2 nolu alt komisyon tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 2,59 Mb.
səhifə36/37
tarix07.01.2019
ölçüsü2,59 Mb.
#90806
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   37

  • Şimdi, mesela bu hazırladığımız metnin 83'üncü maddesinde şöyle bir şey yaptık, anlaşmalarla kanunlar arasında ve anlaşmalar arasında doğacak ihtilaf ve aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda, milletlerarası kurucu anlaşma hükümleri ve devlet konseyinin tavsiye kararları esas alınır. Yani bizim eski devlet büyüklerine burada danışıyoruz. Diyoruz ki: Nasıl bir uygulama yapalım?

  • Bakanların oy kullanmasında da bir oy daha fazla getirdik. Bir bakan kendi oyuyla birlikte bir oy kullanabiliyordu eski Anayasa'da şimdi, üç oy kullanabilir dedik çünkü icraata ağırlık verilsin, Meclis faaliyetlerine katılamıyorsa.

  • Bir de cumhurbaşkanına bağlı olarak Türk uzay araştırmaları kurumu kurulmasını öngördük. Bir de "Türkiye'nin bu merkezde kara birlikleri olan devletlerde demokrasi gelişemez." diyor demin başlangıçta saydığım demokrasi teorisi üzerine kafa yormuş fikir adamları. Merkezinde büyük kara orduları olan Fransa, Almanya, Rusya gibi, merkezinde kara orduları olmayan işte Çin gibi, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde demokrasi daha fazla gelişir. Onun için, Türkiye de stratejik deniz ve hava güçlerini kurmalıdır dedik. Bu da Cumhurbaşkanına bağlı olarak oluşturulmalı. Bu şeyin hazırladığımız metnin 97'nci maddesinde, Cumhurbaşkanının görevleri kısmında.

  • Devlet konseyini zaten arz ettik.

  • Uluslararası ajansın hangi durumda gizli tüzük çıkartacağını 107'nci maddede ifade

  • ettik.

  • Millî Güvenlik Kuruluna Emniyet Genel Müdürü, MİT Müsteşarı ve diğer kuvvet komutanlarını da dâhil ettik çünkü bir şeyde ne kadar çoğulcu karar alınırsa o kadar demokratik bir karar ortaya çıkabilir.

  • Nüfusu 100 bini aşan yerleşim yerleri il hâline gelir dedik. 118'inci madde, nüfusu 1 milyonu aşan iller de büyükşehir hâline gelir dedik.

  • Disiplin kararları idare ve yargının denetimine tabidir dedik hem idarenin hem yargının, onu ifade ettik.

  • Özel eğitimle ilgili de gerek özel üniversitelerin gerek vakıf üniversitelerinin kurulmasını teşvik ettik, yani kâr amacıyla da olsa... Mesela bakıyoruz Amerika'da MİT, Oxford gibi üniversiteler çok yüksek paralarla öğrenci okutuyorlar ama dünyanın en birinci sınıf üniversiteleri. Dolayısıyla biz de oradan esinlenerek dedik ki: Mademki birinci sınıf olacak o zaman bağlayıcı şeyleri ortadan kaldıralım.

  • Radyo Televizyon Kurumuna İnternet erişimi ilgili de bir ilave yaptık.

  • Atatürk Dil Tarih Kurumuna da şunları ilave ettik: Atatürk Dil Tarih Kurumu artık Atatürk'ü araştırdı. İlkokulda hangi elbiseyi giydiği bile baktığımız zaman bunların yayınları arasında var. Türk ve İslam kültürünü, 126'ncı maddede, Türk, İslam, insanlık tarihini, bilim tarihini ve Türk dilini ve Osmanlıcavı bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak, yaymak ve yayınlar yapmak amacıyla Cumhurbaşkanının gözetim ve desteğinde Başbakanlığa bağlı kamu tüzelkişiliğine sahip Türk Dil Kurumu, Tarih Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi, Yunus Emre Kültür Merkezine -Dışişleri Bakanlığı kuruyordu- burada yer verdik. Diğer merkezlerden oluşan Atatürk Dil Tarih Yüksek Kurumu kurulur, bu Kurumun lüzum görülen üniversite, enstitü ve akademilerde kurar dedik. Yani Atatürk Dil Kurumu Atatürk'ün vasiyetini de aşan daha yüksek bir vizyona ilerlemiş oluyor.

  • İSTANBUL DÜŞÜNCE ENSTİTÜSÜ BAŞKANI MUSTAFA ŞATIROĞLU -Cumhurbaşkanlığının koruması altında.

  • İSTANBUL DÜŞÜNCE ENSTİTÜSÜ STRATEJİK ARAŞTIRMA BÖLÜM BAŞKANI SUAT GÜN - Evet, Cumhurbaşkanlığının koruması altında.

  • Diyanet İşleri Başkanlığına da demokrasinin saygı, sevgi, merhamet, ılımlılık ve tahammüllük kültürü ilkesi doğrultusunda çalışma vazifesi öngördük. Dinî konularda temel kaynaklara dayalı bilgiler objektif olarak üretmesi için bilimsel özerkliği Diyanet İşlerine şey yaptık. Biz başka kurumlar gibi Diyanet İşleri Başkanlığına gerek yoktur falan diye düşünmedik, bu şey değil. Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye'de dinî misyon arasında koordinasyon, bağlantı ve mutabakat, fikir birliği sağlıyor. Bu bizim için önemli. Silahlı Kuvvetler dâhil bütün devlet kurumları da dinî hizmetlerini görmek üzere örgütlenir dedik.

  • Devlet, hukuk davalarında, 133'üncü maddede, mahkeme masraflarının hakkın aranmasını engeller hâle gelmemesi için kanuni düzenlemeler yoluyla gerekli tedbirleri alır dedik. Adama mesela 100 trilyonluk bir miras kalıyor, bir şeyler kalıyor, binde 54'ün dörtte 1'i harç dediğiniz zaman o harcı yatıracak parası yoktur. Birisi gelip bir şey yaptığı zaman dava açamıyor, müdahil olamıyor. O zaman bunu, bu hakkın engellenmesini, yani harç miktarlarıyla engellenmesine mâni olacak şeyleri ortadan kaldırmamız gerekiyor. Onun için 133'üncü maddeye de böyle bir şey koyduk.

  • Cumhurbaşkanı devlet konseyine bağlı, Cumhurbaşkanı Başbakanın emriyle denetleme yapabilir dedik, her yerde. Yani bu konseye aynı zamanda mahkemelerin bile denetimini yapma görevi verdik, bütün devlet kurumlarını denetleme hakkı aldı.

  • Yüce Divanla ilgili de siyasi kararlarda, siyasi sonuçlar olsun diye Anayasa Mahkemesi bazı durumlarda Yüce Divan görevini devlet konseyine devredebilir dedik. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi üyesi yargılanacaksa o zaman bunun devlet konseyinde yargılanması lazım, yani kendi kendisini yargılayamayan bir şeye girmemesi gerekir.

  • Gene, bazı siyasilerin yargılanması gerekiyorsa o zaman devlet konseyi, siyasi merciler buna karar versin. Yani en azından devleti biliyor, devletin çalışmasını biliyor. Dolayısıyla suç ve ceza yaratmamak gerekir.

  • Gene, Cumhurbaşkanlığı şeyinden vatana ihanet kavramını kaldırdık. Onu da şunun için kaldırdık: Vatana ihanet kavramı diye bir suç yoktur zaten, öyle bir tanım yoktur, suçun unsurları yok, Ceza Kanunu'nda öyle bir şey yok. Bin yıldan beri de hiçbir devlet adam Cem Sultan bile Venediklilere sığındıktan sonra, Rodos şövalyelerine, o bile vatana ihanet etmiyor, yani yok böyle, devlete ihanet, vatana ihanet diye. Bunlar darbe hukukunun kavramları, onları kaldırdık anayasadan.

  • İptal davalarını devlet konseyine de açma yetkisi verdik.

  • Bir de su hakkı diye bir şey getirdik, vatandaşın en önemli hakkı. Aslında elektrik hakkı da koymayı düşünüyorduk madde 158'in orada su hakkı. Vatandaşa içilebilir su vermeyi de devletin vazifesi arasına koyduk.

  • Arz ediyorum.

  • MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Süremiz daraldı, bekleyen arkadaşlar da var, biraz hızlı toparlayalım.

  • İSTANBUL DÜŞÜNCE ENSTİTÜSÜ BAŞKANI MUSTAFA ŞATIROĞLU - Sayın Hayrettin Şanlı Bey kendisi aslında uzun yıllar devletin üst yönetiminde, üst kademelerde, yurt dışında hem temsil hem aktif görevler yapmış ve aynı zamanda dinî konularda uzman bir arkadaşımızdır. Enstitümüzün önemli bir boşluğunu kendisi doldurmaktadır. Din eğitimiyle alakalı ciddi bir rapor hazırladı, bunu zaten size ayrıca sunduk. Sanıyorum bu konuda etraflı bilgi vermesi belki de, kendileri bilir, gerekmez ama en azından bazı ipuçları vermemiz sanıyorum...

  • Sayın Şanlı, buyurunuz.

  • ULUSLARARASI SİVİL TOPLUM KONSEYİ BAŞKAN YARDIMCISI HAYRETTİN ŞANLI - Ne kadar vaktimiz var Sayın Başkanım, ona göre...

  • MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Aslında vaktimiz kalmadı, 15.40'da bekliyor herhalde grup.

  • ULUSLARARASI SİVİL TOPLUM KONSEYİ BAŞKAN YARDIMCISI HAYRETTİN ŞANLI - Vakit geldi, o zaman çok özet olarak ben fikirlerimi arz etmeye çalışayım. Zaten size de yazılı olarak sunulmuş bulunuyor benim fikirlerimin özetleri.

  • MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Bunları da kayda geçiyoruz yani hepsini.

  • ULUSLARARASI SİVİL TOPLUM KONSEYİ BAŞKAN YARDIMCISI HAYRETTİN ŞANLI - Onları da kayda geçeceksiniz. O bakımdan, vakit yetersizliği nedeniyle ben şunu ifade etmek istiyorum sadece: Efendim, bakınız şurada "Türkiye Büyük Millet Meclisi" yazıyor. Bu milletin en büyük Meclisi anlamına da gelir, büyük milletin Meclisi anlamına da gelir. Türk milleti gerçekten çok büyük bir millet. Bu milletin, efendim, bir zihniyeti var, bu milletin bir millî kültürü var. Bu millî kültürüne riayet edilmediği için bütün sosyal çalkantılar, problemler ortaya çıkıyor. Bir milletin millî kültürünün ana unsurlarını bilim adamları saydığı zaman üç ana temelde bunu topluyorlar: Dil ve edebiyat, tarih bilgisi ve şuuru, din, din kültürü, din hürriyeti, din inancı, din uygulaması. Bunların üçünün de şu nedenle, bu nedenle, şu şahsı, bu grubu vesaire suçlamasına hiç girmeye gerek yok. Durum ortada, bu üçünde de zarardayız çünkü dil bilginleri diyorlar ki: "Dilimiz çok geri kaldı, dilimiz parça parça oldu." Yani o kadar ileri götürmek istediler ki başaramadılar.

  • Şöyle bir davetiye okumuştum 1963 yılında, bir efendim, grubum toplantısına "Görkemli çağırgaç, görkemli sarımsal oyungaçlı toplumsal sevingenimize Boydaş Toydaş kişilerin bezeklenerek gelgitliğini sunularız." Şimdi böyle bir dil. Şimdi bunu bugünkü insan bile anlamıyor. "Ne demek istiyor?" diyor, bir sürü düşünüyor. Bir kısmı öyle yapmak istedi, bir kısmı şu kelimelerle konuşmak istedi. Yani birlik, dilimizde bile birlik sağlanamadı, birlik şu anda bile yok. Türk dilinin hakikaten millî kültürümüz açısından korumaya alınması, geliştirilmesi gerekiyor. Tarih bilgileri yok, zaten tarihlerimiz de şöyle bir imaj verildi: İşte Osmanlı? Osmanlı geri kalmış bir ülke, geri kalmış insanların topluluğu. Selçuklu? Selçuklu da onların babaları. İşte böyle tarihimizi toptan tarihe gömdük. Hâlbuki insan denen şahsiyet köklerini mazinin derinliklerine salmış bir ağaç gibidir. Kökler yüzyılların derinliğine uzanırsa şahsiyet harikadır. Yetmiş, seksen seneye uzanırsa şahsiyet hastadır, buhran geçirmektedir, kurtarıcı el beklemektedir. O bakımdan, gerçekten millî kültür değerlerimize kesinlikle bağlı bir anayasa hazırlamamız lazım. Bu istikamette giden bir devlet yönetimini kurmamız lazım.

  • Efendim, Osmanlı elitleri zihniyet meselesi derken, oradan başlayayım, Osmanlı elitleri başta materyalist felsefelerden pozitivizm, Auguste Comte'un üç hal kanunu bizim lise kitaplarımızda okuduğumuz bölümler arasındaydı. Pozitivizm neydi? Burada onun tartışmasına giremeyiz çok uzun, efendim, ama bunlar şunu temel olarak söylüyorlardı: Efendim, varlık doğadır, doğanın dışında hiçbir varlık yoktur. Din, tarih, MİT, hatta millî kültür, hatta tarih, atın bu safsataları. Gelecek var ve doğa var. Şimdi, bunu Paris merkezli, Londra merkezli, Viyana merkezli, yenilikçiler Viyana'da, efendim, savundular, ettiler, gittiler ama şimdi, dünyaya bir bakıyoruz ki Hıristiyanlık dini almış başını güçlenmiş, Yahudilik dini almış başını güçlenmiş, İslam dini almış başını gitmiş, güçlenmiş. Bu felsefeler tarihe gömülmüş, bu felsefelere bağlı çok büyük devletler de kurdular. Bu devletler de yıkılmış, yok olmuş, gitmiş. Onun için, doğru yola gelelim, doğru yol millî kültürdür. Bizim dilimiz, bizim tarihimiz, bizim dinimiz doğrudur. Bu doğrulara bağlı bir anayasaya kesinlikle ihtiyacımız var çünkü bizim anayasalarımız çok değişti. Bu anayasalarımızda da gerçekten din hürriyeti, din eğitimi, ibadet hürriyeti yeterli bir şekilde değil, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ndeki bütün maddelerin aynen anayasada geçerli olmasını istiyoruz ve bilhassa anayasanın 14'üncü madde hükümlerine da aykırı olmamak kaydıyla da bir madde var. 24'üncü madde "Herkes din, vicdan, dini inanç ve kanaat özgürlüğüne sahiptir." 14'üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla, bakın şartıyla, ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir. İşte bu madde Demokles'in kılıcı gibi din hürriyetinin tepesinde duruyor. Bunun kesinlikle kaldırılması lazım ve din hürriyetinin gerçekten konması lazım. Peygamberler gibi merhametli bir bakışla, milletimiz gibi asil bir bakışla, İstiklal Marşı'mız gibi millî bir bakışla, bilim ve adalet gibi tarafsız bir bakışla insanımızın, günümüzün ihtiyaçlarına cevap verebileceği bir anayasanın hazırlanması gerektiğini biz sivil toplum kuruluşları olarak düşünüyoruz. Bu konudaki çalışmalarınıza destek veriyoruz, bunun sonuçlarını görmek istiyoruz.

  • Bize zaman tanıdığınız için, önem verdiğiniz için, yer verdiğiniz için, bizim düşüncelerimizi dinlediğiniz ve incelemeye aldığınız için çok teşekkür ediyoruz efendim. Saygılar sunuyorum.

  • MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Biz de teşekkür ediyoruz, sağ olun. Soru-cevap kısmını geçsek.

  • RIZA TÜRMEN (İzmir) - Gayet geniş kapsamlı zaten. Çok teşekkür ediyorum ben. MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Peki, teşekkür ediyoruz, ayaklarınıza sağlık, ağzınıza sağlık.

  • Kapanma Saati: 16.00



  • ÜÇÜNCÜ OTURUM

  • Açılma Saati: 16.03 _0_



  • MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, hoş geldiniz. Çerkeş Hakları İnisiyatifini dinleyeceğiz.

  • Ben AK PARTİ İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop, Rıza Türmen Bey, İzmir Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili, Tunca Toskay Bey, Antalya Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili. BDP'den arkadaşlarımız geleceklerini söylemişlerdi fakat bir program dolayısıyla herhalde katılamadı Sırrı Süreyya Bey.

  • Şimdi biz burada sizi dinliyoruz. Yani planladığımız vakit en fazla kırk dakika. Bunun bir on dakika kadar son kısmını da soru-cevap şeklinde değerlendirmek istiyoruz. Tabii, sizin görüşlerinizi tartışmıyoruz, sadece bazı konuların, kapalı kalan konuların açılması için soru soruyoruz.

  • Kendinizi tanıtarak ve mikrofonun düğmesine basarak konuşursanız memnun olurum, kayda geçiyor çünkü bütün konuşmalarımız; arkadaşlar not tutabilsin. Buyurun Kenan Bey.

  • KENAN KAPLAN - Biz Çerkeş Hakları İnisiyatifi olarak burada bulunuyoruz. Arkadaşlarımız da Çerkeş Haklan İnisiyatifi Yürütme Kurulu üyeleri: Murat Özden, Kenan Kaplan, Mustafa Saadet, Erol Karayel.

  • Biz, malumunuz olduğu üzere Türkiye'de yaşayan Çerkezleri temsilen bulunuyoruz. Bizler ana vatanımız olan Kafkasya'da büyük bir soykırım ve sürgüne uğrayarak bu topraklara gelmek zorunda kalmış bir halkız. Bizim bu topraklara gelme sebebimiz, dilimizi, kültürümüzü, kimliğimizi ve inancımızı muhafaza edebilmekti. Ruslarla nesiller boyu bunun için mücadele ettik. Bu topraklara gelirken, dilimizden, kültürümüzden, kimliğimizaen soyunalım, yok olalım, asimile olalım, Anadolu'da yok olan halklar mezarlığına gömülelim diye gelmedik. Dolayısıyla Türkiye'deki demokratikleşme sürecine, yeni anayasa yapım sürecine katkı sunarak Türkiye'nin demokratik bir ülke olmasını, demokratik dönüşümün gerçekleşmesine de Çerkez halkı olarak ve Çerkeş Hakları İnisiyatifi olarak azami destek vermeyi amaçlıyoruz.

  • Bu bağlamda, yeni anayasayla ilgili önerilerimizi sunmuştuk. Bu önerilerimizin temel amacı, kimliklere anayasal güvence sağlanmasını içeriyor.

  • Ben şimdi bu önerileri maddeler hâlinde seslendireceğim.

  • Yeni anayasa bütün kimliklerin, ideolojilerin, sosyal tabakaların kendine yaşam alanı bulabileceği bir nötrlükte olmalıdır. Bu bağlamda:

    1. Anayasada, iktidarın kaynağının sadece halk olduğu kesin bir dille belirtmelidir.

    2. Anayasa metninde değiştirilemez mahiyette hiç bir bölüm yer almamalıdır.

    1. Vatandaşlık bir hak olarak "anayasal vatandaşlık" kavramı temelinde düzenlenmeli; tanımda hiçbir etnisiteye vurgu yapılmamalıdır.

    1. Anayasada "üniter toplum" yerine "çoğulcu toplum"; "ulus devlet" yerine de "demokratik devlet" anlayışı benimsenmelidir.

    2. Devlet, toplumu herhangi bir idea doğrultusunda homojenleştirme misyonu yüklenmemelidir.

    3. Anayasanın ana ekseni temel hak ve özgürlükler; devletin misyonu da bu temel hak ve özgürlükleri koruyup geliştirmek olmalıdır. Devlet tüm kimliklere, ideolojilere ve farklılıklara eşit mesafede durmalı, sadece hakem rolü üstlenmelidir.

    4. İnsanların doğuştan kazandığı bireysel ve toplumsal haklara hiçbir kısıtlama getirilemeyeceği; hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemelerin referanduma götürülemeyeceği anayasada kayıt altına alınmalıdır.

    5. Devletin din ve inançlar üzerindeki her türden tasarrufu kaldırılmalıdır.

    6. Bireylerin bir dine inanma veya inanmama özgürlüğü koruma altına alınmalı; kişi ve grupların din ve inanışlarını yaşama ve yayma hakları güvence altına alınmalıdır.

    1. Anayasa çoğulcu bir yaklaşımla, farklı kültürlerin varlıklarını korumaları ve geliştirmelerine destek veren düzenlemeler içermeli, bunların tamamına saygı duyulduğu ifade edilmelidir.

    2. Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen "Bölge ya da Azınlık Dilleri Avrupa Şartı (1992)" ile "Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi (1995}" esas alınarak azınlık kavramı anayasada yer bulmalı ve azınlık hakları tanımlanmalıdır.

    3. Demokratik toplum ve kültürel çoğulculuk gereklerine uygun olarak ana dilin öğrenimi ve ana dilde eğitimin önünde hiçbir yasak olmamalı; ana dili ebeveyn tercihi ile anaokullarında ve devlet okullarında isteğe bağlı olarak tüm yönleriyle öğretilebilmeli; devletin ana dili öğrenimi için fiziki ve pedagojik altyapı hazırlama zorunluluğu anayasal güvence altına alınmalıdır.

    4. Herkesin kendi ana dilini hiç bir şarta bağlı olmaksızın -kamusal alan dâhil- her alanda özgürce kullanabilmesi anayasal güvence altında olmalıdır.

    1. Türkçe dışındaki ana dillerin çoğunluk veya büyük bir azınlık teşkil ettiği yerel yönetim birimlerinde, o dilin Türkçe ile birlikte kamusal işlemlerde kullanılmasına izin verilmelidir.

    2. Ademimerkeziyetçilik benimsenmeli, azınlık kimliklerinin yoğunluk kazandığı bölgelerde yerinden yönetim gerçekleştirilmeli; bir veya birkaç ili kapsayacak biçimde bölge idarelerinin kurulabileceği özerklik hukuku tanınmalı; bu özerk bölge, il veya belediye meclislerinin yetkileri artırılmalıdır.

    1. Yani Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Türkiye'nin de imza koyduğu, bu hayata geçirilmeli diye düşünüyoruz.

    2. Ayrıca biz Çerkez halkı olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda büyük mücadele vermiş bir halkız. Türkiye'nin birliğinden, bütünlüğünden yanayız. Türkiye'nin bir çakıl taşının dahi hiçbir yere verilmesine gönlümüz razı olmaz, bunun için de gereken mücadeleyi yaparız ve bizim Türkiye'de dilimizi, kültürümüzü, kimliğimizi korumanın Türkiye'nin menfaatlerine olduğunu, bizim güçlü bir Çerkez diasporası olarak, kimliğimize sahip olarak burada var olmamızın Türkiye'nin Kafkaslardaki gücü olduğunu, Türkiye'nin Rusya üzerindeki gücü olduğunu da bilinmesini istiyoruz.

    3. Biz bunları istiyoruz, bunları söylüyoruz diye "siz de mi" , işte "art niyet mi var" , işte "Türkiye'yi bölmek parçalamak" gibi şeylerle de muhatap olmak istemiyoruz. Biz Osmanlı'ya geldiğimizden bu yana Balkanlarda, Çanakkale'de, millî mücadelede, Sarıkamış'ta bedelimizi ödedik, bu topraklara ayakbastı bedelimizi ödedik. Hiçbir suçlama ve ithamı da kabul etmiyoruz ve Türkiye'nin birliğinden, bütünlüğünden yana, güçlü bir Türkiye'den yana da tavrımızı koyuyoruz ama istiyoruz ki Türkiye hepimizin saygı duyabileceği demokratik, çağdaş bir ülke olsun, hayalimiz de bu. Bunun için de ne düşürse yapmayı düşünüyoruz.

    4. MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Teşekkür ederiz.

    5. Başka konuşacak arkadaşımız var mı?

    6. MURAT ÖZDEN - Ben söz almak istiyorum.

    7. MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Buyurun.

    8. MURAT ÖZDEN - Tabii, Türkiye tarihî bir süreç yaşıyor. İlk defa, askerlerin yapmadığı sivil bir anayasa yapacağız. Ben ilk defa kendimi Türkiyeli hissediyorum yani bu anlamda.

    9. Anayasa yapmaktan maksadımız, demokrasinin yaşandığı bir ülkeyi hayal ediyoruz. Nedir demokrasinin yaşandığı bir ülke? Kişinin kendini ifade edebildiği rejimin adına

    10. demokrasi deniyor. Etnik, siyasi, dini ve inanç özgürlüğü, cinsel, sportif, mesleki her anlamda kişiler kendini ifade edebiliyorlarsa tek tek ve örgütlenmiş olarak, işte, bu rejimin adına demokrasi deniyor. Yoksa bugüne kadar yaşadığımız, Türkiye'de her ne kadar seçimler oluyorsa da bunun adına demokrasi denmiyor. Ben 1955 yılında bir Çerkez köyünde doğdum ama 1922 yılında Gönen'de Manyas Çerkezleri de sürüldü Malatya'ya, Doğu Anadolu'ya. İşte, o sürülen köylerden birinde doğdum ben. 150'likler listesinde benim de akrabalarım vardı ve Çerkez kimliğini savunduğumuz, küçücük bir broşür yazdığımız için 142'ye 3 ve 6'ncı maddelerden Çerkez bölücüsü olarak hapis yatmış biriyim. Öğrencilik dönemimde ben sol radikal örgütler içerisindeydim, mali müşavirim ve bu ülkede birikimi olan insanlardan biriyim.

    11. Şimdi, Türkiye'nin demokratikleşmesinin önündeki en önemli süreç, etnik meselelere yaklaşımdaki çözümsüzlüğüdür. İşte, biz bu çözüme çare olmak için buradayız, biz bu çözümde tarafız ve katkı sunmaya hazırız. Biz bu konuları biliyoruz, yaşıyoruz.

    12. 25-26 Şubat tarihlerinde biz bir Çerkez Çalıştayı düzenledik. Romanlara, Alevilere ve Kürtlere devletimiz düzenledi ancak devletimiz bizden böyle bir çalıştayı esirgedi. Çerkeş Hakları İnisiyatifi böyle bir çalıştay düzenledi. Bu çalıştayı yaparken üç terim üzerinden Çerkez meselesini Türkiye'nin etnik meselelerini de tartıştırmak istedik. Bu üç terim şuydu: Diaspora, azınlık ve asimilasyon kavramlarıydı. Bununla ilgili istedik ki panellerde, bilimsel makalesi olan, çalışması olan insanlar tebliğler sunsunlar, Türkiye'nin medya mensupları, aydınları da tartışsınlar. İnanın, 170 tane üniversitede 12 tane tebliğ sunacak adam bulamadık bu konularla ilgili. Çok önemli bir konunun altını çiziyorum. Diaspora, azınlık ve asimilasyon kavramlarını tartıştırabileceğiniz 12 tane adam bulamadık. 170 tane üniversitesi var bu ülkenin, bu kadar sosyologu var, bu kadar siyaset bilimcisi var, bu kadar toplum bilimcisi yetişiyor ama bu üç kavramı tartışacak bilimsel makale yazmış 5 tane adam çıktı üniversitelerimizden, o da yarım yamalak. Bizce çok yeterli değildi ama çok bilgilendiğimiz, çok doyurucu bir çalıştay yaptık. İşte, Türkiye'nin demokrasiyi kurabilmesi için, anayasaya ne yazarsak yazalım önce bilim adamlarımızın, aydınlarımızın, halkımızın birbirini tanıması gerekiyor. Yani illa demokratik bir ülke olabilmemiz için Anayasa'nın değişmesi de şart değil. Üniversitede YÖK'ün, seçim barajının, 12 Eylül döneminden kalmış bir sürü yasalar da değiştirilerek ülke demokratikleşebilir.

    13. Onun için, biz bu sürece katkı sunmak istiyoruz. Eğer Türkiye demokratikleşecekse, etnik sorununu çözmezse, bu akan kan ne durabilir ne Türkiye huzur bulabilir, harcanmış 400

    14. milyar dolarına bir 400 milyar dolar daha ekler ama bu kafalar, bu anlayışlar değişmediği sürece Türkiye asla demokratik bir ülke olamaz, medeni dünyada yerini alamaz. Onun için, bizim, sivil, çağdaş, nötr bir anayasa, etnik kimliklere vurgu yapmayan bir anayasa olması lazım ama kaynaklarının da verilmesi lazım.

    15. Evet, azınlığın tarifi var, az olan, belli olan ama talep edene azınlık diyorlar. Çerkezler bu ülkede azınlıktır, farklı bir dili vardır, farklı bir kültürü vardır. Bugüne kadar talep etmemişlerdir ama bugün talep ediyorlar, mitingler düzenliyorlar. Geçen sene 12 Martta Ankara'da, 17 Nisanda Çerkeş Hakları İnisiyatifi iki tane miting düzenledi, bir çalıştay düzenledi. 29 Nisanda da Kayseri'de bir miting düzenleyecek, ana dili eğitimi istiyor. Ana dilde Kürtçe yayın yapan televizyon gibi devlet destekli televizyon istiyor. Değiştirilen köy isimlerinin geri verilmesini istiyor, değiştirilen soy isimlerinin geri verilmesini istiyor. Aşağılayıcı tarih tezlerinin tarih kitaplarından çıkarılmasını istiyor. Çerkezlerin tarihinin de Çerkez çocuklarına bu devletin okullarında okutulmasını istiyor. Bunlar Çerkezlerin talepleridir, biz bunları istiyoruz. Verdiğimiz vergilerdeki payımızın Çerkez halkının dilinin, kültürünün yaşatılması için ayrılmasını istiyoruz.

    16. Ben şimdilik burada kesiyorum, arkadaşlarıma söz vermek istiyorum. Soru-cevap kısmında konuşuruz.

    17. Teşekkür ederim.

    18. MUSTAFA SAADET- Öncelikle bizi kabul ettiğiniz için çok müteşekkiriz.

    19. Ben konuşmamı fazla uzatmayacağım. Türkiye Çerkezleri tanımıyor yani Çerkez diye bir ırk var mı, yok mu, kimi "sirkasiyen" diyor, kimi "çerakise" diyor. İsmimizi bile bilmeyen bir ortamda yaşıyoruz. Bunun için, arkadaşlarımın da belirttiği gibi, bir çalıştay yapalım, ya biz kimleriz, biz ne bileyim bir ırk mıyız, dilimiz var mı, bir kültürümüz var mı, dilimizin döndüğü kadar bizi tanıyın, biz de kendimizi tanıtmaya çalışalım diye dar kapsamlı, kendi maddi imkânlarımızla, kredi kartından kredi kullanarak bu çalıştayı gerçekleştirdik. Kendi arkadaşlarımızdan dahi bu konularda çok tenkit aldık. Yani Çerkezlerin de tamamen bir birlik içinde olduğunu söyleyemeyiz, herkesi temsil ettiğimizi de söyleyemeyiz. Bütün maksadımız, senelerden beri birikmiş isteklerimiz, problemlerimiz var. Bunları siz değerli milletvekillerine kısaca izah etmek için burada bulunuyoruz.

      Yüklə 2,59 Mb.

      Dostları ilə paylaş:
  • 1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   37




    Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
    rəhbərliyinə müraciət

    gir | qeydiyyatdan keç
        Ana səhifə


    yükləyin