2 nolu alt komisyon tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 2,59 Mb.
səhifə37/37
tarix07.01.2019
ölçüsü2,59 Mb.
#90806
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   37

  • Ben şahsi bir iki örnek vermekle... Belki yerinde görülmeyecek ama niye buraya geldiğimizin ana sebeplerinden birisi: Ben bir gün Yunan ordusuna geçen, ertesi gün kurtarılan, İnönü Savaşlarının cereyan ettiği köyde doğdum, büyüdüm. Okula gittiğim zaman

  • Türkçe bilmiyordum, çok da sopa yedim öğretmenimden çünkü bilmiyordum hiç Türkçe. Bunlar tabii insan hafızasında yer ediyor. Ben buna müstahak mıyım, ırkım dolayısıyla müstahak mıyım? Benim dedem Balkan Harbi'nde topuğundan yaralandı, esir edildi, kaçtı, Bulgaristan'dan yaya olarak Eskişehir'e geldi. Kurtuluş Savaşı'na katıldı, sol gözünü kaybetti Çanakkale'de. O haliyle hücum ederken, kan kaybından bayılıyor, arkadaşları revire götürüyor, kurtuluyor. 19'uncu Fırkanın kurtulan iki üç kişisinden birisi, ispatını yapabilirim: Dul halalarım hâlen yetim maaşı alıyorlar bu şey dolayısıyla.

  • Ben ilkokula başladığım zaman Türkçe bilmiyordum, şimdi benim ailemde Çerkezce bilen yok. Bir kültür kaybı oluyor, dünyanın farkında olmadığı bir şekilde. "Bunu yaşatmak için ya sizi ana dilinden öğrenmekten alıkoyan mı var?" deniyor. Hakikaten alıkoyan yok ama ekonomik destek olmadan... Zaten biz ekonomik yönden fakir bir halkız, bunu da itiraf etmek lazım. Yani okul açacak, öğretmen masrafı karşılayacak, okulun ne bileyim fiks masraflarını karşılayacak gücümüz yok. Biz devletten bu konularda yardım istiyoruz ama biz demiyoruz ki Çerkezce de her tarafta, devlet dairelerinde yazılsın, Çerkezce konuşulsun falan filan. Dilimiz kaybolmasın diyoruz, kendi aramızda konuşalım istediğimiz şekilde, meramımızı da anlatalım. Bu saatten sonra Çerkezcenin de ne bileyim, bir ilim dili, fen dili, matematik dili olmasına imkân yok. Bugün İngilizce'den başka zaten bu konularda otorite olan bir dil de yok. Ama kaybolmasın, Türkiye bir diller mezarlığı hâline gelmesin. Yirmi sene önce bir dil kayboldu, Çerkez kollarından birisinin dili Ubukça kayboldu, tarihe gömüldü, yok artık konuşan. Çok geçmeden, bizim konuştuğumuz dil de tarih olacak, konuşan insan Türkiye'de kalmayacak. Bunun kaybolmaması için biz devletimizden yardım istiyoruz.

  • RIZA TÜRMEN (İzmir) - Hangi dil kaybolan?

  • MURAT ÖZDEN - Ubukça. Profesör George Dumezil tarafından -Fransız Profesör-Türkiye'de kayda geçirildi, sözlüğü var ama konuşan kalmadı.

  • MUSTAFA SAADET - Biz şu bilince de sahibiz: Yani bütün suç Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinde mi? Hayır. Bizim Hindistan'da olduğu gibi bir kast sistemimize yakın bir sistemimiz var. İlk defa kendi dilini, ana dilini konuşmayanlar, kendi zenginlerimiz, kendi bir yere gelmiş bürokratlarımız, ilk defa bunlar terk etti. Bunların sosyolojik olarak sebeplerinin araştırılmasını istiyoruz. Niye kaçıyorlar bunlar kendi ana dillerinden? Tabii, bunlar araştırmayı gerektiren konular. Bizim bunlara gücümüz yetmiyor.

  • Netice itibarıyla, bizim asıl gayemiz, Türkiye Cumhuriyeti'nde ne kadar vatandaş varsa, dili, dini, şunu gözetilmeden müreffeh bir hayat yaşamak, yaşam seviyesini, millî gelir

  • seviyesini yaşatmak, birlikte dünyanın saygın bir ülkesi olarak yaşamak. Bizim ne toprak talebimiz oluyor -olamaz zaten- ne bileyim, sağa sola saldırmaya niyetimiz var. Hiçbiri, tek niyetimiz ırkımızın ve dilimizin korunması. Teşekkür ediyorum.

  • EROL KARAYEL - Ben de bir iki cümle ilave edeyim, eksik kalmayalım.

  • Şimdi, esas konu, ortaya koyulduğu gibi, dilimizi ve kültürümüzü çocuklarımıza aktaramamak, sebebi de artık bütün çocuklarımızın, sabah kalktıklarından itibaren günü programlaşmış oluyor. Koştura koştura okula gidiyorlar, okuldan dönüyorlar dershaneye gidiyorlar, oradan geliyorlar, televizyon, İnternet, vesaire, aileleriyle diyalog düştü, diyalogları kalmadı.

  • Geçenlerde Türkçe olimpiyatlarıyla ilgili bir program vardı. Nijerya'dan, Zambiya'dan, adını duymadığımız birçok ülkeden çocuklar yani grameri düzgün, telaffuzu düzgün, o kadar güzel Türkçe konuşuyorlar. Bunun bir tek sebebi var tabii: Eğitim sisteminin içerisine sokulmuş olması. Yani gelinen durumda, artık ev içinde, aile içinde bu kültürlerin, dillerin aktarılma imkânı yok, ebeveynlerle diyalogları kalmadı çocukların. Bu dillerin, kültürlerin devamı için eğitim sisteminin içerisine monte edilmesi lazım. Biz özellikle anayasanın buna müsait hâle getirilmesini, seçmeli ders olarak, işte belli miktarda, 8 tane, 10 tane öğrencinin talebi olduğu zaman o bölgede bir sınıf açılmasını, buna uygun bir anayasa oluşturulmasını talep ediyoruz, özetle budur. Esas olan, dilimizi, kültürümüzü sonraki nesillerimize aktarabilmek.

  • KENAN KAPLAN - Birkaç ilave ben yapmak istiyorum. Biz Çerkezler olarak şuna inanıyoruz: Çerkezlerin yok sayıldığı bir Türkiye'de demokrasiden, kardeşlikten ve iç barıştan söz edilemez. Bakın, Çerkezler olarak biz Türkiye'de hep demokrasiden, devletin bütünlüğünden, güçlü bir Türkiye'den yana olduk ve tavır koyduk, hâlâ da öyle ve demokratik yöntemleri kullanıyoruz taleplerimiz için de. Ama TRT Şeş de açıldı, bir Çerkez televizyonu açılmadı, biz defalarca seslendirmemize, dile getirmemize rağmen. Dilimiz yok oluyor. Bizim bir özelliğimiz var. Bizim sürüldüğümüz bir coğrafya var ve tarihsel haklarımız var. Rusya güçlü bir Çerkez diasporası istemiyor; kimlik bilincine sahip, güçlü bir Çerkez diasporası istemiyor. Burada da bunu engellemeye çalışıyor. Ne yazık ki Türkiye de buna hizmet etti, Türkiye'deki ulusalcı devlet ideolojisi Çerkez kimliğini de yok ederek buna hizmet etti. Dolayısıyla bizim asli nüfus unsurumuz Türkiye'de. Cumhuriyetlerimizde yüzde 12 ile 22 arasında nüfus oranımız, Kafkasya'daki özerk cumhuriyetlerimizde. Şimdi burada yok olduğumuz zaman orada da yok olacağız. Onun için Rusya, Türkiye'de güçlü bir kimlik bilincine sahip Çerkez diasporası istemiyor. Devletimizin bize pozitif ayrımcılık yapması, dilimizi, kültürümüzü, kimliğimizi korumamıza destek olması lazım. Bu hem Türkiye'nin menfaatinedir hem de Türkiye'nin bölgedeki gücüdür. Bunu özellikle belirtmek istiyoruz.

  • Bir de demokratik açılım sürecinde biz çok heyecanlandık. Ancak gördük ki süreç Alevi, Sünni, Kürt, Türk ekseninde yürüyor. Başbakanımız TRT Şeş'i açıldı, geçen Çin gezisi öncesinde dedi ki: "Kürtçe seçmeli ders olacak." Bu ülkede Çerkezler de var, üçüncü büyük, en büyük etnik unsur olarak. Hani Çerkezcenin seçmeli ders olması, niye yok? Biz bunu bekliyoruz ve samimiyetle Türkiye'nin demokratikleşmesinin gerekliliğine inanıyoruz.

  • Çerkeş Hakları İnisiyatifi kimdir, nedir diye sorulursa, biz Türkiye'de kimlik talebi olan Çerkezleri temsil ediyoruz. Yani biz bu topraklara kanımızı, canımızı verdik, bedelimizi ödedik ama kendi kimliğimizi de feda etmek istemiyoruz. Bizim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kimliğimiz var, son derece bağlıyız buna ama bir de Çerkez kimliğimiz var. Dilimizi, kültürümüzü, kimliğimizi bugün yaşatmak, geleceğe de taşımak istiyoruz, bu da en doğal hakkımız. Kimse bize bunu istiyoruz diye "Şimdi de siz mi çıktınız, bölücü müsünüz." bilmem ne deme hakkı yok. Böyle olmadığımızı -cumhuriyet tarihi de Osmanlı tarihi de-1864'te geldiğimizden itibaren bunu ispatladık. Bu tür sorularla da muhatap olmak istemiyoruz.

  • Devletimizin ve siyasal yapılarımızın Çerkezlerin yok olmasına göz yumacaklarına inanmıyoruz, inanmak istemiyoruz çünkü bizim samimiyetimiz... Bugün Çerkezler -arkadaşlarımız da belirtti- ekonomik olarak güçlü değil Türkiye'de, iş adamı değil, vesair değil. Bürokrat, polis, emniyette çalışıyor, istihbaratta çalışıyor. Çalıştayda sorduk -Türkiye'nin entelektüelleri, aydınları vardı- "Çerkez deyince aklınıza ne geliyor?" diye. Çoğu da bilgi sahibi değil, Türkiye'nin geneli de öyle, etnik yapılarını da tanımıyorlar. MİT geliyor, emniyet geliyor, polis istihbarat geliyor, bürokrasi geliyor, vesair. Buralarda yani devletin sahibi, sahiplik etme görevini üstlenmiş. Ama ne yazık ki buna karşılık da kendi dillerini... Biz fazla bir şey istemiyoruz, kültürümüzü, dilimizi kimliğimizi. Buna bile müsaade edilmedi, bu bile başarılamadı. Bu, üzüntü verici bir durum. Bu, Türkiye için bir başarı değil. Hem dünya medeniyeti için... Çerkez kültürü çok zengin bir kültürdür. "Çerkezlik demek insanlık demektir." der bir Çerkez atasözü yani bizim adetlerimiz, geleneklerimiz. Bunlar dünya medeniyetinin de bir mirasıdır, bunun yok olmasına Türkiye'nin göz yummaması lazım. Birtakım siyasal söylemlerle veya birtakım etnik söylemlerle Türkiye'de yaşanan birtakım olaylarla bizi özdeşleştirerek Çerkez toplumunu "Bunlar da istiyor, bunlar da öyledir, bunlar da..." "Böyle şey olur mu canım, Çerkezler de Türk'tür." Biz Türk olsaydık Türk olmaktan gocunmazdık, Türklükle hiçbir problemimiz yok ama Allah bizi Çerkez olarak yaratmış. "Biz sizi kavim kavim yarattık." diyor "ki birbirimizle daha iyi anlaşasınız." Biz de Çerkez olarak doğduk. Biz kendimizi inkâr edersek bize daha mı çok saygı duyacaksınız? Soruyorum bunu. İşte sizler anayasayı yapacaksınız. Çerkezlerin kendini inkâr ettiği bir Türkiye zenginleşecek mi yoksa yalancıların, inkarcıların yaşadığı bir ülke hâline mi gelecek? Biz yalancı olmak istemiyoruz, bizi zorla yalan söylemek zorunda bırakılmasın. Biz Çerkez olarak bu Türkiye'yi seviyoruz, biz Çerkezler olarak Türkiye'nin bütünlüğünden yanayız, Çerkezler olarak güçlü bir Türkiye'den yanayız ve bunun bedelini de ödedik dediğimiz gibi. Ne fedakârlık yapılması gerekiyorsa yaptık, bundan sonra da yapmaya hazırız ama yok sayılmak istemiyoruz.

  • Biz demokratik yöntemleri kullandık ama bu yöntemleri kullanmayanlara birtakım haklar verilirken bizler yok sayılırsak, seçmeli ders verilirken, o zaman bundan çıkacak sonuç şudur. Yani böyle Türkiye'de demokratik yöntemlerle falan bir şeyin olması mümkün değil. Biz böyle bir algının da oluşmasını istemiyoruz. Biz inanıyoruz ki siyasal yapılarımızda, devletimizde Çerkezlere hakları olduğu için, korunması gerektiği için... Kelaynak kuşlarına bile fon ayıran Türkiye'nin Çerkez kültürünün, kimliğinin yaşaması, gelecekte Çerkezlerin ana vatanlarındaki haklarını da talep edip Çerkez meselesini uluslararası bir sorun hâiıne getireceği, soygun ve sürgünümüzün tescilleneceği, ana vatanda da hak talep edeceğimiz şartların oluşması için de devletimizin bize gelecekte destek sağlayacağına inanıyoruz, inanmak istiyoruz, bunun için de yok olmak istemiyoruz.

  • Özellikle Sayın Tunca Bey'e söylemek istiyorum: Ben partinizi de ziyaret ettim bu süreç içerisinde. Oktay Vural Bey'i ziyaret ettim. "Olur mu canım, Çerkezler Türk'tür, bizde de çok var, kendilerini Türk kabul ederler. İşte, Çerkezler duysalardı, size bu Çalıştayı yaptırmazlardı." Bu söylem bizi incitiyor. Bizim Türklükle problemimiz yok. Biz Türkleri de seviyoruz ve şuna üzülüyoruz: Bu cumhuriyeti kurarken 32 halk mücadele etti, hep beraber mücadele ettik, 36 halka karşı mücadele ettik, Anzaklarından bilmem nesine kadar. Onların hepsinin dili serbest bir ülkede, eğitimde, bizim dilimiz yasak, eğitimde öğretimde yasak. "Ailede öğretilsin..." Nasıl öğretiyorsun? Toplu yaşam alanlarımızı kaybetmişiz, köylerimiz boşalmış. Çekirdek aileler hâlinde şehirlere gelmişiz, orada da konuşma alanı yok. Biz çok şey istemiyoruz. Ana dilimiz anaokulunda öğretilsin, ortaöğretimde seçmeli ders olsun, ondan sonra bununla ilgili üniversitelerde bölüm açılıp kadrolar yetiştirilsin. O zamana kadar da Kafkasya'dan, özerk cumhuriyetlerimizden yeterli hocalar gelebilir ve bunun altyapısı hazırlansın. Bir kanal da bize tahsis edilsin radyo ve televizyon. Yoğun olduğumuz yerlerde kültür merkezleri açılsın. Kendi kültür, sanat, edebiyatımızla ilgili çalışmalar yapılabilsin ve ana vatanımızla da sıcak ilişkiler geliştirilebilsin. Bu Türkiye'nin lehine olan şeylerdir, Türkiye'ye zarar verecek şeyler değil, şeyimiz bu.

  • EROL KARAYEL - Bir örnek ilave edeyim buna, tamamlayıcı olacak, bir dakika

  • sürmez.

  • İsrail'de yaşayan iki tane Çerkez köyü var, nüfusları 5 bin. Bu Çerkez köylerindeki nüfusun yediden yetmişe tamamı Çerkezce okur, yazar, kitapları var, öğretmenleri var, vesairesi var. İsrail bunu başarabiliyorsa yani Türkiye bunu haydi haydi başarır. İsrail ürkmüyor, Türkiye de ürkmez herhalde, biz bu şeyi bekliyoruz.

  • MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Teşekkür ediyoruz.

  • Peki, soru var mıdır?

  • RIZA TÜRMEN (İzmir) - Tabii, söyledikleriniz çok şey... Hem çok temel şeyler, demokrasinin temellerinden söz ediyoruz burada. Demokrasi olacaksa bir çoğulculuk olması gerekiyor. Çoğulcu olacaksak farklı kimliklerin tanınması gerekir. Farklı kimlikler, bugün artık siyasi talepler hâlinde masaya geliyor, bunların korunması lazım, bunların belki teşvik edilmesi lazım yani farklılığın zenginlik olduğunu anlamamız lazım, farklılığın bölücülük değil zenginlik olduğunu. Bunlar çok temel şeyler, demokrasinin çok temel kuralları bunlar. Eğer biz de yani demokratik bir anayasa yapıyorsak, bunlar tabii, bu talepler...

  • İki tane problemim var: "Üniter toplum" yerine "çoğulcu toplum" diyorsunuz. Pekâla bir toplum hem üniter hem çoğulcu olabilir, bunlar yani karşıt kavramlar değil aslında. Yani çoğulcu olunca üniter olunmaz diye bir şey yok. Aynı şekilde ulus devlet, demokratik devlet; pekâla ulus devlet olup da aynı zamanda demokratik devlet de olabilirsiniz, bunlar da...

  • KENAN KAPLAN - Üniter devlet yapısı içinde de azınlık sorunları halledilebiliyor, bunu yapan ülkeler var ama önemli olan bu iradenin olması, bizim ifade ettiğimiz bu.

  • RIZA TÜRMEN (İzmir) - Şey diyorsunuz da üniter toplum yerine çoğulcu toplum olsun diyorsunuz. Hâlbuki hem üniter hem çoğulcu olabilir hem ulus devlet olabilir hem demokratik devlet olabilir.

  • KENAN KAPLAN - Bakın, partinizi ziyaret ettik, Muharrem İnce Bey'le görüşme yaptık. Söylediği şu: "Türkiye bir ulus devlettir. Türkiye'de yaşayan herkes Türk'tür. Bırakın bu kimlikleri, herkes kendini Türk kimliğiyle ifade etsin."

  • Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ayrı ama bizim, Allah'ın yarattığı, doğuştan gelen bir kimliğimiz var, bunu inkâr ederek bir yere... Onun için bu vurguların biraz net olarak yer alması lazım. Yani Türkiye etnik kimlikleri kabul etmeli, bunu zenginliği olarak görmeli, bunu istiyoruz biz. Bu, Türkiye'nin gücüdür.

  • RIZA TÜRMEN (İzmir) - İkinci problemim de benim azınlık meselesi.

  • Şimdi, yani ben de kişisel olarak düşünüyorum ki Türkiye Ulusal Azınlıklar Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf olmalıdır. Oradaki zaten verilen haklar, aslında kültürel haklardır. Yani aynı şekilde Azınlık Dilleri Avrupa Şartı'na da taraf olmak mümkündür. Orada çünkü bir mönü var. Oradan seçiyorsunuz, size gelenleri seçiyorsunuz. Fakat bizde bu azınlıkları, gayrimüslimleri sıkıştırınca Lozan Anlaşması'yla, o zaman gayrimüslimler dışında azınlık olmuyor.

  • MURAT ÖZDEN - Bilimsel ve gerçekçi bir tanım yapmak zorundayız. RIZA TÜRMEN (İzmir) - Yani terim olarak azınlık dediğimiz zaman Lozan Anlaşması'nı...

  • MURAT ÖZDEN - Şimdi, biz bunu Lozan'a göre yapmıyoruz. Avrupa Birliği ülkelerinde şudur: Çoğunluk olmayan azınlıktır.

  • RIZA TÜRMEN (İzmir) - Aslında burada söylenen şey de kültürel haklar. Azınlık sözleşmesinin adını kaldırsanız, oradaki hakların hepsini tanışanız hiçbir şey olmaz.

  • KENAN KAPLAN - Zaten masum istekler. Bizim isteklerimiz, sadece seçmeli ders olarak konsun yani ana dilimiz de.

  • MURAT ÖZDEN - Bir de dillerin, Türkiye'de yaşayan dillerin ekonomik anlamda karşılığı da var.

  • Şimdi biz İstanbul'dan geliyoruz, İstanbul'da Laleli diye bir semt var, işte şimdi o Merter'e falan da genişledi. Şimdi, Türkiye'de yaşayan Mardinli ve Urfalı Araplar, Kuzey Afrika ve Arap ülkelerine, o yarım yamalak Arapçalarıyla milyarlarca dolarlık ihracat yapıyorlar. Kürtler Kuzey Irak'taki Kürdistan bölgesiyle, Balkanlardan gelen işte Balkan, Makedon, Arnavut, Boşnak vatandaşlarımız Balkan ülkeleriyle, Pomaklar, o yarım yamalak dilleriyle milyarlarca dolarlık alışveriş yapıyorlar. Çerkezler de Kafkasya'yla Çerkezce alışveriş yapıyorlar. Dillerin ekonomik anlamda da karşılığı var bu ülkede. Yani sadece bu zenginlik... Evet, zenginlik, gerçekten dünyayı sadece hamburger yiyen, kola içen, patates çuvalına benzeyen insanlara çevirmek istiyorlar, buna da karşı olmak zorundayız. Bütün tınılar, tatlar, zevkler, sedalar, heceler yaşarsa dünya zengin bir dünya olur. Yoksa tek dilin konuşulduğu, tek çeşit yemeğin yendiği, tek tip müziğin dinlendiği dünya çekilmez bir dünya olur. O anlamda, bu dillerin dünya insanlığına miras olarak yaşatılması da bir görevdir. Anayasamızda bunların güvence altına alınmasını istiyoruz. Teşekkür ederim.

  • KENAN KAPLAN - Antrparantez bir hatırlatma yapmak istiyorum.

  • Çerkeş Hakları İnisiyatifi toplumumuzun tüm kesimlerini temsil eden bir sivil toplumsal politik bir harekettir. Yani toplumda bizler de neticede Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Türkiye'de nasıl farklı toplumsal yapılarda, siyasal yapılarda yer alıyorsa, bizim insanlarımız da aynı şekilde. Bizler de tüm kesimlerin içinde yer alan Çerkezlerin tamamını temsil ediyoruz. İçimizde de farklı geleneklerden gelen arkadaşlar var.

  • Bizim tek şeyimiz şu, ortak paydamız: Bizim Türkiye ile hiçbir sorunumuz yok, net olarak bunları özetliyoruz. Güçlü bir Türkiye'den yanayız, ancak dilimizi, kültürümüzü, kimliğimizi kaybetmek istemiyoruz. Devletimizin, Türkiye'deki siyasal yapılarımızın buna göz yumacağına inanmak istemiyoruz. Bize sahip çıkılacağını, anayasada bizim de var olabilmemizi sağlayacak şartların oluşmasını istiyoruz.

  • Burada şunu da biliyoruz: Türkiye'de hassasiyetler var. Koskoca Osmanlı dağılmış, cumhuriyet kurulmuş, gene birtakım sıkıntılar yaşanabilir mi endişesi var, bunu da anlıyoruz ama Çerkez halkının durumunun dikkate alınmasını istiyoruz. Bizim coğrafyamız belli, geliş sebebimiz belli. Türkiye'de neyi yaptığımız, ne mücadeleleri verdiğimiz belli. Bizim kimseyle özdeşleştirilmemiz gibi bir şey söz konusu olmamalı, taleplerimiz farklı yorumlara yol açmamalı. Denmeli ki Çerkezler bu ülkenin çimentosudur. Bunların kimliklerini, varlıklarını koruması Türkiye'nin gücüdür. Buna gereken hassasiyet gösterilmeli. Kaynakları da ayrılarak ana dilimizi, kültürümüzü yaşatacağımız imkânlar sağlanmalı. Zaten biz bunu devletimizden istiyoruz çünkü devlete karşı bir şeyimiz yok. Zaten öbür türlü olsaydı, farklı niyetlerimiz, bazılarının yaptığı gibi farklı yerlere giderdik, farklı ülkelere giderdik, farklı örgütlere, kurumlara giderdik. Televizyon açmanın önünde bir engel yok, parayı bulursanız veya eğitimle ilgili farklı çalışmalar yapmanızın, dil eğitiminin önünde bir engel yok. Biz devletin denetiminde olsun, devlet sahip çıksın; bu şey için biz kanımızı veriyoruz, canımızı veriyoruz, vergimizi veriyoruz. Devlet hem bize burada yaşamamız için sahip çıksın hem de Kafkasya'daki haklarımızın korunması için bize destek olsun, sahip çıksın diyoruz.

  • MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Teşekkür ediyoruz, sağ olun.

  • Buyurun.

  • TUNCA TOSKAY (Antalya) - Şimdi, sizin tahmininize göre Türkiye'de şu anda nüfus olarak miktarınız nedir yani Çerkez miktarı nedir?

  • KENAN KAPLAN - Şimdi, Tunca Bey, bu konuyla ilgili en önemli veri Osmanlı arşivleri, bu göçle ilgili gelişimizde. Bu göçle gelen rakamlar belli, ne kadar geldiği. Cumhuriyet Misakımilli sınırları içinde 12,5 milyon nüfusla kurulduğu zaman bu coğrafya içerinde 1,5 milyon Çerkez kaldı. Diğerleri Orta Doğu coğrafyasında, bugün Ürdün'de var, Suriye'de var, Irak'ta var, Balkanlarda var, işte Avrupa'da var, Amerika'da var, Brezilya'da vesaire.

  • Şu anda bizim tahminimiz -bizim nüfus artışı azdır Çerkezlerde- minimum nüfus artışına göre 1,5 çocuk ortalamadan hesap etsek 5-6 milyon civarında. Bir de akrabalık bağlarıyla, anne-baba bir taraftan şey olanlar var. 5-6 milyon Çerkez var, bunun 2-3 milyona kadar da akrabalık bağlarıyla bir mensubiyet duygusu taşıyanlar var. Bu resmî kayıtlardır söylediğimiz, afaki şeyler değil. Böyle güçlü bir nüfusa...

  • TUNCA TOSKAY (Antalya) - Resmî kayıtlar derken neyi kastediyorsunuz?

  • KENAN KAPLAN - Yani bu coğrafyaya giren, ikamet etmiş, kayıt altına alınmış insanları.

  • MURAT ÖZDEN - Ama nüfus sayımları gerçeği göstermiyor. "Ailede başka bir dil bilen var mı?" diyor, Çerkezce biliyorum diyeni yazıyor, söylemeyeni yazmıyor.

  • TUNCA TOSKAY (Antalya) - Siz bu söylediğimiz kitleyle örgüt olarak nasıl bir iletişim kuruyorsunuz? Yani bu örgütle sizin bağlantınız, fiili bağlantınız nedir?

  • KENAN KAPLAN - Bizim tüm Türkiye genelinde istişare kurullarımız var. Bu istişare kurullarımız kanalıyla biz iletişim halindeyiz. Zaten köylerimize kadar isim isim biliyoruz. Kanaat önderleriyle, oranın ileri gelenlerine kadar hepsiyle ilişkimiz var ve iletişim halindeyiz. İşte 29'unda da Kayseri mitingimiz var. Bununla birlikte mesela tüm illerle bizzat istişare kurullarımızla görüşüyoruz. Ayrıca da kültür derneklerimiz de var bizim. Kültür derneklerimiz de bizim tabanımızdır aynı şekilde. Hemen hemen Çerkezlerin yaşadığı her yerde de Kafkas kültür dernekleri veya Çerkez derneklerimiz var.

  • MURAT ÖZDEN - 100 civarında Kafkas kültür derneği ve kurum var. Tabii, bunlar kültürel kurumlar. Çerkeş Hakları İnisiyatifinin talebi siyaset kurumunun önüne Çerkezlerin sorunun koymak olduğu için bu Kafkasya için de siyasi bir meseledir. Yani Çerkez halkı dünyada ilk soykırıma uğramış halklardan biridir. Yüzde 90'ı takribi üç yüz yıl süren bir savaş sonucu ülkesini terk etmiş bir halktır. Soykırımsa en büyük soykırım Çerkezlere uygulanmıştır. Bunun karşılığı var uluslararası hukukta. Biz eğer şartlarımızı oluşturursak, -Gürcistan Parlamentosu Çerkez soykırımını kabul etti- Türkiye Parlamentosuna da taşımayı düşünüyoruz Çerkez soykırımını, tanıyın yani diye bunun da çalışmasını yapacağız.

  • Durum bu efendim.

  • Teşekkür ederiz.

  • MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Teşekkür ediyoruz, sağ olun.



  • Kapanma Saati: 16.45



  • Yüklə 2,59 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
  • 1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   37




    Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
    rəhbərliyinə müraciət

    gir | qeydiyyatdan keç
        Ana səhifə


    yükləyin