ÇENGELKÖY MESCİDİ
bak. HACI ÖMER MESCİDİ
ÇENGELKÖY VAPURU
Şehir Hatları İşletmesi vapuru. 1956'da İs-tinye Tersanesi'nde inşa edildi. 515 grostonluktur, 44,5 m boyunda, 8,60 m ge-nişliğindedir. 3,15 m derinliği vardır. Danimarka yapısı 2 adet Burmaister moto-
Çengelköy Vapuru
Şükrü Yaman koleksiyonu
ru olup çift uskurludur. Boğaz, Marmara ve İzmit Körfezi'nde kullanılmaktadır. Köy tipi vapurların ilk örneği olarak yapılmıştır. Bir yıl sonra inşa edilen Or-taköy adlı bir eşi vardır.
ESER TUTEL
ÇENGİLER
Eski seyirlik oyunları içinde köçek ve çengilerin ayrı bir yeri vardır. Bunlar ayrıca tıpkı bale sanatı gibi dramatik özelliği olan sahne dansı gösterileriydi. Eski yüzyıllarda büyük bir sanat değeri taşırken gitgide bozulmuş, ortadan kalkmıştır.
İlk başlarda kadın, erkek ayırmadan bütün dans edenlere, taklidi oyunlar yapanlara "çengi" deniliyordu. Nitekim 17. yy Viyana basındı Meninski Sözlüğü'n-de "çengi"nin bir çeşit harp gibi dikine çalınan çeng çalgıcısı anlamı taşımasının yanında, oyuncu, dansçı, komedya oyuncusu anlamlarına da geldiği belirtiliyor. Buna karşılık, erkek oyunculara köçek veya tavşan deniliyordu.
Çengi, köçek ve tavşanlar bütün öteki oyuncular gibi kollar meydana getiriyorlardı. Her kolda sarı çizme giyen bir kolbaşı ve kolbaşmın da bir yardımcısı oluyordu. Oyuncuların sayısı bir düzine kadardı. Ayrıca "sıracı" denilen dört kişilik bir çalgı takımı, yardakçılar, aynacılar da bulunurdu. Temsil verdikleri yerde çengileri hamam ustaları ve "soyguncu" denilen kadınlar soyup giydirirler, onların makyajlarına, süslerine yardım ederlerdi.
Çengilerin giyimi şöyle olurdu: Çepeçevre altınlarla süslü bir "tepelik" ve tam alnın ortasında yuvarlak "kaşbastı" demlen bir altın; altın sırmayla işlenmiş kadifeden "camadan" denilen, çapraz giyilen iki sıra düğmeli, kısa, kolsuz bir üstlük, bunun altında "üçetek" denilen ve yenleri neredeyse dizden aşağı sarkmış ipekli sırmayla süslü bir entari; göğüslerini yarı
açık gösteren ipekli Malî gömlek; belde lahurî şal ve şalın üzerinde altın ve gümüş bağlama veya sırma bir kemer; üçeteğin altında topuzların az yukarısından büzülerek bağlanmış ve torbalanmış, dökülmüş işlemeli ipek şalvar ki, bu üçetekli entari havalandıkça şalvar altından görünür; ayaklarda alçak ökçeli işlemeli pabuç; elde ise zil veya çarpare.
Çengilerin III. Ahmed döneminde (1703-1730) yaşamış olan ünlüleri Sedef Zehra, Benli Hacer, Zilkıran Kamer, Fidan Ayşe, Kelebek Fırat; III. Selim dönemindeki (1789-1807) ünlüleri Saçlı Sümbül, Kemankeş Eda, Zülüflü Hatice, Yandım Emine; 19. yy'da ise Tosun Paşa kızı Hayriye, Hancı kızı Zehra, Küçükpa-zarlı Naile, paşa dairesi müntesiplerin-den Fatma, Aksaraylı Makbule'ydi.
Çengilere eşlik eden tartım çalgılarının "çarpare", "çegâne" gibi adları vardır. Bunlarla dans edenlere ve başkası dans ederken bunları çalanlara "çarparezen" ve "çegânebaz" denilirdi.
Gerek çengilerin, gerek köçek ve tavşanların oyunları yalnız dans olduğu zaman bu dans göbek atma, topuk çarpma, ayak parmakları ucunda koşarcasına yürüme, gerdan kırma, omuz titretme, bel kırma, kendini geriye atma, bedeni hoplatarak sallanma, kıvırma gibi hareketlere dayanır. Kimileri geriye yatıp saçlarını sarkıtmışken birden öne doğrulurlardı. Çengilerin kaytan oyunu, tura oyunu, fes oyunu gibi oyun çeşitleri vardı. Ayrıca fasıl sonunda -çengilerin çoğunluğu tıpkı köçekler gibi eşcinseldiler- kadın kadına sevişirler, erkek kılığına girip "Zeybek", "Kiki", "Kalyoncu", "Haman" oyunu gibi taklidi, şarkılı o-yunlar da oynanırdı.
Kimi çengiler sözsüz, konulu dramatik oyunlar da çıkarırlardı. Bu bakımdan, bunları bir bale temsiline benzetebiliriz. 1524'te İstanbul'da İtalyan azınlı-
Dostları ilə paylaş: |