tomocnay, r. kon. 1. gümrük dairesi; 2. gümrük dairesinde çalışan memur.
tomolu-, yuvarlamak; yukarıdan aşağıya doğru yuvarlamak.
tomolok, 1. toparlak, küre; 2. top, parça; bir tomolok et: bir parçacık et.
tomolon-, yuvarlanmak; yukarıdan aşağıya doğru yuvarlanmak; tomolonğon bala mec.: küçük çocuk; toksondoğu can kalbay, tomolonğon baladan takır kalbay büp bütün uşul toyğo çıyıldı folk.: doksan yaşında olan ihtiyarlarla küçük çocukların kâffesi bu şölene toplandılar.
tomolonuş-, beraber yuvarlanmak.
tomolot-, et. tomolo-‘dan; sayıpsınğ tübün ön kektüü kişinğdi folk.: öteden beri düşmanın olan adamı kargı ile öyle vurdun , ki o, yuvarlanıp düştü.
tomoo, güç hal ile gözüken iz; coldunğ tomosu: eski bir yolun izi.
tomoolo-, hayalmeyal hatırlamak.
tomooloğonsu-.:eles-bulas tomooloğonsuym: sanki düşte imiş gibi hayalmeyal hatırıyorum.
tomor, bir bitkinin kökünün adıdır, ki bu kökten açık sarı bir boya yapılır.
tomp: tomp etip tüştü: pat diye düştü.
tompok, 1. tombul; tompok bet: kalın suratlı; 2. kabarık, muhaddep.
tompulda-: tompuldağan celiş: biçimsiz, çirkin link yürüyüş.
tompuldat-, et. tompulda-‘dan; tompuldatıp celdir-: biçimsiz ve çir kin link yürüyüşle gitmek.
tomsor-, yüzde hiddet ve gazap eseri belirmek, somurtmak, surat asmak, muzlim bir çehre ile gözükmek; tomsorup açuusu keldi: aşırı derecede kızdı hiddetlendi.
tomsort-, sumurtmaya zorlamak, kızdırmak, kederlendirmek; tomsortup taştap ketti: beni müteessir ederek ve kaygı içinde bırakıp gitti.
tomuğuu işs. tomuk- II’den.
tomuk I, 1. dizkapağı; tomuk eti tolğon: sağlam ve erkeklik çağına ermiş (insan hakkında); tomaok etinğ tolo elek, torolğon kününğ bolo elek folk.: sen henüz pekimedin, senin erkeklik çağın henüz gelmedi; tomuk eti tolğonço folk.: erkeklik çağına erinceye kadar; tomuk katmay: “lades” oynunu anran oyundur; 2. beygir ayağının köstek yeri; koyun tomuk: bir çalının adıdır.
tomuk- II, soğuktan şişmek (ten hakkında), pek fazla üşümek.
tomuyt-, vurarak kabartmak; men anı tomuyta muştadım: ben onu vücudunda şişler peyda oluncıya kadar dövdüm; al cağılıp, başıntomuytup aldı: düştü ve kafasını şişirdi.
ton I, kürk, geniş yakalı gocuk; çolok ton: kısa çocuk; özünğe karapton bıçap! kendine göre hükmetme yalnız kendini düşünme!; balanın tonu (krş. çöp 2) son, döl eşi, çocuk yatağı.
tonduu, 1. kürklü, kürk sahibi; ak tonduu mec. : zengin (harfiyen: be- yaz kürklü) ; calanğ tondu mec.: züğürt; 2. iyi giyinmiş şık giyinmiş; aş attuunuku . toy tonduunuku ats. es.: yoğ aşı atlıya ait olup, düğün- de iyi giyinmiş olana aittir (yanioralarda yalnız onlara hürmet edilir.
tonğ- II, donmak, üşümek; soğuktan katılaşmak; murutuna muz tonğ- du: bıyığına buz peyda oldu.
tonğdur- dondurmak.
tonğdurma, 1. dondurulmuş; tonğdurma kımız bk. kımız; 2. ilkbaharda ekmek üzere güzün sürülen toprak; tonğdurma köp tüşüm beret: güzün sürülen toprak çok mahsul veriyor; tonğdurma aydoo:güzün toprak sürme.
tonğğolok, donmuş; tonğğolok tezek: donmuş tezek; kara tonğğolok: eri- dikten sonra tekrar şiddetli ayazın neticesinde varlığa gelen don.
tonğkoçuk taklak; tonğkoçuk at-: taklak atmak; başı menen tonğko- çu attı: başı ile taklak attı.
tonğkoçukta-, 1. = tonğkoçuk at- (bk. tonğkoçuk) ; 2. (hayvanlar hakkında) burnunu toprağa sokarak ve kıçını yukarı kaldırarak aşağiya doğru kaymak.
tonğkonğdo-, baş aşağı, kıç yukarı yürümek.
tonkonğdot-, baş aşağı kıç yukarı yürütmek.
tongkonğdotuu,işs tonğkonğdottan.
tonğkoy-, kıçını yukarı kaldırarak iğilip durmak; dizleri üzerinde durarak; ellerle yere dayanrak başla yere kadar iğilmek; tonğkoyup çığıl-: baş aşağı, bacaklar yukarı düşmek.
too, dağ; too tayan, bk. tayan; teşken too yahut teşik too: tonel; canar too: yanar dağ; opoldun toosunğay: dağ gibi kocaman, muazzam.
tooba = tobo.
tooçul, dağları seven.
toodak, toy kuşu. otis tarda; corğo toodak: ufak toy kuşu.
toodakçı, toykuşu avcısı; toodakçı toru ala: Falco Feregrinus denilen doğan nevilerinden biridir.
toodok = toodak.
took, 1. tavuk; 2. on iki senelik hayvan devri takviminde onuncu yılın adıdır.
tooluu, dağlı, dağlık; tooluu cer karsız bolbos ats.: dağlık yer karsız olmaz.
toom, 1. uzatkandın coldoştukka toomu çok ats.: yolcuyu geçirenler yoldaş sayılmazlar; toğuz coldun toomu: yolların kavuşak yeri. Dokuz yol ağzı; sokur toom bildim: bir parça farkına vardım gibi; calgızattın sokur toom colu: çok az beliren patika, keçiyolu; 2. es. Başka şekil, şık, bir kitabın nüshaları arasındaki tehâlüf.
toomat, töhmet.
toomduu, düğüm noktası, kavuşak yeri.
toop, a. dn. tavaf.
toorak, kara kavak.
toorat, a. Tevrat.
tooru I, ordo (bk. ordo 3) oyunun safhalarından biridir.
tooru- II, gözetlemek, keşifle uğraşmak, bir şeyin etrafında dolaşmak, gözle nişan almak (mes. aşık oynarken vurmak için); tündö ayıldı uuru toorudu : geceleyin hırsız köyü şöyle bir yokladı;bödönönü toorup çaap aldık: bıldırcını birkaç defa kuşatarka vurduk; sen meni köp tooruba!: seni benim başımı fazla ağırtma; ayıktınğbı, can boorum, toorugan kesel-oorudan. folk.: seni rahatsız eden hastalktan iyileştin mi, can-ciğerim!
tooruk, r. 1. mezat; 2. mezat tertip etmek suretiyle satış; malınğ tooruk bolot: emlâkin mezatta satılacak; tooruk kılıp sat-: mezat tertip etmek suretiyle satmak.
toorul-, gözetlenmiş, kuşatılmış olmak.
toorunkay, sığır hayvanları hastalığının adıdır.
tooruş-, bibirini takip etmek. birbirinin hareketin dikkatle gözetlemek ( mes. güreşe hazırlanan boğalar hakkında); balbandar ortoğo tooruştu: pehlivanlar meydana çıktıla, birbirne göz attılar.
toos, a. tavus kuşu.
tooş, ses.
toot- (karş. toğot-): meni tootpoy koydu: o beni adam yerine koy- muyor, o bana asla iltifat etmiyor;sözün tootpoy koydu: sözüne kulak asmadı, sözünü dinlemedi; caşbalanı al tootmok bele, özünğ bar: küçük çocuğun sözünü dinler mi hiç. sen kendin git!; kişini tootup uyalıp da koyboyt: insanlardan zerre kadar utanmıyor; aylımdı tootpoy aralap, bu kelişi caman, dep folk.: benim köyümde korkmadan dolaşması- çok kötüdür.
tootpostuk, ihmal.
topI. küre, top; top tep-: fubol oynamak; top segmenti mat..: kürevî segment.
top II. top (silâh); top at-: top atmak.
topIII, boza süzerken kalan posa.
top IV zümre, küme, yığın, toplantı; şaydoot top, bk. şaydoot 2; bir top künü: mühimce bir zaman çok vakit; bir topton kiyin: bir müddet sonra; al menden bir top ulu da, çonğ da: o. benden oldukça yaşlıda büyük de; bir top arı barğanımda: hayli ileri gittiğimde; bir top söz bulup ötsö kerek: birçok lâf geçmiş olsa gerekir; balam bar dep maktanba, topto biröö cok bolso ats.: eğer çocuklarından hiçbiri halk toplatısına iştirak etmezse, çocuğun var diye övünme!
top V, to hecesile başlayan sözlere takviye için katılır: top- toluk.: tepeleme dolu, dopdolu.
topçu I, topçu.
topçu II. düğme; müyüz topçu: kemik düğme; sedep topçu: sedef düğme.: keregenin topçusu: kerege (bk.) ‘nin değneklerinin birleştiği bnoktalarda onları birbirine pekitmeye yarayan sırım düğümü; topçu baş Cnicus benedictus otu; bostanlarda biten Carduus-Cirsiumotu.
topçula-, düğmelemek.
topçulan-, düğmelenmek.
topçuluk, (karş. közönök): düğmeleri iliklemek için) giyim üzerine dikilen ilmik.
topli = tupli.
topo I: topo tonop: soyup-soğana çevirerek.
topo II = topurak.
topol = tokol I; tüpöksüz toopl nayza alıp folk.: kısa ve gündersiz mızrağı alarak.
topolonğ, 1. bir koyun salgın hastalığının adıdır; 2. karışıklık. panik, isyan, kargaşalık; topolanğun tozduru: darma-dağınık etti. Tarumar eyledi; çanğ -topolonğ kıl-: tam karışıklık meydana getrimek. Her şeyi alt-üst etmek.
topolonğçu, âsi. baş kaldıran.
topolonğdo-, telâş etmek, paniğe kapılmak.
topolonğdot-, telâşa vermek. Panik yaratmak.
topon I. 1. toz;boztopon: boz toz; 2. kepek; oor topon; (başakların kaba parçalariyle birlikte) iri kepek.
topon II. f. 1. tufan; 2. (Tevratta anlatılan) bütün yer yüzünü kaplamış olan tufan.
topondo-, (kalburla elerken) kepeği, çöpü atmak; oor topondo-: iri kepeği, iri çöpü bir yana atmak.
toponğdo-, kâh iğilerek kâh doğrularak, hızlı yürümek.
toptoş-, guruplar halinde birleşmek. gruplar teşkil etmek.
toptuu, toplu. takım halinde olan.
topu. f. takke.
topuk (Rad.. V) = tomuk I.
topulda-, şakırdayan boğuk ses çıkarmak; töönün korğulu cerge topuldap tüştö: devenin tezeği yere şakırtı ile düşüyor.
topuldat-, et.topulda-‘dan.
topur: topur-topur: bir çok ayak patırtısının taklidi.
topura-, 1. rahatsızlanarak hareket etmek; rahat durmayıp yeri çiğnemek (mes. heyecan içinde bulunan kalabalık hakkında); 2. bir yığın veya küme halinde toplanmak.
topurak, 1. toprak; topurak sal- (kabre, ölü ile vedalaşmak üzere) toprak atmak; son vazifeyi ödemek; topurak salıp keleli: gidelim son borcumuzu ödeyelim; topuraktan tışkarı bolsok mec.: sağ olursak 2. arazi, toprak; Kırgızstan respulikası topurağında: Kırgızıstan cumhuriyeti topraklarında.
topurat-, et. topura-‘dan; maldı topuratıp aydayt: hayvanları öyle sürüyor ki, ayak patırtısı çıkıyor.
topurla- = topura-.
topuyçe = topu.
tor, ağ, tor; takya tor: tuzak.
tordo-, 1. ipliği tura ve çile yapmak; btopçuluk tordo-: ilmikler yapmak; 2. ağ kurmak.
tordol- örselenmek, delik-deşik olmak.
tordomo, ağ şeklinde olan.
torğo-, (karş. toro) engel olmak, yolu kapatmak, alıkoymak; söz torğo-: sözü kesmek; sözümdü torğobo: sözümü kesme; söylememe mani olma!; torğoy çalma: çelme atma (güreşte).
torğol- mut. torğo-‘dan.
torğoo, yolu kapatma, engel, mania.
torgoy, tarla kuşu; col torgoy: dağlarda yaşayan tarlakuşu; moldo torgoy. sopu torğoy: tarlakuşunun çeşitleridir.
torgun, bir çeşit ipekli kumaş.
torko, bir çeşit ipekli umaş; torko ele: ipek elek; kıl torko: bir ipekli kumaşın adı.
torlo- = tordo-.
toro-, (arş. torğo) mani olmak, alı-komak; col-: yolu kesmek, yolu kapatmak; toroy çal-: (güreşirken) çelme takmak; adımdı tobobo: bana mani olma, bana engel olma!; aldınan toroy çaptım: yolunu keserek koşturdum.
torol-, erkeklik çağına ermek, büyümek; toğuz caşta toroldum; folk. dokuz yaşında kendimi büyümüş hissettim; daha ör. bk. tomuk I.torom, (karş. toom): toğuz coldun toromu: dokuz yol ağzı; yolların kavuştuğu yer. düğüm noktası.
toromol, set engel, mania, dolambaç; dolaşık yol.
toroo = torğoo.
toropoy,domuz yavrusu; toropoyun toz kılıp folk.: tarumar ederek; her yana püskürterek.
toroy-, yan gelip yatmak, bir yana yatarak uzanmak (hayvanlar hakkında).
toroyt-, et. toroy-‘dan; attan toroyto çaptım: öyle vurdum’ki o, attan yuvarlandı.
torpok, yahut tay torpok: ikinci ya- şına basmış olan tosun; torpoktun meesin ceptirminbi?: deli miyim ben? deli yok burada; buka cokto torpok biy ats. koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdürrahman çelebi derler (harfiyen.; buganın bulunmadığında tosun hâkimlik eder).
tors, ses talididir; tors ettire çaptı: (atlı) hızlı koşturdu.
toruk- II, yorulmak, dermansız düşmek (başlıca maneviyatı kırılmış adam hakk.), kederlenmek.
toruu, (Rad, V) ilâveten, ilâve olarak.
toruul (Rad, V), tırıs yürüyüşü süratli olan at.
tos- = toz- IV; tostum!: (kâğıt oynarken) ortada duran paranı hepsini oynamaya razı olduğunu bildiren kelime.
toskoğoy, muhaddep, kabarık, şişkin.
toskok, undan ibaret toz (mes. değirmende).
toskool, mania, engel.
toskoolduk = toskool; toskoolduk kılat: engel çıkarıyor. Mümanaat gösteriyor.
tosmo = tozmo.
tosto, patlak gözlü.
tostongdo- = tostoy-.
tostoy-, 1. kabarık. şişkin olmak; 2.mec. aşırı kızgınlıkla üzerine atilmak.
tostur- I. et. tos-‘tan.
tostur- II = tozdur-.
tosul- = tozul-.
tosuray-, 1. kabarmak, şişmek; 2. şişmanca, tombul olmak; tosurayıp kiyin-: tombul gözükür gibi giyin- mek; tosurayğan bala: tombul çocuk; tosurayğan köökör: küçük ve derli toplu tulum.
totu, f. papagan; totu kuştay kooz: papagan gibi güzel, sülün gibi dilber: totu cünü menen. bulbul ünü menen ats.: papagan tüyü ile, bülbül, sesi ile (meşhurdur).
toy I, zyafet, işret, düğün şöleni; şenlik; toy-soy: hernevi ziyafet-şölen; kız toyu: düğün ziyafeti; uul toyu es. sünnet düğünü; toyğo toy ulansın!: ziyafet ardınca ziyafet olsun! ziyafetler boyuna devam etsin! (ziyafette hazır bulunanların iyi dileğidir); toy cedir-: ziyafet vermek; emi kaçan bizge toy cediresinğ!: ne zaman bize ziyafet bçekeceksin!; toygon barsanğ, toyup bar ats.: ziyafete giderken tok karınla git!
toy- II. doymak, bıkmak; etke toydum: ete doydum; senden toydum: senden bıktım; toy soy-: düğün veya ziyafet için hayvan kesmek.
toydur-, doyurmak. bıktırmak.
toyduruu, doyurma.
toyğus, doymaz; köz toyğus körköm: görüp doyulamıyacak derecede güzel.
toyğuz- = toydur-.
toyğuzuu = toyduruu.
toylo-, cümbüş etmek. ziyafetten-ziyafete dolaşmak; ayıl sayıldap, toytoylop: avullarda dolaşarak ziyafetlerde ağılanarak; it üyünğdü toylop: atpasın: (sakın) köpek evinde bir şeyler yapmasın (bir şeyler yemesin!).
toz II, 1. toz; topolonğun toz kıldı: tozbuz etti, tarumar etti; topolonğu toz boldu: (korkudan) çil yavrusu gibi dağıldılar; 2. un tozu.
toz- III, 1. dağılıp toz olmak; azıptozup ketti: her yana dağılıp gittiler; 2. büsbütün eskimek, örselenmek (elbise hakkında).
toz- IV. 1. yolu kapatmak; tozup çık-: karşıya çıkmak; konok toz- misafir (konuk) kabul etmek; 2. beklemek, intizar etmek; 3. tutmak; murdunğdu toz! Burnunu öne doğru uzat! (oyunda; daha ör.bk. tos); bala toz: çocuğu oturak üzerinde tutmak.
tozdur-, 1. toz halinde komak; 2. büsbütün eskitmek, yıpratmak (elbiseyi).
tozğool = toskool.
tozğunçu, tar. (işlek yollar üzerindeki) kolcu, tutkavul.
tozmo (karş. tos. toz IV) yolu kapatan. karşıya gelen; tozmo suu: bentle durdurulmuş su; tozmo suuday memiregen keç: durgun (hafiyen. setle kapatılmış) su gibi sâkin gece.
tozmoçu-, yolu kesen, yoldan geçenleri durduran. muhafaza eden.
tozmolo-, yolu kesmek. yoldan geçenleri durdurmak. alıkoymak.
tozmoloo, yolu kesme, yoldan geçenleri durdurma, alıkoyma.
tozoğo: tozoğo tonğse (Rad.): Çin memurlarının kalpaklarındaki boncuk.
tozok, I. 1. cehennem; 2. mec. azap, ıstırap; azap-tozok: tahammül edilmez azap; seni tabuu-tirininğ tozoğu: seni bulmak—hayatın azabıdır (seni bulmak aşırı derecede güçtür); tozok tart-: azap çekmek; toburçak minbey, cöölöylü, tozok tartıp, cönöylü folk.: yürük atlara binmiyeceğiz azap çekerek yaya gideceğiz.
tozul- pas.. toz- IV-‘ten;tozulağn tor: kurulmuş ağ.
töbö 1. tepe; 2. zirve töbösü kökkö cetip kaldı: tepesi göğe erdi (gayet sevindi; saadetin en yüksek derecesine çıktı); töböm menen cer (yahut kuduk) azsam da. taap berem: tepemle toprak kazsam dahi bulup vereceğim (ne pahasına olursa-olsun, bulacağım); 3. kalpağın tepesi.
töböl. 1. (hayvanın aınındaki) yıldız, akıtma; 2. tepe; biylööçü töböl: rical, idare başında bulunanlar, (üst tabaka).
töbölöş-, dövüşmek. tepeleşmek.
töböt I = döböt.
töböt II = topot.
töcügür, (kadınlar hakkında) evinde oturmayan (boyuna dışarıda gezen, dolaşan).
tögörök, (karş. tegerek): 1. tögöröktün tört burçu: dünyanın dört ciheti. bütün dünya; tögöröktün tört burçun kıdırdı: yer küresinin dört köşesini dolaştı (her yere gitmiş); tögöröktün tört burçun tört kurçağan malım bar folk.: o kadar çok hayvanlarım vardır. ki onlar yer küresini dört kere kuşatabilirler; 2. tögörök koy: beşinci yaşına basmış olan enenmiş koç.
tögöröktö- = tegerekte-.
tögül-, dökülmek (mavi,hububat gibi şeyler kabından veya yerinden çıkıp akmak) üyünğdö sütünğ tögülsö. taladamuzoonğ emip kelet ats.: felâketler hep birden geliyor (harfiyen.: evde sütün dökülürse, kırda buzağın anasının sütünü emmiş olur). abiyiri tögüldü bk. abiyir 1. kuyruk-calı tögülgön at: uzun kuyruklu ve bol yeleli at; tögülgön sakal: uzun sakal kaba sakal.