BAYRAMÎLİK
Hacı Bayram-ı Velî (ö. 1429) tarafından 1412'de Ankara'da kurulan tarikat, istanbul'un fethiyle birlikte şehir hayatına giren ilk tarikatlar arasında yer alır.
Bayramîlik, 14. yy sonlan ve 15. yy başlarında Anadolu'da yaygın bir örgütlenmeye sahip Halvetîlik(-0 ile Nakşibendîliğin^) Ahi gelenekleri içinde kaynaşmasından meydana gelmiştir. Bu açıdan tarikatın hem Halveti hem de Nakşî olmak üzere iki ayrı silsilesi vardır. Birincisi Halvetî silsilesi olup Hacı Bayram-ı Velî'nin intisap ettiği, "Somuncu Baba" lakabıyla da tanınan Hamidüddin Aksa-rayî'den (ö. 1412) Hâce Alaeddin Ali Er-debilî'ye (ö. 1429) ve ondan Sadreddin-i Erdebilî (ö. 139D aracılığıyla "Erdebil Sufîleri" olarak bilinen zümrenin kurucusu Safiyyüddin Erdebilî'ye (ö. 1334) bağlanarak İbrahim Zâhid-i Geylanî'de (ö. 129D Halvetîlik ile birleşir ve Hz Ali'ye kadar ulaşır, ikinci silsile ise Hamidüddin Aksarayî'den Şâdî-i Rumî'ye varır ve ondan ibrahim el-Basrî aracılığıyla Ebu'l-Hasan el-Harakanî'de Nakşibendîlik ile bütünleşir. Bu silsile imam Caferü's-Sâ-dık'tan itibaren Hz Ebubekir ve Hz Mu-hammed'e ulaştığı için aynı zamanda
hem "Alevî" hem de "Sıddıkî" olma özelliğim taşımaktadır.
Hacı Bayram-ı Velî'nin vefatından sonra Bayramîlik, iki ana kola ayrılmıştır. Bunlardan Akşemseddin'in(-») kendi adına kurduğu Şemsîlik, klasik Bayra-mîliğin temsilcisi sayılır. Halifelerinden ibrahim Tennurî (ö. 1482) tarafından kurulan Tennurîlik ise, Şemsîliğe bağlı bir şube şeklinde gelişmiş ve 15. yy sonlarında İstanbul'daki en kapsamlı Bayramı organizasyonunu gerçekleştirerek bağımsız bir kola dönüşmüştür. Daha sonra Tennurîlik içinde llyas Saruha-nî (ö. 1559) tarafından isevîlik şubesi kurulmuş ise de uzun ömürlü olmamıştır. Şemsîliğin bir diğer şubesi, Bolulu Himmet Efendi'nin (ö. 1684) kurduğu ve tarikat silsilesi Akşemseddin'in halifelerinden Hamza Şâmî'ye ulaşan Hinime tîliktir. 17. yy başlarından tarikatların yasaklandığı 1925'e kadar istanbul'daki Bayramı faaliyetini Himmetîlik temsil etmiş ve tıpkı Tennurîlik gibi bağımsız bir kol olarak değerlendirilmiştir.
Bayramîliğin ikinci ana kolu, Bıçakçı Ömer Dede'ye (ö. 1475) mensup bulunan Melamîliktik», istanbul'a ilk defa Kanunî döneminde (l52ÎPl5S55_Pîr Ali
- Aksarayî'nin oğlu ismail"Ma'şykîC^) tarafından getirilen Melamîlik, barındırdı-
"gı Batınî düşünce yapısından ötürü klasik Bayramîlikten tamamen farklı bir tasavvuf anlayışı sürdürmüş, aşırı vahdet-i vücudcu mistisizmi ve "ehl-i beyt" taraftarlığı yüzünden medrese uleması ile Sünnî akideye bağlı diğer tarikat zümreleri tarafından baskı altına alınmış, "kutup" olarak nitelendirilen temsilcileri şeriata ters düştükleri gerekçesiyle katledilmişlerdir. Bu yüzden istanbul'un gündelik hayatında gizli bir örgütlenme modeli benimseyen Melamiler, genellikle kendilerini Bayramî olarak göstermişler, bu tarikatla yakın kültürel bağlan bulunan Nakşîlik, Halvetîlik ve Celvetî-lik içinde yaygın bir örgütlenme ağı kurmuşlardır. Diğer yandan Hacı Bayram-ı Velî'nin halifesi Hızır Dede'ye intisap eden Üftâde'nin halifesi Aziz Mah-mud Hüdaî(->) tarafından kurulan Cel-vetîlik(->), Bayramîliğin içinden çıkmış bir kol olarak değerlendirilmiş ise de, tamamen bağımsız bir tarikat kimliğine bürünerek faaliyetini 16. yy sonlarından itibaren istanbul'da sürdürmüştür.
Bayramîliğin istanbul hayatına girişi, iki aşamada gerçekleşir. Birinci aşama, II. Mehmed'in (Fatih) istanbul'u fethetmesinden vefatına kadar süren 1453-1481 dönemini kapsar. Bu dönemin temel özelliği, fetih ordusuyla birlikte istanbul'a gelen Bayramî dervişlerinin, henüz tam anlamıyla şehrin oluşmamış Müslüman nüfus yapısı içinde bireysel faaliyetlerini sürdürerek tarikata uygun bir kültürel zemin hazırlama çabasıdır. Bu dervişlerin özellikle Orta Anadolu ve Bursa'dan İstanbul'a göç ettirilen Müslüman nüfus içinde etkili oldukları, böylece bağlı bulundukları fütüvvet gelenekleriyle yeni oluşmaya başlayan mahalle
ve çarşı dokusunu manevi kültür açısından şekillendirdikleri söylenebilir. Kişilikleri etrafında meydana getirilen mistik efsaneler, Bayramîliğin daha sonra II. Bayezid dönemindeki örgütlenme faaliyetlerinin başlıca dayanak noktasını oluşturacaktır. Tarikatın İstanbul'daki bu ilk temsilcileri arasında Baba Yusuf Bayramî (ö. 1512), Buhurî Şeyh Yakup (ö. 1510), Durmuş Dede, Şeyhoğlu Edhem Baba ve kardeşi Ferruh Dede, Keskin Dede, Mec-düddin İsa, Kızılca Bedreddin ile Kavas-başı lakaplı bir derviş vardır. Baba Yusuf Bayramî, İstanbul'un fethine katılmış, vefatından bir süre önce Bayezid Camii'n-de vaizlik yapmıştır. Eyüb Sultan Türbe-si'nin arka tarafında gömülü olup, mezar taşında sekiz terkli (dilimli) tarikat tacı vardır. Buhurî Şeyh Yakup, Edirneli olup "Nime'l-ceyş"tendir. Mezarı, Emir Buharî Türbesi civarındaki Lala Hüseyin Paşa Sebili karşısındadır. Adına Rumelihisa-rı'nda bir tekke kurulan Durmuş Dede' nin kimliği hakkında yeterli bilgi yoktur. Tekkesi daha sonra Bektaşî, Cerrahî ve Şabanî tarikatlarına geçmiştir. Şeyhoğlu Edhem Baba ve kardeşi Ferruh Dede ile Keskin Dede'nin Akşemsedin müritlerinden oldukları bilinmekle beraber tıpkı daha öncekiler gibi kimliklerini aydınlatabilecek bilgiler mevcut değildir. 1502' de Efdalzade Hamidüddin Efendi'nin Fatih'te inşa ettirdiği Keskin Dede Mesci-di'nden Evliya Çelebi'nin "tekke" olarak söz etmesi, bu yapının manevi yönden Keskin Dede'ye bağlı bir Bayramî merkezi olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir. Bunun gibi Edirnekapı Acıçeşme' deki Taşçı Tekkesi de Kavasbaşı unvanıyla tanınan ama adını bilmediğimiz Bayramî dervişinin manevi kişiliğine bağlanan, tarikata ait ilk dönem merkezleri arasında gösterilebilir.
1453-1481 arasında İstanbul'da faaliyet gösteren Bayramî dervişleri arasında tarikatın İsevîlik şubesini kuran ve silsile itibariyle Akşemseddin'e bağlanan llyas Saruhanî'nin babası Mecdüddin İsa ile Kızılca Bedreddin'in adları belirtilmelidir, istanbul'un fethi sırasında şehit düşen Kızılca Bedreddin Rumelihisarı'na gömülmüş, daha sonra Bektaşîler tarafından sahip çıkılarak gömüldüğü yere, üzerinde "seyfî" Bektaşî tacı bulunan bir mezar taşı dikilmiştir. Bu dönemde istanbul'un mistik hayatı başta Fatih'in hocası Akşemseddin olmak üzere "Şems-i Hûda" mahlasıyla tanınan Akbıyık Ahmed Şemseddin ve Molla Zeyrek gibi tanınmış Bayramîlerin de faaliyetlerine tanık olmuştur. Ancak Akbıyık dışındakilerin faaliyetleri daha çok medrese çevresiyle sınırlı kaldığından tarikatın gündelik hayat içinde kurumlaşması, II. Bayezid dönemine kadar gerçekleşememiştir.
Bayramîliğin İstanbul'a girişindeki ikinci ve son aşama II. Bayezid dönemine (1481-1512) rastlar. Bu dönemde Halvetîlik ile Nakşîlik de tıpkı Bayramîlik gibi şehir hayatında kurumlaşmaya başlamışlar ve padişahtan yakın destek görmüşlerdir.
Altı terkli (dilimli) Bayramî tacının şematik bir çizimi.
II. Bayezid döneminde İstanbul'da faaliyet gösteren Bayramî şeyhlerinin en belirleyici özellikleri, tarikattan kendi adlarına kol ayıran mutasavvıfların birinci derecede önemli halifeleri olmalarıdır, istanbul'da bilinen ilk Bayramî tekkesi bu dönemde, tarikatın Tennurî kolu tarafından kurulmuş ve bunu 16. yy başlarında Melamîlerin örgütlenme faaliyetleri izlemiştir. Bu yüzyıldan itibaren Anadolu ve Rumeli Melamîliğinin iki ayrı kol halinde şehir hayatına girmeleri üzerine klasik Bayramîlik ile Melamiler arasındaki tarihsel çatışma tarikat içi bir sorun olmaktan çıkıp, siyasi boyutlu bir iktidar mücadelesine dönüşmüştür.
istanbul'daki ilk büyük .Bayramî merkezî^ ibrahim Tennurî halifelerinden '"Yavsî Baba" lakabıyla tanınan Şeyh Muhyieddin Mehmed İskilibî (ö. 1514) tarafından kurulmuştur. II. Bayezid tarafından kendisine Sultanselim'deki Çukur-bostan yakınında bir Bizans kilisesinden mescide çevrilerek yeniden tekke inşa ettirilen Muhyieddin İskilibî, ünlü matematikçi Ali Kuşçu'nun (ö. 1474) damadı ve Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin de (ö. 1574) babasıdır. Şeyh Bedreddin'in Vâridât'ms. yazdığı şerh ile tasavvuf alanındaki gücünü ispatlayan Muhyieddin İskilibî, daha II. Bayezid Amasya'da şehzade iken onunla ilişki kurmuş ve bu yakınlık Bayramîliğin istanbul'da örgütlenmesini sağlayan siyasi bir olaya adının karışmasına yol açmıştır. 1481'de meydana gelen bu olay, II. Mehmed'e (Fatih) karşı Şehzade Bayezid'in bilgisi dahilinde, Halvetîlerin desteğiyle hazırlanan ve Şeyh Muhyieddin Efendi'nin de haberdar olduğu başarısız bir saray darbesi girişimidir. Henüz planlama aşamasında ortaya çıkartılan bu girişimin Bayramîlik açısından asıl önemi,TI. Bayezid'in padişahlığı döneminde tarikatın istanbul'daki örgütlenmesini kolaylaştıran saray desteğine zemin hazırlamasıdır.
Yavsî Baba Tekkesi'ndeki(->) Bayramî meşîhâtri56r?ya kadar Şeyh Muhyieddin Efendi'nin halifeleri tarafından sürdürülür. Bu halifeler, kurucu şeyh Muhyieddin Efendi'nin birinci derecede aile üyeleri olup, Bayramîliğin istan-
bul'daki en eski yönetim kastını meydana getirmişlerdir. Bayramî meşihatını denetleyen bu grubun özellikle toplumsal köken bakımından iki büyük ulema ailesine dayanmaları dikkat çekicidir. Bu grup içinde yer alan Bayramî şeyhleri, Muhyieddin Efendi soyundan gelen Şeyhülislam Ebussuud Efendi ailesi ile Mü-eyyedzadelere bağlı Şeyhülislam Abdül-kadir Şeyhî Efendi ailesine mensupturlar. Istanburdaki^bu. ilk .Bayramı merker zi dahCsonra Abdüîmecid...SivasîÇ-») tarafından Halvetîliğe bağlanmış ve ardından Sünbülîliğin kontrolüne geçmiştir.
Bayramîliğin Yavsî Baba Tekkesi'n-de, özellikle medrese çevresiyle yakın ilişki kurarak oluşturduğu Sünnî akideye bağlı geleneksel tasavvuf anlayışı 16. yy sonlarına kadar devam etmiş, fakat bu dönemde Halvetîliğin giderek yaygınlaşan etkisi karşısında başlangıçtaki ağırlığını kaybetmiştir. Bu durum geleneksel Bayramî mirasını devralan Him-metîliğin 17. yy başlarında İstanbul'a girmesine kadar sürecektir. Diğer yandan klasik Bayramîliğin 1566'da vefat eden Şeyh Nasrullah Efendi'den sonra istanbul'un mistik hayatındaki bu geri-leyiş döneminde tarikatın Melamî ko-lunca yürütülen faaliyetlerinin yoğunluk kazanması dikkat çekicidir.
istanbul'da kurulan ilk Melamî merkezi Süleymaniye'de Bozdoğan Kemeri yakınındaki Helvaî Tekkesi'dir(->). Pîr Ali Aksarayî halifelerinden olup ismail Maşukî ile birlikte tarikatı istanbul'a getiren "Helvaî" lakaplı Şeyh Yakub Efendi (ö. 1588), kendisini Bayramî olarak göstermekle birlikte aslında Anadolu kökenli Melamîliği şehir hayatında örgütleyen ilk kişi sayılır, ismail Maşukî'nin 1529'da katledilmesiyle kendisi de Ak-ka'ya sürülmüş fakat daha sonra I. Süleyman (Kanuni) tarafından bağışlanarak istanbul'a dönmüştür. Helvaî Tekke-si'nin 1548-1555 arasında kurulduğu tahmin edilmektedir. Yakub Efendi'den sonra damadı Şeyh Hasan Efendi ile oğlu Şeyh Ahmed Efendi (ö. 1644) İstanbul'daki Anadolu Melamîliğinin temsilciliğini yapmışlar ve l644'ten sonra tekke sırasıyla Celvetî, Cerrahî, Rıfaî, Nakşî ve Bayramîliğin Himmeti koluna geçmiştir.
Anadolu Melamîliğinin 17. yy ortalarına kadar İstanbul'un mistik hayatında üstlendiği rol, 16. yy sonlarından itibaren Rumeli Melamîlerinin denetimine girmeye başlamış ve bu hareket 18. yy başına kadar Haşimî Osman Efendi'nin (ö. 1594) Kasımpaşa Kulaksız'da kurduğu tekkede devam etmiştir. Haşimî Osman Efendi, Melamî kutbu Ahmed Sar-ban'ın (ö. 1545) halifelerindenfBzeli Alaeddin Efendi'nin (ö. 1562) müridi Gazanfer Dede'den (ö. _ 1565) hilafet. almış ve" TöT^yy'ın son çeyreği .içinde özellikle Rumeli'deki Bektaşî kültürüyle yoğrulmuş rint meşrep Melamîlik anlayışını Bayramîlik görüntüsü altında İstanbul'a getirmiştir. Kurduğu tekkede kendisinden sonra ailesine mensup şeyhlerden Cafer Efendi (ö. 1630), Tavîl İbrahim
Dostları ilə paylaş: |