Bakara sûresi


(22) Elleziy ce'ale lekümül'Arda firaşen vesSemae binaen* ve enzele mines Semai maen feahrace Bihi minessemerati rızkan leküm* fela tec'alu Lillahi endaden ve entüm ta'lemun



Yüklə 2,66 Mb.
səhifə6/75
tarix28.10.2017
ölçüsü2,66 Mb.
#17892
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   75

(22) Elleziy ce'ale lekümül'Arda firaşen vesSemae binaen* ve enzele mines Semai maen feahrace Bihi minessemerati rızkan leküm* fela tec'alu Lillahi endaden ve entüm ta'lemun;


* O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın.

O öyle bir Rabb ki, öyle bir Allah ki, sizin için kıldı, yeryüzünü döşek olarak yaydı, siz üzerinde gezinesiniz, oradan istifade edesiniz, onu kullanasınız diye yeryüzünü size döşek olarak yaydı, semâ’yı da sizin üzerinize bina etti ve o semâdan size yağmurlar indirdi, su indirdi, o indirdiği su ile arzdan meyveler çıkarttı, bir sürü yiyecekler çıkarttı size rızık olması için, Allah’tan gayrı putlar ittihaz etmeyin, Allah’tan başka şeylere yönelmeyin, bu hakikati bildiğiniz halde yani Allah’ın varlığını bildiğiniz halde Allah’tan başka putlara, Allah’tan başka yönlere yönelmeyin.

وَإِن كُنتُمْ فِي رَيْبٍ مِّمَّا نَزَّلْنَا عَلَى عَبْدِنَا فَأْتُواْ بِسُورَةٍ مِّن مِّثْلِهِ وَادْعُواْ شُهَدَاءكُم مِّن

دُونِ اللّهِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ


(23) Ve in küntüm fiy raybin mimma nezzelna alâ abdina fe'tu Bisûretin min mislihi* ved'u şühedaeküm min dunillahi in küntüm sadikıyn;


* Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kûr’ân) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin).

Eğer siz bizim indirdiğimize şüphe içindeyseniz, bunu küfür ehline söylüyor, kulumuzun üzerine indirdiğimiz bu kitaptan şüphede iseniz eğer o zaman bunun benzeri bir sûre getirin diyor inkâr ehline, ve şahitlerinizi de çağırın, kim size şahitlik edecekse onları da çağırın Allah’tan gayrı ne kadar şahidiniz varsa onları da

28

çağırın eğer sözünüzde sadıksanız, yani bu Allah’tan inme bir kitap değildir, eski peygamberlerin hayat hikâyesini anlatan kitaptır diye bu sözünüzde sadıksanız bir sûresinin bir benzerini getirin diyor Cenâb-ı Hakk .



فَإِن لَّمْ تَفْعَلُواْ وَلَن تَفْعَلُواْ فَاتَّقُواْ النَّارَ الَّتِي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ

(24) Fein lem tef'alu ve len tef'alu fettekunna-ralletiy ve kudühenNasu velhıcareh* u'ıddet lil kâfiriyn;


* Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacak-sınız- o hâlde yakıtı insânlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kâfirler için hazırlanmıştır.

Hayır bu işi yapamayacaksınız getiremeyeceksiniz, işleyemeyecekseniz, o halde ey insânlar sakının, ateşten sakının o ateş öyle bir ateş ki onun yakıtı insânlar ve taştır, cehennemin yakıtı insânlar ve taştır, işte bu kâfirler için hazırlandı.

وَبَشِّرِ الَّذِين آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُواْ مِنْهَا مِن ثَمَرَةٍ رِّزْقاً قَالُواْ هَـذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِن قَبْلُ وَأُتُواْ بِهِ مُتَشَابِهاً وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

(25) Ve beşşirilleziyne amenu ve amilussalihati enne lehüm cennatin terciy min tahtihel enhar* küllema ruziku minha min semeratin rızkan, kalu hazelleziy ruzıkna min kablu ve utu Bihi müteşabihen, ve lehüm fiyha ezvacün mutahheratun ve hüm fiyha halidun;


* İmân edip sâlih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!”

29

diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Ve imân edenleri de müjdele, sâlih amel işleyenleri müjdele, muhakkak onlar için vardır cennetler, onların altlarından akar, her ne vakit oradan rızıklansalar, o meyvelerden yeseler, cennet ehli cennete gittiği zaman oranın rızıklarından yerken şöyle diyecekler; “bu öyle bir rızık ki biz daha evvelde bu meyvelerden yemiştik” ve bunların benzerleriyle rızıklanmıştık diyecekler. Dünyada yenen yiyeceklerin bir kısmı oradakilerin aynıları veya benzerleri, dolayısıyla burada yemiş olduğumuz nimetler aynı zamanda cennet nimetleri de olmuş oluyor, onun için yediğimiz rızıkları cennet rızkı olarak düşünmemiz lâzım.

En büyük rızık ve en büyük sofra ise vahdet sofrasıdır, vahdet rızkıdır, dünyada vahdet ilminin bilgisini alıp burada bu rızıkları yiyen kimse cennette de o rızıkları yiyecek yani vahdet âlemini cennette de yaşayacak, burada sadece elma, armut v.b. yiyen kimse de orada sadece elma, armut v.b. şeyleri yiyecek, burada kişinin düzeyi nereye kadar yükselmişse cennetteki düzeyi yaşantısı da o mertebeden olacak, hem akıl düzeyinden hem idrak düzeyinden hem şuur düzeyinden olacak, onun için işte “yukinun” yakin ehli olmak gerekiyor. Demek ki dünyadaki mertebemiz ne ise ahiretteki mertebemizde aynen öyle olacak, eksi mertebeler de böyle, artı mertebeler de böyle, onun için cennetin sekiz mertebe olduğu biliniyor ya, bunların sekizincisi Zât cenneti yani kâmil insânların cenneti diyelim yani gerçek kulların cenneti, “Ya eyyetühen Nefsül Mutmainneh; İrci'ıy ila Rabbiki radıyeten mardıyyeten; Fedhuliy fiy 'ıbadİY;” (Fecr 89/27.28.29. Âyetler) yani “Ey mutmainne, râdiyye, mardiyye nefse ulaşmış kimse Benim kullarımın arasına gir”, bakın özel hitap var burada ve bu özel hitap mutmainne mertebesinden başlıyor, burada birebir başlıyor, daha evvel “ya eyyühen nas” demişti, yani “ey insânlar” dedi ve genel hitap oldu ama

30

mutmainne nefs’te kişiyi karşısına alıyor, Rabb kişiyle konuşuyor o kadar yakın, mutmain olabilmesi içinde daha başlarda dediğimiz gibi ittika sahibi olması, yani kendi varlığının hakikatinin ne olduğunu idrak etmesi ve o baştaki beş Âyetin içerisinde belirtilen “yukinun” yani yakin haline ermiş olması gerekiyor, ki ona muhatap olabilsin, ayna olabilsin ve ondan sonra onun arkasından razıye, marzıye mertebesine ulaşılsın. “Benim has kullarımın arasına gir, Benim cennetime gir, onlarla birlikte” diyor, acaba Allahu Teala hazretlerinin kendi indinde olan özel cenneti nedir? Diğer yedi cennetin dışında bu sekizinci cennet, madde cenneti değil, Zat cennetidir, burası Benim cennetim diyor Cenâb-ı Hakk.



Ve o cennetin içerisinde daha neler var, temiz pak zevceler var, ve orada ebedi kalıcılardır, bu nimet cennetlerinde onun içinde kalıcıdırlar deyince bu kelimeyi biz taltif kelimesi olarak görüyoruz, zâhir anlamıyla en azından öyle fakat bâtın anlamda bakıldığı zaman bu biraz yerme kelimesi, çünkü hangi cennetteysen orada ebedi kalacaksın merteben artık yükselmeyecek demektir, fakat vahdet ehli, ne cennet ehlidir ne cehennem ehlidir, vahdet ehli Hakk ehlidir, “Dünyayı isteyen ahireti talep etmesin, ahireti isteyen dünyayı talep etmesin fakat Allah’ı talep eden ikisinide talep etmesin”, bir başka ifade ile dünya ehline ahiret haram, ahiret ehline dünya haram, Allah ehline her ikisi de haram ama bu insân da bir yerde yaşayacak tabi fakat sadece mekan olarak yaşayacak orada kendine sahiplenmiş olarak değil işte zaten bu tür insânların hali de yani beşere ait olan cennet ve cehennemde yaşayamayan bu insânların hali de Cenâb-ı Hakk’ın bildirdiği gibi Zâti cennettir, onları kendi maiyetinde kendi çevresinde yaşatacak.

إِنَّ اللَّهَ لاَ يَسْتَحْيِي أَن يَضْرِبَ مَثَلاً مَّا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُواْ فَيَعْلَمُونَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُواْ فَيَقُولُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَـذَا مَثَلاً يُضِلُّ بِهِ كَثِيراً وَيَهْدِي بِهِ كَثِيراً وَمَا يُضِلُّ بِهِ إِلاَّ الْفَاسِقِين 31



(26) İnnAllahe lâ yestahyıy en yadrıbe mese-lenmabeudaten fema fevkaha, feemmelleziyne ame-nu feya'lemune ennehülHakku min Rabbihim, ve emmelleziyne keferu feyekulune maza eradAllahu Bihazameselen, yudıllu Bihi kesiyran ve yehdiy Bihi

Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, “Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. (Allah) onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır

Muhakkak ki Allah, küçük görmez, bir misal vermekten çekinmez, Cenâb-ı Hakk küçük veya büyük misaller verir ve bu misalleri vermekten de çekinmez, bir sivrisekle misâl vermekten veya daha büyüğünden misâl vermekten çekinmez, bu küçüklük onun acizliği demek değildir, imân ehli bu misalleri duyarlar ve bu misallerin

Rab’lerinden geldiğini ve Hakk olduğunu bilirler ama inkarcılara küfür ehline gelince onlar derler ki, “Allah bu misalleri vermekle ne murat etti” yani bu ufak tefek küçücük şeylerle çünkü bütün âlemleri hâlkeden Allah hâlkettiklerinden bir küçücük sivrisinekle misal veriyor ne gereği var derler,

işte Cenâb-ı Hakk bu misallerle bir çok kimseleri hidÂyete erdirir bir çok kimseleride dalâlete erdirir, saptırır, çünkü alay eder onun küçüklüğüne bakarak ama imân ehli o küçükteki büyüklüğe bakarak Hakk’ın büyüklüğünü görür, ancak fısk u fücur ehli dalâlette kalır, imân ehli ise dalalette kalmaz. Sivrisineğin kanadını veya herhangi birşeyini misâl vermekle Cenâb-ı Hakk, bizim acziyetimizi ortaya koyuyor, hadi bakalım sivrisinek kadar küçük ve o özelliklere haiz bir şeyi yapın bakalım görelim diyor.

32

الَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللَّهِ مِن بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الأَرْضِ أُولَـئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ



Yüklə 2,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin