KURUMSALSOSYALSORUMLULUK Günümüz iş dünyasının yükselen bir değeri olarak kurumsal sosyal sorumluluk, toplumungeneliyiliğiniteminedecek,gönüllü ticari uygulamaların ve kurumsal kaynaklarının katkı- sını sağlayacak kurumsal eylemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurumsal hayırseverlik, kurumsal bağışlar, kurumların toplumsal etkinlikleri, toplumsal ilişkileri, toplumsal ileti- şimi, toplumsal gelişim, yerel-küresel kurumsal kimlik uygulamaları ve kurumların top- lumsal düzeyde pazarlanması gibi konular da dahil olmak üzere toplumsaliyiliğeyönelikolarak adlandırılan birçok konu, kurumsal sosyal sorumluluk çerçevesinde ele alınabilir. Burada toplumsal iyilikten kasıt yasa tarafından işaret edilen veya zaten doğal olarak ya- pılması gereken ve bu nedenle beklenen ticari eylemler değildir. Burada vurgulanan daha çok, bir kurumun bir uygulamayı yaparken veya katkısını koyarken eylemlerinin arkasın- daki gönüllülüktür. Öyle bir katkı ortaya konulmalıdır ki bu kurumun sosyal yönden de sorumluluk taşıdığını göstermeli ve amacına yönelik olmalıdır.
1990’ lı yıllar itibarıyla, bir sosyal konuya destek olmak için yapılan tercihler veya se- çimler genellikle iyi görünmek için iyi bir şeyler yapma baskılarından kaynaklanmaktadır. Kuruluşlar genelde olay karşılarına çıktığında karar vermektedir. İlginç bir şekilde destek olunacak konular veya sponsorluk yapılacak kuruluşlara verilecek destek kararı, ağırlıklı
bir şekilde halkla ilişkiler yönetiminin tavsiyeleri doğrultusunda kurumun stratejik amaç ve hedeflerine hizmet etmek yerine, üst düzey yönetimin ve yönetim kurulunun tercih veya istekleri ile verilmektedir. Kurumsal sosyal sorumluluk faaliyeti stratejik planlanma- dığından, kurum ya da sosyal konu açısından ölçümlenebilecek sonuçların elde edilmesi için de pek bir çaba sarf edilmemektedir.
2000’li yıllar ile karar verme süreçlerinde artık “iyilik yapma ve iyi bir şekilde yapma” yoğun bir şekilde arzu edilmektedir. Kurumsal değerler ile örtüşen; kurumun amaçlarına destek veren önceliklerin belirlendiği; temel ürün ve ana pazara yönelik konuların tercih edildiği programlara ağırlık verilmektedir. Kriz dönemlerinde veya ulusal yasal düzen- lemelerde kurum lehine potansiyel yaratma kabiliyeti olan konuların değerlendirilmesi, bir konunun seçiminde halkla ilişkilerin idaresinde birden fazla departmanın katılımı- nın ve desteğinin sağlanması, toplumun, müşterilerin, çalışanların ve tüm paydaşların önemseyeceği alanlara yönelinmesi öncelik kazanmıştır. Programların bu yeni öncelikler doğrultusunda geliştiriliyor ve uygulanıyor olması “sadece biraz iyilik yapmak yerine, en fazla iyiliği yaratacak şekilde elden geleni yapmak” görünümünü vermektedir. Yönetici- ler arasında daha fazla uzun dönemli girişimlerde bulunulduğu ve maddi olamasa bile uzmanlık, teknolojik destek, hizmetlere ulaşım imkânı, bağış, dağıtım kanallarının kul- landırılması, gönüllü çalışmalar gibi destekler verildiği pazarlamaya, kurumsal mesajlara, insan kaynaklarına, toplumla olan ilişkilere ve operasyonlara konuların entegre edildiği; devlet, veya kâr amacı gütmeyen bir veya birden fazla kuruluşla stratejik işbirliğine gi- dildiği gözlenmektedir. Bugün, ölçme ve değerlendirme, “Hangi iyiliği gerçekleştirdik? Ve kurumsal – toplumsal ne fayda sağladık?” sorularının cevaplandırılması gittikçe artan bir öneme sahiptir. İyi bir şey yaptığınıza inanmak artık yeterli değildir. Kurumsal sosyal sorumluluk faaliyeti, stratejik çerçeve açısından bir girdi olarak değerlendirilmekte, daha sonra bu girdi yardımı ile iyileştirmeler ve kayda değer toplumsal raporlar üretilmekte- dir. Sonuç olarak, kurumsal amaçların belirlenmesinde, sonuçların ölçülmesinde artan bir baskı vardır. Sonuçların değerlendirilmesi üzerine artan baskı ile birlikte, program ka- tılımcıları metodolojiler geliştirmekte ve bunların gerçekleştirmesi için kaynakları temin etmektedir.
Kurumsal sosyal önceliklere duyarlı olmak potansiyel müşteriler, yatırımcılar, ortak- lar, basın vb. hedef kitleler nezdinde iyi görünüme neden olmaktadır. Çalışanların, mev- cut müşterilerin, hisse senedi sahiplerinin ve yönetim kurulu üyelerinin iyihissetmelerinisağlamaktadır. Markaya ve en temelde toplum da dahil olmak üzere “herkese” (tüm hedef kitlelere-paydaşlara) iyilik yapıldığı yönünde sağlam deliller sunmaktadır. Bu da halkla ilişkiler hedefleri açısından son derece önemlidir.
Günümüzde artık toplum, giderek artan bir oranda işletmelerin sosyal sorumluluk üstlenmeleri konusunda baskı yapmaya başlamış ve bunun sonucunda topluma hizmet amacı gözetilmeksizin, sadece kâr amacına yönelen firmaların başarı şansı azalmıştır. Bunun bir sonucu olarak işletmeler, toplumsal alanda hareket ederken, toplumsal istek ve beklentilerden etkilenerek, insani, sosyal, politik, yasal ve ahlaki konuları düşünme- den hareket edemez hale gelmişlerdir. İşletmelerin davranışlarını tamamen belirleyen, kimi zaman işletmelere birtakım olanaklar sağlayan, bazen de birtakım kısıtlamaları da beraberinde getiren çevresel faktörler ve bu faktörlere işletmenin hassasiyeti dikkate alınmak zorunda kalınmıştır. Kârlılıklarını arttırmak ve varlıklarını sürdürmek isteyen işletmeler, toplumun istek ve ihtiyaçlarına duyarlı olmaya başlamış, çevreyi korunması ve ahlaklı davranılması vazgeçilmez bir zorunluluk olarak karşımıza çıkarmıştır. Özetle sosyal sorumluluk tüm işletme çalışmalarında üzerinde önemle durulan bir konu haline gelmiştir.