30.11.2012 Tarihli Toplantı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.40
BAŞKAN : Faruk BAL (Konya)
-----o----
FARUK BAL (Konya) – Değerli arkadaşlar, bugünkü toplantıyı açıyorum.
Dört siyasi partinin temsilcisi var.
Uzmanlardan, Profesör Doktor Ali Akyıldız, Meral Danış Beştaş, Kürşat Türker Ercan, Yusuf Buzgan, Ferhat Kabaiş ve Mustafa Kemal Çelik var.
Tamam mıyız, başka var olup da yazılmayan var mı? Yok, tamam, bu kadar.
Dün, uzlaşmama nasıl oluşabilirin şartları tam olarak gerçekleşmiş ve netice itibarıyla, herkesin aynı meramı anlattığı bir maddede dört tane farklı sonuç çıkmıştır.
Dolayısıyla, ben Başkanlık yetkimi kullanıyorum. Şu kırmızıların tamamını bir sil evladım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tamam, yetkin var Başkan ya.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bizim maddeyi geçirin, olur yani.
FARUK BAL (Konya) – Bir gün önce uzlaştığımız yerden başlıyoruz arkadaşlar. Buna bir itiraz var mı?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yok.
FARUK BAL (Konya) – 2’ciye BDP’nin itirazı vardı, kırmızıya boyandı. Onun dışında itiraz var mı? Yok.
Geçtik 3’üncü maddeye, buyurun.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Başkanım, orası… “Türkiye Büyük Millet Meclisi temsille beraber…” doğrudur ayrı madde yazalım Hocam.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Temsil yani, başka bir şey değil.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Kararı çıkaralım koyalım. Kararı çıkaralım, Hoca bir yol bulsun.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Türkiye Büyük Millet Meclisi” bunu yazalım, onu yazmayalım demiyoruz, ayrı bir madde yazalım onu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hayır, olur mu? “Mecliste” yazalım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Meclis, apayrı bağımsız bir dinamik, Meclisi ayrı bir şey edelim, “Temsil”i ayrı bir yerde yazalım.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, o zaman ortak bir yer bulalım. Hepimizin söylemek istediği aynı mı arkadaşlar?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Aynı canım, aynı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Değil, değil.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Hoca bir toparlasın.
FARUK BAL (Konya) – Hoca, o dört maddeyi al şöyle…
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Şimdi, efendim, benim değerlendirmem tabii akademik olacak, yani tabii ki siyaset karar verecek.
Bu sildiğimiz kırmızılarla ilgili temel çekincem -dün de izah etmiştim- Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluş döneminde, güçler birliği dönemi içerisinde, yani yasama ve yürütme yetkisinin Mecliste toplandığı bir atmosfer, bir fikir içerisinde ortaya çıkmış ifadeyi bugünkü şartlarda anayasa metnine yazdığımız zaman…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Onu yazabiliriz dedik, geçtik.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – …bu çok yanlış çağrışımlar yapar. “Meclisin üstünlüğü” adı altında yürütmenin diktatöryasına rahatlıkla dönüşebilir bir anlam içerir. Onun için akademik anlamda bu tür bir ifadeye kesinlikle karşıyım, yani böyle bir ifade yanlış olurdu, zaten de çıktı.
Bundan sonra şimdi neyi konuşuyoruz?
KÜRŞAT TÜRKER ERCAN – Yer belirleme.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Neye yer belirleme, bu şeye mi?
AHMET İYİMAYA (Ankara) –2’nci fıkra mı yazalım, onu ayrı bir madde hâlinde mi yazalım?
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Anladım.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) –2’ncisine ekleyelim mi eklemeyelim mi?
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani, ya 2’nci fıkra olarak yazılır yahut da milletvekillerinin nitelikleriyle ilgili bir maddede de yer alabilir, yani milletvekillerinin durumunu belirleyebilir.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, ben parti olarak görüşümüzü koruyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruluşu müstakil maddede yazılmalı, temsil onun alt sorunları, diğer maddeleri. Biz görüş olarak onu özellikle muhafaza ediyoruz.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, şu 1’inci fıkra, kabul ederiz, onda bir sorun yok.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kalsın canım problem yok. Şey değil, onu öbür şeyde tartışırız.
FARUK BAL (Konya) – Kaldı. 2’nci fıkrada da bir sorun yok, değil mi?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – 2’nci fıkra burada yer almamalı diyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tek konu…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yani ayrı bir madde yapalım diyorsunuz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ayrı bir madde yapalım.
FARUK BAL (Konya) – Madde tasarrufu yapalım, gözünü seveyim Ahmetçiğim. 100 maddelik anayasa yerine 99 olsun, yani aynı burada bulunsun bu.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Peki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Şimdi, bu “Ayrı maddede yazalım.” önerisine atfen söylüyorum: Diğer bölümlerde nereye yazılabilir diye bakıyoruz taslaklara.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ayrı bir madde olacak.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – “Milletvekillerinin hakları ve yükümlülükleri” bölümü var, “Temsil” hani orada tartışılabilir. Onun dışında dokunulmazlık, yani “Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri” diye bir düzenleme var. Hani burada görevleri doğrudan tanımlıyor, ne yapar Meclis. Açıkçası onun haricinde çok da yazabilecek… Ya ayrı bir madde yazılır “Türkiye Büyük Millet Meclisinin niteliği” falan, basit diye ki bizce gerek yok. Yani bizim önerimiz bu yüzden burada formüle edildi. Burada “550 milletvekilinden oluşur”un hemen akabinde, 2’nci fıkrada bu düzenlemeyi yapabiliyoruz çünkü Meclisi söylüyoruz yani, başka bir şey söylemediğimiz için.
Bizim önerimiz “karar”ı çıkararak –çünkü karar konusunda ikna olduk- “… karar organıdır” değil ama “…temsil eden en yüksek organdır.” şeklinde öneriyoruz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Olmaz, sonuçta yetkisini kullanıyor.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, Meral Hanım, beni herhangi bir siyasi değerlendirme açısından değil de salt hukuk açısından değerlendirin.
Elbette ki millî iradenin oluştuğu yer orasıdır, orada bir sorun yok ama 21’inci yüz yıl da anayasa hukukçularının geliştirdiği yeni bakış açılarına göre, çoğulculuk esası itibarıyla anayasal düzende ifade edilebilecek farklı alanlar ve erk kullanımı açısından da farklı mihraklar var. Bunu, böyle yazdığımız zaman, bizim ifademize göre de -sizinkinin değişik versiyonu olarak- “…en yüksek iradi mercidir, toplumun kanaatinin teraküm ettiği en yüksek mercidir.” dediğimiz zaman da diğer anayasal yetkileri kullanacak organlar arasında yetki paylaşımında sorun yaşarız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – “Karar”ı çıkarıyoruz, “… karar organıdır” demiyoruz, “… temsil eder” diyoruz. “Karar”ı o yüzden çıkarıyoruz zaten.
FARUK BAL (Konya) – Yani “… temsil eder”in anlamı, temsilden sonra, o temsilin gerektirdiği birtakım iş ve işlemlerde gerekecek.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Onu da görev ve yetkiler…
FARUK BAL (Konya) – Bağımsız kuruluşları nereye koyacağız, sivil toplum kuruluşlarını nereye koyacağız, yargıyı nereye koyacağız? Yürütme, yani parlamenter sistemi, AKP dışında benimsediğine göre üç parti, buradan hareketle, Büyük Millet Meclisinden çıkmış hükûmetin yetkilerini sınırlandırırken nasıl sorunlarla karşılaşacağız? O takdirde sorun yaşarız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Yani, hani burada çok takılmayı doğru bulmamakla birlikte, biz gerçekten bu maddede, yani “Türkiye Büyük Millet Meclisi bütün vatandaşların iradesini temsil eden en yüksek organdır” ya da “temsil eder” hani bunu revize etmekle birlikte. Bunun, yani sizin dediğiniz o “Erkler ayrılığı, karar verme mekanizmasını etkileme ya da parlamenter sisteme aykırı…” hiçbir boyutu söz konusu değil, bu sadece anayasada Meclisin yetkilerine ruh kazandırmak anlamında.
FARUK BAL (Konya) – Olur bu Hocam, tamam, anladım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hani vatandaş iradesini, temsil yeteneğini, yasama faaliyetini, bunları anlattık iki gün boyunca.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Olmaz Hocam.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Tabii ki diğer partiler kabul etmiyorsa bizim önerimiz olarak kalsın orada.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – İtiraf edeyim ki ilmim bu meseleyi kavramaya yetmiyor.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Estağfurullah Hocam.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yok, gerçekten öyle.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii, tekniktir.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Hani bir yere oturtamıyoruz, olursa ne olur olmazsa ne olur?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, bakın bir vatandaş anayasası değil bu.
FARUK BAL (Konya) – Vatandaş konusunda zaten “Kırmızı” dedik, o geçti “Milletin iradesi dediğimiz zaman.”
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, benimki şu: Meclis de sadece vatandaş Meclisi değil.
FARUK BAL (Konya) – Tabii canım, vatandaş öldü ne olacak?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Olur mu canım, çok indirgemeci olur.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Dün siz kabul etmiştiniz sanki.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Etmedik. Benim ki şu: “Türkiye Büyük Millet Meclisi millet iradesinin tecelli ettiği yerdir veya tecelligahıdır.”
FARUK BAL (Konya) – En sadesi, “Millet iradesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde tecelli eder.” en sadesi budur. Bu böyle olursa hocam bir sorun olur mu?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Biz kabul etmiyoruz.
Ali Bey’in söylediklerine şöyle katılıyoruz çünkü bu muhakkak böyle algılanacaktır. Yani anayasa hukukunda en çok tartışılan konulardan bir tanesidir bu, biz bunu kabul etmiyoruz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Problem değil.
FARUK BAL (Konya) – O zaman geçelim. Geçtik.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – O zaman, bizimki kırmızı kalsın, geçelim.
FARUK BAL (Konya) – Tamam, BDP’ninki kırmızı kaldı.
Şimdi…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – O sadece “kararı” çıkaralım bizim önerimizde 2’nci fıkrada…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – O zaman 1’inci fıkraya, onun öncesine bir önerileri var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – 2’nci fıkra olarak “Meclis oluşur…” 2’nci fıkrada.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Şimdi, bizim bir önerimiz vardı, yine bu oluşumda, yani şimdiki 2, BDP’nin önerisiyle oluşan 2’den sonra gelmek üzere, o da şuydu: “450 milletvekili kanundaki esaslara göre belirlenen seçim çevrelerinden nispi temsil sistemine göre seçilir, 100 milletvekili ülke seçim çevresi esas alınarak ayrı oyla seçilir ve seçim barajı yüzde 5’i aşamaz.” diye. Bunun anayasa metnine dâhil edilmesini istiyoruz ki bir daha hiç kimse, yasama koyucu yüzde 5’in üzerinde koymasın, koyamasın, anayasa engellesin, nispi temsil usulünü ortadan kaldıramasın, yani çoğunluk sistemine geçmesin. Bunu sağlamak için de biz o anda “450’yi böyle, 100’ü böyle seçeriz.” diyorduk ama farklı bir yöntem, yani bunu garantiye alacak… Bizim amacımız şu: 100’de tamam istikrar olsun ama belli bir oy, yüzde 3 de alıyorsa Parlamentoda bir şekilde temsil edilsin, yani 3 kişiyle temsil edilsin ama hiç olmazsa sesini duyurabilsin. Bunun için bulabildiğimiz tek yöntem 450-100’dü, bu yüzden bunu ısrarcı… Israrcıyız derken, bunları anayasa metnine dâhil etme konusunda ısrarcıyız ama formülde farklı bir formül önerirseniz kabul ederiz.
FARUK BAL (Konya) – Anladım efendim.
Şimdi, yine 2 de, CHP önerisini yine oraya yaz.
Şimdi, arkadaşlar burada…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – 2’nin altına.
FARUK BAL (Konya) – 2’nin altına tekrar 2 de, CHP önersi de.
Şimdi, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda daha önce de ifade ettiğim gibi, çoğulcu demokrasinin, farklı düşüncelerin Mecliste temsil edilebilmesinin yol ve yöntemlerini aradık. Bu arayışımız; daha önceki Anayasa Mahkemesinin Türkiye milletvekilliğinin iptali gerekçesi çerçevesi içerisinde değerlendirdik ve doğrusu tam bir sonuca ulaşmadığımız için böyle bir öneriyi getirmedik. Biz de eğer diğer partiler de pozitif yaklaşırsa şu noktaya gelebiliriz: 550 milletvekilinin 450’si seçim bölgelerinden gelsin, 100 milletvekili de o partilerin aldıkları oy oranına göre, yine nispi temsil oranına göre, yani en az yüzde 1 çıkaran 1 milletvekiliyle orada temsil edilebilsin, bu noktaya geliyoruz. Bu noktaya geldiğimiz zaman, tabii ki seçim işinin kargaşaya sürüklenmemesi lazım. Seçim işinde ne kadar çok sandık koyarsanız seçmenin önüne, o kadar seçmen eğilimi teşevvüşe uğrar. Dolayısıyla, bunu şöyle kabul edebilir mi önce CHP, sonra diğer partiler çünkü teklif sahibi onlar. Genel seçimlerde aldıkları oy oranına göre partilere 100 milletvekili dağıtılır, ikinci bir sandığa, ikinci bir oya gerek yok çünkü o, teşevvüş dediğimiz olayı ortaya çıkarır seçmen iradesinde. Ne arıyorsa onu alsın.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Mecliste de probleme yol açar yani “Biz daha çok oyla geldik.” diye.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir tek orada şu endişemiz var, onu söyleyeyim. Gerçi 95 yılında Anayasa Mahkemesi buna dokunmadı ama şöyle bir endişemiz var. Şimdi, oy tek oydur, biz de tek oy prensibi vardır eşittir bir de. Şimdi, şöyle bir düşüncemiz var: Çoğunluk partisine oy veren, hem zaten 450 de çoğunluk sağlıyor hem de 1 oyuyla 30 milletvekili, 40 milletvekili çıkarıyor, öbürü 1 tek oyla 1 milletvekili, 2 milletvekili çıkarıyor. Yani 2 defa aynı oyla eşitsiz bir seçim, o yüzden “Ayrı oy” dedik. Dedik ki adam şöyle yapsın: “ Kardeşim ben bu bölgede Ahmet’i çıkarmak istiyorum, bu partiye vereceğim ama genelde de şu partiye vereceğim.” Böylece bir 100 tane… Partilere de, “Partilerin iç işleyişlerinde koyacağız onu.” dedik, koyduk. Demokratik olması zorunluluğuyla adam da hiçbir yerde, genelde merkezler ve merkez yoklamasıyla veyahut da belli bir oranın üstüne çıkamasın, bu adamları “Kardeşim ben profesör sokmak istiyorum.” desin, buradan soksun, “Şunu sokmak istiyorum, sanatçı.” desin buradan, “Yazar sokmak istiyorum.” buradan soksun amma velakin adam da… -şöyle bir haksızlık yapmayalım tekrar söylüyorum onu o yüzden getirdik yani- 1 oyla eşitsiz bir dağılım olmasın “Benim oyum şu kadar, öbüründe de 1 oyumla 1 tane adam seçtim.” desin istedik.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkanım…
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, bunun pratik hiçbir faydası yok. Yani, Sayın Batum, pratik hiçbir faydası yok. Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarımız alınmasın, yani bütün seçim çevrelerinde seçmen Adalet ve Kalkınma Partisine, çoğunluk partisine, oy verir.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Verir.
FARUK BAL (Konya) – Milletvekili kim, ona inan bakmıyor. Gidin İstanbul’da, gelin, Konya’da, şimdi Ankara’da…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Peki, partiye bakmıyorlar mı?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, siz çoğunluğu aldığınız için söylüyor.
FARUK BAL (Konya) – Çoğunluk olduğu için söylüyorum. Şimdi, gidin, işte şu kadar milletvekili var…
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Gelecek seçim Milliyetçi Hareket iktidar, iktidara yürüyoruz Başkan.
FARUK BAL (Konya) – İnşallah, inşallah da çoğul kullanman biraz manidar. Biz yürüyoruz yani…
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Türkistan’da siz, Kürdistan’da biz!
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Dualar temenni Erdoğan varken.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, dolayısıyla iki sandık işi sıkıntı yaratır, yani seçim hukuku açısından sıkıntı yaratır. Tek sandıkta olursa “Evet” diyebilir misiniz?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, burada iki tane değerlendirme var: Bir, baraj. Nispi…
FARUK BAL (Konya) – Baraj seçim kanunu zaten.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Nispi temsil, baraj ve Türkiye milletvekilliği. Biz Türkiye milletvekilliğine prensip olarak olumlu yaklaşıyoruz. Onu değerlendirdik, Türkiye milletvekilliğine olumlu yaklaşıyoruz ve Türkiye milletvekilliğini anayasada yazmazsak milletvekilliği türü bir anayasal sorun olduğu için -Anayasa Mahkemesi onun için iptal etti- bir anayasal temeli olmalı, o bir. Orada formüle ederiz, belli bir formülüm var, geliyor şimdi. Türkiye milletvekilliğiyle ilgili daha evvel çocuklara şey yaptım onu veririz.
İki: Anayasalar seçim sistemleriyle uğraşmaz. Türkiye’nin öyle koşulları olur ki bugün nispi temsil olur, yarın çift dereceli seçim sistemi olur, bilmem ne… Yani bir defa anayasal sorun değil. Bakın, Coşkun Kırca’nın teklifiyle “Temsilde adalet, yönetimde istikrar” kriteri getirildi. O kritere göre Anayasa Mahkemesinin iptal edemeyeceği hiçbir kanun yoktu. Anayasa Mahkemesi yerindelik denetimi imkânı verdi orada. O bir retoriktir. Temsil, seçim kanunlarının bir temel temennisi olarak yazılabilir. Onun için, gerek barajın gerekse temsil veya seçim sisteminin anayasada yer alması şey eder, ilerideki çözümleri, gelişmeleri tıkar ama Türkiye milletvekilliğine biz pozitif olarak yaklaşıyoruz Başkanım. Orada da şudur: Yani Türkiye milletvekilliği için ayrı oy değil. Olmaz Hocam, onların yöntemleri var, uygulaması var yani İsrail’de var bunun uygulaması, Japonya’da var. Burada parti esas alınıyor. Hatta, bırakın onu, o parti seçimden sonra bir de verebilir Yüksek Seçim Kuruluna o listeyi. Yani kendi oy gücüne göre bir milletvekili seçmiş, belirsiz isimli, anonim liste. Onun burada yer alması 400, yani 100 kişinin Türkiye milletvekilliği yani millî seçim çevresine göre belirlenmesi, ama oy gücüne göre, partilerin oy gücüne göre. Diğer uygulama koşulları kanuna bırakılır.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yani aynı oyla olsun diyorsunuz siz, aynı oyla.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii tabii, aynı oyla.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Biz biraz Alman sistemi, bu şey sistemi, İtalyan sistemi gibi istedik.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ya, tercih sistemini artırdığınız zaman iptal edilecek oyları da artırırsınız. Bir de zor olur yani. Kolay olmalı seçim şimdi. Ona oy ver, buna oy ver, bir de orada şey yok bence Türkiye milletvekilliğinde modellere baktım şey de, yok yani. Şart değil kimin Türkiye milletvekilliği… Doğrudur, yani yapılması lazım. Kanun koyucu belki o zaman “Liste baştan belirlenmeli.” denebilir ama bu bir anayasa sorunu değil.
FARUK BAL (Konya) – Buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkanım, bu tek oyla seçilme teknik olarak şöyle bir şeye tekabül ediyor: Partilerin genel merkezi halkın iradesinin dışında bir belirleyici güç odağı hâline geliyor, bu da demokrasinin ruhuna aykırı. Yani siz halk adına birtakım genel merkezler neyin doğru kimin uygun olduğuna karar veriyor, bu yönüyle büyük mahzuru var bunun. Yani karşı çıkılacak en önemli yeri bu tarafı.
İkincisi Süheyl Beyin söylediği, bir temsilde adaleti ya da işte nispi temsil gibi ilkeleri mademki tüm şeyde gözetemiyoruz 100 taneyi bari bunun içinden kurtaralım, bir sigorta oluşturalım, bir anlamda törpülesin bunu, vahim olmasın, bu haklı bir kaygı. Daha büyük bir çözümü içermediği için “cılız” denebilir ama “haksız ve mesnetsiz” denilemez. Onda da oraya bir alan tanımak gerekiyor. Bölgenin mahallî özelliklerine, küçük siyasal partilerin ya da düşüncelerin bir şekilde kendilerini var edebilme, ifade edebilme kanalının açık olması duygusunun yaratacağı o demokratik güvene… Sayısız faydaları var, yani “Kardeşim silahla mı uğraşalım yoksa bak burada da böyle bir kanal var, enerjimizi buraya verelim. Bu platforma mı kendimizi dâhil edelim?” gibi. Onun için, bence iki oy kullanmanın hiçbir mahzuru yok. Normalde biz bölge meclisleri öneriyoruz, ondan maada bunu konuşuyorum. Yani oraya geldiğinde biz teklifimizi daha önce bir sunmuş ve size vermiştik. “Merkezdeki yetkinin bölge meclisleriyle paylaşılması.” diye özetlenebilecek bir yaklaşımımız var. Ama Türkiye milletvekilliği bundan maada konuşulacaksa, şey olmuş oluyor -biraz belki karikatürize etmiş olacağız- “her partiye kendi nisabınca bir kontenjan veriyoruz, sen bu halk denen gereksiz kalabalıkla uğraşma, elitlerini de bu sürecin içine sokma” diye partinin hâlihazırdaki -bütün siyasal partilerin- liderliklerini tahkim edecek, bir minnet ilişkisi ve bağımlılık ilişkisi doğuracak bir sürece kapı açmış oluruz. Şey de değişmez -normalde değişir- diyelim “dağılım” değişmez, demokrasiyi eksiltmiş oluruz. Yani yüzde 46 alan 100 milletvekilinin 46’sını belirler ama demokrasiyi eksiltmiş oluruz bir meselenin içinden. Kabaca budur.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Başkanım arz edebilir miyim efendim?
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, izin verirseniz bir cümle de ben söyleyeyim.
Tabii Sırrı Bey’in işaret ettiği hususlar hangi pencereden bakmaya bağlı. Negatif pencereden baktı, o açıdan mantıklı. Ama bir de şu pencereden bakmak lazım: Bizim ortaya koyduğumuz anayasa sadece milletvekili seçimini gerçekleştirmeyecek. Bu anayasa aynı zamanda milletvekili seçilen kişilerin parlamenter sistemi düzenlediğimize göre yürütme organında sorumluluğu üstlenebilecekleri de ortaya koyacak. Dolayısıyla, bugünkü Meclis aritmetiğini bir kenara bırakırsak seçim zamanı herkes teorik olarak sıfırdan başlayıp, herkes iktidar olmak için yarışa giriyorsa, o takdirde örneğin bir Dışişleri Bakanlığını kim yapacak? Dışişleri Bakanı, muhtemelen, iki lisan bilen bir diplomat olması lazım. Yani pragmatik sonuç doğuracak seçimde böyle bir şahsiyete ihtiyaç var. Ömrünü yurt dışındaki görevler ile geçirmiş bir kişi gelip partilerin milletvekili aday adayları içerisinden adayları belirleme sürecinde kendisini nasıl tanıtacak da nasıl bir sıraya yerleşebilecek?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Çok basit, siz bitirin Sayın Başkan, söyleyeceğim.
FARUK BAL (Konya) – Diğer taraftan, tabii ki muhalefete düşse bile komisyonlarda görev yapacak milletvekilleri oluşması lazım. Yani bunlar partinin -hangi partiye mensupsa- siyasi görüşünü o gün gelen yasa teklif ve tasarıları konusunda yorumlayabilecek bir şeyde olması lazım. Dolayısıyla, biz, eğer parlamenter sistemi düşünüyor isek burada milletvekillerinin…
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Parlamentonun kalitesini de düşünmek, çok basit Sayın Başkan.
FARUK BAL (Konya) – …kalitesinin de artırılabileceği bir imkânı da yaratmamız lazım.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Onun çözümü var, mevcut Seçim Kanunu’nda da var.
Şimdi, kontenjan uygulaması bundan -tırnak içinde kullanıyorum- daha haysiyetli bir uygulama yani Ahmet Davutoğlu’nu Konya’ya, hiçbir şekilde Konya’nın yerel dengeleri, işte sıkıntıları, temposuna sokmadan diyelim -o ön seçimle geldi de örnek olsun diye söylüyorum- “ikinci sıra genel merkez kontenjanıdır” der, parti içinde de, yani halk nezdinde de bu bir sıkıntı doğurmaz. Fakat gelelim… Kötümser bakmıyorum, şöyle bakıyorum: Özal dönemi Vahit Halefoğlu böyle bir kontenjandan gelmişti ve muhtemelen Türkiye'nin bu konudaki deneyim anlamında, dil anlamında -yedi tane dili ana dili gibi konuşabilen bir insandı- ilk defa Orta Doğu dillerini bilen bir Dışişleri Bakanıydı- şeceresi herkesi kıskandıracak kadar asalet doluydu. En başarısız Dışişleri Bakanlarımızdan birisi oldu. Halkla hemhâl olmak, içine girmek, bir miktar onunla haşır neşir olmak sanıldığı gibi o yüksek uzmanlık gerektiren, sadece diplomasi değil, diyelim maliye, diyelim hukuk, diyelim başka Avrupa Birliği müktesebatı falan gibi şeylerde halkla hemhâl olmak, ayaklarının yere basmasını sağlıyor. Öbür türlüsü bir teknokrat yaklaşım olur ve sadece cuntalara yakışır. Yani o mühendisliktir, der ki: Sizin yerinize en iyisine ben karar vereceğim. Komisyonlara…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Başkanım…
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Özür dilerim Ahmet Ağabey.
Komisyonlara, biz bu konuda Meclis tarihindeki vekillerimize -isimlendirmeyeyim, kimseyi gücendirmeyelim- dersine iyi çalışan, o mesele hakkında çok minimum bir birikimle gelip o meselenin virtüözü olan nice vekiller biliyoruz, o meselenin virtüözü gibi gelip nal toplayan vekiller de mevcut. Onun için, bence benim bakışımı kötümser olarak şey itmek ya da hani “Bardağın öbür tarafına bakıyor.” demek şey olur. Ben gerçekten de demokrasinin ruhunu baz alan bir yaklaşım ortaya koymaya çalışıyorum.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Başkanım…
FARUK BAL (Konya) – Bir cümle ilave edeyim belki siz de yararlanabilirsiniz.
Şimdi, Türkiye’de, 200’e yakın parti var. Bunun 50-60 tanesi faal, 18-20 tanesi de seçime giriyor. Türkiye’de Parlamento aritmetiğinde 4 tane siyasi parti var. Bunların kimi yüzde 3, kimi yüzde 4, kimi yüzde 2, kimi yüzde 1 oy alarak Meclis dışında kalıyor. Bu, o partilerin de Mecliste oy oranına göre temsilini artıracak ve daha demokratik bir yapıya kavuşturabilecek bir öneri. Bu yönüyle de değerlendirmek lazım. Diğer taraftan, sizin verdiğiniz örneklerdeki, işte kimi çok başarılı olması beklenen teknokratın ne kadar başarısız olduğu doğru olabilir, bunun tam tersi de doğru olabilir. Dolayısıyla, bireysel veya kişisel münferit hadiselerden ortaya çıkarak demokraside temsili Meclise yansıtabilecek bir, Meclis aritmetiğine yansıtılabilecek bir yöntemi bu açıdan değerlendirmek lazım diyorum.
Dostları ilə paylaş: |