on, on (sayı) ; on başı: on kişinin başında duran.
onçoğoy, biçimsiz bir surette uzun; onçoğoy kuyruk kürönğ at folk. : uzun kuyruklu konur (koyu al) at.
onduk, 1. onluk; 2. onluk (iskambil kâğıdında) .
onğ I, 1. sağ; onğ kol: sağ el; onğ araan: sağ cenah; onğ tüştük, bk. tüştük; ayı onğdon tuuğan yahut onğ közü tartat: onunu talihi var, muvaffak oluyor; atım onçğdon tuuğan: ahval bana müsait gidiyor, işlerim muvaffakiyetle yürüyor; tündö onğ kırınğan (yahutonğ canbaşınğan) catkansınğ 2) gece uyurken sağ yanın üzerine uyumuşsun; 2) mec. senin işlerin muvaffakiyetle yürüyor; onğdon-doldon: sağdan ve soldan; her yandan; onğdu-sol-: sağa-sola: her yerde; oylonup keler-keter onğdu-soldu: her şeyi düşünüyor, her hususu etraflıca düşünüyor; 2. münasip, uygun; iş onğ: işler iyi; işinğ onğbul: işler iyi gidiyor mu! ; onğ bolor ele: iyi olurdu (eğer.. ) ; zamandın onğuna tuş kelip: müsait ahvale rastgelerek; onğbu? : (doğum) normal gidiyor mu? ; barbağanıbız onğ boluptur: gitmediğimiz iyi olmuş.
onğ- II, muvaffak olmak, muvaffakiyetli olmak, yoluna konulmak; kolğotüşkön koyondu koyo bergen onğbor bu? ats. : ele geçen tavşanı kaçıran kimseden hayır olur mu? : astı onğbo! : asla iyilik yüzü görme! ; onğo turğan iş emes: hayırlı olacak bir iş değil; onğboğon: hiçbir işe yaramaz, beceriksiz, hayırsız adam; onğboğondoy: gayet, pek; onğboğondoy çonğ: gayet büyük, kocaman.