23. Dönem Yasama Yılı 115. Birleşim 10/Haziran/2010 Perşembe



Yüklə 1,32 Mb.
səhifə24/28
tarix07.01.2019
ölçüsü1,32 Mb.
#91586
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   28

BAŞKAN - Sayın Yıldız lütfen tamamlayınız.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu pamuk üretimini Allah'a şükür kaldırdınız. Yollarda seyahat ederken gördüğümüz o pamuk ürününü şu anda Antalya'da görmemiz mümkün değil. Portakalı artık vatandaşlarımız bahçesinden toplamıyor, çünkü para etmiyor. Limon da aynı şekilde. Sadece bunlar soğuk havaların, donların olduğu dönemlerde bir miktar para edebiliyor.

Örtü altı seracılıkta şu anda değerli arkadaşlar, salatalık 15-20 kuruşa satılıyor, daha haziranın başındayız. Domateste de buna yakın fiyatlar.

113




Şimdi siz buradan çıkıyorsunuz Türk çiftçisinin, Akdeniz'deki seracının, narenciye üreticisinin ne kadar iyi şartlar altında olduğunu söylüyorsunuz. Sizi o üreticiler izliyor ve dinliyor. Onlar girdilerin fiyatlarını ve ürünlerinin satış fiyatlarını biliyorlar. Sizler de burada özellikle Bursa Milletvekilimiz Ali Bey konuşma tarzında ya çok sevinçten o konuşma üslubunu uyguladı -kendisi de bir tarım üreticisi- ya da çok üzüntüden böyle bir uygulama yaptı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Ben de size teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Böylece, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 46'ncı maddedeki 2'nci fıkranın (a) bendi ve 3'üncü fıkrası ile geçici madde 1 dâhil olmak üzere 27 ila 50'nci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mehmet Akif Paksoy, Kahramanmaraş Milletvekili.

Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 498 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları, Ziraat Mühendisleri Odası, Türkiye Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği ve Ankara Zootekni Derneği ortaklığında, 25 Mayıs 2010 günü Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde "Kırmızı Et Bunalımı" isimli bir panel düzenlenmiştir.

Panele, yukarıdaki ilk üç kurumun temsilcilerine ek olarak SETBİR (Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği), Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Birliği ve Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği temsilcileri de katılmışlardır.

Yaklaşık dört saat süren panelde yapılan değerlendirmeler ve öneriler bir basın bildirisiyle açıklanmıştır. Bu öneriler yirmi sekiz maddede toplanmıştır. Toplam dokuz sayfadır. Size buradan hepsini okumak isterdim ancak bana verilen konuşma süresi içinde bunu yapmam mümkün değil. Ben size buradan bazı maddeleri noktası virgülüne dokunmadan aktaracağım. Böylece, et meselesi nedir ne değildir işin sahiplerinden duyalım diyorum.

Türkiye'de kırmızı et fiyatlarının yükselmesinin sorumluları zaman zaman söylendiği gibi sığır yetiştiricisi ya da besici değildir. Bunun aksini savunanlar, sorumluların açığa çıkarılıp cezalandırılmasına çalışacak yönetim gücüne sahiptirler ve bunu yapmalıdırlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın Ali Bayramoğlu…

MEHMET ŞANDIR(Mersin) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Bayramoğlu, lütfen.

MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) - Kırmızı et fiyatının artışının temel nedeninin Türkiye'de koyun, keçi ve sığır sayısının hızla azalmasına bağlı üretim düşüklüğü olduğu ve hayvan varlığındaki erozyon durdurulmadıkça sorunun büyüyerek devam edeceği kabul edilmelidir. Gerçekten de kırmızı et piyasasının daraldığı bir dönemde fiyat artışı olması ülkenin üretim gücünün iyice düştüğünü göstermektedir. Sonunda bu tespiti dışlayıp hayvan sayısında ciddi azalmalara yol açan yanlış politikaları göz ardı ederek çözüm üretmeye çalışmak sağ kolu kırılanın sol bacağını alçıya almak gibi bir etki yaratacak ve başta üreticiler olmak üzere sektörün üretim ayağındaki unsurları büyük zarar görecektir.

Toplumu ithalata ikna etmek veya ithalat ister hâle getirmek için sıklıkla Amerika Birleşik Devletleri ve AB ülkelerinde 2-3 dolar veya 2-3 euro olan etin Türkiye'de 34 TL olduğu söylenmiştir. Bu bilgiler doğru değildir. Bu husus hızla kamuoyuna duyurulmalıdır. ABD'de sığır eti perakende fiyatı 5'le 12,5 dolar yani 8'le 20 TL arasında değişmekte, İngiltere'de but eti 12,5 pound, yani 29 TL, bonfile 64 TL, Fransa'da antrikot 36,5 TL, kıyma 17,1 TL, Et Balıkta ise bonfile 34,90 TL, dana pirzola 26,90 TL, kıyma da 18 TL'ye tüketiciye ulaştırılmaktadır. Başka ülkelerle fiyat mukayesesi sadece ürünler değil, bitkisel ve hayvansal üretimin temel unsurları bakımından da yapılmalıdır. İthalat Türkiye'de yeni karşılaştığı, sonuçlarını ve etkilerini bilmediği bir konu değildir ama yaklaşık on beş yıl öncesinin unutulmuş olması kaygı vericidir. Gerçekten de Türkiye 1995-1996 yılları arasında yaklaşık 125 bin baş gebe düve, 470 bin baş kasaplık sığır ve 50 bin ton et ithal etmiştir. Bu süreçte ve bunu izleyen yıllarda pek çok besici iflas etmiş, sayısız üretici hayvansal üretimden çekilmiştir. Benzer olumsuzluklar belki de daha şiddetli olarak ithalatı izleyen dönemde 2010 ve 2011 yıllarında da

114



ortaya çıkacaktır. Bu yönlü bir gelişme sadece hayvancılık sektörü için değil, Türkiye tarımı için ciddi bir yıkım olacaktır.

Türkiye'de toplam et üretiminde tavuğun payı yüzde 60'a yaklaşmıştır. Bu durum dikkate alınarak öncelikle ülkede kırmızı et üretim hızının artırılmasının gerekli olduğu benimsenmelidir. Bunun için öncelik koyun ve keçide olmak üzere hayvan sayısını artıracak önlemler alınmalıdır. Hayvan sayısını artıracak temel politikalar içerisinde hayvansal ürün fiyatlarında istikrar ve yeterlilik sağlamak ilk sıraya konulmalıdır. Bu amaca hizmet ederek yeni kurum ve kuruluşlar oluşturulabileceği gibi, mevcut kurumlardan yararlanma yoluna gidilmelidir. Yalnız Et Balık Kurumunun son dönemlerde yaptığı gibi kurum kârına odaklanmış birimlerin bu fonksiyonu layığıyla yerine getirmeyeceği bilinmelidir.

Türkiye yeterli sığır eti üretebilmek için sığır varlığında sayısal artış sağlamak bir zorunluluktur. Bunun yolu, koşulları uygun olsun olmasın her yetiştiriciye inek dağıtmak değildir. Gebe düve talebi yaratmak için borçlanma koşullarını hafifletmek sadece borçlu çiftçi sayısını artırmamış, hastalıkların ülkeye dağılmasına ve düve fiyatlarının yükselmesine de yol açmıştır. Hayvan hastalıklarının yaygınlığı ve düve dağıtımı yoluyla devlet eliyle yaygınlaştırılması insan sağlığı yanında üretim ekonomisini çok olumsuz yönde etkilemektedir. Aşılamayla önlenebilir hastalıklar başta olmak üzere, Türkiye, hastalıklarla mücadelede başarısızlığa gerekçe üretecek noktayı geçmiştir. Ülke, hayvan hastalıkları cenneti olma ayıbıyla yaşamaktan kısa sürede kurtarılmalıdır.

Türkiye'yi yönetenler ve hayvansal üretimle ilgilenenler bu ülkede kırmızı et, özellikle sığır eti sorununun süt, süt sorununun da kırmızı et sorunu olduğunu anlamalıdırlar. Temelsiz planlar yapmak ve stratejiler belirlemek yerine edilgen olmayan, açık, anlaşılabilir ve ülke gerçeklerine uygun politikalar belirlenmelidir. Bu politikalar, bir siyasi görüşü, bir mesleği, birkaç tüccarı ya da belirli bir anlayışı gözeterek oluşturulmamalı ya da onlara feda edilmemelidir.

Piyasa istikrarı sağlamanın üretim artışına katkısı kısa süreli fiyat artışlarından daha yüksektir. Et ve süt piyasasında istikrar sağlayacak önlemler sadece hayvan sayısındaki erozyonu durdurmayacak, üretim ve sayı artışına da imkân verecektir. Üretim artış hızına bağlı olarak bir müddet sonra da fiyatlar Türkiye için makul seviyelere inecektir ama ithalat ve benzeri müdahaleler yapıldıkça, izleyen dönemlerde sadece üretim azalmayacak, her sefer kriz daha da büyüyerek derinleşecektir.

İşleme ve pazarlama ayaklarındaki oligopol yapılaşmayı önlemeye ve bunun üretim ayağına taşınmasını engellemeye yönelik tedbirler alınmalıdır. Bunun için büyük alıcıların ve yaygın marketlerin tedarik şekilleri incelenmeli, kural dışı fiyat oluşturma çabalarını ortadan kaldıracak tedbirler alınmalıdır.

Besiciye ödenen fiyat ile tüketicinin ödediği fiyat kıyaslanarak yapılan değerlendirmeler eksiktir. İlgililer bu konudaki eksikliklerini gidererek kamuoyunu doğru bir şekilde bilgilendirmelidir. Böylece çeşitli kesimler üzerindeki kuşkuların ne ölçüde gerçekçi olduğu da ortaya konmuş olacaktır.

Hayvancılık politikalarını sosyal politikalarla karıştırmak ne kırsal kalkınmaya ne de hayvancılığa bir yarar sağlar. Hayvansal üretimde arzulanan gelişmeyi sağlamanın hemen tek yolunun, üreticinin ürününün değerini almasını sağlayacak pazarlama ortamının gelişmiş tüm ülkelerde olduğu gibi, serbest piyasa koşullarına rağmen sağlanması olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.

Türkiye'de hiç olmazsa iller düzeyinde üretim sistemlerini tanımlayarak bu sistemlere uygun damızlıklar geliştirilmelidir fakat bunun için öncelikle AB'ye uyumun gereği gibi göstererek Hayvan Islahı Yasası'nı kaldıran ve yapay tohumlamayı hayvan ıslahı sanan anlayıştan vazgeçilmelidir. Aksi hâlde Türkiye, kulak numarası takıp sığır suni tohumlamacılarına kazanç sağlamayı hayvan ıslahı sanma yanılgısından kurtulamayacaktır. Küçük ölçekli işletmelerin varlığını koruyacak politikalar Türkiye kırmızı et üretiminde istikrara katkı sağlayacaktır. Yöneticiler ve teknik kadrolar hayvansal üretimde yanlış bir kararın sonuçlarının kısa sürede, doğru kararlarının sonuçlarının da birkaç yıl sonra ortaya çıkacağını kabul etmeli ve üterimi bırakanların büyük çoğunluğunun tekrar başlamalarının mümkün olmadığını bilmelidirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Paksoy, lütfen tamamlayınız, buyurun.

MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) - Hayvansal üretimde bulunanların büyük bir bölümünün üretimden ayrılmalarının kırsal kalkınmayı engelleyip ekonomik ve sosyal sorunları büyüteceği unutulmamalıdır. Ayrıca unutmayalım, elden gelen öğün olmaz, olsa da zamanında bulunmaz diyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İkinci bölüm hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Artık yeni günün bu saatlerinde bu yasayla ilgili olarak konuşacaklarımızı biraz daha sizi rahatlatacak bir ortamda konuşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu Mecliste izliyorum, Tarım Bakanımıza sürekli gündem dışı konuşmalarla sorular soruluyor çünkü tarım bu ülkenin çok önemli bir kesimi. Bütün milletvekillerinin de tarımla bağlantıları var. Onlara tarımın talepleri geliyor, köylünün, üreticinin, hayvan

115




yetiştiricisinin sorunları aktarılıyor. Burada Sayın Bakana sorular yöneltiliyor, beşer dakikalık sorulara Sayın Bakan her seferinde yirmi dakika cevap veriyor. Tekdüze, Türk tarımında yapmış olduğu devrimleri, ilerlemeleri, nereden alıp nereye getirdiklerini anlatıyor ve yerine otuyor. Bu süreç hep böyle devam ediyor ama sorular da devam ediyor. Sonuçta, bakıyoruz Türk tarımına, "Gerçekten Türk tarımında Sayın Bakanın anlattığı gibi güzel şeyler oluyor mu, var mı?" diye. Bu güzel şeyler sadece siyaset açısından var.

Az önce Ali Koyuncu arkadaşım konuştu.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Ne güzel konuştu.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Ne güzel konuştu değil mi? Kendisi açısından çok güzel konuştu. Sayın Başbakana kendisi adına çok güzel mesajlar verdi. Bu Meclise de dedi ki: "İcralar biz gelmeden önce vardı, şimdi kalktı." dedi. O, onun sübjektif niyeti ama ben size... Ali benim hemşerim. Kemalpaşa'yı da bilirim, o da benim doğduğum köyü bilir.

ALİ KOYUNCU (Bursa) - Sen de Bursalısın ağabey.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Tabii.

Şimdi, senin köyünde 2002'deki icraları da ben bilirim, benim köyümdeki icraları da sen bilirsin. Ben geçen hafta oradaydım. Senin anlattığın 2002'deki şey aynen şu an orada var.

AKİF AKKUŞ (Mersin) - Daha da fazla...

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - İcraya düşmüş insanları ve köye sarı plakalı taksilerle gelmiş icracıları, özellikle bunların cumartesi günü geldiklerini bana köylü anlattı ama bırakın, bunlar bizim sübjektif niyetimiz olabilir. Ben size şimdi, senin konuşmandan sonra, Tire Ziraat Odasından bir yazı okuyacağım. Bak, dinleyin. Bu, bizim, ne senin ne benim sübjektif görüşüm değil, objektif durum.

ALİ KOYUNCU (Bursa) - Tire Ziraat Odası...

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Tire Ziraat Odası başlıklı kâğıt.

"Çiftçimiz 31/3/2009 tarihine kadar Ziraat Bankası borçları 31/3/2010 tarihine kadar faizi yatırılarak bir yıl borcu ertelenmiştir ancak bir yıl içerisinde çiftçimiz 1/4/2009 ve sonrası kullandığı kredi borçlarını vadesi geldiğinde bu ertelemeden faydalanamamaktadır." Yani borçların ertelenme taksidi süresi 2009'un 3'üncü ayına kadar borcu olanlar ertelenmiş ama bir yıl içerisinde gene borçlar birikmiş. Şimdi vatandaş bu ertelemeyi istiyor.

"Kullandığı kredi borçları vadesi geldiğinde ertelemeden faydalanamamaktadır. Borcunu ödeyemeyen bu çiftçilerimizin kanuni takipleri başlamış olup faizi ödeyip tekrar yapılandırılması çiftçimizin üretim yapmasını kolaylaştıracaktır. Son yıllarda çiftçilerimizin girdi maliyetleri aşırı yükselmiştir. Bunun en önemlilerinden birisi enerjidir. Enerji kaçağının en az olduğu illerden birisi İzmir'dir. Enerji desteği uygulamasından ilimiz çiftçilerinin de faydalanması sağlanmalıdır." Bunlar talebi. "Ayrıca bölgemizde sulamada kullanılan elektrik borçları ekte sunulmuş olup çiftçimize ödeme kolaylığı sağlanması, sayaç okumalarının aylık değil eskisi gibi yıllık yapılmalı ve ödeme tarihleri ürün hasat dönemlerine göre tespit edilmelidir. Tarımsal üretimde girdi maliyetleri gübre, mazot, elektrik enerjisi, zirai ilaç, ABD ve AB ülkelerine göre çok yüksek olup bu ülke çiftçileriyle rekabet sağlanması için KDV ve ÖTV indirimi yapılmalıdır. Gemicilerde ve yatlarda kullanılan mazotta nasıl ÖTV yoksa, çiftçinin mazotundan da ÖTV alınmamalıdır."

Şimdi, bu, ÖTV alınmamalıdır talebi, hani sen örnek verdin, ben bir televizyonda seyrediyordum, yanımda yedi yaşında çok vardı, "Bak bu adama amma atıyor ha." dedin. Bu, yedi yaşındaki çocuk değil. Rüştünü ispatlamış, çiftçi tarafından oda başkanı seçilmiş, adam gibi adam, Ziraat Odası Başkanı diyor ki: "Mazottan ÖTV ve KDV'yi kaldırın." Demek ki o Genel Başkan da doğru söylüyormuş değil mi?

Şimdi, arkadaşlarımız var İzmir milletvekilleri. Küçük Menderes havzasında tarımsal sulama abone bilgilerini 28/12/2009 tarihi itibarıyla Ziraat Odası Başkanı veriyor. "İlçesi Tire, abone sayısı 3.544, borçlu abone sayısı 2.341, ana parasının borcu 15 milyon 162 bin 246 lira 20 kuruş, yani eski parayla 15 trilyon. Toplam borç 17 milyon 888.

Bayındır, 3.987 abone sayısı var, 2.823'ünün borcu var. 15 milyon 535 bin 074 lira 68 kuruş. Kiraz, Beydağ, Torbalı, Selçuk, Ödemiş'i de kattığınız zaman 59 milyon 804 bin 132 lira 23 kuruştur.

Bilgilerinize arz olunur.

Saygılarımla. 10/6/2010

Halil İbişoğlu

Tire Ziraat Odası Başkanı"

ALİ KOYUNCU (Bursa) - Tamam, bir de selam söyle benden ağabey!

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Selamını söylüyorum ama o önce sana selam söylüyor. Selam buraya söylüyor, bu Meclise söylüyor. Diyor ki: "Ben perişanım arkadaş, benim derdime çare bulun. 3 bin aboneden 2.800'ü abone borcu nedeniyle borcunu ödeyemiyorsa sen niye oturuyorsun orada ey milletvekili?" diyor. Bunun açık yorumu bu.

Onun için, değerli arkadaşlar, öyle buradan mesaj verirken doğru mesaj vereceğiz. Buradan mesaj verirken gerçekleri söyleyeceğiz. Bizi dinleyen insanlar bizden çare, çözüm bekliyor. Kendimizi tatmin etmek için bu mikrofonlardan veya partimizi tatmin etmek için bu mikrofonlardan söylediğimiz laflar bizi tatmin edebilir ama üreticileri hiçbir zaman tatmin etmediğini bilmelisiniz.

116




Değerli arkadaşlar, bu, tarımın içinde bulunduğu durum. Nasıl çıkar? Onu da söyleyeyim. Sayın Bakan diyor ya ben 80'den aldım, 5 milyara çıkardım diye, destekleri, tarımları.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - 1,8'den aldım, 5,5'a çıktı.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Önemli değil yani. "Çıkardım" diyor, "iyi verdim" diyor, "Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1 olması gereken hedefe ulaşamadım ama ben eski dönemlere göre iyi yaptım." diyor. Peki, iyi yaptı da neden tarım böyle, neden köylü çaresiz?

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Neden et ithal ediyor?

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Ben size söyleyeyim bakın neden: Köylüyü kendi başına bırakırsanız, kendi kaderine terk ederseniz, ekimden başlayarak pazarlamaya kadar olan süreçte onu doğru örgütlemez, kooperatif örgütleriyle ve benzeri örgütlenmelerle onu üretimde ve pazarlamada kendi başına bırakırsanız, acımasız rekabet koşullarının ve kapitalizmin genel kuralları gereği güçlü zayıfı ezer, o köylü, koşulları içerisinde, ürününü en para etmesi gereken zamanda en ucuza verir ve onun aracısı o üründen para kazanır, köylü para kazanamaz. Onun için, birinci göreviniz, sizin sadece ben şunları verdimle…

Size bir örnek vereyim. "Damlama sulama desteği verdik:" diyorsunuz. Ben Damlama sulama desteği için müracaat ettim. Ziraat mühendisine proje çizdirdim. Proje istiyorlar Ziraat Bankasından. Bana gelen cevap: "Projeniz yeterli olmadığı için damlama kredisinden yararlanamazsınız."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Susam, lütfen tamamlayınız.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - "Damlama kredisinden yararlanamadık." dedi.

Değerli arkadaşlar, sordum ziraat mühendisi arkadaşa: "Neden ya, sen ziraat mühendisisin, bu işi en iyi yapan köylü, sen yapamazsan köylü nasıl projelendirecek?" Dedi ki arkadaşlar… Bunu nasıl yapıyor, bana anlattı. Bu nasıl oluyor biliyor musunuz: "Damlama boru satan plastik iş yeri dükkânları var. Bunlar projeleri, banka müdürleriyle anlaşıp, kendileri kimlere kredi verileceğinin organizasyonunu yapıyorlar, hem o satış yapıyor hem de adamlarına göre siyasetini yapıyor." dedi.

Değerli arkadaşlar, bunu ben yaşadığım için söylüyorum. Sayın Bakanım, bu sizin art niyetinizden değil. Siz iyi niyetle bunu veriyorsunuz ama örgütsüz köylü, kendi kaderine bırakılmış köylü böyle suistimallere her zaman açıktır, o kredi, verdiğiniz teşvikler de hiçbir zaman yerine gitmez, bir kısım insanın cebine düşer. Az önce bir arkadaşımızın başka şekilde size -Malik Ecder'in- söylediği gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Susam.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Sadece teşekkür etmek için açarsanız…

BAŞKAN - Yok, lütfen Sayın Susam.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Peki, onu da vermeyebilirsiniz, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Kural bu Sayın Susam.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Ben meramımı anlattım zannediyorum.

Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

İkinci bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Nuri Yaman, Muş Milletvekili.

Buyurun Sayın Yaman.

BDP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 498 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı'nın ikinci bölümüyle ilgili olarak Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Gıda güvenliği, halk sağlığı ve koruyucu sağlık hizmetlerindeki rolü nedeniyle tüm dünyada gelişmişlik düzeyinin önemli bir göstergesi olarak görülmekte ve Türkiye'nin Avrupa Birliğine uyum sürecinde önemli bir hedef olarak karşımızda durmaktadır.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca 5/6/2004 tarihinde yayımlanan, 5179 sayılı Gıda Kanunu'nun değiştirilmesi çalışmaları kapsamında hazırlanan ve gıda kanunu, yem kanunu, gıda hijyeni ile gıda ve yemin resmi kontrolleri kanunu ve veteriner hizmetleri kanunu taslaklarından oluşan dörtlü hijyen paket 2006 yılında kamuoyunun görüşüne sunulmuştu. İlgili odaların söz konusu taslak metnine ilişkin görüşleri Bakanlığa bildirildiği hâlde metne sadece "bitki sağlığı" bölümü ilave edilmiş, bunun dışındaki eleştiriler hiçbir şekilde maalesef bu tasarıda göz önüne alınmamıştır.

Taslak hem içeriği hem hukuk tekniği hem de AB mevzuatına uyumu anlamında birçok yetersizlik içermektedir. Gıda güvenliğini sağlamaya yönelik çözüm üretmek yerine, gıda alanının hayvansal ürünlere indirgendiği ve taslağın tek bir mesleğin öne çıkarılması kaygısıyla hazırlandığı izlenimini edinmekteyiz. Kanun taslağında gıda güvenliği ana şemsiyesinin altında bitkisel ürünler, hayvansal ürünler ve su ürünleri olması gerekirken, bu amaçtan sapılmış, gıda güvenliği tali unsur hâline maalesef bu tasarıyla dönüştürülmüştür.

117




Diğer yandan, gıda güvenliği açısından son derece önemli olan bitki yetiştiriciliğinde kullanılan ilaç ve hormonlar ile su ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılan ilaç ve hormonlardan bu ürünlerde oluşabile-cek toksinler ve benzeri tehlikelerden taslak içerisinde bir kelime bile söz edilmemiştir. Yeni taslak bu hâ-liyle gıda güvenliği açısından 5179 sayılı Kanun'un bile gerisine düşmüş bulunmaktadır.

Ayrıca, hedefleri farklı olan temaların aynı çatı altında birleştirilmesi, mevzuatı zayıflatacak ve ciddi kargaşaların oluşmasına da yol açacaktır. Bu nedenle, söz konusu kanun taslağı gıda, yem hizmetleri ve resmî kontrol, veteriner hizmetleri ve bitki sağlığı hizmetleri olmak üzere üç ayrı kanun biçiminde dü-zenlenmeli, hayvansal orijinal gıdalara yönelik özel hükümler Gıda Kanunu kapsamında da yer almalı idi.

Değerli milletvekilleri, kanun tasarısında "resmî kontrol" tanımı da dâhil olmak üzere birçok hü-kümde denetim yetkisinin kişi veya kuruluşlara devredilebileceği hükmü yer almaktadır. Halk sağlığının korunması, devletin birincil sorumluluğu olup, devletin bu konudaki yetkilerini ve sorumluluğunu devret-mesi mümkün olmamalıydı. AB ülkelerinin hiçbirinde resmî kontrolün devredildiğine dair uygulama örneği yoktur. Bu hâliyle uygulamada ciddi sorunlar ortaya çıkacağı kesindir. Hâlen gerek AB ülkelerinde gerekse ülkemizde sadece resmî kontrollerde alınan numunelerin analizi konusunda özel laboratuvarlara yetki ve-rilmektedir. Zaten uygulanabilir olan da budur. Denetimin özel sektöre devri, gıda güvenliği sistemini za-yıflatacağı gibi, birçok hukuksal sorunu da birlikte getirecektir. Bu zafiyet, tüketici sağlığını riske atmakla kalmayacak, ihracatta en büyük pazarımız olan AB ile olan ticaretimizi de olumsuz yönde etkileyecektir.

Yine, kanun taslağında, ithalatta sadece belli ürün grupları için sınırda kontrol öngörülmekte, diğer gıda maddelerinin ise piyasa gözetimi yolu ile takibi hedeflenmektedir. Her ne kadar bu konuda hükümler AB mevzuatıyla uyumlu olsa da ülkemizde piyasa gözetiminin yeterince yapılmadığı ve uzunca bir süre daha yapılmayacağı dikkate alındığında, ithalatta tüm kontrollerin sınırdan yapılması sistemi sürdürüle gelmektedir.

Değerli arkadaşlar, taslakta Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonu kaldırılmış, risk değerlendirmesinin, Bakanlıkça oluşturulacak bağımsız, tarafsız ve şeffaflık esaslarına ve bilimsel kanıtlara göre çalışan bir birim tarafından yapılması yaklaşımı benimsenmiştir. Bu nokta oldukça sıkıntılıdır. Hâlen var olan uygulamada, Bakanlığın, kaldırılması düşünülen komisyonun kararlarında zaten belirli bir oy hakkı vardır ancak buna karşın, hiçbir komite veya komisyon olmadan sadece Bakanlığın çalışması ve görüş bildirmesi doğru bir değerlendirme değildir. Bu aşamada en doğrusu, ülkemizde bağımsız bir gıda güvenliği otoritesinin kurulması, gıda kodeksinin hazırlanmasında bilimsel tavsiyeler oluşturularak Bakanlığa iletilmesi ve risk değerlendirmesinin de böyle bir otoritenin görev tanımı içerisinde yer alması gerekirdi.


Yüklə 1,32 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   28




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin