Öbür Meseleler :
Mestler üstüne meshetmek sünnettir. Ramazan aymm gecelerinde teravih namazı kılmak sünnettir. Mü'minlerden her muttaki ve günahkârm arkasmda namaz kılmak caizdir. «Mü'mine günâh zarar vermez» demeyiz. O ((Cehenneme girmez» demeyiz. Dünyadan mü'min olarak ayrıldıktan, sonra fasık bile olsa, cehennem'de ebedi kalır demeyiz Mürcie; «İyi amellerimiz kabul oldu, günâhlarımız bağışlandı.» derler. Biz deriz ki; kim bir ameli bütün şartlarıyla ve bozucu kusurlardan beri olarak işlerse, dünyadan da mü'min olarak çıkmcaya kadar, onu küfürle irtidad ile bozmazsa, Allah onu asla zayi etmez. Bu kulluğu kabul eder. O amel üzre de mükâfatlandırır.
Şirk ve küfre düşmeden, işlediği ve fakat tevbe de etmediği günahlarm sahibi, mü'min olarak âhirete intikal ettiği takdirde Allah dilerse ateşe atar, dilerse bağışlar, azaba uğratmaz.
Riya bir amelde bulununca onun sevabmı mahveder. Gurur da böyledir...
Peygamberlere verilen mucizeler hak ve vâkîdir.34
Evliyanm kerametleri de haktır ve inanılır. Şeytan, deccal ve Firavun gibi hakkm düşmanlarından sadır olan harika işler de olabilir ve olmuştur. Ancak bunlara mucize veya keramet diyemeyiz. Sadece isteklerini Cenab-ı Hakk’ın onlara vermesidir.)? diye ifade ederiz. İstid-rac denen bu hal ile; Allah kendi düşmanlarmm bile ihtiyaçlarmı böylece karşılar. Onlar da bunu (kendilerinden bilir) azgmlık ve küfürde ileri giderler. Bunlar mümkün ve caiz olan şeylerdir. 35
Çünkü Allah yaratmadan önce de yaratıcı, rızık vermeden önce de rızık verici idi. (Rezzak alemleri) Allah ahirette kullarma görünür. Mü'minler onu keyfiyet, cihet ve mekândan münezzeh olarak görürler. Onunla mahlûkat arasında mesafe de olmaz.
Göklerde ve yerdekilerin imanı konu bakımmdan artmaz ve eksilmez, kesin inanç olup olmaması bakımmdan artık eksilir. 36Bu bakımdan mü'minler eşittir. İman ve tevhid bakımmdan eşit olan mü'minler amel yönünden derecelidirler.
İslâm Allah’ın emirlerine teslimiyet ve sadakattir.
Lügat olarak; iman ve İslâm farklı olsa da esas yönünden, imansız İslâm, İslâmsız iman düşünülemez. Bir şeyin yüzü ile arkası gibi (Birbirine bağlı ve tamamlayıcıdır) îar.
Din ise İman-İslâm ve bütün şeriatlarm umumî adıdır.
Biz Allah'ı kitabmda kendisini vasıflandırdığı sıfatlarıyla gerçek anlamda tanırız. Fakat ona lâyık ibadet etmeğe hiç kimsenin gücü yetmez.
Kula düşen kitap ve sünnette belirtilen ölçüler içinde ibadet etmektir.
Bütün mü'minler; marifet, kati iman, yakin ve tevekkülde; aynı şekilde, sevgi ve korkuda ümit yönünden eşittir.
Allah Teala kullarma lûtfedicidir. Onlar hakkmda adildir. Bazı kere kulun hakkettiğinin kat kat fazlasmı lütfeder. Bazı da kulun işlediği günâhı (bağışlamayıp) lâyık olduğu cezaya (adaleti gereği) çarptırır. Yine isterse, rahmetinden ötürü kulunu bağışlayabilir.
Peygamberleri nşefaatı haktır. Peygamberimizin günahkâr mü'-minlere, özellikle büyük günah işleyenlere şefaati haktır.
Rasulullah’ın Havzı kevseri haktır.
Kıyamet günü, kul hakkı olanların sevabmm almıp hak sahibine verilmesi haktır. İyi ameli olmayana ise, hAklınm günahınm yüklenmesi de caizdir ve haktır.
Cennet ve cehennem şu an mahlûk olup devam etmektedirler. Ebediyyen de yok olmazlar. Cennetteki huriler de ebediyyen ölmezler.
Âhiretteki ilâhi ceza ve mükâfat ta ebedîdir. Allah dilediği kulunu, lütuf ve rahmeti icabı olarak hidayete ulaştırır. Dilediğini de dalâlette bırakması adaletinin icabıdır. Onun delâlette bırakması yardımım kesip başarısız bırakması demektir. Yani kulunu, hoşnut olduğu işte yardımmı esirgemesidir bu...
Bu da kulun kendi (İrade veya fiil ile) hak etmesi sonucu, onun adaletinin sonucu olur. Böylece «hizlânda kalan kişinin günâhlarmdan ötürü cezalanması da böyledir. Şeytanm kuldan imanı cebren aldığmı söylememiz doğru olmaz. Gerçek şu ki; kul imanmı bırakır, şeytan da onu kapar.
Münker ve nekir meleklerinin (kabirdeki) suali haktır. Kabirde ruhun cesede avdeti de haktır. Kabrin sıkıştırması ve kabir azabı da haktır. Bu hem kâfirler ve hem de günahkâr mü'minler için gerçekleşecektir.
Allah’ın sıfatlarım Ulemanın yaptığı gibi Farsça olarak söylemek caizdir. «Yed» sıfatı bundan farklıdır. Bunu söylemek olmak. Ama teşbihten uzak ve keyfiyet belirtmeden «Beruy-i Hüda-Allah'in yüzü» demek caizdir. Allah’ın kula yakınlık meselesi mesafe bakımmdan değildir. Sadece ona ikram ve azabı demek olur. İtaat eden ona yakındır. Keyfiyeti bilinmemekle birlikte, âsi de ondan uzaklaşmıştır. Yakınlık, uzaklık veya kabul görme, necat bulma veya mahrum olma anlamına göredir.
Cennette kulun mevlâsma komşu olması da onun huzurunda key-fiyetsiz olarak bulunması anlamınadır. K.ur'ah-ı Kerim Rasulullah'a (S.A.) indirilmiş olup mushaflarda yazılıdır. Onun âyetleri Allah’ın kelâmı olması hepsi de fazilette eşittirler. Ancak bazısmm konusu ve ifade ettiği bakımmdan bir üstünlük daha vardır. Meselâ; Âyetelkürsi Fatiha ve İhlâs böyledir.
Haniya bunlarda, Allah’ın sıfat ve esması zikredildiğinden iki fazilet toplanmıştır. Bazısı ise sırf kelâmı ilâhi olarak üstündür. Kâfirlerden bahseden âyetler böyle zikredilen mâna ve mesele küffâr olduğundan.mânâ üstünlüğü yoktur. Cenab-ı Hakk’ın sıfatları da faziletçe eşittir.
Rasulullah'ıh üç oğlu vardır: Kasım, Tahir, İbrahim. Dörtte kızı vardır; Fatıma, Rûkiye, Zeynep, Ümmügülsüm (r.a.).
Bir insan tevhid meselelerinden zaruri olarak bilinecek bir meselesini anlayamadı ise, onu bilen birine sormalı. Böyle birini bulamazsa buluncaya kadar «Allah katmda doğru olan ne ise odur» diyerek inanıl-malıdır.
Bilen kişiyi aramada ihmâl İse caiz olmaz. Böyle bir meselede çözüme ermeden tevekkuf ta caiz olmaz. Duraklaması imana zararlıdır. Miraç olayı ve haberi haktır. İnkarcısı sapık ve bidatcı olur.
Kıyamet kopmadan önce; Ye'cüc ve Me'cücün zuhuru güneşin batıdan doğması İsa'nm (S.A.) nüzulü ve öbür kiyamet âlemetlerinden, sahih habere dayalı olanları haktır olacaktır!...
Dostları ilə paylaş: |