(6) İnnelleziyne keferu sevaün aleyhim eenzertehüm em lem tünzirhüm la yu'minun;
* Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar
“İnnelleziyne”; bu kimselere gelince , “keferu” küfrettiler, örttüler, perdelediler, hakikatleri kapattılar, bilerek veya bilmeyerek, “sevaün aleyhim” onların üzerine müsavidir, “eenzertehüm em lem tünzirhüm” onları korkutman veya korkutmaman, çünkü “lâ yu’minun” imân etmemişlerdir, imân ehli değildirler, bu Âyetin zâhir yönüdür, bâtın yönlerini şu anda açmak doğru olmaz.
خَتَمَ اللّهُ عَلَى قُلُوبِهمْ وَعَلَى سَمْعِهِمْ وَعَلَى أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عظِيمٌ
19
(7) HatemAllahu alâ kulubihim ve alâ sem'ihim ve alâ ebsarihim ğışaveh* ve lehüm azabün azîym;
* Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürle-miştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.
Allah onların üzerine hatmetti, mühür bastı ve kulaklarını mühürledi duyamıyorlar, kalplerini mühürledi ve gözlerini de mühürledi ve gözlerine perde çekti ve onlar için şiddetli bir azap vardır gelecekte, çünkü bu âlemde Hakk’la birlikte yaşadıkları halde Hakk’ın varlığını perdelediler, bu perdelemeleri dolayısıylada Cenâb-ı Hakk onların kalplerini, kulaklarını gözlerini mühürledi.
(8) Ve minenNasi men yekulü amenna Billahî ve Bil yevmil âhıri ve ma hum Bimu'miniyn;
* İnsanlardan, inanmadıkları hâlde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık” diyenler de vardır.
Ve insânlardan bazıları vardır biz Allah’a imân ettik derler ve âhiret gününe de imân ettik derler, fakat onlar imân etmemişlerdir, mü’min değildirler, sadece ağızlarıyla lisânen söylerler.
* Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir.
Bunlar Allah’ı aldatmaya çalışırlar, onlar Allah’ı
20
aldatamazlar ancak kendi nefislerini aldatırlar ve onlar şuursuzdurlar yani idrak edemezler, idrakleri yoktur.
(10) Fiy kulubihim meradun fezadehümüllahü merada ve lehüm azabün elimün Bima kanu yekzibun;
* Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır.
Onların kalplerinin içinde de hastalık vardır, böyle yaptıkları için Allah’ta onların kalplerinde olan hastalığı ziyadeleştirir, arttırır, ve onlar içinde elim, can yakıcı bir azab vardır, bu dünya hayatını nasıl böyle boşuna geçirmişiz bedavaya geçirmişiz diyerek onun üzüntüsünden onlara elim azab vardır, cehennem azabı olmasa bile bu üzüntü yeter insâna, ama onlara bu üzüntü olmakla birlikte bir de cehennem azabı var tabii, Bimâ kânu yekzibun; Bu kazanmış oldukları yüzünden, yani inkar etmeleri, küfretmeleri, örtmeleri yüzünden kazanmış olduklarından dolayı onların azabları elim bir azabtır.
لاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ قَالُواْ إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ
(11) Ve iza kıyle lehüm lâ tüfsidu fiyl Ardı, kalu innema nahnü muslihun;
* Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğin-de, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler.
Onlara denildiği zaman, yeryüzünde fesat çıkarmayın, ifsad etmeyin, bozgunculuk yapmayın denildiği zaman onlar imân ederler yani etmiş gibi görünürler fakat etmezler, bozgunculuk yaparlar, onlara işte bu şekilde yeryüzünde fesat çıkarmayın derler, onlarda bunun
21
üzerine; “biz bu yaptığımız hareketlerimizle ancak salâh-ıslah etmek için uğraşıyoruz” derler.
أَلا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَـكِن لاَّ يَشْعُرُونَ
(12) Elâ innehüm hümülmüfsidune ve lâkin lâ yeş'urun;
* İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir.
İyi biliniz ki, dikkatli olunuz ki onlar mutlak Bozgun-
cu durlar, yani onlar istedikleri kadar biz salâh
ehliyiz desinler ama aslında onlar bozguncudurlar, ancak şu kadar ki onlar bozguncu olduklarını bile bilmezler, şuurları yoktur, şuursuz varlıklar gibi yaşarlar
وَإِذَا قِيل لَهُمْ آمِنُواْ كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُواْ أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاء أَلا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاء وَلَـكِن لاَّ يَعْلَمُونََ
13-) Ve iza kıyle lehüm aminu kema amenenNasü, kalu enu'minu kema amenessüfehaü* elâ innehüm hümüssüfehaü ve lâkin lâ ya'lemun;
* Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi imân mı edelim?” derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler.
Onlara gerçek imân ile imân edin denildiği zaman, şu basit insânlar gibi mi imân edelim diyerek imân ehlini küçük görürler, bu basit kimseler, köleler gibi mi imân edelim diye hakir görürler imân ehlini, yine uyanık olun, iyi bilin ki sefih olan, basit olan, zorda olan onlardır, haciz olan onlardır, ancak onlar bunu da bilmezler, kendilerinin değersiz olduklarını bilmezler.
وَإِذَا لَقُواْالَّذِينَ آمَنُواْ قَالُواْ آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْاْ إِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُواْ إِنَّا مَعَكْمْ إِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ
22
* İmân edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, “Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz” derler.
Onlara imân edin denildiği zaman, imân ettik derler fakat kendi yandaşlarıyla karşılaştıkları zaman, “biz onlara imân ettik” dedik fakat biz yine sizinle beraberiz, biz onlarla imân ettik diyerek alay ediyoruz derler.
اللّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
Dostları ilə paylaş: |