Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə10/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   899
BÂLÂ KÜLLİYESİ

9

BALABAN AĞA MESCİDİ

narın cephesine aynı boyutta ve türde bir sağır pencere ile tepe penceresinin yerine, yuvarlak bir madalyonun içinde, Ömer Faik imzalı, sülüs hatlı bir keli-me-i tevhid yerleştirilmiştir. Ayrıca cephelerin köşelerinde ikişer pilastr ile birer kasnak penceresi bulunmaktadır.

Beyaz mermerden yontulmuş olan mihrapta yer alan, mukarnası hatırlatan yaprak dizileriyle donatılmış pilastrlar, istiridye kabuğu biçimindeki kavsara, tam ortadaki üç adet kandil kabartması, üstte birbirini izleyen yatay silmeler, zikzaklı şeritler, "C" ve "S" kıvrımları, girlandlardan ve çiçekli vazolardan oluşan tepelik, geç devir Osmanlı eklektizmini yansıtan süsleme unsurlarıdır. Tuğra şeklinde istiflenmiş iki besmele arasında yer alan mihrap ayeti, ayrıca mihrabın üstünde, yuvarlak kemerli bir niş içinde bulunan 1285/1868-69 tarihli ahşap ayet levhası hattat Mehmed Şefik Bey'in (ö. 1880) eseridir.

Aynı karmaşık zevkin ürünü olmakla birlikte mihraba göre daha sade tutulmuş olan mermer minberde, korkulukları süsleyen, "C" kıvrımları ile kuşatılmış porfirden beyzi kabaralar, kapıda

Bâlâ

Külliyesi'nin



sebil-

muvakkithane-

çeşme-şadırvan

grubundaki

Perestu

Kadmefendi

Çeşmesi.

Selçuk Uygun,

1980

ve köşk kısmında, aynı taştan mamul silmelerle ve iyon nizamında başlıklarla son bulan sütunçeler dikkati çeker. Mihrabın solundaki ikinci köşeye yerleştirilmiş olan ve sekizgen biçiminde bir kadehi andıran vaaz kürsüsünün korkuluklarında da minberdekilerin eşi olan kabaralar bulunmaktadır.

Kubbeyi ve pandantifleri süsleyen kalem işleri, palmet dizisi rumî ve sal-bekli şemse gibi, klasik üsluba bağlanan unsurları içermektedir. Kubbe merkezindeki celi sülüs hatlı ihlas suresi Mehmed Şefik Bey'in, pandantiflerde yer alan, sekizgen çerçeveli Allah, Mu-hammed, dört halife ve haseneyn levhaları ise Kazasker Mustafa İzzet Efen-di'nin (ö. 1876) kaleminden çıkmıştır. Vaaz kürsüsünün üzerinde asılı duran, Hasan Rıza Efendi'ye (ö. 1920) ait 13057 1887-88 tarihli devasa hilye-i şerif, kendi türünün en büyüklerinden biridir. Bunlardan başka cami-tevhidhanede Pertevniyal Valide Sultan (ö. 1883), Perestu Kadmefendi, aynı dönemin saraylılarından Dilbifelek ve Zihnifelek hanımlar tarafından vakfedilmiş altı adet Kuran vardır. Ayrıca bir sancak-ı şerif,

iki Kabe örtüsü, sedefli rahleler ile Hasan Rıza Efendi'nin eserleri olan iki hilye-i şerifin daha bulunduğu kayıtlıdır.

Bütünüyle kesme taşla örülmüş olan minarenin kare tabanlı kaidesi, geç dönem minarelerinin pek çoğu gibi, kubbe eteğine kadar yükselmektedir. Pabuç kısmının yerini silmeli bir platform almıştır. Silindir biçimindeki gövde ve petek kısımlarında, onarımlardan arta kalmış demir kenetler göze çarpmakta, kurşun kaplı konik ahşap külahın eteğinde girland kabartmaları seçilmektedir.

Derviş Hücrelerini, Selamlığı ve Mutfağı Barındıran Bina: Tek katlı olan bu bina, Osmanlı medreselerinde ve bazı tarikat yapılarında görülen açık avlulu planın, geç döneme ait bir uygulamasını sergilemektedir. Yamuk planlı şadırvan avlusunun çevresinde, camekânlarla kapatılarak koridor niteliği kazanmış bir revak ile buna açılan, farklı boyutlarda birçok mekân sıralanmaktadır. Kuzey-güney doğrultusunda uzanan revak kollan kuzeye doğru uzatılmış, avlunun ortasına, günümüzde ahşap direkleri ve çatısı ortadan kalkmış bulunan sekizgen hazneli bir şadırvan yerleştirilmiştir. Güneydeki Bâlâ Tekkesi Sokağı'na açılan kapının üzerinde bulunması gereken, halen Topkapı Sarayı Müzesi'nde teşhir edilen kitabe son devir tekke kitabelerinin en güzellerindendir. Sülüsle yazılmış olan bölümleri Ömer Faik Efendi'ye, ta'likle yazılmış olan esas metin ise Mısrîzade Ali Rıza Efendi'ye aittir. Kitabenin üst kesimi sülüs hatlı bir ayet kuşağına ayrılmış, alt kesiminin iki ucuna, sehpa üzerinde duran birer sikke içine, istifli sülüsle Muhammed Bahaed-din Nakşibend'in adı yazılmış, ortaya, fi-yonklu bir çelengin içine II. Abdülha-mid'in tuğrası konmuş, tuğra ile sikkeler arasında kalan yüzeylere de 1312/1894-95 tarihli ve ta'lik hatlı manzum kitabe yerleştirilmiştir.

Girişin solunda yerleştirilmiş olan çeşme Osmanlı baroğuna özgü hemen bütün motifleri ("S" kıvrımları, beyzi madalyonlar, bileşik kemerler, korint başlıklı sütunçeler) içermekte, söz konusu çeşmenin, külliye yapılarından daha eski bir döneme -muhtemelen 18. yy'ın son çeyreğine- ait olduğu ve Perestu Kadmefendi tarafından buraya konduğu ancak 1313/1895-96 tarihli sülüs hatlı kitabesinden anlaşılmaktadır.



Sebil-Muvakkithane-Çeşme-Şadırvan Grubu: Sokağa bakan cephesi tamamen mermer kaplı olan yapının iki ucunda birer giriş ile yarım altıgen biçiminde çıkmalar görülmektedir. Köşelerinde yükselen sütunların taşıdığı basık kemerlerle donatılmış bulunan bu çıkmalardan güneydeki, su haznesi ile bağlantılı sebile, kuzeydeki muvakkithaneye aittir. Tam ortada, muhtemelen 18. yy'ın sonlarından kalma, barok üslubunda büyük bir çeşme yer almakta, bunun yanlarında üçer tane abdest musluğu sıralanmaktadır. Son derecede ince bir işçilik sergileyen çeşmenin, "S" kıvrımları,

pilastrlar, bileşik kemerler ve kıvrımlı dallarla zengin bir şekilde süslenmiş cephesinde, çoğu sökülmüş olan renkli taş kakma motiflerin yuvaları göze çarpar. Sonradan buraya yerleştirildiği anlaşılan çeşmenin, beyzi bir şemse ile süslü olan, ampir üslubundaki yalağı son döneme ait olmalıdır. Çeşmenin ve abdest musluklarının lüleleri sökülmüştür.

Bütün cephe boyunca, çubuklu ahşap saçağın altında devam eden kitabe kuşağı iki parçadan oluşur: Üsküdarlı Ali Rıza Efendi'nin eseri olan ta'lik hatlı 1309/1891-92 tarihli manzum kitabe, muvakkithaneden başlamakta, orta kesimde kesintiye uğrayarak sebilin bitiminde son bulmaktadır. Ortada, çeşmenin tam üstüne gelen yerde boş bir kartuş yer almakta, bunun yanlarında da Ömer Faik Efendi'nin eseri olan birer ayet kitabesi bulunmaktadır.

Bu ilginç yapının içinde, kuzey-gü-ney doğrultusunda bir uçtan diğer uca kadar devam eden bir koridor ve buna açılan farklı boyutlarda odalar ile bir hela sıralanmaktadır. Söz konusu odaların tekkenin dervişlerine ya da konuklara tahsis edildiği tahmin edilebilir. Yapının, bostanlara bakan ve sokak cephesi ile büyük bir tezat oluşturan, ahşap kaplamalı arka ve yan cephelerinde bu odalara ait dikdörtgen açıklıklı bir dizi pencere görülmektedir.



Mektep: Ampir üslubunda, sade bir cephe tasarımı gösteren mektep binasının duvarları moloz taş ve tuğla ile örülmüş, dikdörtgen açıklıklı pencereleri kesme taş sövelerle çerçevelenmiş ve basık hafifletme kemerleri ile donatılmıştır. İki katlı ve "U" planlı yapının sokağa bakan cephesinde, saçak hizasında II. Abdülhamid tuğralı ve 1323/1905 tarihli kitabe yer alır.

Hazire: Hazirede yalnızca üç kabir bulunmaktadır. Bunlar, türbede gömülü olan M. Said Can Efendi'nin eşi Hacce Fatma Hanım (ö. 1890), yine türbede gömülü olan Şeyh M. Sadeddin Efendi'nin oğlu Bahaeddin Efendi (ö. 1915) ve Adile Sultan'ın başkapı gulâmı Neş'et Ağa'dır (ö. 1920). Neş'et Ağa'ya ait olan taşın üst kısmında, ince işçiliği ile dikkati çeken, sehpa üzerinde Nakşibendî tacı kabartması yer almaktadır.

Bâlâ Külliyesi geniş kapsamlı tarikat tesislerinin geç döneme ait ilginç bir örneğini oluşturmaktadır. Bu yapı topluluğu 17. yy'ın başlarından itibaren yaygınlaşan, ufak kapsamlı şehir külliyelerinin gelişme çizgisi içinde de ele alınabilir. Ayrıca, Koca Mustafa Paşa ve Aziz Mah-mud Hüdaî külliyelerinde de görüldüğü gibi, Bâlâ Külliyesi'nin, şehircilik açısından, çevresi ile kurmuş olduğu yakın ilişki de dikkat çekicidir. Bütün bu tarikat külliyelerinde, bölümler arasındaki ileşitimi sağlayan geçitler aynı zamanda içinde yer aldıkları mahallenin sokaklarıdır. Bu özellik Osmanlı sosyal yapısı içinde, tarikatların mahalle yaşantısına ve dokusuna ne denli entegre olduklarını göstermektedir. Bu arada sebil-mu-

vakkithane-çeşme-şadırvan manzumesi, çevresini şekillendiren konumu, iç düzeni, oranlan ve süsleme ayrıntıları ile Osmanlı su mimarisinin yarattığı son şaheserlerdendir. Diğer taraftan Bâlâ Külliyesi, barındırdığı kitabeler ve levhalar açısından minyatür bir hat müzesi olarak değerlendirilebilir.

Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 58; Aynur. Sali-ha Sultan. 34, no. 27; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, I, 16-17, no. 31 ve 85; İhsaiyal II, 19; Ziya, İstanbul ve Boğaziçi, I, 61, 64, 93, 96, 98, 100, 102, 104-105, 107, 117, II, 15; Kumbaracılar, İstanbul Sebilleri, 61; Tanışık. İstanbul Çeşmeleri, I, 298, 342; M. Hattatoğlu, "İstanbul Silivrikapı'da Topçubaşı Balâ Süleyman Ağa Mimarî Manzumesi", VD, IV, 183-191; E. H. Ayverdi-H. Göktürk, "Bâlâ Camii ve Tekke, Türbe, Sebil ve Çeşmeleri", İSTA, IV, 1955-1959; H. Göktürk, "Bâlâ Mektebi", ISTA, IV, 1959; Öz, İstanbul Camileri, I, 31; Ayverdi, Fatih III, 322-323; Ünver, Mutlu Askerler, 13; Uluçay, Padişahların Kadınları, 144; "Bâlâ Camii", "Bâlâ Kapısı", "Bâlâ Mektebi", "Bâlâ Tekkesi Çeşmesi", İKSA, II, 1005-119; Fatih Anıtları, °119-121; S. Ögel, "İstanbul'da 19. Yüzyılın Sekizgen Camileri", Sanat Tarihinde Doğudan Batıya-Onsal Yücel Anısına Sempozyum Bildirileri, İst., 1989, 65-70; M. B. Tanman, "Bâlâ Külliyesi", DlA, IV, 554-556; Fatih Camileri, 63-65, 272, 315, 325, 352. M. BAHA TANMAN


Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin