b) Sorulacak Suâller:
Kabirde sorulacak suâllerin neler olduğunu hadis-i şerlilerden öğreniyoruz. Hadislerde melek tarafından sorulacağı bildirilen suâller muhteliftir. Bir kısım hadis-i şeriflerde sadece:
"Bu adam (Muhammed) için ne demiştin?" suâlinin sorulacağı haber verildiği halde, bazı hadislerde bunun yanında başka suâller de yer almaktadır.
Ebû Hureyre, 167 Enes b. Mâlik, 168 Ebû Sa'id el-Hudr 169 ve Esma bt. Ebi Bekr'den' 170 rivayet edilen kabir suâli hakkındaki uzun hadislerde sacede Peygamber (sav) den suâl olunacağı bildirilmektedir. Yine Ebü Hureyre'den sahih bir senetle İbn Mâce'nin rivayet ettiği hadiste' 171 ve Hz. Aişe'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte 172 ise, bu suâlin yanında bir de:
"Hangi din üzere idin?" suâlinin sorulacağı haber verilmektedir. Hz. Aişe'den rivayet edilen hadisinde Rasululluh (sav):
"...Benimle imtihana çekilirsiniz..." buyurmuştur ki, Suyûtî'nin nakline göre, Taberânî'nin Ebû Râfi'den tahric ettiği şu haber de aynı mahiyettedir:
Ebü Râfi', Rasulullah (sav) ile beraberken Hz. Peygamber bir kabre rastlamış ve: "üf, üf, üf” demiş. Bunun üzerine Ebû Râfi:
"Ya Rasulallah, anam, babam sana feda olsun, niye üf dedin? Seninle benden başka kimse yok, benden mi sıkıldın?" diye sorunca Rasulullah (sav) şöyle diyor:
“Hayır, senden değil şu kabirdekinden dolayı üf dedim. Çünkü ona benden sordular da benden şüphe etti."173 Allah'ın izniyle melekût âleminin sırlarını müşahede eden ve diğer insanlara gizli kalan pek çok hakikat kendisine açıklanan Nebi (sav), orada kabirdekinin halini müşahede ediyor ve hayretini gizleyemiyor.
Enes b. Mâlik'den rivayet edilen bir diğer hadis-i şerifte ise:
"Neye ibadet ediyordun?" sorusu ile:
"Bu adam hakkında ne diyordun?" sorusunun sorulacağı, haber veriliyor. Bu sorulara karşılık olarak mü'min, Allah'a ibadet ettiğini ve Muhammed (a.s) in Allah'ın kulu ve Rasulü olduğunu söyleyecek, kâfir ise bilmediğini beyan ederek cevap veremeyecek. 174
Buraya kadar işaret ettiğimiz hadislerden kabirde ölüye, kime ibadet ettiğinden, dininden ve peygamberinden suâl sorulacağını öğrendik ki, Berâ' b. Azib'den rivayet edilen hadiste bu suâllerin üçü birden zikredilerek:
"O iki melek ona (mü'mine):
"Rabbın kim?" derler O:
"Rabbim Allandır," der. Melekler:
"Dinin nedir?" derler. O:
"Dinim islâmdır," der. Melekler;
"Size gönderilmiş olan kimdir?" derler. O:
"Allah'ın Rasulü Muhammed (sav) dir," der. Bunun üzerine melekler:
"Amelin nedir?" derler, o da:
"Allah'ın kitabını okudum, ona iman ettim ve onu tasdik ettim," der... 175 buyurulmuştur.
Suyûü'nin, İbn Abbas'dan Beyhakî'nin hasen bir senetle naklettiğini haber verdiği bir hadiste de yine Berâ1 hadisindeki suallerin aynısı zikredilmiştir.176
Berâ' İbn Azib'den Ebû Davud'un tahric ettiği haditse 177 ve Ebû Hureyre'den rivayet edilen diğer bir hadiste ise sadece "Rabbinden, dininden ve Peygamberinden sorulacağı haber veriliyor, 178 Bu konuda âlimlerin çoğu bu üç suâlin sorulacağını beyan etmişlerdir ki,179 İbn Mesudun:
"...Mü'min, kabrine konduğunda oturtulur ve kendisine:
"Rabbin kim? Dinin ne? Peygamberin kim?" denilir. Bunun üzerine o:
"Rabbim Allah, dinim İslâm, Peygamberim de Muhammed (sav) dir," der...180” sözü de bunu desteklemektedir.
Bazı eserlerde ölüye; Kitabın nedir ? Kıblen neresidir ? İmamın nedir ?..." gibi başka suâllerin de sorulacağı bildirilmektedir.'181
Ehl-i Sünnet âlimleri, suâlin itikadı konulardan olacağında ittifak etmişlerdir. Ancak itikad esaslarının hepsinden mi, yoksa bir kısmından mı olacağı hususunda hadislerdeki farklılık sebebiyle, ihtilaf edilmiştir ki, İmam Kurtubî, suâlin muhtevasının, yani sorulacak suâllerin, sorguya çekilen şahıslara göre değişik olacağını söylemiştir. O taktirde rivayetLerdeki farklılık, şahısların farklılığından olmuş olur ve rivayetler arasında bir tearuz kalmaz. 182
İman ve tevhidden olacak olan bu suâller, herkese kendi diliyle sorulacaktır. 183 Mü'min olanlar bu sorulara, dünyada iken inandıkları gibi cevap verecekler. Bunun üzerine onlara -şayet iman etmemiş olsalardı- Cehennem'de gidecekleri yer gösterildikten sonra Cennet'teki makamları gösterilir ve kabirleri gözlerin gördüğü kadar genişletilir. Münafık ve Kâfir olanlar ise sorulara cevap veremeyecekler. Onlara da öne -şayet iman etmiş olsalardı gidecekleri yer olan- Cennet gösterilecek, daha sonra da Cehennem'deki yerleri gösterilerek azap edilmeye başlanacak.
İbn Ömer'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte, hem cennetlik olanlara, hem de cehennemlik olanlara, berzah hayatı boyunca, her akşam ve her sabah son gidecekleri yer olan Cennet veya Cehennem'deki makamlarının
gösterileceği haber verilmektedir ki,184 böylece cennetlik olanlar huzur ve ferahlık içinde, neşeyle kıyamet gününü beklerlerken, kâfir ve âsiler de Cehennem'in dehşetli manzaraları içinde akıbetlerini görerek, ümitsizlik ve azap içinde kıvranacaklardır.
Gıybet etmeyen, günah sözlerden sakınan, hakkı kabul edip boyun eğen185 çok Kur'an okuyan 186 ve cuma akşamlan akşam namazından sonra, her rekâtında Fatiha dan sonra onbeşer defa Zilzâl Suresi'ni okuyarak. iki rekât namaz kılanların,187 kabir sorularına kolay cevap verecekleri bildirilmiştir. 188
4- Kabir Suâlinin Zamanı:
Kabir suâli bir defadır ve ölü kabrine defnedilip de defnedenler oradan ayrılacakları sırada soralacaktır. Ölünün, ölümünü müteakip berzah hayalını geçireceği yer, onun kabri olacağı için kabre defnedilmeyenler, denizde boğulan, yakılan, yanan, yahut hayvanlar tarafından parçlanıp yenenler vs. de insanların gözünden kayboldukları zaman sorguya çekileceklerdir. Nitekim Ebu'l-Berekât en-Naselî (v.710/1310), herkesin, insanların gözünden kaybolunca sorguya çekileceğini söyler.189
Suâlin bir defa ve definden sonra olacağında Ehl-i Sünnet âlimlerinin çoğu müttefiktirler. Suâlin üç kere olacağını, yahut mü'mine yedi gün, kâfire de kırk sabah suâl sorulacağını söyleyenler varsa da, bunlar, suâlin şiddetini ifade etmek içindir. Bütün bu görüşleri eserinde sıralayan Hasan el-Idvî (v. 1303/1886): "Suâlin defin
gününden başka bir günde olduğuna ben rastlamadım."diyor. 190
Kabir suâli hakkındaki hadislerden bir kısmında ölünün kabre konulmasını müteakip suâl meleklerinin geleceği açıkça zikredildiği gibi,191 Hz. Osman (r) dan rivayet edilen şu haber de, ölünün defnedilir defnedilmez hemen sorguya çekileceğine delâlet eder:
Rasulullah bir ölüyü defnettiği zaman, defnetme işi bitince kabrin yanında durur ve şöyle derdi:
"Kardeşiniz için Allah'dan mağfiret dileyin ve Allah Teâla'dan (itikadında) sabit kılmasını isteyin. Muhakkak ki o, şu anda sorguya çekiliyor." 192 Hz. Ebû Bekir'e, kabir suâlinin ne zaman olacağı sorulduğunda cevabı;
"Defin esnasında, toprak altına girince" olmuştur ki, âlimler bunun, üzerine toprak düzlendigi zaman olduğunu söylemişlerdir. 193
Kısacası, ölü insanların gözünden kaybolduğu an sorguya çekilir. Bu, ister kabre defnedilmek suretiyle olsun, ister yakılmak ve külleri havaya savrulmak suretiyle, isterse hayvanlar tarafından yenilmek suretiyle olsun. Ölü insanların gözünden kaybolduğu an, Allah Teâla ona berzah hayatındaki suâl, nimet ve azabı idrak edecek kadar bir hayat iade eder ve bulunduğu yer neresi olursa olsun, orada sorguya çekilir.
Bir kişi bir kabre defnedildikten sonra, her hangi bir nedenle başka bir yere nakledilecek olsa, ona artık ikinci defa defnedildiği yerde suâl sorulmaz. 194 Ama başka bir yere nakledilmek niyetiyle defnedilenlerin, birincide değil de ikinci kabirlerinde sorguya çekilecekleri de söylenmektedir. 195 Böylelerinin, iki kabirden her hangi birinde sorgulanmaları caiz olmakla birlikte, suâlin ilk kabirlerinde sorulması, yukarıdaki açıklamalara daha uygun olsa gerek.
Öldükten sonra günlerce bekletilen ve defin işi geciktirilenlerin suâlinin bu bekleme esnasında mı, yoksa kabre konulduktan sonra mı olacağı hususunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Bir kısmı, kabre konulmadıkça suâl sorulmaz. Çünkü Münker-Nekir'in suâlleri ile ilgili haberlerde bunun kabirde olacağı bildirilmiştir, derken, bazı âlimler de ölümü müleâkip ilk gece Münker ve Nekir'in gelip ölüyü bulunduğu yerde sorguya çekeceklerini söylemişlerdir. Bu esnada bulunduğu yer, ona kabir hükmünde olur, derler ki birinci görüş, hadisler ve haberlere daha uygundur ve âlimlerin çoğu da bu görüştedir. 196
Aynı şekilde memleketinden uzak bir yerde vefat edip de, tabut içerisinde memleketine götürülenlerin suâlinin, tabut 'cinde mi, yoksa kabre kondukları zaman mı olacağında da ihtilaf edilmiştir. Bazıları tabutu kabre teşbih ederek suâlin tabutta olacağını söylemişlerdir ki, bu hususta da yine cumhurun görüşü suâlin kabirde olacağı şeklindedir.197 Bu ihtilal" edilen ikinci hususta da suâlin kabirde olacağı görüşü, hadis ve haberlere uygun olduğu için, daha isabetlidir kanaatindeyiz. 198
Dostları ilə paylaş: |