Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi


BOSTANCI 302 303 BOSTANCI



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə435/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   431   432   433   434   435   436   437   438   ...   899
BOSTANCI

302

303

BOSTANCI

fllBlttİ5§İli!



Buna ait mermer bir sütun gövdesi birkaç yıl öncesine gelinceye kadar, istasyonun hemen arkasında duruyordu. Bağdat Caddesi'nin kenarında kablo döşemesi sırasında açılan çukurlarda da Bizans tuğlaları bulunmuştur. Turşucu De-resi'nin denize döküldüğü yerde, Çeşme Sokağı'mn kenarında da yanında çıkmalar halinde payandaları olan bir Bizans duvarı kalıntısı, derenin üstü kapatılınca-ya kadar görülürdü.

Poleatikon'daki liman ise, bu bölgede yapılan kıyı doldurmasına kadar gayet belirli idi. Bostancı'da doğudaki ikinci koyun bir kısmı lodos dalgalarına karşı, iri kaya bloklarının yığılması (enroche-ment) suretiyle kurulmuş bir mendirekle korunmuştu. Bu mendirek orijinal durumuyla 1935'li yıllara kadar durmuş, 1935-1938'de bunun üstüne beton dökülerek alçak bir mendirek yapılmış, birkaç yıl sonra bu yeni mendirek de yükseltilmişti. 1985-1990 arasında sahil yolu yapımı ve kıyı doldurması ile mendirek dolgunun altında kalmış, eski liman da yok olmuştur. Limanın varlığına işaret eden tek iz, evvelce altında kayıkhane olduğu görülen ahşap küçük bir evdir. Bu bakımdan bu ev, korunması gerekli bir kültür varlığı sayılır.

Osmanlı döneminde şehri Anadolu' ya bağlayan anayol Bostancı'dan geçiyordu. Bu yolun bir bölümü sonra Bağdat Caddesi(->) olarak adlandırılmıştır. Şehrin sınırım teşkil eden bu yerde, bir bostancı derbendi (karakolu) kurulmuş ve İstanbul'a giriş çıkışlar burada bostancılar tarafından kontrol edilmiş, işi gücü olmayan ve şehirde kefil gösteremeyenlerin şehre girişleri önlenmiştir. Semtin adı da, Türk Ansiklopedisi 'nde yazıldığı gibi, çevrede bostanlar olduğundan değil, bu bostancı derbendinden gelmiştir.

Bostancı semtinde Osmanlı dönemi boyunca önemli bir yerleşme olmamıştır. Kıyı boyunca uzanan anayol ve bunun üzerinde ve kenarında kurulan bazı hayır tesisleri dışında bir şey yapılmamış ve yolun kuzey kısmında sebze yetiştirilen bostanlardan başka bir yerleşme ve yapı olmamıştır. Bostancı Deresi'nin iki yanındaki arazi, 17. yy başlarında Çama-şırcıbaşı Kuloğlu Mustafa Bey'in mülkü olup, 1011/l602'de yaptırdığı bir mescidin evkafından idi. Semtin canlanması 19. yy sonlarında Bağdat demiryolunun buradan geçmesi ile başlamıştır denebilir. Tren hattının iki tarafında geniş bahçeler içinde genellikle ahşap köşkler, kıyıda da yalılar yapılmıştır. I. Dünya Savaşı yıllarında Cihangir yangınında evleri yanan aileler de buraya göç ederek imkânlarına göre evler veya köşkler yaptırarak yerleşmişlerdir. Suadiye'de bir plaj tesisinin kurulması ile bölgenin daha büyük canlılık kazanması sonunda, 1930'hı yılların ikinci yarısında Kadıköy tramvay hattı Bostancı'ya kadar uzatılmıştır. Ça-talçeşme'ye kadar çift hat halinde olan tramvay yolu, buradan sonra terminus noktası olan çarşı ve karakol meydanına kadar tek hat halinde işlerdi. 1950'li yıllarda raylar sökülerek kaldırıldı. Buraya kadar tramvay taşımacılığının olması semtin gelişmesinde büyük rol oynamıştır.

Yaklaşık 1930'dan itibaren, Bostancı' da kıyı ve demiryolu çevresi ile Bağdat Caddesi etrafında genellikle iki katlı villalar yapıldığı görülür. Bunun için de eski ahşap köşklerin bahçeleri parsellenmiş, binaları yıkılmıştır. Son yıllarda ise bu mütevazı villalar yerlerini kıyıda 4, Bağdat Caddesi'nin iki yanında 5, bunun dışında kalan yerlerde 8-10 katlı apartmanlara bırakmıştır. Bu arada yetişkin ağaçların pek çoğu da kesilmiştir.

Osman Nuri Ergin tarafından şehrin sokak ve cadde adları yemden düzenlendiği sırada, buradaki sokaklara hiçbir tarihi esasa dayanmaksızın uydurulan Balıkçı Yunus, Yazmacı Tahir, Tülbentçi Hüseyin, Kitapçı Mehmed, Sucukçu Musa gibi adlar verilmiştir.

Bostancı'nın en önemli tarihi eseri, bu yerleşim yerini ikiye ayıran Çamaşırcı Deresi üstünden sefer ve kervan yolunun geçişini sağlayan Bostancıbaşı Derbendi Köprüsü'dür (bak. Bostancıbaşı Köprüsü). Evliya Çelebi'den öğrenildiğine göre, l651'de Melek Ahmed Paşa'nm sadareti sırasında, Anadolu'da ayaklanan Celaliler, Kara Abdullah Paşa tarafından mağlup edildiklerinde, esir alınanlar istanbul'a getirilirken, Bostancıbaşı Köprüsü önünde sadrazamdan bunların idamını bildiren emir gelmiştir. Abdullah Paşa' mn adamları bunların bazılarının kıyafet değiştirip kaçmalarına, çevredeki bostanlar içinde saklanmalarına göz yummuşlar, Evliya Çelebi de altısının canını kurtarmıştır. Fakat elebaşılardan Dasnik Emirze (Mirza) ile Hanifî Halife ve kırk kadar adamı, köprünün başında idam edilerek cesetleri köprü başına gömülmüştür.

Bostancıbaşı Köprüsü'nün çevresi, seferler sırasında ordunun ikmal malzemesinin toplandığı bir yerdi. 1730'lu yıllara ait bir belge, köprü başındaki araziden nelerin ne miktarda toplandığını gösterir. Türk klasik köprü mimarisinin küçük fakat orantıları bakımından güzel bu eserinin, sanat ve tarihi değerine önem verilmeksizin bitişiğine yapışan dükkânlar tarafından mimari bütünlüğü bozulurken, altındaki derenin çöp ve pislik ile doldurulması ile bir bataklık üstünde kalmıştır. 1985'ten sonra sahil doldurulduğunda derenin Marmara'ya akışı 90 derecelik bir kıvrılma ile sağlandığı için bu

Kadıköy-

Pendik sahil

yolunun

hizmete


girmesi

Bostancı'nın

karakterim

büyük ölçüde

değiştirmiştir.

Gürol Kara, 1993

•Bili



Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   431   432   433   434   435   436   437   438   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin