b) Hayattakilerin Berzahtakilerle Görüşmeleri:
Henüz hayatta olanların berzahtakilerle görüşürleri, uyanık ve uyku halinde olmak üzere iki şekildedir.
Uyanıkken görüşmenin en büyük misâli ve olabilirliğinin delili, Rasulullah (sav) in Miraç'ta bazı Peygamberlerin ruhlarıyla karşılaştığını haber veren ve kabir ziyaretini öğreten hadislerdir.
Cenab-ı Allah Kur'an-ı Kerim'de, Hz. Muhammed (s) e hitaben:
"Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerden sor ki; biz, Rahman'dan başka ibadet olunacak ilâhlar yapmış mıyız?" 29 buyurmaktadır. Müfessirlerden bir kısmı buradaki sorma fiilinin sadece İsrâ ve Miraç gecesine has olduğunu söylerken, 30 bazıları da her istediği zaman Allah Tealâ'nın Rasulullah (sav) e önceki peygamberlerle konuşma imkânı verdiği şeklinde tefsir etmişlerdir. Bu ikinci görüşte olanlara göre âyetteki mutlak lafzı (sözü), îsrâ ve Miraç gecesi ile takyid etmek (kayıtlamak) hatalı bir te'vil olur. Ve âyetin olduğu gibi anlaşılıp, her istediği zaman Rasulullah (s) e bu imkânın verileceğini söylemek daha isabetlidir. 31
Hz. Peygamber (sav) in önceki peygamberlerle daha kendisi hayatta iken görüşmesi, vukuu mümkün olan işlerdendir. Ve Allah'ın kudretine göre bunda hiç bir zorluk yoktur. Allah Tealâ görüştürünce de bu olay gerçekleşmiştir ki, Hz. Peygamber (sav) Miraç gecesinde, uyanık halde iken diğer Peygamberlerin ruhlarıyla Beytü'l-Makdisde (Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'da) bir araya gelmiştir. Daha sonra semâvât (gökler) âleminde de onlardan bazıları ile bir araya gelip konuştuğuna sahih haberler delâlet etmektedir. 32
Yine Hz. Ömer'den rivayet edilen bir hadisinde Rasulullah (sav), Hz. Musa (a.s) m Allah Tealâ'ya dua edip, Hz. Adem (a.s) ile görüşmeyi dilediğini ve Yüce Allah'ın, henüz hayatta iken ve uyanıkken, Adem (a.s) ı, Hz. Musa'ya gösterdiğini ve birbirleriyle konuşmuş olduklarını haber vermiştir. 33
Peygamberlerden başkasının hayattayken ve uyanıkken berzahtakilerle görüşmeleri ise ancak Allah'ın ikram ettiği kimselere nasip olmuştur ki, bu konuda Allah'ın veli kullarının, Hz. Peygamber ve bazı büyük zevatla görüştüklerine dair pek çok olay anlatılmaktadır. 34
Kabir ziyaretinde ziyaret edene "zair", ziyaret edilene "mezür" denilmesi de, ziyaret edilenin, ziyaret esnasında ziyaretçisini duyup bildiğine delildir. Çünkü ziyaret edilen, ziyaretçisini bilmezse buna "mezür = ziyaret edilen" denmez. Kaldı ki. Peygamberimiz (sav), ziyaret adabını öğretirken, kabristana varınca ölülere selâm verilmesini öğretmişlerdir ki, bu da onların dirilerle olan münâsebetleri cümlesindendir.' 35
Hayattakilerin berzahtakilerle rüyada görüşmeleri ise, İbnu'l-Kayyim'in belirttiğine göre, nübüvvetin bir parçası olan sâlih rüyalardandır ve ilim ifade eder. 36 Erzurumlu İbrahim Hakkı da:
"Ölüleri rüyada hayırla veya şerle görmek, onların halini aynen bilmektir. Bu, ölünün halini bildirmek veya uyanık olmayı sağlamak içindir..." 37 diyerek ölüleri rüyada görmenin, sâdık rüyalardan olduğuna işaret etmiştir.
Rüya ya da keramet yoluyla -Peygamberlerden gayri için- olan bu görüşmeler ve görülenler, kelâm âlimlerine göre umum için değil, ancak sahibi için (gören kişinin kendisi için) delil olabilir. Ancak bizim burada onlardan bahsedişimiz, sadece imkânını belirtmek içindir.
Hayattakilerle berzahtakilerin rüyada görüşmeleri, ikisinden birinin arzusu ve bazı gayeler için bu görüşmeyi Allah Tealâ'dan istemesiyle Allah'ın bir lutfu olarak meydana gelmektedir. Hayattakilerin görüşmeyi istemesine, hepimizin en büyük arzusu olan ve pek çok mü'mine nasib olan, Hz. Peygamber (sav) i rüyada görmek istemeyi,
ya da çok sevdiğimiz yakınlarımızdan âhirete göçmüş olanları rüyada olsun görmek isteyişimizi misâl verebiliriz.
İbnü'l-Kayyim diyor ki:
"Rüyada ölülerle buluşmak ve onlarla bazı haber alışverişinde bulunmak; falan yerde hazine var, filan yerde şu var, falan iş şöyle olacak, filan zamanda bize geleceksin...gibi haberler vermeleri ve bunların da aynen çıkması, bu buluşmanın gerçekliğini ifade eder." 38
Rivayete göre Ashab-ı kiramdan Sa'b b. Cessâme ile Avf b. Mâlik (v, 73/692) kardeş olmuşlar ve öldükten sonra da birbirimizden haberdar olalım diye sözleşmişler. Aradan bir müddet geçtikten sonra Sa'b ölüyor. Avf bir gece rüyasında, aynen hayattaymış gibi Sa'bın kendisine geldiğini görüyor ve Sa'b'a hesap ve suâlin nasıl geçtiğini soruyor. O da, şimdilik iyi olduğunu söyleyip Allah'a hamdediyor. Bu arada Avf, Sa'b'ın göğsünde gördüğü bir kara lekenin sebebini soruyor. O da, bir yahudiden on dirhem ödünç aldığını ve paraların asılı olduğu yeri söyleyerek, o paranın sahabine verilmesini istiyor. Yine evdeki kedisinin öldüğünü, kızının da yakında öleceğini haber veriyor ve bütün bunlar aynen çıkıyor.
Sabah olup da Avf, arkadaşının evine gidince, paranın aynen haber verilen yerde olduğunu görüyor ve alıp yahudiye götürüyor. Yahudiye, ölmüş olan arkadaşının kendisinden ödünç para alıp almadığını sorunca, yahudi aldığını ve miktarını söylüyor. Bunun üzerine rüyada gördüklerinin gerçek olduğunu anlayan Avf, elindeki paraları, arkadaşının rüyadaki vasiyetine uyarak yahudiye veriyor. 39
Hayattakilerle berzahtakilerin, Berzahtakinin arzusu üzerine rüyada görüşmelerine dair de pek çok olay anlatılır. Bunlardan en güzel birini, Sabit b. Kays b. Şemmâs'ın (v. 11/632) rüyada görülmesini ve vasiyetini anlatacağız ki, Sâbit'in rüyadaki vasiyetini yerine getirenlerin ashab-ı kiram ve bilhassa Emiru'l-Mü'minin (halife) Hz. Ebû Bekir olması, olaya ayrı bir değer kazandırıyor.
Sabit b. Kays b. Şemmâs; "Ey iman edenler, seslerinizi Peygamberin sesinden daha çok yükseltmeyin, kendi aranızda yüksek sesle konuştuğunuz gibi, onunla da öyle yüksek sesle konuşmayın; yoksa siz farkında olmadan amelleriniz boşa çıkar." 40 ayeti indiği zaman evine kapanıp kapısını kilitlemiş ve Allah'ın Rasulü'nün yanında yüksek sesle konuşurum da amellerim boşa çıkar korkusuyla evinden çıkmamış olan muttaki bir kimsedir. Sonra Rasulullah (sav), kendisini sorup durumu öğrenince, kendisine bu âyette haber verilen, ameli boşa çıkanlardan olmayacağını ve cennet ehlinden olacağını müjdelemiştir. 41
Sabit b. Kays, “Allah, kendisini beğenip öğünen hiç bir kimseyi sevmez.” 42 âyeti nazil olduğu zaman da yine evine kapanıp kapıyı üzerine kilitliyor ve ağlamaya başlıyor. Rasulullah (sav), yine kendisini aratıp durumunu sorunca Sabit şöyle diyor:
“Ya Rasulallah, ben güzel şeyleri severim ve kavmimin efendisi olmak isterim." Bunun üzerine Rusululah (sav); "Sen âyette bildirilen kimselerden değilsin, üzülme. Sen iyi yaşayacak, şehit olacak ve Cennet'e gireceksin." diyor. 43
İşte Rasulullah (sav) in bu müjdesini almış olan Sabit, Hâlid b. Velid (v. 21/62) kumandasında, Müseyli-metü'l-Kezzâb'a (ö. 11/632} karşı savaşırken Yemâme'de şehit olmuştu. Şehit düştüğü zaman üzerinde değerli bir zırh vardı. Müslüman askerlerden biri bu zırhı çıkarıp alır.
Daha sonra Sabit, başka bir müslümanın rüyasına giriyor ve ona şöyle diyor; "Sana bir vasiyyetim var. Sakın rüyadır deyip de ihmal etme, söylediklerimi mutlaka yap:
Dün öldürüldüğüm zaman üzerimde bir zırh vardı, onu müslüman askerlerden biri aldı. Zırhımı alan adam, ordunun en uzak yerindedir. Çadırında bir at var. Zırhın üstünde bir taş çanak, çanağın üstünde de bir eğer var. Hâlid'e git, adam gönderip zırhımı aldırsın. Medine'ye vardığında da Allah'ın Rasulü'nün halifesine (yani Hz. Ebû Bekir'e) git, falan falan kimselere borcum olduğunu ve falan kölemin de azat edilmiş (hürriyetine kavuşturulmuş) olduğunu söyle."
Rüyayı gören zat, sabah olunca, hemen ordu kumandam Hâlid b. Velid'e gidip rüyasını anlatıyor. Bunun üzerine Hâlid b. Velid, bir adam gönderip zırhı aldırıyor. Zırh aynen rüyada tarif edilen yerde bulunuyor. Medine'ye döndüklerinde de, Hz. Ebu Bekir (r) e rüyayı anlatıyorlar va Hz. Ebû Bekir, hiç tereddüt göstermeden, Sâbit'in rüyadaki vasiyetini yerine getiriyor. 44
Sabit b. Kays'dan başka, ölümden sanraki vasiyyeti tecviz edilen birinin bulunup bulunmadığı bilinmemekle beraber, Hâlid b. Velid ve Hz. Ebû Bekir bu rüya ile amel edip onun vasiyetini yerine getirmişler ve sahabeden buna itiraz eden de olmamıştır. 45
Bu haberde berzah ehlinden bazılarının rüya yoluyla dünyadakilerle görüşebileceklerine ve şehitlerden bazılarının -âhiret işlerini olduğu gibi- dünya işlerini de müşahede ettiklerine delil vardır. Ama bu, hepsine has bir özellik değil, bulundukları makam ve derecelerine göre, Allah'ın bazı kullarına bir ikramıdır. 46
Hülasa, ölülerle dirilerin gerek uyanıkken, gerekse rüyada görüşmeleri, imkânsız değil, mümkindir. Allah Tealâ dilediği kulları için bunu yaratır. Nitekim yukarıdaki misâller de bunun gerçekleşmiş olduğunu göstermektedir. 47
Dostları ilə paylaş: |