Ahlak Temizliğine Duyulan İhtiyaç Ahlak Temizliğinin Etkileri ve Önemi Şeyh Hüseyin Behrani



Yüklə 1,71 Mb.
səhifə18/68
tarix03.08.2018
ölçüsü1,71 Mb.
#66881
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   68

Zahir ve Batın


Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinin zahiri ve batınî anlamları hususunda Sünni ve Şii kitaplar yoluyla elimize ulaşan bir çok rivayetler Kur’an’ın zahiri ve batıni kavramları kapsadığı ilkesinin aşikâr ve inkâr edilmez bir ilke olduğunu ortaya koymaktadır. Elbette geçmiş âlimler bu konuda belli bir ölçüt ve çözüm yolu göstermiş değildir. Onlar sadece zahir ve batın hadislerini nakletmekle yetinmişlerdir. Ama son dönem âlimleri, özellikle de Allame Tabatabai (r.a) özellikle bu konuyu bir yere kadar incelemiş ve bu husustaki bir çok sorulara cevap vermeye çalışmıştır. Biz de bu yazımızda konuyu incelerken buna yer yer işaret edeceğiz.

Zahir ve Batın Hadisler


A- Fuzeyl b. Yesar İmam Bakır’ın (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Kur’an’da yer alan her ayetin zahiri ve batıni vardır.”1

B- Ayyaşi tefsirinde Cabir’den naklen İmam Cafer-ı Sadık’tan şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Kur’an’ın zahir ve batını vardır. Ey Cabir! Hiçbir şey Kur’an tefsiri kadar insanların aklına uzak ve yabancı değildir.”2

C- Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Kur’an’ın zahir ve batını vardır. Belli bir haddi ve kapsamı vardır.”

D- Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Kur’an’ın zahiri güzel ve batını derindir.”1

E- İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kur’an’ın zahiri, hakkında nazil olduğu kimseler içindir. Batını ise amel edenler içindir.”2

F- İbn-i Abbas şöyle demiştir: “Kur’an bir çok boyutu olan esnek bir kitaptır. Onu en güzel boyutuna yükleyiniz.”



Masumlar (a.s) Açısından Zahiri ve Batıni Anlamlar


1- İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kur’an’ın zahiri tenzili, batını ise tevilidir.”3

2- Ebi Ubeyde, Sadıkeyn’den şöyle nakletmektedir: “Zahiri anlamdan maksat öncekilerin yıkıma uğradıklarını bildiren kıssalardır. Kur’an’ın batını ise Kur’an ayetlerinden alınan ibretlerdir.

3- Ayyaşi İmam Bakır’dan (a.s) şöyle nakletmektedir: “Eğer Kur’an ayeti sadece bir topluluk hakkında inmiş olsaydı, o topluluk ortadan kalkınca ayet manasını da yitirmiş olurdu. Böylece de Kur’an’dan geriye bir şey kalmazdı. Ama gökler ve yer baki kaldıkça Kur’an baştan sona cereyan etmektedir. Her grup için okudukları bir ayet vardır. Onlar ayetin maksadı ve hedefi konumundadır. İster hayır olsun, ister şer.”1

Şeyh Tusi et-Tıbyan’ın önsözünde zahir ve batın anlamı hakkında dört görüş beyan etmektedir. Bu görüşlerden biri de Ebu Ubeyde’nin belirttiği görüştür. Diğer üç görüş ise şunlardır:

1- İbn-i Mes’ud şöyle demiştir: “Her ayet ile mutlaka bir topluluk amel etmiştir. Şimdi ve gelecekte de bir topluluk onunla amel edecektir.”

2- Taberi şöyle diyor: “Kur’an ayetlerinin zahiri elfaz ve kavramlardır. Ayetlerinin batını ise tevilleridir.”

3- Hasan-ı Basri’den şöyle nakledilmiştir: “Kur’an’ın batınını arar ve zahiriyle değerlendirecek olursan, Kur’an ayetlerinin anlamlarını da elde etmiş olursun.”

Hasan-ı Basri’nin maksadı şudur ki Kur’an’ın kavram ve sözcükleri rahat bir şekilde anlaşılmaktadır. Ama Kur’an’ın batıni anlamlarını bilmek için araştırma, teftiş ve derinliğine bakmaya yönelmek gerekir.”2

Bütün bu rivayetler bir tek nükteye işaret etmektedir. O da şudur ki nüzul sebebi bir yana, Kur’an’ın batıni anlamını, nüzul zamanının şartlarına sahip olan gelecek nesiller hakkında da cari kılmak mümkündür. Zerkeşi, Burhan adlı kitabında ve Siyuti ise el-İtkan adlı kitapta bu rivayetleri nakletmişlerdir ve bu konuda yeni bir görüş belirtmemişlerdir.

Neden Kur’an Zahir ve Batın Diye İki Şekilde Konuşmuştur?


Allame Tabatabai bu konuda şöyle diyor:

“1- Akıllar madde âleminden daha geniş olan maneviyatı derk etme noktasında farklılık arz etmektedir ve farklı mertebelere sahiptir. Yani insanın maddiyata fikri olarak bağlılığı ne kadar az olursa, maneviyatı derk etmesi de o kadar fazla olur. İnsanın maddiyata bağlılığı ne kadar fazla olursa, Kur’an’ın batınını ve marifetlerini derk etmek de o kadar zor olur.

2- Farklı anlayış derecelerinden her birinin bilgilerini, bir alt dereceye yüklemek mümkün değildir. Zira ters sonuç verir. Özelikle de düzeyleri, madde ve cisimden üstün olan maneviyatı, perdesiz ve kabuksuz bir şekilde halkın geneline sunduğumuz takdirde hedefle çelişmiş oluruz. Velhasıl tabiat ve madde ötesi sırları, madde âlemine perde ötesinde söylemek gerekir.

3- Zihinler maneviyatı derk hususunda farklılık içindedirler. Yüce marifetleri ilka etmek, tehlike arz etmektedir. Dolayısıyla öğretim düzeyi halkın genelinin anlayabileceği bir düzeyde olması gerekir. Bu durumda iyi sonuç verir, yüce manevi marifetler halkın genelinin anladığı sade bir dille söz konusu edilmelidir. Lafızların zahiri his edilir türden konular ifade etmelidir. Maneviyat, zahir perdesi arkasında yer almalıdır ve bu perde gerisinde farklı anlayışlara uygun bir şekilde kendini göstermeli, herkes kendi anlayışı miktarınca ondan istifade etmelidir.”1



Zahir ve Batın Özelliği


Allame Tabatabai zahir ve batın hakkında ise şu inanca sahiptir: “Birinci özellik zahir ve batının göreli oluşudur. Bu da “şüphesiz Kur’an’ın bir batını, batının da bir batını vardır. Aynı şekilde bir zahiri ve zahirinin de bir zahiri vardır” rivayetinden anlaşılmaktadır. Zira her zahir, kendinin üstünde olan zahirine oranla batındır. Kendinden sonrakine oranla da zahirdir. Yani insan Kur’an üzerinde derince bir düşününce, daha derin marifetler elde etmektedir.

İkinci özellik de şudur ki Allah hem zahir ve hem de batın anlamlarını kastetmiştir. Bunlardan bir anlamı bilmek, insana bir üstündeki anlamı bilmek hususunda da yardımcı olmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’in zahir ve batınının her ikisi de kelamdan irade edilmiştir. Ama her iki anlam da birbirinin boylamında yer almaktadırlar; enleminde değil. Ne lafzın zahir iradesi, batın iradesini reddetmektedir ve ne de batın iradesi, zahiri iradeye engel teşkil etmektedir.”1

Bazılarının inancına göre ise Kur’an’ın batıni anlamından maksat zahiri anlamın enleminde irade edilen kavramlardır. Öyle ki ayetlerin zahirinde bunlara hiçbir delalette bulunulmamıştır. Örneğin eğer bir kimse, “Hani önünüze çıkan denizi yararak sizi (boğulmaktan) kurtarmış ve gözleriniz önünde Firavun ailesini boğmuştuk”2 ayetinden maksat, “Allah’ın İsrail oğullarına ilim denizini yarması ve onları ilmi sorunlara gömülmekten kurtarmasıdır” derse bu tür bir batıni anlamı hiçbir delil olmaksızın Kur’an ayetleri hakkında kabul etmek mümkün değildir. Bu tür tevillere girerek Allah’ın denizi yarma mucizesini inkar etmek doğru değildir. Zira deniz kavramı başka kavramlara izafe edilmekçe, ilim anlamını ifade etmek için takdir edilmemiştir. Bahr’ul Ulum Bahr’ul maarif gibi.”1

Sözün zahiri için her zaman belli bir ölçü vardır. Bu da lügat ve harekelendirmedir. Ama eğer sözün batıni anlamını, zahirinin delalet etmediği bir şey olarak kabul edecek olursak o zaman karışıklık vücuda gelir. Doğru ve yanlış birbirinden ayırt edilmez hale gelir. Zira batın için bir ölçümüz yoktur ve herkes kendi maksadını Kur’an ayetlerine isnat edebilir. Bu da dinde büyük bir fesada yol açardı.”2

Burada Kur’an’ın batından neyi kastettiğini belirten iki görüş vardır. 3

Birincisi şudur ki ayetlerin batınından maksat ayetlerin derin ve çok boyutlu anlamlarıdır. Bu da Kur’anî lafızlar üzerinde düşünmekle aşikar olmaktadır. Bu anlamlardan hiç biri diğeriyle çelişmemektedir ve bir arada düşünülebilir.

İkinci görüş de şudur ki ayetlerin batınından maksat, İmamlar’dan (a.s) nakledilen bazı rivayetlerde beyan edilmiştir.

Nitekim Hemran b. A’yun’un İmam Bakır’dan naklettiği bir rivayette bu yer almıştır: “Kur’an’ın zahiri hakkında inen kimseler içindir, batını ise ilk grup gibi amel eden kimseler içindir.”1


Yüklə 1,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   68




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin