16 “(Ey Peygamber!)De ki;”Siz ey kâfirler!”


Sana ilim geldikten sonra,eğer onların keyiflerine(arzularına)uysaydın,bu durumda sen



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə17/32
tarix30.07.2018
ölçüsü1,6 Mb.
#63462
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   32
Sana ilim geldikten sonra,eğer onların keyiflerine(arzularına)uysaydın,bu durumda sen

kesinlikle kendine zulmedenlerden(hakkı çiğneyenlerden)olurdun.”

Bakara(94);Âyet:144,145.
Bilindiği üzere,Hz.Peygamber(AS),ashabıyla birlikte 16 ay Kudüs’e dönerek

namaz kılmıştır.Ancak;Kitap Ehli(Hıristiyanlar ve Yahudiler)de ibadetlerini aynı yöne döne-

rek yaptıklarından,münafıklar da Müslümanların bu durumunu dillerine doladıklarından bir sıkıntı/tedirginlik söz konusuydu.Müslümanlar sabretmelerinin semeresini sonunda gördüler.

Yukarıdaki âyetler in(diril)erek,bu sorun çözüme kavuşturuldu.Müslümanlar

rahat bir nefes aldı,münafıkların da sinsi oyunları başlarına geçirildi, sevinçleri kursakların-

da kaldı!
*
“Kendilerine vahiy tevdi edilenler,(Yahudiler ve Hıristiyanlar)onu(Hz.Peygam-

ber(AS)’i)öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar.Buna rağmen,onların çoğu,bildikleri halde

gerçeği gizlerler.”

“Hakikat Rabbinden gelendir,sakın kuşkuya kapılanlardan olma!”

Bakara(94);Âyet:146,147.
Kitap Ehli,kutsal kitapları Tevrat ve İncil’de,bir peygamberin geleceğinin

haber verildiğini biliyorlar ve kendi aralarından çıkmasını bekliyorlardı.

Ancak,beklenen Peygamber onların değil de Araplar’ın arasından çıkan bir

yetim olunca,kıskançlıklarından kabullenemediler.

Hz.Muhammed(AS),işte böyle bir ortamda,böyle şartlarda ortaya çıkmıştır.

Böylesine kaotik bir toplumda kendini kabul ettirmenin ne kadar güç olduğunu tahmin etmek

bile bu evrensel görevin ne kadar zorlu olduğunu anlatmaya yeter!

Diğer âyetteki hakikatten kasıt “kıble”dir.(Tayin edilen kıble olan Kâbe’ye

yönelme konusunda kuşkuya kapılmama uyarısı yapılmaktadır.)

Aynı zamanda hakikatin kaynağının vahiy olduğuna da atıf vardır.
*
“(Ey Nebi!,Ey muhatap!)Nereden yola çıkarsan çık,yüzünü mutlaka Mescid-i

Haram’a çevir.Bil ki bu emir(buyruk)Rabbinden gelen bir hakikattir.Allah sizin de yaptıkla-

rınızdan habersiz değildir.”(Yani inanmayanların da,inananların da yaptıklarından haber-

dardır.)

Bakara(94);Âyet:149

111

“Ve her nereden gelirsen gel,(yola çıkarsan çık,)kesinlikle yüzünü Mescid-i

Haram’dan yana çevir.Siz de(ey Müslümanlar,Peygamberinize uyarak) nerede olursanız

olunuz,yüzleriniz Mescid-i Haram’dan yana çeviriniz ki,onlar içersine zulümde direnenler

hariç,insanların size karşı kullanacakları bir delilleri olmasın.Onlara tazim göstermeyin,asıl

Bana tazim gösterin!Böylece size olan nimetimi tamamlayayım ve siz de bu sayede(Allah’ın

size gösterdiği)doğru yolu bulabilesiniz.”

“İşte böylece,içinizden size âyetlerimizi okuyacak,sizi arındıracak,size ilâhi

mesajı ve hikmeti öğretecek ve ayrıca size bilmedikleriniz bildirecek bir elçi gönderdik.”

“Şu halde,Beni anın ki,Ben de sizi anayım.Ve Bana şükredin,sakın nankörlük

etmeyin!”

Bakara(94);Âyet:150,151,152.
Âyetler,artık kıblesi belirlenen Müslümanların,rahat bir nefes almaları,yalnız

Allah’a-başkalarına değil-tazim edilmesi,ilâhi mesajı tebliğ eden ve hikmeti(doğruyu,yanlış-

tan ayırt etme yetisini)öğreten/kazandıran ve aralarından seçilen Elçi’ye tabi olmaları,ancak

böylece doğru yolu bulacakları,örnek ve model bireylerden oluşan bir toplum inşa edebilecek-

leri hatırlatılmaktadır.

*
“Siz ey iman edenler!Oruç,tıpkı sizden öncekilere olduğu gibi,size de yazıldı.

(farz kılındı.)Belki bu sayede takvaya erersiniz.”

“Sayılı günlerde…Sizden kim hasta ya da yolcu olursa,tut(a)madığının sayısı

kadar diğer günlerde(oruç tutar)ve(bunlar arasından)ona gücü yetenler üzerine,bir yoksulu

doyuracak fidye (vermesi)gerekir.Kim daha fazla hayır işlerse kendisi için daha yararlı olur.

Ama eğer bilirseniz,oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.”

“(O sayılı günler)Ramazan ayıdır ki,insanlığa rehber olan,bu rehberliğin

apaçık belgelerini taşıyan ve hakkı bâtıldan ayıran Kur’an(Furkan)işte bu ayda indirilmiştir.

Sizden biri bu aya ulaştığında oruç tutsun,hasta ya da yolcu olan kimse de başka(elverişli) günlerde kaza etsin.(borcunu ödesin.)Allah sizin için kolaylık ister,sizi zora koşmak istemez.

Oruç günlerinin sayısını tamamlamanızı,sizi doğru yola ulaştırdığı için O’nu yüceltmenizi

ve şükretmenizi ister.”

“Oruç günlerinizin gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâldir.Onlar

sizin elbiseleriniz,siz de onların elbiselerisiniz.Sizin kendinizi zor duruma düşüreceğinizi

Allah gördü,işte bu yüzden size affıyla muamele etti ve zorluğu(Yahudiler’de olan bu yasağı) üzerinizden kaldırdı.Şimdi artık onlara yaklaşın ve Allah’ın meşru kıldığından yararlanın.

Fecir vakti,gecenin karanlığından tan yerinin aydınlığı sizin için belirgin hale gelinceye

(beyaz iplik,siyah iplikten ayırt edilinceye)kadar yiyin,için!Sonra orucu geceye kadar tamam-

layın!Mescidlerde itikâfa girdiğiniz(süre içinde) de hanımlarınıza yaklaşmayın.

İşte bunlar,Allah’ın çizdiği sınırlardır,sakın bunlara yaklaşmayın!(değil aşmak

yaklaşmayın bile!)

Allah âyetlerini insanlığa böylece açıklıyor ki,sorumluluk bilincini kuşanabil-

sinler.”

Bakara(94);Âyet:183,184,187.
Bireysel-ve dolayısıyla-toplumsal inşada kadim çağlardan beri orucun yeri en

başlardadır.O insanda bir iç disiplin(nefis terbiyesi/takva)oluşturmada en etkin bir araçtır.

Zira oruç aç kalmak değil,ruhu beslemektir.Oruç tutmak kendini tutmaktır,Oruç başı dik,

imanı diri tutar.Kötülüklere karşı manevi bir kalkandır.Sorumluluk bilincine(takvaya)ancak

oruçla ulaşılır.Kalpte şefkat,merhamet,rikkat oruçla oluşur.Meleki duygular ve yetiler gelişir.




112

Tok açın değil,aç açın halinden anlar.Rızkını açlarla paylaşma bilincini insana

ancak oruç kazandırabilir.

Oruç,Kur’an’ın doğum kutlamasıdır.İşte içersinde Kur’an o gece nazil olduğu

için “bin aydan daha hayırlı” olan Kadir/kader/ölçü gecesini barındıran Ramazan Ayı’nı

değerli ve eşsiz kılan da budur.Bu sıralamayı izleyerek;Ramazan’a hürmet Kur’an’a hürmet-

tir,Kur’an’a hürmet Allah’a hürmettir.Ramazan’a hürmetin ölçüsü ise,onu oruçlu geçirmek-

tir.Çünkü o,insanlığa şaşmaz bir (hidayet)rehber(i) olan ve hakkı bâtıldan ayıran vahyi

(Furkan’ı)elinden tutarak insanlığa sunmuştur.Ramazan kutsallığını Kur’an ayı oluşundan

alır.

*
“(Ey Nebi!)Sana ayın evreleri hakkında soru soruyorlar.Cevap ver:”O,insanlar için zamanın ölçü birimidir,haccın da.Bu arada evlere arkasından girmeniz de erdemlilik

değildir.Gerçek erdem sahibi sorumluluk bilinciyle hareket eden kimsedir.O halde evlere(ön)

kapılarından girin ve Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki,ebedi kurtuluşa

erebilesiniz.”

Bakara(94);Âyet:189
Âyetteki ibareden anlaşılacağı üzere;sorulan sorunun ayın hem evreleri,hem de

işleviyle ilgili olduğu sonucu çıkmaktadır.

Gerçekten ay,33 yıllık çevrimiyle,oruç ibadetinde işgal ettiği olmazsa olmaz

işleviyle,hac,zekât vd.ibadetlerdeki etkin/vazgeçilmez rolüyle ve hâyız hali örneğinde olduğu

gibi insan üzerindeki etkisiyle mânevi ve maddi hayatımızın kaçınılmaz bir parçasıdır.

Ayrıca topyekün insanlık ailesi için ay,bilim,sanat,edebiyat v.b. alanlardaki

sembolik etkinliğiyle de her zaman gündemdedir.

Âyetteki incelik şudur;Ayın neden önce ince doğup,sonra kalınlaştığı sorusu,

eve,kapıyı bırakıp bacadan girmek gibi ters bir mantıkla sorulduğu anlamına gelir!Böyle bir

soru Hz.Peygamber(AS)’e sorulacak bir soru değildir.”Evlere kapısından girin” ifadesi,

“meselelere doğru yaklaşın” anlamına gelir.Zımnen:Yanlış sorulan sorunun cevabı olmaz!

Bu bağlamda;”Haccın ruhunu ve maksadını göz ardı etmeyin!”demektir.İbadetlerin ruhunu

ihmal edip,sadece biçimine odaklanan gösterişçi/şekilci dindarlık gösterisi yerilmektedir.

Âyetin asıl amacı takva ile gösterişçi dindarlığın birbirinin zıddı olduğunu vurgulamaktır.

(Âyetin nüzûl ortamında-zaman/mekan diliminde-Araplar arasında dindarlık anlayışının bir

göstergesi olarak,ihramlıyken eve arka kapıdan(veya dam kapısından)girme adeti olduğu

rivayet edilmektedir.)

*
“Yoksa siz,sizden öncekilerin başına gelenler,sizin de başınıza gelmeden cenne-

te gireceğinizi mi sanıyorsunuz?Onların başına öyle şiddetli zorluklar,öyle boğucu darlıklar

geldi ve öylesine sarsıldılar ki,mü’minlerle birlikte Elçi de:”Allah’ın yardımı ne zaman gele-

cek!”diye feryat ediyordu.Bakın,Allah’ın yardımı yakındır!”

Bakara(94);Âyet:214



Her ödülün bir bedeli vardır.İman en büyük iddiadır,iddianın ispatı gerekir.

Ancak o zaman inanç,gerçek,halis inanç olur.”Yoksa siz Allah içinizden cihat edenleri seçip

ayırmadan cennete girebileceğinizi mi sanıyorsunuz?”(Âl-i İmran(98);Âyet:142)Ayrıca

Krş.(Tevbe(114);Âyet:16)Üç ayetin muhatabı da farklıdır.Bu âyetin(94/214)muhatabı Hz.

Peygamber ve mü’minlerin tümü,Âl-i İmran’daki Peygamber hariç tüm mü’minler,Tevbe’

de ki ise;mü’minler içersinden çıkan mücahitlerdir.




113

“Sana (kime)neyi infak edeceğini soruyorlar.Cevap ver:”Hayır olarak yapaca-

ğınız harcama öncelikle ebeveyninize,akrabanıza,yetimlere,yoksullara,yoldakileredir.Her ne

iyilik yaparsanız yapın,Allah onu mutlaka bilir.”

Bakara(94);Âyet:215

Toplumun inşası ve yapının sağlam kalabilmesi için,sosyal dayanışma şarttır.

Bunun için de en yakınlarımızdan(ebeveynimizden)başlayarak,akrabalarımıza,yetimlere,

(özellikle savaş yetimlerine),yoksullara,yolda kalmışlara(yolculara) maddi,manevi destek

olmamız önerilmektedir.Yaptığımız iyiliklerin karşılığını mutlaka fazlasıyla Allah’ın Katında

bulacağımız hatırlatılmaktadır.

*



“Hoşunuza gitmese de savaş size farz kılındı.Hem sizin hoşlanmadığınız bir şey

sizin için hayırlı,sizin hoşlandığınız bir şey de sizin için şerli olabilir.Allah,sizin bilmedikleri-

nizi de bilir.”(Bütünü görerek sizin için en uygun ve yararlı olanı ortaya koyar.)

“(Ey Nebi!)Sana saldırmazlık ayında savaşmanın hükmünü soruyorlar.De ki:

“O ayda savaşmak büyük bir hatadır.Fakat Allah’ın yolundan insanları çevirmek,O’nu ve

Mescid-i Haram’ın hürmetini inkâr etmek,oranın sakinlerini oradan sürüp çıkarmak Allah

Katında daha büyük bir cürümdür.Fakat inanca yönelik baskı ve zulüm,adam öldürmekten daha beterdir.Eğer düşmanlarınızın gücü yeterse,sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle

savaşmayı sürdürürler.Sizden her kim dininden döner ve kâfir olduğu halde ölürse,onun

bütün yapıp-ettiği ameller dünyada da,ahirette de boşa gitmiştir.Onlar ateşe mahkûmdurlar,

onlar arada kalıcıdırlar.”

“Şüphe yok ki iman edenler,hicret edenler ve Allah yolunda cihat edenler var

ya,işte ancak onlar Allah’ın rahmetini umabilirler.Allah tarifsiz bağış sahibidir,eşsiz merha-

met kaynağıdır.”

“Size karşı savaş açanlarla siz de Allah yolunda savaşın,fakat saldırganlık

yapmayın!Allah saldırganlık yapanları sevmez.”(Âyet:190)

Bakara(94);Âyet:216,217,218
Toplumların temel(ve yapı)taşları olan bireylerin sağlam kalması,yapının hasar

görmemesi,yıkılmaması için,bazı tedbirlerin alınması gerekmektedir.Bunun başında savaş

gelmektedir.Ancak;Size karşı savaş açanlarla(açarlarsa)siz de Allah yolunda savaşın(kendi-

nizi savunun)ifadesiyle,İslâm,savaşa meşru sınırlar içinde izin vermiş,ancak kirli savaşa izin vermemiş,saldırganlığı,insana,çevreye,toplumun temel değerlerine zarar vermeyi şiddetle yasaklamış,bunun için bir savaş ahlâkı ve hukuku geliştirmiştir.



Hicret,imkânların tükendiği yerden üretileceği yere intikal,hakka kavuşmak için,bâtılı terk etmektir.

Cihat,insanlığın değişmez değerlerinin öbür adı olan İslâm’la insan arasına

gerilen engelleri(örülen duvarları)kaldırmak,insanı barışa,kardeşliğe,özgürlüğe,sevgiye…

kavuşturmak için çaba harcamaktır.

Cihat,insana paylaşmayı,dayanışmayı,şefkati,merhameti,adaleti velhasıl erdemi

yeniden kazandırmak için verilen mücadeledir.
*





114

“Sana sarhoşluk veren şeyler ve şans oyunları hakkında soruyorlar:De ki:

“Onların her ikisinde de insanlar için büyük bir kötülük ve birtakım(dünyevi)menfaatler

vardır.Her ikisinin yol açtıkları kötülük(ler),sağladıkları menfaat(ler)den çok daha büyüktür.

Yine onlar:”Neden infak edelim?”diye soruyorlar.De ki:”Bağışlanabilen her

şeyden.”Böylece Allah size mesajlarını açıklıyor ki,tefekkür edebilesiniz.”

Bakara(94);Âyet:219
Temiz ve ideal bir toplum oluşturmak için âyetler,zamana mekana göre peyderpey inmektedir.Bireyleri-dolayısıyla toplumu-yaralayan,çürüten,çökerten içki ve

şans oyunları(kumarın her türlüsü)zararı yararından çok fazla olduğu için yasaklanmakta-

dır.Hatta,içki ve kumar meclislerini aynı zamanda fakir,fukaraya ikram ve “meysir”adı

verilen ve âyette yasaklanan kumar çeşidini fakirlere yardım için bir yol,bir araç olarak

gören Cahiliye Araplarının bu uygulaması da âyetin yasak kapsamına girmektedir.Şöyle ki;Veresiye bir deve alınır,oklar çekilerek kumar oynanır,kaybedenler devenin bedelini

öder,kazananlar ise etlerini orada bulananlara(seyircilere)bağışlarlardı,dağıtırlardı.

Kur’an bu masum yüzlü kumarı dahi yasaklamıştır,çünkü zararı faydasından çoktur.

Çünkü yardımın daha meşru,daha insancıl yolları vardır.(İnfak,zekât,sadaka v.b)
*
“Bu dünya ve âhiret hakkında…Bir de sana yetimler hakkında soruyorlar.

De ki:””Onların lehine olan her tür iyileştirme(yüzüstü bırakmaktan)daha hayırlıdır.Onlarla

(hayatı) paylaşırsanız,unutmayın ki onlar sizin kardeş(ler)inizdir.Kaldı ki Allah,fesatçılık ya-

panı ıslah edenden ayırmasını bilir.Ve eğer Allah dileseydi sizi zora koşardı.Ne var ki Allah,

her işinde mükemmeldir,her hükmünde tam isabet(hikmet) sahibidir.”

Bakara(94);Âyet:220

Toplumun en zayıf,en masum,korunmaya en muhtaç bireyleri olan yetimler

hakkındaki bu prensipler/tavsiyeler o kadar evrensel,o kadar insancıldır ki,hayran olmamak

elde değildir.Onları kardeşlerimiz olarak kabul etmeli,kardeşlerimiz için neler yapıyorsak,

onlar için de-belki daha fazlasını-(olumlu,iyileştirme anlamında)yapmalıyız.Onları adeta

şefkat,merhamet,adalet kanatları altına almalı,her türlü yardımı esirgememeliyiz.
*
“Müşrik kadınlarla onlar imana ulaşıncaya kadar evlenmeyiniz!Çünkü
(Allah’a)bağlanmış hür olmayan mü’min bir kadın,müşrik hür bir kadından-ondan hoşla-


nıyor olsanız da-daha hayırlıdır.Yine müşrik erkeklerle,onlar iman edinceye kadar kadınla-

rınızı nikahlamayınız!Zira(Allah’a)kulluk yapan mü’min bir erkek,müşrik bir erkekten

-bu sizi hoşnut etse bile-daha hayırlıdır.Onlar sizi ateşe çağırıyor.Oysa ki Allah,sizi Kendi

rızasıyla cennet ve mağfirete çağırıyor.Dahası,mesajlarını(bir lütuf olarak)insanlığa açıklı-

yor ki,ibret alsınlar.”

“Sana kadınların ay hali hakkında soruyorlar.De ki:”O sıkıntı verici bir

rahatsızlıktır.Ay hâli sırasında kadınları(nızı)(rahat) bırakın ve onlar temizleninceye kadar (cinsel)ilişkiye girmeyin!Temizlendikleri zaman,Allah’ın size emrettiği gibi yaklaşın!”

Hiç kuşkusuz Allah,özden tevbe edenleri sever,özden temizlenenleri de sever.”

“Kadınlarınız sizin için bir tür tarladır.Tarlanıza nereden,nasıl ve ne zaman

isterseniz öyle varın!Fakat önce kendi canlarınız için bir hazırlık yapın!Allah’a karşı sorum-

luluğunuzun bilincinde olun ve unutmayın ki,mutlaka O’na kavuşacaksınız!Artık sen de

(Ey Nebi!)mü’mileri müjdele!” Bakara(94);Âyet:221,222,223.

115
Vahiy bireyleri ve toplumu inşa ederken,temizliği,erdemi,şefkati,merhameti,

fedakârlığı,sevgiyi,saygıyı,anlayışı hep ön plana almış,toplumun çekirdeği olan aileyi de kurarken bu temel taşlarını kullanmıştır.

İşte bu yüzden evliliklerde de imanlı erkeklerin,imanlı kadınlarla,imanlı kadın-

ların imanlı erkeklerle evlenmesini uygun görmüştür.

Bu arada kadınların “ay halleri”yle ilgili prensibi de koymuş,böylece Medine’

de Yahudi kültürünün bir ürünü olan âdetli kadını aşağılama ve pis sayma,onu her türlü

ailevi,dini ve sosyal hayatın dışında tutma tavrını reddetmiştir,adetini yıkmıştır.

Aile ve toplum hayatının ilâhi prensipler çerçevesinde yürütülmesi,sağlam,

sağlıklı bir toplumun idame ettirilebilmesi için kadınlara ve erkeklerle düşen görevlerin ancak

sorumluluk bilinciyle yerine getirilebileceği vurgulanmakta,her fiilimizden sorgulanmak üze-

re Bir Gün Allah’ın Huzuruna çıkacağımız hatırlatılmaktadır.

O’nun buyruklarına uygun bir hayat yaşayanlara da Hz.Peygamber(AS)’den

(büyük nimetlere kavuşacakları)müjdesini vermesi istenmektedir.
*
“Allah adına ettiğiniz yeminler,erdemliliğe,sorumluluğun gereğini yerine

getirmeye ve insanlar arası barışın sağlanmasına engel teşkil etmesin!Allah her şeyi işitir,

tarifsiz bilir.”

“Allah,düşünmeden yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmaz.Fakat

kalplerinizin aldığı tavırdan(ötürü)sorumlu tutacaktır;ama Allah tarifsiz bağışlayıcıdır,ceza-

landırmadan önce fırsat(mühlet)tanıyandır/verendir.”

Bakara(94);Âyet:224,225.
Toplumumuzda-ve diğer toplumlarda-yaygın olan yemin,”sağ,sağ el”anlamla-

rına gelir.Bereket manasındaki “yumn”den türetilmiştir.Asıl anlamı;”kuvvet,sağlamlık”

demektir.

Tevhide dayalı bir sistem olan İslâm’da yemin sadece Allah adına yapılırsa

geçerli olur.Bozulması halinde keffaret gerektirir.Bunun dışındaki şeyler adına yapılan yemi ni Hz.Peygamber(AS)şiddetle yasaklamıştır.Bu âyette erdemlilik,sorumluluk ve ıslah konusunda

edilen yeminlerle Allah’ın engel kılınmaması ifade edilmektedir.Bunun iki anlamı vardır;

1)-Kişinin olumlu bir işi yapmamak üzerine yemin etmesinin doğru olmadığı,2)Kişinin

yaptığı bu tür yeminlerle amel etmeyip,yeminine rağmen,erdem,sorumluluk ve ıslah doğrultu-

sunda davranması gerekliliği.

İnsanın “boşboğazlık”,”gevezelik” kabilinden alışkanlık haline getirdiği ye-

minlerinden(lağv)dolayı bir sorumluluk taşımadığı,hesap sorulmayacağı,ancak bu alışkanlı-

ğın pek de hoş karşılanmadığı,her ne kadar cezayı gerektirmiyorsa da,bunun Allah’ın rahmeti ve merhameti sayesinde olduğu,cezalandırmada aceleci olmamasından kaynaklandığı hatırla-

tılmaktadır.

*
(Bakara(94);226,227,228,229,230,231,232,233,234,235,236,237,239,240,241.

âyetler,kadın/erkek ilişkilerindeki evlenme,boşanma,mehir,dul kadınların iddet müddetleri

v.b konularda konulan prensipleri içermektedir.Çalışmamızı direkt olarak ilgilendirmediği,

ancak,içerdiği sosyal,toplumsal konular açısından yakın olduğu için bütünlüğün sağlanması

açısından –okuyucu tarafından-incelenmelerinde fayda mülahaza edilebilir.)

*




116

“Sayıları binlerce olduğu halde,ölüm korkusuyla yurtlarını terk edenleri


Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin