MURAD, III. Saltanatı (1574 - 1595) II. Selim'in, Nurbânu Sultan'dan duaya gelen çocuklarındandır (1546). Dedesi tarafından 18 yaşında iken Manisa sancağına tâyin edilmişti, II. Selim'in ölümü ü-zerine sancağından gelip tahta çıktığında 28-29 yaşlarında bulunuyordu. Padişahlığının ilk dört senesi Sokullu Mehmed Paşa'nın sadnâzamlığı sayesinde oldukça iyi geçti. Bu yılların en önemli o-laylan, Sokullu'nun tedbiriyle Erdel voyvodası Bathori Istvan'ın Lehistan krallığına seçilmesi ile adı geçen devletin himayeye alınması (1575) ve Fas'da Portekiz kralı I. Sebastiyen'in yenilmesi ve ölümü ile sonuçlanan Vadi's-Sebîl savaşı sonunda burada Portekiz hegemonyasının önlenmesidir (1578). Fakat Sokullu'nun bir suikast sonunda öldürülmesi üzerine (1579) çözülmeye, bozulmaya yüz tutmuş devlet idaresi de alabildiğine kötülüğe doğru yuvarlanmaya başladı. Artık imparatorluğun Yükseliş Devri sona ererek Duraklama Devri başladı. Sokullu'nun son yıllarında istemediği halde açılan îran savaşı (1577-1589) pek u-zun sürmüş ve Ferhad Paşa'nın başarıları sayesinde İstanbul'da (1590) barış anlaşması imzalanmıştı. Fakat bu zaman içinde devletin hazinesi boşaldı. Çare olarak piyasaya düşük ayarlı para sürülmesi asker ile halk arasında hadiselere sebep oldu. Kısacası, ne askerde itaat, ne de devlette nizam kaldı; rüşvet aldı yürüdü, idareciler arasındaki şan ve şeref rekabeti ve geçimsizlik son haddini buldu. Daha Iran seferinin yaralan sarılmamış iken bazı vezirlerin teşvikiyle Avusturyaya savaş ilân olundu (1593). Onbeş yıl süren bu savaşın hemen başında şimdiye kadar Osmanlı egemenliği altında yaşayan Erdel, Eflâk ve Boğdan beğlikleri Avusturya tarafına geçtiler. Savaş devam ederken III. Murad vefat etti ve Ayasofya camii yanındaki türbesine defnedildi (1595). Osmanlı padişahları arasında kadına en düşkün olanlardandır. Yüz oniki evlâdı vardı, ölümünde 19 kadın da hamile idi. Saz ve eğlence alemlerinden baş alamadığı için devlet idaresi valide sultanların elinde kalmıştı. Gijzel şiirleri vardır. Devrinde krallık bile rüşvetle alınıp verilirdi. Bilinen eşleri; Safiye Sultan (Bafo), Mihriban, Nazpsrver, Şahhuban, Fahriye'dir. Çocukları; Ayşe Sultan (ibrahim Paşa eşi). Selim, Bayezid, Mustafa, Osman, Cihangir, Abdullah, Abdurrahman, Hasan, Mehmed (Bafo'dan), Ahmed, Yakup, Alemşah, Yusuf, Hüseyin, Korkud, Ali, îshak, Ömer, Alâeddin, Davud, Fatma Sultan (Cafer Paşa eşi), Murad, Mihrimah (Mirahur Ahmed Paşa eşi), Fahriye (Ağa Ahmed Paşa eşi) dirM.Sertoğlu.
MEHMET, III. Saltanatı (1595-1603). III. Murad'ın Safiye Sultan (Bafo) dan dünyaya gelen (1566) oğludur. Babasının vefatı üzerine Manisa'dan İstanbul'a gelerek cülus etti (1595). Artık her padişah tahta çıktıkça yeniçerilerin bahşiş yüzünden başkaldırmaları, tatsızlık çıkarmaları âdet olmuştu. Ferhad Paşa'nın tedbiriyle zorbaların isyanı önlendi. Fakat Avusturya seferi uzayıp gidiyordu. Bir vesile ı il« Ferhad Paşa boğduruldu. Sadrıâzam olan Koca Sinan Paşa Eflak üzerine yürüdü. Bükreş'i aldı, fakat Yergöğünde dehşetli bir bozguna uğradı. Padişahın hocası Sadeddin Efendi askerin itaatsizliğini ve yenilgilerin biribiri-ni kovaladığını görünce padişahın bizzat sefere çıkmasının lâzım olduğuna kanaat getirerek ITT. Mehmed'i güç belâ, Yeniçerilerin de yardımiyle sefere razı edebildi. Ordu, padişah başta olduğu halde, Heves'-teki Eğri kalesini kuşatıp aldı (Bak. Eğri). Bundan dolayı III. Mehmed'e Eğri Fatihi derler. Eğri civarındaki Haçova meydan savaşında ordu bozulmak üzere iken gerek Hoca Sadeddin Efendinin padişahı kaçmaktan alıkoyması, gerekse geri hizmetlerde bulunan seyis, hademe ve karakullukçuların ellerine geçen kepçe, balta gibi şeylerle harbe karışmaları üzerine i-lerlemekte olan düşman bozuldu ve Haçova Meydan Savaşı da böyle kazanıldı (1596). Padişahın zafere rağmen acele İstanbul'a dönmesi yüzünden bu başannm sonuçları tamamiyle elde edilemedi. Haçova Savaşından sonra Cağaloğlu Sinan Paşa'nın yaptığı yoklamanın da tesiriyle Anadolu'da türeyen Celâli denilen eşkıya memleketi kasıp kavurmıya başladı. Bir taraftan Nemçe Harbi sürüp giderken Kanije kalesinde Tiryaki Hasan Paşa tarihlere nam salan direnişile Türkün yüzünü ağarttı. İran Şahı da andlaşmayı bozarak Osmanlı devletine savaş açtı (1603). Bu karışık ve kötü durum esnasında III. Mehmed vefat etti ve Ayasofya camii yanındaki türbesine defnedildi (1603). III. Mehmed sancağa çıkan ve oradan padişahlığa gelen son Osman-oğludur. Yaradılıştan zayıf iradeli ve safça olup çok tesir altında kalırdı. Bilhassa validesi Safiye Sultan kendisi üzerinde çok müessirdi. Aynı zamanda vehimli bir zattı. Bu yüzden, Büyük şehzadesi onaltı yaşındaki Mahmud'u ve tahta çıktığı zaman da 19 erkek kardeşini boğdurmuş, 24 kızkardeşi-ni Eski Saray'a hapsetmişti. Bilinen eşleri, Handan Sultan, Mahpeyker. Çocukları; Mahmud, Ahmed (Handan Sultan'dan), Selim, Mustafa, Süleyman, Cihangir'dirM.Sertoğlu.
AHMET, I. Saltanatı (1603 - 1617) III. Mehmed'in, Handan Sultan'dan Manisa'da dünyaya gelen oğludur (1590). Padişah olduğunda on dört yaşında idi. Tahta çıktığı zaman memleketin iç düzensizliklerinden başka Avusturya ve Iran harbleri devam ediyordu. Kırım hanı süvarilerinin Boğdan ve Eflak'ı tahrip ve Erdel memleketim de sıkıştırmaları üzerine bu üç beğ Avusturya tarafını bırakıp tekrar Türklerle birlik olunca, imparator sulha yanaşmak zorunda kaldı. Tuna üzerindeki Zitvatorok denen yerde Osmanlılarla anlaşma yapıldı (1606). Böylelikle 15 yıldır sürüp giden Avusturya (Nemçe) harbleri sona ermiş oldu. Bu andlaşma Osmanlı Devletinin Avrupa'daki ilerleyişinin durduğunun bir vesikası olarak kabul edilir. İran savaşlarına gelince Iran şahı Büyük lâkabiyle anılan Şah Abbas ile yapılan muharebelerde hiç de iyi neticeler alınmadı. Nihayet 1612 de iranlılarla da sulh yapıldı. Fakat üç sene sonra iki devlet arasında savaş yine başladı (1615). Bir aralık anlaşma yapılır gibi olduysa da savaş gene devam etti. Celâli denilen eşkiya yer yer Anadolu'yu kaplamıştı. Kuyucu Murad Paşa adlı bir vezir, yıllarca uğraşarak ve yakaladığı zorbaları kuyulara doldurarak Anadoluyu temizledi ve halka geniş bir nefes aldırdı. I. Ahmed zamanında Murad Reis ve Halil Paşa gibi deniz kahramanları Türk donanmasına zaferler kazandırmışlardır. Padişah, savaşlardan ve gailelerden ancak başını kurtarmıştı ki ömrü vefa etmedi; genç yaşında öldü. İstanbul'da At meydanında yaptırdığı ismi ile anılan (Sultanahmet Camii) yanındaki türbesine defnedildi (1617). Başta muallimi Sultanî Mustafa Efendi olduğu halde, muhitinin tesirine kapılan I. Ahmed itimat ettiği değerli kimseleri devlet hizmetinde kullanmıştır. Gençliğine rağmen, icraatında azimli idi. Saraydaki kadın nüfuzunu önlemiş, kadınlara alet olmamıştır. Bilhassa Yıldırım Bayezid'den beri sürüp gelen kardeş öldürme kötülüğünü önlemesi, yani padişahlığın sülâleden en büyüğe geçmesi nizamını koyması ve kardeşi Mustafa'yı öldürmemesi gibi büyüklükleri vardır. Şiire meraklı idi. Yazdığı şiirlerinde Bahti mahlasını kullanırdı. Sultanahmed camiini o yaptırmıştır. Bilinen eşleri: Mahpeyker (Kösem, Anastasia), Mahfiruz sultanlar-.dır. Çocukları; Bayezid, Süleyman, Kasım, Murad (Mahpeykerden), Osman (Mahfiruz'dan), Ayşe Sultan, Mehmed, Fatma Sultan, ibrahim (Mahpeyker'den). Atike Sultan'dırM.Sertoğlu.
MUSTAFA, I. Saltanatı (1. defa 1617 - 1618) (2. defa: 1622 1623) III. Mehmet'in oğludur 1591 de dünyaya gelmiştir. Gerek aklî muvazenesinin bozukluğu, gsrekse kardeşi Ahmed'in yeni veraset usulüne göre, hayatına dokunulmamıştı. Kardeşinin padişah olacak yaşta şehzade bırakmadan ölmesi üzerine o tarihe kadarki geleneğin aksine yirmialtı yaşında olduğu halde hükümdar ilân edilmiştir (Kasım 1617). I. Mustafa'nın bu ilk saltanatı üç ay on gün sürmüş, cinneti saklanamaz hale geldiğinden Devlet, Saray erkânı ve ulemanın kararı ile tahtdan indirilmiştir (Şubat 1618). I. Mustafa, yeğeni II. Osman'ın tahttan indirilmesi üzerine sarayda kapatıldığı yerden çıkartılıp yeniden padişah yapıldı (Mayıs 1622). Fakat yine bir yatışma olmadı; her tarafta isyanlar aldı yürüdü, İstanbul'da, Yeniçerilere Genç Osman olayından dolayı hakaret edilince, Ocakta bir huzursuzluk başladı, isyanların sonu gelmedi. Sultan Mustafa'nın akıldan yoksun oluşundan ötürü, işler, valide sultan ve taraftarlariyle ocak ileri gelenlerinin ellerindeydi. Askere verilen cülus bahşişleri, hediyeler, ayrıca isyanları yatıştırmak için harcanan paralardan sonra gerek iç, gerek dış hazine boşaldı. Bu acıklı hallere son vermek için veziriazam, diğer erkân ve ulema, hayatına dokunulmamak üzere Mustafa'yı tekrar hal'etti-ler (l Eylül 1623). Sarayın bir yerine kapatılan Mustafa 1639 tarihinde aniden vefat edince, Ayasofya camiinde, Türklerin İstanbulu fethinden beri zeytinyağı mahzeni olarak kullanılan eski vaflizhaneye defnedildiM.Sertoğlu.
OSMAN, II. (GENÇ): Saltanatı (1618 - 1622) I. Ahmed'in Mahfiruz Sultandan dünyaya gelmiş (1604) oğludur. Amcası I. Mustafa'nın ilk saltanatından uzaklaştırılması üzerine on dört yaşında padişah oldu (Şubat 1618). Zamanında ilk iş olarak iranlı'larla Sorav barış anlaşmasını yaparak senelerden beri süren savaşa son verdi (Eylüi 1618). Lehistan'la (Polonya) Osmanlı devleti dost olmakla beraber iki taraf da şartlara riayet etmediğinden; Kırım hanlarının Lehistan'a hücumu ve onların da Er-del ve Boğdan işlerine elatması hele Kazak'ların Karadeniz kıyılarını vurması, durumu savaşa çevirdi. Osman, Lehistan'a yürüyerek Hotin kalesini kuşattı, fakat almayı başaramadı. Eski esaslar üzerine sulh yaptı (1621). Bu sırada padişah ile Ocağın arası iyice açıldı. İki taraf da biri-birine kırgındı. Osman, Yeniçeri ocağım kaldırmayı düşünürken onların karşı hareketi ile önce tahtını, sonra da Yedikule'-de boğularak hayatını kaybetti. Boğulmasından sonra babası I. Ahmed'in yanına defnedildi (1622). Binicilikte ve silâh kullanmakta usta olan ü. Osman, genç, hareketli, fakat yaşı gereği tecrübesizdi. Annesinin, Hocasının ve Kızlarağası'nın tesirinde kalmıştır. Samimi olarak ıslâhat yapmak istemişse de, yaşı ve muhiti müsait değildi. Kendisini mâkul yola sevkedecek adamlardan mahrumdu. Doğuştan hırçm, icraatında sert ve aceleci idi. Devlet adamlarına fena muamele ettiğinden kendini seven azdı. Kapıkulu ocağının düzene sokulması ve içindeki edepsizlerden ayıklanması için takip ettiği şiddetli yol ve bazı yasaklar Yeniçerilerin kendisine kin bağlamasına yol açmıştır. Hasisliği yüzünden Lehistan seferinde Ocaklıların nefreti büsbütün artmıştı. Ayrıca sefere çıkarken, yaşça en büyük kardeşi Şehzade Mahmud'u öldürt-mesi babasının zamanında terkedilmiş olan kardeş katli usulüne yeniden yol açmış, kendisi de kardeş kaatili olmuştur. Bilinen eşleri; Meylişah, Osmanlı saray geleneği aksine nikâhla aldığı Şeyhülislâm Esad Efendinin kızı Akile Hanım'-dır. Çocukları: Ömer, Mustafa ve Zey-neb'dirM.Sertoğlu.
MURAD, IV. Saltanatı (1623 - 1640) I. Ahmed'in Mahpeyker (Kösem) Sultsn'dan dünyaya gelmiş oğludur (1612). Tahta çıktığında henüz 11 yaşında bir çocuktu. Devlet işlerini uzun zaman Valide Sultan, Saray ve Ocak ağaları idare etti. Yeniçeriler çok fazla şımarmışlardı. Memlekette rüşvet ve yolsuzluk aşırı dereceleri bulmuştu. Zorba Yeniçeriler padişahm huzurunda sadrıâzamı ve sevdiği adamları parçalıyorlardı. Erzurumda vali bulunan Abaza Mehmed Paşa isyan ederek Sultan Osman'ın kanını isterim, diyerek eline geçen Yeniçerileri öldürüyordu. Bağdad'ın bir isyan sonunda iranlı'lara geçmesi üzerine bu devletle savaş yeniden başlamıştı ama her gün bir bozgun haberi geliyordu. Sonunda padişah 21 yaşına gelince anasını devlet işlerinden uzaklaştırdı vs zorba sipahileri tepeledi. Zorbalann başı Recep Paşanın kellesini uçurdu. Gerek Anadoludaki kötülükleri önlemek, gerekse iranlıları karşılamak için kendisi ordu-* nün başında İran'a hareket etti. Yollarda halkı soyan veya zulmeden bir çok kadı ve memurları cezalandırdı. İlk İran harekâtına Revan Seferi denir. 1635 yılında yapılmıştır. Sonunda Revan (Erivan) alınarak Tebriz taraflarına akın yapılmıştır. Bu sefer 10 ay sürmüştü. Bir müddet sonra İranlı'ların Revan'ı geri alması üzerine İkinci İran seferine çıktı. Ve doğrudan doğruya Bağdad'a yürüdü (1638). Uzun muhasaradan sonra şehri aldı (1639). Bundan sonra İranlı'larla Kasr-ı Şirin anlaşmasını yaparak savaşlara son verdi. Erivan, Azerbaycan İran'da, Bağdad ve havalisi Osmanlılarda kaldı. (Bak. Kasr-ı Şirin). Padişah İstanbul'a dönüşünde hastalandı ve çok genç yaşında vefat etti. Babasının Sultanahmed'deki türbesine defnedildi (1640). IV. Murad uzun boylu, kalın kemikli, şişmanca, fakat çevikti. Saçları koyu kumral, gözleri ve sakak kara, teni beyaz, büyükçe gaga burunlu, simaca, heybetli idi. Hafızası çok kuvvetli ve kendisi dikkatli olduğundan karşısındakini itaatla karışık korkuturdu. XVIL Yüzyılda gelen Os-manoğullarının en değerlisiydi. Çok iyi silâh kullanır, çok iyi ok atar, koşu halindeki attan ata atlardı. Devleti ve ocağı inzibata almak gayesiyle epeyi gayret harcamıştır. O sırada memlekete yayılmakta olan tütün iptilasına karşı yasak koymuş ve bunu bahane ederek bir hayli zorbayı temizlemiştir. Fakat, o da babasının koyduğu usule aykırı davrandı; kardeşlerini öldürterek kardeş katili oldu. Yalnız İbrahim'i sağ bırakmıştı. Eşlerinin isimleri bilinmemektedir. Çocukları; Ah-med, Rukiye Sultan, Alaeddin, Gevher-han Sultan, Safiye Sultan, Mehmed, Kaya Sultan, Hafize Sultan'dırM.Sertoğlu.
İBRAHİM Saltanatı (1640 - 1648) Sultan Ahmed'in sağ kalan tek oğludur. Mahpeyker (Kösem) Sultandan 1615 te dünyaya gelmişti. Padişah olduğunda 25 yaşında bulunuyordu. Sarayda geçirdiği uzun ve tehlikeli kafes (Hapis) hayatı yüzünden sinirleri bozulmuş, aklî muvazenesi de hayli zayıflamıştı. Padişahlığından sonra sefahata meyletmesi onu büsbütün çığrından çıkardı. Bu yüzden kısa zamanda etrafını alan _ Valide Sultanın, Harem kadınlarının, daha birçok acayip kimselerin tesiriyle değerli devlet adamları öldürüldü veya vazifeden uzaklaştırıldı. Zamanın' en kudretli, nüfuzlu adamı Cinci Hoca adlı bir sahtekâr idi. Saltanatı devrinde en önemli vak'a Girit'in zaptına girişilmesi ve dolayısıyla Venediklilerle olan savaşın başlamasıdır (1615). Girit'te ilk yıllarda bazı yerler kolayca alınmakla beraber Kandiye ve Suda harekâtı işi uzattı. Girit'te uzayan harekâtın verdiği sıkıntılar, üstelik padişahın, masallardaki gibi hareket etmek is-temssi, halktan Samur, Anber vergisi diye türlü bahanelerle vergi toplatması, daha bir takım delilikleri kendisinin hallina ve tekrar kafese kapatılmasına sebebiyet ' verdi (1618). Kısa zaman sonra öldürülerek, Ayasofya Cami'indeki eski yağhanede I. Mustafa'nın yanına defnedildi. Aklen zayıf olan ibrahim zamanında devlat işleri yina bozulmuş, rüşvet almış yürümüş, nice ehil vezirleri az hediye verdi diye öldürtmüştü. Hatta Hanya Fatihi Yusuf Paşa bile hodiyesiz geldi diya boğduruldu. Ocağın inzibatı tekrar bozuldu. Anadoluda isyanlar yeniden başladı. Sultan İbrahim şeklen ağabeyisi IV. Murad'a benziyen, her şeyde acele göstererek çabuk çabuk konuşan, işittiğinin derhal husulünü bekleyen ve teenni bil-meysn, fakat çok cömert tabiatlı bir zattı. Tahta çıktığında Osman - oğullarının, henüz çocuğu olmadığı halde, hayatta bulunan son erkek evlâdı idi. Öldüğü zaman dört oğlu kalmıştı ki, bu suretle, kendisinden sonra tahta çıkan Osman - oğullarının-ceddidir ve tarihin kaydettiği tek meziyeti de budur. Bilinen eşleri; Hadice Muazzez, Hûb-yar, Hümaşah (Telli Haseki), Hadice Turhan, Şekerpare, Saliha, Dilaşub Sultanlardır. Çocukları; Süleyman (Saliha Dilaşub'dan), Mehmed (Hadice Turhan'dan), Orhan, Ahmed (Hadice Muazzez'den), Selim, Beyhan Sultan, Ayşe Sultan, Cihangir, Murad, Atike Sultan, Gevherhan Sultan, Osman, Bayezid'dirM.Sertoğlu.
MEHMED, IV. (AVCI): Saltanatı (1648 - 1687) Sultan ibrahim'in Hadice Turhan Sultan'dan dünyaya gelen oğludur (1611). Babasının hal'i üzerine padişah olduğunda henüz yedi yaşındaydı. Pek nazik bir zamanda devlet işleri Valde Sultanlarla, Saray ve Ocak ağaları ve bunlara kapılanmış kötü adamlara kaldı. Büyük valide Mahpeyker (Kösem) in, Küçük valide Hadice Turhan tarafından bertaraf edilmesinden sonra işlere Ocak ağalan yerine Saray ağaları hâkim oldu. Merkezde bu gibi mevki ve nüfuz mücadelesi devam ederken eyaletlerde Sultan ibrahim devrinden itibaren başlayan isyanlar, eşki-yalık ve zulüm son haclde varmış; Girit'in fethi meselesi de, Venedikli'lerin muhtelif galebelerle Bozcaada ve Limni'-yi almaları ve Çanakkale Boğazını kapatmaları üzerine ümitsiz bir hale gelmişti. Valide Turhan bu kritik anda sadareti bazı şartlarla kabul eden ihtiyar Köprülü Mehmed Paşa'ya verdi (1656). İstanbul'u tehdit eden Venedik donanması Çanakkale'de yenilerek bundan sonra Bozcaada ile Limni istirdat edildi. Böylece Giritte'ki orduya yardıma başlandı. Erdel vaziyeti düzeltildi. .Anadolu'daki âsiler bertaraf edildi. Köprülü Mehmed Paşa 1661 de vefat edince vasiyeti üzerine yerine oğlu Fâzıl Ahmed Paşa geçti. O da Erdel işlerine müdahale eden Avusturya'ya karşı sefere çıkarak Uyvar'ı ve daha bazı yerleri aldı (1663). Ertesi yıl da harekâta devam etti. Nihayet Avus-turya'hlar barış istediler. Sen - Gotar'da-ki Osmanlı mağlûbiyeti hazırlanan Vaşvar barışı neticelerini değiştirmedi (1664). Bundan sonra Girit fethini tamamlamak için sadnâzam bizzat oraya gitti (1666). Kandiye'nin alınması üzerine 25 yıl süren savaş sona erdi. Venedikle barış yapıldı (1669). Lehistan kırallığı ila Devlet-i âliy-ye arasında Kazaklar üzerindeki nüfuz meselesi dolayısiyle 1672 de Lehistan se-ferins çıkıldı. Kamaniçe, Bucaş kaleleri ile Podolya ve Ukrayna bölgeleri alındı. Lehliler Bucaş'ta Osmanlı şartlarını kabul ettiler (Ekim 1672). Ertesi yıl Bucaş barışma riayet etmeyen Lehliler üzerine yeniden sefer başladı. Hotin kalesi birkaç defa el değiştirdi. Lehliler dört senelik, bir çarpışmadan sonra yine sulh istediler (1676). Barış müzakereleri devam ederken Fâzıl Ahmed Paşa öldü, yerine eniştesi Merzifonlu Kara Mustafa Pasa geçti. Lehlilerle imzalanan 1678 barış muahedesini müteakip, bir sene evvel başlayan İlk moskof seferi'ni sona erdirmek için sadrıâzam ordu ile Cehrin Se-feri'ne çıktı. Ukrayna'deki Cehrin kalesi Rus'lardan alınarak içine asker kondu," 1681 yılında barış yapıldı. Avusturyalılarla tabii Macarlar arasında devam eden bazı hadiseleri, Macarların yardım etmesi üzerine, müdahale fırsatı sayan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Avusturya seferine başladı ve Viyana Osmanlılar tarafından ikinci defa kuşatıldı (1683). Fakat yapılan bazı hatalar yüzünden muhasara bir bozguna döndü. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın halledilmesiyle işler çığırından çıktı. Avrupa'da Osmanlılara karşı önce Avusturya - Venedik - Lehistan aradında bir ittifak teşekkül etti. Sonra buna Ruslar da katıldı. Teşekkül eden muhtelif cephelerda mağlûbiyetler birbirini takip ederken bir buçuk asır Osmanlı idaresinde kalan Macaristan kaybedildi. Her tarafta bir çöküntü, bozulma başladı. Mora da elden çıktı. IV. Mehmed'in hâlâ şahsî hevesleri peşinde koşması devlet erkânı ve ordu tarafından hoş görülmedi. Kendis.'ne vaz'yc-t tekrar tekrar anlatıldı. Fakat bir değişme olmayınca hâl'edilerek saltanattan uzaklaştırıldı (1687). İstanbul'dan Edirne'ye nakledildi ve birkaç sene sonra vefat etti (1693). Validesi Hadice Turhan'ın İstanbul'da Eminönün'deki Yeni (Valde) camimin yanında yaptırdığı türbeye defnedildi. IV. Mehmed Osmanlı Tarihi'nin çok mühim devrinde hüküm süren, fakat şahsiyet itibariyle büyük değor taşımayan Osman - oğullarındandır. İlk zamanları Valide Sultanların vesayeti altında geçmiş, sonra da Köprülüler devrinde devlet idaresinden uzak kaldığından ve etrafı tarafından münevver kimselerden tecrit edilmek istenmesi yüzünden fikrî seviyesi de düşük kalmıştır. Tarihe av iptilâsiyle geçen bir padişahtı. Çocukluğundan itibaren başlayan ve hal'ine kadar devam eden bu iptilâ devlet umurundan habersiz kalmasına sebebiyet verm'ş'.ir. Zamanındaki Viyana bozgunu ile Duraklama Devri safhası sona ererek Gerileme Devri başlar. Orta boylu, tıknaz, beyaz çehreli, seyrek sakallı, ata çok bindiğinden gövdesi biraz öne meyilli idi. Zeki olmamakla beraber tab'an mutedil, iyi kalbli kadirşinas, cömert ve vefakârdı. Ailesine bağh olup kan dökmekten hoşlanmazdı. Musikiye de düşkündü. Bilinen eşleri; Eme-tullah Gülnûş (Gülnar), Afife, Gülbeyaz, Hadice, Günor Sultanlardı. Çocukları; Ahmed (E. Gülnûş'tan) Bayezid, Mustafa (E. Gülnûş'tan), Süleyman, Fatma, Gevher, Hadice, Ümmügülsüm'dürM.Sertoğlu.
SÜLEYMAN, II.: Saltanatı (1687 - 1691) Sultan ibrahim'in Salına Dilaşub Sultandan (1612) dünyaya gelen oğludur. Padişahlığa uzun bir kafer hayatından sonra geldiğinden gayet acaib bir, duruma düşmüştü. Zamanında artık dört cepheli olan harb dolayısiyle geçirilen buhran had hale gelmiş, Avusturyalılar Belgrad'ı alarak Balkanlara girmişti. Kendisi bu esnada, Köprülüzade Fâzıl Mustafa Paşa'yı sadarete getirmekle soyuna ve devletine en büyük hizmeti yaptı. Fâzıl Mustafa Paşa evvelâ bazı idarî ve adlî ıslâhatta bulunarak iç vaziyeti düzeltti. Ocağı disipline aldı. Sonra bizzat cepheye giderek Sırbistan'ı ve Belg-rad'ı tekrar ele geçirdi O690). Ertesi yıl için hazırlanıp sefere çıkılmıştı ki padişah Edirne'de vefat etti (1691 Haziran). Naşı İstanbul'a nakledilerek Kanunî Süleyman türbesine defnedümiştir. II. Süleyman şahsen temkinli ve terbiyesi yüksek, tehlikeyi bertaraf eden Köprülüzadeye minnettarlığını lisanen bildirecek kadar kadirşinas, etrafının kolayca tesirinde kalan ve pek şişman bir zattı. Yazısı gayet güzeldi. Eşleri çocukları hakkında bir kayda tesadüf edilememiştirM.Sertoğlu.
AHMED, II. Saltanatı (1691 - 1695) Sultan ibrahim'in Hadice Muazzez Sultandan (1642) dünyaya gelen oğludur. Edirne'de padişah olduğunda ordu ila Avusturya seferine çıkmış bulunan Köprü-lüzade Fâzıl Mustafa Paşa'yı makamında bıraktı. Fakat Slankamen'de vuku bulan savaşta cephe vaziyetini düzeltmek isterken Köprülüzade'nin vurulması, neticenin aleyhimize dönmesine sebep - olduğu gibi kıymetli bir devlet adamından da mahrum kalındı (1691). Daha sonraki savaşlarda Girit, Bolgrad, Kamanice'de düşmana karşı konulmakla beraber Dalmaç-ya'daki bazı kalelerle Ege denizinde Sakız adası Venedikliler tarafından alındı (1694). Sakız'ın istirdadını çok arzu eden padişah neticeyi göremeden Edirne'de vefat etti (Şubat 1695). Naşı İstanbul'a nakledilerek Kanunî Süleyman türbesine def-nolunmuştur. II. Ahmed de uzun bir kafes (Bak. Kafes) hayatını müteakip padişah olmuştu. Kısa saltanatı esnasında hiç bir yararlık göstermedi. Devletin en buhranlı anında iş görebilecek evsafa haiz değildi. Şedid olmakla beraber, sebat gösterilecek yerlerde tesir altında kalarak hemen cayacak kadar da kararsızdı. Yaptığı hatayı sırası gelince tashih eden, değerli adamları tanıyarak iş başına getiren, fakat herhangi bir tesirle hemen azleden pek hiddetli, kolay tesir altında kabr bir zattı, işlerin iyi gitmesine dikkat ederek, Divan-ı hümayun müzakerelerini dinler, hasta olduğu zaman bite bunu yapardı. Haftada dört gün divan yapılması kanununu yeniden ihya etti. Bilinen eşleri; Rebia va Şayeste Sultanlardır. Çocukları; ibrahim, Selim, Asiye, Atike, Hadice'dirM.Sertoğlu.
MUSTAFA, II. Saltanatı (1695 - 1703) IV. (Avcı) Mehmed'in Emetullah Gül-nûş Sultan'dan (1664) dünyaya gelen oğludur. Amcasının ölümünü duyunca hiç bir davet beklemeden ve merasime riayet etmeden hemen koşmuş ve tahta oturmuştu. Devlet erkânının muhalefet ve mü-maneatına rağmen bizzat ordu ile sefere çıktı, ilk iki yılı oldukça başarılı geçti. Denizlerdeki savaşlarda Mezomorta Huşa-yin Paşa ile Amcazade Hüseyin Paşalar, Venediklilere karşı galip geldiler ve Sakız Adası geri alındı. Rusların ilk Azak muhasarası defedildi, fakat ertesi sene Azak kaybedildi (1696). Padişahın üçüncü seferinde, Zenta'dan Tisa suyunun doğusuna geçilirken geride kalan ağırlıklar ve bir kısım askere Prens Eugene de Sa-vois kumandasındaki Avusturya ordusunun hücuma geçmesiyle büyük bir kay.'p-la mağlûbiyete uğranıldı. Bundan sonra dört cephedeki savaşlara daha fazla da-yanılamayacağı görülerek, Macaristan Avusturya'ya, Mora Venediklilere, Podolya Lehlilere terkedilerek Karlofça barısı (1699) yapıldı. (Bak. Karlofça Muahedesi). Ayrıca Ruslara da İstanbul muaheda-si (1700) ile Azak'ın bırakılması Karadeniz'i bir Türk gölü olmaktan çıkardı. Artık on altı yıllık savaşın sarstığı iç durumun ve müesseselerin yeniden tanzimine geçilebilirdi. Fakat, II. Mustafa, hocası Feyzullah Efendiye olan sevgi ve itimadından dolayı onun sözünden çıkmaması ve haksızlıklarını görmeyişi neticesinde tarihe Birinci Edirne Vak'ası olarak geçen ayaklanma üzerine tahtını kay-bstti (1703). Kısa bir müddet sonra vefat edince İstanbul'da Yeni (Valide) Cami yanındaki babasının türbesine defnedildi (1704). Kendisi muktedir ve değerli bir zattı, hocasına fazla hürmet gösterip mevki vermesi aleyhine oldu. Son hâdiselerde a-sabı çok bozulmuştu. Bel kemiği eğrice olduğundan vücudu hafifçe öne meyyal bir zattı. Şiirleri önce Mesturî, sonraları ikbali mahlaslıdır. Bilinen eşleri; Hadics (Mahfiruze), Hafize, Şehsuvar, Saliha Sultanlardır. Çocukları; Ahmed, Hasan, Hüseyin, Mahmud (Saliha Sultan'dan), Mehmed, Murad, Osman (Şshsuvar'dan), Selim, Zeynep, Ümmügülsüm, Safiye, Ayşe, Emine, Fatma, Rukiye, Emetullah, Esma'dırM.Sertoğlu.
Dostları ilə paylaş: |