2487- Kocasını istemeyen kadının mihri veya başka bir şey karşılığında kocasının onu boşamasına, hul’i talâk denir. Hul’i talâkta muteber olan, kadının kocasını istememesi, kocasının haklarını gözetmeyecek derecede soğuk olmasıdır.
2488- Erkek, kendisi hul’i talâkı okumak isterse, mesela hanımının ismi Fatma olursa, mihir veya bir malı bağışladıktan sonra şöyle demelidir:
زَوْجَتِى فَاطِمَةُ خَالَعْتُهَا عَلَى مَا بَذَلَتْ
“zevcetu fatimetu haletuha ela ma bezelet.” (Karım Fatıma'yı bağışladığı şey karşılığında hul' talâkı ile boşadım.) Müstehap ihtiyat gereği, هِىَ طَالِقٌ “fehiye talik” (o boştur) da demelidir. Eğer kadın belli olursa ismini zikretmeye gerek yoktur. Mübarat talâkında da aynıdır.
2489- Kadın, mihrini kocasına bağışlaması için bir kişiyi vekil eder, kocası da talâk vermesi için aynı kişiyi vekil ederse, erkeğin ismi mesela Muhammed ve kadının ismi de Fatıma olursa, vekil talâkı şöyle okumalıdır: “En müvekkileti Fatimete bezeltu mihriha li müvekkili Muhammed li yehleeha aleyh” daha sonra şöyle der, “zevcetu müvekkili heletuha ela ma bezelet Fehiye talik” kadın, mihri dışında mesela, yüz lira parayı kocasına bağışlaması için vekil ederse, vekil mihriha yerine “bezelet miete lira” demelidir.
MÜBARAT TALÂKI
2490- Karı ve koca bir birlerini istemez, bir birlerinden nefret ederlerse, bu durumda kadının, boşaması için kocasına belli bir mal vermesine mübarat talâkı denir.
2491- Erkek, kendisi mübarat talâkını okumak ister, mesela eşinin ismi Fatma olursa şöyle demelidir:
بَارَأْتُ زَوْجَتِى فَاطِمَةَ عَلَى مَهْرِهَا فَهِىَ طَالِقٌ (
“Baretu zevceti fatimete ela ma bezelet” ihtiyat gereği “fehiye talik” de demelidir. Yani, karım Fatıma'yı mihri mukabilinde mübarat ettim [ondan berî oldum], artık o boştur. Talâkı okumak için bir başkasını vekil ederse, vekil şöyle demelidir: “An kibeli müvekkili baretu zevcetehu fatimete ela ma bezelet fe hiye talik” her iki durumda da, “ala ma bezelet” yerine “bima bezelet” derse, sakıncası yoktur.
2492- Hul’i ve mübarat talâkı, mümkün olduğu kadar sahih Arapça okunmalıdır. Eğer mümkün olmazsa (2465). Meselede zikredilen talâk hükmündedir. Ama kadın malını kocasına bağışlaması için Türkçe, talâk vermen için bu malı sana bağışlıyorum derse, sakıncası yoktur.
2493- Kadın, hul’i veya mübarat talâkının iddetinde bağışından vazgeçerse, kocası, tekrar akit okumadan rücu edebilir ve evliliği sürdürebilir.
2494- Erkeğin, mübarat talâkı için aldığı mal, mihirden fazla olmamalıdır. Mihirden az olması ihtiyaten farzdır. Ama hul’i talâkta fazla olursa sakıncası yoktur.
TALÂKLA İLGİLİ DİĞER HÜKÜMLER
2495- Eşi olmadığı kadınla eşi sanarak ilişkide bulunulursa, kadın kocası olmadığını bilse veya kocası olduğunu zannetse, iddet beklemelidir.
2496- Eşi olmadığını bildiği bir kadınla zina eder, kadın da kocası olmadığını bilirse, iddet beklemesine gerek yoktur.
Ancak kocası olduğunu zannederse, vacip ihtiyat gereği iddet beklemelidir.
2497- Erkek, bir kadını kocasının haklarını korumaması ve ona talâk vermesi için kandırır, kocası ona talâk verir ve kandıran erkekle evlenirse, yapılan talâk ve nikâh sahihtir. Ancak her ikisi de büyük günah işlemiştir.
2498- Kadın, nikâhta kocasına özel durumlarda mesela,- kocası uzun yolculuğa çıktığında veya ona altı ay harçlık vermediğinde veya uzun süre hapis yatmaya mahkûm olduğunda ve buna benzer durumlarda, talâk hakkı ona verilmesini, şart koşarsa, bu şart batıl bir şarttır. Ancak kadın, bazı durumlarda veya hiçbir kayıt olmaksızın kocasından taraf talâk için vekil olmayı şart koşarsa, bu şart sahihtir kocası daha sonra onu vekillikten azledemez. Kendisine talâk verirse, sahihtir.
2499- Kocası kaybolan kadın, başka birisiyle evlenmek isterse, adil bir müçtehidin yanına gitmeli, müçtehit, (Minhacu’s Salihin) kitabında açıklanan durumlarda o kadının talâkını verebilir.
2500- Devamlı deli olan birisinin babası veya büyük babası onun hayrına olursa, hanımına talâk verebilir.
2501- Baba veya büyük baba, küçük çocuğu için bir kadını mut’a nikâhı yaparsa, her ne kadar çocuğun ergenlik çağından bir bölümü mut’a nikâhının müddeti içerisinde olursa, mesela 14 yaşındaki erkek çocuğuna iki yıllığına bir kadını mut’a nikâhı yaparsa, çocuğun hayrına olursa o müddeti bağışlayabilir. Ancak o çocuğun daimi nikâhlı eşine talâk veremez.
2502- Şer’i hüccet gereği, insan iki kişiyi adil bilir, kendi eşini onların yanında talâk verirse, onların adaletinde şüphe eden biri talâk verenin yanında onların adaletinin sabit olduğuna ihtimal verirse, o kadının iddeti dolduktan sonra onu kendisine veya bir başkasına nikâh edebilir. Ancak onların adil olmadığına kanaat getirirse, o kadını kendisine veya bir başkasına nikâh yapamaz.
2503- Ric-i talâk verilen bir kadın, iddeti dolana kadar şer’i açıdan evli hükmündedir. Kocasının hakkı olan zevklere engel olmamalıdır. Onun için kendisini süslemesi caiz, belki de müstehaptır. Ondan izinsiz dışarı çıkması caiz değildir. Nafakası, naşize (kocasının cinsel isteklerini reddeden) olmazsa kefen ve fitre zekatı da kocasına aittir. Ölmeleri durumunda, bir birlerinden irs alırlar. İddeti dolmadan erkek onun kız kardeşiyle evlenemez.
GASP HÜKÜMLERİ
Gasp, bir insanın başkasının malına ve hakkına zorla el koymasıdır. Gaspçılık, akıl, kuran ve sünnete göre haramdır.
Hz. Peygamber s.a.v. şöyle buyurur: kim bir başkasından bir karış yer gasp ederse, kıyamet günü o yeri yedi tabakasıyla birlikte gerdanlık gibi o insanın boynuna geçirilecektir.
2504- İnsan, cami, okul, köprü ve umuma ait olan şeyleri kullanmayı başkalarına yasaklarsa, onların hakkını gasbetmiş olur. Bir insan camide bir yeri kendisine ayırır, bir başkası onu oradan çıkarmak veya onun faydalanmasını engellemek isterse, günah işlemiş olur.
2505- Rehin bırakıp ve rehin alan, rehin için bırakılan şeyin rehin alanın veya üçüncü bir şahısın elinde kalmasını kararlaştırırlarsa, rehin bırakan borcu ödemedikçe rehin bıraktığı şeyi geri alamaz. Alırsa anında geri vermelidir.
2506- Bir kişinin yanında rehin bırakılan mal, başkası tarafından gasp edilirse, mal sahibi ve rehin alan her biri gasp edileni gaspçıdan alabilirler. Aldıkları taktirde yinede rehindir.
2507- İnsan, bir şeyi gasp etmişse, sahibine geri vermelidir. Gasp edilen şeyin değeri olur ve telef olursa, 2516. ve 2520. meselelerde açıklanacağı gibi, bedelini sahibine ödemelidir.
2508- Gasp ettiği şeyden bir menfaat elde ederse, mesela, gasp ettiği koyun bir kuzu doğurursa, sahibine aittir. Veya bir ev gasp edilir, her ne kadar ondan faydalanılmasa da, kirasını sahibine ödemelidir.
2509- Çocuk veya deliden, sahibi olduğu bir şey gasp edilirse, onu velisine geri vermelidir, eğer telef olursa, bedelini ödemelidir.
2510- İki kişi birlikte bir şeyi gasp ederler, her ikisi de gasp edilen şeye hakim olurlarsa, her ne kadar onu yalnız olarak gasp etme gücüne sahip olmasalar da, her ikisi de ondan sorumludur.
2511- Gasp edilen şey başka bir şeyle karıştırılır, mesela gasp edilen buğday, arpayla karıştırılır, onları bir birinden ayırtmak çok zahmetli olsa da, ayrılması mümkünse ayırtarak sahibine verilmelidir.
2512- İnsan, küpe gibi işlenmiş bir parça altını gasp eder ve onu eritirse, eritilmeden önceki değeriyle sahibine verilmelidir. Farkını ödemez eski haline getireceğini söylerse, sahibi onu kabul etmek zorunda değildir. Aynı şekilde o altını eski haline getirmesi için sahibi gaspçıyı mecbur edemez.
2513- Gasp ettiği malı değiştirir, önceki halinden daha iyi bir hale getirirse, mesela gasp ettiği altını işler ve küpe haline getirir, sahibi o şekilde geri isterse o şekilde geri vermelidir. İşçilik parası isteyemez. Aynı şekilde sahibinden izinsiz onu eski haline getiremez. Ancak mal sahibinden izinsiz gasp ettiği şeyi onun izni olmadan eski haline getirir veya başka bir hale sokarsa, iki durumun farkından dolayı sorumlu olabileceği belli değildir.
2514- Gasp ettiği şeyi değiştirir ve önceki durumundan daha iyi bir duruma getirir, sahibi eski haline getirmesini ister, bu isteğinde belli bir hedefi olursa, gasp eden onu eski haline getirmesi vacip olur. Onu değiştirmek değerini azaltıyorsa, farkını sahibine ödemelidir.
Gasp ettiği altını küpe yapar, sahibi onu eski haline getirmesini ister, erittikten sonra küpe yapmadan, olduğu değerden daha aşağı düşerse, onun farkını ödemelidir.
2515- Gasp ettiği tarlada ziraat eder veya ağaç dikerse, ziraat, ağaç ve meyvesi kendisine aittir. Tarla sahibi ziraat veya ağacın tarlasında kalmasına razı olmazsa, gasp eden zarara uğrasa dahi anında ziraat ve ağaçlarını tarladan çıkarmalı, ziraat ve ağaçların o tarlada kaldığı müddetin kirasını da tarla sahibine ödemeli, tarlada oluşan tahripleri de düzeltmelidir. Mesela, ağaçların yerini doldurup düzeltmelidir. Ondan dolayı tarlanın değeri düşerse, farkını sahibine ödemelidir. Tarla sahibini tarlayı ona satmaya veya kiraya vermeye mecbur edemez. Tarla sahibi de, ziraat ve ağaçları ona satılmasına gaspçıyı mecbur edemez.
2516- Tarla sahibi, ziraat ve ağacın tarlasında kalmasına razı olursa, gasp edenin ziraat veya ağacını o tarladan çıkarmasına gerek yoktur, ancak o tarlayı gasp ettiği dönemle sahibinin razı olduğu dönemin arasındaki kirasını ödemelidir.
2517- Gasp edilen şey telef olur, koyun ve sığır gibi değeri olan bir şey olursa, onun değerini ödemelidir. Onun değeri Pazar ve satışına göre farklı olursa, telef olduğu andaki değerini ödemelidir.
2518- Gasp edip telef ettiği şey buğday arpa gibi misli olursa, onun benzerini vermelidir. Verdiği şey gasp ettiği şeyin özelliklerine sahip olmalıdır. Mesela en kaliteli pirinci gasp etmişse, onun yerine kalitesiz ve daha ucuz pirinç vermemelidir.
2519- Değeri olan bir şeyi gasp eder ve telef olursa, yanında bulundurduğu müddet içerisinde değeri yükselmişse, mesela, etlenmiş daha sonra telef olmuşsa, etlenmesi gasp edenin beslemesiyle olmamışsa, etli dönemindeki değerini ödemelidir. Ama etlenmesi gasp edenin beslemesiyle olmuşsa, o farkı ödemesi gerekmez.
2520- Gasp ettiği şeyi ondan bir başkası gasp eder ve telef olursa, mal sahibi onun bedelini istediğinden alabilir. Bedelini birinci gaspçıdan alırsa, oda verdiğini ikinci gaspçıdan alabilir. Ancak mal sahibi ikinci gaspçıdan alırsa, o birinci gaspçıdan bir şey alamaz.
2521- Satılan şeyde, muamele şartlarından biri olmaz, mesela, tartıyla alınıp satılması gereken bir şeyi tartmadan alım satımı yapılırsa, yapılan muamele batıl olur.
Alıcı ve satıcı muameleden öteye bir birinin malında tasarruf etmelerine razı olurlarsa, sakıncası yoktur. Razı olmazlarsa, bir birlerinden almış oldukları şey gasp edilmiş mal hükmüne girer ve onu sahibine geri vermeleri gerekir. Her birerinin malı diğerinin elinde telef olursa, muamelenin batıl olduğunu bilseler de bilmeseler de, onun bedelini ödemeleri gerekir.
2522- Bir malı, beğenmek için bir müddet alıp yanında saklar ve o mal telef olursa meşhur görüşe göre onun bedelini sahibine ödemelidir.