Beşçeşme
Ahmet Vefa Çobanoğlu, 1993
yedi, sultanlar için beş gün sürerdi. Tellallar kent sokaklarında doğumu ilan ederler; çarşılar, bedestenler, konaklar, yeniçeri odaları süslenir, geceleri de donanmalar yapılırdı. Sarayda, enderun ve harem dairesinde üç gün üç gece boyunca "serbestlik" denen eğlenceler düzenlenir, cariyeler, gündüz saatlerinde ve akşamları, türlü kıyafetlere girerek erkek taklitleri, temsiller, oyunlar sergilerlerdi. "Sarayda elçi kabulü", "hırsızın falakaya yatırılması" vb başlıca temsillerdi. Bâb-ı Hümayun'dan Orta Kapı'ya değin iki taraflı renkli bayraklar, kumaşlar, kapılara aynalar, süsler, bayraklar asılır, enderun odalarına mahyalar kurulur, doğan bir şehzade ise kubbelere savaş sancakları asılırdı. Mahyalarla "mübarek bâd", "saadet bâd" yazılması âdetti.
Tüm bunlar beşik alayının ayrıntılarıydı. Doğum, İstanbul halkına duyurulduğu gibi imparatorluğun her tarafına da Anadolu'ya ve Rumeli'ye üçer koldan fermanlar gönderilerek durum bildirilir ve tüm kadınlar, gelen haber üzerine sicile doğum olayını yazarlar ve kentlerde viladet şenlikleri düzenlenirdi. Diğer yandan dönemin ozanları da doğum için, sanatlı dizelerle tarihler düşürürlerdi.
Doğum günü, saraydan sadrazama, şeyhülislama, kaptan-ı deryaya, yeniçeri ağasına, reisülküttaba, defterdara hatt-ı hümayunlar yazılır, onlar da kendilerine düşen görevler için harekete geçerlerdi. Sadrazam ve vezirler, ertesi gün saraya gelip padişahı kutlarlardı. Saray baltacıları ise hazinedar ustanın yazdığı davetiye tezkirelerini, gümüş, billur, çini sürahilere doldurulmuş lohusa şerbetleriy-le devlet erkânının konaklarına götürürlerdi. Bundan sonra istanbul, bir bayram ve şenlik havasına girerken art arda iki beşik alayı yapılır, halk bunları ilgiyle izlerdi.
İlki olan valide beşik alayı, doğumun üçüncü veya dördüncü günü yapılırdı. Sarayda hazırlanan gümüş kabaralı özel beşik, bir gün önceden Eski Saray'a gönderilir, ertesi gün burada toplanan kethüda bey, mir-i âlem, sultan kethüdaları, haremeyn evkafı görevlileri bir kortej oluştururlar, valide sultan kahvecibaşısı-
nın, ikinci ve üçüncü kahvecibaşıların taşıdıkları beşik, puşide (beşik örtüsü) ve yorgan, Bayezid Camii, Buğdaycılar Kapısı, Divanyolu, Destereciler, Ayasof-ya, Acemioğlan Kulluğu, Dörtyolağzı güzergâhından saraya getirilir, alay Orta Kapı'ya ulaşınca atlardan inilir, yaya olarak İkinci Yer'e geçilir, beşik takımını, kahvecibaşı, haremin Araba Kapısı'n-da valide sultan başağasına, o da darüssaade ağasına teslim ederlerdi. Darüssaade ağası, alaya katılanlara hediyeler ve bahşişler dağıtırdı.
İkincisi olan sadrazam beşik alayı, daha göz kamaştırıcı ve görkemli bir törendi. Doğumun altıncı günü 'yapılması âdetti. O gün, devlet erkânının eşleri de saray haremine giderek lohusa hasekiyi ziyaret ederlerdi. Doğum haberini resmen haber alan sadrazam, bir dizi hazırlıklarla birlikte ya Hazine-i Hümayun'da-ki çok değerli bir beşiği getirtir veya puşide ve yorganla bir de beşik yaptırtır, bunlar, gümüş, altın, inci, elmas vb ile işlenirdi. Fakat çoğu zaman, saray hazinesinde saklanan beşik ve puşideler bu törenler için emaneten alınıyordu. Alaydan bir gün önce sadaret kethüdası törene katılacakları davet ederdi. Ertesi gün belirlenen saatte Paşa Kapısı'nda toplananlarla görkemli bir alay korteji oluşturulurdu. Kortejin birinci grubunda Di-van-ı Hümayun çavuşları, sadaret iç ağalan, çavuşlar kâtibi ile çavuşlar emini, gedikli müteferrikalar ve gedikli çavuşlar, bölükbaşı, sadaret kapıcılar kethüdası, selam ağası; ikinci grupta çok sayıda yemiş ve çiçek tablalarını taşıyanlar; ü-çüncü grupta telhisçi, bostancı karakulağı, teşrifat halifesi, teşrifat kesedarı, teşrifatçı efendi, sultan kethüdaları; dördüncü grupta, beşik örtüsünü taşıyan .sadaret mehterbaşısı ile örtünün dört ucundan tutan çukadarlar, başının üstünde beşik yorganı ile ikinci çukadar, beşiği taşıyan başçukadar (eğer doğan çocuk erkekse beşiğin başına bir de sorguç iliştirilmiş olurdu); beşinci grupta sadaret kethüdası tek olarak, en arkada ise mehter takımı yer alırdı. Mehter takımının çaldığı müzik ve ilahilerle Paşa Kapısı'ndan çıkıp Divanyolu'ndan saraya gelen alay, ilginç bir görünüm sergilerdi. Bu alayın, yürüyen bir çiçek bahçesi ve orkestra görünümünde olması, İstanbulluların alayı izlemeye koşmalarına bir nedendi. Özellikle çiçek tepsi ve sepet-leriyle şekerlemelerin geçişi herkesi heyecanlandırırdı. Alay günü, İstanbul'da her türlü eğlence ve şenlik serbest olur, sokaklar ve çarşılar insanlarla dolup taşar, evler, konaklar, yalılar birbiriyle yarışırcasına süslenirdi.
Sadrazam beşik alayı saraya geldiğinde, beşik, örtü ve yorgan, darüssaade ağası tarafından törenle teslim alınarak doğruca padişaha götürülür, padişah da hareme, hasekisinin odasına götürülmesi buyruğunu verirdi. Bundan sonra lo-husamn yattığı merasim odasında ziyaret töreni başlardı. O gün sadrazamın konağında toplanan vezir ve rical eşleri,
arabalarla saraya gelirler ve haremin Araba Kapısı'ndan içeriye alınırlardı. Merasim odasında başköşede valide sultan, iki yanındaki yüksek sedirlerde sultan efendiler, padişahın hasekileri, ikballeri otururlarken, dışarıdan gelen konuklar, sırayla içeriye girerler, valide sultanı saygıyla selamlayıp lohusanın yorganının ucunu öperler ve mor kadife kaplı yer minderlerine ilişirlerdi. Bu sırada sadrazamın gönderdiği beşik takımı da getirilir, herkes ayağa kalkar, ilkin valide sultan, daha sonra sırayla diğer sultanlar ve kadınlar birer avuç altın serperler, ebe dua eder, çocuk usulen beşiğe konur ve tekrar annesinin kucağına verilirdi. Bundan sonra davetliler lohusaya ve çocuğa hediyelerini sunarlardı. Törenden sonra vezir ve erkân eşleri üç gün süreyle haremde, kadınefendi dairelerinde konuk edilirler ve harem eğlencelerini izlerlerdi.
Beşik alayları, sadrazam ve vezirler için ağır masraflar gerektirir, özellikle de kimi padişahların çok sayıda hasekileri ve ikballeri bulunduğundan, sarayda doğum eksik olmaz, doğan çocukların pek azı yaşayabildiği halde hepsi için bu tören mutlaka yinelenirdi.
Beşik alayı geleneği, Abdülaziz döneminde yetişkin şehzadelere ayrı daireler, saraylar edinip aile kurmalarına izin verildikten sonra bırakılmıştır.
Bibi. Ali Şeydi Bey, Teşrifat ve Teşkilâtımız, İst., ty, s. 40-41, 53-56; Tayyarzâde Ahmet Ata, Tarih-i Ata, İst., ty, I, s. 250; Uzunçarşılı, Saray, 167-171; Ç. Uluçay, Harem, II, Ankara, 1985, s. 70-83; Ş. Rado, Âdetler ve Âletler, İst., 1987, s. 13-14; Büngül, Eski Eserler, 58; Tap-kapı Sarayı Arşivi, (Beşik alımı ve masraflarına ilişkin belgeler), no. E-2559, D-3392, (Ab-dülmecid dönemi).
NECDET SAKAOĞLU
Dostları ilə paylaş: |