Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə13/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   899
BALABAN TEKKESİ

bak. YAĞCIZADE TEKKESİ



BALAT

Tarihi yarımadada Fenerle Ayvansaray arasında yer alan, Haliç kıyısıyla sahil surlarının arkasından iç kısımlara doğru, Eğrikapı yönünde yükselen bölgede kurulu semt.

Balat, özellikle İstanbul Musevileri açısından tarihi önem taşımaktadır. Fetihten sonra kente getirilen Makedonya Musevileriyle İspanya'dan göçenler bu semte yerleşmişlerdir. Balatin bir Mu-

sevi mahallesi olarak geçmişinin Bizans dönemine dek uzandığından da söz edilmektedir. Fatih'in vakfiyesinde bir Musevi semti olan Balat'a ilk yerleştirilenler, Makedonya'nın Kastorio kentinden getirilen 100 kadar yoksul Musevi ailedir. Geldikleri yerin adını taşıyan Kastorya Sinagogu'nu inşa ederek çevresine yerleşmişlerdir. 1492'de İspanya'dan, 1497'de Portekiz ve İtalya'dan İstanbul'a göçen Musevilerin Balat'a yerleşenleri, Geruş, Neve Şalom, Messina ve Montias sinagoglarını kurmuşlardır. 1599'da Rodos'tan gelenlerin bir kısmının yine Balat'a yerleştikleri görülür. Ayrıca 1660'taki büyük Ayazmakapı yangınına dek Eminönü bölgesinde Bahçeka-pı, Tahtakale ve Yemiş İskelesi'nde oturdukları bilinen Museviler de bu yangından sonra Balat ve Hasköy'e yerleştirilmişlerdir. Böylece 17. yy'dan itibaren, daha önceleri Bizans Musevisi Romani-yotlarm ağırlıkta oldukları Balat'ta, diğer Musevi grupların da katılmasıyla etkin bir cemaat oluşmuş ve zaman içinde cemaatler birbirine karışmıştır.

Semtin adının, Rumca saray anlamına gelen "palatiyon"dan bozma olduğu, fetihten hemen sonra burası için Türkler tarafından kullanılan "Balat Kapu-su"nun da, aynı sözcükten geldiği düşünülmektedir. Diğer bazı kaynaklarda, Balat Kapısı'nın 1453'ten önceki adının "Vasiliki Pili" olduğu, bunun "hünkâr kapısı" anlamına geldiği, Blahernai Sa-rayı'na(-») denizyoluyla gelen imparatorların bu kapıdan geçtikleri yazılmaktadır.

Bir bölümü Haliç kıyısında uzanan semtin sur duvarları dışında kalan kesimleri Ayvansaray Caddesi, Dubek Caddesi ve Demirhisar Caddesi çevresinde gelişmiştir. Günümüzde çok azı kalabilmiş sur duvarlarının ardında ise üç ana bölge yer almaktadır. Bunlar: Ayvansa-

Balat'ta bir sokak. Hazım Okuret; 1993

ray'ın üst kısmındaki tepenin etekleri, tepenin üst kesimleri ve Tekfur Sarayı-Eğ-rikapı yakınlarındaki bölgelerdir.

Kentin 19. kapısı olan Balat Kapısı'nın burada bulunduğu, semtin dış tarafında Musevilerin, iç tarafında ise çeşitli cemaatlere mensup kalabalık bir halk kesiminin oturduğu bilinmektedir. Özellikle 17. yy'da Balat İskelesi'ne büyüklü küçüklü her türlü yük gemisinin yanaşabildiği vurgulanmaktadır. Ancak genelde Balat semti, hemen her zaman karanlık görünümlü, dar, bakımsız bir çevre olarak tanıtılmıştır. Özellikle 19. yy tasvirlerinde bölge oldukça kötü görünümlü ve sağlıksızdır. Örneğin 1890'lı yıllarda Balat lağımlarının tüm yerleşmeyi kat ederek denize ulaştığı bilinmektedir. Hasköy İskelesi'nin yanından denize dökülen lağım suları, bu alanın doldurulmasından sonra, kapalı bir kanalizasyonla açık denize verilmiştir.

19. yy'da İstanbul'un Altıncı Daire-i Belediye sınırları içinde kalan Balat'ta her biri bir haham tarafından yönetilen 7 dinsel grup ya da cemaat vardı. 19. yy'ın ortalarına tarihlenen haritalarda Dış Balat, Tahta Minare, Karabaş, Dubek, İç Balat, Kasturya ve İstipol çevreleri ve Ayvansaray'ın üstlerine eş düşen Lonca Mahallesi'nde, Musevi ağırlıklı bir halk yaşıyordu. Dış Balat, Balat'in kıyı şeridini oluşturmakta ve burada Haliç yoluyla İstanbul'un diğer bölgeleriyle iletişimi sağlayan iskeleler bulunmaktaydı. Bunlar, Eminönü'ndeki hallerle bağlantılı olan, meyve ve sebze gelişi için kullanılan Yemiş İskelesi, Odun İskelesi, Eyüp ve Galata arasındaki ulaşımı sağlayan vapur iskelesi, Hasköy-Ba-lat arasındaki sürekli ve yoğun trafiği karşılayan kayık iskelesi, mavnaların yanaştığı ve açık denize boşaltmak üzere artık, çöp vb yükle doluncaya kadar beklediği iskele olarak sıralanmaktaydı.

Bu bölgenin, özellikle 19. yy'da sık sık adı geçen Dubek ve Lonca mahallele-rindeki önemli yapıları arasında Pol Yaşan, Pol Hadaş sinagogları Alliance Isra-elite Okulu, Ör-Ahayim Musevi Hastanesi yer almaktaydı. Bunlardan pek azı günümüze dek kalabilmiştir.

Surların iç kısmında bulunan ve sur boyunca uzanan bölge, Balat'ın en ö-nemli ve canlı yerleşme alanıydı. Balat Kapısı'ndan girilerek semtin ticaret merkezine ulaşılırdı. Buradaki dükkân sahiplerinin hemen hepsi Museviydi. Ayrıca Rum, Ermeni ve Türkler de çarşı içinde çeşitli ticaret ve zanaat işlerinde çalışmaktaydılar. Cemaatlerin kendi içlerinde sıkı bir iletişim içinde oldukları, ancak cemaatler arası ilişkilerin ve alışverişin mesafeli olduğu bilinmektedir. Dış Balat'ın dar yollar ve döküntü yapılardan oluşan fakir ve bakımsız görünümüne karşın, burada bakımlı yapılara rastlanmaktaydı. Sinagogların büyük bir bölümü de bu bölgedeydi. Bu kesimde Balat'ın ünlü sinagoglarından Hevra, Se-laniko, Eliav, Neve Şalom, Yanbol, Ve-rîa ve Ahrida vardı. Bu yapılardan günümüze sadece Yanbol ve Ahrida sinagogları kalmıştır. Ayrıca Çarşı Hamamı, Ferruh Kethüda Camii, Ayios Dimitrios Rum Kilisesi, Surp Hreşdagabet Ermeni Kilisesi de bu kesimdedir. Yine sur boyunca, bu kez Fener'e doğru ilerlendi-ğinde, Hızır Çavuş ve Tahta Minare mahallelerine ulaşılmakta, buradaki Tahta Minare Hamamı, Balat'la neredeyse iç içe geçen Fener bölgesini ayıran son anıtsal yapı olmaktaydı. Ayrıca, Çana Sinagogu da bu kesimde yer almaktaydı.

Tekfur Sarayı çevresindeki Kasturya ve Kariye Camii'nin altındaki İstipol böl-

geleri ise, Balat'ın yukarı mahalleleriydi. Çok düz ve geniş bir sahil şeridi oluşturan aşağı kısımlardan topografik açıdan farklı olan, oldukça eğimli bir alanda yer alan Kasturya bölgesine, bu yüzyıl başına dek, bugün artık izi bile kalmamış olan merdivenlerle çıkılırdı. Balat'ın bu kesimi genelde camcılar, antikacılar, fes yapımcıları gibi varlıklı ailelerin oturduğu, aşağı bölgelere göre daha geniş ve aydınlık sokakları olan bir alandı. Bölgenin en önemli yapısı, bugüne sadece dış duvarı ve kapısı kalabilen Kasturya Sinagogu'ydu. Genellikle ahşap yapılardan oluşan ve yangınlardan büyük ölçüde etkilenen İstipol Mahalle-si'nin en önemli yapısı bugün kapalı olan İstipol Sinagogu'ydu.

Balat'ın üst kesimine düşen Eğrikapı Mezarlığı'nın da yerleşmenin tarihinde özel bir yeri vardır. Ayrıca burada, 1840' lara dek bir Musevi mezarlığı bulunmaktaydı. Ancak bu tarihlerden sonra, bu mezarlıkta yer kalmaması nedeniyle, Hasköy'deki mezarlık kullanılmaya başlamıştır.

Balat'ı sürekli olarak etkileyen büyük yangınlar nedeniyle bölgede kentsel doku pek sık değişmiş, ortadan kalkan ve yeniden yapılaşan yerleşim alanları oluşmuştur. Bölgenin tarihi haritalarına bakıldığında, özellikle sahil ve sahile yakın suriçi kesiminde, geniş cadde ve sokaklarla düzenli bir yerleşim görülmektedir. Birbirini dik kesen yapı adaları, birbirine paralel olarak uzanan sokaklar ve iskeleye doğru açılan kıyıya dik akslar, bu alanın değişmez özellikleridir. Buna karşın üst kesimlere, örneğin Kasturya bölgesine doğru çıkıldığında, bu düzenin değiştiği ve burada geleneksel kent dokusuna

uygun, az yoğun ve yeşili bol bir yerleşim bulunduğu gözlenmektedir.

Tarih boyunca semtin sosyal yapısında da belirli bir farklılık ortaya çıkmıştır. Örneğin geçen yüzyılda Haliç kıyısındaki sokaklar, başta kayıkçılar olmak üzere gemiciler, sokak satıcıları, hamallar vb kişilerin yoğun olduğu bir bölgeydi. Buna bağlı olarak da burada iskeleler, kayıkhaneler, kahveler, çok sayıda fakir aileyi barındıran yahudhaneler yer almaktaydı. Buna karşın suriçindeki Dubek, Ahrida, Tahta Minare, İstipol ve Kasturya mahalleleri varlıklı tüccarların semtiydi. Genelde Musevi ağırlıklı olmakla birlikte, Balat'ın Fener'e yakın olan Tahta Minare ve Kariye Camii'nin altındaki İstipol mahallelerinde Rumların, sahilde surların hemen ardındaki Surp Hreşdagabet Kilisesi çevresinde de Ermenilerin odaklaştıkları bilinmektedir.

Balat'ın en parlak dönemi 17. yy'dır. Semt 18. ve 19. yy'larda giderek önemini yitirmiştir. Bu değişimin nedenleri olarak bölgeyi büyük ölçüde etkileyen Haliç kıyılarındaki ticari canlılığın azalması, 1894 depremi, ardı ardına çıkan yangınlar, Hasköy, Ortaköy, Kuzguncuk ve özellikle de Galata ve Pera'nın daha nitelikli yerleşme alanları olarak çekiciliği sayılabilir.

Tarih boyunca Haliç, kıyılarında yaşayanlar için korunaklı ve güvenli bir liman niteliği taşımış, gerek' balıkçılık, gerekse de deniz ticaretinde etkin olmuştur. Ancak 1840'lardan sonra, deniz ticaretindeki değişimlerle, Haliç sahilinde Sirkeci'den Balat'a kadar uzanan eski ahşap ticaret iskeleleri ve çevrelerindeki depolar, dükkânlar ve hanlar, ö-nemlerini yitirmeye başlamışlardır. Boy-




Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin