Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi


BEYAZIT 182 183 BEYAZIT



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə266/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   262   263   264   265   266   267   268   269   ...   899
BEYAZIT

182

183

BEYAZIT

19. yy'da Beyazıt Meydanı. İstanbul Ansiklopedisi

Günümüzde Beyazıt Meydanı.

istanbul Ansiklopedisi

yolun kuzeyinde kalan diğer ünlü bir meydan olan Filadelfion'dan(->) geçerek Aksaray'a varıyordu. Filadelfion'dan önce Tauri Meydanı ile ilişkili olan ve yeri üzerinde henüz kesin bir görüş olmayan Kapitol olabilir ve buraya, Roma'da olduğu gibi, merdivenlerle çıkılabilir.



Notitia Urbis Constantinopolitanae' ye göre Tauri Forumu'nun bir parçası olan ve Teodosius Forumu'ndan önce, 386'da yaptırılan büyük anıt sütun VII. bölgedeydi. 15. yy'ın sonunda yapılmış ve Vavassore'ye atfedilen bir gravürde bu sütun Fatih'in yaptırdığı ilk sarayın duvarları içinde gösterilmiştir. Bu gravür Teodosius Sütunu'nun yukarıda anlatılan düzene göre yerleşmesi düşüncesini pekiştirmektedir. Bu anıt sütun, Roma'da Traian'm Daçya'da barbarlara karşı kazandığı zaferin hikayeleriyle süslü sütunu gibi I. Teodosius'un zafer hikâyelerini anlatan kabartmalarla süslüydü. Bu sütunun üzerinde, imparatorun gümüşten atlı heykeli vardı. Zafer Takı'nın kuzeyinde olduğu düşünülen bu sütunun yeri kesin olarak bilinmiyor. Ro-ma'daki örneğe göre forumla sütun arasında bazilika olması gerekir. Fakat heykelin kuzeyde, sütunun güneyde olduğunu söyleyen kaynaklar da vardır. Eğer Traian Forumu'nun tam bir kopyası söz konusu olmazsa, o zaman bazilikayı Mese'ye paralel, sütunu ise üniversite kapısı civarında düşünebiliriz. Teodosius Sütunu'nu süsleyen kabartmaların bir parçası Ordu Caddesi'nin açılması sırasında ortaya çıkan Bayezid Hama-

mı temellerinde bulunmuştur. Bugün açıkta görülebilmektedir.

Ordu Caddesi ve Simkeşhane'de yapılan kazılarda iki kaidesi ortaya çıkarılan Zafer Takı, esas yüzü batıya dönük ve rökonstrüksiyonu, ortadaki geniş ve yüksek, yanlardaki daha küçük üç gözlü bir kemer olarak düşünülen bir anıttır. Dörtlü sütun gruplarıyla taşınan iki kemerin varlığından söz eden kaynaklara bakılırsa (Patria Konstantinopoleos), bunun bir eşinin bulunması olasıdır. Batı-dakinin üzerinde Honorius'un, doğuda-kinin üzerinde Arkadios'un heykelleri olduğu söylentisi Tauri ve Teodosius forumları ve hattâ bazilika üzerindeki yazılı kaynaklara dayanan bilgi ve yorumların karıştırılmasından kaynaklanmışa benzemektedir. Bugün kaideleri kalan ve Teodosios'a atfedilen tak-kemerin altından geçen iki su kanalı bunun Meşe üzerinde olduğunu doğrulamaktadır.

Çok sayıda anıt ve heykelle bezenmiş olan Tauri Forumu çevresinde, fırıncılar çarşısı ile forum arasında, kentin en ilginç yapılarından biri olan, I. Teodosius tarafından yaptırılmış, büyük bir kule yüksekliğinde ve üzerinde bir rüzgârgülü bulunan Anemodulion(~>) vardı. Tauri Forumu ve çevresinin anıtsal dönemi 5. ve 6. yy'lardır. Zaman zaman kentin görünümünü değiştiren deprem ve yangın gibi olaylar nedeniyle, daha Bizans ortaçağında, bunlar büyük ölçüde tahrip olmuştu. Gerçi bazı re-vaklar, kolonlar ve heykeller yerinde duruyordu. Fakat Beyazıt'ta forum ala-

nında yapılan çalışmalar sırasında ortaya çıkan yapı kalıntılarının belirlediği gibi, erken ortaçağda alanın bir bölümü üzerine birçok inşaat yapılmıştı. Avarla-rın 626'daki kuşatması sırasında kente su getiren suyolları tahrip edildiği için, Valens Kemeri 7. yy'da bir süre iptal olmuş, bu sırada kente su sağlamak için yapılan sarnıçların sayısı artmıştı. Bu dönemden sonra Tauri Forumu çevresindeki Nimfeum Maksimus'un ayakta kaldığı da şüphelidir.

Kentin geç Romalı diyebileceğimiz döneminde, bütün büyük yapı ve anıtları tamamlanmış ve artık sadece Tauri Forumu ya da Tauros adıyla anılan büyük meydan, Bizans dönemi yaşamı içinde simgesel önemim ve kentin anayolu ü-zerindeki işlevini yitirmemiş, üzerinde ya da çevresinde Ayios Anastasios, Ayios Paulos gibi kiliseler inşa edilmiştir. 8, yy'dan bu yana anıtsal yapılarını yitiren, sıkışık ve dar sokaklarıyla tipik bir ortaçağ kenti görünümüne giren Konstanti-nopolis'te Tauri Forumu ve çevresi hayvan pazarı, saman pazarı olarak işlev görmüştür. 1204'te Haçlıların kente girmelerinden sonra forum yağmalanırken I. Teodosius'un atlı heykeli eritilmiştir. Üzerinde bir keşişin yaşadığı sütun da bu sırada batıl inançlı halk tarafından kısmen tahrip edilmiştir. Teodosius Sütunu'nun II. Bayezid döneminde bir fırtınadan sonra yıktırıldığı kabul edilir. Oysa Lady Montagu sütunun kendisinin İstanbul'a gelmesinden (1716) birkaç yıl önce yıkıldığını öğrendiğini söylemekte-

dir. Bu konuda yeterli belge yoktur. Sütunun bazı fragmanları 1517'de yapılan hamam temellerinde kullanıldığına göre Bayezid döneminde, ortadan kaldırılmamış olsa bile kısmen yıkıldığı anlaşılmaktadır. Fatih ve Bayezid dönemlerinde Beyazıt'ta inşa edilen yapılar için Tauri Forumu bir taşocağı ödevi görmüştür. Ordu Caddesi'nin genişletilmesi sırasında hamamın yakınlarında, eski taş blokları tekrar kullanmak üzere işleyen bir şantiyenin kalıntıları bulunmuştu. Osmanlı Dönemi

İstanbul'un fethinden sonra, 1454'te ilk Osmanlı sarayının burada yapılması kuşkusuz meydanın bir harabe olmadığını, ayrıca bir saray için uygun konumda bulunduğunu, belki de önemli yapılara sahip olduğunu gösterir. Burada Constantinus'un saraylar yaptırdığını ve I. Leon'un sarayının olduğunu biliyoruz. Evliya Çelebi, Halic'e bakan bu yüksek ve havadar mahalde Bizans döneminden büyük bir kilise kaldığını ve bunun dört tarafının surlar gibi kademe kademe ve sağlam bir duvar olduğunu söyler. Karakteristik abartmasıyla "Bu kilisenin dört tarafı öyle çimenlik ve ağaçlıklarla süslü idi ki Cenab-ı Hak havada uçan ve yerde gezinen bütün yabani hayvanların çeşitlerini o ağaçlık içinde toplamıştı" diye yazar. Bunun kiliseden çok bir saray kalıntısı olduğu düşünülebilir.

Fetihten sonra bu meydanda ağaçlar bulunduğu ve Fatih'in bu ağaçlan kestir-

diği söylenir. Schneider'in aksine, saray alanında Kapitol binasının olmadığını söyleyen Janin'in tezi daha tutarlı görünüyor. Bu platformun kentin kuruluşundan sonra İstanbul'un hem Halic'e, hem de Marmara'ya bakan en güzel noktalarından biri olarak saray yapılarıyla bezenmiş olması mümkündür.

Konstantinopolis'in ilk kurulduğu dönemde, yarımadanın Halic'e ve Marmara'ya inen yamaçlarının buluştuğu en yüksek plato çizgisinde, Saraçhane'ye kadar, iki tarafı da seyretmeye olanak verecek bir alan vardı. Nitekim 4. yy saraylarının birçoğu bu bölgede inşa edilmiştir. Beyazıt Meydanı'ndan, herhalde teraslar halinde Küçükpazar'a, başka bir anlatımla Süleymaniye Külliyesi'nin, kuzeybatı sınırındaki yüksek platforma kadar uzanması olası görünen ilk .Fatih Sarayı üzerine bilgimiz, bugüne kadar çok kısıtlı kalmıştır (bak. Eski Saray). Çeşitli köşkler, mutfak, hamam gibi hizmet binalarından oluşan saray hakkında en eski görsel belge, Valvassore'nin 15. yy sonundan kaldığı tahmin edilen bir gravürüdür. Bu gravürde sarayın iç ve dış iki suru vardır. İç surun içinde Edirne' deki Cihannüma Kasrı'na benzeyen büyük üç katlı bir yapı, başka bağımsız yapılar ve büyük bir olasılıkla, Topkapı Sarayı'mn iç kapısı gibi iki kule ile korunan bir kapı vardı. İki sur arasında ise yine Edirne'deki sarayda olduğu gibi kubbeli hacimlerden oluşan mutfaklar, başka yapılar ve o sırada henüz yıkılmamış olan Teodosius Sütunu görülmekte-

dir. Evliya Çelebi, Kanuni'nin, Fatih'in yaptırdığı eski kalenin çevresine yeni bir sur çevirerek buna üç kapı koyduğunu yazıyor. Bunun ne kadar doğru olduğu anlaşılmıyor, eğer Valvassore'nin orijinal gravürü 15. yy'dan kalma ise Kanuni' den önce dış duvarlar var demektir. Özellikle iki sur arasının ağaçlıklı büyük bir bahçe niteliği taşıdığı anlaşıyor. Valvassore'nin gravüründe Eski Saray içinde Teodosius Sütunu dışında Roma döneminden kalan bir yapı görülmemektedir. Matrakî'nin Bayezid Külliyesi'ni de gösteren minyatüründe ise Eski Saray yine iki sur içinde gösterilmiştir. Burada dış duvarlar bir dikdörtgen olarak gösterilirken, iç duvarlar poligonal planlı bir alam çevrelemektedir. İç kalenin ortasında çevresinden yüksek ve geniş bir sivri çatı ile örtülü olan yapı Cihannüma Kasrı fikrini destekler niteliktedir. Evliya Çelebi döneminde saray surları, "Sultan Bayezid Kazancılar köşesinden Misk Sabunu Kapısı'na kadar gider, bir köşesi Tellak Mustafa Paşa kapısında son bulurdu. Bir tarafı da Küçükpazar Şeddi ve sarnıcı üzere bitmişti. Halen Yeniçeri Ağası Sarayı ve Siyavuş Paşa Sarayı'mn yeri mezkur Eski Saray'ın yerinde idi. Bir köşesi de Taht el-kal'a üzerindeki şedden geçip yine kazancı tüccarları köşesine" geliyordu. Evliya Çelebi'nin bu tanımı, saray surlarının Küçükpazar ve Tahtaka-le tarafında sürekli olduğunu, önceleri Yeniçeri Ağası Sarayı'mn (sonradan Bâb-ı Meşihat ya da Bâb-ı Fetva olan Şeyhülislam Kapısı'nın) Süleymaniye




Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   262   263   264   265   266   267   268   269   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin