Bibliyografya: 5 gariB 6



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə3/40
tarix04.01.2019
ölçüsü1,26 Mb.
#90296
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   40

GARİB

Senedinin herhangi bir yerinde râvi sayısı bire düşen hadis.

Sözlükte "vatanından uzakta yalnız ve tek başına kalan kimse; anlaşılma­sı güç, yadırganan şöz" anlamına gelen garîb kelimesi terim olarak sened veya metin yönünden tek kalmış, yahut ben­zeri başka râviler tarafından rivayet edil­memiş hadis demektir.

Garîb ile ferd hadisler arasında or­tak olan tek kalış (teferrüd, infirâd) kav­ramını dikkate alan bazı âlimler bu iki

terimin eş anlamlı olduğunu ileri sür­müşlerdir. Bu durumda mutlak garîb ile mutlak ferd, nisbî garîb ile de nisbî ferd eş anlamlı olur. Fakat birçok hadis âli­mi, az veya çok kullanılma açısından ferd ite garîb arasında fark gördükleri için garîb terimini çok defa belli bir şeyle kayıtlanan nisbî ferd hakkında, ferd te­rimini ise herhangi bir şekilde kayıtlan­mayan mutlak ferd hakkında kullanır­lar. Ancak bu farklılık kelimelerin birer terim olarak kullanılışı bakımından olup bunlardan türeyen fiillerin kullanılışın­da bir anlam farkı gözetmezler. Bu se­beple "mutlak ferd" veya "nisbî ferd" de denilen garîb hadisle ilgili olarak, "Bu hadiste falan teferrüd etmiştir" veya, "Bu hadis falan sebebiyle garîb olmuş­tur" derken aynı anlamı kastederler.

Garîb hadis, isnad zincirinde râvisinin teke düştüğü (teferrüd) tabakaya nis-betle iki kısma ayrılır.



1- Mutlak garîb (mutlak ferd). Garabetin senedin aslında yani sahâbî râvide meydana geldiği ha­distir.

2- Nisbî garîb (nisbî ferd). Garabetin senedin aslında değil devamında mey­dana geldiği hadistir. Nisbî diye nitelen­dirilmesi, teferrüdün belirli bir şahsa nisbetle meydana gelmesi dolayısıyla-dır. Nisbet edildiği durumlara göre bir­çok türü bulunan teferrüdü dört grup­ta toplamak mümkündür,

a- Yalnız bir sikanın teferrüdü. "Bu hadisi sika falan­dan başka hiç kimse rivayet etmemiş­tir" gibi ifadelerle anlatılmak istenen budur,

b- Belli bir râvinin belli bir râvi-den teferrüdü. "Bu hadisin rivayetinde falan râvi falan râviden teferrüd etmiş­tir" derken bu duruma işaret edilir,

c- Bir şehir veya bölge halkının belli bir râ­viden teferrüdü. "Bu hadisin rivayetin­de Mekkeliler teferrüd etmiştir" gibi.

d- Bir şehir veya bölge halkının başka bir şehir veya bölge halkından teferrüdü. Bu husus, "Hadisin rivayetinde Basralı-lar Medineliler'den teferrüd etmiştir" gi­bi sözlerle belirtilir.

Bezzâr'ın el-Müsned'inde ve Taberâ-nî'nin el-Muccemü'l-evsafında bolca örnekleri bulunan garîb hadislerin sıhhat durumuna gelince, hadiste sadece garabetin bulunması o hadisin sıhhatini yok etmez. Çünkü hadisin sıhhati önce­likle râvisinin güvenilir olup olmaması­na bağlıdır. Bu sebeple garîb bir hadis, rivayetinde teferrüd eden râvisinin ada­let ve zabt yönünden bulunduğu dere­ceye göre sahih, hasen veya zayıf olabi­lir. Bununla birlikte râvinin bir hadisin rivayetinde yalnız kalması, hata ve yanlış yapma ihtimalini arttıran ve râviye karşı güvensizlik doğuran önemli bir etkendir. Nitekim garîb hadisler, taşı­dıkları zayıflık ve gizli kusurlar (illet) se­bebiyle genellikle sahih değildirler. Bun­dan dolayı hadis âlimleri garîb hadis ri­vayetine rağbet etmemiş, hatta buna karşı çıkmışlardır. İbrahim en-Nehaî, "Se­lef hadisin ve sözün garibinden hoşlan­mazdı" demiş; Ebü Yûsuf, "Garîb hadi­sin ardına düşen yalancı olur" hükmü­nü vermiştir. İmam Mjilik de ilmin kötü­sünün garîb, iyisinin halk tarafından ri­vayet edilen zahir (meşhur) olduğunu söylemiştir. Bu konuda Ahmed b. Han-bel görüşünü, "Garîb hadisleri yazma­yın; çünkü bunlar münker rivayetlerdir ve çoğu zayıf râvilerden gelmektedir" şeklinde ifade etmiştir.

Hadis âlimleri garîb hadislerin tesbi-tine önem vermişler ve bu konuda müs­takil eserler yazmışlardır. Ebû Davud'un (ö. 275/889) et-Teferrüd fi's-sünen, Muhammed b. Muzaffer b. Mûsâ el-Bez-zâz'ın Garâ'ibü ehâdîşi Şu'be26, Dârekutnî'nin Garâ'ibü Mâlik, Ebû Ab­dullah İbn Mende'nin Garâ'ibü Şu'be, İbnü'l-Kayserânî'nin Etrâfü'l-ğarâ'ib ve'1-efrâd27 ve Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî'nin el-Ehâdîşü'ş-sıhâhu'İ-ğarâ^ib adlı eser­leri bunlar arasında sayılabilir.

Bibliyografya:

Lisânû'l-'Arab, "garîb" md.; Tehânevî, Keş-Şâf, II, 1086-1088; Hâkim, Ma'rifetü 'ulümi'İ-hadîs, s. 94-96; Hatîb, el-Kİfâye (nşr. Muham­med el-Hâfiz et-Tîcânî), Kahire 1972, s. 223-226; İbnü's-Salâh, Mukaddime, Beyrut 1398/ 1978, s. 136; Tîbî, el-Hulâşa fî uşûli'l-hadîş, Beyrut 1985, s. 51; Tecrid Tercemesi, 1, 109, 308; Sehâvî, Fethu'l-muğiş, Kahire 1388/1968, İli, 28-56; Süyûtî, Tedrîbü'r-râuî, Kahire 1385/ 1966, II, 180-187; Radıyyüddln İbnü'l-Hanbelî. Kafüü'l-eşer fî şafvi culûmıI-eser (nşr. Abdül-fettâh Ebû Gudde), Beyrut 1408, s. 47-48; Ali el-Kârî, Şerhu Nuhbetıl-fıker, İstanbul 1328, s. 36-37; Cemâleddin el-Kâsımî. Kauâ'idü't-tahdîş (nşr. M. Behçet el-Baytâr), Dımaşk 1380/ 1961, s. 125; Brockelmann. GAL, I, 436; SuppL, 1, 603; Kettânî, er-Risâletül-müstetrafe, s. 113; Tâhir el-Cezâirî. Teucîhü'n-nazar, Beyrut, ts. (Dâru I-Ma'rife), s. 180-181; Talât Koçyiğit, Ha­dis Istılahları, Ankara 1980, s. 114-115; N0-reddin Itr, Menhecû'n-nakd, Dımaşk 1401/ 1981, s. 396-402; Subhî es-Sâlih, Hadîs İlimleri ue Hadis Istılahları (trc. M. Yaşar Kandemir], Ankara 1981, s. 190-193; M. AccâC el-Hatîb, el-Muhtaşarü'l-uecîz fî 'ulûmi'l-hadîş, Beyrut 1407/l987, s. 168-171; Mahmûd et-Tahhân, Teysîru muştalatıl!-hadîs, Riyad 1407/1987, s. 28-31.



EL-GARÎBEYN Fİ'L-KUR'ÂN VE'L-HADÎS

Ahmed b. Muhammed el-Herevî'nin (ö. 401/1011) Kur'ân-ı Kerim ve hadislerdeki garîb lafızları açıklayan eseri.28



GARİBÎYYE

Kâdiriyye tarikatının Muhammed Garîbullah el-Hindî'ye nisbet edilen bir kolu.29



GARİBNAME

Türk tasavvuf edebiyatının AşıkPaşa{ö. 733/1332) tarafından Anadolu'da kaleme alınan en eski ve en geniş tesirli didaktik eseri.30



GARÎBÜ'I-HADÎS

Hadis metinlerinde geçen nâdir kelimeleri konu alan ilim dalı ve bu dalda yazılan eserlerin ortak adı.

Arapça'yı edebî incelikleriyle bilen Hz. Peygamber, farklı lehçelerin konuşuldu­ğu Arabistan yarımadasının çeşitli böl­gelerinden gelen heyetlere hitap eder­ken Arapça'nın zengin dil malzemesini bolca kullanmıştır. Kendisine Allah tara­fından verildiğini söylediği cevâmiu'l-kelim özelliği sebebiyle, bir kısmı da­ha önce duyulmayan veciz ifade ve me­seller onun sözlerinde yer aldığı İçin sa-hâbîler zaman zaman ona bazı kelime­lerin anlamını sormuşlardır.

Hadislerde olduğu gibi Kur'ân-ı Ke-rîm'de de bulunan garîb kelimeleri açık­lamayı hedef alan eserler, ilk planda Kuran ve hadisle eski metinleri doğru anlama ve Arapça'nın zengin dil hazi­nesini tesbit etme düşüncesiyle kaleme alınmıştır. Müellifleri bu tür eserler yaz­maya sevkeden sebeplerden biri, fetih­lerin geniş topraklara yayılması üzerine İslâmiyet'le birlikte Arapça'yı da öğren­meye başlayan çeşitli kültür ve milliyet­lere mensup kimselerin bu dil üzerinde yapmaları muhtemel tahrifleri önleme gayesidir. Bir diğer önemli sebep de, ye­ni kurulan şehirlere muhtelif yörelerden gelmiş insanlar iskân edilince bu yeni şehir hayatına bağlı olarak oluşan dil karşısında klasik Arapça'yı muhafaza et­me arzusudur.

Garîbü'l-hadîse dair kitaplarda bir ke­limenin sözlük anlamıyla yetiniimeyip Arap dilcilerinin sözlerinden, eski Arap şairlerinin şiirlerinden örnekler verile­rek o kelimenin edebî incelikleri üzerin­de durulur (Kandemir, s. V). Hadis ilmin­de otorite olan Ahmed b. Hanbel gibi bazı âlimlerin kendilerine sorulan garîb kelimeleri açıklamayıp onların lügat âlim­lerine sorulmasını tavsiye etmeleri31, garibü'l-hadîsin esa­sen dil ve lügat ilimlerinin bir meselesi olduğunu göstermektedir. Bu sebeple garîbü'l-hadîs müelliflerinin büyük ço­ğunluğunu dil ve lügat âlimleri oluştu­rur.

Hadislerdeki garîb kelimeler üzerinde ilk defa tebeu't-tabiîn neslinden Mâlik b. Enes, Şu'be b. Haccâc ve Süfyân es-Sevri'nin durduğu belirtilmektedir32. Bu konuda ilk eseri kimin yaz­dığı ise tartışmalıdır. İbnü'n-Nedîm'in, garîbü'l-hadîse dair ilk çalışmayı Basra-lı dil âlimi Ebû Adnan Abdurrahman b. Abdüla'lâ es-Sülemî'nin (ö. 250/864 |?|) yaptığı kanaatini taşıdığı anlaşılmakta­dır33. Ebû Adnan'ın kü­çük hacimli olduğu belirtilen eserindeki garîb kelimeleri ihtiva eden ve senedle-riyle birlikte zikredilen rivayetlerin bab-lara göre tasnif edildiği söylenmektedir34. Bazı âlim­ler, ilk garîbü'l-hadîs kitabını Nadr b. Şümeyl'in (ö. 203/819) kaleme aldığını ileri sürmekle beraber35, Şer-hu ğaribi'l-hadîs diye de anılan36 ve pek küçük bir hacme sa­hip bulunduğu belirtilen eseriyle Ebû Ubeyde Ma'mer b. Müsennâ'nın (ö 209/ 824 j?l) bu konuda öncülük ettiği görü­şü daha fazla kabul görmüştür.37

II. (Vlll.) yüzyılda yazıldığı anlaşılan di­ğer eserler arasında, Ebû Bekir Hüseyin b. Ayyaş es-Sülemî el-Bâceddâî'nin (ö. 204/819) Garîbü'l-hadîş'i38, Kutrub'un Garîbü'l - âşâr adny-la da anılan Garîbü'l-hadış'l Ebû Amr eş-Şeybânî, Ebû Zeyd el-Ensârî ve Ah-feş e!-Evsat'ın Ğarîbü'i-hadîş'ieri ile Asmafnin Kitâbü Ğaribi'l-hadîs ve'l-kelâmi'l-vahşî'si zikredilebilir. İbnü'n-Nedîm, Asmaî'nin bu eserinin Sükkerf-nin hattıyla yazılmış 200 varak civarın­da olan nüshasını gördüğünü söylemek­tedir39. Hepsi de Arap dil âlimleri tarafından kaleme alınan ve o devirde dil kültürünün zengin olması se­bebiyle pek az garîb kelime ihtiva eden bu eserlerin günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmemektedir. Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm'ın Garîbü'l-hadîs bu eserlerin en hacimlisidir.40

III. (IX.) yüzyılda garîbü'l-hadîse dair eser yazanlar arasında İbnü'l-A'râbî, Amr b. Ebû Amr eş-Şeybânî, Abdülmelik b. Habîb el-İlbîrî, Muhammed b. Habîb en-Nahvî, Ebû Ca'fer Muhammed b. Kadim ve bu konuda oldukça hacimli bir ese­ri olduğu söylenen Şemir b. Hamdeveyh anılabilir. Bu eserlerin de günümüze ge­lip gelmediği bilinmemektedir. Aynı yüz­yılın ikinci yansında İbn Kuteybe, Kasım b. Sellâm'ın eserine almadığı garîb keli­meleri toplamak amacıyla Ğaribü'1-ha-dfş'ini konulanna göre telif etmiş41, garîb kelimeleri şi­irlerle, Arap atasözleri ve tarihî olaylar­la açıklamıştır. Her ne kadar İbn Kutey­be bu iki eserden sonra bir başka garî-bü'1-hadîs kitabına ihtiyaç duyulmaya­cağını söylemişse de kendisinden hemen sonra muhaddis İbrahim el-Harbî, yirmi bir müsnedi tarayıp meydana getirdiği Ğarîbü']- hadîs isimli eserini42 sahabe adına göre tertip etmiş, içinde garîb lugatların bu­lunduğu rivayetleri senedleriyle birlikte zikretmiştir. Ancak çok geniş olması se­bebiyle bu eserin fazla rağbet görmedi­ği söylenmektedir. Yine aynı dönemde Müberred ve Sa'leb'in çalışmaları, Mu­hammed b. Abdüsselâm el-Huşenî'nin, Hz. Peygamber'in hadisleriyle ashap ve tabiînin sözlerindeki garîb kelimeleri açıkladığı yirmi cüz ve 400 varak oldu­ğu söylenen Garibü'l-hadîş'İ ve İbn Key-sân diye anılan Muhammed b. Ahmed b. İbrahim'in 400 varaklık çalışması43 burada anılabilir.

IV. (X.) yüzyılda vefat eden garîbü'l-ha-dîs müelliflerinden Kasım b. Sabit es-Sarakustî'nin (ö. 302/915) yazmaya baş­ladığı ed-Delfr'il iî ğaribi'l-hadîş'i44 babası Sabit b. Hazm tarafından tamamlanmıştır, İb-nü'l-Enbârî Kasım b. Muhammed. Ebü Mûsâ Süleyman b. Muhammed el-Ha­mız. İbn Düreyd. Ebû Bekir el-Enbârî. Ebü'l-Hüseyin Ömer b. Muhammed b. Kâdî ve İbn Dürüsteveyh bu yüzyılda ya­şayan belli başlı garîbü'l-hadîs müellif­leridir. Hattâbî, günümüze ulaşmayan bu eserlerin birbirine benzeyen küçük çaplı çalışmalar olduğunu söylemekle beraber bazı kaynaklarda Ebû Bekir el-Enbârî'ye ait olan garîbü'l-hadîsin ge­niş hacimli olduğu ileri sürülmektedir45. Gulâmu Sa'leb diye tanınan Ebû Ömer ez-Zâhid'in, Ah-med b. Hanbel'in ei-Müsned'indeki ga-rîb kelimeleri açıklamak suretiyle garî­bü'l-hadîs sahasında yeni bir tür geliş­tirdiği belirtilmektedir. Daha sonra bu çalışma örnek alınarak Mâlik b. Enes'in el-Muvatta3) ile Şahîh-i Buhârive Şa­hîh-i Müslim için de garîbü'l-hadîs ça­lışmaları yapılmıştır46. Dârekutnî'nin Garîbü'l-hadîş'i de burada kaydedilmelidir47. IV. yüzyıldan günümüze tam olarak ge­len eserlerden Hattâbî'nin Garîbü'1-ha-dîş'i48, Ebû Ubeyd Ka­sım b. Sellâm ile İbn Kuteybe'nin eser­lerinde yer almayan garîb kelimelerle bu iki âlimin açıklamalarına müellifin katılmadığı lugatiarı ihtiva etmektedir. Öncekiler gibi alfabetik olmayan bu eser­de, içinde garîb kelimelerin geçtiği ha­disler senedleriyle birlikte zikredilmiş­tir. Ebû Ubeyd, İbn Kuteybe ve Hattâ­bî'nin eserleri daha sonra kaleme alı­nan garîbü'l-hadîslerin kaynağı olmuş­tur.49

V. (XI.) yüzyılda yazılan bu tür eser­lerden, Ahmed b. Muhammed el-Here-vî'nin Kur'an ve hadislerdeki garîb keli­melere dair Kitâbü'î Garîbeyn'İ50 kelimeleri alfabetik olarak sıralaması, ayrıca hadislerin senedlerine, metinleri­ne ve râvilerine yer vermemesi sebebiy­le oldukça itibar görmüş ve daha sonra yazılan garîbü'I -hadîslere örnek teşkil etmiştir. Ebü'l-Feth Süleym b. Eyyûb er-Râzî'nin Takribül-Ğanbeyn'i51, Ebû Ubeyd ile İbn Kuteybe'nin garîbü'1-ha-dîslerinin bir muhtasarından ibarettir. Eserde garîb kelimelerin geçtiği hadis­ler müsned tertibinde sıralandığı için aranan kelimeler kolayca bulunamamaktadır. Kâtib Çelebi, Şahîh-i Müslim râ-vilerinden İsmail b. Abdülgifir'in alfa­betik garîbü'lrhadîsinin son derece fay­dalı bir çalışma olduğunu söylemekte­dir.52

VI. (XII.) yüzyılda kaleme alınan eser­ler arasında, Abdülgâfir b. İsmail el-Fâ-risî'nin Ebû Ubeyd. İbn Kuteybe. Hat­tâbî ve İbrahim el-Harbî'nin garîbü'l-ha-dîslerinden faydalanarak 527 (1133) yı­lında tamamladığı Mecma'u'l-ğarâ'ib ve menba£u'r-reğâ3ib"ı alfabetik ola­rak düzenlenmiş bir çalışmadır.53 Zemahşerî'nin el-Fâ'ik fî ğarî-bi'1-hadîş'i54, kelimelerin ilk iki harflerine göre alfa­betik olmakla beraber bir hadisteki bü­tün garîb kelimeler bir arada açıklandı­ğı için aranan kelimeler kolayca buluna­mamaktadır. Kâdî İyâz'ın. Şahîhayn ile İmam Mâlik'İn eJ-Muvatta'ındaki garîb kelimeleri açıklamak üzere kaleme aldığı Meşâriku'l-envâr caîö şıhâhi'i-âşâr'\n55, Muhammed b. Ca'fer el-Kettânî mücevherle tartılmaya veya altınla yazılmaya değer bulmak­tadır. Kâdî İyâz'ın talebesi İbn Kurkül, hocasının kitabını bazı ilâvelerle birlik­te Metaliu'l-envâr calö şıhâhi'1-âsâr adıyla ihtisar etmiş56, İbn Hatîbüddehşe de bu eseri Tehzîbü'l-Metâlic ve terğîbü'I-mutâli ismiyle önce tehzîb et­miş57, sonra da et-Takrib iî cilmi'i'ğa-rîb adıyla özetlemiştir. Ebü'I-Ferec İb-nü'l-Cevzî, kelimelerin ilk üç harflerine göre alfabetik olan Garîbü'l-hadîs'ini58, büyük ölçüde Ahmed b. Mu­hammed el-Herevî'nin eserinden ve ben­zeri kitaplardan faydalanarak özlü bir şekilde kaleme almıştır.

VII. (XIII.) yüzyılda telif edilen garîbü'l-hadîslerden Mecdüddin İbnü'l-Esîr'in (ö. 606/ 1210) en-Nihâye59 ihtiva ettiği garîb lugatların çok­luğu, kelimelerin kısa ve özlü bir şekil­de açıklanması gibi özellikleriyle kendin­den önce telif edilen garîbü'l-hadîslerin en mükemmelidir. Büyük rağbet gören bu eser üzerinde daha sonraki yüzyıllarda çoğu ihtisar olmak üzere muhtelif çalışmalar yapılmıştır. İbnü'l-Esîr'den sonra Abdüllatîf el-Bağdadî önce Tefsî-iu ğarîbi'1-hadîş adıyla bir eser kale­me almış, ardından bunu el-Mücerred fî ğarîbi'l-hadîs adıyla ihtisar etmiştir60. Mühezzebüddin İbnü'l-Hâcib'in de on ciltlik bir garîbü'l-hadîsi olduğu söylenmektedir61. Daha sonraki yüzyıllarda kale­me alınan garîbü'I-hadîslerden İbn Ha-cer'in (ö. 852/1449} Tefsîru ğanbi'1-ha-dîş'l (Kahire, ts.) ve Âkil b. Ömer b. İm-rân el-Alevî'nin [ö. 1033/1624) Münte-habü'z-zehr ve's-semer min ğarîbi'l-hadîş ve'i-eşer'i62 zikredilebilir.

Bu konudaki çalışmaların bir türü, hem Kur'an hem de hadislerdeki garîb keli­melerin birlikte ele alındığı kitaplardır. Genellikle "Ğarîbeyn-Kur'ân ve'l-hadîş" adıyla anılan bu eserlerin en tanınmış­ları Ahmed b. Muhammed el-Herevî'nin Kitâbü'l-Ğarîbeyn: ğaribeyi'l-Kur'ân ve'l-hadîş"63. Ebû Mûsâ el-Medînî, el-Mecmûcu'l-muğiş fî ğa-rîbeyi'l-Kur'ân ve'l-hadîş adlı eseri­ni64 HerevTnin ki­tabını tamamlamak amacıyla yazmış­tır. Muhammed Tâhir el-Fettenfnin, bir Kur'an ve hadis lügati olan Mecmacu bihâri'l-envâr fî ğarâ'ibi't- tenzil ve letâ'ifi'î-ahbâr'ı bu sahada yapılan son çalışmalardan biridir.65

İçinde birçok garîb kelime bulunan ba­zı hadislerdeki bu kelimeleri açıklamak, edebî inceliklerini belirtmek ve ihtiva ettikleri fıkhî hükümleri ortaya koymak maksadıyla kaleme alınan eserler ara­sında Ümmü Zer hadisi etrafında yapı­lan çalışmalar önemli bir yer tutar. Bu çalışmaların en tanınmışı, Kâdî İyâz'ın Buğyetü'r-râ'id fîmâ fî hadîsi Ümmi Zer mine'l-fevâ'id adlı eseridir.66

Zayıf hadis nevilerinden -garibin ço­ğul şekli olan "garâib" kelimesiyle anı­lan Ğarâ'ibü Mâlik, Ğarâ'ibü Şu'be gibi çalışmaların garibü'l-hadîsle bir il­gisi yoktur.

Bibliyografya:

İbnü'n-Nedîm, el-Fihnst (Teceddüd), s. 51, 61, 89; Hattâbî, Öarîbü'l-hadfş (nşr. Abdülke­rîm İbrahim el-Azbâvî], Dımaşk 1402/1982, I, 64-71; Hâkim, Ma'rifetü 'ulûmi'l-hadîş, s. 88-91; Hatîb. Târîhu Bagdâd, XII, 405; İbn Hayr, Fehrese, s. 185-197; İbnü'1-Esîr. en-Hihâye, I, 3-12, ayrıca bk. naşirin mukaddimesi, I, 3-8; İbnO's-Salâh, 'ülûmü't-hadiş, s. 272-275; Ne-vevî, Irşâdü tuliâbi'l-haka'ik (nşr. Abdülbârî Fethullah es-Selefî), Medine 1408/1987, 11, 550-553; İbn Hacer, Tehzîbut-Tehzîb, II, 362-363; Sehâvî, Fethu'l-muğ'ış, 111, 45-56; Süytffi, Tedrî-bü'r-râüt, II, 184-186; Keşfü'z-zunun, II, 1203-1207; Brockelmann, GAL SuppL, II, 553; Mü-bârekfûrî, Mukaddimetü Tuhfeü'I-ahuezî (nşr. Abdurrahman M. Osman], Kahire 1386/1967, I, 229-246; Hüseyin Nassâr, el-Mu'cemul-'Ara-bî, Kahire 1968, I, 50-65; Sezgin, GAS, I, 208; VİN, 42, 59, 67, 80, 90, 108, 118, 123, 149, 153, 157, 171, 180, 191, 208, 251; M. Yaşar Kandemir, at-Kâdî 'lyâd ue Bugyat ar-Râ'id fî-m.3 fî Hadîs Umm Zar' min al-Fauâ'id (dokto­ra tezi, 1977], İÜ Şarkiyat Araştırma Ktp., s. V; Şâkir el-Fehhâm. Kitâbü'd-Delâ'il fî ğarîbi'l-hadîs li-Ebî Muhammed Kasım b. Şâbit el-'Aufî es-Serakustî \MMLADm., L 119751 İçin­de), s. 70-110, 303-321, 512-527; (Ll |1976| içinde], s. 232-293, 481-517; Ziriklî, el-A'lâm {Fethullah], W, 162; Talât Koçyiğit, Hadis Is­tılahları, Ankara 1985, s. 115-116; M. Abdüla-zîz el-Havlî, Târîhu fünûni'I-hadîsi n-nebeuî (nşr. Mahmûd el-Arnaût — M. Bedreddin el-Kahved), Beyrut 1408/1988, s. 246-251; Müc-teba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Söz­lüğü, Ankara 1992, s. 103-104; Kettânî, er-Ri-sâletül-müstetrafe (Özbek), s. 330-335; Fâtı-ma Hamza er-Râzî, "Hareketü't-te'lîf fî lü­gati ğarîbi'l - hadîs", el-Mevrid, IX/4, Bağdad 1981, s. 64-74.




Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin