A I, taacüp haykırması; taaccüp veya memnuniyetsizlik edasiyle sual; 3



Yüklə 6,96 Mb.
səhifə7/90
tarix29.10.2017
ölçüsü6,96 Mb.
#19558
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   90

aşık III = çükö ; kızıl aşık : aşık kemiği onun , ayağının yanındaki çıkıntısı ) ; kök aşık : iki yaşına ban köpek ; koy aşık : üçüncü yaşona basan köpek ; akinçi ( üçüncü ) kuu aşık : beşimci ( altıncı ) yaşına basan köpek ve s .

alık – IV , acele etmek ; çabuk davranmak ; aşıkpa ! : acele eteme ! iveklik etme ! ; aşıkkan aşka bışkan ats . : iveklik edersin : elleri güldürürsün ( harfiyebn : acele eden kendini yemekle yakar ) .

aşıkçılık = aşıktık .

aşıkmaktık , acele ;iveklik .

aşıktık , aşık olamklık , tutkunluk ; aşık olanın hali .

aşıktır - , acele ettirmek ; taciz etmek ; küz dıykandı da , malçını da aşıktırgan : güz çiftçiyi de , davarcıyı da sıkıştırmış , rahatını kaçırmış .

aşıktırt = aşıktır .

aşıktıruu , işs . aşıktır – dan .

aşıktuu , aşıklı , aşık kemiği olan ; aşıktuu cilik : art ayağın aşıklı kemiği .

aşm - , üstün gelmek ; fazla olmak ; ziyade olmak ; komozçulugu aşıngan : üstün kopuzcu ( çalgıcı ) dır : ısıgı aşındı : şiddetli ateşi var ; hararet derecesi yükseldi ; aşıngan : müstesna ( mümtaz ) ; fevkalade .

aşmt - , mübalağa etmek .

aşır - , 1 . büyütmek ; mübalağa etmek ; geçirmek , aşırmak ( bir şey üzerinden ) ; aşırıp süylö - : mübalağa ederek konuşmak , söylemek ; üstübüzdön aşıra mıltık attı : üzerimizden ateş etti ; dubaldan aşıra ırgıttım : duvar üzerinden fırlattım , attım ; turmuşka aşır – yahut işke aşır - : fiiliyatta tatbik etmek ; varlığa getirmek ; çekten aşırıp ciberdinğ : çok ileri gittin ; fazla mübalağa ettin ; aşıra öndürüü yahut aşıra öndürüş : fazla istihsal ; aşıra orundoo : fazla istihsal ; aşıra orundoo : fazlasiyle yerine getirme ; 2 . ( oğlak çekişme müsabakasına iştirak eden atlı hakkında ) ; oğlağı rakibinin elinden kaparak , kendi eğerine geçirmek .

aşırgandık , mübalağa .

aşırıl - , mut . aşır – dan ; meçitter ceri el baydasına aşırıldı : camilerin toprakları halk faydasına geçirildi ; işle yahut turmuşka ) aşırıl - : fiiliyat alanına çıkarılmak ; hayata tatbik edilmiş olmak .

aşırıluu , işs . aşırıl – dan .

aşırış , büyütme ; mübalağa etme ; ( bir şeyin ötesine ) geçirme ; işke aşırış tiyiş : hayata tatbik etmek , fiiliyata geçirmek lazım .

aşırkı , 1 . uzaktaki ; aşırkı curt : uzak ülke ; uzak ulus ; aşırkı keler çak gram : gelecek zaman partisipi ;müstakbel infinitif ; aşırkı ötkönçak gram : geçen zaman partisipi ; çoktangeçen ( plus – que – parfait ) ; 2 . yabancı ; hısım olmıyan .

aşırt - , et . aşır – dan ; maldı toodan aşırt ! : hayvanları dağdan geçirt , aşırt !

aşıruu , işs . aşır – dan ; cüzögö aşıruu : hayata tatbik etme ; varlığa getirme .

aşış - , müş . aş II den ; beld, aşıştı : dağ geçidini aştılar .

aşkana , k - f . 1 . aşevi , mutkaj ; 2 . lokanta ; yemek odası ; 3 . keçe evin kapıdan sağ tarafta çiy ile örtülen yeri ( bk . çiy ) ; obanın kadınlara mahsus kısmı .

aşkere , f . aşikar ; hakiki , fiili ; meşru , kanuni ; aşkere kıl - : açığa vurmak ; meydana çıkarmak ; aşkere bol - : malum olmak ; açığa vurulmak ; meydana çıkmak ; aşkere suluu : hakiki güzel ; gerçekten dilber .

aşkerele - . 1 . metdana çıkarmak ; ifşa etmek ; 2 . kanunileştirmek .

aşkerelen - , I , mut . aşkerele – den .

aşkerelöö , 1 . meydana çıkarma ; ifşa etme ; 2 . kanınileştirme .

aşkorok , k – f . , tar . öğle yemeği paydosu ( medresede ) .

açmacı , aşçı ; çeşnici ; çeşnigir ; aşmaçı katın : ahçı kadın ; aşkanaga kirgizip , aşmaçı katın kılbasın folk . : dikkat et , ki seni mutfağa sokarak , aşçı kadın yapmasın .

aşmuşke , r . ( osmuşka ) sekizde bir .

aşna , f . bildik ; ahbap , aşina .

aşnalık , muarefe , bildiklik ; ahbaplık , dostça münasebetler .

aşpoz , aşpos , k – f . 1 . aşçı ; 2 . aşçı dükkanı.

aşpozçu , aşçı dükkanı işleten .

aşpuzulu i k – çin . , aşçı dükkanı .

aşta - , takmak ; kulp takmak ; geçirmek ; perçinlemek ; nayza aşta - : mızrağın sapına temren geçirmek ; kerki aşta - : baltayı sapına geçirmek ( aştama kerki ) ; aştama kaşık : sapı takma olan ( iğreti ) kaşık .

aştama , takma ; eklemeli ; aştama kerki bk . kerki .

aştar , f . kan almak için kullanılan neşter .

aştaş I , sofradaş .

aştaş – II , müş . aşta – dan .

aştık , hububat veren bitkiler ; hububat veren bitki tarlaları , ekin ; aştık sal - : ekin ekmek ; aştık saldır - : et . aştık sal – dan .

aştıkçı , tar . kışlaklarda asıl sahibi bulunmadığı zaman ekinleri sulayan ve buna mukabil . ekilen hububat miktarında mahsulden hisse alan kimse .

aştoo I , kalıp .

aştoo II . işs . aşta – dan .

aşuu , geçit .

aşuun , geçen ; fazla ; daha fazla ; bütünkül cumuşçular , sezonçular koşulup , minğden aşuun ele : bütün işçiler , mevsimlikler de dahil olmak üzere , binden fazla idiler .

at I , ( bildiğimiz hayvan ) ; iri ve güzel at ; küç at : iş atı ; at – erdin kanatı ats . : at yiğitin kanadıdır ; at salış : yarışmak , çalışmak ; at koy 1 ) atı koşturmak ; atı dolu dizgin koşturmak ; ayılga cakındaganda at koyduk : köye yaklaştığımızda atları alabildiğine koşturduk ; 2 ) taarruza geçmek ; saldırmak ; at üstünön : üstünkörü ; ihtimamsızca ; dikkatsizce ; at üstünön iştey saldı : şöyle böyle , baştan savma yapıverdi ; at üstünön karap ketti : üstünkörü bakıp gitti ; ak boz at kök boz at : Castores ve Pollux ( yıldız topu ) ; çanğ tiybeske bergen at tar kunkor ( bk . ) ‘ nun hakimlere verdiği at ; at çapan ( yahut ton ) ayıp tar . : at ve kaftan ( yahut kürk ) leklinde alınan ceza , at calınan ( yahut üstünön ) tabat : ( başkalarını istismar ederek ) kolay kazanıyor ; at kara til bolgondı : yaz geldiğinde ( harfiyen : atın dili karardığında ) , aksak sarı atınğdı minip ket ( destanda ) : ahdı bozan kimsenin yüzüne karşı söylenen sözdür ( harfiyen : kula atına bin ve çekilip git ! ) ; atka min - : ata binmek ; atka otur : at üstünde bulunmak , oturmak ; at keser : atın

göğsüne kadar battığı ( kar tabakası ) .



at II , 1 . ad , isim ; iyi ad ; atınan ayt - : ismiyle söylemek ; at koy - : isim vermek , ad komak ; tesmiye etmek ; at sat bk . sat ; atı cok 1 ) adsız ; 2 ) adsız parmak ; atınğ kim ? : adın ne ? , seni nasıl tesmiye ediyorlar ? daha ör . bk . azan 1 . ; 2 . şöhret ; marufiyet ; atka kon - : tanınmak ; şöhret kazanmak ; caman atka kon - : bednam olmak ; 3 . at atooç gram . :zamir ( pronom ) ; 4 . lakap ; bir hayvana verilen ad ; ittin atı : köpeğin adı .

at – III , 1 . fırlatmak , atmak ; ateş etmek ; tanğ at – bk . tanğ I ; kuş asmanga atıp çıktı : kuş ( dikey hat boyunca ) havalandı ; kubangandan cürögüm atıp ketti : sevinçten yüreğim çarptı .

at IV , yardımcı fiil olan << cat >> ın kesik şekli ( bk . cat III ) ; töö çeçip atkanda : deve çözerken ; bıröö ölüp atsa , bıröö külüp atat ats . : biri ölürken öbürü gülüyor .

ata I . baba ; ceddi ala ; çong ata : baba tarafından dede ; tay ata : ana taraından dede ; tenğ ata : soy itibarile müsavi ; atası ! ( harfiyen : babası , yani benim senden doğurduğum çocuğun babası ) = eskiden kadın kocasını tesmiye ederdi ; çünkü o , onu ismiyle çağırmak hakkına malik değildi ; ata saltı menen : dedeler adeti üzerine ; atadan ayşangan bk . aylan ; atası başka : babası başka olan ; başka kabileden olan ; atam zamangı : çok eski ; atalar zamanından kalma ; ata – baba : ecadat ; ata konuş yahut ata curt : vatan , öz yurt ; ata curtçul : yurtsever , vatanperver ; ceti ata : baba silsilesinden yedi tane dede , cet ; Çolpon ata mit . : koyun hamisi ; mec . : koyunlar ; Kambar ata mit . : at hamisi ; mec . : atlar ; Çıçanğ ata mit . keçi hamisi ; mec . : keçiler ; Oysul ata mit . : deve hamisi ; mec . : develer .

ata II , arzu veya esef eylemek için kullanılan kelime : ata , oşo kelse bolot ele ! : yahu , gelmiş olsaydı , ne iyi olacaktı ! ; ata , balam sga caman bolgon eken ! vah , çocuğum , halin fena imiş !

ata – III , adiyle söylemek ; atap aytkanda : açıkçası .

ataa = ata II .

ataandaş – I , birbirine atmak ( isnad temek ) ; pazarlaşmak : pazarlık etmek .

ataandaşuu , işs . ataandaş – tan .

atacurt = ata curt ( bk . ata I ) .

ataganat , eyvah ! , vah – vah ! ; vay , eğer ! ; ne yazık ! ataganat dep barnagın tiştedi : çok pişman oldu , teessüf etti ; üyü çakşı eken , ataganat , astı cer eken : evi iyi imiş ama , yazık ki , tabanı toprakmış .

atak , 1 . şöhret ; marufluk ; atagı çıkkan : tanınmış ; meşhur olmuş ; atagı cer cargan : şöhreti afakı tutmuş ; 2 . unvan .

ataka , r . << ataka >> ; ataka koy - : hücuma geçmek , saldırmak .

atakanat = ataganat .

atake , babacık ; beybaba .

atakun , adlı sanlı ; maruf ; namdar ; mümtaz ; ataktuu kişiler : mümtaz adamlar .

atal – adlanmak ; tesmiye edilmek .

atala – I , ( su . un vr yoğurt halitası ) bir nevi tirit .

atala – II , << ata >> kelimesini telaffuz etnek ; babayı yardıma çağırmak ; atalap ıyla - : babasına başvurarak ağlamak .

atalaş , babadaş ( babaları bir olan ) ; soydaş ; atalaştan altoo bolgonço ; eneleşten eköö bol ats . : altu soydaş olmaktan iki karındaş ( anabir ) olmak yeğdir .

atalga = atalgı .

atalgı , kıvrık yüzlü baltacık ( eğer ustasının aygıtıdır ) .

atalık , 1 . babalık hakkı ; atalık akım bar : babalık hakkım vardır , baba sıfatiyle hakkım vardır ; 2 . şeflik ; atalıkka al - : şefliği almak .

atalm - , tesmiye edilmek ; adlanmak .

ataluu , babalı , babası olan ; ataluu cetim : babalı öksüz ( babası varsada , annesi olmıyan çocuk ) .

ataman , r . << ataman >> / 2 / .

atan , I , enenmiş deve .

atan – II , = atal .

atar , kabar I in tekidir : atar – kabar .

atarman , nişancı .

atasız , babasız ; hısım akrabası olmıyan .

ataş I . f . ataş kürök bk . kürök .

ataş – II , 1 . hep birlikte tesmiye etmek ; birbirini adlamak ; 2 . birbiri için tahsis edilmek ; birbiriyle nişanlanmak ; er Semetey baatırdın ataşkanı Çaçokey folk . : Semeteybahadırn nişanlısı – Çaçıkey : ataşkan dosum : sadık olmak üzere , antlaşmış dostum .

ataşuu , işs . ataş – II den .

atayı , mahsus ; hassaten ; bile bile ; atayı keldim : mahsus geldim ; atayı çaralar kör - : eyrıca tedbirler almak .

atayıla - , : atayılap : hassaten ; atayılap koşçunğ bolboso , cügönünğ alıp atka bar ats . : eğer seyisin yoksa , nizzat kendin oyanını alarak , atının yanına git !

atayıla - , atayılap : hassaten ; atayıla ; atayılanıp casalgan : hususi surette kurulmuş yahut yapılmış .

atayın - = atayı ; atayın kabarçı : hususi muhabir .

atçan , atabinen ; suvari , atlı .

ateke , atike = atale .

atık - , tesmiye edilmek , lakaplanmak bir unvan almak .

atıktır - , et . atık – tan .

atıl - , 1 . atılmış olmak ; 2 . ateş edilmiş olmak ( silah hakkında ) , mıltık atıldı : tüfek atıldı ; 3 . silahla vurulmak ; atılıp öl - : intihar etmek tabanca ile ) ; 4 . sıçrayıp kalkmak ; ordunan atılıp : yerınden sıçrayıp kalkma .

atır I , a . iyi kokulu , iyi koku saçan ; iyi koku ; kokular , ıtriyat .

atır – II , attır 2 yalnız << tanğ >> söziyle birarada .

atırıl - , 1 . doludizgin koşmak ( at hakkında ) ; 2 . atılmak , saldırmak ; sözverek hücum etmek .

atırılt - , et . atırıl – dan .

atırıltuu , ,işs . atırılt – tan .

atıruu , bk . attıruu .

atış I . ateş etme ,atma ;atış carışı : atış müsabakası .

atış – II , hep beraber ateş etmek ; atış yarışı yapmak ; karşılıklı atışmak ; üyröngön coo atışarga iygi : ats . : öğrenilmiş , hali belli , düşmanla atışmak iyidir .

atıştır - , atış müsabakası yaptırmak ; birbiri üzerine ateş etmeye zorlamak .

atışuu , hep beraber ateş etme ; atış müsabakası yapma ; karşılıklı atışma .

atiles , r . atlas ( kumaş ) .

atiret , kon . = otryad .

atkana , k – f . at ahırı ; aran .

atkarıl - , başarılmak ; icra edilmek .

atkarış - , müş . atkar – dan ; üydü çeçüü işin calanğ gana ayaldar atkarışkan : evi sökmek işini münhasıran kadınlar başarmış .

atkar - , 1 . ata bindirmek yahut binmeye tardım etmek ; anı atka atkarıp yardım etmek ; anı atka aktarıp koydu : onu ata bindirdi ; 2 . yollamak , yola çıkarmak ; kol atkar - : askeri teçhiz ederek , yola , sefere çıkarmak ; 3 . başarmak , icra eylemek ; yerine getirmek ; mildet atkar - : vazifeleri başarmak , tevdi edilen yumuşu ( işi ) yerine getirmek ; 4 . kocaya vermek ; kızın atkarganı turat : kızını kocata vermeye hazırlanıyor .

atkaruu , başarma ; atkaruu komiteti : icra komitesi .

atakruuçu , başaran ; ubaktııluu atkaruuçu : muvakkaten , vekaleten başaran

atkaz = atkar .

atkez , r . kon . 1 . ret , imtina ; kaçakçılık ; memnu , yasak olan herhangi bir nesne ; atkez mal : memnu mal , emtia , kaçak mal ; 2 . caşınbak oynarken , bk . ) : para cezasından , cezadan kurtarma , kurtulma ; tapsanğatkez – tappasanğ – bir tay : bulursun – kurtulursun , bulmazsın – ( senden ) bir tay ( bilmece söylerken böyle derler ) .

atkezci , kon . kaçakçı .

atkı I , av kuşunun miydesini yıkamak için kullanılan ( ağaçtan veya << coru >> denieln uyluk kemiğinden yapılan ) borucuk .

atkı – II , 1 . tırmalamak ; 2 . kapmak : 3 . hırpalamak .

atkıç , atkıçıl , iyi nişancı .

atkıl - , mut . atkı – II den .

atkıla - , bir parça ateş etmek , atmak .

atkılat - , et . atkıla – dan .

atkom , ( atkaruu komiteti sözünün kısaltılmış şeklidir ) : İcra komitesi .

atkuur = çapçuur .

atlas , r . atlas .

atlet , r . atlet , pehlivan , güçlü kuvvetli , adam .

atıluu , işs . atı – dan ; atıluuga öküm kılındı : kurşuna dizilmeye mahkum oldu .

atım , 1 . fırlatış ; 2 . ateş etme ; calgız atım darı : bir defa atacak kadar barıt ; bir atım nasıbay : bir defa çekecek kadar enfiye ; buta atım bk . buta I 2 .

atmosfera , r . havayi nesimi , atmosfer .

atoo , 1 . adlama , tesmiye etme ; 2 . garam . nominatif , ismin mücerret hali .

atooç , gram . isim ; san atooç : sayı ismi ; zat atooç : zat ismi , substantif ; sın atooç : sıfat ismi ; at atooç : zamir ( pronom ) ; suroo atoç : istifham zamiri .

atpay , hep , tamamiyle ; baştan başa ; atpay Kırgız balası : bütün Kırgız evladı , bütün Kırgızlar ; bütün Kırgız halkı ; atpay curtum : bütün halk .

atsaloomu = assalamu .

atsız I . adsız , isimsiz .

atsız II . atsız .

atsızdık , atı olmamaklık .

atta - , adımlamak , adım atmak ; sıçramak , atlamak ; attap öttü : atlayıp geçti ; altımıştı geçen , atlatan ihtiyar ; ok attagan katın es . : iffetli kadın ( bk . attat ) ….; başımdı attabasın : namusuma dokunmasın , hakaret etmesin ( harfiyen : başımın üzerinden , başımın ucundan atlamasın ) .

attam , adım ; atlama .

attan - , 1 . ata binmek ; attan ; : atlara ! ( tehlikenin yaklaştığını ikaz eder ) ; 2 . sefer çıkmak , yola çıkmak ; 3 . niyet etmek ; karar vermek .

attandır - , 1 . ata bindirmek ; konoktu attandır : misafiri , konuğu ata bindir , konuğa ata binmeye yardım et ! 2 . yol . sefer iin teçhiz etmek ; 3 . nişanlı kızı nişanlısının avuluna ( köyüne ) yollamak.

attaş I , adaş .

attaş – II , hep beraber sıçramak ; hep birlikte atlamak ; atlamada tayışmak .

attat - , et . atta – dan ; attatıp oku - : atlayarak okumak ; katınga ok attat : ( iffetli kadını ) yaralının üzerinden atlatmak ( halk inanışına göre , böyle yapıldıkta kurşun yaradan çıkıp düşüyormuş ; ubalım attatpasın ! : ( bana karşı yapılan ) haksızlılara adım atmak imkanı vermesin !

attattır - , et . attat – tan ; arıktı attattır - : ( mesela , atını ) ark üzerinden atlamıya zorlamak .

attenğ = attinğ .

attır - , 1 . atmıya müsaade etmek veya zorlamak ; 2 . ateş ettirmek ; birisinin üzerine ateş açtırmak ; tanğ attır - : sabaha kadar uyanık kalmak , bütün gece uyumamak .

attıruu , işs . attır – dan ; tanğ attıruu yahut tanğ atıru : sabaha kadar uyanık kalma .

attinğ , ne yazık ! ; attinğ barbay beker kılgamın : yazık , ki gitmedim .

attu I , 1 . isimli , ismindeki ; namında , müsemma ; Manas attu baatır : Manas isimli bahadir ; 2 . mümtaz ; meşhur ; attu – baştuu kişiler es . : mümtaz adamlar ; 3 . mes ‘ ut ; çok güzel , ala ; anday attu kün kayda ! : o gibi mes ‘ ut günler nerde !

attuu II , 1 . atlı , at sahibi ( ata malik olan ) ; calkız attuu : tek atlı ; 2 . atlı , süvari , ata binen .

atuu , işs . at II – ten ; atuu cazası : kurşuna dizme ( bir ceaz olmak üzere ) .

ava = aba II .

aval = abal I , II .

avangard , r . öncü asker .

avans , r . avans , peşin verilen para .

avansıla - , avans vermek ; avansılap : avana olarak .

avansıloo , avansu verme .

avantyura , r . macera .

avantyurist , r . maceracı .

avgust , r . ağustos .

aviator , r . tayyareci .

avlatsiya , r . tayyarecilik .

avtobus , r . otobüs .

avtomat , r . otomat ; avtomatça : otomat gibi ; kendiliğinden , binefsihi .

avtomattuu , otomatla mücehhez , otomatlı .

avtomobil , r . otomoboil .

avtonomiya , r . otonomi , muhtariyet .

avtonomiyaluu , otonom , muhatriyetli ; avtonomiyaluu respublika : muhtariyetli cümhuriyet .

avtor , r . müellif .

avtor itet , r . otorite , itibar .

ax ! , 1 . ay ( yer küresinin peyki ) ; ay ( ayın yer küresi çevresinde dolaşarak bir devir yapmasiyle ölçülen zaman ) ; tolgon ayday : tolun ay gibi ( güzel ) ; ar kimdiki özünö ay körünöt ats . : kendisininki kirli olsa da temiz görünür ( harfiyen : herkese kendininki ay gibi görünür ) ; ayı onğunan tuugan : işleri yürüyor (ayı sağ taraftan doğmuş ) ; ona ahval musait oluyor ; o , muvaffak adamdır ; ayı cetpegen bala : vaktinden evvel doğan çocuk ; ayıkünü cetip oturat ( cetip yerine tolup da denir ) : o kadının doğuracak zamanı gelmiş ; ay başı : 1 ) yeni ay ; 2 ) ramazanın arifesi ( bk . ramazan ) ; ay camal yahut ay camalduu : ay gibi ( güzel kadın hakkında ) ; bi be boduk ( deve yavrusu ) gözlü ; birdin ayı : Kırgız halk takviminin birinci ayının adı ( takriben Kanunusaniye tevafuk eder ) ; üçtün ayı : üçüncü ayın adıdır ; cetinin ayı : yedinci ayın ismi ; toguzdun ayı : dokuzuncu ayın adı ( geriye kalan ay ların adlarını mütenazır sözler münasebetiyle bk . ) ; 2 . ay tuyak 1 ) tırnağı bakanak olmıyan hayvan ; 2 ) dn . kurban kesilen at ; ay tuyaka çal - : atı kurban kesmek .

ay II , ( ablatif ile kullanılır ) : - den dolayı – den ötürü ; senin ayınğan dalay til uktum : senin yüzünden çok tekdir işittim ; can baguunun ayınan : gıdalanma için .

ay III , 1 . at sürüsüne böyle haykırılır ; 2 . hey ! ; ay . tanğ : hey , bilmiyorum ; 3 . ay – ay ! vay ! ne iyi ( tasvip haykırması , başlıca çocuklara hitap ederken ) .

ay IV , ay cür , aman cür : sana iyi yolculuk dilerim ( nekadar gezersen gez , sağlılka gez ! ) .

ay V , ay – aalam : bütün cihan ; ayaalamdı kıdırdı folk . : bütün dünyayı dolaştı : ay – aalam mülktün barı bar folk . : bütün cihan serveti var .

ay VI , ay talaa : yaşayanları bulunmıyan , ıssız yer ; ay dalı : omuz .

aya - , merhamet etmek , acımak ; senden ayabayt : senden esirgemez ; seni ayabayt : o sana acımıyor ; el çetine coo kelse , can ayagan - : cigitpi ? folk . memleet sınırına düşman geldiğinde canına acıyan – yiğit sayılır mı ? ; ayabay : acımadan , merhametsizce ; alabildiğine ; mükemmel ; pek , çok ; ayabay cedim : çok yedim ; ayabay mas boldu : büsbütün sarhoş oldu ; ayabay kurgagıça : tam kuruyıncıya kdar ; ayabagan köp : gayet çok ; bihisap .

ayak I , 1 . ayak , bacağın aşağı kısmı ; kırk ayak : kırkayak ( böcek ) ; calgız ayak : kimsesiz ; koş ayak = koşayak , ayagı asmandan keldi : bacakları havay dikilerek düştü ; ayagına çık - : ezmek , zulmetmek ( herhangi birisini ) ; manaplar halkı soygına çıkkan : manaplar halkı soydular ve ona zulmettiler ; 2 . son , netice ; ayagında : sonunda , nihayet ; ayagına çeyin yahut ayagına çıgara : sonuna kadar ; suu ayagı : ırmağın mansabı ; ayagı cok cogoldu : eser bırakmadan kayboldu .

ayak II , fincan , çanak ; ayak – tabak : mutfak ve yemekodası kapkacağı ; sır ayak : boyalı ( sırlı ) ağaç çanak ; kara ayak : boyasız ( sırsız ) kulplu ağaç çanak ; kenğeş ayak es . : düğün ziyafetlerinden yahut yoğ aşlarından ( ölüyü hatırlama ziyafetlerinden ) biri ; acıraş ayak bk . : acıraş I ; bata ayak es . : takdis ( dua ) çanağı ; ant ayak es . : ant çanağı ( ant içerken içiliyordu ) ; camanga çomğ ayagınğdı körsöptö mats . : kötü adama büyük çanağını gösterme ; ölbögön kişi altın ayaktan suu içet ats . : kafa omuzlar üzerinde bulundukça ekmek bulunru ( harfiyen : ölmiyen adam altın çanaktan su içer ) .

ayakap , ayakkap , fincan kutusu .

ayakçı , 1 . kımızı çanaklara dökerek , misafirlere sunan kimse ( ör . bk . kıyakçı ) ; 2 . saki , şerbettar .

ayakı , sonraki , son .

ayaksız , 1 . ayağı olmıyan ; 2 . sonsuz ; 3 . neticesiz ; ayaksız kal- : neticesiz kalmak ; 4 . eser bırakmaksızın ; at ayaksız cogoldu : at eser bırakmadan kayboldu.

ayakta - , 1 . bitmek , sonuna yaklaşmak ; iş munu menen ayaktabayt : iş bununla bitmiyor ; 2. bitirmek ; sözüğndü ayakta : sözünü nutkunu bitir , kes ; 3. ayakları yere değdirmek ; suu terenğ eken , at ayaktabay kaldı : su derinmiş atın ayakları suyun dibine ermedi ; 4 . bindirmek ( öküze , ata ayağiyle veya eliyle destekliyerek) .

ayaktaş , sınırdaş ; birbirinin anı olan ; uçları birbirine dokunan ; ıy menen külkğ ayaktaş ats . : göz yaşiyle arası uzak değildir (harfiyen : ağlama ile gülme bitişiktirler ) ; ekönün sözü ayaktaş çıktı : her ikisinin ifadeleri birbirine benziyor .

ayaktat - , bitirmek ; bitirmek üzere bulunmak , sonuna kadar erdirmek ; sözünğdü ayaktat : nutkunu sözünü bitir artık .

ayaktatuu , işs . ayaktat – tan .

ayaktoo , bitirme ; bitirmek üzere bulunma , sona erdirme , tamamlama ; beş cıldıktan törtünçü ayaktoo cılı : beş yıllık ğlanın dördüncü tamamlayıcı yılı .

ayaktuu , 1 . ayaklı ; eki ayaktuu : iki ayaklı ; mec . insan ; 2 . sonu olan : sözü ayaktuu çıktı : onun dediği çıktı , sözü doğru çıktı ; 3 . hayvan ; 4 . kavi yürüyüşlü ( at hakkında ) .

ayal – I , yavaşlama ; azıraak ayal kılatur : bir parça bekle ; ayal kılbay cürö kör : gecikmeden hareket et .

ayal – II , a . 1 . kadın ; kolxozçu ayal : ( kolhoz denilen ) ziraat kolektifinde çalışan kadın ; 2 . karı ( zevce ) .

ayakda - , yavaşlama , gecikme ; üç kün ayalday tursanğar , birge barabız : üç gün beklerseniz beraber gideriz ; attı minip alınğar , ayaldabay salınğar folk . : ata bininiz , durmadan hareket ediniz .

ayaldat - , durdrumak , bekletmek .

ayaldık , kadın hassaları ve evsafı ; kadın hareketleri ; ayaldıkka al - : karı olarak almak , karı edinmek ;,,, ayaldık ooruları : kadın hastalıkları .

ayaldoo , yavaşlama , gecikme .

ayalmet , ayalmat caş baldar : çoluk çocuk , küçük çocuklar .

ayaluu , bk . ayooluu .

ayan I , 1 . belli , aşikar ; 2 . ( folklorda ) ikaz , telkin << yukarıdan >> ( rüyada ) tündö catıp tüş körsöm , tüşümö ayan beriptir folk . : gece uyudum ve düş gördüm , düşte bana telkin etti ( kadın söylüyor : M . )

ayan – II , kendisine acımak ; ayanbay küröş - : amansız güreşmek ; kat ‘ i mücadele etmek ; kolumdan kelgen cardamımdı ayanbaymın : elimden gelen her şeyi yaparım .

ayanğ I , 1 . ağır yürüme ( at yürüyüşü ) ; 2 . = ayal I .

ayanğ II = ayınğ .

ayanğda - , ağır yürümek , yavaş gitmek .

ayanğdat - , et . ayanğda – dan .

ayanğdoo , ağır hareket , yavaş hareket .

ayanğduu , iyi yürüyüşlü ( at hakkında ) .

ayanıç , merhamet , acıma .

ayanıötuu , acıklı , merhanet uyandıran ; hazin ; ayanıçtuun ün : hazin ses .

ayant , 1 . meydan , saha ; baldar ayantı : çocuksahası ; ayant beti met . : sathın yüzü ; 2 . dağdaki sanovber ormanı ortasındaki alan ( açık yer ) .

ayar I , a . = aylager .

ayar II , ilerisini gören , basiretl, ; müteyakkız ; ilerisin, görme ; ayartart - : ilerisini görür olmak .

ayar III = ayal I .

ayardan - , kurnazlık etmek ; içtinap etmek .

ayarda - , 1 . yavaşlamak , gecikmek ; bir az ayarday kalıp : bir parça gecikerek , bekliyerek ; ayardabay attanıp ketti : durmadan ata bindi ve gitti ; 2 . ihtiyatlı , müteyakkız dav – ranmak ; çarelere başvurmak , kolaylıklar araştırmak ; sır nayzanı tayanıp , izdey basıp ayardap folk . : sırlı kargıya dayanarak ve usullacık izini takibederek .

ayardık = aylagerlik .

ayarduu I , acıklı , acımaya değer .

ayarduu II , 1 . ağır ( yavaş ) ; 2 . ihtşyatlı ; ilerisini gören ; 3 . kurnaz ; her işin çıkar yolunu bulan .

ayarla = ayarda .

ayarlayan - = ayardan .

ayarlık = aylagerlik .

ayarluu = ayarduu I , II .

ayaş I , 1 . dost ; 2 . ahbabın karısına veya babasına hitap tarzı .

ayaş – II , müş . aya – dan .

ayat , a . Kura ‘ n ayeti , kur ‘ anın bir faslu .

ayaz I , 1 . temiz , şeffaf , açık ; ayaz kök : temiz , açık gök ; 2 . ayaz , soğuk ; temir ; temir ayaz : şiddetli ayaz ( kar yağdıktan sonra ilk ayaz gece ) müyüz ayaz : temir ayazdan sonra gelen ve daha az soğuk olan ayaz ; kiyiz ayaz : hafif ayaz ç

ayaz II , eğriz , bükülmüş .

atbaalı , hilkat garibesi ; kokunç sey ( prk fazla arıklamış olan kimse hakkında ) .

atbalta , bk . balta .

atbaltacı , bk . baltacı .

ayban , a . hayvan ; vahşi hayvan ; aybandar dünyösü : hayvanat dünyası .

atbanat , a . = ayban ; adambı , aybanaptı ? kaspı , dospu ? : insan mı , hayvan mı ? düşman mı , dost mu ?

aybançılık = ayabandık .

ayabandık , 1 . hayavan vasfı ; 2 . hayvanlık .

ayhar , korkunç görünüş ; tehdit ; aybar kıl - : tehdit etmek , korku vermek .

atbarduu , korku veren , korkunç ; arıstanday aybarduu : arslan gibi müthiş .

aybattu , heybetli ; görünüşiyle hürmet telkin eden .

aybıguu , işs . aybık – tan .

aybık - , sıkılmak , utanmak ; asıl seket , sen üçün aybıkpay elden zardadım : sevgilim , elden utanmadan senin yüzünden ağladım .

aybır , şaybır ‘ ın tekidir .

ayçık , hilal şeklinde olan nakış ; aycığı altın tuu : nakışları altından olan sancak .

ayçıkta - , hilala şeklinde olan nakışlarla kaplamak .

ayçılık , aylık müddet ; ayçılık cer : bir aylık mesafe .

ayçıktuu , atçıklı : hilal şeklinde olan nakışlarla bezenmiş .

ayda - , sürmek , koğmak , takibetmek ; aydap kel - : sürüp beriye getirmek ; aydap kel - : sürüp beriye getirmek ; aydap çık - : koğup çıkarmak ; aydao ket - : sürüp götürmek ; aydap bar - : sürmek ( öteye ) ; adat ayda - : adete riayet etmek ; araba ayda - : araba üzerinde gitmek ( atı sürerek ) ; egin ayda – yahut koş ayda – yahut cerayda : toprak sürmek ; buuday ayda - : buğday ekmek ( sürme , sürgüleme , saçma gibi bütün ameliyeleri icra etmek ) ; koon ayda - : kavun ekmek .

aydagar = acıdaar .

aydak = aytak .

aydakta = aytakta .

aydal , mut . ayda – dan ; aydalgan cer : sürülmüş toprak .

aydala - , bağırmak ( ayda – ayda ! diye )

aydalaa = ay talaa ( bk . ay VI ) .

aydalı = ay dalı ( bk . ay VI ) .

aydalın - , mut . aydal – dan ; buuday aydalındı : buğday ekildi .

aydaluu I , işs . aydal ‘ dan ; talaar öz ubagında aydaluuga tiyiş : tarla vakti zamanında sürülmelidir .

aydaluu II , 1 . koğulmuş ; aydaluu malıbız : bizim davarlarımız ( bizim sürdüğümüz hayvanlar ) ; 2 . sürülmüş toprak ; ekilmiş ; balanğ paydaluu bolso , aştıgınğ aydaluu ats . : çocuğun faydalı olursa , toptağın sürülmüş olur .

aydaluuçu , 1 . koğmaya , koğalanmaya mahkum ; 2 . sürülmesi lazım olan toprak ; aydaluuçu cerler : sürülecek topraklar .

aydama , 1 . ekilmiş ( hüdayi nabit değil ) ; 2 . sun ‘ i yetiştirilmiş ; aydama körpö : sun ‘ i astıragan deri ) ; aydama kişi : kendisini hiçbir iş yapmayıp da başkalarının dürtmesini bekliyen adam .

aydar , çocuğun ensesindeki saçlar ; perçem ; örgü ( erkeklerde ) ; arkasında aydarı - , toru aygırdın calınday folk . : erka tarafta onun , doru aygırın yelesi gibi örgüsü vardır .

aydarım , hafif rüzgar ( başlıca sabahki ve akşamki .

aydarluu , ensesinde saçları olan ; perçemli .

aydaş - , müş . ayda – dan ; cer aydaş - : hep beraber yer sürmek .



aydat - , et . ayda – dan ; altmişa ala cılkını aydatıp berdi ustaga folk . : o , ustaya altmış tane benekli ( abraş ) atı sürüp getirti ; koy aydat – 1 ) koyun sürdürmek ; 2 ) es . sürü halinde koyun ticareti yapmak .

aydattır - , et . aydat – tan .

aydatuu , işs . aydat – tan ; koy aydatuu es . : sürü halindeki koyun ticareti .

aydaykel , es . işini bırakıp dolaşan .

aydaykeldik , es . işini bırakıp dolaşma .

aydınğ , 1 . ay ışığı ; ay ışığıyle aydınlanmış yer ; aydınğga salıp kırman sapırdım : ay ışığında harman savurdun ; 2 . şa ‘ şaa , azamet ; aydınğnan ay korkot , külpönğünön kün korkot folk . : şa ‘ şaasından güneş korkuyor , parıltısından ay korkuyor .

aydınğduu , şa ‘ şaalı , azametli , şevketli .

aydoo , 1 . koğma ; vatan dışına çıkarma ; turmuştun aydoosu menen : hayat şartlarının zoru altında ; 2 . koğalama ; 3 . mal aydoo : hayvanları otlağa çıkarma , hayvanları sürme ; 4 . toprak sürme .

aye , taacüp haykırması ; şeytandın cürögö aye ! : ne cesur be , şeytan !

ayelmet = ayalmet .

ayey = aye .

aygak , curnalcı ; caman aygak canınan tartat ats . : fena curnalcu kendi cebinden öder ; aygakka altı tayak ats . : curnalcıya altı dayak .

aygap , kin , intikamcılık .

aygay = aykay .

aygayla = aykayla .

aygaylat = aykaylat .

aygır , 1 . damızlık at : aygır bolor kuundan caak eti çonğ bolot ats . : damızlık aygır olabilecek tayın elmacık kemiklerindeki adaleleri büyük olur ; bee körbögön aygır : kısrak görmemiş aygır karadı : aygır ( kısrağa )n aşarak , onu gebe bıraktı ; aygır beelerdi karap cüröt : aygır kızışmıştır ( kısrakların peşinden koşuyor ) ; 2 . sarı aygır : sarıasma (kuş).

aygırak , ( Rad . ) genç aygırcık .

aygırluu , aygırlı .

aygış - , kavga sırasında aşırı taşkınlık etmek , kavga kapışmak , kıyasıya dövüşmak ; it aygışıp kaldı : köpekler birbiriyle o derece kapıştılar , ki ayırmak kabil değil ; aygışkan : aşırı kızmış .

aygine , aynen , açıkça ; aygine körünüp turat : açık görünüyor ; aygine süylö : açık ve doğruca söyle .

ayginelen - , atdınlanmak , tavazzuh etmek.

ayıgış = aygış .

ayıduu , hastalıktan iyileşme .

ayık - , hastalıktan iyileşmek , sıhhat düzelmek ; onulmak ( yara hakkında ) ; ayıgıp kaldı : iyileşti , sıhhati düzeldi .

ayıktır - , tedavi ederek iyileştirmek i şifa vermek ; onultmak .

ayıktıruu , işs . ayıktır – dan .

ayıl , avul ( obalar yığınağı ) ; ayıl – apa bk . apa .

ayılçı , 1 . kikram edilmek maksadiyle yabancı avullarda dolaşmasını seven . 2 . mec . : tembel .

ayılçıla - , ikram edilmek ümidiyle yabancı avullarda dolaşmak ; ayıldı ayılçılap : köy köy dolaşarak .

ayılçılat - , et . ayılçıla – dan ; balanı ayılçılatıp kel : oğlanı yabancı köye ( midafirliğe ) götür .

ayıldaş , aynı köyden olan , avuldaş .

ayıldaştık , aynu köye mensublanlar arasındaki münasebetler ve evsaf .

ayım , 1 . hanım ; 2 . zevce ; alıp catkan toguz ayımı andan ayrıldı Urumkan folk . : Urumhan beraber yaşadığı dokuz karısından ayrıldı .

ayınğdoo , zemmetme ; sövüp sayma .

ayıp , a . 1 . su. , kabahatli olma ; ayıbı açıldı : kabahati meydana çıktı ; ayıp et - : ayıplamak , kınamak ; 2 . kusur , eksiklik ; 3 . para cezası ; ooz ayıbı : sözle hakaret için para cezası ; ayıp sal - : para cezasına hükmetmek ; ayıp tölö - : para cezası ödemek ; at ton ayıp bk . at I ; ayıpka cık - : para cezasına maruz kılmak , para cezasiyla cezalandırmak ; ayıpka cıkıl - : para cezasına maruz kalmak .

ayıpker , a - f . : suçlu ; cani .

ayıpkerdik , kabahatlilik ; cinayet .

ayıpsız , 1 . kabahataiz , masum ; 2 . kusursuz ; ayıpsız kişi bolnoyt : kusursuz insan olmaz .

ayıpsızdık , masumluk .

ayıpta - , 1 . itham etmek ; 2 . para cezasına hükmetmek .

ayıptal - , itham edilmek ; maznum olmak.

ayıptaluu , işs . ayıptal – dan .

ayıptaluuçu , maznun , itham edilen .

ayıptar , a – f . = ayıpker .

ayıptoo , itham etme .

ayıptooçu , itham eden .

ayıptuu , suçlu .

ayıptuuluk , suçluluk .

ayır - , 1 . ikiye ayırmak ; ayrı düşürmek ; parçalamak ; 2 . ayırdetmek ; 3 . zorla almak , çekip almak ; cılkını ayırıp aldı : atları zorla aldı ; 4 . kırmak ; başın ayırıp aldı : kendisinin başını kırdı .

ayırbaş , trampa ; ayırbaş kıl - : trampa etmek .

ayırbaşta - , mübadele etmek , trampa etmek .

ayırbaştal - , mübadele edilmiş olmak .

ayırbaştoo , mübadele , trampa etme .

ayırgıç , 1 . ayırıcı , ayıran ; 2 . gram . es . başka bir cümlenin içinde bulunan tavsifi cümle .

ayırış = ayrış , I , II .

ayırma , fark , mübayenet .

ayırmaç , çocuk eğeri .

ayırmaçılık , temayüz ; hususiyet .

ayırmaçtuu , çocuk eğeriyle eğerlenmiş ; ayırmaçtuu tay : çocuk eğeriyle eğerlenmiş tay .

ayırt - , eyrı düşürmek ; yırtmak ; ikiye ayırmak .

ayıruu = ayruu .

ayi , tasvibetmeme , tehdit haykırma – sı ; ayi seni : vay seni ! vay gidi seni !

aykal - , ( mana itibariyle ) = aykalış II ; azabınğ tartkan azamat aykalıp birge tünösün folk . : senin yüzünden ıstırap çeken yiğit varsın ( seninle ) sarmaşarak bir geceyi geçirsin .

aykala = aykara .

aykalış I , 1 . sarmaşma ; girifit olma ; 2 . birleşme ( biraraya toplanma ) .

aykalış – II , karşılıklıca sarmaşmak ; aykalışıp cat - : kucaklaşarak yatmak ; aykalışıp körüş - : birbirine arka vermek suretiyle durarak ve birbirine omuz üzerinden bakarak selamlaşmak ; cılkı aykalılıp kaşınışat : atlar birbirinin arkasına başlarını koyarak , kaşınıyorlar .

aykana = aykara .

aykara , çapanın aykarasınan ( yahut aykaradan ) camınıp cattı : çapanına öyle bürünüp yattı , ki bir eteğiyle bacakları ve öteki eteğiyle başı örtülmüştü .

aykaş - , 1 . çapraşık koyulmuş olmak ; birbirine geçmek ; 2 . db . kavuşmak ; onğgu menen müçö aykaşkanda : kelimenin gövdesiyle sonek kavuştuğunda .

aykaşuu , işs . aykaş – tan .

aykay , şiddetli , velveleli ses ( çağırma ) ; velvele ; aykay sal - = aykayla .

aykayla - , şiddetli ve velvele koparırcasına bağırmak ; imdada çağırmak .

aykın , açık ; müşahhas , açıkça ; aykın körsöt : açık göstermek ; aykın colbaçılık : müşahhas rehberlik .

aykından - , aydınlanmak , nurlanmak .

aykındooç , gram . attribıt , na ‘ t .

aykır - , haykırmak , bağırmak , nare atmak .

aykırık , haykırış , bağırma ; aykırıksal - : bağırmak , nare atmak .

ayköl , 1 . Destan kahramanının müsbet sıfatlarından biri ( başlıca Manas ‘ ın ) 2 . ayköl salış - : birbirine karşı nefret , husumet izhar etmek ; dövüşmeye girişmek ; uuru menenğ ayköl salışıp kaldım : hırsızla karılaştım ve onunla dövüşmeye başladım .

aykür = alçı .

ayla , a . hiyle ; çeviklik ; çare , kavrayış , ustalık ; söz aylasın bilbegen sözdü özünö keltiret ats . : söz söylemesini bilmiyen sözü kendi aleyhine çevirir ; aylası kurudu : tamamiyle şaşaladı ; büsbütün dermansız kaldı : enğ ayla bolbogondo : hiç olmazsa , başka bir çıkar yol bulunmazsa ; tildep aylasın ketirdi : ona adamakıllı sövüp saydı ; aylada cok caman : hiçbir işe yaramayan ( adam ) ; ayla barbı ? 1 ) çıkar yol , imkan var mı ? 2 ) nerde ? ! hiçbir çare yok ! can aylasınan yahut can aylası üçün : canını kurtarmak için .

aylager , aylaker , a – f . hilekar , kurnaz .

aylagerlik , hilekarlık , kurnazlık .

aylakerdüü , aylakerlüü = aylager .

aylala - , çaresini bulmak , bir yolunu bulmak , çıkar yolunu bulmak .

aylaluu , çevik ; çıkar yolunu bulan .

aylaluuluk , çeviklik ; çıkar yolunu bulnaklık .

aylampa = aylanpa .

aylampaş = aylanbaş .

aylan - , 1 . dönmek , deveran etmek , dolaşmak ; aylana uç - : etrafta uçmak ; közübüzdün karası menen tebğ aylanıp tutar : ne istersek onu yapıyor ; o , tamamiyle bizim tesirimiz altındadır ; köt aylanbayt kon . ( mesken hakkında ) : dönecek yer yok ( harfiyen : göt dönmüyor : M . ) aylan köçök 1 ) çocuk oyunu [ çocuklar << aylan köçök >> diye söylenerek kebdi etraflarında dönerler ] 2 ) mec . su .evrintisi ( girdap ) : 2 . dönmek ( değişmek ) ; 3 . es . keffaret olmak ; 4 . sahte tabiplerin tedavi usulünde bir kurban veriliyordu , ki bu kurban bilfiil yahut timsali bir tarzda hastanın başı etrafında dönerdi ( alya ‘ nın 4 – ncü manasının variyantları bundan doğmuştur ) ; okşamak ; saygı göstermek ; üstünlüğünü tanımak , önünde eğilmek ; aylanayın yahur aynanayın veya aylayın yahut aylanıp keteyinim : sevgilim ( kendisine kurban olacağım : M . ) ; koy , aylanayın , koy : vazgeç sevgili , vazgeç ; aylanayındam : sevgililerim ; atadan aylangan : yazık ki iyi baba senin gibi ( kötü evlat ) dünyaya getirmiş ; argımak cıydım , at sıydım aylanıp ketsin buudandan folk . : argamaklar topladım , bayağı atlar topladım , ancak onlara buudan ‘ ın topuğuna varmak nerde ! ( bk . buudan I ) ; kelindin tırmagınan bir kündö minğ aylansa , epeken folk . : genç kadının parmakları ( harfiyen : tırnakları ) her gün bin defa hürmet göstermeye değer ( yani o kadın gayet usta elişi yapar ) .

aylana, 1 . etraf , civar ( yöre ) ; 2 . muhit .

aylanayın - , bk . aylan 4 .

aylanbaş , aylanbaş bolup kalgansınğ : senin başın dönmüş .

aylandır - , 1 . döndürmek , çevirmek , döndürtmek ; 2 . dolaşarak gitnek ; kuşatmak ; 3 . değiştirmek ( tahvil etmek ) ; akçaga aylandır - : paraya çevirmek .

aylandıruu , 1 . döndürme ; 2 . tahvil etme .

aylanış - , 1 . hep beraber dönmek , 2 . gecikmek ; alıkonmak ; bir cumuşka aylanışıp keçigip kaldım : bir işle eğlenerek geciktim .

aylanma , dönen , tekerrür eden ; aylanma üzüksüz bölçök mat . : kesri aşarii devri ; aralaş aylanma : mat . karışık kesri daim ; taza aylanma mat . : halis kesri aşarii devra .

aylanpa , 1 . su çevrintisi ( girdap ) ; 2 . kaalga ( bk . ) nın bir cüzünün adıdır .

aylant - , 1 . döndürmek ; çevirmek ; 2 . kuşatmak ; aylanta : her yandan , etrafında ; aylanta karap ; göz gezdirerek , etrafa bakarak .

aylantkıç , dödüren , dönmeyei mucibolan ; baş aylantkıç : şuuru karartan şey .

aylantma , 1 . dödüren ; döndürme ; baş aylantma : bir hayvan hastalığıdır , ki bu hastalığa tutulan hayvan boyuna başını döndürür . 2 . tedavül edilen ; aylantma kapital ; tedavül edilen sermaye .

aylantuu , 1 . döndürüm , devir ; 2 . tahavvül , değişim .

aylanuu , işs . aylan – dan .

aylasız , 1 . çevik olmıyan , çolpa ; intikal süratine malik olmıyan ; aylaszı baatır çoçkogo çabat ats . : beceriksiz bahadir domuza saldırır ; aylasızdan : çaresiz olarak , zaruret hasebiyle muztar olarak ; 2 . pek ; aylasız caman : tutar yeri olmıyan kötü ; pek fena .

aylaş , aynı devrede gebe kalan kadınlar ; aylaş katın – munğdaş ats . : aynı devrede gebe kalan kadınlar hemdettirler .

aylayın , bk . aylan 4 .

aylık , 1 . bir aylık müddet ; aylık azık : bir aylık erzak ; 2 . aylıkla çalışan ; bir aylık maaş , aylık .

ayluu , aylı , ayı olan ; ayluu tün : aylı gece .

ayma - , atıştırmak , oburca yemek .

aymak I , 1 . memleket , ülke , arazi ; aymak taanuu es . : memleketi öğrenme ; aymak taanuuçu es . : memleketi öğrenen ; 2 . ( Rad . ) : halk ; soy .

aynak II , ( Rad . ) kalpakltaki süs ; altın aymak akmak börük ( Rad . ) : mükemmel surette altınla süslenmiş kalpak .

aymaktık , ülkeye mensup .

aymala - , ağızla kapmak ; balası emçegin , aymalap hırsla kaparak , emiyor ; cel anın betterin aymalap , çaçtarın senğseltet : rüzgar onun yüzüne eserek , saçlarını ditmektedir .

ayman , obur ve tahammülü ( at hakkında ) .

aymanğga - = ayma .

aymaş - , müş . ayma – dan ; betterin aymaşıp mec . : şapır şapır öpüşerek .

aymın = aybık .

aynek , f – a . 1 . ayna ; 2 . cam ; köz aynek : gözlük ; eynektey açık : tamamiyle açık .

aynı - , 1 . sözünden vazgeçmek , caymak , rücu etmek ; aynıp kalba : verdiğin sözden vazgeçme ! aynıbay ; tereddütsüz ; çınıgı kızmay akı aynıbay ösüp catat : şe ‘ ni iş ücreti durmadan artıyor ; soodaları cakındap , cıyırma tıyından aynıp ketişti : onların ticareti sonuna yaklaşmışken , yirmi kopek yüzünden bozuldu : 2 . kööüm aynıdı : bende bulantı var ; köönüm aynıp , canım cer tartıp turat : kendimi fena hissediyorum ve yatmak isitiyorum ( ben düşebilirim ) ; 3 . değişmek ; münasebetini değiştirmek ; sen , aruu kulunum , aynıp keter bekensinğ ! folk . benim temiz tayıcığım ( sevgilim ) , değişir misin , acaba !

aynıt - , sapıtmak ( doğru yoldan şaşırtmak ) , caydırmak .

aynıttır - , et . aynıt – tan .

aynikey , aynikeyim karmadı : caydım , fikrimden vazgeçtim , sözümü geri aldım .

ayoo , acıma .

ayooluu , kendisine karşı ayrıca dikkatle muamele edilen , ayrıca takdir edilen şey ; ayooluu buyumum : takdir ettiğim , ihtiyatla kullandığım , acıdığım nesne ; men kaysı ayooluu kul elem ! : bana kim acıyacak ! ben kime lazımım ! ; benim hayatımı hesaba katmak değer mi , dersiniz !

ayoosuz , merhamersiz , amansız ; ayoosuz sokku : kat ‘ i darbe ; kat ‘ i mukavemet .

ayooszuduk , merhametsizlik , amansız davranmaklık .

aypa - , aypap – caypap : basarak ( su hakkında ) .

aypooç , defin esvabı aksamından birinin adıdır ; ak kepindep aruu cuup , aypoo. salıp , belimi buup folk . kefene sararak , temiz yıkayıp , üzerimeaypooç koyarak ve kuşak kuşatarak .

ayran I , a . taacüp eden , hayrette kalan , şaşalıyan ; ayranga kal – yahut ayran kal - : hayrete düşmek ; akılı ayran kaldı ( yahut ayran – tanğ kaldı yahut ayran – azır kaldı ) : şaştı , şaşa kaldı .

ayran II , ayran ( hafifçe su katılan yoğurt ) ; ayran içken kutuluptur , çelek calagan tutuluptur ats . : ayran için kurtulmuş , kova yalayan yakayı ele vermiş ; aş ayran : içine yarma koyulmuş ayran ( gerek arpa , gerekse darı yarması olsun ) .

ayrandık , ayranlık ( ayran için hazırlanan şey ) ; bir azıraak ayrandık koy : bir miktar sağmal koyun , bir parça ayran alınabilecek olan koyun miktarı .

ayrı I , 1 . ikiye ayrılan , çatal , anadut ; temir ayrı : demir anadut ; ayrı kezenğ : eğerimsi dağ ; ayrı kuyruk bk . kuyruk ; ayrı sakal 1 ) çatal sakal ; 2 ) çatal sakallı adam ; ayrı col : yolun ikiye ayrıldığı yer ; eki col ayrı bolso , ittin başı kanğgı bolot ats . : yolun ikiye ayrıldığı yerde köpek yolunu şaşırır ; ayrı baş 1 ) iki başlı ; 2 ) = ayrıbaş ; 2 . iki hörgüçlü deve ; …. ayrı emes narça töölördü folk . : iki hörgüçlüleri değil , tek hörgüçlü develeri ..

ayrı II = ayır .

ayrık , 1 . bölüm , bölme , yarık ikiye ayrılmış , yırtık ; 2 . dağlardaki çukur ; iki dağ ırmağının kavuştuğu yer .

ayrıkça , ayrıca , bilhassa ; ayrıkça könğül ber - : ayrıca dikkat etmek , ayrıca meşgul olmak .

ayrıkçalık , hususiyet , istisnaiyet .

ayrıl - , 1 . ikiye ayrılmak , bölünmek ; birbirinden ayrı düşmek ; corgo mingen coldoşunan ayrılat, köp caşagan kurdaşınan ayrılat ats. : yorga ata binen yoldaşlarından ayrılır; uzun yaşayan kimse yaşıtlarından ayrılır 2. mahrum olmak; malıman ayrıldım : hayvanlarımdan mahrum kaldım.

ayrılgıs, ayrılmaz, ayrı düşmez, ayrılgıs dos : ayrılmaz dost.

ayrılış I, ikiye ayrılma ; parçalanma ; ayrılış col = ayrı col (bk. ayrı I1)

ayrılış II, müş. ayrıl-dan.

ayrıluuçu, 1. ikiye ayrılan ; ayrı düşebilen ; 2. gram. es. :mevsuf.

ayrım, ayrı, ayrı duran ; bir şeye has olan ; ayrım komissiya : o işe has komisyon ; ayrım bigadalar booyuça : ayrı taburlara göre ; açık-ayrım : apaçık , aynen ; açıkça, vazıhan; açık-ayrım süylöş- : açıkça, candan konuşmak; açık-ayrım tüşündür- : noktası noktasına , açıkça anlatmak.

ayrıpılan kon. tayyare.

ayrış I 1.ikiye ayırma ; ayrı düşürme; 2. ayırt etme.

ayrış- II, müş. ayır-dan ; baş ayrışsak- börk içine ; kol sındırışsak – cenğ içine ats. : evdeki çörçöpü dışarı çıkarma (harfiyen : baştan ayrılırsak- kalpak içine, kolumuz kırılırsa – yen içine).

ayruu, ikiye ayırma.

ayrunçu, 1. ikiye ayıran; 2. gram. es. na’t (attibut) ; sın atooç atruuçu : na’t sıfat.

aysız, ayı olmayan, aysız; aysız tün : aysız gece.

ayt I hayt ! taygandarın <ciberdi : yürük köpeklerine <


Yüklə 6,96 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   90




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin