Âb (f i. su. (bkz: mâ')



Yüklə 17,16 Mb.
səhifə99/189
tarix21.10.2017
ölçüsü17,16 Mb.
#8652
1   ...   95   96   97   98   99   100   101   102   ...   189

mess (a.i.) 1. yapışma, değme, dokunma, (bkz: temas). 2. meydana gelme, (bkz: vâki1)

mess-i hacet lüzum görülme, gerekme

messâh (a.s.) 1. (mesâhet'den) çok ölçen, çok ölçüp biçen. 2. (mesh'den) ovuşturan, masaj yapan, (bkz: dellâk). mest (o.i.) mesh verilen ve üzerine pabuç giyilen, kısa konçlu hafif ve yumuşak ayakkabı, ["mesh" den bozulma olsa gerek]

mest ser-gerdân bir çeşit ayakkabı

mest (f.s.c. mestân) sarhoş

Bed-mest sarkıntılık eden cıvık sarhoş

Ser-mest, Siyeh-mest fazla sarhoş

mest-i bî-riyâ riyasız sarhoş

mest-i elest ezel meclisinde hitâb-ı ilâhî ile sarhoş olan

mest-i harâb harâbolmuş sarhoş, yıkılasıya içmiş adam

mest-i hayât hayat, yaşama sarhoşu

mest-i müdâm devamlı, her zaman sarhoş

mest-i nâz 1) s. naz sarhoşu; 2) süzgün bakışlı, nazlı güzel; 3) i. kadın adı

mest-i ser-şâr haddinden fazla sarhoş

mest-i şebâb gençlik sarhoşu

mest-i temaşa bakma, seyretme sarhoşu; seyretmekten sarhoş olmuş olan

mestân (f.s. mest'in c.) sarhoşlar

mest-âne (f.zf. ve s.) sarhoşa yakışacak şekilde, sarhoşça, sarhoşcasına

Çeşm-i mest-âne mahmur, baygın göz

Na'ra-i mest-âne sarhoş na'rası

mesti (f.i.) sarhoşluk

mestî-âver (f.b.s.) sarhoş edici, bayıltıcı, (bkz: gaşy-âver, mugşî)

mestî-bahş (f.b.s.) bayıltıcı, sarhoşluk veren

mestur (a.s. satr'dan) satırlanmış, yazılmış, çizilmiş

Ber-vech-i mestur yazılmış olduğu gibi. (bkz: muharrer)

mestur, mesture (a.s. setr'den) l. setrolunmuş, örtülü, kapalı, gizli. 2. açık saçık gezmeyen, namuslu kadın, (bkz: muhaddere)

mestûrü'l-büzûr bot. kapalı tohumlar

mesture (a.i.) huk. şahitleri gizli olarak temize çıkarmak üzere hâkim tarafından ait oldukları makama yazılan yazı

Tahsîsât-ı mesture örtülü ödenek, devletin mâlî formalitelere tabî tutmaksızm, gizli siyasî işler için bütçede tahsis ettiği para

mesûbat (a.i. mesûbe'nin c.) 1. iyiliğe karşı Allah tarafından verilen mükâfatlar. 2. edilen ibâdetlerin kıyamette göreceği mükâfatlar

mesûbe (a.i.c. mesûbat) 1. iyiliğe karşı Allah tarafından verilen mükâfat. 2. edilen ibâdetlerin kıyamette göreceği mükâfat

mes'ûd (a.s. sa'd'den) saâdetli, bahtlı, bahtiyar, kutlu

mes'ûdâne (a.zf.) mes'utçasına, kutlu olana yakışacak surette, kutlulukla

mes'ûde (A.s. sa'd'dan) 1. ["mes'ûd" un müen.]. (bkz: mes'ûd). 2. kadın adı

mes'udiyyet (a.i.) tnes'utluk, bahtiyarlık, kutluluk

me'sûf (A.s. esefden) esefli, gamlı, kederli

mes'ûl (a.s. suâl'den) 1. suâl olunmuş, kendisinden sorulmuş. 2. sorumlu

Müdîr-i mes'ûl sorumlu müdür

is'âf-ı mes'ûl istenileni yerine getirme. 3. cezaya çarptırılmış

mes'ûl-bi'l-mâl para ile mes'ûl, sorumlu ve kefil olan

mes'ûl bi'n-nefs şahsan mes'ûl, sorumlu ve kefil olan

Mes'ûl-i Harabati Muallim Naci'nin, bazı gazellerinde kullandığı mahlası

mes'ûlât (o.i. mes'ûl'ün c.) sorulan, istenilen şeyler

mes'ûle (a.s. suâl'den) ["mes'ûl" ün müen.]. (bkz: mes'ûl)

mes'uliyyet (a.i.) mes'ûl olma hâli, sorumluluk

mes'ûliyyet-i ayniyye eko. muhtelif malların muhafazasında vazifeli olan şahsa teveccüh eden sorumluluk

me'sûm (a.s.) günahlı, suçlu, (bkz: maznun)

me'sûr (a.s.) esîr edilmiş, tutsak, yolu kesilmiş

me'sûre (a.s.) rivayet suretiyle öğrenilmiş olan meşhur ve mühim haberler

Ed'iye-i me'sûre Hz. Muhammed'le sahabelerden naklolunan te'sirli dualar

mesvâ (a.i.c. mesâvî) mesken, hâne, ev. (bkz: me'vâ)

meşâ' (a.i.) 1. açıklanan, duyulan. 2. bölünmeyip karışık ve müşterek olan

meşâ' (a.i.) ishal verici ilâç

meşâcir (a.i. meşcer, meşcere, meş-cire'nin c.) ağaçlık yerler, korular

meşâet (a.i.) dileme, (bkz: taleb)

meşâfir (a.i. meşfer'in c.) sarkık hayvan dudakları

meşâgil (a.i. meşgale'nin c.) meşguliyetler

meşâgıl-i dünyeviyye dünyâ meşgaleleri

meşâgıl-i kesîre aşın meşguliyetler

meşâhid (a.i. meşhed'in c.) şehitlikler

meşâhir (a.i. meşher'in c.) teşhîr olunacak yerler, sergiler

meşâhîr (a.s. meşhûr'un c.) ünlü kimseler

meşâhîr-i fukahâ meşhur, ünlü dil bilginleri

meşâhîr-i üdebâ meşhur edipler, ünlü yazarlar

meşâil (a.i. meş'al ve meş'ale'nin c.) meş'aleler

mesâim (a.i. meşîme'nin c.) anat. dölyataklan, sonlar

mesaîm (a.i. meş'ûm'uc.) uğursuzlar

mesâin (a.i. şeyn'in c.) lekeler, ayıplar

meşâir (a.i. meş'ar'ın c.) 1. hacı olmadan evvel durulması îcâbeden mühim yerler. 2. hasseler, duyular

meşâirü'l-hacc hacı olmadan önce durulması gerekli bulunan yerler

Mesâi r-üş-şuarâ Âşık Çelebî (1520-1572) tarafından hazırlanan şâirler tezkiresi

meşâiyye (a.i.) fels. gezimcilik, fr. peri pat et isme

meşâkî (a.i. mişkât'ın c.) içine kandil, lâmba gibi şeyler koymak üzere duvarda yapılan oyuklar, hücreler

meşâkk (a.i. meşakkat'in c.) zahmetler, mihnetler, sıkıntılar

meşâkk-ı hayât hayâtın mihnetleri, sıkıntıları

meşakkat (a.i.c. meşâkk) zahmet, sıkıntı, güçlük, zorluk

meş'al, meş'ale (a.i. şuT-den. c. meşâil) 1. aydınlatıcı âlet, lâmba, kandil. 2. ucunda, alev çıkarak yanan bir madde bulunan değnek, sopa

meş'ale-i dil gönül meş'alesi

meş'ale-i kârbân kervan meş'alesi

meş'ale-i maârif, meş'ale-i irfan bilgi meşalesi

meş'al-keş (a.f.b.s. ve i.) meş'ale çeken, meş'aleci

meşâmm (a.i. şemm'den) burun, koku alacak yer

Şâm-ı cennet-meşâmm cennet kokulu Şam

Ta'tîr-i meşâmm güzel kokularla burnu koku alma

meş'ar (a.i.) 1. hacı olmadan evvel durulacak yerlerden herbiri. 2. hasse, duyu

meş'arü'l-harâm hac zamanında Kabe'de ziyaret edilecek muayyen yer

meşâre (a.i.) tarla; bostan

meşârık (a.i. maşrak'ın c.) Güneş'in doğduğu taraflar, doğular

meşâri' (a.i. meşra'ın c.) 1. yollar, caddeler, (bkz: tunik). 2. su olukları

meşârib (a.i. meşreb'in c.) 1. içecek yerler. 2. mizaçlar, tabiatlar, ahlâklar, huylar

meşârit (a.i. mişrât ve mişrat'ın c.) neşterler, hekim bıçaklan; keskin bıçaklar

meşâtî (a.i. meştâ'nın c.) kışlıklar, şitâ, kış mevsiminde barınılacak yerler

meşâvib (a.i. müşâveb'in c.) şişe kılıfı

meşâvîz (a.i. mişvâz'ın c.) sanklar

meşâyih (a.i. şeyh'in c.) şeyhler. [şeyh'in gayri kıyâsı cemidir]

meşâyim (a.i. meşîme'nin c.), (bkz. meşâim)

meşbû' (a.s. şib', şiba'dan) 1. doymuş, tok. 2. ağzına kadar dolu; hâl-i işbâa gelmiş

meşbûb (a.i.c. meşâbîb) 1. iki ayağı ak olan at. 2. s. güzel [şey]

meşcer, meşcere, meşcire (a.i.c. meşâcir) ağaçlık [yer], koru. (bkz. şecer-istân)

meşcû' (a.s.) şecaat bakımından mağlûbolan

meşcûc (a.s.) yüzü gözü yaralanmış olan

meşdûd (a.s.) 1. şeddolunmuş, sıkı, sıkıca bağlı. 2. i. Bursa ipeğinden yapılmış bir çeşit kumaş

meşdûde (A.i. şedd'den) ["meşdûd" un müen.]. (bkz: meşdûd)

meşdûh (a.s.) ürküp korkmuş; şaşırmış

meş'emet (a.i.). (bkz. şeamet)

meşfer (a.i.c. meşafir) sarkık hayvan dudağı

meşfû' (a.s.) şüfalı, müşterek sınırlı gayrimenkul

meşfûün bih fık. şüfalı, müşterek sınırlı mülk

meşgale (a.i. şugl'den. c. meşâgıl) iş, iş güç, uğraşılan iş. (bkz: meşguliyyet)

meşgale-i dehr-i bî-direng kararsız dünyânın işi

meşgel (f.i.) haydut, yol kesen, (bkz: râh-zen, reh-zen)

meşguf, meşgufe ("gu" lar uzun okunur, a.s. şagafdan.) âşık, tutkun; aklı başında olmayan dîvâne

meşgufâne ("gu" uzun okunur, a.zf.) delicesine, tutguncasına

meşgul ("gu" uzun okunur, a.s. şugl'den) 1. bir işle uğraşan, iş görmekte olan. 2. işgal edilmiş, doldurulmuş, tutulmuş. 3. tutuk, dalgın; dolgun

meşguliyyet ("gu" uzun okunur, a.i.) meşgul olma, uğraşılan şey; iş güç. [yapma kelimelerdendir]

meşhed (a.i. şehâdet'den. c. meşâhid) 1. bir adamın şehit olduğu veya bir şehîdin gömüldüğü yer. 2. iran'da ziyâretgâh olan meşhur şehir

meşher (a.i.c. meşâhir) teşhir yeri, sergi

meşhud, meşhûde (a.s. şuhûd'dan. c. meşhûdât) gözle görülmüş, görülen

Cürm-i meşhud suçüstü

meşhûdü'n-aleyh huk. aleyhinde şahadet edilen kimse

meşhûdü'n-bih huk. şahitlikle ispat olunacak hak ve bu hakla ilgili bulunan mal

meşhûdü'n-leh huk. şahitlikten faydalanan kimse ve şahitlikle ispat edilecek hakkın sahibi, lehine şahadet olunan kimse

meşhûdât (a.i. meşhûde'nin c.) gözle görülen şeyler

meşhûm (a.s.c. meşâhîm) cesur, yürekli

meşhûn (a.s.) doldurulmuş, dolu. (bkz: memlû)

meşhur (a.s. şöhret'den. c. meşâhîr) şöhretli, şöhret kazanmış, ün almış, ün salmış

Galat-ı meşhur yanlış olduğu halde, halk arasında kullanılan söz

meşhûrü'l-kavîl astr. semânın kuzey yarımküresinde Andromeda ve Persus burçlan arasında parlak bir yıldız. [Beta Perseus]

meşhûrü'n-aleyh huk. üzerine silâh çekilen

meşhurat (a.s. meşhûre'nin c.) şöhretliler, şöhret kazanmış kimseler

meşhûre (a.s. şöhret'den) 1. ["meşhur" un müen.]. (bkz: meşhur). 2.i. kadın adı

meşîb (a.i.) ihtiyar olma, saç sakal ağarma, yaşlılık

meşîd (a.i.) harçla yapılmış bina

meşihat (a.i.) 1. şeyhlik. 2. şeyhislâmlık payesi, makamı

Bâb-ı meşihat şeyhislâmlık kapısı; şeyhislâmlık dâiresi

meşîhat-i islâmiyye şeyhislâmlık makamı

meşîhat-penâh (a.f.b.i.) şeyhülislâm

meşime (a.i.c. mesâim) 1. anat. dölyatağı, son. (bkz: zâk, zâk-dân). 2.bot. çiçeklerde, yumurtacıkların yumurtalığa yapışık bulundukları doku

meşîme-i dehâ dehâ meşimesi

meşîme-i dünyâ gökyüzü

meşîmî (a.i.) zool. etenliler, fr. placentaires

meşiyyet (a.i.) 1. irâde

meşiyyet-i ilâhiyye Allah'ın irâdesi. 2. arzu, dilek, istek, (bkz: hâhiş). 3. yürüyüş, yürütme

meşk (a.i.) 1. yazı örneği, yazı numunesi. 2. alışmak, öğrenmek için yapılan çalışma; alışma, alıştırma, [en çok yazı ve müzik hakkında]

meşk-ı tuğra tar. Osmanlı Devletinde "tuğra çekmesini öğrenme"

meşk (f.i.) tulumdan yapılmış su kabı, saka kırbası

meşk-çe (f.i.) küçük su kabı, küçük su tulumu

meşk-hâne (a.f.b.i.) mûsiki öğretilen yer

meşkuk (a.s. şekk'den) şekkolunmuş, şüpheli

Mâ-i meşkûk köpek artığı gibi temizliği şüpheli su

meşkûkü'l-ahvâl kim. olduğu şüpheli, ne idüğü belirsiz

meşkuk ("ku" uzun okunur, a.s. şakk'dan) yarılmış, yarık

meskukât (a.s. meşkûk'ün c.) şüpheli şeyler

meşkûke (a.s. şekk'den) ["meşkûk" ün müen.]. (bkz: meşkûk)

meşkûkiyyet (a.i.) şüphelilik

meşkûl (a.i.) bileklerine kadar üç ayağı beyaz olan at

meşkûr (a.s. şükr'den) şükre, teşekküre değer, makbul, beğenilmiş, övülmüş, (bkz: memdûh')

meşkûre (a.s. şükr'den) ["meşkûr" ün müen.]. (bkz: meşkûr)

meşküvv (a.s.) kendinden şikâyet olunan

meşlah (a.i.) maşlah, aln üstü bir olan ve kol yerine yarıkları bulunan bir çeşit giyecek

meşmûl (a.s. şümûl'den) şümullenmiş; kaplanmış, etrafı çevrilmiş; bir şeyin içinde bulunan

meşmûlât (a.i.c. şümûl'den) bir şeyin içinde bulunan şeyler

meşmûle (a.i.) şarap, (bkz: bade, habûk, handerîs, rahîk, sahbâ)

meşmûm (a.s.) 1. koklanmış. 2. i. misk, ıtır gibi güzel kokulu şey

meşmûmât (a.i. meşmûm'un c.) 1. koklanmış şeyler. 2. i. misk, ıtır gibi güzel kokulu şeyler

meşra' (a.i.c. meşâri') 1. yol. (bkz: râh, tarîk). 2. su oluğu, (bkz. mîz-âb)

meşreb (a.i.c. meşârîb) 1. içecek yer. 2. yaradılış, tabîat, mizaç; huy, ahlâk

Hafîf-meşreb serbest hareketleriyle iffeti şüpheli görülen [kadın]

Rind-meşreb derviş tabîath, kalender

meşrebe (a.i.c. meşârib) maşrapa, [aslı "mişrebe" dir]

meşrebiyye (a.i.) çıkıntılı pencere kafesi

meşru', meşrûa (şer'den) şer'an caiz olan, şeriatın izin verdiği, şerîata, kanuna uygun

Emr-i meşru' şeriata, kanuna uygun iş

Gayr-i meşru' şeriatça, kanunca yasak edilen

Ma'zeret-i meşrûa meşru mazeret, haklı, yerinde bir özür

Nâ-meşrû' şerîata, kanuna aykın olan

Ve-led-i meşru' meşru nikâhtan meydana gelen çocuk

Veled-i gayr-i meşru meşru olmayan evlenmeden meydana gelen çocuk, (bkz: veled-i zina)

meşru müdâfaa bir kimsenin, kendisine yönelen haksız saldırıyı defetmek amacıyla yaptığı savunma

meşrûât (a.i. meşrû'un c.) kanuna, yasaya uygun olan şeyler

meşrûb (a.s/şürb'den) 1. içilmiş. 2. içilecek şey

meşrubat (o.i. meşrûb'un c.) içilecek şeyler

meşrûbât-ı küûliyye alkollü içkiler

meşrûh, meşrûha (a.s. şerh'den.) 1. şerh olunmuş, açıklanmış, (bkz: mufassal). 2. uzun uzadıya anlatılan

Ber-vech-i meşrûh uzun uzadıya anlatıldığı üzere

İbâre-i meşrûha açıklanan ibare

Madde-i meşrûha, Mes'ele-i meşrûha uzun uzadıya anlatılan, açıklanan madde, iş

meşruhat (a.i. meşrûh'un c.) şerhler, açıklamalar, bir işin, bir maddenin açıklanması için yazılan şeyler, (bkz: der--kenâr, tafsîlât)

meşrûiyyet (a.i.) meşru'luk, meşru olma, kanuna uygun bulunma

meşrûm (a.s.) yarılmış, (bkz: meşkuk)

meşrut, meşruta (a.s. şart'dan) şart koşulmuş, şartlı, şarta bağlı

Hükûmet-i meşruta Meşrûtiyetle, meclisle idare olunan hükümet

meşrutun leh fık. vakfeden tarafından vakfın menfaatine vakfı şart koşulmuş olan kimse veya cihet

meşruta (a.i.) 1. ilk sahibi tarafından satılmamak şartıyla mirasçılara bırakılmış olan ev, tarla gibi gayr-i menkul. 2. cami görevlilerinin, imaret, hastahane gibi kurumlarda çalışanların oturmaları için ayrılan lojman, meşruta odaları

meşrûten (a.zf.) şartlı olarak, bir kayda bağlı olarak

meşrûten tahliye huk. hapiste cezasının bir kısmını iyi hal sahibi olarak geçiren bir mahkûmun şartlara uymadığı takdirde tekrar bahsedilmek şartına bağlı olarak salıverilmesi

meşrutî, meşrûtiyyet (a.i.) 1. bir hükümdarın başkanlığı altında bulunan parlâmento idaresi

İdâre-i meşruta hukukî müsavat, (*eşitlik), hürriyet ve millî hâkimiyet esaslarına dayanan kanun ile idare olunma usulü. 2. Türkiye'de 1876 anayasasıyla başlayan ve 1909 değişiklikleriyle devam eden hukukî ve siyasî döneme veriten bir ad

meşşâiyyûn (a.i. meşşâî'nin c.) derslerini gezinerek veren Aristo felsefî yolunda olanlar, fr. peripateticiens. [cemî şekli kullanılır],

meştâ (a.i. şitâ'dan. c. meşâtî) kışlak, şitâ, kış mevsiminde barınılacak yer. (bkz: meştât)

meştâ (a.i.c. meşâtî) kışlak, (bkz: meştâ)

meştiyât (a.i.). (bkz. meştâ, meştât)

meştûm (a.s. şetm'den) şetm olunmuş, sövülmüş, sövülüp sayılmış

meşum (a.i.) l. vücudu benekli adam. 2. s. meş'um, şom

meş'ûm (a.s.c. mesâim) uğursuz, (bkz: menhus)

meş'ûme (a.s.) ["meş'ûm" ün mü-en.]. (bkz: meş'ûm)

meş'ûn (a.s.) dağınık [saç]

meş'ûr (a.s.c. meş'ûrât) şuurlanmış, şuur hâline geçmiş

meş'ûrât (a.s. meş'ûr'un c.) şuurlanmış, şuur hâline geçmiş şeyler

meş'ûrât-ı sammâ fels.fr. subconscients

meşveret (A.i.) 1. müşaverede bulunma, danışma, (bkz: müşavere)

Usûl-i meşveret parlamento sistemi. 2. ittihatçı Ahmet Rıza tarafından Türkçe-Fransızca olarak 1895 te Paris'te yayımlanmış olan on beş günlük gazete

meşy (a.i.) yürüme

meşy-i askerî askerî yürüyüş

meşyen (a.zf.) yürüyerek, yayan olarak, (bkz: mâşiyen)

meşyûm (a.s.) benli [adam], (bkz: hâl-dâr)

metâ (a.i.) fels. fr. quand, quando

meta' (a.i.c. emtia) 1. satılacak mal, eşya. 2. sermâye, elde bulunan varlık

metâ'-ı can can malı

metâ'-ı derd ü belâ dert ve belâ malı

metâ'-ı ma'rûf boşadığı kadına erkeğin verdiği nafaka

metâ'-ı sakîl ağır mallar

metâ'ü'l-gurûr 1) gurur metaı. 2) meç. bakire olarak evlenen kızın gerdek gecesinde lekelenen bezi. [bu mânâ Kur'an'da geçer]

met'abe (a.i.c. metâib) yorgunluk, meşakkat

metâbi' (a.i. matbaa'nın c.) matbaalar, basımevleri

metâbi'-i müstakime astr. yıldızdan geçen meridyenin, ilkbahar noktasından geçen meridyene açısal uzaklığı, bahar açısı, fr. ascen-sion droite

metâbih (a.i. matbah'ın c.) mutfaklar

metâf (a.i.) tavaf edilecek yer

metâib (a.s.c.) seçilmiş, güzel (şeyler], [müfretsiz cemilerdendir]

metâib (a.i. met'abe'nin c.) meşak-ketler, yorgunluklar

metâib-i sefer yol veya savaş yorgunlukları

metali' (a.i. matla'ın c.) 1. tulü' edecek, doğacak yerler. 2. astr. her hangi bir yıldızın metâlii, i'tidâl-i rebîî noktasından geçmek üzere mebde îtibâr olunan her hangi bir dâire-i sıa ile bu yıldızın dâire-i istivâ-i semavî üzerindeki ara kesitleri arasında kalan kavis. 3. ed. kasîde veya gazelin ilk beyitleri

metâli'-i müstakime astr. yükselim, fr. ascension droite

metâlib (a.i. matlab'ın c.) talep olunan, istenen şeyler

metâlib-i istikbâl gelecek için olan istekler

metanet (a.i.) metinlik, sağlamlık, muhkemlik; sağlam; kuvvetli olma, dayanıklılık, (bkz: rasânet)

metânet-i kalbiyye kalb sağlamlığı

metârık (a.i. mıtrak, mıtraka'nın c.) demirci çekiçleri, demirci tokmaklan, değnekler, sopalar; mızraklar; tokmaklar; çekiçler

metâvî' (a.i. mıtvâ'ın c.) çok mutîler, itaatliler

metbû', metbûa (a.s. teba1 dan) kendisine tabî olunan, uyulan

Hükûmet-i metbûa birinin tabî olduğu hükümet

metbû-i müfahham hükümdar

metbû-i şer'î huk. uyulan şeriat kanunlan

metbûiyyet (a.i.) kendisine tabî olunan, uyulan kimsenin hâli

meters (F.i.) 1. kapının açılmaması için arkasına konulan ağaç. 2. savaşta, korunmak üzere yapılan toprak tümsek, siper, [tersiden mastarından nehyi hâzır olarak "korkma!" demektir]

methaf (a.i.) müze. (bkz: nûmûne--hâne)

metîn (a.s. metânet'den) 1. metanetli, sağlam, dayanıklı [müen. "metine" dir]. (bkz: muhkem, rasîn). 2. i. erkek adı

metin-âne (a.f.zf.) metanetle, sağlamlıkla

metine (a.s.) ["metîn" in müen.]. (bkz: metîn)

metn (a.i.c. mutun) bir yazıyı şekil ve noktalama husûsiyetleriyle birlikte meydana getiren kelimelerin topu

metruk, metruke (a.s. terk'den) terk edilmiş, bırakılmış, kullanılmaktan vazgeçilmiş; battal

Emvâl-i metruke sahipleri tarafından terkedilmiş, bırakılmış mallar

Etfâl-i metruke [sokağa] bırakılmış çocuklar

metrûkât (a.i. metrûk'un c.) bırakılan şeyler, miraslar

metrûkât-ı kalemiyye bir muharririn yazıp, kendinden sonrakilere bıraktığı eserler

metruke (a.s.i. terk'den) 1. kocası tarafından ortada bırakılmış [kadın]. 2. boşanmış [erkekten-]

metrûkiyyet (a.i. terk'den) 1. metruklük, bırakılmışlık; kullanılmazlık. 2. terk edilme, boşanmış olma

mette (f.i.) burgu, (bkz: mâhe, miskab)

met'ûb (a.s. ta'b'dan) yorgun, bitkin; bitik

meûnet (a.i.) 1. ölmeyecek kadar yiyecek, içecek, (bkz: küt). 2. zahmet, meşakkat, sıkıntı

me'vâ (a.i.) yurt, mesken, yer, makam, sığınacak yer

mevâcib (a.i.c.) maaşlar, aylıklar; tar. Yeniçeri maaşı

mevâcib-i leşker asker aylıkları

mevâcibât (a.i. mevâcib'in c.) mevâcibler

mevâdd (a.i. madde'nin c.) 1. fezada, boşlukta yer dolduran varlıklar, cisimler. 2. işler, hususlar. 3. kanunlar, nizamlar, hususlar. 4. kanun, lügat gibi metinlerde herbiri, başlı başına bir hüküm veya bir mevzu (*konu) bildiren kısımlar. 5. maddeler

mevâdd-ı asliyye eko. üretilen eşyanın esasını teşkil eden yapıcı malzeme ve hammaddeler

mevâdd-ı gaita biy. "dışkı

mevâdd-ı ıtrâhiyye biy. "çıkartı, fr. excrement

mevâdd-ı ibtidâiyye ilkel maddeler, ham maddeler, fr. matieres premieres

mevâdd-ı lâhkiyye suların sürüklediği teressübât, dibe çöken nesneler

mevâdd-ı mürekkibe terkîbeden maddeler

mevâdd-ı mütehayyile coğr. döküntü, kayşat, f r. eboulis

mevâdd-ı nâfia yararlı maddeler

mevâdd-ı nişâiyye nişastalı maddeler

mevâdd-ı şahmiyye yağlı, yağdan yapılmış maddeler

mevâdd-ı zülâliyye azotlu maddeler

mevâhîb (a.s. mevhûb'un c.), (bkz. mevhûb)

mevâhib (A.i. mevhibe'nin c.) ihsanlar, bahşişler

mevâhib-i kudret kudret mevhibeleri, ihsanları

mevâhib-i subhâniyye Allah'ın ihsanları

Mevâhibü'l-Hallak fî-Merâtibi'l-Ahlâk (ahlâkın mertebesinde Allah'ın ihsanları) Kanunî'nin nişancısı Celâlzâde Mustafa Çelebi'nin 1556 da kaleme aldığı siyaset ve ahlâktan bahseden mensur eseri

mevâız (a.i. mev'ıza'nın c.) nasihatler, öğütler

mevâız-i hakimane feylezofca öğütler

mevâid (a.i. mâide'nin c.) sofralar

nıevâid (a.i. mev'id'in c.) söz verilen yerler, vaidler, söz vermeler

mevâîd (A.i. mev'ûd ve mîâd'ın c.) 1. va'dolunmuş şeyler. 2. muayyen, belirli zamanlar

mevâîd-i kâzibe yerine getirilmeyen vaitler

mevâkıf (a.i. mevkifin c.) durak yerleri, oturulacak yerler

mevâkıt (a.i. mevkıt'ın c.) evvelden belirtilmiş vakitler

mevâki' (a.i. mevki' in c.) mevkiler, yerler

mevâki'-i baîde uzak yerler

mevâki'-i harbiyye savaş yerleri

mevâki'-i mühimme mühim yerler

mevâkib (a.i. mevkib'in c.) alaylar, güruhlar, cemaatler, kalabalıklar

mevâkin (a.i. mevkin'in c.) kuş yuvalan

mevâkît (a.i. mîkat'ın c.) 1. bir iş için ta'yîn edilen vakitler. 2. hacılann ehrama büründükleri yerler

mevâlî (a.i. mevlâ'nın c.) 1. mevlevi-yyet payesine ulaşmış olan sarıklı âlimler

mevâlî-i kiram yüksek rütbeli kadılar, hâkimler. 2. köleler

Mevl-el-mevâlî kölelerin efendisi

mevâlid (a.i. mevlid'in c.) mevlitler, doğulan yerler

mevâlîd (a.s. mevlûd'un c.) 1. yeni doğmuş çocuklar. 2. mevcutlar

mevâlîd-i selâse mâden, nebat, hayvan olmak üzere tabiatın üç âleminden bahseden ilim, tabîat ilmi

mevâni' (a.i. mâni' ve mânia'nın c.) manîler, engeller

mevârid (a.i. mevrid'in c.) vürûdede-cek, gelecek, varacak şeyler

mevârîs (A.i. mîrâs'ın c.), (bkz. mîrâs)

mevâsık (a.i. mevsik ve mîsâk'ın c.) yeminler, sözleşmeler

mevâsîk (a.i. mîsâk ve mevsûk'un c.), (bkz. mevâsık)

mevâsim (a.i. mevsim'in c.) mevsimler

mevâsim-i erbaa dört mevsim, [rebî (ilkbahar), sayf (yaz), harîf (güz), şitâ (kış)]

mevâşî (a.i. mâşiye'nin c.) davar (koyun, keçi) ve mal (öküz, inek) gibi hayvanlar

mevât (a.s. mevt'den) 1. cansız şeyler. 2. sahipsiz, işlenmemiş toprak

Arâzî-i mevât işlenmemiş, sahipsiz, boş toprak

mevâtın (a.i. mavtın'ın c.) yurtlar, yurtlandırılmış, şenlendirilmiş, bayındır yerler

mevâtınü'l-harb savaş yerleri, cenk mey-danlan

mevâtî (a.i. mevtî'nin c.) ayak basılan yerler

mevâtî (a.s.) mevât'a, cansız şeye ait, bununla ilgili; işlenmemiş toprağa ait

mevâzı' (a.i. mevzi' in c.) mevziler, yerler

mevâzîn (a.i. mîzân'ın c.) teraziler, ölçü âletleri, ölçekler, (bkz: mîzân)

mevbik (a.i.) 1. Cehennem'de bir yer adı. 2. (c. mevbikat) korkulu yer

mevbikat ("ka" uzun okunur, a.i. mevbik2nin c.) korkulu yerler

mevbikat-ı seb'a insanı ma'nen uçuruma sürükleyen yedi büyük günah, [şirk (Allaha eş koşma); adam öldürme; tefecilik; yetim malı yeme; savaştan kaçma; namuslu kadınlara iftira atma; sihirbazlık]

mevc (a.i.c. emvâc) dalga

mevc-i derya denizin dalgası

mevc-â-mevc (A.zf.) dalga ile

mevce-i derya deniz dalgası

mevcet-üş-şebâb gençlik çağı

mevce-dâr (a.f.b.s.) mevceli, dalgalı

mevce-nümûd (a.f.b.s.) dalga gibi

mevc-hîz (a.f.b.s.) dalga kaldıran

mevcûb (a.s.) kendisine bir şey vacip kılınmış

mevcûd, mevcûde (a.s. vücûd'dan. c. mevcudat) 1. var olan, bulunan. 2. hazır olan, hazır bulunan. 3. bir topluluğu meydana getiren fertlerin hepsi

Nâ-mevcûd yok

mevcûd-i ma'nevî manevî varlık

mevcudat (a.i. mevcûd'un c.) var olan şeyler, mahlûklar, (bkz: kâinat, mükev-venât)

Mefharü'l-mevcûdât Hz. Muham-med

mevcûden (a.zf.) mevcut olarak, kendisi beraber olarak

mevcûdîn (a.s. mevcûd'un c.) mevcutlar, var olan şeyler, bulunan şeyler

mevcûdiyyet (a.i.) mevcut olma, varlık

mevc-zâr (a.f.b.s.) ; dalgaların çok olduğu yer

mevc-zen (a.f.b.s.) dalga vuran, dalgalanan, dalgalı [deniz]

mevdu', mevdûa (a.s.) tevdî olunan, emânet edilmiş, üstüne verilmiş

Emvâl-i mevdûa tevdî edilmiş, emânet bırakılmış mallar


Yüklə 17,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   95   96   97   98   99   100   101   102   ...   189




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin