Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi


BEYAZIT 184 185 BEYAZIT



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə267/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   263   264   265   266   267   268   269   270   ...   899
BEYAZIT

184

185

BEYAZIT

BAYEZlD HAMAMI

YENi İÜ KİTAPLIĞI

SERASKER KAPISI (YENi ÜNiVERSiTE GiRiŞi)

Ordu Caddesi'nden meydan ve çevresindeki yapıların görünüşü.

Yegân Kâhya

Külliyesi ile birlikte bu sarayın sınırları içinde olduğunu anlatıyor. Süleymaniye Külliyesi'nin yapılmasıyla saray sınırları dışında kalan arsalara yeni yapılar inşa edildiği, bunların içinde Siyavuş Paşa Sarayı'nın da bulunduğu anlaşılıyor.

Fatih'in bu ilk sarayı tarihi belgelerde "kale" olarak anılır. Saray dışında, bugünkü Tahtakale semtine tekabül eden ve Halic'e doğru inen yamaçlardaki mahalleye Taht el-kal'a (kale altı) denmiştir. Topkapı Sarayı'nın yapılmasından sonra, sultanların bu sarayı tümden bırakmadıkları ve 19. yy'a gelene kadar burada inşaatlar yaptıkları görülüyor. Evliya Çelebi Fatih'in haftada iki kez Eski Saray'da kaldığını anlatır. Fatih sarayda 1478'e kadar oturmuştur. Topkapı Sarayı'nın mutfaklarının ancak Sinan döneminde bitirildiği düşünülürse, sultanların bu saraya kesin taşınmalarının da III. Murad dönemine kadar uzadığını söyleyebiliriz. 1541'deki büyük yangından sonra Topkapı Sarayı'na geçiş süreci hızlanmışsa da Süleymaniye Külliyesi'nin burada yapılması 16. yy ortasında Eski Saray'ın henüz statüsünü koruduğunu anlatır. Kanuni'nin sarayı büyütüp yeni kapılar yaptırması da sarayın kullanıldığım gösteriyor. Süleymaniye Külliyesi'nin yapılmasından sonra Kanuni' nin yeniçeri ağası ve Siyavuş Paşa'dan başka Lala Mustafa Paşa, Karamanlı Pir Melımed Paşa, Gebze'deki külliyeyi yaptıran Mustafa Paşa ve kızı İsmihan Sultan için birer saray yaptırdığını, sarayları çepeçevre yollarla çevirdiğini Evliya Çelebi anlatıyor. 16. yy'in bu sarayının meydana açılan Bayezid Kapısı, batıya açılan Süleymaniye Kapısı ve doğuya açılan Divan Kapısı vardı. Bugünkü üniversitenin kuzey duvarı kapısı Eski Saray'ın duvarına tekabül eder. Evliya Çelebi, IV. Murad'ın, saray bahçesinde ok talimi yaparken Bayezid Camii'nin mina-

resi üzerindeki bir kargayı vurduğunu yazar. Bu, saray bahçesinin camiye çok yakın olduğu şeklinde yorumlanabilir. 17. yy'da Eski Saray'ı gören Fransız sefiri Pierre de Girard bunun Topkapı kadar güzel olduğunu yazar. l687'de çıkan bir yangında saray çok zarar görmüştür. Haremdeki kadınların görülmesini istemeyen haremağaları yangını söndürmeye gelenleri içeri almamışlar ve sarayın tahrip olmasına neden olmuşlardır, 1715'te sarayın harem bölümü yanmış ve ardından yenilenmiştir. 1766 depreminden sonra tamir ve yeni inşaatlar yapılmış, III. Selim döneminde de (1789-1807) tamirler sürmüştür. 1810'da Bayezid Camii'nin Kaşıkçılar Kapısı karşısına II. Mahmud Kasrı olarak bilinen İmaret Kasrı yapılmıştır. Bu yapı 1933-1935 yıllarında harap duruma düşmüş ve meydanın düzenlenmesi sırasında yıktırılmıştır.

Fatih bu meydanda bugünkü Sim-keşhane'nin yerinde, (1470-1475 arasında) İstanbul'un en eski Osmanlı darphanesini (bak. Darphane) ve Darphane Mescidi denilen küçük camiyi yaptırmıştır. Fatih vakfiyelerinde "darphane ismi ile şöhretşiar olan dar" ve "Dâr-ı Âmire"den söz edilir. Bugün tümüyle yenilenmiş olan Sekbanbaşı Yakub Bey Mescidi yanında sekiz dükkândan oluşan bir çarşı da vakfiyede kayıtlıdır. Evliya Çelebi'nin "kale misali" olduğunu söylediği Darphane yapısı art arda yangınlar nedeniyle tahrip olmuş 1707'de Gülnuş Sultan tarafından Başmimar Meh-med Ağa'ya yeniden yaptırılmıştır.

II. Bayezid padişah olduğu zaman (1481) külliyesini eski İslam geleneğine uygun olarak sarayının yanında kurdur-muştur. Bu yer seçimi İslam geleneğinde Dârü'l-imare ile Cuma Camii arasındaki ilişkiye benzediği kadar, Bizans döneminde Büyük Saray ile Ayasofya arasın-

daki ilişkiye de benzer. 1501-1508 arasında yapılmış olan İstanbul'un bu ikinci sultan külliyesi, cami, medrese, imaret, kervansaray, sıbyan mektebi, hamam ve kendi türbesiyle önemli bir yapı ağırlığı oluşturuyordu (bak. Bayezid Külliyesi).

Meydan, Bayezid Külliyesi'nin yapımıyla yeni bir görünüm ve statü kazanmıştır. Daha önce saray, saraydan sonra da külliyenin yapımıyla İstanbul'un merkezi haline gelen meydan, bu dönemde kuşkusuz, eski yapı kalıntılarından, derme çatma binalardan da ayıklanmıştı. Kentin ticaret merkezi, eskiden olduğu gibi Bayezid Camii'nin arkasından Halic'e doğru uzanıyordu. Fatih'in yaptırdığı ilk bedesten bu ticaret alanının ağırlık merkezi olarak düşünülebilir. Bu bölgenin ağırlığı, Fatih'in yaptırdığı Taht el-kal'a Hamamı ve Mahmud Paşa Külliyesi'nin burada yerleşmiş olmasından da bellidir. Yukarıda sözü edilen saraylar da Süleymaniye-Beyazıt semtinin kentsel statüsünün yüksek olduğunu belgeler. Böylece eski kentin ortasında, kentin ticaret alanını yarımadanın en yüksek orta noktasında taçlandıran yeni bir kentsel oluşum ortaya çıkmıştır. Çarşı bir bakıma caminin çevresini bugünkü gibi sarıyordu. Burada, saray, Bayezid Camii, Bayezid Medresesi ve eski Darphane arasında bugünküne yakın bir açık alana sahip geniş bir meydan olduğu söylenebilir. Çünkü 16. yy başında, hayvan terbiyeciliği, sihirbazlık, hokkabazlık gibi halkı eğlendiren birçok etkinlik burada yapılıyordu. Bus-becq(->) anılarında burada seyrettiği ve o zamana kadar hiç görmediği hayvanlardan şaşkınlıkla bahseder. Fetihten bu yana Beyazıt Meydam'mn bu tür etkinliklerin yapıldığı bir alan olduğu anlaşılmaktadır. 1580'de caminin hazire duvarı önünde, yol kenarına Sinan tarafından bir sıra dükkân yapıldığı bilinmektedir.

16. yy'da caminin önündeki meydanın ayda iki kez temizlendiği de divan kayıtlarında yazılıdır. Ne var ki, Bizans döneminde olduğu gibi Türk döneminde de meydanın biçiminden söz eden bir belge yoktur. Henüz yaşayan anıtların varlığı, meydanın düzenli olmasa da çok geniş bir alanı olduğunu kanıtlıyor. Sultanların Topkapı Sarayı'na taşınması sürecini hızlandıran Süleymaniye Külliyesi'nin yapımı Beyazıt'a bir ulaşım odağı olarak büyük bir ağırlık getirmiş olmalıdır. Giderek yer yer meydanın içinde yapılaşma başlamıştır. 16. yy'da Fatma Sultan için yapılan düğün töreninde büyük gümüş "nahıl"lar için Beyazıt Meydanı'ndaki bazı evlerin saçaklarının yıkılması gerekmiştir. O dönemde evlerin genellikle tek katlı oldukları anımsanmalıdır. 17. yy ortalarında cami avlusu dışındaki meydanda çok sayıda dut ağacı vardır. Meydanın çevresinde de kâğıtçılar ve çeşitli eşya satan dükkânlar bulunmaktaydı. Hepsi ahşap ve tek katlı yapılardı.

Resmi sarayın büyük ölçüde Topkapı' ya taşınmasından sonra meydanın kargaşası daha da artmış olmalıdır. Roma Forumu'nun, daha Bizans döneminde yavaş yavaş ortadan kalkan anıtsal ve düzenli mimarisinin yerini, Bayezid Camii ve büyük yapıların dışında, karmaşık işlevli, düzenli yapıyla ahşap kulübenin birbirine karıştığı spontane ve pitoresk bir ortaçağ pazar meydanının kargaşası almıştır. Fakat Beyazıt Meydanı, kentin merkezinde olma statüsünü korumuştur. Evliya Çelebi'nin sözünü ettiği, I. Süleyman (Kanuni) döneminde (1520-1566) namaz saatini bekleyenlere kahve servisi yapan kahve ocakları giderek kahvehanelere dönüşmüştür. Gerçi Peçevi ilk kahvehanelerin Tahtaka-le'de açıldığını yazarsa da, bunların Beyazıt'ta da açılması fazla gecikmemiş ol-

malıdır. Meydan 17. ve 18. yy'da sık sık çıkan yangınlar ve meydana gelen depremler nedeniyle sürekli olarak biçim değiştirmiştir. Fakat anıtlarla çevrili alan sınırı değişmemiştir. 18. yy'da bayramlardan önce getirilen kurban sürüleri bu meydanda sergilenip satıldığı için burası halk arasında Kurban Pazarı olarak da adlandırılmıştır. Büyük bir olasılıkla, Bizans döneminde olduğu gibi Osmanlı döneminde de meydanın güneyi kasaplık hayvan pazarı olarak kullanılmıştır. Bu tür süreklilikler kent tarihi boyunca birçok bölgede izlenebilir. Bugün Beyazıt çevresinde bulunan sahaflar, burada daha önce var olan kâğıtçı dükkânlarının; Bayezid Camii yanındaki ünlü Küllük Kahvesi de Kanuni döneminden bu yana var olan kahvehanelerin bir devamı sayılabilir.

Divanyolu'nun 17. yy'da sadrazamların yaptırdığı orta boy külliyelerle dolması gibi, 18. yy'da da Aksaray'a doğru Simkeşhane, Hasan Paşa Hanı, Ragıp Paşa Kitaplığı ve Okulu, Laleli Külliyesi gibi büyük bir külliyenin yapılması, Edirnekapı yönünde Şehzadebaşı ile Süleymaniye arasındaki Lale Devri yapıları Beyazıt'ın merkezi konumunu pekiştirmiştir. 1707'de yapılan yeni Simkeşhane bir çarşı ve handan oluşuyordu. Hanın bir mescidi de vardı. Burada "simkeş" denilen gümüş iplik ve tel yapılmakta idi. Bu han Cumhuriyet dönemi başında kullanılıyordu. 1926'dan sonra harap bir duruma düşmüştür. Yol cephesinde çok güzel bir Lale Devri sebili vardı. Bir bakıma Beyazıt Meydam'mn batı sınırını oluşturan Seyyid Hasan Paşa Külliyesi, Vezneciler'deki medrese, sıbyan mektebi, sebil ve çeşme ile Koska'da Hasan Paşa Hanı'ndan oluşuyordu. 1740'ta mimar Mustafa Çelebi'ye yaptırılmış olan han İstanbul'un barok dönemi mimarisinin ilk ve en ilginç ya-

pılarından biriydi. 1894'te üst katının bir bölümü yıkılmış olan bu han da Simkeşhane ile birlikte yol açma politikalarının kurbanı olmuş, avlusu yarısına kadar yıktırılmış ve Beyazıt'ın tarihi fizyonomisinin önemli bir öğesi olan cephesi yok olmuştur.

Eski Saray'ın bahçesindeki Beyazıt Yangın Kulesi(-») hem meydanın, hem de kent peyzajının önemli öğelerinden biridir.

Tanzimat döneminde Beyazıt'ın önemi artmıştır. Vak'a-i Hayriye'den sonra Eski Saray'ın yerine, o yapılardan da yararlanılarak Serasker Kapısı kurulmuştur. Serasker Kapısı'nm büyük taçkapısı, Gül-hane'deki Babıâli Kapısı gibi İstanbul'un en pitoresk barok saçaklarından biri olarak yabancılara Beyazıt Meydanı atmosferinde "İşte Doğu" dedirten bir nitelik taşımaktaydı. Bugün İstanbul Üniversitesi merkez binası olan yapı ise, Abdülaziz döneminde, 1866'da Fransız mimar Bo-urgeois'ya, "Seraskerat" olarak kullanılan Eski Saray yapılarının yıkılmasından sonra, onların yerine yaptırılmıştır. Abdülaziz dönemi (1861-1876), İstanbul'da eski sarayların yıkım dönemi olarak anımsa-nabilir. Harbiye Nezareti çevresinde, bugün Eczacılık Okulu olan ve bir aralık Maliye Nezareti olarak kullanılan Fuad Paşa Konağı, Mercan tarafında ise Âli Paşa KonağıO) gibi, Tanzimat'ın en ünlü sadrazamlarının küçük sarayları vardı. Tanzimatın kurucularından Reşid Pa-şa'nın türbesi de 1858'de Bayezid Camii'nin güneyinde inşa edilmişti.

Kentin ana ulaşım aksının ve ticaret merkezinin yanında olması ramazan aylarında cami avlusunda açılan sergiler, Tanzimat'tan sonra bir gezinme alanı o-lan Direklerarası eğlence merkezinin Beyazıt'la ilişkisi, Süleymaniye gibi ö-nemli bir konut alanının ve Süleymaniye Külliyesi'nin yakınlığı nedeniyle Be-




Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   263   264   265   266   267   268   269   270   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin