Aile sosyolojiSİ not 1 AİLE, evliLİK, akrabalik ve hane



Yüklə 195,14 Kb.
səhifə3/4
tarix27.10.2017
ölçüsü195,14 Kb.
#16233
1   2   3   4

Çekirdek Aile: Anne baba ve evlenmemiş çocuklarından oluşan, günümüz toplumsal yapısında en çok görülen aile tipidir. Bu ailenin temel özellikleri ise:

  • Çekirdek aileyi oluşturan eş ve çocuklar ayrı bir evde otururlar.

  • Bağımsız bir geliri paylaşırlar.

  • Karı koca ilişkileri genelde eşitlikçidir.

  • Sorumluluk ve yükümlülükler aile üyeleri arasında paylaşılır.

b. Parçalanmış ya da Tamamlanmamış Aile: Parçalanma; ilişki ya da bağın sona ermesidir. Ölüm, boşanma, geçici ve sürekli ayrılıklar sebebiyle bilinen aile şeklinden farklılaşmış aileler, parçalanmış aile olarak adlandırılır.

Boşanma, evden ayrılma ve ölüm gibi nedenlerle eşlerin (karı-koca olarak) birbirinden kopmasıyla oluşan ve çocukların ebeveynlerinden biriyle birlikte oluşturduğu aile sistemine parçalanmış aile denmektedir.

Parçalanmış aile; yalnızca ailenin olmadığı anlamına gelmez, sadece evde baba ya da anneden biri vardır ve çocuklar hayatlarını bu kişiyle devam ettirirler.

Yalnız yaşayan erkek ya da kadın, ayrılıklar sonucu ebeveynlerden yalnızca biriyle yaşayan çocuk çocuklar tamamlanmamış aile olarak kabul edilmektedir. Sözü edilen bu her iki aile tipi de küçük aile grubunda değerlendirilmektedir.

Ekonomik ve kültürel değerlerle ilişkili olarak parçalanmış ya da tamamlanmamış aile yapısı, Batı toplumlarına kıyasla ülkemizde daha az görülmektedir. Kent kır açısından ele alındığında ise kentlerde daha yaygın olduğu söylenebilir. Bu durum güçlü akrabalık ilişkilerinin doğal bir sonucu olarak yorumlanabilir.

Aile tiplerine bir diğer açıdan bakacak olursak iki ana aile tipi karşımıza çıkmaktadır. Bunlar ataerkil ve anaerkil ailelerdir.



ANAERKİL AİLE

Aile ve devlet idaresinde annenin veya anne soyundan gelen en yaşlı bir kadının hâkim olduğu toplum düzenine anaerkil düzen denir. Bu toplumlarda, çocuk anneye ve annenin ailesinin soyuna ait kabul edilir.

İlkel toplumlarda görülen anaerkil ailede, ailenin sorumluluğu birinci derecede kadının üzerindedir. Doğal iş bölümü nedeniyle kadınlar toplayıcılık, erkekler avcılık işini üstlendiler. Doğurgan olan ve çocuklara doğal yapısı gereği daha yakın bulunmak zorunda olan kadın, ailenin yaşamını sürdürmesinde daha önemli idi. Sonuç olarak ailenin beslenme, barınma, soğuktan, sıcaktan korunma görevi kadının sorumluluğundaydı. Klanlarda görülen bu aile biçiminde akrabalık bağı kandaşlığa değil, totemdaşlığa dayalıdır. Erkek ve kadın aynı klanda yaşamadıklarından ve çocuklar annenin klanında yaşadığından yalnızca ana akrabalığı vardı. Hem mirastan yararlanma, hem toplumun siyasal bakımdan temsili ve yönetimi, yakınlık derecesine göre ailenin en yaşlı kadınına aittir. Baba, annenin evinde veya kadının ailesinin yanında oturur. Babanın akrabaları aileden sayılmaz, yabancı kabul edilir; kendileriyle herhangi bir ailevî ilişki kurulmaz.

Anaerkil aile yapısı içerisinde kadının rolünün erkeğe göre daha etkin oluşu ve soyun anaya göre belirlenmesi kadınlara oldukça yüksek bir toplumsal statü kazandırmaktaydı. Anaerkil düzen, KuzeyAmerika'da ve Australya'da bazı kabilelerde görülür.


ATAERKİL (PATRİYARKAL) AİLE

Ülkemizde, özellikle kırsal kesimde yaygın biçimde görülen bu aile yapısında evin en yaşlı erkeği evin reisidir, geniş hak ve yetkilere sahiptir. Ailenin diğer üyeleri ona ve onun verdiği kararlara itaatle yükümlüdür. Geleneksel büyük ailelerde yaygın olan bu yönetim biçimine geleneksel değerlerin yaşatıldığı bazı çekirdek aile yapılarında da rastlanmaktadır.

Toplumda tarımsal üretimin kökleşmesi ve ticari yaşamın yaygınlaşması sonucu ekonomik gücü, devletin doğuşu ve köleciliğin yaygınlaşması ile siyasi gücü eline geçiren erkek, aile içinde de mutlak güç olmaya başladı ve ataerkil aile doğdu. Ataerkil ailede söz ve miras hakkı erkeklerin elindedir. Erkek ekonomik gücü elveriyorsa birden çok kadınla evlenir. Bu aile biçimi ağırlıklı olarak İlk Çağ köleci toplumlarında görülür.

İnsanoğlunun teknolojik araç ve gereçlerde yarattığı gelişimler ve değişimler başta iş bölümü olmak üzere tüm toplumsal yapıda bir dönüşüm yaratmıştır. Avcılık ve toplayıcılık dönemi sona ermiş, yerleşik hayata geçilmiş, tarım ve hayvancılık temel ekonomik etkinlik olarak belirmiş, bakır, demir, bronz keşfedilip bu madenlerden çeşitli araç-gereç ve silahlar yapılınca kadın ve erkek arasındaki eski iş bölümü de tarihe karışmıştır. Bu yeni toplumsal düzende erkek madenleri çıkaran, işleyen, araç-gereç ve silah yapan, servetini ve ailesini korumak için savaşan taraf olarak artı değerin temel yaratıcısı ve yöneticisi durumuna gelmiştir. Kadın ise değişen iş bölümü nedeniyle toplumsal olarak daha az önemli olarak tanımlanan konumu nedeniyle aile içinde belirleyici konumunu yitirmiştir.

Ataerkil düzende aileler bağımsız ekonomik birimler olarak oluşurken, ailede temel artı değerin yaratıcısı ve yöneticisi olan erkek, egemen taraf olarak belirmiş ve servetin, soyun belirleyicisi olmuştur. Evlilikler duygusal bir bağın yarattığı yapılar olmanın ötesinde ekonomik varlığın kazanılması, korunması ve miras yoluyla aktarılmasında ekonomik bir varlık olarak önem kazanmıştır. Mirasın çocuklara aktarılmasında erkek temel alınmıştır. Bunun için özellikle kadının evlilik dışı ilişkileri töre ve hukukla yasaklanmıştır.

İlkel dönem toplumlarında ataerkil düzenin ortaya çıkışından sonra kadının statüsü düşerken, çocuklar da kadınla beraber bu düşük statüyü paylaşmak zorunda kalmışlardır. Kadın ve çocukların her ikisi de toplumsal yapıda köle sınıfından biraz daha üst konumdadırlar. Ancak bu durum kadınların ve çocukların alınıp satılmasını ve üzerlerindeki sınırsız egemenliği engellememekteydi. Özellikle aile yapıları içerisinde babanın ailenin diğer bireyler üzerindeki sınırsız hakkı onu kayıtsız şartsız tüm aile bireylerinden üstün ve egemen kılmaktaydı. Bu yapı içerisinde babanın oğlu üzerindeki egemenliği ölünceye dek, kızı üzerindeki egemenliği ise evleninceye dek sürerdi, tikel dönem toplumlarındaki aile yapılarında kadın ve çocuklar erkeğin mülkiyeti olarak görülür, özellikle kadın ve çocukların emeği çiftçiliğe ya da hayvancığa dayanan aile ekonomisi için temel güç olarak kabul edilirdi.

Demokrasi ve eğitim konularındaki düşünce ve uygulamalarıyla dikkat çeken Eski Yunan’da da kadın ve çocukların durumları farklı değildir. Ünlü düşünürler den Aristo bile aile içerisinde erkeğin sınırsız egemenliğini haklı göstermektedir. Ona göre bir efendinin kölesi üzerindeki hakkı ne ise bir babanın oğlu üzerindeki hakkı da o olmalıydı. Bu hak temel mülkiyet hakkıydı. Bu nedenle mülkiyette haksızlık söz konusu olamazdı.

Orta Çağda da kadın ve çocukların kaderleri değişmedi. Orta Çağ Avrupa’sında istenmeyen çocuklar öldürülür, Araplarda gömülür, daha geri kalmış toplumlarda ise beslenip bakılmayarak ölüme terk edilirdi. Kadın ve çocuklar sadece işe koştukları emekleri nedeniyle değerliydiler. Dayak aile içinde eğitimin ve disiplinin ön koşuluydu.

18. yüzyıl Avrupa’sında ortaya çıkan aydınlanma dönemiyle birlikte kadın ve çocuğa ilişkin temel düşünceler ve değerler değişime uğradı. Özellikle çocuklar, Orta Çağ Avrupa’sındaki egemen düşüncesinin aksine, doğuştan iyi ve masum olarak kabul edilmeye başlandı. Özellikle Locke ve Rousseau gibi düşünürlerin felsefelerinde ortaya atılan bu düşünce daha sonraları gittikçe yaygınlaşarak bir kitle fikri hâlini aldı.

AİLE İŞLEVLERİ/GÖREVLERİ

Ailenin işlevleri birçok yazar tarafından çeşitli sınıflandırmalar ile ele alınmıştır. Bunlardan bazıları aşağıda özetlenmiştir.



Ailenin işlevleri en genel anlamda:

  • Ekonomik ihtiyaçları karşılamak,

  • Statü sağlamak,

  • Çocukların eğitimini planlamak,

  • Eğitim vermek,

  • Boş zaman faaliyetlerini gerçekleştirmek,

  • Aile üyelerinin birbirini koruması ve karşılıklı sevgi ortamı yaratmaktır.

Sosyologlara göre aile çok yönlü fonksiyonlara sahip bir yapıdadır. Bunlar; ailenin ekonomik, koruyucu, dinsel, üyelerine prestij sağlama, eğlenme ve dinlenme, eşler arasındaki sevgiyi sağlama ve çocuk sahibi olma fonksiyonları gibi çeşitlilikler gösterir. Gelişen ve değişen toplumlarda bu fonksiyonların bazıları aileden alınarak diğer toplumsal kurumlara ve örgütlere verilmiştir. Bu şekilde aile anne, baba ve çocuklardan kurulu çekirdek aile olarak üreme ve çocukların toplumsallaşması ile eşler arasındaki psikolojik dengenin sağlandığı biçimde sıralanmıştır.

** Ailenin işlevleri; kolaylaştırıcı, ara bulucu, uyum sağlayıcı ve birbirlerinden farklı yetenek ve potansiyele sahip üyeler için koruyucu bir sistem olarak ifade edilebilir. Buna göre ailenin temel görevleri; üyelerinin kapasitelerini geliştirmek, çocukların sosyalizasyonunu gerçekleştirmek, üyelerin işlevselliklerini sürdürdükleri organizasyonların taleplerini karşılamada yardımcı olmak, ailenin refahı için gerekli olan fiziksel ve ruhsal çevreyi oluşturarak üyelerin doyum sağlamasını temin etmektir. Her aile yapısının paylaştığı kaçınılmaz bazı temel görevlerinden söz etmek olasıdır. Bunlar; biyolojik, psikolojik ve ekonomik görevlerdir. **

Ailenin işlevlerini rahat ve sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmesi, aile yaşantısının kesintiye uğramaması için, aile üyeleri arasındaki iletişim kurma, birbirini dinleme, birbirlerine gereken ilgiyi gösterme, problemlerle baş edebilme, üyelere yaşları ve becerileri çerçevesinde görevler verme gibi aile yaşamının temel taşlarına dikkat edilmelidir.

Ailenin yaşam döngüsü boyunca aile üyelerinin ve bir bütün olarak ailenin yaşaması, büyümesi (gelişmesi) ve sürekliliği için belirli gelişimsel görevlerin yerine getirilmesi gerekir.



Ailenin gelişimsel görevleri:

1. Fiziksel görevler (barınma, yiyecek, giyecek, tıbbi bakım sağlama).

2. Kaynakların dağılımını sağlama (ailenin ihtiyaç ve giderlerini karşılama, maddi ihtiyaçları karşılama, yer, otorite, duygu ve saygı sağlama).

3. İş dağılımı (kimin ne yapacağına karar verme, aile üyelerinin bakımı, gelir sağlama için sorumluluk yükleme, ev işlerinin yürütülmesi vb. görevler).

4. Üyelerin sosyalizasyonunu sağlama.

5. Neslin devamını sağlama.

6. Kuralların ve normların yeni nesle öğretilmesini sağlama.

7. Üyelerin topluma katılımını sağlama (okula,örgütsel yaşama, siyasal- ekonomik sistemlere uyum sağlamalarına yardımcı olma,dışarıdan gelen olumsuz etkilere karşı aile üyelerini koruma).

8. Motivasyon ve moralin devamını sağlama (başarıda üyelerini ödüllendirme, bireylerin kabul gereksinimini doyurma, destekleme, duygu sağlama, kişisel-ailesel krizlerin çözümüne yardımcı olma, yaşam felsefelerini oluşturma ve ailede sadakat duygusunu geliştirme).

Ailenin geçirdiği aşamalarda “o aşamaya özgü” çeşitli fonksiyon ve rolleri vardır. Gelişimsel yaklaşıma göre; aile; evlilik rollerinden ailenin ölümüne (bitişine) rol ve kompozisyon değişimi perspektifi gösterir. Fakat aşamalarda ortak kalan minimum noktalar; çocuksuz çiftler, okul öncesi çocuğa sahip çiftler, okul çağında çocuğa sahip aile, çocukları evden ayrılmış çiftler ve sonuçta eşlerden biri ölmüş veya dul kalmış çiftlerdir. Evde çocukların yaşlarına göre aileler durumlarıyla ilişkili olarak farklı fonksiyonlar gösteririler. Karı kocanın rol ve fonksiyonları; genellikle çocuğun doğumu, büyümesi ve evden ayrılması ile değişir. Bu rol değişimi kavramı, “ard arda gelen rol “ (ki bu aile yaşam döngüsü ile paralel gelişen bir durumdur) olarak adlandırılır ve aile içindeki fonksiyonların değişimi ile ilgilidir. Aile üyelerinin okula, toplum organizasyonlarına ve ev dışı eğlence etkinliklere katılması ile genellikle aile yaşam döngüsü değişir.



SAĞLIKLI AİLE İŞLEVLERİ

Sağlıklı bir ailenin göstergeleri, karşılıklı saygı, iş birliği, eve, çocuklara ve yakın dostlara karşı sorumlu davranma biçiminde sıralamıştır.

Sağlıklı ana-baba ilişkisinde, bireylerin birbirlerini sevmeleri ve saymaları, birbirlerinin düşüncelerini hoşgörü ve saygıyla karşılamaları, birbirlerine güven duymaları ve desteklemeleri söz konusudur.

Ana-baba ve çocuk arasında sağlıklı bir ilişkinin oluşabilmesi, ana-baba arasındaki ilişkiye bağlıdır. Uyumlu ve mutlu bir evlilik yapmış olan çiftler çocuklarına karşı kabul eden, sevecen bir tutum içindedir. Çocukları ile iyi ilişki ve diyalog içine girebilirler. Buna karşılık mutsuz bin evlilik yapan çiftler, böyle bir ilişi kurmada güçlük çekerler. Ana-baba arasındaki olumsuzluklar çocuklara da yansır; onlara karşı ya ilgisiz ya da baskıcı, reddedici ya da koruyucu bir tutum içine girerler.



Sağlıklı ailelerde;

  • Her çocuğun kendine özgü bir kişiliği olduğu bilinir ve kabul edilir,

  • Çocuklar kişilik özellikleri doğrultusunda desteklenir, belli bir kalıba sokulmaya çalışılmaz,

  • Sağlıklı ailenin iç yapısında ve işleyişinde esneklik vardır,

  • Aile üyeleri arasında sağlıklı bir iletişim ve diyalog vardır,

  • Aileyi ilgilendiren her konuda çocuklara bilgi verilir,

  • Bir çatışma durumunda taraf tutulmaz,

  • Aile üyeleri hem mekânsal hem de psikososyal yönden bir yere sahiptir,

  • Koşulsuz sevgi vardır.

Sağlıklı aile yapısında, olumlu bir ilişki ağının varlığı ile, aile üyelerinin birbirlerine sıcak, sevecen, duygusal tepkiler verebilmesi, gereken sevgi ve ilgiyi gösterebilmesi, ortaya çıkan sorunların aile bütünlüğüne zarar vermeden aile içinde çözümlenmesi söz konusudur.

Sağlıksız işleve sahip ailelerin en belirgin özelliği, üyelerinin kişisel gelişimini ve psikolojik doyumlarını sağlayamamadır.

Sağlıksız ailelerde iyi bir iletişimin ve etkileşimin olmadığını ve bu özellikteki ailelelerin üyelerinde bazı patolojik durumların olabileceğini belirtmektedir.

Ailenin sağlıklı ve sağlıksız olması; ailenin sosyoekonomik özelliklerine, toplumdaki hizmet ve olanaklara, aile üyelerinin genetik özelliklerine, kişiliklerine, aile içi ilişkilerin dinamiklerine bağlıdır.

Aile işlevlerinin olumlu ve dengeli olabilmesi için; evlilik ilişkisinin sürekliliğini sağlamak, yeni etkinlikler planlamak, yakın ilişkilerin planlanmasına olanak hazırlamak, romantik imkânlar yaratmak, duygusal dayanışmayı sağlamak, mesleki rollerle ilgili destekleme gerekmektedir.

Sağlıklı evlilik ilişkisinde eşler birbirlerinin ihtiyaçlarını değerlendirir ve birbirlerine yardım eder. Çiftler karşılıklı olarak birbirlerini düşünürler. Eşinin kimliği kendininki kadar önemlidir. Onu olduğu gibi kabul eder. Çiftin karşılıklı birbirini düşünüyor olması ile sağlıklı evlilik ilişkisi kurulabilir.

Sağlıklı ve başarılı bir aile, tüm aile üyelerinin ihtiyaçlarının karşılandığı, kendilerini mutlu hissettikleri bir topluluktur.

İşlevlerini bir bütünlük ve beraberlik içinde yerine getiremeyen aileler, sağlıksız ailelerdir. Bir grubun ideal olarak tüm işlevlerini yerine getirebilmesi, grubun iç dinamiklerine bağlı olduğu kadar, dış dünya ile ilişkilerine de bağlıdır. Sağlıksız ailenin temelinde birbiri ile anlaşamayan, farklı ego ideallerine sahip olan, aralarında iyi bir iletişim ve etkileşim kuramamış olan eşlerin bulunması söz konusudur.

Sağlıklı ailede çiftler evlilik rollerinde uyum içindedir. Ortak amaç ve değerlere sahiptirler. Çatışma meydana geldiğinde her ne kadar sorun çıksa da uygun çözümler aramada iş birliği yaparlar. Eşler birbirlerini olduğu gibi kabul eder, saygı duyar ve değişiklikleri anlayışla karşılarlar; en önemlisi bu davranışları ilişkiyi geliştirmek için araç olarak kullanırlar.

Eşler arasındaki ilişki, birbirlerinin görevini, işlevini, sorumluluğunu, beklenti ve amaçlarını birlikte oluşturup geliştirecek düzeyde olmalıdır. Aile içinde üyelerin sorumluluğu ve görevleri gerektiği şekilde paylaşmak beraberliği güçlendiren önemli bir etkendir.

Aile işlevlerinin; ilişki biçimleri, ekonomik faaliyetleri ve aile içindeki liderlik konumları itibariyle değişime uğraması söz konusudur. Özellikle kırsal alandan kentlere göç eden, tarımsal yapıdan kopan kadının iş-güç biçimlerinde ve emeğinin değerlendirilme sürecinde ortaya çıkan değişiklikler aile içi ilişkileri yakından etkilemektedir.

Araştırma sonuçlarına göre; eşi tarafından sürekli desteklenen eşlerin evlilik doyumları, düşük düzeyde desteklenenlerden daha fazla olmaktadır ve sosyal destekten olumsuz etkilenme aile işlevlerinde bozukluk yaratmaktadır.

Kadın ve erkek rolleri ile ilgili olarak yapılan bir araştırmada; ailenin sosyoekonomik düzeyinin ve karı-kocanın eğitim düzeylerinin yükselmesi, anlaşarak evlenmiş olmaları, kadının çalışması ve gelire katkısının artması gibi özellikler gösteren daha modern yapıdaki ailelerde, kadın-erkek rollerinin daha eşitlikçi düzeyde değişmekte olduğunu gözlemiştir. Geleneksel aile düzeninde eşlerin adeta ayrı dünyalarda yaşadığı, çocukların yetişmesi, özel duygu ve düşünceler, cinsel yaşam ve sağlık sorunları, sosyal ilişkiler ve politika gibi konularda pek tartışmadıkları anlaşılmıştır. Çekirdek ailelerde eşler arası iletişim göreceli olarak artmakta; eşler birbirlerinin duygu ve düşüncelerini daha çok bilmekte, arkadaş çevresini daha çok tanımaktadır.

Bir çalışmada ev ortamının çocuklar üzerindeki etkisi incelemiştir. Bunun için 150 ergene Aile Değerlendirme Ölçeği, Kendini Kabul Ölçeği ve Sürekli Durumluk Kaygı Envanteri uygulamıştır. Sonuçta, aile işlevlerini sağlıksız olarak değerlendiren ergenlerin kendilerine daha az saygılı olduğu, içsel değil dışsal denetimli oldukları ve kaygı düzeylerinin yüksek olduğu belirlenmiştir. Ev ortamında aile üyeleri arasında ne kadar çok çatışma varsa, ergenlerin de kendilerini ve de aile işlevlerini o kadar olumsuz değerlendirdikleri saptanmıştır.

19 yaşında olan ergenler ve bunların ortalama 22 yıllık evliliği olan ebeveynleri üzerine yapılan

araştırmada, kendilerinin geliştirdiği Ebeveyn-Ergen İletişim Ölçeği kullanmışlardır. Sonuçta dengeli aileler, uç noktadaki ailelere göre ebeveyn-ergen iletişiminde daha olumlu puan almışlardır. Ebeveyn-ergen arasında iyi iletişime sahip aileler, kendilerini, aile bütünlüğünü, uyumu daha olumlu algılamaktadırlar.

Evli bireylerin uyum düzeylerini etkileyen etmenleri inceleyen bir araştırmada ise; evlilik biçimi, eşler arasındaki işbirliği, duyguların ifade edilmesi, aile içi kavgalar, eşlerin çocuk eğitiminde ve cinsel yaşamda anlaşmaları, sosyoekonomik düzey, eğitim düzeyi gibi değişkenlerin evli bireylerin uyum düzeylerine etkisi olduğu saptanmıştır.

Sonuç olarak denilebir ki;


  • Sağlıklı aileler fonksiyonlarını çok iyi yerine getirir,

  • Üyeler aile iletişimden memnundur ve psikolojik olarak sağlıklıdır,

  • Aile üyeleri arasında çok az çatışma vardır,

  • Gelişimsel değişikliklere çok kolay uyum sağlarlar,

  • Stresli olaylarla çok kolay baş edebilirler,

  • Yetişkinler kendi özelliklerini korurlar,

  • Şefkatli, sempatik, sıcak ve sorumluluk sahibidirler,

  • Kendileri ile barışık, yaratıcı, üretken, gerçekçidirler ve başarılarından memnundurlar,

  • Aile üyeleri kendilerini içsel olarak algılayabilirler ve dışarıya açıkça, tamamen ifade edebilirler,

  • Olaylara farklı açıdan bakabilirler,

  • Başkalarını sempatik olarak algılayabilirler,

  • Gerçekçi, esnek, yaratıcı ve problemlerini akılcı olarak çözebilirler,

  • Sağlıklı ailede üyeler yaşamlarını değer ve amaçları doğrultusunda yönlendirirler.

  • Aile üyelerinde farklılaşmış benlik gelişir ve bu durum da zihinsel süreçte olur.

ÖZET

• Toplumsal yapının değişmesi, kadının eğitim durumunun yükselmesi ve gelir getiren bir işte çalışması, bireylerin küçük yerleşim yerlerinden şehirlere göç etmesi sonucunda aile yapısında da birtakım değişiklikler meydana gelmiştir.

• DPT "Türk Aile Yapısı Özel İhtisas Komisyonu" tarafından verilen aile tanımına göre aile; kan bağlılığı, evlilik ve diğer yasal yollardan, aralarında akrabalık ilişkisi bulunan ve çoğunlukla aynı evde yaşayan bireylerden oluşan; birey cinsel, psikolojik, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılandığı, topluma uyum ve katılımlarının sağlandığı ve düzenlendiği temel bir toplumsal birimdir.

•Aileler çeşitli özelliklerine göre farklı isimler alırlar. Büyük aile; çoğunlukla kırsal kesimde yaşayan, ekonomik ve kültürel değerlerle şekillenen, akrabalık ilişkileri oldukça güçlü olup, üye sayısı açısından da kalabalık olan aile biçimidir. Geniş aile ve birleşik aile olarak ikiye ayrılır. Küçük aileler ise ana, baba ile henüz evlenmemiş çocuklardan oluşan, çekirdek ya da dar aile diye de adlandırılan toplumsal ve ekonomik birliktir. Küçük aile, çekirdek aile ve parçalanmış aile olmak üzere ikiye ayrılır.

•Aile ve devlet idaresinde annenin veya anne soyundan gelen en yaşlı bir kadının hâkim olduğu toplum düzenine anaerkil düzen denir. Bu toplumlarda, çocuk anneye ve annenin ailesinin soyuna ait kabul edilir.

•Ataerkil düzen ise özellikle kırsal kesimde yaygın biçimde görülen, evin en yaşlı erkeğinin evin reisi olduğu, geniş hak ve yetkilere sahip olduğu bir düzendir. Ataerkil ailede söz ve miras hakkı erkeklerin elindedir. Erkek ekonomik gücü elveriyorsa birden çok kadınla evlenir.

•Aile işlevleri en genel anlamda, ekonomik ihtiyaçları karşılamak, statü sağlamak, çocukların eğitimini planlamak, eğitim vermek, boş zaman faaliyetlerini gerçekleştirmek, aile üyelerinin birbirini koruması ve karşılıklı sevgi ortamı yaratmaktır.

•Sağlıklı ailelerde; her çocuğun kendine özgü bir kişiliği olduğu bilinir ve kabul edilir, çocuklar kişilik özellikleri doğrultusunda desteklenir, belli bir kalıba sokulmaya çalışılmaz, sağlıklı ailenin iç yapısında ve işleyişinde esneklik vardır, aile üyeleri arasında sağlıklı bir iletişim ve diyalog vardır, aileyi ilgilendiren her konuda çocuklara bilgi verilir, bir çatışma durumunda taraf tutulmaz, aile üyeleri hem mekansal hem de psiko-sosyal yönden bir yere sahiptir ve koşulsuz sevgi vardır.

•Sağlıklı ve başarılı bir aile, tüm aile üyelerinin ihtiyaçlarının karşılandığı, üyelerin kendilerini mutlu hissettikleri bir topluluktur.



VAKA ÖRNEĞİ

Kâhtalı Medine Memi... Her gün dayak yediği dedesiyle babası diri diri kümesin yanına gömdüğünde 17’sine 2 ay vardı. Hiç fotoğrafı olmadı. Okula da gitmedi. Karakola gitti. Dayaklarından bıktığı tarikatçı, kaçakçı dedesini şikâyet için her gördüğü polisi Arka Sokaklar’daki “Rıza Baba” sanıyordu. Ama o karakoldaki “Polis Rıza”lar koruyamadı Medine’yi. Karakoldan o çıkışı, eve son dönüşüydü... Medine’nin ailesi, Kâhta’nın Bostanlı Köyü’nden. Hürriyet Mahallesi, 6’ncı Sokak’ta yaşıyorlar. Babası, Ayhan Memi’nin (40) doğuştan sağ ayağı kısa. 10 çocuk babası. Medine, üçüncü çocuğu. Mahallede ekmek fırını var. Babası Fethi (65) annesi Bedriye (65) ile aynı evde yaşıyor. Evde baba Fethi Memi’nin sözü geçiyor. Ailenin reisi. Menzil tarikatından. Her cuma gecesi yaşıtı 15 kişiyle teşi zikir ayini yapıyor. Ramazan’da mahallenin teravih namazını evin avlusunda, Sıddık Cami’sinin imamı olmadığı zaman da imamın cüppesini giyip namaz kıldırıyor. Medine’nin dedesi Fethi Memi, SSK’dan emekli, babası fırıncı olsa da esas kazançları, sigara, çay ve kolonya kaçakçılığından. Mahalleliyle görüşmüyorlar. İçe kapalı bir hayat sürüyorlar. Komşular, yüksek duvarla çevrili avludan yükselen çığlıkları duyduğunda, “Yine Fethi Memi kimi dövüyor” diyorlar. Babasının sözünden çıkmayan Ayhan Memi, kızlarını okula göndermedi. Medine’yi, ablası Sohbet’i ve ilköğretim çağındaki iki kızını da. Medine, Kuran okuyan, namazında, orucunda, başı örtülü bir kızdı. Televizyonda “Arka Sokaklar” dizisini seyrediyordu. Dizideki polis müdürü Rıza Baba, en büyük kahramanıydı. Annesi, babaannesi ve kız kardeşleri gibi dedesinden dayak yiyordu. Ama bir yıl önce susmamaya, mahalledeki Hürriyet Polis Merkezi’ne gitmeye karar verdi. Sadece biri kayda geçse de iddiaya göre, dört kez gidip dedesinin dayaklarından şikayetçi oldu. Polisi kötüleyen, gitmemesini tembihleyen akrabalarına, “Rıza Baba” örneğini verdi. Polisler, dedesinden korktuğunu söyleyen Medine’ye, “Korkma, biz devletiz. Sana bir şey yapamazlar” diyerek cesaretlendirdi. Fethi Memi, torununun kendisini polise ihbar etmesine tahammül edemiyordu. Söylendiğine göre, son dayağında Medine’nin başına silahı dayamış, “Seni öldürürüm” demişti. Medine soluğu yine karakolda aldı. Dedesinin ruhsatsız silahları olduğunu ihbar etti. Kendisi henüz karakoldayken polis eve operasyon düzenledi. Yapılan aramada ruhsatsız bir av tüfeği ile ÇEK 16’lısı otomatik tabanca ele geçirildi. Olay yargıya intikal etti. Medine’nin ortadan kaybolduğu 2009 ekiminden kısa süre önce mahkeme sonuçlandı: Dede Fethi Memi, 10 ay hapis cezasına, 5 bin 500 T para cezasına çarptırıldı. Kâhtalılar, polisi, Medine’ye sahip çıkmamakla eleştiriyor. “Polis, muhbiri korumadı. Medine karakoldayken baskın yapılır mı? Birkaç gün sonra yapsalardı, Medine’nin ihbar ettiği ortaya çıkmazdı. Polis aileyi kıza düşman etti” diyor. Polis Merkezi Emniyet Amiri Mehmet Avcı ise silah ihbarını, Medine’nin Siverek’te yaşayan ablası Sohbet’in yaptığını söylüyor. Medine’nin ortadan kaybolduğu, komşular tarafından geç fark edildi. Bunun üzerine babası Ayhan Memi, yakın çevresine kızının evden kaçtığını söylemekle yetindi. 2 Aralık’ta yapılan bir ihbar üzerine, Medine’nin çürümeye yüz tutan cesedi, evin avlusunda, kümes duvarına bitişik ve üzeri beton kaplı bir çukurdan çıkarıldı. Medine’nin cesedi bulunduktan sonra tutuklanan Fethi ve Ayhan Memi, “susma hakkı”nı kullanmıştı. Adıyaman Kapalı Cezaevi’ne gönderilen baba oğul, açık görüş ziyaretine giden akrabalarına olay gününü anlattılar. Dedesi, Medine’ye gözdağı vermek isterken, kazara merdivenden avluya düşmüştü. Hiç kıpırdamadığı için öldü sanıp paniğe kapılmışlardı. Yenisi sipariş edilen demir merdivenin ayağı için önceden kazılan hazır bir çukur da vardı zaten. Gömüp üzerine beton dökmüşlerdi. Kocası ve kayınbabası böyle dese de o gün evde olmayan Medine’nin annesi İmmihan söylediklerine hiç inanmıyor. “Madem kazaydı, neden alıp hastaneye götürmediler? Yavrumu öldürdüler. Çeksinler cezalarını” diyor. Medine’nin hiç fotoğrafı olmadığı için yakın akrabalarına eşkalini sordum. Dedesinin kardeşi ve mahallenin muhtarı Mustafa Memi, önce Medine’nin cesedini teşhis için çağrıldığı morgda, savcının tespitini aktardı: Boyu 1.60 cm, 55 kilogram. Sonra Medine’yi tarif etti; “Kumraldı, gözleri ve teni buğday rengiydi. Elmacık kemikleri çıkıktı, çenesi sivri. Burnu kibardı. Güzelce bir kızdı.”

Kaynak: 07 Şubat 2010 Pazar 18:09, http:ĞĞwww.habervitrini. comĞhaber.asp?id=444768 ”



Yüklə 195,14 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin