250. Maddesi ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılarak sanık Boğaç Kaan Murathan hakkında İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesine açılan Kelebek Operasyonu davasının soruşturmasına ne zaman başlandığı ve ilk duruşmasının ne zaman yapıldığı ile hakkında arama veya gıyabi tevkif kararı verilmiş ise çıkarılma ve vicahiye çevrilme tarihlerinin bildirilmesinin istenilmesine. d)Aynı kişinin 26 Ocak 2012 havale tarihli savunma mahiyetli dilekçesinin dosyaya eklenilmesine. 4-Sanık Veli Küçük’ün, 18 Ocak 2012 havale tarihli, daha önce mahkemenizce karara bağlanmış olan mükerrer talepleri konusunda yeniden karar verilmesine yer olmadığına. 5-Sanık Muzaffer Tekin’in, 27 Ocak 2012 havale tarihli dilekçesindeki, a)Bilgisayar iadesi talebinin hükümle birlikte karara bağlanılmasına. b)Mahir Kök’ün tanık olarak dinlenmesi talebini karara bağlamanın mahkemenin takdir yetkisinde olduğuna. 6-Sanık Doğu Perinçek’in, 27 Ocak 2012 havale tarihli dilekçesindeki, a)Tanık Talip Doğan Karlıbel hakkında suç duyurusunda bulunulması talebinin henüz yargılamanın devam ediyor olması dikkate alınarak, bu aşamada reddine. b)Alman yetkili makamlarından istinabe yoluyla dilekçesinde belirttiği belgelerin getirtilmesine. 7-Sanık Bedirhan Şinal müdafii Sayın Av. Nursafa Pandar’ın, 23 Ocak 2012 havale tarihli dilekçesindeki, Bedirhan Şinal hakkındaki ara karardan dönülmesi talebinin, kararda bir isabetsizlik bulunmadığından reddine. 8-Sanık Osman Yıldırım’ın, Ankara Selvi Otel’in suç tarihindeki resepsiyon ve otopark görevlilerinin tanık olarak dinlenmesi talebinin kabul edilerek, tanıkların mahkemenin uygun göreceği bir tarihte duruşmaya çağrılmalarına. 9-Sanık Özkan Kurt’un, 19 Ocak 2012 havale tarihli dilekçesindeki görevsizlik kararı verilmesi talebinin, kendisine yüklenen suçların vasfı ve iddianamedeki sevk maddeleri dikkate alınarak reddine, savunma mahiyetli dilekçesinin dosyaya eklenilmesine. 10-Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün, 27 Ocak 2012 havale tarihli, a)1 numaralı dilekçesindeki, Görevi sırasında kendisine verilen takdir ve beratların Kara Kuvvetleri Komutanlığından istenmesi talebinin yargılamaya bir katkı sağlamayacağından reddine. b)2 numaralı dilekçesindeki, talebinin genişletilerek kabul edilip, Silivri 1 ve 4 Nolu, Tekirdağ 1 ve 2 Nolu cezaevi Müdürlüklerine ayrı ayrı müzekkere yazılarak, sanığın cezaevlerinde tutuklu kaldığı süre içerisinde yaptığı telefon görüşmeleri, ziyaretçi kayıtları ile mektup gönderdiği ve aldığı kişilerin listesinin gönderilmesinin istenilmesine. c)3 numaralı savunma mahiyetli dilekçesinin dosyaya eklenilmesine. d)4 numaralı dilekçesindeki, sanığın Görümlü köyünde 6 kişinin öldürülmesi yönünde emir vermesi iddiası ile ilgili olarak, aa) Şırnak Baro Başkanı Nuşirvan Elçi hakkında suç duyurusunda bulunulması talebinin reddine. bb) Nuşirvan Elçi’nin ifadesinin alınması talebinin bu davada yargılandığı konu olmadığından, reddine. cc) İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi Müdürlüğü’nden Bugün Gazetesinin 19 Ocak 2012 tarihli, Akit Gazetesinin ilgili haberin yer aldığı nüshasının temin edilerek, gönderilmesinin istenilmesine. dd) Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı ve Diyarbakır CMK 250 maddesi ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılıklarına müzekkere yazılarak, Silopi ilçesi Görümlü Köyünde 6 kişinin öldürülmesi olayı ile ilgili soruşturma bulunup bulunmadığının bildirilmesi, varsa soruşturma evrakının onaylı bir suretinin gönderilmesinin istenilmesine. e)5 numaralı dilekçesindeki talebinin kısmen kabul edilip, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi Müdürlüğüne müzekkere yazılarak Önce Vatan isimli gazetenin dilekçedeki nüshalarının temin edilerek gönderilmesinin istenilmesine. f) 6 numaralı dilekçesindeki talebinin kabul edilip, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Film Şube Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, 19 Ekim 2006 tarihinde Swiss Otel’de yapılan Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) tarafından düzenlenen panele ait görüntü kayıtlarının gönderilmesinin istenilmesine. g) 7 numaralı dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, TBMM Başkanlığına müzekkere yazılarak, 17 Mart 1987 tarihli 77., 17 Temmuz 1987 tarihli 123. kapalı oturum tutanaklarının mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. h) 8 numaralı dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, Başbakanlık Müsteşarlığına yazılan yazı akıbetinin sorulmasına. 11-Sanık İsmail Yıldız’ın, 27 Ocak 2012 havale tarihli dilekçesindeki, delil klasörlerinin fotokopisinin kendisine verilmesi talebi ile ilgili olarak, kendisi ya da müdafiinin mahkeme kaleminden temin edebileceğinin ihtarına. 12-Sanık Bora Ballı’nın, 27 Ocak 2012 havale tarihli dilekçesindeki talepleri yargılamaya bir yenilik katmayacağından reddine. 13-Sanık Veli Küçük müdafii Sayın Av. Zeynep Küçük’ün, sözlü beyanındaki talebinin kabul edilip, Jandarma Genel Komutanlığına müzekkere yazılarak, Sanık Veli Küçük’ün Kocaeli İl Jandarma Komutanlığı yaptığı dönemde sekreterliğini yapan Ersel isminde sivil memur görevlendirilip görevlendirilmediği, görevlendirilmiş ise hangi tarihlerde çalıştığı, mesai saatlerinin ne şekilde düzenlendiğinin bildirilmesinin istenilmesine. B)Taleplerimiz; 1-İstanbul CMK 250. Maddesi ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılarak Gizli Tanık Poyraz’ın ifadesinde geçen cinayetlere ilişkin yürütülen bir soruşturma bulunup bulunmadığının bildirilmesi, varsa soruşturma evrakının onaylı bir suretinin mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. 2-Sanık Sedat Peker’e yüklenen Ergenekon silahlı terör örgütü üyesi olmak suçunu işlediğine dair; kuvvetli suç şüphesinin varlığını haklı kılacak derecede somut olguların bulunması, yüklenilen suçun Ceza Muhakemesi Kanununun 100. maddesinin 3/a fıkralarında sayılı olan tutuklama nedenlerinden olması, dinlenen tanık beyanlarına göre, sanığın delilleri karartma ve değiştirme yönünde çalışma yaptığı konusunda kuvvetli şüphenin bulunması hususları dikkate alınarak, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanmasına. 3-Firari Sanık Saipir Debzlelvidze, hakkındaki yakalama kararının devamı ile infazının beklenilmesine. 4-Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianame ve eklerinde de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, yüklenen bu suçun Ceza Muhakemesi Kanununun 100/3. maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek, tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.

Taleplerle ilgili karar verilmek üzere duruşmaya ara verildi.



Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu

Talepler incelendi.



GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

1-Bugünkü oturumda ve son oturumlarda vaki yazılı ve sözlü talepler ile mahkememizce resen gözetilecek hususların celse arasında değerlendirilmesine,

2-Gelmeyen yazı cevaplarının tekiden akıbetinin sorulmasına,

3-Sanık Saipir Debzelvidze hakkında çıkartılan yakalama kararının infazının beklenilmesine,

4-Dosya kapsamı, alınan beyanlar ve yargılama aşamasında toplanan deliller, üzerlerine atılı suçu işledikleri konusunda kuvvetli suç şüphelerinin bulunması, ayrıca delilleri karartma yönünde deliller bulunması dikkate alınarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 314/2 maddesine muhalefet etmek suçundan dolayı sanıklar Sedat Peker ve Semih Tufan Gülaltay’ın CMK. 100 ve devamı maddeleri uyarınca TUTUKLANMALARINA,

Haklarında yeteri kadar tutuklama müzekkeresi yazılmasına, bu hususta CMK. 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına bildirim yapılmasına,

Tutuklandıklarının yakınlarına veya belirledikleri bir kişiye CMK. 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gecikmeksizin bildirilmesine,

5-Dosya kapsamı, dosyadaki mevcut belgeler, raporlar ve bir kısım beyanlar, her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması dikkate alınarak, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine, bir kısım sanıkların kendileri ve de müdafilileri aracılığı ile vaki tahliye taleplerinin Reddine,

Bu celse verilen tutuklama kararına ve tutuklamanın uzatılmasına dair verilen karara karşı CMK. 250. Madde ile Yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına,

Bu nedenle duruşmanın 05.03.2012 günü saat 09.00’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.27.01.2012




BAŞKAN 28298 ÜYE 39995 ÜYE 41981 KATİP 127251


Yüklə 448,89 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin