BİTPAZARLAKI
250
251
BİZANS SANATI
eserinde kaydetmiştir. 1894'te meydana gelen depremde de Kapalıçarşı'nın Yağlıkçılar, Çadırcılar ve bitpazarı tarafları tamamen yıkılmıştır.
Evliya Çelebi, Seyahatnamede "Es-nâf-ı Hilekâr-ı Bitpazarı" başlığı altında 400 dükkânda, 700 kişinin çalıştığım kaydeder. Bitpazarı, zamanla Kapalıçar-şı dışına taşmış, Beyazıt yanındaki Çadırcılar ve Bakırcılar caddelerine, Çarşı-kapı ile Mercan'a, Tahtakale'nin ara sokaklarına dağılmıştır. Hattâ 19601ı yılların sonundan başlayarak arasında zaman zaman Beyazıt Meydanı ile İstanbul Üniversitesi'nin kapısına kadar yayılan bitpazarı, eski elbise ve ev eşyası dışında her türlü hurdanın alınıp satıldığı bir yer haline gelmiştir.
Bitpazarlarında yeni ve kullanılmamış eşya alınıp satılmaz. Başka çarşı ve pazar yerlerinde olduğu gibi bitpazarmda satıcılar yalnız buranın esnafı değildi. Evlerden getirilen, semtlerde kurulan küçük bitpazarlarından toplanan ya
Topkapı'daki bitpazarmda çeşitli eski eşya satan bir satıcı. Erdal Yazıcı, 1988
görülebilen en eski kayıtlar 16. yy'dan kalmadır. Gelibolulu Mustafa Âli (1541-1600), Nasihâtü's-Selâtin adlı eserinde Kostantiniye, Bursa ve Edirne'nin nahiye ve köylerinde oturup "raiyet" ve "evlad-ı raiyet" iken "vatanlarını terk-edüb" bu şehirlere gelerek çeşitli sanat öğrenmeye ve nzıklarını kazanmaya başlayan bazı kişilerin arka hamallığı, pişmiş kestane satıcılığı ve "bitpazarı tellallığı" yaptıklarım yazmaktadır. Bu tespit, bitpazarımn yerli esnaf yanında gurbetçiler için de bir ekmek kapısı olduğu sonucunu doğuruyor. Burada daha çok eski giyim eşyası alım satımı yapıldığı düşünülürse bitpazarımn müşterileri arasında gurbetçilerin de bulunması doğaldır.
Kapalıçarşı'daki bitpazarı, çarşıda çıkan birçok yangında tamamen yanmıştır. Bu yangınlardan ikisi 16. yy'da 40 yıl arayla vuku bulmuştur. III. Selim'in sırkâtibi Ahmed Efendi de 1791'de Ka-palıçarşı'da çıkan yangında bitpazarımn da tamamen yandığını Ruzname adlı
da çalıntı olduğu için elden çıkarılması gereken eşya buralara getirilir ve satılırdı. Bitpazarı esnafı asıl kazancını mal satarken değil satın alırken yapar, dağılan ya da yenilenen bir evden gelen eşyanın artırma ile satışından kendi aralarında anlaşarak yaptıkları türlü hileler yoluyla büyük paralar kazanırlardı. Bu hileler Evliya Çelebi'nin 17. yy'da bitpazarı esnafını "hilekâr" olarak nitelemesini haklı çıkaracak ölçüdeydi.
Bitpazarlarını besleyen esnaf gruplarından biri de arayıcı esnafıydı(->). Bunlar, topladıkları her türlü malzemeyi genellikle bitpazarı bağlantılı olarak satarlardı.
İstanbul'da Kapalıçarşı'dakinden başka en büyük bitpazarı, Topkapı'da sur dışında kurulurdu. Son yıllarda buraya da sabit dükkânlar yapılmasıyla "Eski El-biseciler Çarşısı" ortaya çıkmış, bunun etrafında da her türlü eski eşyanın alınıp satıldığı gerçek bir bitpazarı oluşmuştur. Ayrıca Üsküdar, Kadıköy, Tophane, Ku-ledibi ve Kasımpaşa'da da eskiden beri bitpazarları kurulmakta, buralarda satışa çıkarılan inallar gezici meraklılar, ayakçı tabir edilen ve böyle yerlerden topladığı mallan diğer yerlerdeki esnafa satan bir başka esnaf grubu tarafından değerlendirilmektedir. Semt bitpazarları şehrin hızla değişen yapısına ayak uydurmak i-çin sık sık yer değiştirmektedir. Eskiden, esnafının çoğunluğunu Yahudilerin oluşturduğu Kuledibi'ndeki bitpazarı zamanla dağılmış, esnaf da 1980'li yılların ortalarında Dolapdere'ye ve Aksaray Horhor'da bir işhanına taşınmışlardır.
Bitpazarı esnafının, yabancıların anlamasını önlemek için kendi aralarında oluşturdukları bir gizli dilleri vardı. Bu dil aslında günlük konuşma dili arasına sıkıştırılmış özel kelimelerden oluşmaktaydı. Böylece esnaf kendi arasında anlaşırken her zaman kandırılacak insan gözüyle görülen alıcı ve satıcılar söylenilenlerin farkına bile varamazlardı. Mesela "Anadolu etmek" aldatmak, "bitlemek" yeni alınan bir malı karıştırmak, "çay içmek" bir alışverişten vazgeçmek, "imşa olmak" topluca alman mala ortak olmak, "tahtakurusu" mal sahibi, "turna" hileyi anlayıp malı geri getiren müşteri anlamına gelirdi.
Bitpazarları, kendilerine özgü esnafı, alıcısı, satıcısı, iç düzeni ve özel dili ile eski yapılarını koruyamamışlarsa da varlıklarını günümüzde de devam ettirmektedirler.
Bibi. Tarih-i Selânikî, 255-256; Evliya, Seyahatname, I, 514-515, 616; Arif Bediî, "Bitpazarı", Yeni Adam, S. 64 (14 Mart 1935), s. 10-11; Cezar, Yangınlar, l, 10, 68; ISTA, V, 2826-2829; R. E. Koçu, "Bitpazarı", Cumhuriyet (18 Eylül 1961); A. Kaynardağ, "Tarihi, Değişen Yönleri ve Gizli Diliyle istanbul Bitpazarı", Folklor ve Etnografya Araştırmalan-1984, ist. 1984, s. 267-283; A. Uğur, Osmanlı Siyâset-Nâmeleri, Kayseri, 1992, s. 136; F. Solak, "Esnaf Şehri istanbul", iktisat ve iş Dünyası Bülteni, S. 6 (Kasım-Aralık 1992), S. 55-59; Ahmed Efendi, Ruzname, (haz. V. Sema Arıkan), Ankara, 1993, s. 2.
İSTANBUL
Dostları ilə paylaş: |