Anadolu Türk Beylikleri Sanatı



Yüklə 8,23 Mb.
səhifə46/179
tarix17.01.2019
ölçüsü8,23 Mb.
#100097
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   179

1 Cengiz (Çinggis) Han’ın çocukluk adının Moğolcadaki şekli Temücin olup, “Temürci, Temirci, Demirci” anlamına geldiği tahmin edilmektedir. Türkçede Temiçin, Temuçin, Timoçin, Timuçin gibi türlü şekillerde şahıs ve soyadı olarak da kullanılmaktadır.

2 Temücin’e hükümdar olunca verilmiş olan Cengiz (Çinggis) unvanının Moğolca şekli bu esere göre Çinggis’tir, yani baş harfinin Ç-olması gerekir. Moğolcadan Türçeye geçen sözlerin sonundaki seslerde -s > -z kanununa göre, Türkçede sonu -z olmuştur. Bu söz Türkiye Türkçesinde, herhalde Farsçanın tesiriyle, umumiyetle “Cengiz” şeklinde kullanılmaktadır.

Türk lehçelerinde Çinggiz, Çınggız, Çingiz, Çıngız, Cengiz gibi türlü şekillerde kullanılan bu sözün menşei, mânâsı ve tarihi üzerine gerek halk etimolojisi ve gerek ilmî açıklamalar olmak üzere birçok denemeler yapılmışsa da şimdiye kadar katî bir neticeye varılamamıştır. İlmî araştırmalar cümlesinden olarak P. Pelliot, G. J. Ramstedt, W. Kotwicz, W. Barthold, L. Ligeti, B. Vladimirtsov, E. Haenisch, Osman Turan v.b.’nin araştırmaları zikre değer. Bu incelemelerin teferruatına girişmeyerek, ancak son iki araştırmacının fikirlerine temas etmekle yetineceğiz: E. Haenisch, Çinggis sözünü diğer araştırmacılardan farklı olarak Çince cheng “meşru, kanunî” tabiri ile açıklamaktadır (Wörterbuch 1939, s. 28). Bütün diğer araştırıcıları gözden geçirmekle beraber, Haenisch’in 1935, 1939 ve 1941’lerde çıkmış olan “Moğolların Gizli Tarihi” ile ilgili eserlerini görememiş olan, O. Turan, “Çingiz adı hakkında” adlı makalesinde (Belleten V, 1941, s. 267-276), bu Tabiri “Deniz” sözüne bağlamaya çalışmışsa da, inandırıcı bir neticeye varamamıştır.

Büyük Hanlar Devri

Barthold, W., “Çağatay” maddesi, İA III, İstanbul 1945, s. 266-270.

Barthold, W. ve Köprülü, M. Fuad, Cengiz Han, “Çingiz Han (1167-1227)” maddesi, İA III, İstanbul 1945, s. 91-98 ve 98-100.

Bartol’d, V., Turkestan v epohu mongol’skago naşestviya I, II, (Moğol istilası devrinde Türkistan), S. Petersburg 1898-1900; (İngilizcesi: Barthold, W., Turkestan down to the Mongol invasion, Oxford 1928, Gibb mem. N. Ser. V.)

Blochet, E., Djami el-Tévarikh, histoire général du monde par Fadl allah Rashid ed Din, Tarikh-i moubarek-i Ghazani, histoire des Mongols, éditée par E. Blockhet, tom I: Leiden, Brill 1910, II: 1911.

Cüveynî: Juwayni, Alâ U’d-Din Atâ Malik-i, The Ta’rikh-i Jahan-Gushâ, edited by Mirza Muhammad bin Abd’l-Wahhâb-ı Qazwini, Leiden, Brill, I: 1902, Gibb mem. Ser. XVI, 1; II: 1916, XVI, 2; III: 1937, XVI, 3.

Grousset, René, L’empire Mongol (1re phase), Paris 1941.

Haenisch, Erich, Die geheime Geschichte der Mongolen, aus einer mongolischen Neiderschrift des Jahres 1240 von der Insel Kode’e im Keluren-Fluss erstmalg übersetzt und erläutert. Leipzig, O. Harrassowitz 1941, ikinci basılış: 1948.

Haenisch, Erich, (metin); Manghol un Niuca Tobca’an (Yüan-ch’aopi-shi), Die geheime Geschichte der Mongolen, aus der chinesischen Transkription im mongolischen Wortlaut wiederhergestellt, Leipzig, Asia Major 1935 ve O. Harrassowitz 1937.

Haenisch, Erich, Wörterbuch zu Manghol un Niuca Tobca’an. Leipzig, O. Harrassowitz 1939.

Hâfız-ı Abrû, Chronoque des Rois Mongols en Iran, Texte persan édité et traduit par K. Bayani, II Traduction et notes, paris 1936.

Hammer-Purgstall, Joseph, Freiherr von, Geschichte der Ilchane, das ist der Mongolen in Persien, Darmstadt, Verl. C. W. Leske, I: 1842, II. 1843.

Houdas, O., Histoire du Sultan Djelal ed-Din Mankobirit par Mohammed en-Nesawi, texte Arabe, publiée. par O. Houdas, Paris 1891, Publications de l’Ecole des langues vivantes.

Howorth, Henry Hoyle, History of the Mongols, from the 9th to the 19th century, 4 cilt, London 1876-1888, ilâve ve Index, London 1927.

Jahn, Karl, Geschichte Gâzân-Hân’s aus dem Ta’rih-i Mubârak-ı Gâzâni des Raşid Al-Din., herausg. Nach den Handschriften von Stambol, London, Paris und Wien mit einer Einleitung, kritischem Apparat und Indices von., London 1940. Gibb Mem. Ser. XIV.
Kurat, Akdes Nimet, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivindeki Altın Ordu, Kırım ve Türkistan hanlarına ait yarlık ve bitikler, İstanbul, Burhanettin Matbaası 1940, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi yayınlarından.

Marco Polo, The description of the World, yayınlayanlar: A. C. Moule ve P. Pelliot, London 1938, 4 cilt.

Pelliot, Paul, Histoire Secrète des Mongols, Restitution du texte Mongol et traduction Française des chapitres I à VI, Paris, 1949.

Plano Carpini, Johann von, Geschichte der Mongolen und Reisebericht 1245-1247, çeviren ve açıklayan: Fr. Risch, Leipzig 1930.

Quatremère, M., Histoire des Mongols de la Perse, écrite en Persan par Raschid- el-din, publiée. par M. Quatremère, Paris, Imp. Royale 1836.

Raşid el-Din, Cami el-Tevarih: bkz. E. Blochet, K. Jahn, M. Quatremère.

Raşid el-Din, Sbornik Letopisey 1. (İ. N. Berezin neşri), Metin: Spb. 1861, Tercüme: 1858; II, 1868; III, 1888.

Raşid el-Din, Sbornik letopisey I, 1-2 (İ. P. Petruşevskiy neşri), Moskova-Leningrad 1952; II (Yu. P. Verhovskiy neşri), 1960; III (A. A. Romaskeviç neşri), 1946.

Rásonyi, Laszlo, Tarihte Türklük, Ankara 1971; Mogol İstilâsı, s. 174-191, Altın Ordu ve Varisleri, s. 218-235.

Rubruk, Wilhelm von, Reise zu den Mongolen, çeviren: Fr. Risch, Leipzig 1934.

Shiratori, K., Onyaku-móbun-gnechô-hishi. A Romanised Representation of the Yüan-ch’ao-pi-shi (A Secret History of the Mongols) in its Original Mongolian Sound. The Tôyô Bunko Publications Series C. Vol. VIII, Tokyo 1942.

Spuler, Bertold, Die Mongolenzeit, HbdOr VI, 2, Leiden-Köln 1953.

Temir, Ahmet, Moğolların Gizli Tarihi, Manghol-un niuça tobça’an (Yüan-ch’ao pi-shi) (yazılışı 1240), I, tercüme, Prof. E. Haenisch’in Almanca ve S. Kozin’in Rusça tercümesini Moğolca aslı ile karşılaştırıp dilimize çeviren. Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi 1948.

Temir, Ahmet, Türk-Moğol İmparatorluğu ve Devamı, TDEK, Ankara 1976, s. 912-925.

Temir, Ahmet, Moğolların Gizli Tarihine Göre Cengiz Han, Ankara 1989, Kültür Bakanlığı, Türk Büyükleri dizisi: 124.

Turan, Osman, “Çingiz Adlı Hakkında”, Belleten V, 1941, s. 267-276.

Vassaf; Abd Allah bin Fazl Allah, Tecribet’il-Emsar ve Tezciyet’il-A’sar: Geschihcte Vassaf’s, Persisch herausgegeben und Deutsch übersetzt von Hammer-Purgstall, I. Band, Wien, 1856.

Vladimirtsov, B. Ya., The Life of Chingis-Khan, London 1930; (Fransızcası:) Paris 1947; (Türkçesi: H. A. Ediz, Cengiz Han, İstanbul 1950).

Kazan Hanlığı

Ahmer, A., Kazan Tarihi, Kazan 1910.

Arat, R. R., “Kazan”, İA VI, İstanbul 1955, s. 505-522.

Atlasî, H., Kazan Hanlığı, Kazan 1913, İkinci b. 1920.

Atlasî H., Süyüm Bike, Kazan 1912.

Firsov, N. N., Proşloye Tatarii (Tataristanın mazisi), Kazan 1926.

Fuks, K. F., Kratkaya istoriya goroda Kazani (Kazan şehrinin kısa tarihi), Kazan 1817.

Gubaydullin, G. S., İz Proşlogo Tatar (Tatarların mazisinden), Materiyalı Po İzuçeniyu Tataristana II, Kazan 1925, s. 71-112.

Gubaidullin, G. S., K Voprosu o proischojdenii Tatar (Tatarların menşei meselesi üzerine), Vestnik nauçnago O-va Tatarovedeniya, 8, Kazan 1927, s. 131-142.

Hudyakov, M., Oçerki po istorii Kazanskago Hanstva (Kazan Hanlığı Tarihi üzerine dersler), Kazan 1923.

“Kazanskoye Hanstvo” (maddesi), BSE 19, 1953, s. 310-312.

Kurat, A. N., Kazan Hanlığı’nı Kuran Uluğ Muhammed Han Varlığı, İstanbul 1937.

Kurat, A. N., Topkapı Sarayı Müzesi Arşivindeki Altın Ordu, Kırım ve Türkistan Hanlıklarına ait Yarlık ve Bitkiler, İstanbul-Ankara 1940.

Kurat, A. N., “Kazan Hanlığı”, DTCFD XII, Ankara 1954, s. 227-246.

Lébédeff, Olga de, Abrégé de I’histoire de Kazan, Roma 1899.

Mende, G. von, Der nationale Kampf der Russlandtürken, Berlin 1936.

Mercanî, Ş., Müstefad-ülAhbar fi ahvali Kazan ve Bulgar, Kazan, I: 1885, II: 1900.

Taymas, A. Battal, Kazan Türkleri, Ankara 1964.

Vorobyov, N. İ., Kzanskie Tatarı (Kazan Tatarları), Materyalı Po İzuçeniyu Tatarstana II, Kazan 1925, s. 133-166.

Sibir Hanlığı

Arat, Reşid Rahmeti, “Küçüm Han” (maddesi), İA VI, 1955, s. 1071-1074.

Atlasî, Hadi, Sibir Tarihi, Kazan 1911.

Barthold, W., “Sibir ve İbir” (maddesi), İA XII, 1965, s. 585.

Baştav, Şerif, “Sabir Türkleri”, Belleten V, 1941, s. 53-101.

Fischer, I. E., Geschichte Sibiriens seit der Endeckung bis zur Eroberung durch russischer Waffe, S. Petersburg 1774.

Messerschmidt, D. G., Forschungsreise durch Sibirien 1720-1727, herausgegeben von E. Winter und N. A. Figurovskiy, Berlin, I: 1962, II: 1964.

Patkanov, Über das Volk der Sabiren, KSz I, 1990, s. 258-277.

Radloff, W., Aus Sibirien I, II, birinci basılış: Leipzig 1884, ikinci basılış: 1893. A. Temir’in Türkçe tercümesi: Sibirya’dan I* 1954, I** 1956, II* 1957. Mf. V. Bilim eserleri serisi.

Rásonyl, L., Tarihte Türklük, Ankara 1971, s. 77, 220, 269-270.

Schiltberger, Johann, Reise in den Orient, München 1814.

Yadrintsev, N. M., Sibir kak koloniya (Müstemleke olarak Sibirya), 1882.

Nogay Hanlığı

Nogayskaya Orda, “Nogaytsı” maddeleri, BSE 30, Moskova 1954, s. 116, 117.

Rásonyi, Lázsló, Tarihte Türklük, Ankara 1971, s. 143, 220-222, 232, 373.

R-V, V., “Nagai, Nagaytsı, Nogaytsı” maddesi, ESBE 39, S. Petersburg 1897, s. 421-422.

R-V, V., “Nogay ili Nagay” maddesi, ESBE 41, S. Petersburg 1897, s. 311-312.

Veselovskiy, N. İ., Han iz Temnikov Zolotoy Ordı, Nogay i ego Vremya (Nogay ve zamanı), ZRAN, VIII seri, XIII, cilt, Petrograd 1922.

Yakubovskiy, A. Y., Altın Ordu ve İnhitatı, İstanbul 1955, s. 67- 70, 82-87.


Moğol Devleti

Yrd. Doç. Dr. Sebahattİn AĞALDAĞ

Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi / Türkiye
Giriş

engiz ortaya çıkmadan önce Moğollar Asya’da yaşayan küçük bir kabileydi. 13. yüzyılın başlarında sadece Türk dünyasını değil o zamanki dünyanın büyük bir kısmını içine alan, Asya ve Avrupa’nın bütün milletlerini ilgilendiren hadiselerin meydana gelmesine sebep olan Moğol İmparatorluğu’nun kurulmasıdır. Bu imparatorluğa kurucusunun adına izafeten “Cengiz İmparatorluğu”, “Moğol İmparatorluğu” adı verilmiştir.

Türkler bozkır sahasında yerleşmişler, orijinal bir kültür olan bozkır kültürünü meydana getirmişlerdir. Moğollar ise, daha ziyade orman kavmi olup, bozkır sahalarına çıkmaları daha geç devrede olmuştur. İlk devrede bu imparatorluğun hakim unsurunu Moğollar teşkil etmekle beraber, devletin büyümesi ile ordunun büyük bir kısmını Türkler teşkil etmiş, devlet teşkilatının esasları ve müesseseleri Türk geleneklerine göre kurulmuştur. Moğolların ilk hocaları ve ilk memurları Uygurlar olmuştur.1

Türklerle Moğollar arasında dil birliği bakımından bir münasebetin bulunmadığı iki kavim arasında ırk birliğinin olmadığı antropolojik malzemelerin incelenmesi sonucu anlaşılmıştır.2 Son 50 yıl içinde yapılan arkeolojik araştırmalar, Türklerin beyaz ırka mensup oldukları, yeryüzünde 3 büyük ırk grubundan Europid adı verilen Turanid tipindeki Brekisefal oldukları, Türklerin kendilerini başta Delikosefal Mongolitler olmak üzere diğer ırklardan ayıran antropolojik özelliklere sahip oldukları anlaşılmıştır.

Başlangıçta bir Moğol kabilesi olan Cengiz, devletini kısa zamanda genişleterek, Türklerle dolu olan sahaları hakimiyeti altına almış, Türk boylarından bazıları sulh yolu ile, bazıları da savaşla Cengiz’e tabi olmuşlardır. Böylece bu büyük imparatorluğun sosyal, askeri, siyasi ve idari işlerine karışarak kuvvetlenmişlerdir. İmparatorluk içinde sayı bakımından azınlıkta kalan, kültür bakımından Türklerden aşağı olan Moğolların önemli bir kısmı, İslamiyet’i kabul ederek Türkleşmiş, geri kalanlarıda Moğolistan’a dönmüşlerdir. İmparatorluk parçalandıktan sonra Moğol değil, Altınorda (Altınordu), Sibir, Çağatay, İlhanlı gibi yeni Türk devletleri meydana gelmiştir.

Moğolların Tarih Sahnesine

Çıkışları

Cengiz Han’ın aralarından çıkacağı Moğollar şimdiki dış Moğolistan’ın kuzeydoğusunda Onon ve Kerulen nehirleri arasında göçebe hayatı yaşıyorlardı.3 Cengiz Han’ın ortaya çıkışı ile isimlerini bütün bir topluluğa verecek olan aşiretler Moğolca konuşmaktaydılar. Moğol adı Çin’de T’ang çağından beri bilinmektedir. T’ang çağından kalan Çin metinleri Şe-wei kabileleri arasında Aşağı Kerulen ve Kuzey Kingan, tamamen Moğolca konuşan Mong-wu veya Mong-wo adında bir kabilenin varlığından bahsetmektedir.4 Moğol adının ilk defa burada ortaya çıktığı kuvvetle muhtemeldir. 8. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar önemli bir rol oynamış olan Kitaylar, Tunguz dillerinin teması ile bir Moğol lehçesi konuşmuşlardır.5

Moğol kabileleri sürdürdükleri hayat tarzı bakımından 12. yüzyılın sonunda bozkırlarda hayvancılıkla uğraşan kara ve su avcılığı yapan kabileler olmak üzere ikiye ayrılmıştı.

Moğollar’ın başlangıçta bir bozkır halkı olarak değil de, orman halkı olarak kendini gösterdiği tahmin edilmektedir. Ormanlık sahada yaşadıklarına delil, tahtadan yaptıkları arabalardır. Ormanlık alanda yaşayan kabileler kayın ağacından yaptıkları kulübelerde otururlardı. Türkler ise keçeden yaptıkları çadırlarda yaşamışlardır.


Cengiz Han Moğol İmparatorluğu’nu kurduğu sırada Asya ve Doğu Avrupa küçük feodal devletlere bölünmüş haldeydi. Doğu Türklerinin ve Uygurların eski yurtlarında etnik manzara 13. yüzyılda oldukça değişmişti. Kırgızları, Kitanlar yenmişti. Onları eski yurtlarından çıkararak sürmüşlerdi. Kitanların devamı olan Kara Hıtaylar 12. yüzyılın sonlarına doğru Hami’den Aral Gölüne kadar olan sahada ve Yenisey nehrinin yukarı mecrasına kadar yayılmışlardı.6 1200 yılına doğru Karluk ve Uygurlar, Kara Hıtay Devleti’nin vassalı idi. Kıtaylar Liao adı ile Kuzey Çin’de iki yüzyıl boyunca hüküm sürmüşlerdir. Ortaçağda Avrupalıların kullandıkları Kathay adı o devreden kalmadır.7

12. yüzyılın sonunda Çin, güneyde Milli Song İmparatorluğu ile kuzeyde Pekin başkent olmak üzere Cürcet, Chin (Kın), Tunguz imparatorlukları arasında paylaşılmıştı. Çin’in kuzey batısında Tangut krallığı vardı. Tarım’ın kuzey doğusunda, Turfan’dan Kuça’ya uzanan bölgede Budist Uygur Türkleri yaşıyordu.

Kitanlar 907’de T’anglardan sonra kurulmuş 1125’de ikiye ayrılmıştı. Batıya giden yolu Kara Hıtay olarak bilinen kesimi, Tiyanşan’ın orta kısımlarına hakim olarak yaşamışlardır. Songlar ise 960’da kurulmuş, Kubilay’ın 1279’da Çin’i istilasına kadar devam etmiştir. Bu devlet kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Kuzey Songlar 1127’de, Güney Songlar ise 1279’da yıkılmışlardır.

Kuzey Çin’de Chin (Kin) sülalesi bulunuyordu. Türk kaynakları bunlara Cürcet adını vermişlerdir. Cengiz Han bunları 1204’de ortadan kaldırmıştır.

Maveraünnehir ve bütün İran, Türk ırkından kültür bakımından Arap-Fars etkisinde Harzem (Harezm) Sultanlığı vardı. Onların gerisinde Abbasi Halifeliği, Eyyubi Sultanlığı ve Anadolu Selçukluları yaşamaktaydı. Kuzeyde Sibirya-Moğolistan sınırında, Gobi Çölü’nün kuzeyindeki bozkırlarda Türk-Moğol ve Tunguzlara ait çok sayıda kabileler vardı. İran sahasında çeşitli devletler bulunuyordu.8 Bunların başında Abbasi Devleti gelmektedir. Cengiz Devleti kurulduğu sıralarda Nasir, Zahir, Müntasır, Müstasım baba oğul sülaleleri devam etmiştir. Merkezi Aral’ın güneyi olan Harzem sahasında ve batı Türkistan’ın birçok yerlerine Harzemşah’lar hakimdi. Cengiz’in ilk yıllarında Muhammed Tekiş iktidarda bulunuyordu. Daha sonra Alaaddin Muhammed geçti. Harzemşahların batısında çeşitli Atabeylikler vardı. Bunların bazıları şunlardır: Musul Atabekleri, Halep, Sincar, Şam Atabekleri, Diyarbakır’da Artukoğulları bulunuyordu. Mardin ve Harput Artukoğulları ayaktaydı. Ahlat’ta bir Ermeni krallığı, Azerbaycan’da Şeddatoğulları, Anadolu’daki Selçuklu Devleti, feodal devletlere bölünmek üzereydi. Şeddatoğullarının kuzeyinde Şirvanşahlar; Anadolu’da Sivas-Malatya tarafları Danişmendoğulları’nın idaresindeydi. Erzincan’da Mengücekoğulları, Erzurum civarında Saltukoğulları, İran Azerbaycan’ı taraflarında Elderinoğulları, Güney İran’da Salgurlular, Diyarbakır-Musul taraflarında Inaloğulları zikredilmeye değer devletlerdir.

Bütün bunlardan başka Hindistan’da Dehli Sultanlığı, Afganistan’da Gurlular bulunuyordu.

Cengiz’in ortaya çıktığı sahalarda Nayman Hanlığı vardı. Naymanlar Ubsa-Nor’dan Kara İrtiş’e kadar olan bölgede Yukarı Selenga’da yaşıyorlardı.9 İsimleri Moğolca görünmesine rağmen, bu hanlığın hükümdarlarının isimleri Türkçe’dir. Göktürk Devleti’nin merkezinde Kerayitler vardı. Kerayitlerin ünlü hükümdarları Tuğrul’un adı Türkçe’dir.10 Kerayitlerde Naymanlar gibi Nasturi Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir. Onların Hıristiyanlığı kabul edişleri miladi bin yılına rastlamaktadır. Naymanlar gibi Kerayitlerde Türk soyundan gelmektedir. Bunların Türk olduklarına delil olarak hanlarının, komutanlarının adlarının Türkçe olması gösterilebilir. Bu isimler; İnanç, Bilge, Buka Han, Taybuka, Köksev, Yedi Tuğluk gibi isimlerdir.

Cengiz Han, oğlu Çuçi için Kerayit Hanı Tuğrul’un kızını isteyecek, onların menfi cevabından sonra Moğollarla Kerayitlerin arası açılacaktır. Cengiz Han ilk yılarında Kerayitlerle Naymanları etrafında görmüş, ilk yardımları onlardan almıştır. Kerayit Hanı Tuğrul ile Cengiz’in babası Yesügey Bağatur dosttu.

Menhitler, Kerayitlerin kuzeyinde Selenga nehrinin orta ve aşağı kısımlarında Baykal Gölü’nün güneyinde yaşıyorlardı.11 Naymanlar ve Kerayitlerle birlikte hareket eden Merhitler sınırlarını batıda İrtiş, güneyde Doğu Türkistan’a kadar uzanan sahada büyük bir kavimler birliği meydana getirdiler. Ceniz’in babası Yesügey Bağatur, Merhit asilzadelerinden Yeke-Çiledü’nün elinden karısı Olün’ü kaçırmış, bu kadın daha sonra Temuçin’in anası olmuştur. Merhitler Moğollardan intikam almak için fırsat kollamışlar, nihayet 1175 yıllarında bu fırsatı yakalayarak, Temuçin Kerayit Hanı Tuğrul ve kendi yaşında olan Cacirat kabilesi reisi Camuka’nın yardımı ile karısı Börtey’i kurtarmış, bir müddet sonra Temuçin’in karısı Börte Cengiz’in büyük oğlu Çuçi’yi dünyaya getirmiştir. Temuçin bu çocuğun kendisinden mi yoksa karısını kaçıran Merhitlerden birinden mi olduğunu incelemek istememiştir.

Merhitler Orta Asya’da önemli bir yer işgal etmişler, Cengiz’in dağlık kesimlere hakim olmasını engellemişlerdir. Cengiz’in Merhitlerle olan itilafı daha ziyade ailevi olarak görülmektedir.

Celayirler Moğol kavminin büyük bir şubesidir. Saf Moğol olan Celayirlerin bir kısmı Moğolistan’ın doğusunda Oron ırmağının kıyılarında, bir kısmı da Moğolistan’ın merkezinde bulunan Karakurum etrafında göçebe bir hayat sürüyorlardı. Karahıtaylar tarafından ezilen bir

kısmı da esir edilen Celayirler 10. yüzyılda Cengiz’in kabilesine hücum ederek onlara bir hayli zayiat verdirmişlerdir. Celayirler, Cengiz’in mücadelesinin ilk yıllarından itibaren Celayirlerle iyi münasebet kurmuştur. Celayirler de onu desteklemişlerdir.

Oyratlar Moğolların batı koluna mensupturlar. Bunlar Altayların eteklerinde, İç Moğolistan’da ve Çin’de yaşamışlardır. Dilleri moğolca Türkçe’nin karışımıdır. Cengiz Han’ın yükselişinde büyük rol oynamışlardır.

Cengiz ortaya çıktığı sırada Naymanların kuzeyinde Yukarı Yenisey’de başkanlarını İnal ünvanını taşıdığı Kırgız aşiretleri yaşıyordu. Tarihi kaynaklar, Kırgızların Moğolların en kabiliyetli savaşçıları olduğunu kaydetmektedir.

Tatarlar ise, ilk yurtları Türkistan’ın doğusunda olan Cengiz Han zamanında Anadolu ve Kırım’a kadar uzanan sahalara yayılan bu kavmin adına Eski Türk kitabelerinde rastlanmaktadır. Kültegin (Köl-Tigin) kitabesinde “Otuz Tatar” adı ile, Bilge Kağan Kitabesi’nde de “Dokuz Tatar” olarak söz edilmiştir. Tatar kelimesi Uygur kaynaklarında da yer almıştır.12 Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügat-it Türk’de Tatarları bir Türk boyu olarak göstermiştir. Tatarlar Çinliler tarafından üçe ayrılmışlardır. Bu ayırım onların menşei ve siyasi durumlarına göre değil de medeniyet durumlarına göre olmuştur.13 Bunlara Ak Tatarlar, Kara Tatarlar, Yabani Tatarlar ismini vermişlerdir. Çinliler Tatarları Ta-ta diye isimlendirmişlerdir.

Aktatarlar, Cengiz devri kabileleri arasında önemli bir yer alır. Onun ilk mücadele yıllarında amansız bir düşman olmuşlardır. Aktatarlar Cengiz’in dedesini öldürmüşler, aralarında kan davasının çıkmasına sebep olmuşlardır. Cengiz Aktatarları cezalandırmış, bir kısmını kendisine bağlamıştır.

Karatatarlar ise Gobi Çölü’nün kuzeyinde yaşarlardı. Çinlilere göre, Temuçin Karatatarlardandı. Karatatarlar Cengiz’in mensup olduğu Tatarlardı. Cengiz’in mensup olduğu Börçeginler Kara Tatarların bir koluydu. Baykal Gölü’nün batısında Selenga taraflarında yaşamışlardır.14

Cengiz Han’ın Soyu

Cengiz Han’ın aralarından çıkacağı Moğollar şimdiki dış Moğolistan’ın kuzey doğusunda Onon ve Kerulen nehirleri arasında göçebe bir hayat sürmüşlerdir.15

Cengiz’in şeceresi birçok bakımdan enteresandır. Bir kısım ecdadı Tibet lakapları almışlardır. O taraflarda yaşamış gibi gösterilmiştir. Bunların bir kısmı Börçegin sülalesinin Budizm’i kabul ettikten sonra Tibetli rahiplerin uydurduğu şeylerdir.

Aybek-ed Devvaddari, Cengiz’in atalarına ait mufassal hikayeler nakleder: O bunları Baycu devrinde Azerbaycan taraflarına gelen Moğollardan öğrenmiştir. Bunlara göre Cengiz’in büyük atası Karaaslan imiş. Bu Tibetli bir kadının çocuğu imiş. Tibetli kadın ormanda ağaç toplamaya gitmiş. Orada bir erkek çocuk dünyaya getirmiş. Bu çocuk demir gibi ağır olduğundan eve getirememiş. Ormanda vahşi hayvanlar arasında büyümüş. Burada dikkat çekilen husus annenin Tibetli gösterilmiş olmasıdır.

Diğer bir rivayette Cengiz’in 9. ceddi Alangua adında efsanevi bir kadındır. Çinliler Kuke-non bölgesinde kadınların hakim olduğu bir ülkeden bahsederler. Burada da bir hükümdarın adı Alangua dır. Cengiz’in ecdadına ait rivayetlerde Alangua’nın çocuklarından Budan-çardan bahsedilmektedir. Budun-cur, milletin hizmetinde olan anlamına gelmektedir. Timur’un mezar kitabesinde de Alangua adından hürmetle bahsedilmektedir.

Cengiz’in ecdadına ait efsanelerden birisi de Ergenekon destanıdır. Cengiz’in atası olarak bir kurt gösterilmiştir. Kurt, Cengiz’in atası olan şahsı bir mağaraya kaçırır. Ceddi olan şahıs arada bir kahraman olarak çıkar.

1240 yılında yazılmış olan Moğolların gizli tarihi şu sözlerle başlar:16

“Çinggiz Kağanın ceddi, Yüksek Tanrının taktiriyle yaratılmış bir bozkurt idi. Eşi beyaz bir maral idi. Denizi geçerek geldiler. Onan nehrinin membaında Burkan Haldun dağı civarında yerleştiklerinde Bataçi Han adlı bir oğulları oldu”.

Bundan sonra eserde Bataçi Han neslinden gelenler bir sayılarak, Temuçin’in babası Yesügey Bağatur’a kadar 20 isim bildirilmiştir.

Bataçi Han’ın oğlu Tamaça, onun oğlu Moriçor Mergen, onun oğlu A’ucan Baraul onun oğlu Karçu, onun oğlu Borcigiday Mergen, onun oğlu Torokolçin Bayan, onun oğlu Dobun Mergen, onun eşi Alangua’dan doğan Budun çur Munggak, onun oğlu Kabaçi Bahadır, onun oğlu Menen Tudun, onun oğlu Kaçi Külük, onun oğlu Kaydu, onun oğlu Bayşingon Tokşin, onun oğlu Tumbinay Seçen, onun oğlu Kabul Kağan, onun oğlu Bartan Bahadır, onun oğlu Yesügey Bahadır, onun oğlu Temuçin.

Temuçin’in Doğumu ve

Çocukluğu17

Yesügey Bahadır’ın büyük oğlu Temuçin, bir gün Cengiz Han diye anılacak olan bu büyük şahsiyet Pelliot’un yeni görüşüne göre 1167 yılında Onon ırmağının kıyısında Dülün Boldag adı verilen yerde doğmuştur. Temuçin’in doğum tarihi için İranlı ratihçiler 1155 yılını vermektedir. Yuan hanedanın tarihçileri ise 1162 yı

lını göstermektedirler. Pelliot ise 1340 tarihli Çin kaynakları üzerinde yaptığı çalışmalar, Temuçin’in doğum tarihini 1162 olarak kabul etmektedir. Cengiz Han 1227’de öldüğünde ancak 60 yaşlarında bulunuyordu.

Temuçin’in babası Yesügey Bahadır, bir gün Onon nehri civarında doğanıyla avlanırken oradan geçmekte olan Merkitlerin Olkunot Kabilesinden bir kız alıp götürmekte olan Merkitli Yeke-Çiledü’nün elinden iki kardeşinin yardımı ile bir kızı kaçırdı. Bu kızın adı Ölün-Uçin idi. Yesügey Bahadır kaçırdığı bu kız ile evlendi. Onon nehri civarında bulunan Deliün Boldag mevkiinde bulundukları sırada, Yesügey Bahadır Tatarlardan Temuçin-Üge, Kori Buka’yı esir alarak getirdiği sırada oğlu Temuçin dünyaya geldi. Bu çocuğa Temuçin-Üge’nin adından dolayı Temuçin ismini verdi. Yesügey Bahadır’ın Ölün-Uçin’den Temuçin, Hasar, Haçi’un, Temuge isminde dört oğlu, Temulin adında bir kızı olmuştur. Temuçin 9 yaşında iken Hasar yedi, Haçi’ün beş, Temuge üç, Temulin ise beşikte idi.


Yüklə 8,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   179




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin