ASLAN MI YOKSA KÖTÜRÜM TİLKİ Mİ OLMALI?...
Bir gün adamın biri avlanmak için ormana gider. Geceyi orada geçirmeye karar verir. Fakat yırtıcı hayvanlardan korktuğu için, büyük bir ağaca çıkar. Ağaçta iken bir inilti duyar. Etrafına bakınır ve aşağıda kötürüm bir tilki görür. Adam:
— Acaba bu tilki ne yer, ne içer?... diye düşünürken uzaktan bir aslanın geldiğin görür. Aslanın ağzında bir ceylan vardır.
Aslan, ağacın dibine gelir. Ceylanı parçalar, bir güzel karnını doyurur ve çekilir gider. Aslan gidince, kötürüm tilki sürüne sürüne ceylandan arta kalanları yemek üzere yaklaşır. O da, aslanın artıkları ile karnını doyurur.
Ağaçtaki adam başlar düşünmeye:
"Yaaa... der. Demek ki kötürüm bir hayvanın bile yiyeceğini Allah ayağına gönderiyor ve onu aç bırakmıyor. Öyle ise, ben niye böyle çalışıp yoruluyorum?!.. Bundan sonra ben de bir köşeye çekilip beklemeliyim...
Bu düşünce ile adam, yol üzerindeki bir mağaraya girer, başlar beklemeye. Bir gün, iki gün, üç gün bekler. Fakat gelen giden olmaz. Kimse ona yiyecek, içecek bir şey getirmez. Sonunda adam açlıktan baygın düşer. Uyku ile uyanıklık arasında kendisine şöyle seslenildiğini işitir:
— Kalk, be hey budala adam! Ne yatıp duruyorsun! Elin ayağın tutuyorken, bu miskinlik, bu tembellik niye?!.. Niçin kendini kötürüm ve sakat tilki yerine koyuyorsun? Git, aslan gibi ol, avlan. Hem kendin ye, hem de artanı ile başkaları geçinsin!...
Bu sözleri duyan adam, gerçeği anlar. Mağaradan çıkar. Çalışmak ve helal rızk kazanmak üzere köyünün yolunu tutar...
İYİLİK
Sadi-i Şirâzi başından geçen bir olayı şöyle anlatır:
Bir zamanlar, gemi ile yolculuk yapıyordum. Yanımda değerli insanlar vardı. Onlarla konuşuyor, bilgilerinden yararlanmaya çalışıyordum. Hayatımda hiç böyle güzel ve yararlı bir yolculuk yapmamıştım.
Hava güzeldi. Küçük gemimizin yol aldığı Dicle'nin suları durgundu, Nehrin her iki sahilinde zaman zaman güzel manzaralar beliriyor, tarlalarında çalışan çiftçiler uzaktan el sallıyorlardı. Bir ara uzaklarda yol almaya çalışan bir sandal gözüme ilişti. İçinde iki balıkçı vardı. Ne var ki, hava birden bozdu. Sandal nehrin ortasındaki bir girdaba doğru sürüklenmeye başladı. Sonra, birden ters döndü ve battı. Ne olduğunu anlamadan balıkçılar kendilerini Dicle'nin sularında buldular.
Gemiden bu felaketi seyrediyorduk. Zavallı adamlar çırpınıyor, kurtulmaya çalışıyorlardı. Gemide bulunan iyiliksever bir adam, gemiciye dönerek:
— Şu iki balıkçıyı kurtar, her biri için sana elli altın vereyim, dedi. Gemici hemen suya atladı. Birini kurtardı fakat diğeri girdabın içinde gözden kayboldu. Adamcağız boğulup gitmişti.
Gemiciye:
— Zavallı adamın ömrü kalmamış. Birini kurtardın ama diğerini kurtarmaya vakit kalmadı, dedim. Gemici güldü ve:
— İşin doğrusuna bakarsan, benim gönlüm önce bu genci kurtarmak istedi. Çünkü, bir zamanlar çölde kalmıştım. Kardeş olan bu iki adama rastladım. Kurtardığım kişi, beni devesine bindirdi. Çölde aç, susuz kalarak ölmekten, vahşi hayvanlara yem olmaktan kurtardı. Halbuki diğerinden bir kamçı yemiştim, dedi.
Gemiciden bu sözleri duyunca içimden şöyle geçirdim:
—Elinden geldiği kadar kimsenin gönlünü incitme. Herkese yardımcı ol. Zavallı insanların işini yap. Darda kalmışların halini anla ve onlara iyilikte bulun. Çünkü gün gelir, senin de görülecek bir işin olur. Sen başkalarının işini yap ki, onlar da seni görüp gözetsinler. Zaten Allah Teâlâ da: "İyilik eden de, kötülük eden de kendisi için yapmış olur" buyurmuyor mu?..
PEYGAMBERİMİZİN GÜZEL AHLAKLA İLGİLİ SÖZLERİ
Sevgili Peygamberimizin ahlakla ilgili pek çok güzel sِözü ve tavsiyesi vardır. Onlardan bazıları şöyledir:
"Müslüman, diğer Müslümanların, elinden ve dilinden emin (güven içerisinde) oldukları kişidir.” ( Buhari, İman, 3-4; Müslim, İman, 64-66)
"...Hiçbir kul, kendisi için istediğini komşusu için de (yahut kardeşi için de) istemedikçe (tam anlamıyla) iman etmiş olmaz," ( Buhari, İman, 5; Müslim, İman,71))
Komşusunun kendisinde ne gibi hakları olduğunu soran bir Müslümana, Peygamberimiz şöyle demiştir:
"Hastalanırsa, ziyaretine gidersin. Ölürse, cenazesini kaldırırsın. Senden borç isterse, verirsin. Darda kalırsa, yardım edersin. Bir nimete kavuşursa, tebrik edersin. Başına bir felaket gelirse, teselli edersin. Evinin damını (çatısını) yüksek tutma ki, onun rüzgarını kesmeyesin. Ya, ne yediğini bilmesin ya da pişirdiğinden ona da ver.” (Y. Kandehlevi, Hadislerle Müslümanlık III / 1085)
"Doğru sözlülük iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. İnsan, doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîklar (özü sözü bir, doğru insanlar) derecesine yükselir. Yalan söylemek fenalığa (kötülüğe), fenalık da cehenneme götürür. İnsan, yalan söyleye söyleye Allah katında "yalancı" diye yazılır." (Riyazü’s- Salihin Tercümesi)
Sahabeden biri Peygamber Efendimize: "İnsanların cennete girmelerine en çok sebep olan nedir ya Resulallah?» diye sordu. Sevgili Peygamberimiz şu cevabı verdi: "Allah'tan korkmak ve güzel ahlaklı olmak." (Riyazü’s- Salihin)
"Güzel ahlak; güler yüz, hayırlı işlerde el açıklığı, bir de kimseye eziyet etmemektir." (Riyazü’s- Salihin)
"Kıyamet gününde müminin mizanında güzel ahlaktan daha ağır bir şey bulunmaz. Yüce Allah çirkin ve kötü sözlü kimseyi sevmez.”( Riyazü’s- Salihin)
VEDAT'LA SEDAT
Vedat'la Sedat, çalışma odalarında oturuyorlardı. Babaları içeriye girdi, o gün okulda ne okuduklarını sordu. Vedat cevap vermeye başladı. Babaları bir kere de nasıl okuduklarını görmek istedi: "Kitaplarınızı çantalarınızdan çıkarın da okuyun", dedi. Vedat hemen çantasından kitabını çıkardı. Sedat ise, boyuna çantasını karıştırıyor, kitapları çıkarıp, sonra tertipsiz, karmakarışık yine çantasına koyuyordu. Birkaç dakika kitapları alt üst ettikten sonra şaşkın şaşkın babasına baktı ve : "Kitabı çantama koymamışım" dedi. Babası:
— Bunu niçin önceden söylemedin?
Sedat:
— Kitabımı çantamda sanıyordum. Kitapları çantama karmakarışık koymuşum, onun için birdenbire anlayamadım.
Babası yüzünü Vedat'a çevirdi, kitabı okuttu. Okuyuşunu çok beğendi. Sorduğu şeylere güzel cevaplar verdiğinden, işlerini tertipli yaptığından ve intizamı sevdiğinden ötürü mükafatlandıracağını söyledi. Bir gün sonra Vedat'a güzel bir saat aldı.
Çocuklar! Bu kıssadan siz de hissenize düşeni alınız. Her şeyde intizama, her işinizin tertipli olmasına dikkat ediniz. Çalışma odanızı düzene koyunuz. Kitaplarınız karmakarışık olmasın. Tertipsizlik insanın vaktini yarı yarıya öldürür. Kitaplarınızı öyle tertipli yerleştirin ki, aradığınız zaman hemen bulabilesiniz. Elbiseleriniz ve diğer şeyleriniz de böyle tertipli ve düzenli olmalıdır. Akşam çıkardığınız elbiseyi güzelce yerleştirirseniz sabah kalkınca güçlük çekmez, vakit kaybetmeksizin; abdestinizi alır, elbisenizi giyer, namazınızı kılar, kahvaltınızı yapar, çantanızı alır ve hemen okulunuza koşarsınız. Şayet böyle yapmazsanız, elbisenizi bulup giyerken, kitaplarınızı ararken ders zamanınızı geçirirsiniz. Kahvaltınızı da yapamadan okula koşmak zorunda kalırsınız.
Vakit nakittir, vaktin kıymetini bil!
Düzenli olmanın her işi kolaylaştıracağını unutma!..
Dostları ilə paylaş: |