Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi


BOĞAZİÇİ 284 285 BOĞAZİÇİ



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə406/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   402   403   404   405   406   407   408   409   ...   899
BOĞAZİÇİ

284

285

BOĞAZİÇİ

Boğaz'ın Karadeniz girişini betimleyen Flandin'in bir gravürü. Eugene Flandin, L'Orient, Paris, 1958 Ara Güler fotoğraf arşivi

Örneğin Beykoz'un hemen arka sırtlarında yükselen Yuşa Tepesi, bir yandan Fenike, diğer yandan Yunan inanışlarında kutsallık bulurken, Tevrat peygamberlerinden Yeşua ile de ilişkilendirilmiş-tir. Osmanlı devrinde burada, uzunlu1 ğuyla dikkati çeken bir yatır ve bir tekke vardı. Bu dev mezar ile eski inanışlara göre dağların zirvesinde yaşadığı kabul edilen devler, yeni bir inançta kaynaştı-rılmıştı. Yuşa Tepesi, Karadeniz'e açılan gemiciler için onları bu denizin şiddetinden koruyacak bir adak yeriydi. Boğaz'a hâkim bu en yüksek (2.000 m civarındaki) tepe, temmuz ve ağustos aylarında her cuma, Boğaziçi'nin çeşitli köylerinden farklı inançlara sahip insanlar tarafından hep birlikte ziyaret edilirdi.

17. yy'm sonuna dek sayıları giderekartan yerleşimlere rağmen Boğaziçi kırsalniteliğini korurken istanbul'dan bağımsızkalmaya devam etmişti. Bir koydan diğerine uzanırken her an değişen ve art arda göller görünümü alan Boğaziçi'nde,bazen denize taşmış bir köşkte, bazenbir ulu çınar altında ya da bir kahvededalıp gitmek, tinsel ama aynı zamandadünyevi bir hazdı. italyanların "dölce farniente"sine karşılık gelen Osmanlı "keyif'i, hayal gücünü artıran, sıkılmaya olanak vermeyen Boğaziçi kıyılarında tanımbulmuştu. Bu keyif 17. yy ortalarındanbaşlayarak hızla, ancak bazı kişi ve grupların ulaşabildiği bir ayrıcalık olarak tanımlanacak, yeryüzünün iktidar ilişkilerine bağlı bir nitelik de kazanacaktı.

18. ve 19. yy'da Boğaziçi'nde yaşambiçimi seçkinlerin mevsimlik kullanımıçerçevesinde çizilirken, istanbul'dan çokfarklı bir toplumsal ve mekânsal düzensöz konusu olmuştur. Tarihsel yarımadada yer seçimi, ailelerin toplumsal hiyerarşideki yerlerine bağlı olmadığından, farklı toplumsal gruplar (etnik ayrımlar dışında) aynı semtte, yan yanaevlerde yaşayabiliyorlardı. Oysa Boğaziçi'nde yalnızca merkezden uzaklaştıkçazayıflayan doğrusal bir hiyerarşi belirleyici değildi; aynı zamanda sahil ile yamaçlarda oturanların da statüleri farklıydı. Diğer yandan, yarımadanın tam tersine, Boğaziçi'nde etnik ayrımlar ayırtedici niteliğini giderek kaybedecekti. Buhiyerarşileri ve getirdiği sınırlamaları gene Boğaziçi'nin ritüelleri eritir, Boğaziçi'nde oturanlar topyekûn bir yaşama kültürünü paylaşırdı. Burada yaşayanların,mevsimlerin değişimine, saatlerin geçişine duyarlı olmamaları mümkün değildi. İlkbaharda erguvanların açması beklenir; sabahlan sis, akşamlan güneşin batışı, izlenmeye değer anlar, zevk ve hazlar yaratırdı.

Rumeli yakasında oturanlar doğan ve yükselen ayın gecelerini sayar, dolunayda Göksu'da kayık sefasına çıkılırdı. Sayfiye mevsimi, hıdrellezde, 5 Mayıs'ta başlar ve sultanın kayığını takip eden sayfi-yeciler 12 Kasım'a kadar Boğaziçi'nin çeşitli köylerinde eğlenirlerdi. Bu tarihten sonra şehre dönüş başlardı. Boğaziçi'nde bir ikinci eve sahip olmak suretiyle bu

kafilelerin içinde yer almak başlıbaşına bir imtiyaz olmakla birlikte, bazı semtler diğerlerine göre daha itibarlıydı.

Ayrıca Boğaziçi'nde bir eğlence takvimi olduğu gibi, bir de eğlence haritası vardı. Sesin kulağa en hoş yankılandığı koylar, Kanlıca, Bebek ve Kalender Körfezi olarak saptanmıştı. Mehtabın, eski kameri ay hesabıyla 12, 13 ve 14. gecelerinde yukarı Boğaziçi'nde başlayarak aşağılara inildikçe katılan teknelerle kalabalıklaşan, çoğala çoğala bütün denizi dolduran kayık kafileleri sonunda Kanlıca Körfezi'ne varır; geç vakte, bazen sabaha kadar tek bir saz takımını veya tek bir okuyucuyu sessizlik içinde dinlerdi.



18. Yüzyılda Boğaziçi: Boğaziçi'nin topyekûn sayfiye karakterini 18. yy'da kazandığı anlaşılmaktadır. 18. yy Osmanlı şehirli toplumunda zenginle fakir arasındaki ayrımın giderek belirginleşmesi, zenginliğin artık gizlenmeden dışa vurulması, dini yasaklar, saray ve devlet adabı altında ezilmeyen yeni zenginlerin kendilerine değişik bir alan tanımlamaları gibi gelişmelerin ördüğü sosyal tarih süreci, 18. yy Avrupa'sında olduğu gibi tam anlamıyla bir burjuvazinin tümüyle özerk yükselişini ve "kendisi için sınıf" olmasını değilse bile, III. Ahmed'in salta-natıyla birlikte Osmanlı elitinin iktidar ortaklan olarak yeni bir statü kazanmasını ifade ediyordu. Ayrıca bu elit artık yalnızca bürokratlardan değil, bezirganlar, tüccarlar ya da küçük üreticiler gibi, parayı elinde tutabilen ve kendi imkânları ile piyasada dolaştırabilen bireylerden meydana geliyordu.

Diğer yandan gene III. Ahmed'in sal-tanatıyla birlikte, hanedan o zamana kadar halktan gizlenen, mahrem sayılan yaşamını dışa açıyor, yaşam mekânlarını payitaht halkının gözleri önüne serecek biçimde değişen saray seremonileri ile, artık savaşta ve barışta askerin önüne düşmek yerine, imparatorluğun otoritesi, zenginliği ve gücünü her an sivil halka ve iktidarın ortaklarına hatırlatacak gösterimlerde bulunmayı amaçlıyordu.

işte bu süreç içinde Boğaziçi, Avrupa başkentlerindeki uçsuz bucaksız kent meydanlarıyla boy ölçüşebilir bir şehir mekânına, kalabalıkları toplayan bir "grand allee"ye dönüşmüştü. Avrupa başkentlerindeki geniş caddeler gibi iki tarafı ağaçlıklı olan bu suyolu, yer yer amfiteatrlara dönüşüyor; buralarda sarayın düzenlediği şenliklerde istanbul halkı ve taşralılar, farklı statülerdeki insanlar, bir arada günün sıkıntılarını unutabiliyorlardı.

18. yy kaynakları bu oluşuma çeşitli biçimlerde ışık tutmaktadır. Örneğin 17. yy başında Nev'îzade Ataî'nin(->) yazdığı Hamse'nin hepsi 18. yy ürünü olan minyatürlü beş nüshasının dördünde tasvir edilen Boğaziçi, ilk üç minyatürde, iskender'den II. Mehmed'e (Fatih) kadar, denizle karanın birleştiği yer, bir savunma hattı olarak hisarlarla resmedilmiştir. Oysa Hamse'nin son minyatürlü nüshasında Boğaziçi'nin bu savun-

ma karakterini tamamıyla kaybettiği ve bahçeler içindeki yalıların ağırlık kazandığı görülmektedir.

Diğer yandan, Hamse'nin geri kalan minyatürlü hikâyeleri ile istanbul meddah hikâyelerinde, başkentin varlıklı çevrelerine ait birtakım tiplemeler ortaya çıkmaktadır. Bu hikâyelerde tasvir edilen, kolayca zengin olmuş bezirganlar ve oğulları, mirasyediler gibi tiplerle birlikte, tüketilen ve gayrimeşru yollardan tekrar edinilen servetler, smrf atlama eğilimleri ve yollan, devlet mekanizmasındaki yozlaşma, paranın ahlakı yok etmesi gibi öğe ve motifler sıkça karşımıza çıkmakta; sanatçıların katıldığı eğlencelere, geniş aşk çemberlerine, ahlakdışı aşklara, Boğaziçi ve yalıları mekân olmaktadır.

Bu hikâyelerde resmedilen istanbulluların, yani bir yanda yeni şehirli zenginler ve yozlaşmış bürokratik elit ile diğer yandan kıtlık ve savaş bozgunları sonucu başkente göçmüş kalabalık, genç ve bekâr bir insan grubunun hareketliliği, şehir ekolojisinin tümüyle yeniden düzenlenmesini gerektiriyordu. 18. yy'da Londra ve Paris'te olduğu gibi istanbul' da da bir nüfus patlaması gözlenmişti. Tarihi yarımadadan Boğaziçi'ne taşılma-sı, yalnızca mekânsal genişleme ya da yoğunluk artışı boyutunda bir şehirleşme sorunu değildi. Şehirlerde servetin birikmesine, ortak çıkarları olan ayrı bir sınıfın oluşmasına paralel olarak, devletten ayrı bir kamu alanı, bu çıkarların gerçekleşmesini mümkün kılan bir şehir adabı nasıl oluşmuşsa, aynı sürecin sonunda hem resmi, hem özel alana mesafesiyle tanımlanan bir de kamusal hayat oluşmuştu. Şehrin çok büyümesi ve geleneksel merkezin kaybolması, sayfiyeler ve yabancılarla yaşamak, beraberinde şehre ve kurumlarına yabancı olmayı getirdiği gibi, bir yandan karmaşık yapıdaki sosyal grupların kaçınılmaz olarak birbiriyle ilişkiye girmelerine, diğer yandan da şehirlilerin iktidar merkezlerinin kontrolü dışında da bir ilişki ağı kurabilmelerine yol açtı. Hayatın hoşlukları küçük bir seçkin grubun inhisarından çıkarak biraz daha geniş bir kitleye yayıldı. Farklı statülerdeki insanların aynı mekânlarda iyi vakit geçirebilmeleri gündeme geldi. Boğaziçi böyle bir toplumsal gelişmenin mekânı oldu.


Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   402   403   404   405   406   407   408   409   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin