Literatür Taraması
Türkiye’deki kadınların işgücüne katılımları ile ilgili yapılan araştırmalar kadınların işgücüne neden katılamadığını ya da işgücünden neden çekildiğini dört ana neden doğrultusunda açıklamaktadır. Bunlardan ilki kadınların çalıştıklarında almak isteyecekleri ücret değerinin piyasadaki ücret düzeyinden fazla olması olarak gösterilmiştir (Kasnakoğlu ve Dayıoğlu, 2002). Buna ek olarak, iş piyasasındaki cinsiyete bağlı ücret eşitsizliğinin de bazı kadınların işgücüne girmelerinde bir sorun yarattığı belirtilmiştir (Kasnakoğlu ve Dayıoğlu, 1997). Bazı araştırmalar ise, kadınların işgücüne girmelerini ve/veya işgücünde kalmalarını engelleyen ikinci neden olarak cinsiyete dayalı toplumsal rollere dikkat çekmektedir (Alkan, 1995; Özar ve Günlük-Şenesen, 1998; Eyüboğlu vd., 2000; Erman, 2001; Kasnakoğlu ve Dayıoğlu, 2002; Gündüz-Hoşgör ve Smiths, 2006; Pancaroğlu, 2006). Kadınların işgücüne katılımları ile ilgili diğer araştırmalar ise kırsal kesimden kentlere göç konusuna odaklanmıştır. Bu araştırmalara göre, çoğunlukla tarımsal işlerde çalışan kırsal bölgelerdeki kadınların kentlere göç ettiklerinde kendilerine uygun iş bulamamalarından ötürü kentteki işgücüne katılamadıkları belirtilmiştir (Koçak, 1999; Dünya Bankası, 2000; Erman, 2001; Devlet Planlama Teşkilatı, 2007). Son olarak, kadınların işgücüne katılımını olumsuz yönde etkileyen bir diğer neden olarak çocuk bakımı ve buna bağlı işten erken ayrılma gösterilmiştir (Özar ve Günlük-Şenesen, 1998; Dayıoğlu, 2000; Pancaroğlu, 2006). Bakım kavramı Acar-Savran (2004: 65) tarafından şöyle tanımlanmıştır:
‘bakım adını … bunu kendisi yapamayacak olan çocuk, hasta ve yaşlılar için harcanan emek olarak somutlaştırabiliriz. Böyle yaptığımızda bakım’ın toplumsal olarak gerekli, hiçbir zaman ortadan kalkmayacak, insanlar için anlamlı ve doyurucu olabilecek faaliyetleri kapsadığı ortaya çıkar. Dolayısıyla da bakım krizi, kadınların üzerindeki ev işi yüklerinden bir ölçüde ayrılarak ele alınması gereken bir sorundur.’
Türkiye’de düşük maliyetli çocuk bakım hizmetlerinin çok sınırlı olmasından ötürü çalışmaya devam etmek isteyen kadınların mecburen evde kalıp çocuklarına baktıkları vurgulanmıştır (Karacan, 2010: 30). Nitekim, Türkiye’de yapılan bir araştırma ile, evlilik ve doğumun, kadın işçilerin işten ayrılma nedenlerinin yüzde 70’ini, işverenin işten çıkarma nedenlerinin de yüzde 20’sini oluşturduğu bulunmuştur (Karakoyun, 2007: 37). Bundan dolayı, özellikle çocuk bakımı alanında kadınların istihdama katılımlarını ve işgücünde kalmalarını teşvik edecek daha pratik ve etkin politikalara ve uygulamalara ihtiyaç olduğu belirtilmiştir (Eralp, 2011: 69).
Yukarıda da özetlendiği üzere, akademik literatürde Türkiye’deki kadınların işgücüne katılım ve/veya devamını etkileyen etkenler ulusal çalışmalarca gösterilmiştir. Ancak, özellikle Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde, Türkiye’de kadın istihdamını artırmaya yönelik çıkartılmış ve geliştirilmiş sosyal politikaların işgücünde aktif çalışan kadınları nasıl etkilediği Türkiye’de kalitatif yöntemlerle hiç çalışılmamış bir konu olarak kendini göstermektedir. Halbuki, uluslararası literatür kadınların çalışma davranışını ‘politika yaklaşımı’ ile ele alarak, çıkartılan sosyal politikalar ile kadınların istihdamdaki yerleri arasında bir ilişki kurmaktadır (Gornick, 1999; Daly, 2000; Orloff, 2002; Daly ve Rake, 2003; Gornick ve Meyers, 2003). Bu yaklaşım, toplumsal cinsiyetin devlet politikalarında nasıl yapılandırıldığına ve bu politikaların toplumdaki kadın ve erkek rollerine, davranışlarına ve ilişkilerine nasıl etki ettiğine değinmektedir (Sainsbury, 1999: 4). Kadınların çalışma davranışını incelemede önemli bir yeri olan politika yaklaşımı, sosyal politikaların yapılandırılması ile toplumsal cinsiyet rollerinin gelişimi arasında iki yönlü bir ilişki kurmaktadır. Devletin belirlediği sosyal politikalar toplumsal cinsiyet rollerini etkilemektedir ve toplumsal cinsiyet rolleri de çıkartılan ya da geliştirilen sosyal politikaların içeriğini etkilemektedir (Markham, 2010: 5). Politika yaklaşımı, kadınların istihdamındaki sorunlarını bütüncül bir şekilde ele alarak, bu sorunları sadece kadınların statüsü ya da hane içi işbölümü olarak açıklamaktan ziyade ekonomik ve politik açıklamaları da analiz içine katmaktadır (Ecevit, 2011: 10). Kuzey Avrupa ülkelerine dikkat çeken araştırmalar, bu tür ülkelerdeki kadın istihdamının yüksek olmasını bu ülkelerdeki toplumsal yapının toplumsal cinsiyet eşitliğine önem vermesine ve buna paralel olarak çıkartılan eşitlikçi politikaların da eşit bir şekilde uygulanmasına dikkat çekmektedir. Nitekim Kuzey Avrupa ülkelerindeki doğum izini ve çocuk bakımı ile ilgili geliştirilmiş politikalar kadın istihdam oranını Finlandiya’da yüzde 48,1’e, Norveç’te yüzde 47,6’ya ve İsveç’te yüzde 47,4’e çıkarmıştır (Dünya Bankası, 2010). İtalya ve Türkiye örneği ise aile yapıları ve toplumsal cinsiyete yaklaşımları benzerlik göstermesine rağmen bu iki ülkedeki kadın istihdam oranındaki farklılığı göz önüne sermektedir. İtalya’daki ücretli doğum izninin Türkiye’den altı hafta daha uzun olması, ebeveyn izninin bulunması, 0-3 yaş arası çocuk bakımının kamu ve özel sektör tarafından sağlanması ve 3-6 yaş arasını kapsayan okul öncesi eğitimin ise kamu sektörünce karşılanması İtalya’da kadın istihdam oranının yüzde 40’a ulaşmasını sağlamış ancak bu oran İtalya’daki politikalara sahip olmayan Türkiye’de yüzde 26’da kalmıştır (Dünya Bankası, 2010; Markham, 2010: 8). Bu gösterge, politika yaklaşımının kadın istihdamı açısından önemini doğrular niteliktedir, çünkü toplumsal yapıların benzer olduğu ülkelerde bile kadın istihdamını destekleyici politikaların bulunması ve uygulanması o ülkelerdeki mevcut kültürel etkenlere rağmen kadınların işgücüne katılımına bir artış getirmektedir.
Nitekim, Türkiye’de yapılmış ampirik araştırmalar hamileliğin, anneliğin ve çocuk bakımının kadın istihdamını belirgin bir şekilde düşürdüğünü ortaya koymuştur (Kakıcı vd, 2007: 21; Uraz vd, 2010). Türkiye Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA), Türkiye Hanehalkı Bütçe Araştırması (HBA) ve Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması’na (TNSA) dayanan bir analize göre kentsel bölgelerde yaşayan yüksek vasıflı kadın çalışanlar için ilk çocuğun doğumunun kadınların çalışma olasılığını yüzde 6 civarında düşürmektedir (Uraz vd, 2010: 14). Gene aynı araştırmaya göre kentsel bölgelerde çalışan düşük vasıflı kadınların hem hamilelik hem de 5 yaşın altında çocuğa sahip olma durumlarının kadınların işgücüne katılım düzeyinde bir düşüşe neden olduğu tespit edilmiştir (Uraz vd, 2010: 14). Bu veriler, Türk İş Kanunu’nda çıkartılmış olan ‘Analık Halinde Çalışma ve Süt İzni’ (Madde 74) ve ‘Gebe veya Çocuk Emziren Kadınlar İçin Yönetmelik’ (Madde 88) maddelerinin eksiksiz şekilde uygulanmasının çalışan kadın oranının artmasına önemli bir etkisi olacağını göstermektedir (Kakıcı vd, 2007: 24). Bundan yola çıkarak, önerilen proje hamilelik, doğum/süt izni ve çocuk bakımı ile ilgili Türk İş Kanunu’nda yer alan politikaların çalışan kadınlar üzerindeki etkilerini inceleyerek bu politikaların gerçek hayatta uygulanış şekillerine ışık tutacak ve çalışan kadınların deneyimlerini esas alarak daha çok kadının işgücünde kalabilmesini sağlayacak önerilerde bulunacaktır.
Dostları ilə paylaş: |