ATİLLA KART (Konya) – Şimdi, buyurun efendim.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ben de zabıt bakımından şunu söylemek istiyorum: Tabii ki burada başkanlık ya da parlamenter rejimle ilgisi olmayan maddeleri görüşeceğiz ama onu bir kere daha açıklığa kavuşturmak gerekir ki bizim burada söylediğimiz her şey, verdiğimiz öneriler, yaptığımız görüşmeler bizim parlamenter sistem esas alınarak söylenmiştir. Yani ilgisi de olsa ilgisiz de olsa bizim dayandığımız temel parlamenter sistemdir…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii, kuşku yok.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – …ve bu hiçbir şekilde “parlamenter sistemden ayrılıyoruz” ya da “başkanlık sistemine doğru kayıyoruz” anlamını taşımamalıdır.
ATİLLA KART (Konya) – Şimdi, arkadaşlar, ben kataloğa bakıyorum, şu anlattıklarımız çerçevesinde, konuştuklarımız çerçevesinde bizim müzakere edebileceğimiz konu başlıkları olarak sadece şunları görüyorum… Onları bir, o zaman konuşalım.
Şimdi, “üyelikle ilgili hükümler” başlığı altında düzenlenen, efendim, temsil, milletvekili andı, siyasal etik, yasama dokunulmazlığı, belki milletvekilliğinin düşmesi -ki bu da ikili yapıda, ikili parlamento yapısında bu da değişir- iptal süreci -bu da değişir- onları görüşemeyiz bence. Ödenek ve yollukları belki konuşabiliriz. Bunun dışında konuşabileceğimiz hiçbir madde yok, bir kere bunun adını koyalım. Bunun dışında Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerini, Büyük Millet Meclisinin faaliyetleriyle ilgili hükümleri, bilgi ve denetim yollarını… “Efendim, siz soruyu, meclis soruşturmasını, gensoruyu, önerinizi getirin, biz oraya kırmızı koyalım.” Yok bu hakikaten -çok özür dilerim ama- ciddi bir çalışma olmaz arkadaşlar. Boşa kürek çekmiş oluruz. Yani bu noktada biz sistem tercihimizi mutlaka ve öncelikle yapmak durumundayız. Ona göre de önümüzü görmek durumundayız. Bu çerçevede -tekrar ifade ediyorum, bunu tartışalım arkadaşlar- parlamenter sistem ya da başkanlık sistemiyle doğrudan ya da dolaylı bağlantısı olmadan konuşabileceğimiz konu başlığı olarak -ben tekrar ifade ediyorum- hatta temsili de konuşamayız çünkü temsilde de ikili parlamento yapısına göre o da değişebilecek.
Pekâlâ, burada ancak neyi konuşabiliriz? Milletvekili andını konuşabiliriz, siyasal etiği konuşabiliriz, yasama sorumsuzluğu, dokunulmazlığını konuşabiliriz, ödenek ve yollukları konuşabiliriz. Başka bir şey konuşamayız.
Buyurun efendim.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, dünkü görüşmede temsille ilgili, kadın erkek temsilinin eşit olması konusunu ele almıştık. Kadın erkek eşitliği konusunun kanımca her iki sistemde de aynı derecede geçerli olduğunu düşünüyorum. O nedenle bunu belki gene görüşmeye devam edebiliriz.
Bir de, tabii, milletvekili seçilme yeterliliğini de belki bu listeye ekleyebiliriz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ekleyelim tabii, ilgili ya. Nasıl milletvekili seçilme yeterliliği…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Seçilme yeterliliği eklenebilir, evet.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii, eklenir, milletvekili seçilme yeterliliği eklenir.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Peki, yani senatör seçilme yeterliğini ne yapacağız sizin önerinize göre?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sevgili kardeşim, onun olmayacağı belli zaten Atillacığım. Hayır, bunu niye şey ediyoruz ki olmayacağı belli. Bizim şeyimiz şu: Birinci taslak sonuca etkili bir taslak olmadığı için kamuoyunda tartışılacak vesaire… Hele hele siz bu usule eğer 3 parti “Buna biz razı değiliz.” desek bunun uygulanma imkânı da yok, o anlamda diyorum ben. Hiç ayırım yapmadan müzakereye devam edebiliriz. Yormayalım kendimizi. Yani salı günü muhtemelen öyle çıkar.
Bizimki şu: Parlamenter sistem üzerine ana metin oluşur, ana metnin -parantez içerisinde- aynen öbürlerinde olduğu gibi başkanlık sistemi rezervi konur ama yok, işte, o olmaz. Olmayacağına göre, bunu benimsemeyeceğinize göre biz salı günü “Efendim, bu olmazsa olmaz.” diyecek durumumuz yok çünkü mutabakat bu.
Ben şu anda dünkü maddeler için milletvekili seçilme yeterliliği de olur…. Niye iki parlamento yani iki temsil niye olmasın ki? Senato yok bizim öneride fakat bunlar öyle görünüyor ki 3 parti hayır dedikten sonra böyle, usulü de ihdas etmemiz mümkün değil. Bu dahi oy birliğiyle olacak. Biz maddelere başlayalım, devam edelim…
ATİLLA KART (Konya) – Şimdi, efendim, şunu açıklığa kavuşturmak istiyorum…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır, yani parlamenter sisteme ilişkin taslağınızı görmemiz lazım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, hayır, var zaten elinizde bu maddeyle ilgli…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır yok, o başkanlık sistemi.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, hayır, var, temsil diye var.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ama ikisinin ayrı…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, senato olmadığı için temsil olacak. Ne olacak orada?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır canım, zannetmiyoruz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok efendim, aynı.
ATİLLA KART (Konya) – Şimdi arkadaşlar…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, parlamenter sistem önerileri yok.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır, parlamenter sistem önerisi yok.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Öneri yok ama onu getirmek…
ATİLLA KART (Konya) – Pardon, açıklasın. Ahmet Bey açıklasın efendim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, zaten şu anda yasama… Tamamen parlamenter sistemin unsurlarını teşkil etmeyecek maddeleri burada yazmadık. Burada parlamenter sistemde de var olacak şeyler var. Bizim parlamenter sistem önerimiz de var. Ne o? Gensoruya geldik. Sayın İyimaya, öneriniz ne? Ama biz onu salı günü netleştiririz. Ben şu anda, bugün şu tartışmaların… Belki yöntem olarak sağlıklı bir tartışma ama zaman kaybetmeyelim. Dün zaten bu sorunu çözmüşsünüz, Birinci fıkrayı… Devam edelim bugün. Salı günü de bu, Atillacığım…
ATİLLA KART (Konya) – Efendim, ben şöyle izninizle toparlamak istiyorum. Şimdi, bir kere, arkadaşlar, temel hak ve özgürlüklerin görüşülme yöntemiyle yasama ve yürütmenin görüşülme yöntemi, bu birbirinden farklı olacaktır. Bunun tartışılacak bir yönü yok. Temel hak ve özgürlüklerde nedir? Her maddenin bağımsız dinamikleri var, bağımsız unsurları var. Yani bir maddenin görüşülmesi diğer madde için bir ön sorun değil, öyle bir durum söz konusu değil. Dolayısıyla da onu görüştük, geldik. Tekrar, şimdi, inşallah “ekonomik sosyal haklar” bölümü de bitmek üzere. Onu yeni baştan bütünüyle müzakeresini de temenni ederim ki önümüzdeki hafta yapacağız.
Şimdi, burada yasama ve yürütmeye bu mantıkla, bu yöntemle bakamayız bir kere.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Mesele yok, bakamazsan “Biz bakarız.” deme gücümüz yok iç hukukumuza göre.
ATİLLA KART (Konya) – Şimdi, onu ifade edeyim. Dolayısıyla bir kere yasama ve yürütmeyle ilgili müzakere esnasında şöyle bir yöntem olamaz arkadaşlar, onu ifade etmek gereğini duyuyorum: Efendim, diğer üç grup görüş ve önerisini dile getirir, mutabakat sağlandığı ölçüde sağlanır, sağlanamadığı noktada da bizim görüşümüz tutanağa kırmızı olarak geçer. Hayır, bu olmaz, böyle bir yöntem…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ya, siz “Olmaz.“ dediğiniz zaman biz “Olur.” diyebilir miyiz?
ATİLLA KART (Konya) – Böyle bir yöntem… Yani bunu kayıtlara geçmesi için ifade ediyorum efendim. Yan bu noktada siz…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – İş yapalım ya.
ATİLLA KART (Konya) – Müsaade buyurun efendim.
Bu noktada Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun salı gününden önceye eğer bu tercihini çekerse elbette bu çalışmayı hızlandırmaya katkı sağlamış olur. Bunu biz bekliyoruz. Bu sonuçta İç Tüzük’e bağlı bir çalışma değil, Anayasa’ya bağlı bir çalışma değil, parti içinde yapılacak bir çalışma. Bunu olabildiğince öne çekmek durumuyla karşı karşıyasınız ve bu çerçevede de bu bölüme ilişkin olarak da parlamenter sistem anlamında… Ha, daha başka bir öneriniz varsa parlamenter sistemle bağlantılı olarak o önerinizi de dile getirmek durumundasınız diye değerlendiriyorum.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Teşekkür ediyorum.
Şu anda biz madde inşası için hazırız. Bizim o değerlendireceğimiz sorunun şu madde inşası çalışmasına engel olmadığını düşünüyoruz. Zaten Komisyon bunu dün çözmüş ve esasa girmiş.
Arz ediyorum, sağ olun, hazırız.
ATİLLA KART (Konya) – Evet, geldiğimiz noktada o zaman bu 4 ya da 5 maddeyle sınırlı bir çalışmayı yapabileceğimizi ifade ediyorum. Bunun dışında, bir çalışma yapma noktasında ben açıkçası ortamın uygun olmadığı kanısındayım, yani çalışmanın sürdürülebilirliği açısından.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, doğru. Yalnız bir şey ekleyebilir miyim?
Şimdi, burada, dün konuşmalarda -ben de tutanaklara geçsin diye söylüyorum- Faruk Bey de vardı, ben de vardım, Rıza Bey de vardı. Dünkü zaten anlaşmamız bu minval üzereydi. Şimdi, burada, dün içeriğine girdik de bugün ilk defa böyle bir şeyler dile getirilmiş gibi bir şey de yanlış algılanmasın. Hiç öyle biz başkanlık sistemine de gelebilecek, parlamentere de gelebilecek şeyler üzerinde anlaşmış da değiliz zaten, ne siz ne biz. Zaten öyle bir şey olsa “T” de Türkiye Büyük Millet Meclisinin “T”si de zaten her sistemde olabilirdi, onu tartışırdık.
Dolayısıyla, yarın, bu, bir yere gelirse, tekrar söylüyorum, biz bu kanaatteydik. Hangi maddelerin görüşülebileceği konusunda da kesinlikle görev ve yetkilerin konuşulamayacağını filan beyan ettik. Ama ben üstüne üstlük, Sayın Ahmet İyimaya’dan veya AKP heyetinden “O zaman bize bir de parlamenter rejime uygun sistem getir.” demenin gereksiz olduğunu düşünüyorum. Net söylüyorum bunu. Çünkü zaten bizim metnimize dokunmazsa, uymazsa diyecektim ki: Ben buna uymadım. Ama “Hayır, ben başkanlık sistemini savunuyorum diye buna uymuyorum.” derse bu çalışmanın böyle yürümeyeceğini zaten kendileri bilerek onu getirdiler. Ama biz bir de şimdi size salı gününe kadar bize parlamenter rejime uygun bir taslak getirin dersek şahsen ben onun sizlerden ek bir şey olduğunu düşünürüm. Zaten yaptığınız şey önemlidir bence. Siz “Başkanlık sistemini getirme imkânımızın olmadığını anladığımız için bundan vazgeçip diğer sistem üzerinden gidebiliriz.” demişsiniz zaten bunu, beyan de etmişsiniz bunu da.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – İlk başta konuştuk zaten onu. O değil efendim, daha evvel, ilk başta konuştuk.
Arkadaşlar, ben şunu anlayamıyorum: İttifakla, hocalarım, Atilla Bey ve işte bizim bundan evvelki konuşmalarımız, başkanlık sistemini kabul anlamına… Bir güven sorunu mu var? Ben anlayamadım. Yani ben, burada, yapıcı; maddelere girelim, tartışalım. Başkanlık sistemine siz “Hayır.” dedikten sonra bu Komisyonda başkanlık sistemiyle ilgili ortak bir modelleme yapılabilir mi?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hocam, size güvenmememizin çok şeyleri var, AKP’ye de, zatıalinize değil.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok değil, benimle ilgili değil.
Hayır, arkadaşlar, çalışalım. Şu maddelerden bir de tek belirleyici olmayın Atilla’cığım, gelelim, 1’inci maddeye mi girdiniz, 1’inci madde mi? 1’inci madde. Varsayalım ki bir şey etti, 1’inci maddeyi kuralım, parlamenter sisteme göre kurun 1’inci maddeyi ağabey. 2’nci maddeyi yine… Diğer maddelere devam edelim. Yani bizim buna rağmen başkanlık sisteminde ısrar etmemiz şu anlamdır: Uzlaşma Komisyonunun işlevi sona erdi demektir. Yani biz burada çalışalım, müşterek mutabakatı oluşturalım Atilla’cığım.
ATİLLA KART (Konya) – Evet, buyurun efendim.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Bu durumda, madde gerekçesinde Cumhuriyet Halk Partisi açısından “Klasik parlamenter rejim çerçevesinde 550 milletvekilinden oluşan tek kamaralı bir parlamentonun benimsendiği” açıkça vurgulanmak zorunda.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yo yo, gerek yok ona.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Bence gerek var.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Çocuklar, biz üyeleri olduğumuz için 3 üye aramızda biz onu kontağı…
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Hayır, ben sizin siyasi kararınız bakımından söylemiyorum ve tabii ki akademik görüşümün burada ifade edilmesi zorunlu olduğunu düşünüyorum.
ATİLLA KART (Konya) – Hocam, tabii, görüşünüzü ifade edin. Tabii, tabii…
Süheyl Hocam, müsaade edin, ifade etsin.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Siz de kendi kişisel görüşünüzü veya parti görüşünüzü ayrıca ifade edersiniz.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hocam, benim siyasi görüşüm daha önemlidir burada üye olarak. Böyle bir şeye gerek olmadığı kanaatindeyim. Ben Cumhuriyet Halk Partisi adına öyle bir şeye imza atmayı zül addederim ve kesinlikle atmam. Cumhuriyet Halk Partisinin bir üyesi olarak kesinlikle muhalefet koyarım öyle bir şeye. “550 milletvekilinden oluşacak.” diyeceğim ve…
ATİLLA KART (Konya) – Neye muhalefet koyarız anlamadım
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – …şey diyeceğim, parlamenter için söylüyorum, başkanlık rejimindeyse böyle bir şeyi kabul etmiyorum. Bu anayasa hukukçuluğu açısından…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bize güvensizlik olur yani o açıdan.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, hayır, güvensizlik değil, böyle bir şey olur mu? “Parlamento” diyeceğiz, bu başkanlık rejiminde böyle bir şeye imza bile atmam.
ATİLLA KART (Konya) – Buyurun Bertil Hocam.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Atilla Bey, tabii, burada kendimizi ifade ederken siyasi kişiler olarak da, akademik kişiler olarak da daha önemli veya daha önemsiz şeklindeki görüş açıklamalarından kaçınmamız daha doğru olur…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Konudaki konumum itibarıyla ben burada imzası olan kişiyim, kesinlikle…
ATİLLA KART (Konya) – Süheyl Bey, ama müsaade buyurun. Ben de burada Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu temsil ediyorum, müsaade buyurun.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – …nezaket açısından ve düzen açısından.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ben şahsıma söyledim, şahsım olarak böyle bir şeye imza atmam. Net söylüyorum.
ATİLLA KART (Konya) – İfade ettiniz, tamam, peki.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ya bunlara gerek yok, bu tartışmalara.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben nezaket açısından da, usul açısından da daha önemli, daha önemsiz gibi hiyerarşik göndermelerin yapılmasının fevkalade yakışıksız olduğunu ve buradaki güven, huzur ve çalışma ortamını bozduğunu düşünüyorum. Ama bu çok hassas bir konu. Bütün siyasi partilerin de tabii ki tercihleri olur…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Taslak üretiyoruz Hocam ya.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Tercihleri olabilir ama bütün bunlar kamuoyuyla paylaşıldığı zaman, berraklık açısından da kimin nerede durduğunun gerekçelerde gösterilmesine zaten özen gösteriyoruz.
ATİLLA KART (Konya) – Hocam, ben de şöyle bir cümleyle ifade edeyim: Ben de tabii, bizim bütün önerilerimizin parlamenter sistem esas alınarak ifade edilen öneriler olduğunu ifade ediyorum.
FARUK BAL (Konya) – Bu tartışma bizi ilgilendirmiyor yani parti olarak.
ATİLLA KART (Konya) – Evet.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, tabii.
FARUK BAL (Konya) – Ama dolayısıyla parlamenter sistemi önerenleri de ilzam eden bir noktaya geldi. Dolayısıyla, bir cümleyle, bizim önerilerimizin tümü parlamenter sistem kapsamındadır. Bu zabta geçsin diye ifade ettim.
ATİLLA KART (Konya) – Tamam.
On dakika ara verelim.
Kapanma Saati: 15.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:15.47
BAŞKAN: Atilla KART (Konya)
-----0-----
ATİLLA KART (Konya) – Evet arkadaşlar, kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Tabii, bir tatsızlık yaşandı. Öncelikle, ben şahsen özür diliyorum. Süheyl Bey, bilemiyorum konuşacaksa…
Buyurun.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Başkanım, sadece, buradaki arkadaşlarımızdan bir tanesine ben bir saldırıda ya da kötü bir şeyde bulunduğum şeklinde bir görüntü çıktı ortaya. Ben hiçbir arkadaşıma o yönde bir saldırıda bulunmam ama böyle algılandı zannediyorum. Çok özür dilerim kendisinden de, çok sevdiğim bir arkadaşımdır. Özür dilerim. Sadece, “Bu şeye girsin girmesin.” konusunda iki farklı algılamadan oldu. Hepinizden de böyle bir şeye tanık olduğunuz için de özür diliyorum. Arkadaşımdan bizzat muhatap olduğu için de özür diliyorum.
Buyurun.
ATİLLA KART (Konya) – Evet, şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz. Tabii, geldiğimiz noktada görüşebileceğimiz madde sayısı nedir, hangi maddelerdir? Bunların adını bir koyalım ve buna göre de müzakeremize, tartışmamıza devam edelim.
Benim tespitlerime göre, bu daha evvelki bölümlerdeki tartışmalar kapsamında milletvekili andını konuşabiliriz, siyasal etiği konuşabiliriz, yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığını konuşabiliriz, ödenek ve yollukları konuşabiliriz.
Bunların dışında değerlendirmeniz nedir?
Buyurun Sayın Hocam.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Başkanım, dün tartışmaya başladığımız ama sonuçlandıramadığımız bir cümle vardı, kadın ve erkeklerin temsilde eşitliği ilkesi. Dilerseniz dün bıraktığımız yerden devam edelim, eğer mümkün olursa orayı yeşile boyayıp geçelim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ne yani? Hangi madde? O, 1’inci madde mi?
Şimdi, Başkanım, ben mecburen bir beyanda bulunmak zorundayım.
Değerli arkadaşlar, Uzlaşma Komisyonunun çalışmasında, aşağı yukarı her toplantıda metot ve usul tartışması yapıyoruz veya günceli burada tartışıp gündem dışı konuşma yapıyoruz. Bunu topladığımız zaman zannediyorum bir aylık, iki aylık çalışmayı gündem dışı çalışma olarak… Zaman kaybettiriyor. Biz, bir; Komisyon olarak kataloğu karar verdik, “yasama organı”na çalışacağız diye. Arkadaşlar dediler ki: “Yürütme organıyla da bir bütün olduğu için sistem tartışmasını yapalım ve ona göre de önerilerinizi verin.” Saygı duyduk yaklaşıma, mantıklı bir yaklaşımdı ve o yaklaşımda başkanlık sistemiyle birlikte hükûmet-parlamento ilişkilerini düzenleyen modeli getirdik. Ve başkanlık sistemi tartışmalarında ilk gün ben vardım, dedik ki: “Bizim bu modelin benimsenmeyeceği görülüyor zaten. Bu sistemi, bu modeli önermiş olmamız bu bölümün müzakeresine engel değil. Bunun yöntemlerini geliştiririz.” Bu çok önemli ve dün, bu sorun bitmiş, 1’inci maddeden başlanmış.
Sevgili Başkanım, bakın, bana göre” şu görüş mü, bu görüş mü” değil, bunun yöntemi şudur: Önümüzde “yasama organı”yla ilgili madde var. 1’inci maddeyi dün arkadaşlar konuşmuşlar, bizim önümüzdeki modelde 2’nci madde ne ise ona bakarız, deriz ki tek tek… Yani matlaplar, şunu görüşürüz, bunu görüşemeyiz değil. Bakarız, gerçekten başkanlık sistemiyle yakın bağ varsa ifade buyurduğunuz gibi atlarız. Ama yöntem şu: Matlaba baktım oldu, değil. Niye seçilme yeterliliği olmasın? Niye? Bakalım tek tek. 1’inci maddeyi, buyurun Başkanım, vakit kaybetmeyelim, esasa girelim. Salı günü de biz bu konudaki irademizi arz edeceğiz.
Buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Çabuk pes etmeyin Sayın İyimaya.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Pes değil, yok. Efendim, hayır, şunu da söyleyeyim: Bizim başkanlık sistemi irademiz her zaman var ama burada önemli olan, Uzlaşma Komisyonunun yöntemi içerisinde mutabakat esası olduğu için. Yoksa biz Uzlaşma Komisyonunda bunu devam ettirmedik de, ondan vazgeçtik anlamına gelmez. Başkanlık sistemine ilişkin tercih, partinin bir tercihidir, duruşudur ama Uzlaşma Komisyonunun hukuku içerisinde mutabakat temel olduğu için… Biz, bu mutabakat olmadığına göre bu bölümün anayasasının inşasının bir engeli olmayız; o anlamda diyorum,
Teşekkürler.
ATİLLA KART (Konya) – Evet arkadaşlar… Sırrı Bey, var mı?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Allah devlete, millete zeval vermesin.
ATİLLA KART (Konya) – Peki efendim.
Buyurun.
FARUK BAL (Konya) – Bu konu zaten kapanmıştı, tekrar açılmasına gerek yoktu Sayın Başkanım.
Şimdi, dün de Selin Hanım’ın ifade ettiği hususu epeyce müzakere ettik ama ciddi de bir görüş ayrılığı var yani eşit olsun konusunda… Oradan başlayacaksanız devam edeyim, yoksa bunu bitiremeyiz yani.
ATİLLA KART (Konya) – Oradan başlayalım, tabii, kaldığımız yerden.
FARUK BAL (Konya) – Oradan başlayacaksak onu bitiremeyeceğimiz anlaşıldı yani.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ama bizim önerimiz vardı.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – O, isterseniz o zaman BDP-CHP önerisi olarak yazılır.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, aslında, kuruluş ve temsilde mi yer alması lazım bunun, yoksa seçimle ilgili maddede mi yer alması lazım?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Söz alabilir miyim Başkanım?
ATİLLA KART (Konya) – Tabii, buyurun.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Biz temsile ilişkin maddeye koyduk bunu çünkü bu, temsile ilişkin bir şey yani kadın ve erkeklerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde eşit temsilini esas alan bir düzenleme olduğu için. Bunu tabii ki seçimlere de koyabilirsiniz ama biz temsil maddesinde bunun yer almasını tercih ettik.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Biz de öyle.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Yok, bizde kuruluş maddesinde ama önemli değil yeri yani içerikte eğer anlaşırsak yeri önemli değil. Temsilde düzenlenebilir, biz kuruluş maddesinde temsile ilişkin prensipleri de saydığımız için, kuruluşla ilişkili gördüğümüz nispi seçim sistemi gibi, cinsiyet eşitliği gibi. Kuruluşta gördük ama bizim için önemli olan, yeri değil. Buradaki prensiplerde eğer uzlaşabilirsek tabii, ortak bir şekilde yazmak, temsil olabilir ya da kuruluş olabilir.
ATİLLA KART (Konya) – Buyurun.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, Başkanım, bu 1’inci maddenin (1)’inci fıkrasını geçtiniz o hâlde, değil mi?
“Türkiye milletvekilliği”ni tartıştık mı acaba hiç orada Atilla’cığım?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, daha onu tartışmadık.
ATİLLA KART (Konya) – Ben de dün yoktum.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Neredesiniz?
Orada 1’inci madde olunca “Türkiye Büyük Millet Meclisi genel oyla seçilen 550 milletvekilinden oluşur.”
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Evet ama bizim ikinci paragrafımız var yani bu 550’nin 100’ü Türkiye milletvekili işte yani “Türkiye milletvekili” demiyoruz ama…
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bir de bizim (2)’nci fıkra var, onda da cinsiyetler arası eşitlik var.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Onu ne yaptınız? O sonuçlandı mı? Oraya gelmediniz mi daha?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Onu ayrıca görüşmek lazım.
Yüzde 5 barajını görüşmedik tabii. “Seçim barajı yüzde 5’i aşamaz.” diye bir hükmümüz var bizim.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Sayın İyimaya, şöyle bir şey yaptık: Temsil maddesini ayrı bir madde olarak düzenlemeyelim, bunu kuruluşun içine koyalım, böylelikle madde tasarrufu yapalım -niye ise bilmiyorum ama- dendi. Biz de uzlaşmak adına kabul ettik. “Peki, maddede tasarruf edelim ama içeriği bu şekilde olsun.” dedik.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, arkadaşlar, bakın, bu anayasa sistematiği önemli yani Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsili birbirine karıştırmamak lazım. Tabii, biz de partide müzakere ettik ama ben müzakereyi sağlamak için diyorum Atilla’cığım.
Mesela, şu bakın, Kurtuluş Savaşı’ndaki ortak değerdir, paydadır: Türkiye Büyük Millet Meclisi egemenliğin merkezidir, millî iradenin merkezidir; bir retorik konabilir.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Başkanlık sistemini ayıralım.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Onu başa koyacağız.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, başkanlık değil de…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Şimdiki 6’ncı maddeyi söylüyorsunuz siz, 82 Anayasası’nın 6’ncı maddesi, egemenliği söylüyorsunuz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sadece arz edeyim yani birikimimi arz edeyim: Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün, vesayet dönemlerinde, kolay dönemlerde ötelenen, itelenen şey. Burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin ana karakteri var, bu vurguyu çok…
ATİLLA KART (Konya) – Bu vurguyu yapmak önemli.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bu, anayasal bir vurgu değil ama bu vurguyu… “Türkiye Büyük Millet Meclisi millî iradenin tecelli merkezidir, egemenliğin merkezidir.” Ne dersek diyelim, bunun psikolojik etkisi var, aynı bizim temel hak ve hürriyetlerde dediğimiz “İnsan haysiyeti ve şerefi temel hak ve hürriyetlerin kaynağıdır.” O öyle bir vurgu çünkü en üstün organ bu. Yürütme organıymış, yargı organı… Tabii, yargı organı da türev bir organ. Yasama organı, yani yasama çok önemli o. Yani yasama organının…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Evet, üstünlüğünü vurgulamak lazım.
ATİLLA KART (Konya) – Bence yani bu mesaj önemli yani üzerinde durulabilir.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Dün bu konuda zaten biraz konuşuldu çünkü BDP’nin önerisinde de benzer bir şey var (1)’inci fıkrada, şöyle diyor onlar: “Türkiye Büyük Millet Meclisi bütün vatandaşların iradesini temsil eden en yüksek karar organıdır.” Hani yani işte “yüksek karar organı” dediğimizde orada tartışmalar çıkmıştı dün.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Türkiye Büyük Millet Meclisi millî iradenin tecelli ettiği yerdir, merkezdir.”
FARUK BAL (Konya) – Tecelli ettiği en yüksek makamdır.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tecelligâhtır. Atatürk “tecelligâh” diyor.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Tecelligâhıdır.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Söz alabilir miyim bunun üzerine?
ATİLLA KART (Konya) – Buyurun efendim.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ulusal iradeyi temsil ettiği, ulusal iradeyi temsil eden bir organ olduğu açık ama 1961 Anayasası’ndan bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisi tek organ değil bu millî iradeyi temsil eden. Değil mi? 6’ncı madde “yetkili organları eliyle” diyor. Dolayısıyla, bunu böyle yazdığımız zaman 61 Anayasası’ndan bu yana koyduğumuz esası 1924 Anayasası’na geri çevirmiş olur.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bakın, doğrudan millete vurgu çok önemli arkadaşlar. Kurtuluş Savaşı’nın felsefesi o.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yurttaşa, yurttaşa…
ATİLLA KART (Konya) – Buyurun Hocam…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Burada, Selin Hanım’ın bahsettiği endişeyi anlıyorum fakat egemenlik yetkisi ve kullanımıyla ilgili olan maddede yine “Egemenlik yasama, yürütme, yargı tarafından kullanılır.” dediğinizde bir sorun teşkil etmez. Burada yapılmaya çalışılan vurgu aslında, gerçekten özellikle yine 1961’le birlikte başlayan vesayetin neticesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi de, sanki tabiri caizse, biraz tali, tüm üyeleri doğrudan seçimle göreve gelmiş olmasına rağmen, demokratik bir ülkede sahip olduğu konumundan daha farklı bir şekilde gösterilmeye çalışılıyor. Öyle bir algının da önüne geçme açısından psikolojik bir öneme sahiptir. Yani konulabilir.
ATİLLA KART (Konya) – Şöyle anlıyorum arkadaşlar, şu ayrımı yapmak gerekiyor, şu vurguyu yapmak gerekiyor, öyle görüyorum: Egemenliğin kaynağı ayrı bir kavram, egemenlik yetkisi ve kullanımı ayrı bir kavram. Bunu ayırarak yani… Türkiye Büyük Millet Meclisinin, egemenliğin kaynağı olduğu vurgusunu yapıp bunun devamında da egemenlik yetkisi ve kullanımını yani o 6’ncı madde bağlantısını, onu da beraberinde hemen düzenlemek. Bu tespiti yapmak gerekiyor.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Egemenliğin kaynağı Türkiye Büyük Millet Meclisi değil, millet.
ATİLLA KART (Konya) – O bağlantıyı ifade ederek tabii…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani, dolayısıyla, bu milleti temsil eden bir organ. Değil mi?
ATİLLA KART (Konya) – Evet, onu kastediyoruz tabii.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bu egemenliği temsil eden organlardan biri 82 Anayasası.
ATİLLA KART (Konya) – Ama yani temel organ o, diğer organlar yetki kullanan organ konumunda.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Efendim, burada bir şey söylemek istiyorum. Şimdi, benim buradaki en büyük endişem, en büyük itirazım vatandaşların iradesi, bunu daha önce de konuşmuştuk çünkü millet egemenliğini vatandaşların iradesine indirgerseniz bunu seçime indirgemek demek bu. İrade çünkü seçimde açıklanır. Hâlbuki, günümüzde demokratik meşruiyet seçimle sınırlı değildir. Seçimde vatandaşın iradesine sahip olsanız bile, milletin iradesine sahip olsanız bile, ondan sonra siz demokratik yönetim getirmiyorsanız, ondan sonra bir hukuk devleti, insan haklarına saygılı bir yönetim getirmiyorsanız, bu, gene egemenlik bakımından, demokratik meşruiyet bakımından sorun doğurur. Onun için, “irade” sözünden bence kaçınmakta yarar vardır.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ne diyelim Rıza Bey?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Burada söylendiği gibi “Türkiye Büyük Millet Meclisi bütün seçim bölgesine bakılmaksızın bütün milleti temsil eder.”
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Rıza Bey’in söylediği şey, endişe çok haklı. Bu endişeyi çözen -muhtemelen ya da partiler bunu önerecektir yine- egemenlikten kaynaklanan yetkileri kullanan hiçbir organ bunu istediği şekilde kullanamayacak Anayasa’nın koyduğu esaslara göre. Bu esasların içerisinde demokrasi de var, hukuk devleti var, insan hakları var. Bahsettiğiniz endişeler orada giderilecek zaten. Dolayısıyla bu ibareden böyle bir sonuç eğer öyle bir ifade olmazsa çıkabilir. Öyle bir ifade mutlaka olacaktır.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, Başkanım, mesele şu: Benim önerdiğim cümle bir hukuk normu değil, Parlamentoya tahakküm yoluyla Türkiye’de demokrasilere son veriliyor. Bu, çok önemli ve Atatürk’ün çok kullandığı millî iradenin tecelligâhı. Bu “irade” demeyiz, “egemenlik” deriz. Egemenliğin tecelli merkezi bu. Bu hukuk normu değil. Yani bu hem tarihselliğimize uygun hem bu gücün üstünlüğüne uygun. Parlamentoyu dışlıyorlar. Dün milletvekilleri, ya birbirleriyle tu kaka yapıyoruz. “Efendim, bu kadar maaş alıyor, o kadar…” Ya, bugün gerçekten üstün organ budur. Ha, üstün değer nedir? Anayasa’dır, hukuktur tabii. O norm, bu hukuk normu değil. Bizim Kurtuluş Savaşı’ndaki o gerçekten milleti öne alan, toplumu öne alan, bireyleri öne alan, kolektif yapıyı öne alan ruh orada yerleşsin, otursun orada yani çok önemli. Herkes “Bu egemenliğin tecelli merkezi…” Cümle kurulabilir. Önemli olan burada anlaşma. Bu tarihsel bir vurgudur, sosyolojik bir vurgudur, normatif bir vurgu değil. Normlar dediğin gibi…
ATİLLA KART (Konya) – Buyurun.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Şimdi, efendim, aslında, tabii, üye kompozisyonu değiştikçe tekrar aynı konular görüşülüyor. Aslında, tam bu konuları dün de görüşmüştük, BDP’nin önerisi dolayısıyla görüşmüştük; tabii ki açıldığı için tekrar görüşüyoruz, görüşmemiz de lazım. Bir defa parlamenter rejimin mantığı açısından Sayın İyimaya’nın dediği vurgu zaten vardır yani parlamenter rejimin mantığında vardır. Neden? Parlamenter rejimin mantığı şudur: Millet iradesi Parlamento aracılığıyla ifade edilir ve meşruiyetin kaynağı Parlamentodur, Parlamentodan diğer devlet organlarına meşruiyet dağıtılır yani kaynak millettir, Parlamentoya gelir ve Parlamento onu dağıtır. Bu, teorik açıdan doğru. Ancak iki hususa da dikkat etmemiz gerekir: Birisi, gerçekten böyle vatandaşların iradesi gibi bir ifade, sorunlu bir ifade olur; ikincisi, teorik temel olarak “halk egemenliği” ve “millet egemenliği” diye iki yaklaşım vardır. Anayasalarda bu ifade edilir. Mesela, Amerikan Anayasası genel olarak halk egemenliği esasına dayalı ve bizim gibi Avrupa aydınlanmasına dayalı demokrasilerde ise genel irade, millî egemenlik, bunun bölünmezliği esasına dayalı bir ifade yer alır.
Bu genel tespitlerden sonra kaygımı dile getireyim: Sayın Selin Esen az önce belirtti. Kuvvetler ayrımı da aynı şekilde çok önemli bir unsurdur ve kuvvetler arasında bir astlık, üstlük, bir hiyerarşi kurduğumuz zaman kuvvetler ayrımından beklediğimiz, murat ettiğimiz şeyi gerçekleştiremeyebiliriz. Buna da dikkat etmek gerekir yani böyle bir anlayışa yol açacak bir şeyi de yapmamak gerekir. Aksi takdirde, kuvvetler ayrımını anlamsız hâle getirmiş olabiliriz.
İkinci bir husus, sadece AK PARTİ’nin kendi açısından söylüyorum yani bu Komisyonun genel kabulü açısından söylemiyorum. Mesela, AK PARTİ açısından bu ifade yine sorunlu bir ifadedir. Neden? Çünkü meşruiyetin kaynağı –şu andaki önerisi açısından söylüyorum- parlamenter rejimde millettir. Hâlbuki, başkanlık rejiminde bu iki türlü de ortaya çıkar. Birisi, Parlamentoda ortaya çıkar, yürütme organı da aynı şekilde meşruiyetini doğrudan doğruya alır oradan. Dolayısıyla yani yürütme organının statüsü açısından –tırnak içinde söylüyorum- başkanlık rejimine ilişkin bir öneride de yine bir sorun vardır burada. Onun için, bu sorunlar halledildikten sonra, ama özellikle de başlangıç hükümlerinde bu konunun ifade edilmesinin daha doğru olacağını, burada böyle bir ifadenin sorunlu olabileceğini ama tabii ki takdir siyasi bir karara bağlıdır.
FARUK BAL (Konya) – Bizim önerimiz “Türkiye Büyük Millet Meclisi genel oyla seçilen 550 milletvekilinden oluşur. “ Devamında bu maddeyle birleştirelim dediğimiz husus yani (2)’nci fıkrayı (1)’inci fıkrayla birleştirelim dediğimiz husus “Milletvekilleri milletin tamamını, seçildikleri bölgeleri değil sadece, milletin tamamını temsil eder, onun devamında da Millet Meclisi millî iradenin tecelligâhıdır. “
ATİLLA KART (Konya) – Buyurun efendim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bu öneri bir parti önerisi değil, Uzlaşma Komisyonu, bir de kendi otonomisi var yani özgünlüğü de... Bir defa “Türkiye Büyük Millet Meclisi egemenliğin merkezidir.” vurgusu bir normatif vurgu değil, ruh verir, ratio legis, Anayasa’nın ruhunu. Demokrasi üzerine ve bu organa… Bakın, darbeci veya muhtıracı vesayetler genellikle Parlamento üzerinde operasyonlar yaparak sonuca varmışlar. Bu iki tarihsellikle ilgili kural. Tarihsellik çok önemli. Kurtuluş Savaşı bununla verilmiş. Üç, kuvvetler ayrılığıyla veya rejimite, hukuki meşruiyetle ilgili bir sorun oluşturmaz çünkü Anayasa’yı tanzim edeceğiz yani egemenliğin kullanımı vesairesini tanzim edeceğiz.
Ama şey değil, ben sadece hatırlatıyorum.
ATİLLA KART (Konya) – Buyurun.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Efendim, burada bana öyle geliyor ki doğru olan terminoloji, CHP ve MHP’nin önerilerinde olduğu gibi, bütün milleti temsil eder ya da bütün ulusu temsil eder. “Temsil” sözcüğünü kullanmak şundan önemli: Buradaki temsil doğrudan demokrasi demek onun tersi değil yani doğrudan demokrasinin karşıtı olan dolaylı demokrasi değil. Buradaki temsilden kastedilen şey katılımcı demokrasi yani çoğulcu, katılımcı demokrasi yani nasıl temsil edecek, nasıl olacak? Günümüzde temsil aslında halkın, ulusun karar mekanizmalarına katılmasıyla olacak. O nedenle, temsil sadece Millet Meclisinin binasının içinde olup bitenden ibaret değil, çok daha geniş bir anlamda temsil. O nedenle, ben “temsil” kelimesinin kullanılmasını modern bir anayasa, çağdaş bir anayasa bakımından lüzumlu, gerekli olduğunu düşünmekteyim.
İkinci bir şey daha söyleyeyim: Bu kadın-erkek eşitliği bakımından AKP ve MHP zorluk çekiyorlar kabulde. Acaba, daha orta bir formül bulabilir miyiz diye bakıyorum. “Kadın ve erkeklerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde eşit temsili amacına yönelik esaslar.” desek yani eşit temsili bir hedef hâline getirsek kabul edilebilir olur mu?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Biz etmeyiz.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – BDP kabul etmiyor bu sefer.
ATİLLA KART (Konya) – Buyurun.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Şimdi, burada üç tane şeyi birlikte konuştuğumuz için biraz bence düzeyler karışıyor. Şimdi, biz, dün ilk öneriler geldiğinde bizim önerimiz dışındaki hiçbir öneride temsilin niteliğiyle ilgili bir şey yoktu, diğer üç partinin önerilerinde sadece Parlamentonun oluşumu, CHP’nin önerisinde bir de seçim sistemi vardı. Şimdi, biz dün bunun içine temsili de ekledik. Oysa temsili ayrı bir yerde düzenleyebilirdik, bizim temsille ilgili önerilerimizi de orada ele alabilirdik ama peki, tamam ekledik, şimdi, temsil de var. Temsilin şüphesiz egemenlik yani mevcut 82 Anayasası’ndaki 66’ncı maddesi -Selin Hanım’ın refere ettiği- ilişkisi var ama bu tam birebir onunla da örtüşmüyor, ilişkili sadece. Şimdi, biz, burada, Meclisle ilgili ona Ahmet Bey “Retorik bir cümle.” dedi. Aslında, bizim de biraz yapmak istediğimiz oydu yani bir sembolik olarak Meclisi, değerini teslim etmek. Bu şu nedenle: Üç kuvvet var tabii, üçü de birbirinden önemli, tamam ama bir tanesi seçimle oluşturulduğu için ve yasama yetkisi onda olduğu için yani onun yerini teslim etmek. Şimdi, burada şöyle bir kaygı doğuyor: Dün onu Selin Hanım da ifade etmişti. Mesela, yargıyı sanki bunun altında gibi anlaşılabilir fakat yargı bölümünde yargının önemine ilişkin gene bir sembolik cümle formüle edersek mesela o zaman böyle bir sorun olmaz ya da yetkilerini öyle bir şekilde tanımlarız ki onun öyle olmadığı anlaşılır. Yani bizim bakımımızdan bu Meclisin sembolik önemine atıf yapan bir cümlenin olması önemlidir. “Türkiye gibi, darbe geleneğinin falan olduğu bir ülkede de önemli diyoruz.
Son bir şey söyleyeceğim bu millet iradesi ve vatandaş iradesi meselesinde: Ya şüphesiz hepimizin demeye çalıştığı şey şu: Meşruiyetin kaynağı toplumdur. Yani bir kişi değildir, bir zümre değildir, bir aile değildir, toplumun bütünüdür. Ama bunu hangi terimle ifade edeceğiz? Mesele bu. Biz burada “millet” teriminin… Terimlerin hepsinin de, tekrar tekrar anlatmaya gerek yok, belirli tarihsel bagajları var yani “millet” demenin belirli bir siyasi anlamı var, “yurttaş” demenin başka bir anlamı var, “toplum” demenin başka bir anlamı var. Mealen aynı şeyi söylüyoruz ama biz orada “millet” terimindense vatandaşların, yurttaşların ya da toplumun kendisini vurgulamanın, hem anayasacılıktaki yeni eğilimler hem de hak literatürü bakımından daha doğru bir yaklaşım olduğunu düşünüyoruz. Doğrudur, bu genelde “millet” olarak ifade edilmiştir 1789’dan beri. Ama artık yani yurttaşlık, belirli bir millete mensup olma ve zaman zaman onun ima ettiği etnik şeylerle değil, vatandaşlığa tabi olma ve etnik kökeniniz, diliniz, dininiz ne olursa olsun ortak vatandaşlık haklarından yararlanma olarak gördüğümüz için biz “vatandaşlar” terimini tercih ettik. Yoksa kökeni aynıdır, meşruiyet meselesidir.
ATİLLA KART (Konya) – Meral Hanım, buyurun efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Şimdi, dün de bu konuda çok tartışma yaşandı. Açıkçası, biz bunu tanzim ederken böyle bir sonucu olması yani en üst norm olarak Anayasa’da yer alması, işte kuvvetler ayrılığına etkisi, yok, diğer tartışmalara mahal vermek açısından böyle bir şey düzenlemedik. Biz, sadece demokratik gelenek açısından, demokrasi açısından ve Parlamentonun halkın iradesini –irade de çok önemli- temsil eden en yüksek organ olması itibarıyla gerçekten böyle biraz ruhsal bir mesaj vermek istedik ama buradaki tartışmalar -yani söylemeyecektim ama söyleyeceğim- biz hani sanki arka bir planla, hani çok böyle kuvvetler ayrılığını ihlal eden… Öyle bir tartışmamız yok bizim. Biz çok sade yani Meclisin önemi, halkoyunun önemi, seçimlerin sonuçları, Millet Meclisinin yasama faaliyetinin, yine geçmiş darbeler, askerî vesayet vesaire yani bunlar Türkiye’nin çok çektiği kavramlar. Yani anayasal sistemimiz açısından da öyle ama kuvvetler ayrılığı açısından şöyle bir yanlış tartışma var: Yargı da gücünü Anayasa’dan alıyor, yürütme de alıyor, Meclis de alıyor ama Meclis sonuçta yürütme meclisinin içinden çıkıyor parlamenter sistemde. Yargı da millet adına karar veriyor, halk adına karar veriyor. Yani biz buraya Meclisi, seçimle iş başına gelen, halkı temsil eden bir organı tanımlarken yargıyı da buraya koymak zorunda değiliz. Yargı bölümünde ona uygun bir cümle yazarız yani bu o kadar bizce tartışılacak bir mesele değil. Yani cümlede de hani bizce bu kadar tartışmayı içerir bir spekülasyona mahal yok aslında, çok net yazmaya çalıştık.
Belki şu olabilir: Hani, karar organına, karar bölümüne dün itiraz edildi ama sonuçta yürütme de olsa kararı Meclis veriyor. Yasama faaliyeti farklı, kararı tartışabiliriz ama diğerleri bizim açımızdan nettir.
ATİLLA KART (Konya) – Yani o karar kavramı tartışılabilir.
Rıza Bey, buyurun.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Efendim, dün galiba, yanlış hatırlamıyorsam, bu madde üzerinde anlaşmıştık. BDP’nin bütün “vatandaşlar” dışında…
ATİLLA KART (Konya) – Ben, tabii, dünkü gelişmeyi bilemiyorum ama belli bir mesafe alınmış zaten.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Geçebiliriz gibime geliyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – İlk fıkramız yazılmadı, bu temsil bölümü için yazıldı. Bizim dediğimiz ayrıca bir…
ATİLLA KART (Konya) – Evet. Ne diyoruz şimdi?
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Başkanım, ama şöyle bir şey var: (2)’nci fıkrada biz temsile girdiğimiz için bizim temsille ilgili önerdiğimiz 3 tane kavram var. Biri çoğulculuk, öbürü nispi temsil, diğeri cinsiyetler arası eşit temsil. Onu, ya burada konuşup bizim önerimiz olarak kalsın uzlaşamıyorsak eğer ya da temsili ayrıca konuşacaksak o maddede ele alınmak üzere biz düşünelim. Yani biz çünkü temsili bununla yazdık.
ATİLLA KART (Konya) – Onu ayrıca değerlendirelim.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Şimdi, o zaman değerlendirelim.
ATİLLA KART (Konya) – Yani burada genel oy esası bu. Bunu vurgulamak burada herhâlde yeterli olur.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bizim için yeterli değil. O zaman bizim önerimiz olarak girsin.
ATİLLA KART (Konya) – Buyurun.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, şimdi dün konuşmalardan sonra şöyle bir şeye vardık. Biz, ilk başta kuruluşu ve temsilinin iki ayrı maddede düzenlenmesini öneriyorduk ve kuruluşunda da “Genel oyla seçilen 550 milletvekilinden oluşur.”dan sonra bir ülke seçim çevresi esasına göre belirlenecek 100 milletvekilinin daha demokratik olması açısından eklenmesini istiyorduk ve seçim barajının da 5’i aşamayacağı yönünde bir düzenleme istiyorduk. Bunu istediğimiz için biz, bunun üç fıkralı ayrı bir madde veya en azından iki fıkralı, temsilin de ayrı bir madde olmasını istiyorduk. Fakat eğer hîni hacette -o yüzden onu boş bıraktık- “Bu seçim barajı yüzde 5’i aşamaz.” falan, filan bunlar da anlaşmayı sağlayamazsak ülke milletvekilliğinde, biz bunu da kırmızı olarak bırakırız ya da parti olarak konuşuruz, orayı geçeriz.” demiştik ama biz parti olarak bu konuda ısrarcı yani daha aramızda karar vermemiştik, dedik ki: “Bunda hemfikiriz, 550, altına devam…” Altını devam ettirirsek “temsil”i oraya yazmanın… Yani çok böyle uzun bir madde olacak, “temsil”i ayırmamız lazım. “Temsil”i ayırdık ya da ayırmadık. Kuruluşta biz 550 milletvekili ve bundan sonra da bir paragrafımız var bizim. İşte, “450 milletvekili şöyle seçilir, 100 şöyle seçilir, seçim barajı 5’i aşamaz.” diye. Temsile gelince, (2)’nci fıkraya gelince ise böyle de kalsa, ayrı da olsa biz bir kere burada şunun ifadesini uygun bulmuyoruz. Genel esaslara geldiğimiz zaman bunu konuşuruz ama “Türkiye Büyük Millet Meclisi iradenin tecelli ettiği en yüksek organdır.” ya da işte “Egemenlik yetkisini tek başına kullanır, falan filan…” Neyse, “O kabil bir şey genel esaslarda konuşalım.” diyoruz. O dün konuştuğumuzda “BDP’nin bunu söylemesinde bir şeyi var haklı olarak.” dedik çünkü iki meclis öneriyor bunlar sonuç itibarıyla yani bir Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir de bölgesel kamu idareleri. Şimdi, öyle olunca, bize getirdikleri öyle olunca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün kendi alanında en yetkili karar organı olduğunu vurgulamalarında belki gerek var ama eğer o manada değil “Ya, egemenliği kullanan organdır…” O zaman onu baştan, genel esaslarda tartışalım, burada koymayalım bunu. Temsiline yönelik… Temsilin de onların söylediklerine kesinlikle şöyle katılıyoruz: Eşit temsil biz de istemiştik, eşit temsil…
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Nispi temsil sizde de var.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Nispi temsil var. İşte, eşit temsile filan, nispi temsile, bunlara… Biz de temsilde bunların yer almasını arzu ediyoruz. Dün de burada geldiğimiz için şu (1), (2)’yi yaptık. Daha (1)’in devamında bir antant kalamamıştık, anlaşamamıştık. Bunu geçtiğimiz anlamına gelmiyor, tekrar biz o 400, 100’de ısrar ediyoruz.
ATİLLA KART (Konya) – Buyurun.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, biz saat ikide toplandık saat dört buçuk yani bunu bir verimli hâle getirmek gerekir diye düşünüyorum. Görüştüğümüz konuları tekrar tekrar görüşmenin bir anlamı yok. Dolayısıyla şu hâliyle daha önce görüştük, tekrar bunu müzakereye açarsak yarın bir daha müzakere edilir hâle gelebilir. Onun için, yani bir mesafe kaydedelim diye düşünüyorum, nasıl yapacağımızı da…
ATİLLA KART (Konya) – Buyurun.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama organı, kendi yapısı tek maddede yer almalı. Temsil sistemin unsurları, Türkiye Büyük Millet Meclisi tek maddede yer almalı ve örnek bir metin oluşturabilmeliyiz. Şu bile öbürlerinden… Temsili başka maddeye atalım yani Türkiye Büyük Millet Meclisi aynen bütün partilerde eşit, işte “550 milletvekilinden oluşur…” koyabiliriz. Ama şu da çok önemli arkadaşlar, bakın, anayasa yapıyoruz yani bu doğru… Ama anayasa yapıyoruz Hocam, bakın, o organın bizim tarihsel koşullar içerisinde özel bir anlamı var. Anayasaya verilecek ruh içerisinde bir anlamı var ve bunu bir meşruiyet sebebi olarak da bakmaya gerek yok. Burada gerçekten ben yasama organıyla ilgili tarihsel gerçekliğimizin demokrasi kültürümüz bakımından da, halka doğrudan vurgu bakımından da, “Egemenliğin tecelli ettiği merkezdir.” deyip ondan sonra “550 kişiden oluşur.” deyip ondan sonra öbür maddelerde öbürlerini tartışalım derim. Ama fark etmez, ısrarcı değilim Başkanım.
ATİLLA KART (Konya) – Şimdi, arkadaşlar, dün kuruluşa yönelik olarak ortaya bir taslak çıkmış. Bugünkü görüşmelerden sonra bu taslağa yönelik bir değişiklik, bir mutabakat burada yok. Burada şunu tartışabileceğimiz nedir? “Türkiye Büyük Millet Meclisinin o sembolik niteliğine bir vurgu yapalım mı, yapmayalım mı?” Bu konuda bir konuşma, bir değerlendirme yapalım. Bu maddenin adını ona göre koyalım, ona göre değerlendirme yapalım. Bu konuda herkes görüşünü ifade etsin, nasıl bir vurgu yapacağız?
Buyurun Meral Hanım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Biz ilk fıkra olarak belirttiğimiz, üzerinde en çok tartışılan fıkranın hatta ilk fıkra olmasını öneriyoruz.
ATİLLA KART (Konya) – Evet, bunun tartışılmasını, bunun değerlendirilmesini istiyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Tartışıldı. Eğer katılmıyorlarsa tabii kırmızı olarak, bizim görüşümüz olarak geçsin.
ATİLLA KART (Konya) – Evet, buna ne diyoruz arkadaşlar? Çünkü bu çerçevede görüşler var, bu çerçevede başka ifadeler var. Bunun adını koyalım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şöyle diyoruz: Tamam, teklif “Türkiye Büyük Millet Meclisi 550 milletvekilinden seçilir.” dedik ama ondan evvel…
ATİLLA KART (Konya) – Şimdi, BDP’nin şu önerisini şimdi tartışıyoruz: “Türkiye Büyük Millet Meclisi bütün vatandaşların iradesini temsil eden en yüksek karar organıdır.”
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Onu diyorum. Bu sorunlu, bir defa egemenlik vatandaşlara münhasır değil, dediğiniz gibi topluma veya millete…
ATİLLA KART (Konya) – O konudaki değerlendirmenizi siz ifade edin.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii, tabii… Değerlendirmemiz milletin yer almasıyla ve buna mukabil öneri olarak biz birinci cümle olarak Atillacığım, “Türkiye Büyük Millet Meclisi egemenliğin tecelli merkezidir.” Bu dönüştürülebilir. Bu bir normatif değil, hem tarihsel gerçeklere hem demokrasi vurgusu bakımından, yoksa kuvvetler ayrılığı…
ATİLLA KART (Konya) – Faruk Bey, buyurun.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkanım, dün biz bu konuda görüşlerimizi izah ettik. “Millet” müşahhas bir kavramdır. “Millet” Anayasa dilinde pek çok hükmün öznesini teşkil eder ve bu hâliyle de o toplumun geçmişini, hâlde yaşayanlarını ve geleceğini de içeren bir bütündür. “Vatandaş” ise belirli bir dilimde yaşayan insanlardır. Bunları “Egemenliğin kaynağı.” dediğimiz zaman o dilimden önce yaşayanları ve o dilimden sonra yaşayacakları kapsamaz. Bu itibarla terminoloji olarak yanlıştır, “Millet iradesi.” doğrudur.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Millî irade.” diyelim Başkanım.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Efendim, biraz önce anlatmaya çalıştım yani “vatandaşların iradesi” sorunludur çünkü egemenliği seçime indirgemektedir, demokratik meşruiyet bundan ibaret değildir. Egemenlikle ilgili, onun için doğru olan şey burada “temsil” kelimesinin kullanılmasıdır. Bu, bence doğrudur. “Bütün ulusu temsil eder.” ibaresi doğrudur burada yazıldığı gibi. “Egemenliğin tecelli yeri.” filan gibi böyle ibareler de bu başlangıç bölümünde tabii yer alması doğru olur.
Bence, CHP olarak bana öyle geliyor ki doğru olan şey, biraz önceki, burada yazmıyor ama bir yerlerde yazıyor işte, bu dünkü görüşmede üzeri yeşille boyanmış olan maddedir. Yani işte bu: “Milletvekilleri sadece seçildikleri bölgeyi ve kendini seçenleri değil bütün milleti temsil eder.” Bunu burada bırakalım.
ATİLLA KART (Konya) – O temsil maddesinde bırakacağız onu, tabii, tabii…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ondan sonra milletin, işte, efendim, vatandaşların iradesi ya da milletin iradesinin tecelli yeridir…
ATİLLA KART (Konya) – Arkadaşlar, şunu anlıyorum: Kuruluş maddesine… Bu şimdi tartıştığımız kavramları bir mutabakat sağlamanın zor olduğunu görüyorum. Kuruluş maddesine (1)’inci fıkra olarak kırmızı olarak geçmek. Varılacak nokta bu.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Olabilir. Tabii, tabii…
MEHMET PARSAK – Başkanım, geçmeden önce bir cümle de ben ifade etmek isterim.
ATİLLA KART (Konya) – Buyurun.
MEHMET PARSAK – Şimdi, BDP’nin önerisinde “Vatandaşların iradesini temsil eder.” diyor ya, bizim konuştuğumuz maddenin başlığı Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu yani Millet Meclisinin kuruluşu. O zaman Türkiye büyük vatandaş meclisinin kuruluşunun…
ATİLLA KART (Konya) – Yani işte onun gerekçesini açıkladılar efendim.
MEHMET PARSAK – Bunda bir yeknesaklığınız olsun, öyleyse de…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bizim burada, dün de söyledik, karar kavramını tartışabiliriz yani şöyle diyebiliriz: “İdaresini temsil eden en yüksek organdır.” diyebiliriz. Hani çünkü karar başka mekanizmalar açısından da…
ATİLLA KART (Konya) – O konuda bir değerlendirme yapın, ona göre yazalım o zaman.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Şu anda böyle kalsın ama diyelim ki diğer partilerden şeye yakınlaşma olacaksa uzlaşmak adına onu şey yapabiliriz.
ATİLLA KART (Konya) – Üstadım, Ahmet Bey, sizden başlıyorum, Adalet ve Kalkınma Partisinden başlıyorum. Kuruluşa sizin adınıza oraya hangi cümleyi ekliyoruz kırmızı olarak?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Türkiye Büyük Millet Meclisi, millet iradesinin tecelli merkezidir.” “Tecelligâh” değil, artık geçti, Farsça.
ATİLLA KART (Konya) – Arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin kuruluşla ilgili önerisinin başına “Türkiye Büyük Millet Meclisi bütün ulusu temsil eder.” CHP görüşünün başına ekliyoruz.
Şimdi, Faruk Bey, siz kendi önerinizi yazdırın.
FARUK BAL (Konya) – “Türkiye Büyük Millet Meclisi millet iradesinin…”
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – “Büyük Türk milletinin iradesini temsil eder.” diyelim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yapma ağabey, temsil ya, bu şekilde…
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Veya “Büyük Türk milletinin iradesinin tecelligâhıdır.”
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Yani sırf biz söyledik diye herkes madde önermek zorunda değil yani bizimkinin üzerinde bir katılım ve uzlaşma sağlanabilir aslında ama maalesef…
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – “Türk milletinin iradesi Türkiye Büyük Millet Meclisinde tecelli eder.”
ATİLLA KART (Konya) – Evet, BDP’nin önerisi zaten mevcut.
Buyurun efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Sayın Başkan, -kuracağım cümleyi nasıl kuracağım onu düşünüyorum- burası Uzlaşma Komisyonundan ziyade şeye dönüştü gibi, nasıl uzlaşamayız…
FARUK BAL (Konya) – Başkanım, biz durduk yere kırmızı çıkarıyoruz, bunu hiç yazmaya gerek yok.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yazmayalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Sayın Başkan, biz “Nasıl uzlaşamayız?”ı bu fıkrada gördük, hissettik, yaşıyoruz birlikte. Biz bunun üzerinde tartışabileceğimizi söyledik fakat farklı öneriler burada yazıldı ve hepsi aynı anlamda yani Meclisin niteliği. Bu kadar ruhani bir fıkrada, sadece anayasaya ruh kazandırmak açısından önerdiğimiz bir fıkrada bile Komisyonun bu kadar uzlaşmama açısından bir çaba içerisinde olmasını doğrusu ben yadırgadım şahsen ve talihsiz buluyorum.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Aynen katılıyorum.
ATİLLA KART (Konya) – Katılıyoruz evet.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Şunu söyleyeyim: Bizim önerimiz… Yani biz şimdi hızla baktık tekrar, Avusturya, İtalya ve Fransa’da aynı anlama gelen cümlede “halk” demiş -“millet” de var, onları da çıkardık- Polonya “vatandaş” demiş, Portekiz “toplum” demiş yani her ülke farklı tercihlerde bulunabilir. Vatandaş, yurttaş, halk, halklar, millet olabilir ve bu uzlaşılamayacak bir şey değil aslında. Sonuçta önemli olan, temsil mercisi olması. Biz kendi önerimizi, yani bu tablo oluştuğu için kendi önerimizi revize ediyoruz. Sadece “karar”da Rıza Bey’in söylediği konuya hak verdik yani karar mercisi olması konusuna çünkü farklı karar mekanizmaları da var halkı bağlayan, iradi. O açıdan sadece “karar”ı çıkarıyoruz, “İradesini temsil eden en yüksek organıdır.” diye düzeltiyoruz ve diğer partilerin de katılabileceğini düşünüyoruz. Tabii, takdir kendilerinin.
ATİLLA KART (Konya) – Arkadaşlar, şimdi geldiğimiz noktada burada çalışmayı bugün kapatıyoruz.
Yarın ne zaman toplanıyoruz? 1 numaralı Komisyon toplanacak mı önce onu bir soralım.
MEHMET PARSAK – Sayın Başkanım, 1 numaralı Komisyon saat ikide toplanabileceğini değerlendirdi ama toplantı dağıldıktan sonra bunu değerlendirdiği için buraya bıraktı onun kararını.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bizim hiç haberimiz olmadı o değerlendirmeden.
MEHMET PARSAK – Burada kararlaştırılsın dendi.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – 1 kişiyle katılabileceği için BDP zaten iki komisyonun da aynı anda olması mümkün değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Sırrı Bey sadece burada.
ATİLLA KART (Konya) – O zaman şöyle arkadaşlar: Siz de uygun görürseniz yarın ekonomik ve sosyal haklarla ilgili Komisyon toplansın, o, çalışmasını sürdürsün. Bu Komisyonun çalışması için Adalet ve Kalkınma Partisinin tercihini beklemek en uygunu değil mi?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bekleyelim Hocam.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Çalışalım. Bakın, Hocam, şu bir maddede takıldık kaldık biz, zaman… Toplanalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Saat ikide olabilir, devam edebiliriz.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hocam, yemin üstünde tartışılır mı bir saat?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, hayır, yok, bir saat değil her maddeye, diğerlerine de gireriz. Ertelenmesini istemiyorum ben, özellikle…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bizim önerimiz şu: Bugün ve dünkü gibi sabah ekonomik ve sosyal haklar, öğleden sonra ikide de yasama Komisyonu devam edebilir.
MEHMET PARSAK – Ama sabah toplanamıyor 1 numaralı Komisyon bildiğim kadarıyla.
ATİLLA KART (Konya) – Neden?
MEHMET PARSAK – Çünkü “on buçuk” deniliyor, cuma itibarıyla da on bir buçukta cuma namazı olduğu için…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Biz 1 numarayı bilmeyiz arkadaş, yarın toplanalım öğleden sonraysa öğleden sonra, sabahsa sabah; ben varım.
ATİLLA KART (Konya) – Ama 1 numaralı Komisyonu ne yapacağız?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Biz de varız, ikisi de olur.
ATİLLA KART (Konya) – Ama ne zaman toplanacak? Yani bakın işte onların da engeli var, zaman olarak, sabah itibarıyla sıkıntı var, onu söylüyor Arkadaşımız.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – 1 numaralı Komisyonun da öğleden sonra çalışmasını engelleyen bir şey yok ki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Tek vekilimiz var.
ATİLLA KART (Konya) – O sebeple zorunlu olarak…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ben o sebebi kabul etmiyorum, vekilsiz toplanalım.
ATİLLA KART (Konya) – O temsili sağlayabilir misiniz Meral Hanım?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – “Aynı saatte iki komisyon” mu diyorsunuz?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bizce sabah ve öğleden sonra ayrılmak daha mantıklı.
ATİLLA KART (Konya) – Ama sabahleyin de işte…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ama toplanamıyor.
MEHMET PARSAK – Cumadan dolayı…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Arkadaşlar, onda toplanalım o zaman, dokuz buçukta toplanalım yani on bir buçuğa kadar iki saat var.
ATİLLA KART (Konya) – Evet, saat onda toplanılabilir efendim.
Saat onda o zaman sosyal ve ekonomik haklarla ilgili Komisyon toplansın, saat 14.00’te de yasamayla ilgili Komisyon toplansın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Ayrıca bu vekilsiz toplantıya ilişkin de, hatırlarsınız, ben buradan çok döndüm.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şey yaptık ama zaruretleri de görüyoruz, ne yapalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bu konuda net bir şey olmadığı için…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hocam, şu anda bu Komisyon olarak biz 1 no.lu Komisyonun kaçta toplanması gerektiği konusunda bir fikir sahibi olamayız. “İki” dediyse onlar ikide ama biz de ikide yine burada toplanalım. Sırrı Süreyya Bey gelmezse Meral Hanım ve Özgür Hanım var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Süheyl Bey, şöyle yapsak: Sabah yasamayı toplasak, öğleden sonra kararı bozmasak? O da olur.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Benim için hiç fark etmez.
ATİLLA KART (Konya) – Sabahleyin ben olamayacağım, onun için.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tamam.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Tamam o zaman.
ATİLLA KART (Konya) – Arkadaşlar, tekrarlıyorum: Saat onda sosyal ve ekonomik haklarla ilgili Komisyon toplanıyor, saat 14.00’te de yasamayla ilgili Komisyon toplanıyor.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 16.38
Dostları ilə paylaş: |