okşur-, ışkırmak (at hakkında) ; atım oşkurup tura çaldı: atıp ışkırdı ( ürküp burnundan hırıltı çıkardı) ve birden bire durdu
oşo, (Datif: oşoğo; oşoğon, oşoo) öteki, şu oşonu menen katar: bumumla beraber; oşon üçün, o sebepten; oşo kündön uşu kün folk.: o zamandan beri, bu güne kadar.
oşoğon bk. oşo.
oşol = oşo.
oşon, bk. oşo.
oşonço, o kadar.
oşonçoluk, o kadar, şu kadar, o miktarda; el kançalık karanğgi bolso, dinçildin oşonçoluk tülküsü tüştö uluyt: halk ne kadar cahil olursa, dinciler o kadar istifade ederler.
oşondo, orad, o zaman.
oşondon, oradan, ondan
oşondoy, o gibi, bu gibi.
oşonduktan, budan dolayı, onun için, bunun için, o (bu) sebepten.
oşontüp, bu suretle.
oşoo, bk. oşo.
oşton-, 1. keyifli, neşeli olmak; sevinmek; enesi ( yahut katını) erkek tuuğanday oştonot: annesi (yahut karısı)erkek çocuk doğurmuş gibi aşırı seviniyor; 2. kırıtmak.
oşnot-, şen ve sevinçli kılık vermek; tezyin eylemek, süslemek.
oşur, a. tar. kin mahsulünün ruhaniler nefine ayrılan kısmı, âşar; ondalık.
ot I, ateş; anı menen otum küyüşpöyt: =onunla ateşim tutuşmuyor= ( onunla geçinemiyorum) ; otton alıp suuğa, suudan alıp, otko: takatın fevkinde işler yükleterek ve alay ederek; albarıst otu yahut şeytan otu: bazı bataklıklarda gözüken alevli buhar; otko kirüü es.: ateşe girme ( düğünden birkaç gün sonra gelinin akrabalarının evinde icra edilen merasimdir, ki bundan sonr güvyi karısının akrabasından kaçmamaya başlar; otkkkko may sal- es.: ateşe yağ dökmek (gelinin güveyi evine geldiği ilk günde yapılan merasimdir).